Jump to content

Kur'an'da Bilimsel Yanlış Var Mı ?


Recommended Posts

Ateistler vb kişiler Kur'an'da bilimsel yanlış var, sözlerini çok söylüyorlar. Ateistler vb kişiler şu ayetleri kullanarak  Kur'an'da bilimsel yanlış var diyorlar.

 

Tarık Suresi 5-6-7.ayet: İnsan neden yaratıldığına bir baksın. Atılan bir sıvıdan yaratıldı. Omurga ile kaburga kemikleri arasından çıkar.

 

Yukarıdaki ayete göre ateistler, sıvının bel ile kaburga kemikler arasından çıktığını söylüyorlar.

Tarık Suresi'nde insanın yaratılışından bahsediyor ve insan bel ile kaburga kemikler arasından çıkıyor. Tarik Suresi'nde sıvının, bel ile kaburga kemikler arasından çıktığını yazmıyor. Meali yanlış çevirenler Tarık Suresi'nin 7.ayetine o su diyerek başlıyorlar. Bu meal yanlıştır. Tarık Suresi 7.ayette o su kelimesi geçmez.

 

Rahman Suresi 33.ayet: Ey insanlar ve cinler topluluğu, göklerin ve yerin sınırlarını aşmaya gücünüz yetiyorsa, aşıp geçin. Bir yetkiye sahip olmadan geçemezsiniz.

 

Yukarıdaki ayette ateistler, insanlar ve cinler uzaya çıkamaz ve dünya'nın düz olduğunu söylüyor.

 

Rahman Suresi 33.ayette, üstün güç olmadan uzaya çıkılamayacağını söylüyor. Ayette uzaya asla çıkılmayacağını söylemiyor.

 

İnşikak Suresi 18-19.ayette, insanların ay'a gideceğini söylüyor.

 

Rahman Suresi 33.ayette, "ektar" kelimesi geçiyor. Bu kelimenin anlamı "çaplar" demektir. Rahman Suresi 33.ayette, Dünya'nın çap şeklinde olduğunu söylüyor.

 

Mülk Suresi 5.ayette: Ant olsun ki Biz, yakın gökyüzünü kandillerle süsledik. Onları, şeytanlar* için asılsız şeyler söyleme malzemesi yaptık. Onlar için ateşin azabını hazırladık.

 

Yukarıdaki ayette Ateistler, yıldızlar  gökte değil. dünya'nın dışında yer alıyor. Kur'an, tanrı kelamı olmaz diyorlar.

 

Kur'an'da insanlar anlasın diye Allah, Kur'an'ı kolaylaştırmıştır. Kur'an'da bizim anlıyacağımız dilden anlatılmaktadır. insanlar, "gökteki yıldızlar" kelimesini kullanır. Google'dan "gökte yıldızlar" diye arattınız. Birçok yerde gökteki yıldızlar kelimesini kullanılır. Allah, Kur'an'da  insanların anlayacağı dilden anlatır.

 

Kehf Suresi 86.ayet: Uzak batıya varınca güneşi büyük bir okyanusta batar buldu ve orada bir topluluk ile karşılaştı. 'Ey İki Nesil Sahibi, dilersen onları cezalandır, dilersen onlara iyi davran,' dedik.

 

Yukarıdaki ayette ateistler, Güneş batmaz diye laflar söylüyor. Kur'an bu ayette Zülkarneyn, güneşi batar bulmuş. Kur'an güneş'in okyanusa battığını söylemiyor. Zülkarneyn’in gözünden olay anlatılıyor.

 

Google'dan "güneş'in deniz üzerinde batışı" diye arattığınızda birçok resim bulacaksınız.

 

Enbiyâ Suresi 31. Ayet: Onları sarsmasın diye yeryüzüne dağları yerleştirdik. Yolu bulmaları için onda geniş geçitler açtık.

 

Yukarıdaki ayette ateistler, Dağlar, deprem şiddetini artırır diyor. Bu ayeti vererek Kur'an'da bilimsel yanlış veriyorlar.

 

Enbiyâ Suresi 31. Ayette deprem kelimesi geçmez. Arapça'da "zilzal" kelimesi deprem demektir. Enbiyâ Suresi 31. Ayette "zilzal" kelimesi geçmemektedir.

 

Enbiya Suresi 31.ayette yeryüzünün dengede kalması için dağların yaratıldığını söylüyor.

 

ateistler: kur'an'da düşünme organı "kalp" diyorlar.

 

kur'an'da kalp ile ilgili mecazi anlamda ayet vardır.

 

bakara suresi 74: peki bunlar, kur'an'ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var?

 

muhammed 24: peki bunlar, kur'an'ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var?

 

aristoteles, düşünme organının "kalp" olduğunu sanıyordu. araplarda düşünme organına kelimesine "kalp" diyorlar.

 

klasik arapçada "kalp" kelimesi şu anlamlara gelir: kan pompalayan organ,akıl merkezi , zeka , akıl gibi anlamlara gelmektedir. kur'an’ın yazarı kalbin düşündüğünü sandığını söyleyebilmek için kalp, göğüs ve akletme (kalb, sadr, ve yakilun) kelimeleri bir arada kullanmalıdır.

 

üç kelime sadece bir ayette geçiyor.

 

hacc 46: ”hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? zira dolaşsalardı elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur.”

 

bu ayette kalp kelimesi iki defa geçmektedir. birinci kalp kelimesi akıl merkezi anlamında kullanılırken ikinci kalp ise mecazi anlamda kullanılıyor, çünkü kalp gerçekte elbette kör olmaz. zaten dikkat ettiyseniz diğer ayetlerde görme fiili gözlere atfedilirken burda kalbe atfediliyor. yani mecazi anlamda kullanıldığı çok açıktır.

 

3:119: işte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz. siz, bütün kitaplara inandığınız halde onlar sizi sevmezler. sizinle karşılaştıkları zaman; inandık derler, yalnız kaldıkları zaman ise size olan öfkelerinden parmaklarını ısırırlar. de ki: "öfkenizden ölün!" kuşkusuz, allah, kalplerin gizlediklerini bilir.

 

bazı ateistler bu ayeti kalplerde bilgi bulunması mümkün değildir diye çarpıtmaktadırlar.

bu ayette birçok mealde sineler diye çevirilen göğüs kelimesi kullanılıyor. arapçası ”sadr” (çoğulu sudur) dur.

bu yine zengin ve çok mecazi anlamda kullanılan kelimedir. bu kelimenin eski arapça sözlüklerinde anlamları şu şekildedir: göğüs , merkez, iç , ön taraf, kalp ve zeka. göğüs kelimesinin bile zeka anlamı taşımasının muhtemelen kalbin düşündüğü sanılmasına dayanmaktadır. yani araplarda kalbin düşündüğü düşüncesi o kadar yaygınmış ki göğüse bile zeka manası yüklemişler.

 

 

fussilet 9-12: de ki, "siz yeri iki günde*[3] yaratanı mı inkar ediyorsunuz ve o'na eşler mi koşuyorsunuz? o, evrenlerin rabbidir."

onun üstüne denge unsurları (olan dağlar) yerleştirdi ve onu bereketli kıldı.tüm arayıp isteyenler için onun gıdalarını dört günde ölçüp düzenledi. sonra duman halindeki göğe yönelerek ona ve yere, "isteyerek veya istemeyerek (kaostan çıkıp) gelin," dedi. onlar da, "isteyerek geldik," dediler.

 

ateistler yukarıdaki ayette bilimsel yanlış olduğunu söylüyorlar. ateistlerin iddiası: "ayette gökyüzü, yerden sonra yaratıldı diye geçiyor bu yanlıştır." diye söylüyorlar.

 

yukarıdaki ayeti yanlış çeviriyorlar.

yukarıdaki ayette "sümme" kelimesi geçiyor. bu kelimeyi(sümme) "sonra" diyerek çeviriyorlar. bu kelimenin(sümme) "sonra" anlamınada gelir ama "bir de, dahası" gibi anlamlara gelir.

 

yukarıdaki ayette çevrilen "sonra" kelimesi yerine "dahası, bir de" gibi anlamlarda çevrilmesi daha uygun olur.

 

zariyat 49: öğüt almanız için de herşeyi çiftler halinde yarattık.

 

ateistler yukarıdaki ayette bilimsel yanlış var diyorlar. ateistlerin iddiası şu: "bakterilerin eşi yoktur. bölünerek çoğalıyor. " diyerek kur'an'da bilimsel yanlış var diyorlar.

 

yukarıdaki ayette "çift" kelimesini kullanmış. o kelime(çift) "eş" anlamına gelmez. bakterilere baktığımız zaman; bu türden insan için faydalı olan, insanın sağlığına olumlu katkıda bulunan “yararlı bakteriler” olduğu gibi, insan sağlığına zararı bulunan, kötü yönde etkileyen ” zararlı bakteriler ” de vardır. yüce allah, bakteri yaratırken 2 farklı özelliğe sahip olarak yaratmıştır. kainatda yararlı olanı da mevcut, tam tersi olarak zararlı olanı da mevcut. allah işte ” zıttıyla herşey çift yaratılmıştır ” derken bunu kastediyor.

 

tüm canlı cansız varlıkların en küçük yapıtaşı atomdur. şimdi atomu inceleyelim. en küçük element hidrojen elementidir. yapısına baktığımız zaman + yüklü 1 proton ve onun zıttı olan – yüklü 1 tane elektrona sahiptir. atomun çekirdeğinde yer alan proton ve nötron un zıttı ile yaratılan anti-proton ve anti-nötronları vardır. aynı şekilde elektron da zıttı olan anti-elektrona sahiptir. atom altı parçacıklarında çifti bulunmaktadır.

 

 

 

 

Furkan Suresi 53.ayet: O, iki denizi salmıştır; bu taze ve tatlıdır, şu tuzlu ve acıdır. Her ikisinin arasına, karışmalarını engelleyen sağlam bir engel koymuştur.

 

Rahman Suresi 22.ayet: İkisinden de inci ve mercan çıkar.

 

Ateistler bu ayette "bilimsel yanlış var" diyorlar. "Tatlı suda mercan yetişmez" diyerek bu ayette "bilimsel yanlış var" demektedirler.

 

Rahman suresinde Allah , iki denizden inci ve mercan çıktığını bize bildirir. Ayette acı ve tatlı sulardan bahsedilmez. Sadece iki deniz ifadesi geçer ve bu iki denizden insanların geçim kaynağı olan inci- mercan çıktığı  ifade edilir. Furkan 52. Ayette ise biri tatlı diğeri tuzlu iki sudan bahsedilir ama inci-mercan’dan bahsedilmez! Dolayısı ile iki farklı surede bahsedilen her iki ayette de bilime aykırı bir şey yoktur.

 

Şura 32-33: Okyanusta dağlar gibi akıp giden gemiler de O'nun ayetlerindendir. Dilerse rüzgarı durdurur ve onlar suyun üzerinde hareketsiz kalırdı. Bunda, her sabreden ve şükreden kişi için ibretler vardır.

 

Her şeyden önce bu iddianın çok zorlama olduğunu belirtmek istiyorum. Bu ayette belirtilen geminin o dönemde insanların gördüğü ve rüzgar ile hareket eden gemiler olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca ayette geçen “gemi” kelimesi incelendiğinde konu daha iyi anlaşılacaktır. Arapça’da genel anlamda “gemi” kelimesinin karşılığı “el- sefinu” dur. Fakat bu ayette “el-cevari” kelimesi kullanılmıştır. Tercüme edildiğinde bu kelime de gemi olarak meallerde çevrilmektedir. Bu kelime cereyan etmek, akmak anlamına “Cerea” fiilinden türer. Eski Türkçe’de kullanılan “ceryanda (rüzgarda)kalmak da bu kökten gelir. Harfi cer ile kullanılırsa “cereyne” kelimesi de “gemilerin hoş bir rüzgar ile onları alıp götürdüğü..” anlamına gelmektedir. Yine aynı kökten türeyen “cariyetün” kelimesi ise gemi, bulut, rüzgar anlamlarında kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu kelimeyi sadece gemi olarak çevirmek tam karşılığını vermemektedir. Türkçe’den bir örnek vermek gerekirse “yelkenli” kelimesi bir gemi türüdür. Ama bu kelimenin içinde o geminin nasıl hareket ettiği de anlatılmaktadır. Yelkenli dendiğinde bu tür gemilerin rüzgar ile hareket ettiği ifade edilmiş olur. Benzer şekilde yukarıdaki ayette gemi diye çevrilen “el-cevari” kelimesinin içinde rüzgar ile hareket ettiği ifadesi zaten vardır. Bu anlam kelimenin kökünde mevcuttur. Sonuç olarak ayette ifade edilen, o dönemde insanların gördüğü, rüzgarla hareket eden gemilerdir. Zaten o ayette kullanılan ve gemi olarak çevrilen kelimenin kendisi de rüzgarla hareket eden gemi anlamına gelmektedir. Bu konuda yapılan eleştirilerin yanlış olduğu ortadadır. Bu eleştirinin dile getirilmesinin sebebi Arapça bilgi eksikliği ve önyargıdır. Eğer ayet önyargısız bakılsa, kastedilen mana kolaylıkla anlaşılmaktadır. Ayrıca kısaca ayette geçen kelimenin kökü incelense konu görüldüğü gibi kolayca çözülebilmektedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
17 dakika önce, KuranMumini2698 yazdı:

Ateistler vb kişiler Kur'an'da bilimsel yanlış var, sözlerini çok söylüyorlar. Ateistler vb kişiler şu ayetleri kullanarak  Kur'an'da bilimsel yanlış var diyorlar.

 

Tarık Suresi 5-6-7.ayet: İnsan neden yaratıldığına bir baksın. Atılan bir sıvıdan yaratıldı. Omurga ile kaburga kemikleri arasından çıkar.

 

Yukarıdaki ayete göre ateistler, sıvının bel ile kaburga kemikler arasından çıktığını söylüyorlar.

Tarık Suresi'nde insanın yaratılışından bahsediyor ve insan bel ile kaburga kemikler arasından çıkıyor. Tarik Suresi'nde sıvının, bel ile kaburga kemikler arasından çıktığını yazmıyor. Meali yanlış çevirenler Tarık Suresi'nin 7.ayetine o su diyerek başlıyorlar. Bu meal yanlıştır. Tarık Suresi 7.ayette o su kelimesi geçmez.

 

Rahman Suresi 33.ayet: Ey insanlar ve cinler topluluğu, göklerin ve yerin sınırlarını aşmaya gücünüz yetiyorsa, aşıp geçin. Bir yetkiye sahip olmadan geçemezsiniz.

 

Yukarıdaki ayette ateistler, insanlar ve cinler uzaya çıkamaz ve dünya'nın düz olduğunu söylüyor.

 

Rahman Suresi 33.ayette, üstün güç olmadan uzaya çıkılamayacağını söylüyor. Ayette uzaya asla çıkılmayacağını söylemiyor.

 

İnşikak Suresi 18-19.ayette, insanların ay'a gideceğini söylüyor.

 

Rahman Suresi 33.ayette, "ektar" kelimesi geçiyor. Bu kelimenin anlamı "çaplar" demektir. Rahman Suresi 33.ayette, Dünya'nın çap şeklinde olduğunu söylüyor.

 

Mülk Suresi 5.ayette: Ant olsun ki Biz, yakın gökyüzünü kandillerle süsledik. Onları, şeytanlar* için asılsız şeyler söyleme malzemesi yaptık. Onlar için ateşin azabını hazırladık.

 

Yukarıdaki ayette Ateistler, yıldızlar  gökte değil. dünya'nın dışında yer alıyor. Kur'an, tanrı kelamı olmaz diyorlar.

 

Kur'an'da insanlar anlasın diye Allah, Kur'an'ı kolaylaştırmıştır. Kur'an'da bizim anlıyacağımız dilden anlatılmaktadır. insanlar, "gökteki yıldızlar" kelimesini kullanır. Google'dan "gökte yıldızlar" diye arattınız. Birçok yerde gökteki yıldızlar kelimesini kullanılır. Allah, Kur'an'da  insanların anlayacağı dilden anlatır.

 

Kehf Suresi 86.ayet: Uzak batıya varınca güneşi büyük bir okyanusta batar buldu ve orada bir topluluk ile karşılaştı. 'Ey İki Nesil Sahibi, dilersen onları cezalandır, dilersen onlara iyi davran,' dedik.

 

Yukarıdaki ayette ateistler, Güneş batmaz diye laflar söylüyor. Kur'an bu ayette Zülkarneyn, güneşi batar bulmuş. Kur'an güneş'in okyanusa battığını söylemiyor. Zülkarneyn’in gözünden olay anlatılıyor.

 

Google'dan "güneş'in deniz üzerinde batışı" diye arattığınızda birçok resim bulacaksınız.

 

Enbiyâ Suresi 31. Ayet: Onları sarsmasın diye yeryüzüne dağları yerleştirdik. Yolu bulmaları için onda geniş geçitler açtık.

 

Yukarıdaki ayette ateistler, Dağlar, deprem şiddetini artırır diyor. Bu ayeti vererek Kur'an'da bilimsel yanlış veriyorlar.

 

Enbiyâ Suresi 31. Ayette deprem kelimesi geçmez. Arapça'da "zilzal" kelimesi deprem demektir. Enbiyâ Suresi 31. Ayette "zilzal" kelimesi geçmemektedir.

 

Enbiya Suresi 31.ayette yeryüzünün dengede kalması için dağların yaratıldığını söylüyor.

 

ateistler: kur'an'da düşünme organı "kalp" diyorlar.

 

kur'an'da kalp ile ilgili mecazi anlamda ayet vardır.

 

bakara suresi 74: peki bunlar, kur'an'ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var?

 

muhammed 24: peki bunlar, kur'an'ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var?

 

aristoteles, düşünme organının "kalp" olduğunu sanıyordu. araplarda düşünme organına kelimesine "kalp" diyorlar.

 

klasik arapçada "kalp" kelimesi şu anlamlara gelir: kan pompalayan organ,akıl merkezi , zeka , akıl gibi anlamlara gelmektedir. kur'an’ın yazarı kalbin düşündüğünü sandığını söyleyebilmek için kalp, göğüs ve akletme (kalb, sadr, ve yakilun) kelimeleri bir arada kullanmalıdır.

 

üç kelime sadece bir ayette geçiyor.

 

hacc 46: ”hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? zira dolaşsalardı elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur.”

 

bu ayette kalp kelimesi iki defa geçmektedir. birinci kalp kelimesi akıl merkezi anlamında kullanılırken ikinci kalp ise mecazi anlamda kullanılıyor, çünkü kalp gerçekte elbette kör olmaz. zaten dikkat ettiyseniz diğer ayetlerde görme fiili gözlere atfedilirken burda kalbe atfediliyor. yani mecazi anlamda kullanıldığı çok açıktır.

 

3:119: işte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz. siz, bütün kitaplara inandığınız halde onlar sizi sevmezler. sizinle karşılaştıkları zaman; inandık derler, yalnız kaldıkları zaman ise size olan öfkelerinden parmaklarını ısırırlar. de ki: "öfkenizden ölün!" kuşkusuz, allah, kalplerin gizlediklerini bilir.

 

bazı ateistler bu ayeti kalplerde bilgi bulunması mümkün değildir diye çarpıtmaktadırlar.

bu ayette birçok mealde sineler diye çevirilen göğüs kelimesi kullanılıyor. arapçası ”sadr” (çoğulu sudur) dur.

bu yine zengin ve çok mecazi anlamda kullanılan kelimedir. bu kelimenin eski arapça sözlüklerinde anlamları şu şekildedir: göğüs , merkez, iç , ön taraf, kalp ve zeka. göğüs kelimesinin bile zeka anlamı taşımasının muhtemelen kalbin düşündüğü sanılmasına dayanmaktadır. yani araplarda kalbin düşündüğü düşüncesi o kadar yaygınmış ki göğüse bile zeka manası yüklemişler.

 

 

fussilet 9-12: de ki, "siz yeri iki günde*[3] yaratanı mı inkar ediyorsunuz ve o'na eşler mi koşuyorsunuz? o, evrenlerin rabbidir."

onun üstüne denge unsurları (olan dağlar) yerleştirdi ve onu bereketli kıldı.tüm arayıp isteyenler için onun gıdalarını dört günde ölçüp düzenledi. sonra duman halindeki göğe yönelerek ona ve yere, "isteyerek veya istemeyerek (kaostan çıkıp) gelin," dedi. onlar da, "isteyerek geldik," dediler.

 

ateistler yukarıdaki ayette bilimsel yanlış olduğunu söylüyorlar. ateistlerin iddiası: "ayette gökyüzü, yerden sonra yaratıldı diye geçiyor bu yanlıştır." diye söylüyorlar.

 

yukarıdaki ayeti yanlış çeviriyorlar.

yukarıdaki ayette "sümme" kelimesi geçiyor. bu kelimeyi(sümme) "sonra" diyerek çeviriyorlar. bu kelimenin(sümme) "sonra" anlamınada gelir ama "bir de, dahası" gibi anlamlara gelir.

 

yukarıdaki ayette çevrilen "sonra" kelimesi yerine "dahası, bir de" gibi anlamlarda çevrilmesi daha uygun olur.

 

zariyat 49: öğüt almanız için de herşeyi çiftler halinde yarattık.

 

ateistler yukarıdaki ayette bilimsel yanlış var diyorlar. ateistlerin iddiası şu: "bakterilerin eşi yoktur. bölünerek çoğalıyor. " diyerek kur'an'da bilimsel yanlış var diyorlar.

 

yukarıdaki ayette "çift" kelimesini kullanmış. o kelime(çift) "eş" anlamına gelmez. bakterilere baktığımız zaman; bu türden insan için faydalı olan, insanın sağlığına olumlu katkıda bulunan “yararlı bakteriler” olduğu gibi, insan sağlığına zararı bulunan, kötü yönde etkileyen ” zararlı bakteriler ” de vardır. yüce allah, bakteri yaratırken 2 farklı özelliğe sahip olarak yaratmıştır. kainatda yararlı olanı da mevcut, tam tersi olarak zararlı olanı da mevcut. allah işte ” zıttıyla herşey çift yaratılmıştır ” derken bunu kastediyor.

 

tüm canlı cansız varlıkların en küçük yapıtaşı atomdur. şimdi atomu inceleyelim. en küçük element hidrojen elementidir. yapısına baktığımız zaman + yüklü 1 proton ve onun zıttı olan – yüklü 1 tane elektrona sahiptir. atomun çekirdeğinde yer alan proton ve nötron un zıttı ile yaratılan anti-proton ve anti-nötronları vardır. aynı şekilde elektron da zıttı olan anti-elektrona sahiptir. atom altı parçacıklarında çifti bulunmaktadır.

 

 

 

 

Furkan Suresi 53.ayet: O, iki denizi salmıştır; bu taze ve tatlıdır, şu tuzlu ve acıdır. Her ikisinin arasına, karışmalarını engelleyen sağlam bir engel koymuştur.

 

Rahman Suresi 22.ayet: İkisinden de inci ve mercan çıkar.

 

Ateistler bu ayette "bilimsel yanlış var" diyorlar. "Tatlı suda mercan yetişmez" diyerek bu ayette "bilimsel yanlış var" demektedirler.

 

Rahman suresinde Allah , iki denizden inci ve mercan çıktığını bize bildirir. Ayette acı ve tatlı sulardan bahsedilmez. Sadece iki deniz ifadesi geçer ve bu iki denizden insanların geçim kaynağı olan inci- mercan çıktığı  ifade edilir. Furkan 52. Ayette ise biri tatlı diğeri tuzlu iki sudan bahsedilir ama inci-mercan’dan bahsedilmez! Dolayısı ile iki farklı surede bahsedilen her iki ayette de bilime aykırı bir şey yoktur.

 

Şura 32-33: Okyanusta dağlar gibi akıp giden gemiler de O'nun ayetlerindendir. Dilerse rüzgarı durdurur ve onlar suyun üzerinde hareketsiz kalırdı. Bunda, her sabreden ve şükreden kişi için ibretler vardır.

 

Her şeyden önce bu iddianın çok zorlama olduğunu belirtmek istiyorum. Bu ayette belirtilen geminin o dönemde insanların gördüğü ve rüzgar ile hareket eden gemiler olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca ayette geçen “gemi” kelimesi incelendiğinde konu daha iyi anlaşılacaktır. Arapça’da genel anlamda “gemi” kelimesinin karşılığı “el- sefinu” dur. Fakat bu ayette “el-cevari” kelimesi kullanılmıştır. Tercüme edildiğinde bu kelime de gemi olarak meallerde çevrilmektedir. Bu kelime cereyan etmek, akmak anlamına “Cerea” fiilinden türer. Eski Türkçe’de kullanılan “ceryanda (rüzgarda)kalmak da bu kökten gelir. Harfi cer ile kullanılırsa “cereyne” kelimesi de “gemilerin hoş bir rüzgar ile onları alıp götürdüğü..” anlamına gelmektedir. Yine aynı kökten türeyen “cariyetün” kelimesi ise gemi, bulut, rüzgar anlamlarında kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu kelimeyi sadece gemi olarak çevirmek tam karşılığını vermemektedir. Türkçe’den bir örnek vermek gerekirse “yelkenli” kelimesi bir gemi türüdür. Ama bu kelimenin içinde o geminin nasıl hareket ettiği de anlatılmaktadır. Yelkenli dendiğinde bu tür gemilerin rüzgar ile hareket ettiği ifade edilmiş olur. Benzer şekilde yukarıdaki ayette gemi diye çevrilen “el-cevari” kelimesinin içinde rüzgar ile hareket ettiği ifadesi zaten vardır. Bu anlam kelimenin kökünde mevcuttur. Sonuç olarak ayette ifade edilen, o dönemde insanların gördüğü, rüzgarla hareket eden gemilerdir. Zaten o ayette kullanılan ve gemi olarak çevrilen kelimenin kendisi de rüzgarla hareket eden gemi anlamına gelmektedir. Bu konuda yapılan eleştirilerin yanlış olduğu ortadadır. Bu eleştirinin dile getirilmesinin sebebi Arapça bilgi eksikliği ve önyargıdır. Eğer ayet önyargısız bakılsa, kastedilen mana kolaylıkla anlaşılmaktadır. Ayrıca kısaca ayette geçen kelimenin kökü incelense konu görüldüğü gibi kolayca çözülebilmektedir.

bunlar  doğru  diyelim  ne  olacak  şimdi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

@KuranDansözü2698

 

Senin ve Emre Karaköse'nin başlıklarını gördüğümde aklımda aşağıdaki çağrışımı yapıyorsunuz..

Silly-Boys-Bellydancing--113786.jpg

 

Hafız, sizde böyle kıvrak figürler olduktan sonra kuranda cenet - cehennem'in olmadığı dahil akla gelen her şeyi hunharca iddia edebilirsiniz. :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 dakika önce, Ebu Kafir yazdı:

@KuranDansözü2698

 

Senin ve Emre Karaköse'nin başlıklarını gördüğümde aklımda aşağıdaki çağrışımı yapıyorsunuz..

Silly-Boys-Bellydancing--113786.jpg

 

Hafız, sizde böyle kıvrak figürler olduktan sonra kuranda cenet - cehennem'in olmadığı dahil akla gelen her şeyi hunharca iddia edebilirsiniz. :D

aciklamalarin. nesi  yanlış  arkadaş  doğru  demiş  ateistler  manipüle  ediyor  ayetleri  çarpışıyor kuranda  apaçık  bilimsel  bir  hata  bulamazsınız. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

aciklamalarin. nesi  yanlış  arkadaş  doğru  demiş  ateistler  manipüle  ediyor  ayetleri  çarpışıyor kuranda  apaçık  bilimsel  bir  hata  bulamazsınız. 

 

Forumda bilimsel hataları irdeleyen binlerce ileti ve başlık bulabilirsin, beyni araplar tarafından tecavüze uğramış, akıl yürütme mantık gibi kabiliyetleri yitirmiş meczuplar için yapacak hiçbirşey yok. Misal senin için pasajlardaki saçmalığı ortaya koymayı bir kenara bırak, zaman makinesine binip kendi gözlerinizle gerçekleri görseniz yine inkar edeceksiniz. 
Üzgünüm ama beyin ölümünüz gerçekleşmiş, safi zaman kaybısın..

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 dakika önce, Ebu Kafir yazdı:

 

Forumda bilimsel hataları irdeleyen binlerce ileti ve başlık bulabilirsin, beyni araplar tarafından tecavüze uğramış, akıl yürütme mantık gibi kabiliyetleri yitirmiş meczuplar için yapacak hiçbirşey yok. Misal senin için pasajlardaki saçmalığı ortaya koymayı bir kenara bırak, zaman makinesine binip kendi gözlerinizle gerçekleri görseniz yine inkar edeceksiniz. 
Üzgünüm ama beyin ölümünüz gerçekleşmiş, safi zaman kaybısın..

inceledim  konuları;tarık  5-7 de  çıkan  insandır  insandan  bahseder  bu  açık. 

 

Her  şeyin  çift  yaratılmasinda  ateistlerin  çok  sevdiği  bakterileri  arkadaş  zararlı  yararlı  diye  ayırmış  ki  çok. mantıklı. 

 

Tatlı  su  tuzlu  su. meselesi  apayrı  ayetlerde  bahsettiği  için  bilimsel  hata  olarak. kabul  edilemez. 

 

Mülk  5 ayetinde  tamamen  katılıyorum  insanlar  önce  kandil  olarak  yıldızları  görür  en  yakın  gökte  duruş. olarak.

 

itiraziniz  varsa  yazın.

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 hours ago, KuranMumini2698 said:

Ateistler vb kişiler Kur'an'da bilimsel yanlış var, sözlerini çok söylüyorlar. Ateistler vb kişiler şu ayetleri kullanarak  Kur'an'da bilimsel yanlış var diyorlar.

 

Tarık Suresi 5-6-7.ayet: İnsan neden yaratıldığına bir baksın. Atılan bir sıvıdan yaratıldı. Omurga ile kaburga kemikleri arasından çıkar.

..falan filan..

 

Bunlar bin kez yazıldı çizildi. Daha önce de yazdığım gibi, sizin bu gibi "öznel" ve "şahsi" yorumlarınızın, kendinizden başka ne bir faydası, ne de kendinizi ikna etmekten başka bir becerisi yok. Kendiniz yazıyor, kendiniz çalıyor, kendiniz oynayıp yine kendinizi ikna oluyorsunuz..

 

Bize tek bir tefsir, tek bir "anlam" getireceksiniz. Bütün bir islam aleminin, hatta bunu okuyup çevirecek herkesin, her bir dilin kabul edeceği tek bir karşılık. Bütünlük. Teklik..

 

Aksi takdir bunların hiçbir mana ve ehemmiyeti yok.

Ben şu üstteki pasajdan aslen ve esasen şunu çıkarıyorum; bu kitabı herkes farklı anlamış, her biri 1400 sene ileri geri birbirine bok atıp duruyor. Böyle bir sirke mahal veren kitap, tanrıdan gelmiş olamaz.

 

Ama asıl husus şu;

 

Sen şimdi, kalkıp: o ayette "onu" değil de "şunu" kast ediyor..Bu ayette şu değil de bu denmek istenmiştir. Şu suredeki amaç o değildir de budur vb. vb.. dediğin yerde,  ayetlere yüklediğin bütün bu anlamların, kuran ve allah adına yaptığın tüm niyet okumalarının, adeta allah adına verdiğin tüm kararların kati suretle ve kesin olarak arkasında mısın? Yani kesin olarak bu ayetlerin anlamı %100 budur ve kesindir, ben kuran ve allah adına karar verdim diyebilir misin? Küfre düşme riskini de göz önünde bulundurarak hem de...

 

Ya o ayetlerden birinin anlamı farklı ise, ya da beriki müteşabih iken, sen ona aslında muhteva etmediği bir anlam yüklüyorsan? Bu açık küfürdür. Şirktir. 

 

Evet ya da hayır...Cevabı bekliyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi, teflon yazdı:

 

Bunlar bin kez yazıldı çizildi. Daha önce de yazdığım gibi, sizin bu gibi "öznel" ve "şahsi" yorumlarınızın, kendinizden başka ne bir faydası, ne de kendinizi ikna etmekten başka bir becerisi yok. Kendiniz yazıyor, kendiniz çalıyor, kendiniz oynayıp yine kendinizi ikna oluyorsunuz..

 

Bize tek bir tefsir, tek bir "anlam" getireceksiniz. Bütün bir islam aleminin, hatta bunu okuyup çevirecek herkesin, her bir dilin kabul edeceği tek bir karşılık. Bütünlük. Teklik..

 

Aksi takdir bunların hiçbir mana ve ehemmiyeti yok.

Ben şu üstteki pasajdan aslen ve esasen şunu çıkarıyorum; bu kitabı herkes farklı anlamış, her biri 1400 sene ileri geri birbirine bok atıp duruyor. Böyle bir sirke mahal veren kitap, tanrıdan gelmiş olamaz.

 

Ama asıl husus şu;

 

Sen şimdi, kalkıp: o ayette "onu" değil de "şunu" kast ediyor..Bu ayette şu değil de bu denmek istenmiştir. Şu suredeki amaç o değildir de budur vb. vb.. dediğin yerde,  ayetlere yüklediğin bütün bu anlamların, kuran ve allah adına yaptığın tüm niyet okumalarının, adeta allah adına verdiğin tüm kararların kati suretle ve kesin olarak arkasında mısın? Yani kesin olarak bu ayetlerin anlamı %100 budur ve kesindir, ben kuran ve allah adına karar verdim diyebilir misin? Küfre düşme riskini de göz önünde bulundurarak hem de...

 

Ya o ayetlerden birinin anlamı farklı ise, ya da beriki müteşabih iken, sen ona aslında muhteva etmediği bir anlam yüklüyorsan? Bu açık küfürdür. Şirktir. 

 

Evet ya da hayır...Cevabı bekliyoruz.

Tarık 5-7'de geçen olay insanı anlatıyor. Bu ayetin müteşabih ile alakası yok. Bu ayette "bu su" kelimesi geçmez. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 minutes ago, KuranMumini2698 said:

Tarık 5-7'de geçen olay insanı anlatıyor. Bu ayetin müteşabih ile alakası yok. Bu ayette "bu su" kelimesi geçmez. 

 

Yaza yaza bunu mu yazdın?

Ben taşa mı yazıyorum?!

Spesifik olarak bir ayeti kast etmedim, gönderme yapmadım "müteşabih" derken.

Nereden çıktı tarık ya da şu..bu..? İlahi :) 

 

Ayrıca bir ayetin müteşabih olup olmadığına sen karar veremezsin..Ya da neye, kime göre veriyorsun?

Bak yine işine gelen, kafana göre uydurduğun bir kurguya cevap yazıp, asıl meseleyi pas geçmişsin.

 

Yani yine bize değil, kendine yazmışsın.

Kime faydası oldu bunun? Senden başka kimseye..

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
4 dakika önce, teflon yazdı:

 

Yaza yaza bunu mu yazdın?

Ben taşa mı yazıyorum?!

Spesifik olarak bir ayeti kast etmedim, gönderme yapmadım "müteşabih" derken.

Nereden çıktı tarık ya da şu..bu..? İlahi :) 

 

Ayrıca bir ayetin müteşabih olup olmadığına sen karar veremezsin..Ya da neye, kime göre veriyorsun?

Bak yine işine gelen, kafana göre uydurduğun bir kurguya cevap yazıp, asıl meseleyi pas geçmişsin.

 

Yani yine bize değil, kendine yazmışsın.

Kime faydası oldu bunun? Senden başka kimseye..

Tarık=yıldız demektir. Bunda ne var.  Müteşabih(benzeri anlam/birçok anlam) denir. Tarık'ın ne olduğunu söylediğini için müteşabih değildir. Örn : 16:44 ayette geçen "li tubeyyine" kelmesi müteşabihdir. Müteşabih ayeti Kur'an'ın bütünlüğüne bakarak çevirirsin. 

86:2-Tarık'ın ne olduğunu sen ne bileceksin?

86:3-O, keskin parlayan yıldızdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilimsel çelişkiler, orjinal versiyon;

 

Alıntı

KUR’AN’DAKİ BİLİMSEL ÇELİŞKİLER

 

1- Tarık Suresi 7. ayet:

(Bu su- meni) Bel kemiği ile kaburgalar arasından çıkar.

Tıp, testislerden diyor.

 

2- Cennetin genişliği göklerle yer kadar mı?

Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır. (Âli İmran Suresi-133)

Yer’den kastedilen dünya gezegeni olduğuna göre, dünya da uzayda diğer gök cisimlerinden bir olduğuna göre “gök ile yer kadar” demek anlamsız bir ifadedir. Hatta bu ifadeden yerin altta, uzayın ise üstte algılandığı anlaşılmaktadır.

 

3- Dünyanın 4 günde, göklerin ise 2 günde yaratılmış olması: (Füssilet/11-12)

9. De ki: “Siz gerçekten yeri iki günde yaratanı inkar edip duracak mısınız? Birde O’na eşler mi koşuyorsunuz? O, bütün alemlerin Rabbidir.

10. Hem ona üstünden ağır baskılar (dağlar) yaptı, onda bereketler meydana getirdi ve onda azıklarını dört gün içinde araştıranlar için bir düzeyde takdir buyurdu.

11. Sonra göğe doğruldu da o bir duman iken ona ve yere: “İkiniz de ister istemez gelin!” dedi. İkisi de: “isteye isteye geldik.” dediler.

12. Böylece onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu ve her gökte (bulunan meleklere) işlerine ait emrini vahyetti. Dünya gökyüzünü kandillerle donattık ve koruduk, işte bu, hep o çok güçlü ve herşeyi bilenin takdiridir.

 

4- Yerin göklerden önce yaratılmış-düzenlenmiş olması: Füssilet/10-12

 

5- Miras dağıtımındaki avl yöntemi gerektiren matematik hatası. (Nisa/10-12)

http://panteidar.wordpress.com/2009/10/27/kuranda-matematik-hatasi/

 

6- Güneşin kara çamurlu bir suya batması.

Sonunda güneşin battığı (mağrib) yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta (Garabe) buldu, yanında bir kavim gördü. (Kehf Suresi-86)

Ayetten; dünyayı göğün altında uçsuz bucaksız bir yer olarak gören ve göz yanılmasından dolayı güneşin dünyanın batısında bir çamur gözesine battığını sanan bir yanlış bilgiye sahip olunduğu anlaşılmaktadır.

 

7- Ortadoğuda yetişen Hurma, üzüm gibi meyvalardan bahsedilip batıda yetişenlerden hiç bahsedilmemesi.

 

8- Kalbin beyin fonksiyonlarına sahip gösterilmesi.

Duygular, düşünceler, inançlar kalbin mi beynin mi fonksiyonları? Bakara/97-260-283, Kehf-28, Şuara-195

 

9- Ay’ın yarılması:

Kamer-1. Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.

 

10- Gök gürültüsü, şimşek ve yıldırımın Allah’ın insanları korkutma ve cezalandırma aracı olduğu:

Rad/12-13. O, korku ve ümit vermek için size şimşeği gösterendir, yağmur yüklü bulutları meydana getirendir.
Gök gürlemesi O’na hamd ederek tespih eder. Melekler de O’nun korkusundan tespih ederler. O, yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücadele ediyorlar. Hâlbuki O, azabı çok şiddetli olandır.

 

11- Her canlının çift yaratıldığı:

Zariyat-49. Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.

Her canlı çift değildir. Bakteriler, virüsler bölünerek çoğalırlar.

 

12- Rahman-14. Allah insanı, pişmiş çamur gibi bir balçıktan yarattı:

Halbuki benzer bir hayvanın dna’sı üzerinde yapacağı değişiklikle insanı yaratması daha bilimsel olmaz mıydı?

 

13- Kısasa Kısas:

Bakara-178. Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir.

Kısas’ın çağdaş hukukta geçerliliği olabilir mi?
Bu ayetle Kur’an’ın evrenselliğinden bahsedilebilir mi?

 

14- Denizin yarılması, ölünün diriltilmesi gibi bilim dışı sözde mucizeler.

 

15- Hayvanların 8 çift olması:

Zümer-6. Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini varetmiştir; sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirmiştir; sizi annelerinizin karınlarında üç türlü karanlık içinde, yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratmıştır; işte bu Rabbiniz olan Allah’tır. Hükümranlık O’nundur, O’ndan başka tanrı yoktur. Öyleyken nasıl olur da O’nu bırakıp başkasına yönelirsiniz?

Sekiz çift hayvan az değil mi? Hangileri acaba? At, eşek, deve, koyun, keçi, öküz-inek, tavuk-horoz, hindi, ördek, tavşan, kuş, balık, kedi, köpek, balarısı…
Aşağıdaki ayetlerde açıklanıyor hangileri olduğu:

Enam-143. Sekiz çift yarattı: Bir çift koyun, bir çift keçi. (…)
Enam-144. Deveden bir çift sığırdan da. (…)

 

16- Yıldızların şeytanlar için atış tanesi olduğu:

Mülk-5. Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.

Kandille kastedilen yıldız. Ama sanki yıldızın ne olduğu bilinmiyor. Boyutları küçük sanılıyor. Güneş ile yıldızlar farklı düşünülüyor. Koca yıldız, dünyanın milyon misli büyüklüğünde, ama ayette şeytanlara atış tanesi olarak yapıldığını söylüyor.

 

17- Savaşçı Melekler:

Al’i İmran/124-125. İnananlara: “Rabbinizin size gönderilmiş üç bin melekle yardım etmesi size yetmeyecek mi?” diyordun. Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar de hemen üzerinize gelirlerse Rabbiniz size, nişanlı beş bin melekle yardım edecektir.

Savaşta müslümanlara melek ordusuyla destek veriliyormuş. Bugünlerde çok ihtiyaç var bu melek ordusuna ama Allah’tan tık yok, umursamıyor sanki..
Melek ordusu bilimdışı değil mi? Allah onun yerine müslümanları güçlü kılmış olsa daha doğru olmaz mı?
165. (Bedir de) iki katını (düşmanınızın) başına getirdiğiniz bir musibet, (Uhud’da) kendi başınıza geldiği için mi “Bu nasıl oluyor!” dediniz? De ki: O, kendi kusurunuzdandır. Şüphesiz Allah’ın her şeye gücü yeter.

Galip gelinen savaşta melekler var, mağlup olunanda neden yardımcı olmamışlar acaba?
Galibiyet meleklerden, mağlubiyet insanların hatasından mı?

 

18- Ay’ın nur olduğu:

Yunus-5. O’dur ki Güneş’i bir ışık yaptı. Ay’ı da bir nûr kılıp, ona birtakım konaklar tayin etti ki yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz.

Ay’ın bir nur olmadığı sadece geceleri güneşten aldığı ışığı yansıttığı biliniyor.

 

19- Bir gecenin bir ömre bedel olması:

Kadir-3. Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır!

Sadece bir gece, bin aydan yani yaklaşık bir ömürden nasıl daha hayırlı olabilir?

 

20- Tatlı suda inci ve mercan yetiştiği:

Rahman suresi 19-22 ayetleri ile Furkan suresi 53. ayetinde geçen iki denizin birbirine salındığı-karıştırıldığı ama aralarında bir engel olduğunu yazan ayetlerde denizlerden birinin suyunun içilebilen tatlı su olduğu, diğerinin acı ve tuzlu su olduğu yazılıdır. Rahman-22′de her ikisinde de inci ve mercan yetiştirildiğini yazar. Halbuki tatlı suda inci ve mercan yetişmez. Suni olarak inci yetiştirilse bile mercan hiç yetişmez.

vs.



 

Link to post
Sitelerde Paylaş
28 minutes ago, KuranMumini2698 said:

Tarık=yıldız demektir. Bunda ne var.  Müteşabih(benzeri anlam/birçok anlam) denir. Tarık'ın ne olduğunu söylediğini için müteşabih değildir. Örn : 16:44 ayette geçen "li tubeyyine" kelmesi müteşabihdir. Müteşabih ayeti Kur'an'ın bütünlüğüne bakarak çevirirsin. 

86:2-Tarık'ın ne olduğunu sen ne bileceksin?

86:3-O, keskin parlayan yıldızdır.

 

https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Târık-suresi/5932/1-4-ayet-tefsiri

şuna bir bak bakalım mesela, senin kadar kesin mi konuluyor. Hatta diğer sayfalara da bakabilirsin gogılda aratınca.

 

Mesele bu değil.

Birden tarığa çevirdin işi nedense, hayırdır?

 

Kuranda, artık bu da müteşabih değildir diyebileceğin bir çok ayet vardır.

Her ayet müteşabih olabilir diyen yok.

Önemli olan üzerinde bir fikir birliği ne varılamayan, anlam bütünlüğü olmayan, müteşabih şüphesi bulunan ayetlerdir.

Ve ne yazık ki kuran mühkemdir müteşabihtirdir derken, bunların bir listesini vermemiş, bütün bir kitabı töhmet altında bırakmıştır. 

Müteşabih'in ne olduğu ile ilgili dahi fikir birliği yoktur. Gayb mı, yoksa çok anlamlı mı...ne?

Bu bağlamda o iş sana, aslında kimseye düşmez. Aksi takdirde yine kuran ve allah adına karar vermiş olursun.

 

Ama mesele bu değil, dediğim gibi. Sen yine işine gelen zemine kaydırmaya çalışmaktasın konuyu..

Bak sana aslen, esasen ne sorduk; sense kendi kafana göre geyiğe çevirmektesin işi.

 

Koca bir başlık açmışsın.

Karşı sorusu da orada duruyor.

Biraz mert olun.

Yahu en azından samimi olun.

Adam yemiyoruz burda.

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, KuranMumini2698 said:

Tarık 5-7'de geçen olay insanı anlatıyor. Bu ayetin müteşabih ile alakası yok. Bu ayette "bu su" kelimesi geçmez. 

 

https://sorularlaislamiyet.com/tarik-suresi-5-8-ayetlerinde-bahsedilen-insan-midir

 

Bak bir de şuna ilişti gözüm.

 

Size "sizle" geliyoruz.

Başka bir şey yaptığımız, türettiğimiz yok, yanlış anlaşılmasın.

Başka bir şeye gerek yok.

Zaten kendiniz kendinizin kurdusunuz, ümmet olarak.

Link to post
Sitelerde Paylaş
13 dakika önce, teflon yazdı:

 

https://sorularlaislamiyet.com/tarik-suresi-5-8-ayetlerinde-bahsedilen-insan-midir

 

Bak bir de şuna ilişti gözüm.

 

Size "sizle" geliyoruz.

Başka bir şey yaptığımız, türettiğimiz yok, yanlış anlaşılmasın.

Başka bir şeye gerek yok.

Zaten kendiniz kendinizin kurdusunuz, ümmet olarak.

O site "sorularlasünnilik" olacaktır. Onu yazan kişi tefsir kullanılıyor. Onu tefsir eden kişilerse demek ki kitap okumamış insanlardır. Arkadaş çok tefsir okuduğu için akıllı bir şekilde düşünemiyor.

 

Tarık 8 ayetinde  "Kuşkusuz O, onu diriltmeğe gücü yetendir." ayeti var. Allah, spermi mi diriltecek ?

tarihinde KuranMumini2698 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
14 dakika önce, teflon yazdı:

 

https://sorularlaislamiyet.com/tarik-suresi-5-8-ayetlerinde-bahsedilen-insan-midir

 

Bak bir de şuna ilişti gözüm.

 

Size "sizle" geliyoruz.

Başka bir şey yaptığımız, türettiğimiz yok, yanlış anlaşılmasın.

Başka bir şeye gerek yok.

Zaten kendiniz kendinizin kurdusunuz, ümmet olarak.

Tarık 6'da geçen "main" kelimesi tabiki de sıvıdan bahsediyor. Tarık 7'de insanın  nereden çıktığını söylemektedir. Tarık 7'de "bu su" kelimesi geçmez. Tarık 8'i okuduğun zaman kimden bahsettiği belli oluyıor. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, Ebu Kafir yazdı:

@KuranDansözü2698

 

Senin ve Emre Karaköse'nin başlıklarını gördüğümde aklımda aşağıdaki çağrışımı yapıyorsunuz..

Silly-Boys-Bellydancing--113786.jpg

 

Hafız, sizde böyle kıvrak figürler olduktan sonra kuranda cenet - cehennem'in olmadığı dahil akla gelen her şeyi hunharca iddia edebilirsiniz. :D

hahahaha sağdaki kuran mümini, soldakide hatem.. değilmi? :0_80cbc_37a71a73_L:

Link to post
Sitelerde Paylaş

SINAV YAPAN ALLAH CEHENNEM İÇİN YARATIRMI?

.Kuran-ı Kerim 173. sayfasında bulunan,A'raf süresinin 179 nolu ayeti " Andolsun, biz cinlerin tamamını ve insanların çogunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.

:0_80cbc_37a71a73_L:

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...