Jump to content

Şikayet hastalık mı?


Recommended Posts

Düşünen Hayvan arkadaşımızın yaptığı şikayetlerin doğru olmasına rağmen şikayetin siyasi boyutta ve ülkeler bazında bir işe yaramadığını kendisine söyledisek de anlatamadık.

Aynı davranışın toplumda da bir hayli yüksek olduğunu fakat şikayet etmekle yetinildiğini göz önüne alırsak, şikayet etmenin aslında bir sorun olduğunu ve bu sorunun aynı zamanda komediden öte gitmediğini hepimiz görmekteyiz.

Şikayet etmekle şikayetin kaynağını teşhir etmek aynı şey değildir, zanedersem bu ikisinin ayırdı yapılamamakta, konu doğrudan şikayete bağlanmaktadır.

Bu vesileyle böyle bir başlık açmayı düşündüm, zira siyasi arenada topluma lanse edilen "birilerinden bir şeyler beklemek" gibi bir tembellik hakim durumda.

Soruna çözüm üretmek yerine şikayet etmek bir hastalık mıdır, hiç bir şey yapmadan sadece şikayet çözüm getirir mi?

Sizler bu konuda ne düşünüyorsunuz, bu konuyu ne derece önemsiyorsunuz?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben kimi kime şikayet etmişim yav. Sadece vaziyeti çakozlamanız adına bilgi paylaşıyorum , yada kamuoyuna saygıyla duyuruyorum.

 

Asıl şikayetçi olduğum iki şey sizin sürekli tanrıyı inananlarına şikayet edip durmanız.

 

Bir de cehapenin sürekli şikayet edip de kendisinin hiçbir şey yapmamasını şikayet ediyorum.

 

Ben bu forumda söylediğim herşeyi yapan biriyim. Solculukta mangalda kül bırakmayan siyaset şebeklerinin işe gelince paraya nasıl  öncelik tanıdıklarını iyi bilirim. Sonra da akeeepeee bunu yaptı şunu yaptı diye sızlanan yine kendileridir.

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 dakika önce, okuryazar yazdı:

tek başına ne yapabilir ki? arkasından gelen üç beş adam olur sadece

 

Bak bura önemli işte.

Yani şikayetle kalmanın asıl sebebi çaresizlik diyorsun...

Burası tartışılır, gerçekten çaresizlik mi yoksa daha başka nedenler olabilir mi?

 

12 dakika önce, okuryazar yazdı:

şikayet edecek tabi sağı solu mu yıksın teroristler gibi.

 

Şikayet dışında sadece sağı-solu yıkmak mı kalıyor, yoksa daha başka şeyler var mı?

 

13 dakika önce, okuryazar yazdı:

Halk hala akpye bayılıyor.

 

Acaba bayılıyor mu, zorunluluk mu, özgür irade ile bir seçenek mi, yoksa özgür irade söz konusu değil mi, burası da tartışılır.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Elinde imkanı olanlar daha fazla şikayet ediyorlar. CHP hele öff.. ben ağlıyorsam onlar tüm kabine ağıt yakıyor. Ben de diyorum ki ellerindeki imkanı kullanmak yerine niye sürekli şikayet ediyorlar.

 

Ben şahsen size çözum önerisi de sunuyorum. Devlet size eziyet ediyorsa bankacılık sisteminden çıkın , onları birbirleriyle karşı karşıya getirin diyorum. Çünkü bunu 90 lı yıllarda dinciler yaptılar. 

 

Kredi kartı kullanmayın, kredi çekmeyin...

 

Başka önerisi olan?

 

Tanrı yok demekle hallolmuyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
23 dakika önce, bilgivehis yazdı:

 

Peki sence Türkiyede şikayet boyutu hastalık derecesinde mi?

Çünkü sağcısı, solcusu, dindarı, iktidarı, muhalifi herkesten her kesimden şikayet duyuyoruz.

Değil. Türk halkı fazla şikayet eden bir halk değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
23 dakika önce, haci yazdı:

Değil. Türk halkı fazla şikayet eden bir halk değil.

 

Peki bu konuda daha önemli bir soru daha soracağım.

Hiç şikayetçi olmamak daha mı kötü?

Örneğin neredeyse hiç şikayetçi olmayan ve şükretmeyi yaşam biçimi haline getirmek gibi...

Link to post
Sitelerde Paylaş
16 saat önce, bilgivehis yazdı:

Düşünen Hayvan arkadaşımızın yaptığı şikayetlerin doğru olmasına rağmen şikayetin siyasi boyutta ve ülkeler bazında bir işe yaramadığını kendisine söyledisek de anlatamadık.

Aynı davranışın toplumda da bir hayli yüksek olduğunu fakat şikayet etmekle yetinildiğini göz önüne alırsak, şikayet etmenin aslında bir sorun olduğunu ve bu sorunun aynı zamanda komediden öte gitmediğini hepimiz görmekteyiz.

Şikayet etmekle şikayetin kaynağını teşhir etmek aynı şey değildir, zanedersem bu ikisinin ayırdı yapılamamakta, konu doğrudan şikayete bağlanmaktadır.

Bu vesileyle böyle bir başlık açmayı düşündüm, zira siyasi arenada topluma lanse edilen "birilerinden bir şeyler beklemek" gibi bir tembellik hakim durumda.

Soruna çözüm üretmek yerine şikayet etmek bir hastalık mıdır, hiç bir şey yapmadan sadece şikayet çözüm getirir mi?

Sizler bu konuda ne düşünüyorsunuz, bu konuyu ne derece önemsiyorsunuz?

Samimiyet...sihirli kelime bu.

 

Sanal alemde kimin ne olduğu belirsiz.bu alemde iki ikiyüzlülüğün feriştahına şahit olabilirsiniz.ciddiye alıp derine inmeye gerek yok.bu alemi fazla iplemeyin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
19 saat önce, bilgivehis yazdı:

 

Peki bu konuda daha önemli bir soru daha soracağım.

Hiç şikayetçi olmamak daha mı kötü?

Örneğin neredeyse hiç şikayetçi olmayan ve şükretmeyi yaşam biçimi haline getirmek gibi...

Evet bu yoruma katılıyorum. Türk köylüsünün ki toplumun yüzde 80'ini oluşturur, çıkarını bilmeyen, şikayet etmeyen,  şikayet etmesini bile bilmeyen bir çoğunluk olduğudur.

Şikayet genel olarak menfaat sorunudur. Menfaatine dokunulan şikayet etmeye başlar. Şikayet etmiyorsa ya çıkarına hiç dokunulmamıştır ya da dokunulduğu açıkca belli değildir.

Ama bizim köylüler çoğu kere çıkarlarına dokunulduğundan bile bihaberdirler. Bir olasılık daha var.. Türk insanının çıkarları diğer toplumların çıkarlarından farklıdır. Onlar için İslam herşeydir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 saat önce, haci yazdı:

Onlar için İslam herşeydir.

 

Hacı ağabey,

 

Öyle görünüyor ki, Türkiye'de İslam pek parlak bir geleceğe sahip değil. Zaman, sekülerlerin lehine işliyor. Yeni nesiller dinden uzaklaşıyor. Yeni nesillerin İslam'a olan soğuk ve mesafeli duruşu herkesin dikkatini çekiyor.

 

Türkiye'de hep tekrarlanan klasik bir oran vardır: % 70 sağcı (muhafazakar), % 30 laik (seküler) diye.

 

İşte bu oran sekülerlerin lehine değişiyor. Çünkü dindarlığın aşırı baskın olduğu yaşlı nesil ölüm yoluyla diskalifiye oluyor ve alttan gelen her yeni nesil, sekülerlerin dindarlara olan oranını (yavaş yavaş bile olsa) yükseltiyor.

 

30-40 yıldan sonra Türkiye artık, büyük ihtimalle, sekülerlerin (az bir farkla bile olsa) çoğunlukta olduğu bir ülke olacak. Benim tahminim bu yönde.

 


Bir de şöyle bir hatırlatma yapalım:

 

2019 yılındaki seçimde:

 

16 milyonluk İstanbul'da CHP'li bir aday % 54 oy aldı.
5.5 milyonluk Ankara'da CHP'li bir aday % 51 oy aldı.

 


Bu sonuçlara etki eden birçok faktör sayılabilir elbette ama lafı şuraya getireceğim: Ben, İstanbul ve Ankara'daki bu oranlarda da genç nüfusun tercihinin çok önemli bir payı olduğunu düşünüyorum. Genç nüfusun, İslamcılığa fazla yüz vermediği rahatlıkla söylenebilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 15.07.2019 at 19:24, bilgivehis said:

 

Peki sence Türkiyede şikayet boyutu hastalık derecesinde mi?

Çünkü sağcısı, solcusu, dindarı, iktidarı, muhalifi herkesten her kesimden şikayet duyuyoruz.

 

Sorun şu ki, Türkiye'de insanlar bir çözüm göremiyor. Bu da böyle böyle boş söylenmelere, şikayetlenmelere yol açıyor.

 

Siyasal İslamın en büyük başarısı, olmayanları varmış, öyleymiş gibi göstermeleri. Eh, aslı astarı olmayan bir allahın varlığına kalıbını basan tiplerin de, elbette her türlü mavala, martavala ve palavraya inanabilme kabiliyeti sonsuz.

 

Burada muhalefetin sorunu, işte bu kitleye ulaşabilecek şekilde bir strateji gütmemek. Bu konu aslında, adam gibi bir demokraside, tam tersine istenmeyecekte bir duruş. Atıyorum, homoseksüelleri savunan bir partinin, öyle olmayanlara erişmesinin anlamı da olmaz aslen. Onlardan oy alması da beklenmez. Çıkar, meclise vs. neyse, orada kendi temsil ettiği kitle adına konuşur. Onların haklarını vs. savunur, kazanır eder. Ama bizde, herkese ulaşabilecek bir muhalefet gerekiyor. Bugün, muhalefet bu konuda çok aciz, çok çok pısırık. CHP'den şikayet edilebilecek tek konu bu aslında. 

 

Ama Türkiye'de bir demokrasi yok ki. Önce olması gereken bir demokrasi. Fakat yok, nerdeyse hiç bir zamanda olmadı hatta. 

 

Salaklık, müslüman, sağcı, dinci vesaireye mahsus değil. Bir takım tiplerde, sanki ülkede bir demokrasi var gibi, ahmak ahmak işler yapıyor. İnsan hafızası nisyanla, unutmakla malul. Bunlar "demokrasi bir araç" diyen adamlar, unuttu millet çabucak. İşte bu bir takım tiplerde, konuyu anlamamış, sanıyorlar ki, mesela CHP'nin iktidara gelmesi çözüm. Daha doğrusu, kendi fikirlerinin iktidara gelmesi diyelim. Fakat aptallık gözlerini karattığı için, sorunun bu değil, öncelikle az buçukta olsa demokrasi gelmesi olduğunu farketmiyorlar. Ne oldu işte, bir sürü salak, Ekmeleddin'i kendince protesto etti, sandığa gitmedi. Neymiş, efenim o sol görüşü temsil etmiyormuş ta... Eee, ne oldu şimdi peki?

 

Bugünün sorunu, öncelikle, demokrasiyi iğfal ve iğdiş eden bu idareden, bu sistemden kurtulmak. Bunu gören baya baya insan da var, ama bunu gören iktidar tarafında da bir sürü insan var. Ve çareyi bulmuşlar: Ötekilerde aynı zaten propagandası. İşte bir sürü süzme salakta, bu propagandaya hizmet etmek üzere, amanda CHP diye sallayıp durmakta böyle.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şikayet artık bir sorun olmaktan çıktı, bir gereklilik oldu Türkiye’de. Çünkü insanlar artık şikayet etmiyor. Şikayet edenlerin derdi şikayet ediyormuş gibi görünmek.

Gerçekten şikayet eden bir insan bir süre sonra konuşmanın pek de işe yaramadığını, bu ülkede şikayet ettiği şeyleri daha da güçlendirdiğini anlar. Şikayet ettiğin bir durum varsa, değer üretmeye çalışmaktan daha iyi bir yol yoktur. Bu değer bir topluluk kurmak da olabilir, bir gazete olabilir, bir ürün olabilir, bir teknoloji olabilir... Şikayet edenleri üretmeye yönlendirmeliyiz. Elini taşın altına koymadan eleştirenleri ciddiye almamalıyız.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 23.07.2019 at 09:03, Bir Buçuk yazdı:

Şikayet artık bir sorun olmaktan çıktı, bir gereklilik oldu Türkiye’de. Çünkü insanlar artık şikayet etmiyor. Şikayet edenlerin derdi şikayet ediyormuş gibi görünmek.

Gerçekten şikayet eden bir insan bir süre sonra konuşmanın pek de işe yaramadığını, bu ülkede şikayet ettiği şeyleri daha da güçlendirdiğini anlar. Şikayet ettiğin bir durum varsa, değer üretmeye çalışmaktan daha iyi bir yol yoktur. Bu değer bir topluluk kurmak da olabilir, bir gazete olabilir, bir ürün olabilir, bir teknoloji olabilir... Şikayet edenleri üretmeye yönlendirmeliyiz. Elini taşın altına koymadan eleştirenleri ciddiye almamalıyız.

Sivil toplum kuruluşlarının yöneticileride  devlet yöneticileri gibi kendi çıkarlarını düşünüyorlar.

Sivil toplum kuruluşları şikayet ettikleri şeyi çözerlerse aidat bağış adı altında para toplayamazlar.

Ayakta kalmaları için  sorunların  çözülmemesi gerekir.

örneğin sendikaların topladıkları aidatları işçilerin sorunları için harcadıklarını hiç görmedim.
Kimisi altına jaguar alır,kimisi tv açar,işçi sorunlarını çözmek için  toplantı adında yaptıklarıda tatil merkezlerinde yiyip içip eğlenmektir.

Derneklerin gider olarak gösterilmiş kabartılmış faturaları ise saymıyorum.

tarihinde bf1942 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...