Jump to content

İhramlıyken avlanmak niye yasak?


Recommended Posts

Bu ayette bir gariplik var, ihramlı ilken avlanmak yasak ama niye yasak? Bu belirtilmiyor, islamcılar ayeti şöyle çeviriyor.

 

 

Maide 96: Ey iman edenler, sizler ihramda iken av hayvanını öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse Kabe'ye varacak bir kurbanlık olmak üzere öldürdüğü hayvanın dengi bir ceza vardır ki, buna aranızdan adalet sahibi iki kişi hükmeder. 

 

Av hayvanı öldürürseniz Kabe’ye kurbanlık getiriyorsunuz. Eğer amaç orada hayvanları öldürmemek, kesmemekse kurban kesme ne iş?

 

Bu ayette garip bir detay daha var. İslamcıların kurban diye çevirdiği kısım ayetin arapçasında hediye olarak geçiyor. 

Bu ayetin hikmeti ne olabilir?

 

 

047D7C1D-B932-45F9-9711-3577B1CAAA96.jpeg

Link to post
Sitelerde Paylaş

Maide 95’te gördüğümüz üzere hayvanları avlamayın, avlarsanız onun yerine bir hediye ( islamcılar bunu ne alaka ise kurban olarak çeviriyor) sunun diyor.

 

Maide 96’ya geçelim.

 

Deniz avı ve onu yemek, size ve yolculukta olanlarınıza yiyecek olmak üzere helal kılındı. Kara avı ise, ihramlı bulunduğunuz sürece size haram kılındı. Huzuruna varıp toplanacağınız Allah'tan korkun!

 

Burada da et yemek ile ilgili bir sıkıntı olduğu aşikar.

 

Neden acaba?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Abdülmalik yazdı:

Maide 96: Ey iman edenler, sizler ihramda iken av hayvanını öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse Kabe'ye varacak bir kurbanlık olmak üzere öldürdüğü hayvanın dengi bir ceza vardır ki, buna aranızdan adalet sahibi iki kişi hükmeder. 

 

Sorry..Bu ayet Maide 95 olacak.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Neden et yemezlerden önce ihramın ne olduğunu anlamak gerekir.

İhram, uyutma taktiğinin bir başka ayağıdır, ihrama giren dünya nimetlerinin bir çoğundan sözde kendini kısıtlayacak, güya nefsine sabır göstererek allahın yanında sevgili ve cennete yakın kulu olacak.

Bu numarayı yutan enayi kendini ak ve pak hissederek mutlu ve bahtiyar olacak.

Bak allah ahan da senin gibi koyun vermiş bizlere, hak eti dururken av eti yemek de neymiş, demek isterken, ceza olarak yine  et verme komedisini hesap edememiş o zamanın arabı.

Zaten ilginçtir o zamanın arabı böyle komedi kurallar çıkarırken bugünün müslümleri de sorgulamadan balıklama atlıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, bilgivehis yazdı:

Bak allah ahan da senin gibi koyun vermiş bizlere, hak eti dururken av eti yemek de neymiş, demek isterken, ceza olarak yine  et verme komedisini hesap edememiş o zamanın arabı.

Kuran denen antik kitabı kurcaladıkça suriye hristiyanlığı ile ilgili bir misyoner kitabı olduğu net olarak ortaya çıkıyor.

 

Hristiyanların oruç ritüelinde et yemek yasaktır. Bu ayette de aslında avlanıp et yemeyin diyor. Belirtilen bu. Bunu yapan olursa Kabe’ye ( burası da Mekke’de değil) bir hediye sunmalıdır deniyor. Kurban sunmalıdır lafı yok. 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, cengiz_han said:

 

Et yemek değil avlanmak yasak.
Hacca gelenler avlanırsa yerel halk elindeki kurbanlık hayvanları satamaz. 

Kabe eskiden  zaten ticaret yeriymiş.

 

 

Ve avlanmak "ihram"da değil, "haram aylar"da yasaktır;

ki av hayvanlarının, örneğin, ceylanların yavrularını emzirdiği aylardır.

https://animaldiversity.org/accounts/Gazella_gazella/

 

5:94'te bu anlatılıyor:

 

Allah sizi ellerinizin ve mızraklarınızın ulaştığı av hayvanı türünden bir şey ile sınar

li yebluvenn ekum allahu bi şey'in min es saydi tenâluhu eydî kum ve rimâh ukum

 

Çünkü çöl ortamı

"ramazan"dır o dönemde

yani kavurucu sıcak.

 

Yavrularına süt olsun diye

bişeyler bulup yemek için ortaya çıkan ceylanlar

avcıyı görüp ürkerler.

 

Avcı kovalar.

 

Köz gibi kavuran zeminde kaçmaya çalışan aç ve susuz ceylanlar

fazla gidemez; ayak bilekleri yerlerinden oynar ya da kopar; ceylanlar dizlerinin üstüne yıkılır.

 Böylece avcı elleriyle yakalar onları.

 

İşte bu "ramazanlamak"tır ve yasaktır.

 

"Ramaz"an (sıfat): köz gibi sıcak

te"ramaz" (fiil): köz gibi sıcakta av hayvanı öldürmek

Bkz Lane's Lexicon, Ra-Miim-Dad, s 322, anlam 5

http://www.studyquran.co.uk/PRLonline.htm

 

"Ramazan"lama yasağını çiğneyenin hak ettiği cezalardan biri de

yani av hayvanlarının yavrularını emzirdiği "haram aylar"da av hayvanı öldürenin hak ettiği cezalardan biri de

"oruç"tur -siyam. 

 

Niye oruç?

Yavrusuna süt vermeye çalışan aç susuz anaları öldürmüştür;

o zulmü kendisi de tadsın diye -li yezûka vebâle emrihi (5:95)...

 

Mâide 95:

 

Haramlarda olduğunuz vakit av hayvanı öldürmeyin.

Lâ taktulus sayde ve entum hurum

 

Aynı kelime yani hurum 9:36'da

dört haramlar diye geçer

yani dört haram ay, haram aylar:

 

Allah'ın indinde dolunayların sayımı 12 dolunaydır,

dört haramlar onların içindedir -arbeatun hurum.

.

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, cengiz_han yazdı:

 

Et yemek değil avlanmak yasak.
Hacca gelenler avlanırsa yerel halk elindeki kurbanlık hayvanları satamaz. 

Kabe eskiden  zaten ticaret yeriymiş.

Ben ayetin orijinal anlamından bahsediyorum. Avlanananlar ceza olarak kurban kessin demiyor, tapınağa hediye sunsun diyor. Zaten Maide 96’da deniz ürünü yiyebilirsiniz ama kara da avlanmayın ( et yemeyin anlamında) cezası var deniyor. Buradan beslenme ile ilgili bir şeyler anlatıldığı kesin.

Yukarıda ki şahsiyetin dediği gibi yok amaç av hayvanlarını korumakmış falan hikaye, öyle bir amaç olsaydı ihramlı, ihramsız herkese yasaklanması gerekirdi.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
44 dakika önce, Abdülmalik yazdı:

Ben ayetin orijinal anlamından bahsediyorum. Avlanananlar ceza olarak kurban kessin demiyor, tapınağa hediye sunsun diyor. Zaten Maide 96’da deniz ürünü yiyebilirsiniz ama kara da avlanmayın ( et yemeyin anlamında) cezası var deniyor. Buradan beslenme ile ilgili bir şeyler anlatıldığı kesin.

Yukarıda ki şahsiyetin dediği gibi yok amaç av hayvanlarını korumakmış falan hikaye, öyle bir amaç olsaydı ihramlı, ihramsız herkese yasaklanması gerekirdi.

 

İhram Yasakları. 1. Saç, sakal, bıyık tıraşı olmak, kasık veya koltuk altı temizliği yapmak, bedenin herhangi bir yerinden kıl koparmak, tırnak kesmek bütün mezheplerde ihram yasaklarından sayılmış, hatta tıraş olma yasağı ihram yasaklarını simgeleyen bir özellik taşıdığından ihramdan çıkış da tıraş olmak suretiyle mümkün kılınmıştır. İhramdan çıkma vakti gelen kimselerin birbirlerini tıraş etmeleri ittifakla câiz görülmekle birlikte ihramlı bir kimsenin ihramsız birini tıraş etmesinin hükmü konusunda ihtilâf edilmiştir. Hanefî fakihleri, hac ve umre ahkâmından söz eden âyette geçen “başlarınızı tıraş etmeyiniz” (el-Bakara 2/196) ifadesini kendi başını ve başkasının başını tıraş etmek şeklinde anladığı için bu davranışı câiz görmezken fakihlerin çoğunluğu bunda bir sakınca olmadığı görüşündedir. Başkasının tırnağını kesmek konusunda da benzeri bir tartışma vardır. 2. İhramda iken süslenme amacıyla saçı, sakalı, bıyıkları yağlamak, boyatmak, kınalamak, makyaj malzemesi kullanmak, yıkanırken kokulu sabun kullanmak, vücuda veya elbiseye koku sürmek de ihramlı için yasak olan davranışlardandır. Kokusuz sürme çekmek ise Mâlikîler’in dışındaki mezheplere göre câiz görülmektedir. Öte yandan Hanefî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerinde bir ayırım yapılmaksızın ihram süresince her türlü koku kullanımı yasak iken Mâlikî mezhebinde rengi ve kokusu kalıcı olan misk, za‘feran ve kâfur gibi kokuların aksine gül, yasemin ve reyhan gibi sadece kokusu duyulan fakat rengi görülmeyenlerin kullanılması câiz görülür. Ayrıca giyilmeden ya da ihrama girmeden önce koku sürülmüş veya koku sinmiş ihram elbisesini giymek Hanefî ve Mâlikî mezheplerinde câiz görülmezken Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre câizdir. 3. İhram esnasında dikişli elbise ve iç çamaşırı türü giyim eşyası giymek, başı kısmen veya tamamen örtmek, çorap ya da topukları ve üstü kapalı ayakkabı giymek sadece erkeklere yönelik bir yasaktır. Ayakları büyük ölçüde dışarıda bırakan ve ön tarafı kapalı olmayan terlik dikişli de olsa giyilebilir. Çünkü ihramlı erkeklere yasak olan dikiş değil dikişli elbisedir. Ayrıca yamalı veya kenarı dikişle toplanmış izâr ve ridâ giymekte de sakınca yoktur. Aynı şekilde ceket, palto gibi kıyafetleri kollarını geçirmeden omuza almak câizdir. İhram kıyafetinin uçlarını bağlamak ya da iğne ile tutturmak genelde mekruh görülmüşse de Şâfiîler ve Hanbelîler bunu izâr için câiz görmüşlerdir. Şemsiye kullanmak genelde câiz kabul edilmekle birlikte Mâlikî ve Hanbelî mezheplerinde bazı kısıtlayıcı hükümlere rastlanır. Kadınlar ihramda iken yüzlerini örtmemeleri kaydıyla her türlü giyim eşyası kullanabilirler. 4. İhramda erkeklerin eldiven giymesinin haram olduğunda fakihler arasında görüş birliği bulunmakla birlikte kadınların giymesi hususunda görüş ayrılığı vardır. Mâlikî ve Hanbelî mezhepleriyle Şâfiî mezhebindeki mutemet görüşe göre kadınların giymesi de sakıncalıdır. Onlar bu konuda hadiste geçen yasağın genel olduğunu ileri sürerler (Buhârî, “Ṣayd”, 13; Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 31; Tirmizî, “Ḥac”, 18). Hanefî fakihleri ise kadının ihramının yüzünde olduğunu bildiren hadise dayanarak (Dârekutnî, II, 294; Beyhakī, V, 47) eldiven giymesinde bir sakınca olmadığı görüşündedir. 5. Kadının ihramlı iken yüzünü örtmesi yasak olmakla birlikte ihtiyaç duyduğu zaman örtmesi câiz görülmektedir (Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 33; el-Muvaṭṭaʾ, “Ḥac”, 18). 6. İhramlı iken silâh kuşanmayı Hanbelî ve Mâlikî fakihleri ihram yasakları arasında sayarken, hatta Mâlikîler, ihtiyaç dışında silâh kuşananların fidye ödemeleri gerektiğini söylerken Hanefî ve Şâfiîler bunu câiz görmektedir. Mâlikî mezhebinde yüzük takmak da erkekler için câiz kabul edilmemekte, takılması halinde fidye ödenmesi gerekmektedir. 7. İhramlı iken cinsî ilişkiye girmek veya cinsî ilişkiye yol açabilecek öpüşme, oynaşma gibi davranışlarda bulunmak yahut şehveti tahrik edici konuları konuşmak yasaktır. Ancak bu grupta yer alan yasaklardan birinin ihlâli yasağın ağırlık derecesine göre farklı sonuçlar doğurur. 8. İster Harem bölgesi içinde isterse dışında olsun, ister eti yensin isterse yenmesin her çeşit kara avı avlamak, avcıya göstermek ve yardımcı olmak, av hayvanlarına zarar vermek (yuvasını bozmak, yumurtalarını kırmak vb.), hatta bazı fakihlere göre av etinden yemek ihramlıya yasaktır (el-Mâide 5/95-96). Bu konuda kasıtlı davranışla dalgınlık, unutkanlık veya yanlışlık sonucu meydana gelen davranış arasında fark yoktur. Avlanma yasağı, sadece bölgedeki eti yenen av hayvanlarını korumayı değil bölgenin tabii dengesini ve güzelliğini de korumayı, ayrıca ihramlıyı kalp katılığına yol açan, merhamet duygularını rencide eden işlerden uzak tutmayı da amaçlamaktadır. Hanefî, Mâlikî, Zeydiyye ve İmâmiyye fakihleri dahil olmak üzere çoğunluğun eti yenmeyen yırtıcı hayvanların öldürülmesini de haram sayması bu sebepledir. Aynı anlayışın etkisiyle, bu yasağın sadece eti yenen av hayvanlarını kapsadığını ileri süren Şâfiî ve Hanbelî fakihleri de savunma ve zararını önleme gerekliliği bulunmadığı sürece eti yenmeyen hayvanların avlanılmasını doğru bulmamışlardır. Tavuk, koyun, sığır, deve gibi evcil hayvanları kesmek ve deniz hayvanları avlamak ihramlıya yasak değildir. 9. Harem bölgesi olarak sınırları belirlenen Mekke şehri ve etrafında avlanmak, çevreyi tahrip etmek, tabii çevreyi oluşturan ağaç ve bitkileri kesip koparmak, bunlara zarar vermek hem ihramlı hem de ihramsız olan herkes için yasaktır. 10. Dinen mâsiyet sayılan işleri yapmak (füsûk) ve başkalarıyla cedelleşmek, kavga etmek, çirkin ve hakaret içerikli söz söylemek (cidâl), normal zamanlarda da yasak ve çirkin bir davranış olmakla birlikte ihramlı için ayrıca sakınılması gereken yasaklardandır. 

Bütün bu yasaklar bir yönüyle taabbüdî bir nitelik taşısa bile diğer yönden hac ve umre ibadetinin mâna ve mahiyetiyle bütünleşen, bu ibadetten beklenen derunî faydaların teminini kolaylaştıran, polisiye önlemlerle elde edilmesi zor birçok amacı kendiliğinden gerçekleştiren belli bir önem ve işleve de sahiptir. Bundan dolayı ihram yasakları, hac ve umrenin mahiyetiyle örtüşen mâkul bir seviyede tutularak hayatın tabii akışı ve ihtiyaçları göz ardı edilmemiş; yıkanmak ve kokusuz sabun kullanmak, kırılmış tırnağı koparmak ve kasıtlı olarak kıl koparmadan kaşınmak, diş çektirmek, kan aldırmak, iğne yaptırmak, çiçek koklamak, koku satın almak, koku satılan bir yerde oturmak, kemer bağlamak, kol saati takmak, dikişli veya dikişsiz çanta taşımak, omuza çanta asmak, baş kısmı hariç vücudun diğer kısımlarını (ayaklar dahil) battaniye vb. şeylerle örtmek, saldırgan köpek, kurt, yılan, akrep, fare, sinek, pire, arı, kene gibi zararlı hayvanları öldürmek, balık vb. su ürünlerini avlamak yasak dışında tutulmuştur. 

Yasağı İhlâlin Sonuçları. İhram yasaklarının ihlâli fıkıh literatüründe “cinayet” diye adlandırılmış, müeyyide olarak bedenî ve malî bazı mükellefiyetler öngörülmüştür. İhram yasaklarının ihlâli, yasağın ve ihlâlin ağırlık derecesine göre hac veya umrenin fâsid olması ve kazâsının gerekmesi, büyük baş hayvan (bedene) yahut koyun veya keçi (dem) kesme, fıtır sadakası (fidye) kadar bağışta bulunma, bedelini ödeme, sadaka verme, oruç tutma gibi farklı sonuçlar doğurur. İhlâllerin müeyyidesi olarak ibadet cinsinden fiillerin seçilmesi ferdi ıslah etme ve ihlâl dolayısıyla uğraması muhtemel mahcubiyeti giderme, ayrıca bu vesileyle toplumsal dayanışmayı güçlendirme gibi amaçlar taşımakta olup bu yaklaşım, İslâm’ın kefâretler ve cezalandırma konusunda takip ettiği genel tavra da uyum gösterir. 

Hac için ihrama girdikten sonra ve Arafat vakfesinden önce cinsel ilişkinin haccı fâsid kılacağında fakihler görüş birliği içindedir. Ancak hac tamamlanmadan ihramdan çıkılamayacağı için bozulan bu haccın yarım bırakılmayıp tamamlanması ve ertesi yıl kazâ edilmesi, bu ihlâl sebebiyle de koyun veya keçi kurban edilmesi gerekir. Vakfeden sonra, fakat tıraş olup ihramdan tam çıkmadan önceki ilişki de Hanefî mezhebinin dışındaki diğer üç mezhebe göre haccı yine fâsid kılar. Hanefî mezhebine göre bu durumda hac fâsid olmamakla beraber ceza kurbanı olarak bir bedene kesmek gerekir. Hanefîler’in bu görüşü, Hz. Peygamber’in “Hac Arafat’tır” (Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 68; İbn Mâce, “Menâsik”, 57; Dârimî, “Menâsik”, 57) hadisinden hareketle şartlarına uygun olarak Arafat vakfesini eda eden bir kimsenin haccının esasen tamam olduğu gerekçesine, bedene cezası için İbn Abbas’tan gelen bir rivayete dayandırılmaktadır (el-Muvaṭṭaʾ, “Ḥac”, 50). Umre için ihrama giren kimsenin umrenin rüknü olan tavafın ilk dört şavtını tamamlamadan önce cinsel ilişkide bulunması halinde Hanefî mezhebine göre umresi fâsid olur. Bozulan umre yarım bırakılmayıp tamamlanır, ihramdan çıkıldıktan sonra umrenin kazâ edilmesi, ihlâl sebebiyle de bir koyun veya keçi kurban edilmesi gerekir. Mâlikî mezhebine göre sa‘y tamamlanmadan, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre ise tahallülden önce vuku bulan cimâ umreyi ifsat eder. 

Süslenme, koku sürünme, giyinme, tıraş olma türündeki yasakların ihlâli durumunda ihlâl ciddi boyutta ise koyun veya keçi kurban edilmesi, değilse fidye ödenmesi, küçük çaptaki ihlâllerde ise sadaka verilmesi gerekir. Hangi tür ihlâlin hangi ağırlıkta sayılacağı mezhepler arasında ayrıntılara inen geniş bir tartışma konusudur. Meselâ saç veya sakalın tamamını tıraş etmek, bir organın tamamına güzel koku sürünmek, erkeklerin bir tam gün başını örtmesi ciddi ihlâl sayılıp dem gerektirirken saçın veya sakalın dörtte birinden azını tıraş fidye, bir tırnağın kesimi sadakayı gerektirir. Cinsel ilişki dışındaki cinsî yasakların ihlâliyle ilk tahallül sonrası ve ziyaret tavafından önceki cinsel ilişki de dem gerektirir. Avlanma veya Harem bölgesinin tabii ağaç ve bitki örtüsüne zarar verme halinde kural olarak bunların bedeli tasadduk edilir. Bazı durumlarda her fidye miktarı karşılığında bir gün oruç tutulabilir. 

İhram yasaklarının bilgisizlik, yanılma, unutma gibi mazeretlerden dolayı çiğnenmesi uhrevî sorumluluğu kaldırabilirse de bu cezaları düşürmez. Ancak hastalık gibi haklı mazeretlerin bulunması veya ihlâlin başkasının fiilinden kaynaklanması gibi gayri iradî olması halinde ilgili şahsa kurban kesme, fidye ödeme veya oruç tutma arasında seçim hakkı tanınır (ayrıca bk. BEDENE; DEM; FİDYE). 

İhram yasaklarının kalkması (tahallül veya hil) umrede sa‘yin tamamlanmasından sonra saçları tıraş etmek veya kısaltmak suretiyle, hacda ise iki kademede gerçekleşir. İfrad haccı yapanlar bayramın birinci günü Akabe cemresine taş attıktan sonra, temettu‘ ve kırân haccı yapanlar ise kurbanın kesilmesinden sonra saç tıraşı olup ihramdan çıkarlar. Haccedenler bu safhada kendi saçlarını kesebilecekleri gibi birbirlerini de tıraş edebilirler. Kadınların saçlarının ucundan biraz kesmesi yeterli olur. Fıkıh literatüründe ilk veya küçük tahallül denilen bu safhadan sonra cinsel ilişki ve Mâlikîler’e göre ayrıca avlanma dışındaki ihram yasakları kalkar. Haccın rükünlerinden olan ziyaret tavafından, Hanefîler’in dışındaki diğer üç mezhebe göre sa‘yin de yapılmasından sonra tıraş olmakla ikinci tahallül gerçekleşir ve bütün ihram yasakları kalkmış olur. 

 

https://islamansiklopedisi.org.tr/ihram

tarihinde cengiz_han tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bakara 196’a bakalım.

 

Haccı ve umreyi de Allah için tamam yapın. Eğer kısıtlanırsanız o vakit kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olana veya başında bir rahatsızlığı bulunana tıraş için oruç, sadaka veya kurbandan ibaret bir fidye gerekir. Kısıtlılıktan kurtulduğunuzda her kim hacca kadar umre ile sevap kazanmak isterse ona da kurbanın kolay geleni gerekir. Bunu bulamayana ise üç gün hacda yedi gün de döndükten sonra, toplam on gün oruç tutmak gerekir. Bu hüküm Mescid-i Haram'da ikamet etmeyenler içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah'ın cezası gerçekten çok çetindir.

 

Bu ayette de kurban olarak geçen ifadeler ayetin orijinalinde hediye olarak geçiyor. Hem bana birisi av hayvanı öldürmeyip başka bir hayvanı öldürmenin mantığını açıklasın.

 

 

 

F40B26F2-538E-493E-9BE0-C6625F6B1684.jpeg

tarihinde Abdülmalik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, Hasan Akçay yazdı:

 

 

Ve avlanmak "ihram"da değil, "haram aylar"da yasaktır;

ki av hayvanlarının, örneğin, ceylanların yavrularını emzirdiği aylardır.

https://animaldiversity.org/accounts/Gazella_gazella/

 

5:94'te bu anlatılıyor:

 

Allah sizi ellerinizin ve mızraklarınızın ulaştığı av hayvanı türünden bir şey ile sınar

li yebluvenn ekum allahu bi şey'in min es saydi tenâluhu eydî kum ve rimâh ukum

 

Çünkü çöl ortamı

"ramazan"dır o dönemde

yani kavurucu sıcak.

 

Yavrularına süt olsun diye

bişeyler bulup yemek için ortaya çıkan ceylanlar

avcıyı görüp ürkerler.

 

Avcı kovalar.

 

Köz gibi kavuran zeminde kaçmaya çalışan aç ve susuz ceylanlar

fazla gidemez; ayak bilekleri yerlerinden oynar ya da kopar; ceylanlar dizlerinin üstüne yıkılır.

 Böylece avcı elleriyle yakalar onları.

 

İşte bu "ramazanlamak"tır ve yasaktır.

 

"Ramaz"an (sıfat): köz gibi sıcak

te"ramaz" (fiil): köz gibi sıcakta av hayvanı öldürmek

Bkz Lane's Lexicon, Ra-Miim-Dad, s 322, anlam 5

http://www.studyquran.co.uk/PRLonline.htm

 

"Ramazan"lama yasağını çiğneyenin hak ettiği cezalardan biri de

yani av hayvanlarının yavrularını emzirdiği "haram aylar"da av hayvanı öldürenin hak ettiği cezalardan biri de

"oruç"tur -siyam. 

 

Niye oruç?

Yavrusuna süt vermeye çalışan aç susuz anaları öldürmüştür;

o zulmü kendisi de tadsın diye -li yezûka vebâle emrihi (5:95)...

 

Mâide 95:

 

Haramlarda olduğunuz vakit av hayvanı öldürmeyin.

Lâ taktulus sayde ve entum hurum

 

Aynı kelime yani hurum 9:36'da

dört haramlar diye geçer

yani dört haram ay, haram aylar:

 

Allah'ın indinde dolunayların sayımı 12 dolunaydır,

dört haramlar onların içindedir -arbeatun hurum.

.

Yazdıkların doğru ama ayların isimleri  hicri kameri takvim kabul edilmeden  önceki adlandırılmaya dayanıyor.
İslam öncesi kullanılan takvimde ramazan hep aynı mevsime denk geliyordu.
Hicri kameri takvimde ise ramazan bütün mevsimleri dolanıp duruyor.
 

Alıntı

 

https://tr.wikipedia.org/wiki/Hicrî_takvim

 

Tarihçe: başlangıç, haram aylar ve nesi[değiştir | kaynağı değiştir]

Hicri Takvim, Ömer'in halifeliği zamanında Hicretten 17 sene sonra, Miladi 639'da,[1] toplanan bir meclis tarafından Ali'nin önerisiyle, Hicretin gerçekleştiği yıl 1 kabul edilerek oluşturulmuştur. Bundan önce yıllar rakamla değil o yıl gerçekleşen önemli olayların isimleriyle anılmakta idi. Örneğin: Fil senesi, Fil senesinden iki sonraki sene, Kabe'nin tamirinin yapıldığı tamir senesi, sel senesi gibi.[kaynak belirtilmeli]

Hicri takvim, Hicri Şemsi takvim ve Hicri Kameri takvim olmak üzere ikiye ayrılır.

"Haram ayları" yani hürmet ayları, İslam öncesi Arap toplumunda kullanılan ay adlarına göre savaşmanın yasak kabul edildiği Zilkâde, Zilhicce, Muharrem, Receb aylarıdır. Müslümanlar ayların isimleri için İslam öncesi dönemde kullanılan isimleri kullanmaya devam etmişlerdir. Bunlardan ilk 3'ü ardışık, Recep ise ayrı bir ay idi.

İslam öncesi dönemde Araplar arasında iç savaşlar eksik olmazdı. Yalnız haram aylarda savaş yapılmazdı. Bu aylarda panayırlar kurulur, uzak yakın bölgelerden hacılar büyük bir güvenlik içerisinde bu panayırlara gelir ve tüccar malını hacılara satar, şiir yarışmaları yapılırdı. Eğer bu barış aylarında savaş olursa, yasak çiğnendiği için "Ficâr savaşları" denirdi.

İslam öncesi Arap toplumunda Kameri takvime 3 yılda bir 1 ay eklenerek ayların yerleri sabitlenir, aylar hicri takvimde olduğu gibi yılın mevsimleri arasında dolaşmaz, en fazla 1 aylık oynamalar olurdu. Bu duruma nesi ismi verilirdi.[2] İslam Ansiklopedisi'ne göre nesi uygulaması genel gözlemde olduğu gibi sabit bir takvim oluşturmak amacıyla değil, hac ve hac ile bağlantılı panayırların yılın belirli ve uygun bir mevsiminde icra edilmesi amacını taşımaktaydı.[3]

İslamda da bu anlayış korunmuş ve hac haram aylardan olan Zilhicce ayında yapılmıştır. Kuran'a göre nesi uygulaması haram ayı helal sayıp savaşa ve yağmaya devam edebilmek için yapılan bir hile idi. Ömer zamanında hicri takvime geçilmesi ve nesi uygulamasına da son verilmesi ile İslamda kutsal aylar (recep, şaban, ramazan, muharrem gibi) her yıl 11 gün önce gelerek yılın her mevsimine uğramaktadır.

Kuran'da haram aylardan bahsedilir:

  « Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre Allah'ın katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram (ay)lardır. İşte doğru din budur. O aylar içinde (konulmuş yasağı çiğneyerek) kendinize zulmetmeyin. (Tevbe suresi, 9/36) »
   
  '« Ey Muhammed! Sana (kutsal) ayı ve o aydaki savaşı sorar­lar; de ki, 'O ayda savaşmak büyük suçtur. (Bakara suresi, 2/217) »
   
  « Haram ayları ertelemek, ancak inkarda daha da ileri gitmektir ki bununla inkar edenler saptırılır. Allah'ın haram kıldığı ayların sayısına uygun getirip, böylece Allah'ın haram kıldığını helal kılmak için Haram ayı bir yıl helal, bir yıl haram sayıyorlar. Onların bu çirkin işleri, kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah inkarcı toplumu doğru yola iletmez.(Tevbe Suresi, 9/37) »


 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 dakika önce, Abdülmalik yazdı:

Bakara 196’a bakalım.

 

Haccı ve umreyi de Allah için tamam yapın. Eğer kısıtlanırsanız o vakit kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olana veya başında bir rahatsızlığı bulunana tıraş için oruç, sadaka veya kurbandan ibaret bir fidye gerekir. Kısıtlılıktan kurtulduğunuzda her kim hacca kadar umre ile sevap kazanmak isterse ona da kurbanın kolay geleni gerekir. Bunu bulamayana ise üç gün hacda yedi gün de döndükten sonra, toplam on gün oruç tutmak gerekir. Bu hüküm Mescid-i Haram'da ikamet etmeyenler içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah'ın cezası gerçekten çok çetindir.

 

Bu ayette de kurban olarak geçen ifadeler ayetin orijinalinde hediye olarak geçiyor. Hem bana birisi av hayvanı öldürmeyip başka bir hayvanı öldürmenin mantığını açıklasın.

 

 

 

F40B26F2-538E-493E-9BE0-C6625F6B1684.jpeg

Hac yapıldıktan sonra  herşey serbest. :)
Çocukken  hac zamanı berbere gitmiştim.

Berber saçımı kesmemişti.
Hacı  olmadığım  ihram giymediğim  halde saçımı kesmiyor adam .

tarihinde cengiz_han tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
13 minutes ago, cengiz_han said:

Yazdıkların doğru ama ayların isimleri  hicri kameri takvim kabul edilmeden  önceki adlandırılmaya dayanıyor.
İslam öncesi kullanılan takvimde ramazan hep aynı mevsime denk geliyordu.
Hicri kameri takvimde ise ramazan bütün mevsimleri dolanıp duruyor.

 

 

Kesinlikle haklısınız

ama Kurân için geçerli olan yıl şemsî yıldır
Kurân 12 aylı kamerî  yılı reddediyor (10:5).

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 hours ago, cengiz_han said:

Yazdıkların doğru ama ayların isimleri  hicri kameri takvim kabul edilmeden  önceki adlandırılmaya dayanıyor.
İslam öncesi kullanılan takvimde ramazan hep aynı mevsime denk geliyordu.
Hicri kameri takvimde ise ramazan bütün mevsimleri dolanıp duruyor.

 

 

Kurân'da anılan ramazan

göktedir 

ve mevsim olarak sabittir.

.

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Önce şu iki gerçeği görelim:

 

1

Allah’ın var ettiği semadaki vakten sabit Ramazan ile

beşerin düzenlediği takvimdeki gezen Ramazan

her 33 yılda bir buluşuyor; örneğin 2015’te buluştular.

 

Bkz

https://kalender-365.de/ay-takvimi.php?yy=2015

https://www2.diyanet.gov.tr/DinHizmetleriGenelMudurlugu/Sayfalar/RamazanveKurban.aspx

 

 

2

"Şehru Ramazan"daki şehr dolunaydır;

aşağıdaki dolunay dizisi incelendiğinde

bu kolayca görülür:

 

Şehru

Ramazan -----> 02 Tem 2015, ilk gün: 17 Haz (21 Hazirandan 5 gün önce)

02. şehr ------> 31 Tem  

03. şehr ------> 29 Ağu

04. şehr ------> 28 Eyl

05. şehr ------> 27 Eki

06. şehr ------> 25 Kas

07. şehr ------> 25 Ara

08. şehr ------> 24 Ocak …

09. şehr ------> 22 Şub

10. şehr ------> 23 Mar

11. şehr ------> 22 Nis

12. şehr ------> 21 May

13. şehr ------> 20 Haz, son gün: 04 Tem (21 Hazirandan 14 gün sonra)

 

Bunlar, en uzun gündüzün yaşandığı

21 Hazirandan bir sonraki 21 Hazirana kadar

yani 365 günün içinde yer alan "şehr"ler.

 

Görüldüğü üzere

sayıları 13.

Yani 365 günlük sürenin içinde 13 tane şehr yer almıştır.

 

Eğer şehr 29.5 gün uzunluğunda bütün 1 ay olsaydı

13 şehr toplam 384 gün ederdi ve 365 güne sığmazdı

ama sığmış, sığıyor.

 

Çünkü şehr dolunaydır;

13 dolunay gecesi 365 güne sığar.

 

Çünkü 384 - 365 = 19;

artan bu 19 günün

5  günü bir önceki dizide,

14 günü ise bir sonraki dizide yer almıştır.

 

 

*

 

Peki, beşerin düzenlediği takvimdeki ramazan

neden her yıl 11 gün erken gelerek,

sevgili cengiz-han’ın deyimiyle, bütün mevsimleri dolanıp duruyor?

 

Çünkü

hicrî takvime musallat edilen 12 aylı kamerî yıl

semadaki 13. şehr ötelenerek uydurulmuştur.

Böylece 13. şehr bir sonraki "dizi"nin ilk dolunayı yapılmıştır:

 

Uyduruk

ramazan -----> 20 Haz 2016

02. şehr ------> 19 Tem

….

 

Ve böylece

12 aylı kamerî yılın uyduruk ramazanı

bir önceki gerçek ramazandan

11 gün erken gelir oluvermiştir.

 

Oysa semada

13. dolunay 13. dolunaydır, ramazan değildir

ve bir önceki ramazandan 19 gün geç gelir.

 

Kısacası semada

sürekli 11 gün erken gelme diye bir şey yok;

bazan 19 gün geç gelme var:

 

11 gün erken,

11 gün erken,

19 gün geç,

11 gün erken,

19 gün geç….

 

Ve semada aylar

böylece

bir bakıma yerinde sayıp sabitlenmiştir.

.

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Maide 97: Allah Haram Ev olan Kabe'yi, haram ayları, kurbanı, gerdanlıklı kurbanları insanların işlerini belli bir düzen ve güven içinde yürütmeleri için ortaya koydu. Bu, Allah'ın göklerde ve yerde olanları bildiğini ve Allah'ın her şey hakkında bilgi sahibi olduğunu bilmeniz içindir.

 

Gerdanlıklı kurban nedir? Kurban ile gerdanlık ne alaka? 

 

Yine dediğim gibi bu ayetin orijinalinde kurban lafı geçmiyor. Hediye ve gerdanlık( kolye) geçiyor. O kutsal eve gelenler hediye ve kolyeler getiriyorlarmış. Olay bu.

 

 

01E96FE5-AFF2-484F-B2BF-AC7A4E4AA19E.jpeg

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...