Jump to content

Özgüven Nedir, Nerede Kaybedilir


Recommended Posts

3 hours ago, teogoni said:

Ne yapicam ben o zaman? Kozmik rastgele meydana gelen olaylarin icinde ozguveni dusuk depresif zayif silik bir kisilik olusturmus bir beyin ve buyuk bir ihtimalle de bu koturum halin de tedavisi yok. Lustrala basliycaktim icinde yan etkilerde bazi vakalarda diyabet baslangici bildirilmistir. Diyor. İcemedim. Tam bir cikmaz. Sacma sapan bir durum. 

 

lustral falan sana fayda etmez. Aslında, doğrusu kimseye de fayda ettiğini sanmıyorum. Bioritim denen bir spekülasyon vardır, aslen hiç bir bilimsel tarafı olmayan bir martavaldır.

 

bioritm ile ilgili görsel sonucu

 

Velakin, hayat, sana ve kişiye etki eden şeyler, benzer iniş çıkışlar gösterirler. İşte onların çoğu, bir ara düşük olur, adam da/kadın da depresyona girer. O etki edenlerden biride kişinin kendi halidir. Her şey dibe inince, moralin dibe inmesi halidir, basit tanımla depresyon denen zımbırtı. İşin kötü tarafı, öbür şeyler yükselirken, o moral, depresyon durumunda kalır; ters dönmüş bir kaplumbağa gibidir, kendi kendine doğrulamaz kolayca.

 

İşte lustral falan, bu noktada devreye girer, öteki şeyler yükselene kadar, suni yoldan morali yükseltmeye yardım eder. Ha, moral diyoruz da, aslen genel ruh iyiliği diyelim buna. 

 

Velakin öteki şeyler yükselmez, yavaş kalırsa vs. o ilaç sana fayda falan etmez, o kadar ki, gider kendini köprüden atarsın falan hatta.

 

Yapılacak olan şey, kendi moralini yükseltecek şeyler yapmaktır. Spor yap, kitap oku, sinemaya git, avm'de gez, kızları kes falan. Açık havada yürü, güzel şeylere bak, bulmaya çalış. Kiminin güzeli bir roma heykeli, kiminin güzeli sahilde bir park, kiminin güzeli ise bozkırdaki çekirge olabilir, zevk meselesi. Kitap oku, güzel yerlerini yakala. Spor yap, iyi yaptığın noktayı yakala. 

 

Bu gibi şeyler işte. Bilinenin aksine, baya uzun uğraşlar veren kaplumbağalar, tekrar ayaklarının üstüne dönmeyi başarır çok zaman. Ama bunun için azimle uğraşırlar, hepsi bu.

 

Özellikle, herşeyin zaten kötü gittiği çevrede kalıp, bir hap içeyim de her şey düzelsin diye bekliyorsan, Godot'u bekleyenlerden daha çok beklersin ve gelmez. Mekan, ortam, hayat tarzı falan, bunları değiştirmelisin. Hiç bir şey değişmezse, haliyle hiç bir şey değişmeyecektir, yanlış mı? 

 

Mucize aramayın, doğada mucizeler yok, evrim var. Bunu unutmayın. Böyle sihirli değnek arayarak, umarak hiç bir yere varamazsınız. 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 56
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

45 dakika önce, anibal yazdı:

 

lustral falan sana fayda etmez. Aslında, doğrusu kimseye de fayda ettiğini sanmıyorum. Bioritim denen bir spekülasyon vardır, aslen hiç bir bilimsel tarafı olmayan bir martavaldır.

 

bioritm ile ilgili görsel sonucu

 

Velakin, hayat, sana ve kişiye etki eden şeyler, benzer iniş çıkışlar gösterirler. İşte onların çoğu, bir ara düşük olur, adam da/kadın da depresyona girer. O etki edenlerden biride kişinin kendi halidir. Her şey dibe inince, moralin dibe inmesi halidir, basit tanımla depresyon denen zımbırtı. İşin kötü tarafı, öbür şeyler yükselirken, o moral, depresyon durumunda kalır; ters dönmüş bir kaplumbağa gibidir, kendi kendine doğrulamaz kolayca.

 

İşte lustral falan, bu noktada devreye girer, öteki şeyler yükselene kadar, suni yoldan morali yükseltmeye yardım eder. Ha, moral diyoruz da, aslen genel ruh iyiliği diyelim buna. 

 

Velakin öteki şeyler yükselmez, yavaş kalırsa vs. o ilaç sana fayda falan etmez, o kadar ki, gider kendini köprüden atarsın falan hatta.

 

Yapılacak olan şey, kendi moralini yükseltecek şeyler yapmaktır. Spor yap, kitap oku, sinemaya git, avm'de gez, kızları kes falan. Açık havada yürü, güzel şeylere bak, bulmaya çalış. Kiminin güzeli bir roma heykeli, kiminin güzeli sahilde bir park, kiminin güzeli ise bozkırdaki çekirge olabilir, zevk meselesi. Kitap oku, güzel yerlerini yakala. Spor yap, iyi yaptığın noktayı yakala. 

 

Bu gibi şeyler işte. Bilinenin aksine, baya uzun uğraşlar veren kaplumbağalar, tekrar ayaklarının üstüne dönmeyi başarır çok zaman. Ama bunun için azimle uğraşırlar, hepsi bu.

 

Özellikle, herşeyin zaten kötü gittiği çevrede kalıp, bir hap içeyim de her şey düzelsin diye bekliyorsan, Godot'u bekleyenlerden daha çok beklersin ve gelmez. Mekan, ortam, hayat tarzı falan, bunları değiştirmelisin. Hiç bir şey değişmezse, haliyle hiç bir şey değişmeyecektir, yanlış mı? 

 

Mucize aramayın, doğada mucizeler yok, evrim var. Bunu unutmayın. Böyle sihirli değnek arayarak, umarak hiç bir yere varamazsınız. 

 

 

 

Ne garip bir halim var benim. İç merkezim yok gibi. Hep etraftaki insanlardan etkilenen, onların hayatlarına özenen, bir kisinin disardan telkinine hemen kapilan, disaridan gelen insan odakli etkilere karsi hayir diyemeyen, belirli durumlarda karar anlarinda ne yapacagini bilemeyen, asagilik kompleksi tavan, kendine saygisi olmayan, kendini koruyamayan, kendini korumaya deger gormeyen, kendini degerli gormeyen, surekli kendini eksik, ezik, yetersiz, gucsuz hisseden, insanlardan kacan, sorumluluklardan kacan, gelecekten odu kopan, en ufak bir zorlukta, karar aninda stres olup boyun kaslarina vuran, boyun kasi spazmi geciren, boyun kaslari her sabah sert agrili uyanan, iş sahibi ama işinde her daim stres yumağı, kördüğüm olmuş bir insan. 

 

Beynimin Dusunmemesi icin Kendime ugrasi alanlari bulup dusunmeden fiziki uğraşlarla hayati gecirmem mi lazim. Tek yapabildiğim haz aldigim bedeni aktiviteler sanirim. Ne boktan zevksiz bir hayat. Bu hayat herkese mi aynidir anibal belirli bir yastan sonra. Bende sanki 22'li yaslardan sonra film giderek yavasladi, yavaslamasi ise hızlanıyor. Hersey anlamsiz geliyor, içim vuruyor mide bulantisi seklinde bu anlamsizlik. İnancla alakali desem. 19 yaslarinda depresyona girdigimde de boyle oluyodu. Kucuklugumde de boyle ic bunaltilarim oluyodu. Yoksa sadece depresyondayim diye mi böyle? İlac kullandigimda sanki baska birine donusuyorum. Hayallerim siliklikten gerceklige cikiyor. İcime enerji doluyor. Aklim daha iyi calisiyor. Kaslarim daha canli oluyor. Yorgunlugum gidiyor. Bir de geceleri hep anksiyeteli kaygili rüyalar goruyorum. Ruyalarimda hep cevremde kendimi kiyaslayip ezildigim kisiler. Ya da eski ezildigim moralimi bozan anilar. Surekli boyle ruya goruyorum. Anti depresan kullanirken boyle ruyalarin hepsi silinip gidiyor. Uyanirken guclu uyaniyorum. Ben simdi antidepresanin tedavi ettigine inanmiyayim da ne yapim. Onu bir sihirli degenek gibi gormeyeyim de ne yapim. Beyni iyilestirdigine inanmayip da ne yapim?

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 minutes ago, teogoni said:

Ne garip bir halim var benim. İç merkezim yok gibi. Hep etraftaki insanlardan etkilenen, onların hayatlarına özenen, bir kisinin disardan telkinine hemen kapilan, disaridan gelen insan odakli etkilere karsi hayir diyemeyen, belirli durumlarda karar anlarinda ne yapacagini bilemeyen, asagilik kompleksi tavan, kendine saygisi olmayan, kendini koruyamayan, kendini korumaya deger gormeyen, kendini degerli gormeyen, surekli kendini eksik, ezik, yetersiz, gucsuz hisseden, insanlardan kacan, sorumluluklardan kacan, gelecekten odu kopan, en ufak bir zorlukta, karar aninda stres olup boyun kaslarina vuran, boyun kasi spazmi geciren, boyun kaslari her sabah sert agrili uyanan, iş sahibi ama işinde her daim stres yumağı, kördüğüm olmuş bir insan. 

 

Beynimin Dusunmemesi icin Kendime ugrasi alanlari bulup dusunmeden fiziki uğraşlarla hayati gecirmem mi lazim. Tek yapabildiğim haz aldigim bedeni aktiviteler sanirim. Ne boktan zevksiz bir hayat. Bu hayat herkese mi aynidir anibal belirli bir yastan sonra. Bende sanki 22'li yaslardan sonra film giderek yavasladi, yavaslamasi ise hızlanıyor. Hersey anlamsiz geliyor, içim vuruyor mide bulantisi seklinde bu anlamsizlik. İnancla alakali desem. 19 yaslarinda depresyona girdigimde de boyle oluyodu. Kucuklugumde de boyle ic bunaltilarim oluyodu. Yoksa sadece depresyondayim diye mi böyle? İlac kullandigimda sanki baska birine donusuyorum. Hayallerim siliklikten gerceklige cikiyor. İcime enerji doluyor. Aklim daha iyi calisiyor. Kaslarim daha canli oluyor. Yorgunlugum gidiyor. Bir de geceleri hep anksiyeteli kaygili rüyalar goruyorum. Ruyalarimda hep cevremde kendimi kiyaslayip ezildigim kisiler. Ya da eski ezildigim moralimi bozan anilar. Surekli boyle ruya goruyorum. Anti depresan kullanirken boyle ruyalarin hepsi silinip gidiyor. Uyanirken guclu uyaniyorum. Ben simdi antidepresanin tedavi ettigine inanmiyayim da ne yapim. Onu bir sihirli degenek gibi gormeyeyim de ne yapim. Beyni iyilestirdigine inanmayip da ne yapim?

 

Şöyle yakınlarda olsan da, seni güzel bir dövseydim, meşe odunuyla, pek iyi olurdu. Ama imkanlar işte, ne yaparsın.

 

Kendine bunları diyebiliyorsan, Başlarım aln bu hayata diyerek, işi düzeltmek için, sana tek gereken sağlam bir dayak olacaktır. 

 

Yani, eşşek mi, yoksa insan mı olacağına karar verecek olan sensin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
19 dakika önce, teogoni yazdı:

Ne garip bir halim var benim. İç merkezim yok gibi. Hep etraftaki insanlardan etkilenen, onların hayatlarına özenen, bir kisinin disardan telkinine hemen kapilan, disaridan gelen insan odakli etkilere karsi hayir diyemeyen, belirli durumlarda karar anlarinda ne yapacagini bilemeyen, asagilik kompleksi tavan, kendine saygisi olmayan, kendini koruyamayan, kendini korumaya deger gormeyen, kendini degerli gormeyen, surekli kendini eksik, ezik, yetersiz, gucsuz hisseden, insanlardan kacan, sorumluluklardan kacan, gelecekten odu kopan, en ufak bir zorlukta, karar aninda stres olup boyun kaslarina vuran, boyun kasi spazmi geciren, boyun kaslari her sabah sert agrili uyanan, iş sahibi ama işinde her daim stres yumağı, kördüğüm olmuş bir insan. 

 

Beynimin Dusunmemesi icin Kendime ugrasi alanlari bulup dusunmeden fiziki uğraşlarla hayati gecirmem mi lazim. Tek yapabildiğim haz aldigim bedeni aktiviteler sanirim. Ne boktan zevksiz bir hayat. Bu hayat herkese mi aynidir anibal belirli bir yastan sonra. Bende sanki 22'li yaslardan sonra film giderek yavasladi, yavaslamasi ise hızlanıyor. Hersey anlamsiz geliyor, içim vuruyor mide bulantisi seklinde bu anlamsizlik. İnancla alakali desem. 19 yaslarinda depresyona girdigimde de boyle oluyodu. Kucuklugumde de boyle ic bunaltilarim oluyodu. Yoksa sadece depresyondayim diye mi böyle? İlac kullandigimda sanki baska birine donusuyorum. Hayallerim siliklikten gerceklige cikiyor. İcime enerji doluyor. Aklim daha iyi calisiyor. Kaslarim daha canli oluyor. Yorgunlugum gidiyor. Bir de geceleri hep anksiyeteli kaygili rüyalar goruyorum. Ruyalarimda hep cevremde kendimi kiyaslayip ezildigim kisiler. Ya da eski ezildigim moralimi bozan anilar. Surekli boyle ruya goruyorum. Anti depresan kullanirken boyle ruyalarin hepsi silinip gidiyor. Uyanirken guclu uyaniyorum. Ben simdi antidepresanin tedavi ettigine inanmiyayim da ne yapim. Onu bir sihirli degenek gibi gormeyeyim de ne yapim. Beyni iyilestirdigine inanmayip da ne yapim?

 

Size iki cümlecik ve bir öneri reçete yazacağım, bu özel bir ilaçtır, uygularsan saatinde iyileşirsin.

-1-

Hayatı çok ciddiye alma.

-2-

Korkuna esir olma.

-3-

Aslında özgüven sahibi olduğunun farkında değilsin (bunu alıntı yaptığım yazın söylüyor).

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 hours ago, bilgivehis said:

 

Size iki cümlecik ve bir öneri reçete yazacağım, bu özel bir ilaçtır, uygularsan saatinde iyileşirsin.

-1-

Hayatı çok ciddiye alma.

-2-

Korkuna esir olma.

-3-

Aslında özgüven sahibi olduğunun farkında değilsin (bunu alıntı yaptığım yazın söylüyor).

 

Adama tek gereken, bir eşşek yükü sopa, hepsi bu. 40 tane vuracan, biiiir diye sayacan...

 

tarihinde anibal tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 14.08.2019 at 14:41, teogoni yazdı:

Bunlardan hangisi doğru. Bana ne olmuş ve ne olacak? Ne yapmam lazım. Kolay gelsin. 

 

Otuzüç yaşındasınız. Tabii ki kendinize ne olduğunu en iyi siz biliyorsunuz. Ne yapmanız gerektiğini de... Yalnız bu bilginin aslında sizde olduğunu fark etmeniz için burada yazmanız ya da birileriyle konuşup içinizi dökmeniz gerekiyor.

 

Ben, sadece bir kaç konuda görüşümü belirtmek ve daha çok yanlış teşhislere ve inançlara değinmek istiyorum. Çünkü elbette hissettiğiniz kötü duyguların sebebi çekingen, öz güvensiz, asosyal vb. olmanız değil. Asıl sebep bunları problem olarak görmeniz, bunlarla var olmayı içselleştirememiş olmanız, bunların kendinizi değersiz hissetmenize yol açmasını önleyememeniz. 

 

Çekingenlik bir hastalık değildir. Bilakis dinler açısından fazilettir. Haya(utanma) imandandır demişler. Annenizin karekteri ve tavırları da normal. Ben de küçükken annemin gözü önünde bir tokat yemiştim, tokat atana ses çıkaramadığı için o da kendi başına kaldığında ağlamıştı ve beddua etmişti. Bir çok kadın alışverişte kolay karar veremez, karar verirken yanlarında birinden teyit ve destek isterler vs. Hatta erkekler de. Ben bir araba alacağım zaman aylarca araştırıyorum, kayın biraderim araba alma ya da satma kararını bir kaç saat ya da günde veriyor. Bunlar çok normal, olağan şeyler.

 

Herkesin huyu, karakteri, güçlü, zayıf yönleri vardır. Zayıf yönlerin olması problem edilecek bir şey değildir. Sana ya da çevrene gerçekten zara veriyorsa da iyileştirilebilir ya da geliştirilebilir. Mesela benim gözümde kendine eleştirel yaklaşma ve kendine karşı acımasız olma, kendini beğenmekten, hatalarını görmemekten, mükemmel olduğunu düşünmekten çok daha üstün bir şeydir.

 

Rekabet, üstün gelme, etkilenmeme, taklit etmeme, taklit edilme vb. duyguları çok balon, çok boş putlardır. Geçen okudum Darwin bile kaynak kıtlığı, acımasız rekabet falan demiş ama hayatını babasının tefecilikten kazandığı paralarla yaşamış. O öyle dedi diye hepimizin öyle olması gerekmiyor. Neysen O'sun. Lidersen önderlik edersin, tabi olan ise tabi olacak doğru örneği ve lideri seçersin.

  

Hazlar, aktiviteler, meşgaleler, başarılar, alkol, kızlar, sorumluluk, dış etkenler vb. sizi bir süre mutlu ya da meşgul eder ama bence burada daha temel bir sorun var. Sizin siz olmakla, kendiniz olmakla probleminiz var. Kendinizle aranıza duvarlar örmüşsünüz. Kendinize aşina ya da tanıdık değil yabancısınız. Kendinizi size sevdirecek tek tarafınızı inkar etmişsiniz. Manevi varlığınızı ve ruhunuzu. Halbuki bu yönünü inkar etmeyen ve geliştiren bir insan günlerce, aylarca ya da yıllarca bir mağarada, toplumdan, teknolojiden uzak bir şekilde çok basit yiyecekler ve içeceklerle beslenerek kendi başına kalsa, meditasyon yapsa bile sıkılmaz, bunalmaz, kötü düşünlerin etkisine girmez.

 

O yüzden size tek tavsiyem içinizdeki sonsuz güzelliklere açılan kapının kilidini açmanız olacak. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
22 saat önce, anibal yazdı:

 

Şöyle yakınlarda olsan da, seni güzel bir dövseydim, meşe odunuyla, pek iyi olurdu. Ama imkanlar işte, ne yaparsın.

 

Kendine bunları diyebiliyorsan, Başlarım aln bu hayata diyerek, işi düzeltmek için, sana tek gereken sağlam bir dayak olacaktır. 

 

Yani, eşşek mi, yoksa insan mı olacağına karar verecek olan sensin.

Bugün çok bunaldım, başımın ön kısmında gerilim tipi bir ağrı oluştu. Biraz hareket edeyim dedim. Bisiklet artı biraz bacak ve karın çalıştım. Yoğun oldu. Bunları yaptıktan sonra beynim sanki ferahlıyor. Acaba dedim sadece bu şekilde kan akışını hızlandırarak sporla ben bu anksiyete ve depresyonla mücadele edebilir miyim? Siz bahsetmiştim iş. Özellikle bedenim sanki ağır spor istiyor. Mesela bisiklete binerken zorlamak bacak kaslarimi yakmak istiyorum. Ben yuklendikce vücudum istiyor sanki. Sanki aç bedenim buna. Ve beyninde de haz zamanı oluşan istek gibi havaya giriyor. Spor ile bu illerle mücadele edilebilir mi? 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Benzer konuları açıp duruyorsun. Düzgün bir psikologa git. Çareyi burada bulamazsın.

 

Yok beynin nöral anotomisindeki zayıflık, yok nörotransmitter eksikliği bilmem neyi gibi, sonuç vermeyecek şeyleri suçluyorsun.

Psikolojiyi tamamen atlayıp beyindeki kimyasal olaylara yoğunlaşıyorsun ve bu yaptığında bile suçlu bulup kendini rahatlatma çabasındasın.

Eğer durumun gerçekten beyin kimyasının bozukluğundan kaynaklanıyorsa, zaten antidepresan aldığında bir süre sonra düzelir.

Yok, kişiliğinde sorun varsa; o zaman?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 hours ago, Yeni Üye said:

Otuzüç yaşındasınız. Tabii ki kendinize ne olduğunu en iyi siz biliyorsunuz. Ne yapmanız gerektiğini de... Yalnız bu bilginin aslında sizde olduğunu fark etmeniz için burada yazmanız ya da birileriyle konuşup içinizi dökmeniz gerekiyor.

 

Ben, sadece bir kaç konuda görüşümü belirtmek ve daha çok yanlış teşhislere ve inançlara değinmek istiyorum. Çünkü elbette hissettiğiniz kötü duyguların sebebi çekingen, öz güvensiz, asosyal vb. olmanız değil. Asıl sebep bunları problem olarak görmeniz, bunlarla var olmayı içselleştirememiş olmanız, bunların kendinizi değersiz hissetmenize yol açmasını önleyememeniz. 

 

Çekingenlik bir hastalık değildir. Bilakis dinler açısından fazilettir. Haya(utanma) imandandır demişler. Annenizin karekteri ve tavırları da normal. Ben de küçükken annemin gözü önünde bir tokat yemiştim, tokat atana ses çıkaramadığı için o da kendi başına kaldığında ağlamıştı ve beddua etmişti. Bir çok kadın alışverişte kolay karar veremez, karar verirken yanlarında birinden teyit ve destek isterler vs. Hatta erkekler de. Ben bir araba alacağım zaman aylarca araştırıyorum, kayın biraderim araba alma ya da satma kararını bir kaç saat ya da günde veriyor. Bunlar çok normal, olağan şeyler.

 

Herkesin huyu, karakteri, güçlü, zayıf yönleri vardır. Zayıf yönlerin olması problem edilecek bir şey değildir. Sana ya da çevrene gerçekten zara veriyorsa da iyileştirilebilir ya da geliştirilebilir. Mesela benim gözümde kendine eleştirel yaklaşma ve kendine karşı acımasız olma, kendini beğenmekten, hatalarını görmemekten, mükemmel olduğunu düşünmekten çok daha üstün bir şeydir.

 

Rekabet, üstün gelme, etkilenmeme, taklit etmeme, taklit edilme vb. duyguları çok balon, çok boş putlardır. Geçen okudum Darwin bile kaynak kıtlığı, acımasız rekabet falan demiş ama hayatını babasının tefecilikten kazandığı paralarla yaşamış. O öyle dedi diye hepimizin öyle olması gerekmiyor. Neysen O'sun. Lidersen önderlik edersin, tabi olan ise tabi olacak doğru örneği ve lideri seçersin.

  

Hazlar, aktiviteler, meşgaleler, başarılar, alkol, kızlar, sorumluluk, dış etkenler vb. sizi bir süre mutlu ya da meşgul eder ama bence burada daha temel bir sorun var. Sizin siz olmakla, kendiniz olmakla probleminiz var. Kendinizle aranıza duvarlar örmüşsünüz. Kendinize aşina ya da tanıdık değil yabancısınız. Kendinizi size sevdirecek tek tarafınızı inkar etmişsiniz. Manevi varlığınızı ve ruhunuzu. Halbuki bu yönünü inkar etmeyen ve geliştiren bir insan günlerce, aylarca ya da yıllarca bir mağarada, toplumdan, teknolojiden uzak bir şekilde çok basit yiyecekler ve içeceklerle beslenerek kendi başına kalsa, meditasyon yapsa bile sıkılmaz, bunalmaz, kötü düşünlerin etkisine girmez.

 

O yüzden size tek tavsiyem içinizdeki sonsuz güzelliklere açılan kapının kilidini açmanız olacak. 

 

Bu arkadaş da güzelce ehlileştirilmiş. Kullanışlı olmuş. Birey değil, kollektif kültürel yapının bir numaralı adamı. 

Beyni iyi yıkandığı için çelişki yaşamıyor. Ruhsal sağlığı yerinde.  Fakat bir birey, arkadaşa dışarıdan gözlemci olarak baktığında kaçık sanar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 25.08.2019 at 22:22, Khan yazdı:

İmlân çok kötü. Baştan bunu belirteyim. Ne anlatmak istediğini zor anladım.

 

Özgüvensizlik için ayrıntılı yorumları geç, çok basittir.

Özgüvensiz kişi yapacağı bir eylemin kendi açısından negatif sonuçlanacağını düşünüp, işe girişmez. (Kaygı)

 

Aslında korunma ihtiyacının bir uzantısıdır ancak kendini koruma aşırı hale geldiğinde artık bir çok eylemi gerçekleştiremez.

Pişmanlık yaşamaya başlar.

Özgüvensiz olduğunu anladığı nokta da burası olur.

 

 

 

 

sana basit görünebilir ama,başlık sahibi öyle düşünmüyor,onun için bu okadar basit birşey değil,kendini ezik,başkalarıyla kıyaslayan ve kendini bundan alıkoyamayan biri,bunun anne babayla çevreyle yetiştirilme tarzıyla hiçbir alakası yok. genetik olarak yatkınlık olabilir,ama bu hiçbirşeyi değiştirmez, bunu ona çevre yapmamış o doğuştan böyle olmaya müsait  senin anlamakta zorlandığın asıl şey bu benim imlam değil..

Link to post
Sitelerde Paylaş
21 hours ago, Zihinsel Orgazm said:

sana basit görünebilir ama,başlık sahibi öyle düşünmüyor,onun için bu okadar basit birşey değil,kendini ezik,başkalarıyla kıyaslayan ve kendini bundan alıkoyamayan biri,bunun anne babayla çevreyle yetiştirilme tarzıyla hiçbir alakası yok. genetik olarak yatkınlık olabilir,ama bu hiçbirşeyi değiştirmez, bunu ona çevre yapmamış o doğuştan böyle olmaya müsait  senin anlamakta zorlandığın asıl şey bu benim imlam değil..

Birincisi, sen bu arkadaşın avukatı mısın?

 

İkincisi, iki paragraf psikoloji makalesi okumayıp burada bir taraflarından en basit insanların söylediği "genlerimde sorun var", "kanımda bu var" ya da daha geniş tabiriyle "kaderim bu" saçmalıklarını dillendirme. Bir de "doğuştan böyle olmaya müsait" yazmışsın. Kontrollü deney yaptın, kesin yani doğuştan böyle.

 

Yetiştirilme ile bir insanın psikolojisi nasıl bozulur örneklerinden biri (yukarıdaki arkadaş için geçerli mi bilemem):

https://www.youtube.com/watch?v=DYY1E6bJmBE

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 29.08.2019 at 00:04, Zihinsel Orgazm said:

 

sana basit görünebilir ama,başlık sahibi öyle düşünmüyor,onun için bu okadar basit birşey değil,kendini ezik,başkalarıyla kıyaslayan ve kendini bundan alıkoyamayan biri,bunun anne babayla çevreyle yetiştirilme tarzıyla hiçbir alakası yok. genetik olarak yatkınlık olabilir,ama bu hiçbirşeyi değiştirmez, bunu ona çevre yapmamış o doğuştan böyle olmaya müsait  senin anlamakta zorlandığın asıl şey bu benim imlam değil..

 

 

Başlık sahibine tek gereken, eşşeği suya salıp, odunu eline alacak biri sadece.

 

Ne genetik, ne bilmem ne, hiç bir sorunu yok, sadece tembel, sadece biraz uyuşuk, hepsi bu.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, anibal yazdı:

 

 

Başlık sahibine tek gereken, eşşeği suya salıp, odunu eline alacak biri sadece.

 

Ne genetik, ne bilmem ne, hiç bir sorunu yok, sadece tembel, sadece biraz uyuşuk, hepsi bu.

 

 

sana kesinlikle katılıyorum annibal bu kesinlikle sağlam bir dayak yememiş..

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 28.08.2019 at 23:23, Khan yazdı:

 

Bu arkadaş da güzelce ehlileştirilmiş. Kullanışlı olmuş. Birey değil, kollektif kültürel yapının bir numaralı adamı. 

Beyni iyi yıkandığı için çelişki yaşamıyor. Ruhsal sağlığı yerinde.  Fakat bir birey, arkadaşa dışarıdan gözlemci olarak baktığında kaçık sanar.

Kim ben mi? Merak ettigim icin soruyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 29.08.2019 at 00:04, Zihinsel Orgazm yazdı:

 

sana basit görünebilir ama,başlık sahibi öyle düşünmüyor,onun için bu okadar basit birşey değil,kendini ezik,başkalarıyla kıyaslayan ve kendini bundan alıkoyamayan biri,bunun anne babayla çevreyle yetiştirilme tarzıyla hiçbir alakası yok. genetik olarak yatkınlık olabilir,ama bu hiçbirşeyi değiştirmez, bunu ona çevre yapmamış o doğuştan böyle olmaya müsait  senin anlamakta zorlandığın asıl şey bu benim imlam değil..

Supersin be dostum. İste beni anlayan biri. Sokağa cikiyorum. Erkeginden disisine benden daha guclu fiyakali guzelini sonucta evrimsel olarak daha guclusunu gordugum an direk beynim basliyor eslestirmeye. Bizzt bizzztt dizztt.. Sonra bi moral bozuklugu. Ben niye boyle degilim diye. 

 

Pilot goruyorum ne guzel. Ben de olsaydim. Pilot olsam prof goruyorum ne guzel ben de olsaydim. Prof olsam baska bisi goruyorum ne guzel o benden daha iyi.

 

Beynim boyle calisiyor.

 

Acaba evrimsel rekabet kodlarim asiri mi rekabetci. Bunlarin hepsi evrimsel bir davranis kalibi degil mi? 

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 hours ago, teogoni said:

Kim ben mi? Merak ettigim icin soruyorum.

Kimden alıntı yapmışım?

Akışı takip etmiyor musun?

 

10 hours ago, teogoni said:

Acaba evrimsel rekabet kodlarim asiri mi rekabetci. Bunlarin hepsi evrimsel bir davranis kalibi degil mi? 

Ne evrimseli? İyice uçtun.

Bu yazdıklarından evrim konusundan o kadar uzak olduğun belli ki...
Kurduğun cümle saçmalık.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...