Jump to content

Akıl ve Zihin gelişir mi?


Recommended Posts

Akıl, kültür ve yetişme tarzınla ilgili. Gelişen değil, olgunlaşan bir şey. Ahlâki kavramlarla alâkalı olduğu için öncelikle terapi, daha sonrasında sosyal çevre içerisine girmek yararlı olur diye düşünüyorum.

Zihin derken, zihniyetten bahsettiğini düşünüyorum. Bana sorarsan aklın üzerine inşa edilir.

 

 

tarihinde Khan tarafından düzenlendi
Sorudan bağımsız ve fazla açıklama
Link to post
Sitelerde Paylaş
13 dakika önce, Khan yazdı:

Akıl, kültür ve yetişme tarzınla ilgili. Gelişen değil, olgunlaşan bir şey. Ahlâki kavramlarla alâkalı olduğu için öncelikle terapi, daha sonrasında sosyal çevre içerisine girmek yararlı olur diye düşünüyorum.

Zihin derken, zihniyetten bahsettiğini düşünüyorum. Bana sorarsan aklın üzerine inşa edilir.

 

 

Sosyal çevremi değiştireceğim bir an önce planlarım arasında var.  Çevrem değiştiğinde geçmişin izleri silinir mi dersin? 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, anibal yazdı:

İşleyen demir ışıldar. Nokta.

 

Anibal benim matematigim yok ancak maddi durumum iyi. Ne yapmam tavsiyesinde bulunursun? 

 

Kendimi nasıl geliştirmeliyim?  

 

Ticaret ilgimi çekiyor devam mı etmeliyim sence?  Övmek için demiyorum ama burdaki saygı duyduğum nadir insanlardansın. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
39 dakika önce, SatanistDeğilim. yazdı:

Akıl çapımız ve Zihnimizi 25 yaşından sonra geliştirebilir miyiz?  Kendimize nasıl reset atabiliriz.  Terapi ile mümkün mü?  

 

Aklın net bir tanımı yok.
Ben akılı descartes gibi duyu verilerinden fark ve benzerlikleri bulma yeteneği olarak tanımlayacağım.
Yaşlandıkça duyularının hassasiyeti azalacağı için benzerlikleri bulma yeteneği artacak ama farkları bulman zorlaşacak.

Zihin ise bellek hafıza demek.

Yaşlandıkça hafıza ve belleğinin kapasitesi azalacak.Bunları geliştiremezsin.

zeka ise hızlı işlem yapma yeteneğidir.Hafızan azaldıkça daha hızlı işlem yapacağın için zeka artmış gibi görünebilir.Ama sahip olduğun bilgin azalacak.:)


 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 dakika önce, mirasyedi yazdı:

Aklın net bir tanımı yok.
Ben akılı descartes gibi duyu verilerinden fark ve benzerlikleri bulma yeteneği olarak tanımlayacağım.
Yaşlandıkça duyularının hassasiyeti azalacağı için benzerlikleri bulma yeteneği artacak ama farkları bulman zorlaşacak.

Zihin ise bellek hafıza demek.

Yaşlandıkça hafıza ve belleğinin kapasitesi azalacak.Bunları geliştiremezsin.

zeka ise hızlı işlem yapma yeteneğidir.Hafızan azaldıkça daha hızlı işlem yapacağın için zeka artmış gibi görünebilir.Ama sahip olduğun bilgin azalacak.:)


 

 

 Prof.Niyazi Kahveciyi izliyordum bir hafta önce kadar oldu. Kendisi 35 yaşından sonra aklını-zihniyetini vs değiştirdiğini söylemişti. Yani benim şuan yapmak istediğim gibi kendisini sıfırlamış. O yüzden kafama takıldı bu mevzu

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi, SatanistDeğilim. yazdı:

 Prof.Niyazi Kahveciyi izliyordum bir hafta önce kadar oldu. Kendisi 35 yaşından sonra aklını-zihniyetini vs değiştirdiğini söylemişti. Yani benim şuan yapmak istediğim gibi kendisini sıfırlamış. O yüzden kafama takıldı bu mevzu

Hipnoz çok tuhaf bir şey bazılarında   işe yarıyor.

Bir arkadaşım italyancayı kısa sürede bir ay gibi öğrenmişti. 
Çevremde hipnoz yapan biri olsa bende denemek isterdim.
Self hipnoz  ile başarı sağlayamadığım için bilen birininde bana faydası olacağını zannetmiyorum.

Hipnoz edilemeyen kişilerdenim galiba.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 minutes ago, la ferrari said:

 

Anibal benim matematigim yok ancak maddi durumum iyi. Ne yapmam tavsiyesinde bulunursun? 

 

Kendimi nasıl geliştirmeliyim?  

 

Ticaret ilgimi çekiyor devam mı etmeliyim sence?  Övmek için demiyorum ama burdaki saygı duyduğum nadir insanlardansın. 

 

Müneccim miyim ben, nerden bileyim? 

 

Kendini geliştirmek istiyorsan, önce felsefe öğren. Doğru nedir, yanlış nedir falan işte, temel felsefe. 

 

Alaylı ile mektepli arasındaki fark nedir, bilir misin? Alaylı, görüp, işleyerek, yaparak, yaşayarak öğrenir. Mektepli ise, okuyarak. Bir mektebe gitmekle, mektepli olunmaz. Mektebe gitmek değil, bir şeyler, kitap falan okumaktır aslolan. Bu, alaylının elde ettiği şekilde, tecrübe edilmiş bilgiyi, tekrar yaşamadan, ceremesini çekmeden öğrenebilmeni sağlar. İlla kitap okumayabilirsin, hayatı, olayları da okuyabilirsin. Gidip, balık tutanın nasıl yemi iğneye taktığını gözetlemekte bir okumadır. 

 

Eğer bir şeyi öğrenmek istiyorsan, işte böyle iki yolun var: Ya alaylı olacaksın, ya mektepli. Tercih senin.

 

Sen bir hayvansın, öyle, beğen yada beğenme, bu böyle. Bir hayvan olarak, sağlam olmalısın. Zira, kafan da bedeninin bir parçası, beden sağlam değilse, kafada bozuk olacaktır. 

 

Sağlam bedene sahip olmak için, formül belli. Hayvan gibi yaşa. Hayvan gibi ye, hayvan gibi uyu, hayvan gibi avlan, hayvan gibi koş, yürü, yaşa. 

 

Seni diğer hayvanlardan ayıran ise, düşünme kabiliyeti ki, işte o da, okumakla falan gelişmez. Kitap, suni bir şey, hayvan tarafı yok ve sen gene hayvansın. O zaman düşünmeyi nasıl geliştirirsin? Basit, bacaklarını, kaslarını nasıl geliştirirsen, o şekilde. Çalıştırırarak. Yani daha çok düşünmeye zorlayarak. İşte bu noktada, okumanın dolaylı etkisi ortaya çıkar. 

 

Amanda okuycaz, diye, malum bir bedevi zortlamasını, üşenmeyip defalarca okuyup ezberleyenler var malum. Bu okuma mı? Elbette bu okumanın onlara faydadan çok zararı olacak, her şeyin başında zaman israfı. Öyle, ya eyyühellezi diye okumak, orada dikte edileni ezberlemeye çalışmak, okumak falan değildir. Bu ezberdir. Bu düşünmeye katkı falan sağlamaz.

 

Doğru okumak için, oradaki "konuyu", ne, ne zaman, neden, nasıl ve kim şeklinde sorgulamak gerekir. Bunu izah etmenin en mekanik, en düz yoludur. Fakat, burada biz türkçe dersinde, önze yüklem, tümleç ayırmaya çalışmıyoruz. Sorgulama, orada yazana semantik değil, konu açısından yapılmalıdır. 

 

Şimdi istiklal marşını okuyorsunuz. Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak. Burada, lan "kim", "neden" korkuyor? Alsancak "ne" ki? "Nasıl" sönecek ki o alsancak? O şafaklar "neresi"? 

 

İşte bu şekilde bakmanız, ama cevapları, türkçe dersinde cevap verir gibi yapmamanız gerekiyor. Mesela kritik soru, ne zaman. Burada geniş zaman diyemezsiniz, dersiniz tabi de, amaca hizmet etmez. Korkma denen, o günü, kurtuluş savaşı döneminin koşulları, o dönemin işgal hali, bitiklik hali ve bunun yaşayanlar, lan ne olacak bu halimiz diyenlerin ahvalini işaret eder örneğin. Bu şekilde, genişleterek, düşünerek okumanız gerekiyor. 

 

Bunu çok, çok ama baya çok okuyup, kütüphane dolusu kitap devirip zamanla kazanırsınız, elbette. Zira, beyniniz, bir yerde okuduğu şeyi, şak diye daha önce okuduğu bir şeyle birleştirip, aklında (kendi içinde yani) durum resmi oluşturacaktır. Fakat bu uzun sürer, dahası, amaca yeterince hizmet etmesi için, çok farklı disiplinlere bakmanızı gerektirir. Bilim, sosyoloji, jeoloji, tarih, astronomi psikoloji vs vs. hepsinden takılmanızı gerektirir. Bu da genellikle, sonuçta, her şeyi yarım yamalak bilen ama hiç bir şeyi doğru dürüst bilmeyen cahil entelin biri olmanıza yol açar. O anda, beyninizin, düşünmeyi külliyeten bırakacağı andır zaten. Böyle yaparak, üç kuruşluk düşünme kabiliyetiniz varken, ondan da olma riskiniz olacaktır. 

 

Bugün "böyyük islam alimi" ya da "din alimi" denen zıpçıktıların durumu budur. Örneğin, üstad falan denen zırdeli said kürdi. Bir yerlerden, Tolstoydan falan ufak ufak okuyup, üç kuruşluk şey öğrenince, her haltı bildiğini sanan bir dangalak olmuştur. Öyle ki, "burada her suale cevap verilir, asla sual sorulmaz" diyecek kadar kendini bir bok biliyor sanan bir dangalak olmuştur. Ha, zaten adam tımarhane artığı, zırdelinin biri, o yüzden tartışma pek önemli değil. Ama, bunu diyen salak, "amanda aslan ceylanın hasta olanını falan yer" diyecek kadar embesil, cahilin tekidir. Öncelikle, aslanlar ceylanları yemez. Aslan açık alan, ovada falan yaşar, ceylan ise ormanda. Dahası, aslanların avlarının ancak %5'i falan, hasta yaralı vs. hayvanlardır. Koskoca sapasağlam fili falan devirip yer aslan denen şey. 

 

Ama, düşünmeyi sorgulamayı bilmeyen, dediğim gibi, okunanı, söyleneni sorgulayamayan dangalaklar da "aman ne hikmetli sözler bunlar. ne büyük üstad, imanımızı kurtarıyor" gibi zırvalar durur. 

 

Ve başa döneriz, sorgulamayı bilmenin ilk şartı, felsefeyi öğrenmek, anlamaktır, en azından işte şu doğru yanlış falan kavramını anlayacak kadar. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, mirasyedi said:

Aklın net bir tanımı yok.
Ben akılı descartes gibi duyu verilerinden fark ve benzerlikleri bulma yeteneği olarak tanımlayacağım.
Yaşlandıkça duyularının hassasiyeti azalacağı için benzerlikleri bulma yeteneği artacak ama farkları bulman zorlaşacak.

Zihin ise bellek hafıza demek.

Yaşlandıkça hafıza ve belleğinin kapasitesi azalacak.Bunları geliştiremezsin.

zeka ise hızlı işlem yapma yeteneğidir.Hafızan azaldıkça daha hızlı işlem yapacağın için zeka artmış gibi görünebilir.Ama sahip olduğun bilgin azalacak.:)


 

 

 

Fazlaca ezbere konuşuyorsun.

 

Bu dediklerin yaşlılıkla azalan kabiliyetler değildir.Hatta, .oğu zaman, bu kabiliyetler yaşlandıkça artmaya başlar. O yüzden de, bir sürü kabile falan "ihtiyar heyeti" tarafından yönetilir. Çünkü, en aklı başında, isabetli kararların yaşlılar tarafından alınabilidği tecrübe edilmiştir. 

 

Ha, yaşlandıkça, parkinson, alzheimer gibi durumların ortaya çıkması ihtimali elbette artar. Bu da doğal olaraki net şekilde, zihin, hafıza, akıl, mantık vs. kabiliyetlerini azlatmak bir yana tarumar eder, yok eder. Fakat bu hali, yaşlılık ile direk ilişkilendirmek mümkün değildir. 

 

Ha, zeka şudur gibi yaptığın tanımlarda yanlış. Ama kritik değil, açar, oku öğrenirsin nasılsa bir yerlerden. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 saat önce, anibal yazdı:

 

Fazlaca ezbere konuşuyorsun.

 

Bu dediklerin yaşlılıkla azalan kabiliyetler değildir.Hatta, .oğu zaman, bu kabiliyetler yaşlandıkça artmaya başlar. O yüzden de, bir sürü kabile falan "ihtiyar heyeti" tarafından yönetilir. Çünkü, en aklı başında, isabetli kararların yaşlılar tarafından alınabilidği tecrübe edilmiştir. 

 

Ha, yaşlandıkça, parkinson, alzheimer gibi durumların ortaya çıkması ihtimali elbette artar. Bu da doğal olaraki net şekilde, zihin, hafıza, akıl, mantık vs. kabiliyetlerini azlatmak bir yana tarumar eder, yok eder. Fakat bu hali, yaşlılık ile direk ilişkilendirmek mümkün değildir. 

 

Ha, zeka şudur gibi yaptığın tanımlarda yanlış. Ama kritik değil, açar, oku öğrenirsin nasılsa bir yerlerden. 

Kendin ile çelişen birisin.

Yaşlandıkça zor geldiği için forumda detaylı bilgi bile vermiyorsun.Hesap yapma kabiliyetinde sıfır zaten. :)
İhtiyar heyetinde yaşlıların seçilme sebebide hafıza ve zekalarının  güçlü olması değil .

Gençler duygularını kontrol edemedikleri için.
Yaşlı biri kendine küfür edilse umurunda olmaz.Genç olan küfür edene bir tane yumruk atar.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 hours ago, mirasyedi said:

Kendin ile çelişen birisin.

Yaşlandıkça zor geldiği için forumda detaylı bilgi bile vermiyorsun.Hesap yapma kabiliyetinde sıfır zaten. :)
İhtiyar heyetinde yaşlıların seçilme sebebide hafıza ve zekalarının  güçlü olması değil .

Gençler duygularını kontrol edemedikleri için.
Yaşlı biri kendine küfür edilse umurunda olmaz.Genç olan küfür edene bir tane yumruk atar.

 

 

Hala gene boş laf üstündesin.

 

Belki yaşlandıkça, siz gibi salaklara öyle pehlivan tefrikası gibi yazmanın bir manası olmadığına aklım basmaya başlamıştır, olamaz mı?

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
20 hours ago, SatanistDeğilim. said:

Sosyal çevremi değiştireceğim bir an önce planlarım arasında var.  Çevrem değiştiğinde geçmişin izleri silinir mi dersin? 

Geçmişin izlerinin silinmesi diye bir şey yok. Geçmişten iyi veya kötü tecrübe ettiklerinle bu noktaya geldin. Başına seni memnun etmeyen çok fazla olay gelmiş olabilir.

 

Aklıma gelmişken; zihniyet, yani hayata bakış açını/hayatı anlayış biçimini değiştirmek mümkün ancak çok yavaş ilerleyen bir süreç. Kesinlikle durumunla ilgili kitaplar okumalısın. Hayatını zindan eden ana etmenler üzerine yoğunlaşman faydalı olur.

Diğer başlıktan hatırladığım, ailevi problemler. Özellikle ailen tarafından suistimal edilmiş olman. Buradan başlayabilirsin.

Başladıktan sonra kendini kandırmamak için inkar mekanizmalarını devre dışı bırakmanı öneririm.

 

21 hours ago, Khan said:

terapi, daha sonrasında

Genel anlamda yazdığım için şu bölüm askıda kaldı. Şayet durumun ciddi ise terapistler bakış açını değiştirmene yardımcı olabilirler.

 

Akıl ile ilgili yazmayı unuttuğum bir şey var. Akıl kelimesinin asıl anlamını ve bir kişinin sahip olup olmadığını, akıl hastası diye adlandırdığımız kişilere bakıldığında rahatça farkedilir. Doğru ile yanlışı, kişinin kendi iç dünyası ile dış dünyayı ayırt edebilme kabiliyetidir. Şizofrenlere bakıp, aklın geliştirilebilir mi, olgunlaştırılır mı yoksa sahip olunur bir şey mi olduğuna karar verebilirsin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
20 saat önce, haci yazdı:

Zihni geliştirmek biraz zor hatta olanaksız belki ama, aklı geliştirmek mümkündür. Hatta yaşlanan hayvanda akıl kendiliğinden gelişir.

 

İnsanlarda da öyle diyebiliriz aslında. Türkler hariç diye not düşmeden geçmeyelim, çünkü Türkler yaşlanmayı bilmiyor. Çok şımarık oluyor bizim yaşlılar. Yaşlanmayı şımarmak ve saçmalamak için fırsat sayıyor. En azından çoğunluğu öyle.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 months later...
On 19.08.2019 at 01:11, anibal yazdı:

 

Müneccim miyim ben, nerden bileyim? 

 

Kendini geliştirmek istiyorsan, önce felsefe öğren. Doğru nedir, yanlış nedir falan işte, temel felsefe. 

 

Alaylı ile mektepli arasındaki fark nedir, bilir misin? Alaylı, görüp, işleyerek, yaparak, yaşayarak öğrenir. Mektepli ise, okuyarak. Bir mektebe gitmekle, mektepli olunmaz. Mektebe gitmek değil, bir şeyler, kitap falan okumaktır aslolan. Bu, alaylının elde ettiği şekilde, tecrübe edilmiş bilgiyi, tekrar yaşamadan, ceremesini çekmeden öğrenebilmeni sağlar. İlla kitap okumayabilirsin, hayatı, olayları da okuyabilirsin. Gidip, balık tutanın nasıl yemi iğneye taktığını gözetlemekte bir okumadır. 

 

Eğer bir şeyi öğrenmek istiyorsan, işte böyle iki yolun var: Ya alaylı olacaksın, ya mektepli. Tercih senin.

 

Sen bir hayvansın, öyle, beğen yada beğenme, bu böyle. Bir hayvan olarak, sağlam olmalısın. Zira, kafan da bedeninin bir parçası, beden sağlam değilse, kafada bozuk olacaktır. 

 

Sağlam bedene sahip olmak için, formül belli. Hayvan gibi yaşa. Hayvan gibi ye, hayvan gibi uyu, hayvan gibi avlan, hayvan gibi koş, yürü, yaşa. 

 

Seni diğer hayvanlardan ayıran ise, düşünme kabiliyeti ki, işte o da, okumakla falan gelişmez. Kitap, suni bir şey, hayvan tarafı yok ve sen gene hayvansın. O zaman düşünmeyi nasıl geliştirirsin? Basit, bacaklarını, kaslarını nasıl geliştirirsen, o şekilde. Çalıştırırarak. Yani daha çok düşünmeye zorlayarak. İşte bu noktada, okumanın dolaylı etkisi ortaya çıkar. 

 

Amanda okuycaz, diye, malum bir bedevi zortlamasını, üşenmeyip defalarca okuyup ezberleyenler var malum. Bu okuma mı? Elbette bu okumanın onlara faydadan çok zararı olacak, her şeyin başında zaman israfı. Öyle, ya eyyühellezi diye okumak, orada dikte edileni ezberlemeye çalışmak, okumak falan değildir. Bu ezberdir. Bu düşünmeye katkı falan sağlamaz.

 

Doğru okumak için, oradaki "konuyu", ne, ne zaman, neden, nasıl ve kim şeklinde sorgulamak gerekir. Bunu izah etmenin en mekanik, en düz yoludur. Fakat, burada biz türkçe dersinde, önze yüklem, tümleç ayırmaya çalışmıyoruz. Sorgulama, orada yazana semantik değil, konu açısından yapılmalıdır. 

 

Şimdi istiklal marşını okuyorsunuz. Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak. Burada, lan "kim", "neden" korkuyor? Alsancak "ne" ki? "Nasıl" sönecek ki o alsancak? O şafaklar "neresi"? 

 

İşte bu şekilde bakmanız, ama cevapları, türkçe dersinde cevap verir gibi yapmamanız gerekiyor. Mesela kritik soru, ne zaman. Burada geniş zaman diyemezsiniz, dersiniz tabi de, amaca hizmet etmez. Korkma denen, o günü, kurtuluş savaşı döneminin koşulları, o dönemin işgal hali, bitiklik hali ve bunun yaşayanlar, lan ne olacak bu halimiz diyenlerin ahvalini işaret eder örneğin. Bu şekilde, genişleterek, düşünerek okumanız gerekiyor. 

 

Bunu çok, çok ama baya çok okuyup, kütüphane dolusu kitap devirip zamanla kazanırsınız, elbette. Zira, beyniniz, bir yerde okuduğu şeyi, şak diye daha önce okuduğu bir şeyle birleştirip, aklında (kendi içinde yani) durum resmi oluşturacaktır. Fakat bu uzun sürer, dahası, amaca yeterince hizmet etmesi için, çok farklı disiplinlere bakmanızı gerektirir. Bilim, sosyoloji, jeoloji, tarih, astronomi psikoloji vs vs. hepsinden takılmanızı gerektirir. Bu da genellikle, sonuçta, her şeyi yarım yamalak bilen ama hiç bir şeyi doğru dürüst bilmeyen cahil entelin biri olmanıza yol açar. O anda, beyninizin, düşünmeyi külliyeten bırakacağı andır zaten. Böyle yaparak, üç kuruşluk düşünme kabiliyetiniz varken, ondan da olma riskiniz olacaktır. 

 

Bugün "böyyük islam alimi" ya da "din alimi" denen zıpçıktıların durumu budur. Örneğin, üstad falan denen zırdeli said kürdi. Bir yerlerden, Tolstoydan falan ufak ufak okuyup, üç kuruşluk şey öğrenince, her haltı bildiğini sanan bir dangalak olmuştur. Öyle ki, "burada her suale cevap verilir, asla sual sorulmaz" diyecek kadar kendini bir bok biliyor sanan bir dangalak olmuştur. Ha, zaten adam tımarhane artığı, zırdelinin biri, o yüzden tartışma pek önemli değil. Ama, bunu diyen salak, "amanda aslan ceylanın hasta olanını falan yer" diyecek kadar embesil, cahilin tekidir. Öncelikle, aslanlar ceylanları yemez. Aslan açık alan, ovada falan yaşar, ceylan ise ormanda. Dahası, aslanların avlarının ancak %5'i falan, hasta yaralı vs. hayvanlardır. Koskoca sapasağlam fili falan devirip yer aslan denen şey. 

 

Ama, düşünmeyi sorgulamayı bilmeyen, dediğim gibi, okunanı, söyleneni sorgulayamayan dangalaklar da "aman ne hikmetli sözler bunlar. ne büyük üstad, imanımızı kurtarıyor" gibi zırvalar durur. 

 

Ve başa döneriz, sorgulamayı bilmenin ilk şartı, felsefeyi öğrenmek, anlamaktır, en azından işte şu doğru yanlış falan kavramını anlayacak kadar. 

 

Anibal bir şey merak ettim senin burada düşünme kabiliyeti diye bahsettiğin şey IQ mudur

 

Bunları yapanın IQsumu artar ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Akıl ve zihin beynin fonksiyonlarındandır. Beyin de bir organdır. Diğer organlar gelişirse beyin de gelişir.

Soru:Vücutta mevcut diğer organlar gelişir mi?

Cevap: Gelişir!

O halde beyin de gelişmelidir.

 

Kısaca açıklayalım:

Birkaç istisnası ile organlarda genel eğilim onların gerilemeleri şeklindedir. Karaciğer dşında mevcut her organ canlı yaşlandıkça geriler.

İleri yaşlarda bazı hastalıklarla sık karşılaşmasının nedeni budur.

Aşırı salgılanan bazı hormonlara ve dışardan alınan kimyasal maddelere maruz kalan bazı organlar gelişirken, diğerleri geriler.

Beyin de maruz kaldığı çeşitli hormonlara ve kimyasal maddelere cevap vermek üzere gelişir veya geriler.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 15.12.2019 at 09:02, ateistik said:

 

Anibal bir şey merak ettim senin burada düşünme kabiliyeti diye bahsettiğin şey IQ mudur

 

Bunları yapanın IQsumu artar ?

 

IQ falan, bir takım abes laflardan ibarettir. Düşünme kabiliyetin artar, bunu nasıl ölçeceksin? 

 

Sen düşünme kabiliyetini artır, IQ falan filan da kasma gereksiz yere.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...