Jump to content

Kun feyekun Ol der hemen oluverir 'in mahiyeti hakikati nedir?


Recommended Posts

16/40: " اِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ اِذَٓا اَرَدْنَاهُ اَنْ نَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ۟
Biz, bir şeyin olmasını istediğimiz zaman, ona (söyleyecek) sözümüz sadece «Ol» dememizdir. Hemen oluverir."


burada ki fe aslında hemen ardında arkasında manası verir. misal:
öğretmen kapıdan içeri girer girmez öğrenciler ayağa kalktı.yani içeri giriş ile kalkış bir oldu gibi bir şey. ancak yekun kelimesi muzari yani şimdiki zaman kipinde  ancak istikbali yani geleceği de içinde barındırır. yani aslında  emir verildiği andan itibaren olay hemen başlar ancak tamamlanması geleceği de içerir ve bir zamana tabidir manasıda vardır.
misal: öğretmen  imtihan sorularını öğrencilere verdi kağıtlar kapalı sonra dağıtım bitti.hoca: evet şimdi cevapla dediğinde süre başlar ancak bitimi geleceğide içerir yani o anda başlar ancak belli süre içinde tamamlanır. koşu  da misal olabilir: tüm koşucular starta bekliyor: başla komutu ile koşar ancak bitimi süreye bağlıdır.ordaki emir koş ancak koşma o anda başlar.
kainatta akıl ve mantık olarak baktığımızda ilk hareketi şuurlu bir hedef içinde başlatmak hep dışardan gelir.
misal: binlerce domino taşı dizili gittik baktık baştakiler yıkılmış yarıya kadar gitmiş sonra ki yarıda düşmeye devam ediyor en sonunda son taşta düşer ve olay sonuçlanır.sonunda harfler ile isim yazılmış.yani düşme rastgele değil belli bir hedef gözetilerek anlamlı bir isim yazdırmak için şuurluca kasdi dizilmiş.
şimdi biz ilk başlangıcı yani ilk domino düşüşünü görmedik
ancak görmekte yizki domino taşları akılsız şuursuz kör taşlardır.hem ince bir aralık içinde sıralı nizamlı dizilmeleri kendi marifetleri değil hemde ölü şuursuz bu taşların ilk hareketi başlatmaları mümkün değil zira taşta zatında hareket ve şuur yok.
aklen biliriz ki akıl  irade ilim kudret sahibi bir insan bunları aldı nizamlı dizdi sonra ilk taşa hareket verdi vezincirleme bir düşme başladı.
misal misal binlerce taşın tam ortasında düşmesine rastlasak sonra odada bir tavşan görsek diye biliriz ki bu tavşan ilk taşı düşürmüş olabilir.zira kuvvet hareket onda var ancak ilim irade dakik dizilim ondan gelemez.zira o kaba olarak ilk taşı devirmek tesadüfen tavşana rüzgara v.s verilse bile
ince dakik nizamlı şekilde en ufak fazla boşlukta taşların devrilmesinin sonlandığı bu kadar taşı ince hesap ile dizmek tavşan gibi bir  sevimli hayvana verilemez
sonra gelsek görsek ki bir insan orda ve ben dizdim dese inanırız zira gerekli kuvvet irade şuur tecrübe hepsi onda var.hele okuması yazması var ise iş tamamdır
yekun oldu değil oluverir oluyor olacak anlamınıda içerir
misal komutan  askerlerin koşmasını istediği vakit sadece onlara koş der onlarda koşuverir
yani komutanın koşma fiilinde ki payı sadece bir emirdir.koş emridir.diğerleri askerlere aittir.
atomlar zerreler güneş ay dünya rüzgar kuşlar taşlar her şey Allahın askerleri hükmündedir.
Allah koş der koşarlar dur der dururlar.
ayetlerde feyekun kalıbı  ruhani şeyler için kullanıldığında ise ki çoğunlukla ruhani şeyler için kullanılmıştır bu durumda hemen olma meselesi vardır bedeni maddi şeyler için ise bir sureden zamandan olgunlaşmadan bahsedilebilir.
bunun nedeni bedenin maddenin zamana bağlı olması ruhun ise nurani olduğu için adeta zamansız bir anda olmasını ifade eder.
misal: bir ayna ile güneş ışığını  çok uzakta birinin gözüne tutup ışığı yönlendirsen adeta aynanın açısının ayarlamak döndürmek maddidir zaman alır ancak açı ayarlanır ayarlanmaz uzaktaki kişinin gözüne o ışık hemencecik ulaşıverir zira ışık nurani ve hızlıdır.
nurdan olan melekler  azrail gibi bir anda çok ruhu kabz etmesi gibi.
hz isa ayette ben size çamurdan kuş sureti yaparım  ona üfler üflemez Allahın izni ile kuşoluverir der.
yani maddi kısmı zaman alır ruhun o kuşa girip uçurması adeta şimşek gibi anidir.
misal bir odada binler ayna daire şeklinde sıralanda merkezine bir mum konsa gece karanlıkta o mum yakılır yakılmaz tüm aynalarda aynı anda o mum görüntüsü hemen oluşur.
ancak o ayna yerine birer tuval olsa  resamlar o mumu alevi ile o tuvala boya fırça ile yapsa zaman alır.nurani olan anidir maddi olan zamana tabiidir tedricidir.
o mum sönse umum ayineler de hemen kaybolur .
rahmetli şaravi :" إِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ إِذَآ أَرَدْنَاهُ أَن نَّقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ" ayeti tefsirinde bir misal verir:
der ki bir uzman bir saatli bomba yapsa bir yere koysa o zaman geldiğinde hiç bir müdahale olmadan o bomba adeta fıtratına konan düzen gereği patlar
bu aynen bir çiçeğin tomurcuğun gül goncasının buğdayın tohumun yumurtanın adeta saatli bomba misali belli zamanı geline inficar eder adeta patlar ve gonca gül açılır yumurta kırılıp civciv çıkar insan yumurtası gelişir insan olur filan.
ve nasıl ki insanın yaratılışı zamana plana kanuna bağlı öldükten sonra dirilmesi de plana zamana kadera bağlıdır.
misal biri geceden saat ayarlasa filan saate kursa o adam adeta uyku ile ölür sabit kalır o saat geldiğinde alarm çalar o ölü adeta dirilir uyanır.
ancak uyanması bir sese bir zile bir alarma bağlıdır. adeta bir komuta bağlıdır.
işte suur denilen israfilin  kıyamette çalacağı sur ve alarm ile umum ölmüş insanlar uyanır dirilir ve tek komuta bağlıdır.koş komutu bir askeride koşturur bir orduyu da kemiyet önemli değildir.
En’âm / 73 :
"O, gökleri ve yeri hak (ve hikmet) ile yaratandır. «Ol!» dediği gün herşey oluverir. O'nun sözü gerçektir. Sûr'a üflendiği gün de hükümranlık O'nundur. Gizliyi ve açığı bilendir ve O, hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.  "

***
ayetlerde genellikle insan tarafından imkansız görülen durumlarda  ol deriz oluverir hitabı gelir:
misal peygamberin ben yaşlı ve karım kısır iken nasıl çocuğum olur
veya hz meryem bir insan bana dokunmamışken nasıl çocuğum olur.
yada hz isa çamurdan kuş sureti yapar üfler kuş oluverir demesi
veya hz ademi toprktan halk ettikten sonra ruh üflemesi ve oluvermesi
hep ruh canlılık üfleme aşamasında oluverir denmiştir. yani torpak ile yaratım aşamasında söylenmemiştir.
adeta  nasıl bir şehirde umum elektrik sistemi ampuller kablolar döşenir sonra umum şehire elektirik veren bir düğmeye basılır basılmaz umum şehir aydınlanmaya umum ampuller ışıldamaya başlar yada ışıdayıverir demesi gibidir.
veya rüzgar eser esmez umum ağaçların bitkilerin tarlaların sallanıvermesi gibidir.
daha çok nurani ruhani aşamadaki hareketlenmeden bahsetmek için oluverir kullanılmıştır.
veya umum domino taşları dizilir ilk taşa dokunur dokunmaz düşüverir gibi.
***
yine çok kuvvetli güçlü birinin çok zayıf aciz birine bir tokat atsam yarısı boşa gider veya
tokata gerek yok üflesem tüy gibi uçarsın demesi gibi veya 
yine çok kuvvetli birinin çok zayıf birine elimi sana vurmak için savursam elim değmeden sen o elin rüzgarı ile savrulur gidersin yani 
fiili yapan çok güçlü kudretli fiil için olan kuvvet çok az ise bu oluverir birazda onun için kullanılır
misal azametli bir komutan ordularıma bir emir versem işiniz tamamdır demesi gibi
sesli emir yerine bir kaşımı kaldırsam ordum harekete geçer yada içimden geçirsem ordu harekete geçer gibi azamet kudret hükümdarlık artıkça bu oluverir sürati o nisbette artar.
Allahın kudreti kuvveti o kadar azametli ve olacak olaylar o kadar basit kuvvet içerir k adeta teşbihte hata olmasın çocuk oyuncağı demek gibi.yani çok kolay.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evrende fizik kurallarının açıklayamadığı bir şey oluyor mu? Zaman ve mekana bağlı olmayan olay, süreç var mı? Tanrı varsa bunlardan bağımsız olayların olması lazım. Böyle bir şey var mı? Tabi ki yok. Olmamış, olamaz. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu tanrı denen zımbırtı sınırsız güce, her şeyi bilme özelliğine kısacası her şeye hiç zahmetsiz, bir çaba göstermeden sahip olmuş, acı nedir bilmez, korku, kararsızlık, çaresizlik nedir bilmez ama insan öyle mi? Gelmiş dünyaya, yaşamak, hayatta kalmak için bin bir zahmete katlanır, acıyı, çaresizliği, bilinmezliği, korkuyu tadar, çalışır, çabalar, sonra da bu tanrı denen ve her şeye hiç bir çaba göstermeden sahip olan bir varlık insanı yargılamaya kalkar. Ne hakla? Sahip olduğu her şeye hiç bir çaba göstermeden, havadan sahip olan bir varlık hangi hakla insanı yargılamaya kalkıyor? İnsanın çektiği hangi acıyı, çaresizliği, bilinmezlikten, çaresizlikten gelen korkuyu tatmış? Hangi özelliğini kendi çabası ile elde etmiş?

Link to post
Sitelerde Paylaş

bir astronot aya gitse dünya mekanının kanunlarından bağımsız olur bu sefer ayın kanunlarına tabii olur.yer çekim filan.

ama tüm gezegenlerin dışına çıksa bu sefer hiç birine tabii olmaz.

dünyanın bir günü ile jupiterin aynı değildir yani zaman ve mekan sınırlı ve izafidir

sınırsız olan zaten zaman ve mekan üstüdür.

dünya şimdikinden daha hızlı dönse idi zaman kısalırdı yavaş dönse uzardı demek zamanda izafi 

ışık dünyanın etrafını 1 saniyede 7.5 kez dolanır iken dünya kendi turunu 24 saate tamamlar.ışık bir nevi zaman üstü gibidir.

zaten böyle olmasa idi umum gezegenlere güneşten ışık nasıl düşebilirdi

rüyanın görülme süresi çok kısa olmasına rağmen çok sayıda olay meydana gelir demek ki boyut alem değiştikçe kanunları farklılaşır

her şeyi maddeye dünyaya tabii kılıp düşünmek yanlıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, sağduyu yazdı:

Bu tanrı denen zımbırtı sınırsız güce, her şeyi bilme özelliğine kısacası her şeye hiç zahmetsiz, bir çaba göstermeden sahip olmuş, acı nedir bilmez, korku, kararsızlık, çaresizlik nedir bilmez ama insan öyle mi? Gelmiş dünyaya, yaşamak, hayatta kalmak için bin bir zahmete katlanır, acıyı, çaresizliği, bilinmezliği, korkuyu tadar, çalışır, çabalar, sonra da bu tanrı denen ve her şeye hiç bir çaba göstermeden sahip olan bir varlık insanı yargılamaya kalkar. Ne hakla? Sahip olduğu her şeye hiç bir çaba göstermeden, havadan sahip olan bir varlık hangi hakla insanı yargılamaya kalkıyor? İnsanın çektiği hangi acıyı, çaresizliği, bilinmezlikten, çaresizlikten gelen korkuyu tatmış? Hangi özelliğini kendi çabası ile elde etmiş?

7 yıldır forumda en güzel gördüğüm yorum...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Muho hıyarı bunu da çalmış elbet. 

Olayın aslı "verbum dei caro factum est". Tanrının sözü ete büründü. Bu öylesine uçuk bir iddia ki, bu dolmayı milyarlarca insanın yutmasını aklım almıyor. Dindarların gerçekten istanbula yeni gelip, boğaz köprüsünü bir tarla parasına aldığını zannederek dolandırılan kerizlerden farkı yok. Işin ilginç yani, aynı tipler "nerede ara form?" diye dolanan ahmaklar. Üzgünüm ama her hakareti hak ediyorsunuz. 

Kaybedeceksiniz, başka yolu yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 hours ago, sağduyu said:

Bu tanrı denen zımbırtı sınırsız güce, her şeyi bilme özelliğine kısacası her şeye hiç zahmetsiz, bir çaba göstermeden sahip olmuş, acı nedir bilmez, korku, kararsızlık, çaresizlik nedir bilmez ama insan öyle mi? Gelmiş dünyaya, yaşamak, hayatta kalmak için bin bir zahmete katlanır, acıyı, çaresizliği, bilinmezliği, korkuyu tadar, çalışır, çabalar, sonra da bu tanrı denen ve her şeye hiç bir çaba göstermeden sahip olan bir varlık insanı yargılamaya kalkar. Ne hakla? Sahip olduğu her şeye hiç bir çaba göstermeden, havadan sahip olan bir varlık hangi hakla insanı yargılamaya kalkıyor? İnsanın çektiği hangi acıyı, çaresizliği, bilinmezlikten, çaresizlikten gelen korkuyu tatmış? Hangi özelliğini kendi çabası ile elde etmiş?

Abi yüzlerce hatta binlerce nesil dişlerinde olan enfeksiyon sebebiyle, yirmili yaşların ilerisini görememiş. Ahmak muho bunları bilmeden sıktı palavralarını ama ya bu 21.yy nadanlarına ne diyelim. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nasılsa zırvalamanın bir sınırı yok...konu sahibi yine bol bol saçmalamış!

Malum kitaptaki  bir cümleyi açıklayabilmek için akla karayı seçiyorlar ve roman uzunluğunda saçma sapan ve başı ve sonu belli olmayan yazı yazmaya yelteniyorlar.

Hepisi kendi hayallerinin ürünleri ve hiç kimseye somut bir faydası olmayan teraneler.

Harcadıkları bunca zamana ve enerjiye yazık, bre!

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

bir kelime bile arapça bilmeyen elifi görse mertek, cimi görse hamile sanan inkarcılar kafasına göre ucuz basit meallerden ayetler getirecek üzerinde tepinecek bin bir türlü takla attırıp hezeyan kusacak ama  arapçayı belağatı tefsiri hadisi mantığı bilme yanında diğer kadim dilleri ve dinleri bilen biri arapçanın değişmez grammer kurallarına göre eski müfessirleride dikkate alarak ayetleri açıklayacak bu tuh kaka haydi ordan 

aklınız bağlanmış gözlerinize perde çekilmiş kalbiniz mühürlenmiş ise Allah mucizeler ile şimşek gibi kafanıza vursa yine uyanmayacaksınız

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 dakika önce, nogodbutAllah yazdı:

bir kelime bile arapça bilmeyen elifi görse mertek, cimi görse hamile sanan inkarcılar kafasına göre ucuz basit meallerden ayetler getirecek üzerinde tepinecek bin bir türlü takla attırıp hezeyan kusacak ama  arapçayı belağatı tefsiri hadisi mantığı bilme yanında diğer kadim dilleri ve dinleri bilen biri arapçanın değişmez grammer kurallarına göre eski müfessirleride dikkate alarak ayetleri açıklayacak bu tuh kaka haydi ordan

 

Eğer bir cümleyi, 20-30 cümle ile açıklama gereği duyuyorsanız, ya sizde bir sakatlık var ya da açıklamaya çalıştığınız cümlede bir sakatlık var. Her halükărda sakatlık sizin cenahta, dolaysısıyla bu malum kitabın en basit cümlelerini dahi açıklamaya çalışırken sayfalar dolusu gazel okumaya yeltenmek, tabii ki saçmalıktır.

 

3 dakika önce, nogodbutAllah yazdı:

aklınız bağlanmış gözlerinize perde çekilmiş kalbiniz mühürlenmiş ise Allah mucizeler ile şimşek gibi kafanıza vursa yine uyanmayacaksınız

Karşında enayiler yok. Böyle içi boş laflarla anca kendini kandırırsın ki zaten umutsuz bir vaka olduğun ortada. 

Mucizeymiş, şimşekmiş...miş.

Alayınız sittin sene dua etseniz de taptığın tanrının gıkı dahi çıkamaz ki bunun böyle olacağını biliyorsun, o yüzden böyle saçma sapan yorumlarla kafamızı ütüleme!

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

daha önce demiştik ki topraktan spermden yani embriyolojik maddi gelişmelerde zaman mekan vardır ancak ruh üfleme ile canlanma gibi manevi emirlerde ol der oluverir kunfeyekun devreye girer 

bunu destekleyen ayetler:

40/67:"هُوَ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخًا وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّى مِن قَبْلُ وَلِتَبْلُغُوا أَجَلًا مُّسَمًّى وَلَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ


O, sizi (önce) topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra "alaka"dan yaratan, sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır. İçinizden önceden ölenler de vardır. Allah bunları, belli bir zamana erişmeniz ve düşünüp akıl erdirmeniz için yapar.
"

ecelen müssemmen belirli zaman demek

daha sonra ayetin devamında hayat ve ölüm yani ruh üfleme ve ruhu kabzetme meselesi geldiğinde hemen uslup değişiyor:

40/68:"هُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ فَإِذَا قَضَى أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ

O, yaşatan ve öldürendir. Bir şeye karar verdiğinde, ona sadece "ol" der, o da oluverir.

 

şimdi burda ince bir nokta vardır

sanki maddi olan hücresel olan belli kanunlara dahil o nizamla gelişiyor

ama ruh üfleme ruhu kabzetme söz konusu olduğunda Cenabı Hakk o işi hemen kendisi üstleniyor ve çok kolay ve kısa sürede hemen zamansız şimşek gibi kendi izni ve iradesi ve emri ile gerçekleştiğini buyurur

 

bunu teyid ve tekid eden ayette hz isanın

3/49: " اَنّ۪ٓي اَخْلُقُ لَكُمْ مِنَ الطّ۪ينِ كَهَيْـَٔةِ الطَّيْرِ فَاَنْفُخُ ف۪يهِ فَيَكُونُ طَيْرًا بِاِذْنِ اللّٰهِۚ  "

"Ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar, ona üflerim. O da Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir.  "

burda halake kullanılmış demek ki halake daha çok maddi şeyler için kullanılıyor ve insana da bu fiil isnad edilebiliyor

ama üfleme anında yani hz isanın yaptığı cansız ölü donuk kuş heykeli üfleme ile hemen kuşa dönüp kanatlanıp uçması kısmını hz isa Allaha ve onun iznine veriyor

yani üfleme ile kuşun canlanması canlanıvermesi ancak ve sadece Allahın kudreti izni tasarrufu iradesi altındadır.

 

bu yüzden rahmetli şaravi bir kitabında katl etme ayrıdır ruhun kabzı ayrıdır katil bıcakla silah ile adamı katl eder ama ruhu alma ise Allaha aittir

yani bazen onlarca bıçak ve mermi olayında bile kişi ölmüyor sağ kalıyor ama katil katiyen öldürme kasti ile fiili işliyor

o yüzden kişi ölmese bile tam kasdi öldürmeden öldürmüş gibi ceza alır zira sağ kalması bir nevi Allahın izni ile olmuştur.

yine rahmetli şaravi  katl ile  ruhun alınması ile normal ölüme şu misali verir:

beden kafes ruh kuştur katil kişi kuşu öldürmek için gelir  kapısı kapalı  kafesi parçalamaya vurmaya kırmaya başlar o arada kafes demirleri genişler kuş o aralıktan uçar gider

ama normal ölüm ise vakti geldiğinde kuş ve kafesin sahibi gelir kafes kapısını açar kuş ordan çıkar gider kafes parçalama yoktur her halükarda katil ancak bedene hükmedebilir ruhun üflenmesi kabzi Allaha aittir der ki bu durum gerçekten harika Kur'ani bir yaklaşımdır.

 

aslında seste kelamda emirde fiil de vardır. misal: çığ potansiyeli olan yerde kişi ey çığ düş diye yüksek bağırsa o ses aynı zamanda enerji olduğu için fiil iş yapma kabiliyeti var ve o çığ düşer

 

Allahın emri kelamı boş kuru laf değil kudret irade güç hükümdarlık taşır o yüzden öl dese ölür diril dese diriltir

canlı  askerler bayramlarda kule oluşturur yani her tuğlası adeta asker olup emri dinler

o unsurlara kule yap dense hemen kule yaparlar 

dağıl kuleyi yık dese hemen kule yıkılır

her atom hücre zerre molekül taş dağ rüzgar askerdir emir alır ona tabii olur.

nasıl ki domino taşları canlı olsa  dizil dense hepsi dizilir  yıkıl dense hepsi yıkılır

ancak insan emrine amade olmadığı için hem dizme hem düşme işini bizzat insan yapar

demek ki her şey Allahın emrine amade

bir kişi ile tüm insanların dirilmesi bir komut ile olur.

 

tarihinde nogodbutAllah tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
19 dakika önce, nogodbutAllah yazdı:

daha önce demiştik ki topraktan spermden yani embriyolojik maddi gelişmelerde zaman mekan vardır ancak ruh üfleme ile canlanma gibi manevi emirlerde ol der oluverir kunfeyekun devreye girer 

bunu destekleyen ayetler:

40/67:"هُوَ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخًا وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّى مِن قَبْلُ وَلِتَبْلُغُوا أَجَلًا مُّسَمًّى وَلَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ


O, sizi (önce) topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra "alaka"dan yaratan, sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır. İçinizden önceden ölenler de vardır. Allah bunları, belli bir zamana erişmeniz ve düşünüp akıl erdirmeniz için yapar.
"

ecelen müssemmen belirli zaman demek

daha sonra ayetin devamında hayat ve ölüm yani ruh üfleme ve ruhu kabzetme meselesi geldiğinde hemen uslup değişiyor:

40/68:"هُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ فَإِذَا قَضَى أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ

O, yaşatan ve öldürendir. Bir şeye karar verdiğinde, ona sadece "ol" der, o da oluverir.

 

şimdi burda ince bir nokta vardır

sanki maddi olan hücresel olan belli kanunlara dahil o nizamla gelişiyor

ama ruh üfleme ruhu kabzetme söz konusu olduğunda Cenabı Hakk o işi hemen kendisi üstleniyor ve çok kolay ve kısa sürede hemen zamansız şimşek gibi kendi izni ve iradesi ve emri ile gerçekleştiğini buyurur

 

bunu teyid ve tekid eden ayette hz isanın

3/49: " اَنّ۪ٓي اَخْلُقُ لَكُمْ مِنَ الطّ۪ينِ كَهَيْـَٔةِ الطَّيْرِ فَاَنْفُخُ ف۪يهِ فَيَكُونُ طَيْرًا بِاِذْنِ اللّٰهِۚ  "

"Ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar, ona üflerim. O da Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir.  "

burda halake kullanılmış demek ki halake daha çok maddi şeyler için kullanılıyor ve insana da bu fiil isnad edilebiliyor

ama üfleme anında yani hz isanın yaptığı cansız ölü donuk kuş heykeli üfleme ile hemen kuşa dönüp kanatlanıp uçması kısmını hz isa Allaha ve onun iznine veriyor

yani üfleme ile kuşun canlanması canlanıvermesi ancak ve sadece Allahın kudreti izni tasarrufu iradesi altındadır.

 

bu yüzden rahmetli şaravi bir kitabında katl etme ayrıdır ruhun kabzı ayrıdır katil bıcakla silah ile adamı katl eder ama ruhu alma ise Allaha aittir

yani bazen onlarca bıçak ve mermi olayında bile kişi ölmüyor sağ kalıyor ama katil katiyen öldürme kasti ile fiili işliyor

o yüzden kişi ölmese bile tam kasdi öldürmeden öldürmüş gibi ceza alır zira sağ kalması bir nevi Allahın izni ile olmuştur.

yine rahmetli şaravi  katl ile  ruhun alınması ile normal ölüme şu misali verir:

beden kafes ruh kuştur katil kişi kuşu öldürmek için gelir  kapısı kapalı  kafesi parçalamaya vurmaya kırmaya başlar o arada kafes demirleri genişler kuş o aralıktan uçar gider

ama normal ölüm ise vakti geldiğinde kuş ve kafesin sahibi gelir kafes kapısını açar kuş ordan çıkar gider kafes parçalama yoktur her halükarda katil ancak bedene hükmedebilir ruhun üflenmesi kabzi Allaha aittir der ki bu durum gerçekten harika Kur'ani bir yaklaşımdır.

 

aslında seste kelamda emirde fiil de vardır. misal: çığ potansiyeli olan yerde kişi ey çığ düş diye yüksek bağırsa o ses aynı zamanda enerji olduğu için fiil iş yapma kabiliyeti var ve o çığ düşer

 

Allahın emri kelamı boş kuru laf değil kudret irade güç hükümdarlık taşır o yüzden öl dese ölür diril dese diriltir

canlı  askerler bayramlarda kule oluşturur yani her tuğlası adeta asker olup emri dinler

o unsurlara kule yap dense hemen kule yaparlar 

dağıl kuleyi yık dese hemen kule yıkılır

her atom hücre zerre molekül taş dağ rüzgar askerdir emir alır ona tabii olur.

nasıl ki domino taşları canlı olsa  dizil dense hepsi dizilir  yıkıl dense hepsi yıkılır

ancak insan emrine amade olmadığı için hem dizme hem düşme işini bizzat insan yapar

demek ki her şey Allahın emrine amade

bir kişi ile tüm insanların dirilmesi bir komut ile olur.

 

Birgün bir ormanda kayboldun diyelim. Az gittin uz gittin dere tepe düz gittin ama bir çıkış bulamadın. Yağmur yağıyor, şimşekler yıldırımlarz fırtına derken tam ümidini kaybedecek iken bir anda bir cisim, bir 'şey' beliriyor karşında ve sana diyor ki, ben Allahım.

 

İki sorum var.

 

 

1. Ona inanmak için ondan mucize ister misin?

2. Sana birkaç mucizesini gösterse ve dese ki bak işte benim o. Onun Allah olduğuna inanır mısın?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konu sahibi işine gelmeyince, nasıl da körleri ve sağırları oynuyor! :D

Şu şirin fıkra kendisine gelsin, umulur ki gri hücrelerinde şimşekler(!) çakar:

 

Bizim Temel dağcılık yapmaya karar verir. Zamanla bu onda bir tutku haline gelir ve her fırsatta gözüne kestirdiği bir dağa çıkar. Günlerden birgün yine bir dağa tırmanmaya çalışırken, bastığı taş parçası aniden kırılır ve kendisi aşağıya doğru kaymaya başlar. Son anda can havliyle uçurumun kenarındaki bir kaya çıkıntısına tutunmayı başarır.

Bir süre sonra kaya parçasına tutunmaktan yorulan Temel, gök yüzüne doğru ümitsiz bir bakış atar ve der ki: "Kimse var mı, orada?"

"Evet."
Temel: "Ne yapmalıyım?"
"Dua et ve elini bırak!"
Temel bir süre düşünür ve sonra der ki:"Başka birisi daha var mı orada?"

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...