Jump to content

Kadın Cahiliyye döneminde sosyal haklara sahipti ! Kureyşte diri çocuk gömmek yoktu !


Recommended Posts

 

Cahilliyye'de Arap Kadınının Özgürlüğü : 


Tarihi gerçek o'dur ki İslam öncesi dönemde Arap kadını, toplumun şerefle sayar olduğu, siyasal ve sosyal haklarla donattığı bir varlıktı; mal değil aksine hak süresi durumundaydı. Erkeğini kendi seçer ve dilediği takdirde boş edebilirdi. Giyim ve kuşammda olduğu gibi dilediği işleri görmede (örneğin ticaret)serbestti. Bunun böyle olduğunu Arap kaynaklardan öğrenmek mümkündür. Saba (Sebe) melikesi örneği, ((cahiliyye)) olarak küçümsenmek istenilen dönemlerde kadının devlet başkanlığına gelebildiğinin kanıtı olmak üzere ortadadır. (( Kitab al-Muhabbarıı yazan Muhammed İbn Habib (el-Bağdadi) , İslam'­dan önce Arap kadınının sosyal ve ekonomik haklara sahip olduğunu, evleneceği erkeği seçmekte yada dilediği işleri görmekte özgür bulunduğunu kanıtlayan nice örnekler verir. Bunlara eklenebilecek en ilginç örnek, hiç kuşkusuz, muhammed'in ilk karısı Hatice'dir. 

 

Bazı yazarlar, Cahilliyye'de Arap kadınınin şahsiyet sahibi olmadığını, mal-mülk edinemediğini kanıtlamak gayretkeşliğiyle Hatice'nin işlerinin babası tarafından yürütüldüğünü ve fakat babasının bir savaş esnasında ölümü üzerine güç durumda kalıp ne yapacağını bilemediğini  sırf işlerini yürütebilmek maksadıyla Muhammed'i işe aldığını ve Muhammed sayesinde kurtulduğunu iddia ederler. Oysaki gerçek bu değildir; zira Hatice, babasının ölümü üzerine ticarete başlamamıştır; çok daha önceden beri ticaretle meşgul olmuştur.

İbn İshak ve İbn Hişam ya da Taberi gibi en sağlam kaynakların bildirdiğine göre Hatice Kureyş kadınları arasında neseb bakımından üstün, şeref ve servet bakımından yüksek, akıl ve idrakle iş gören, zeki bir kadındı: Ticaretle uğraşırdı ; başkalarına mal ve para vererek ticaret eder, onlara kardan belli bir pay ayırarak karları paylaşırdi. Kureyş kavminden her erkeğin onda gözü vardı. Dul kaldığı andan itibaren her erkek onunla evlenmek için can atar, maksadına erişmek için paralar harcarlardı. Fakat o gönlüne yakın birini bulamadığı için hiç kimseye kulak asmazdı. Fakat Muhammed'in ((güvenilir))bir kimse olduğunu işitince ona adamlarını göndererek Şam'a gidip alış verişte bulunmak üzere para Ve mal verecegini ve kölesi Meysere'yi de kendisine yardımcı katacağını bildirdi. Muhammed onun bu teklifini kabul etti. Hatice'den mal alarak ve yanında Meysere de olduğu halde Şam'a gitti. Malları satıp, paraları topladıktan sonra Mekke'ye döndü. Getirdiği malları Hatice'­ye teslim etti. Hatice bu malları bir kat fazla fiyata sattı ve karı paylaştı. Hatice Meysere'den bilgi istediğinde, Meysere kendisine, Şam'da bir Rahib'in muhammed hakkında «Bu zat bir peygamberdir» dediğini ve yolda gelirken iki meleğ'in Muhammed'i gölgelediğini söyledi. Bunun üzerine Hatice, adam göndererek kendisiyle evlenmek istediğini Muhammed'e bildirdi. Muhammed bunu amcalarına açıkladı. Ve amcası Hamza bin Abdülmüttalib, Hatice'nin babasının katına giderek ondan Muhammed için Hatice'ye talib oldu. Böylece Muhammed Hatice ile evlendi.

Vakidi'nin anlatışına göre Hatice'nin Mubammed 'le evlenmesi şöyle olmuştur. Hacice Muhammed'e aracı göndererek ona evlenme teklifinde bulunur. Bu arada kendi babasına bolca şarap içirterek onu sarhoş kılar ve sonra Muhaınmed'e, amcasıyla birlikte gelmesini ister; İstediği gibi olur. Muhammed amcasıyla birlikte Hatice'nin babası Huvaylid'ten, kızına talib olduğunu ve onu Muhammed'le evlendirmesini söyler. O da  kızını Muhammed'e verir.

İslam öncesi dönemde Arap kadınının kendi başına ticaretle uğraşabilecek, ya da erkeğe evlenme teklif edebilecek kadar açık fikirli olduğunu kanıtlayan bu örneğe benzer daha niceleri burada sıralamak mümkündur.

 

Kitabu'l Agani'cle adıgeçen Selma bint Amr, ki sadece şiirleriyle değil fakat güzelliğiyle de ün salmış bir kadındı, pek çok talipleri bulunmasına rağmen kendi kafasına ve gönlüne uygun birini bulana kadar evlenme-me kararında olduğundan sayısız taliplerini reddetmekle tanınmıştı. Evlenirken de, evlilik boyunca özgürlüğüne sahip kalacağına ve dilediği an kocasını boşayacağına dair şart koşmuştu. Yine aynı şekilde, kadın şairlerden Bint Amru'l-Harise bin el-Şarid,  üç kocaya varmış ve kocalarının hepsini de kendi seçmiş ve boşama şartı ile evlenmişti,zikredilebilecek bir başka örnektir. Muhammed'in dayısı Abdü'l-Müttalib b. Haşim'in annesi Selma binti Amr, bu konuda verilecek nice örneklerden bir diğeridir ki, Cahiliyye döneminde Arab kadınının özgürlüğünü temsil eder. En sağlam Arab kaynaklarından öğrenmekteyiz ki Selma,  öylesine şahsiyetine ve özgürlüğüne sahip bir kadındı ki, evleneceği zaman kendi işlerinin kontrolunu kendi elinde tutacağına ve dilediği zaman kocasını boşayacağına dair şartı, evlilik akdinin şartı kılardı.Hemen hatırlatalım ki İslamdan sonra Arap kadını, kocasını seçme hakkını yitirmiştir. Aynı şekilde ((Cahilliyye)) de kocasını boşama hakkına sahip iken, İslamdan sonra bu hakkından da yoksun kalmıştır. Zira Muhammed, muhtemelen kendi başına gelenlerden ders almış olarak, boşanma hakkını sadece kocanın hakkı olarak yerleştirmiştir. Çünkü daha önceleri kendi karılarından bazıları kendisini boşamişlardır. Örneğin Hazrec'in kızı Leyla ((aramızdaki akdi boz)) diyerek onunla ilişkisini bozanlardan biridir.

 

Öteyandan «muta evlilik» sistemi, İslam'dan önce Arap kadınının özgürlüğünün bir başka örneğidir. Çünkü bu sisteme göre, belli bir süre boyunca birlikte yaşamak isteyen kadın ve erkek, hiç bir özel merasime gerek görmeden, aralarında imzalayacakları bir andlaşma ile evlenebilirdi. Evlilik, akdi sırasında ne kadının babası ya da velisi ve ne de başkaca bir tanık hazır bulunurdu. Sadece iki tarafın serbest iradesiyle evlilik oluşmuş olurdu. Fakat Muharnmed bu sistemi, kadının özgürlüğüne yer veren bir sistemdir diyerek, kaldırmıştır. 
Şunu da eklemek gerekir ki ((cahilliyye)) döneminde Arap kadını, sözünü geçiren ve erkeğini etkileyebilen, haysiyetine düşkün bir varlıktı. Kocasını saydığı kadar kocasi da karısını sayardı; çocuklar baba otoritesine olduğu kadar ana otoritesine de bağlıydı.Kadın için erkekten kaçmak, kapanmak diye bir şey yoktur. Kendisini güzel yapmak ve kocasının hayranlığını kazanmak için süslenir,gözlerini kaşlarını boyar, takıp takıştırırdi.

 

İslam öncesi dönemi kötü göstermek için başvurulan yalanlardan biride eskiden Arapların kız çocukları öldürme geleneğini sürdürür oldukları ve bu geleneğin Muhammed tarafından kaldırıldığıdır. Oysaki gerçek böyle değildir, çünkü kız çocukları öldürme geleneği, Muhammed'in yaşadığı dönem itibarıyla yaygın olmayıp pek nadir görülen seylerdendi. Ve bu gelenek kız çocuklarını ((uğursuz)) görme alışkanlı­gin da doğmuş değildir; öte yandan Muhammed bu geleneği kadı­na değer verme mülahazasıyla kaldırmış değildir. Şöyleki:Araplarda, tıpkı diğer bazı toplumlarda olduğu gibi, yeni doğan çocuklari öldürme geleneği diye kötü bir uygulama olmuştur. Bu gelenek çeşitli nedenlerden doğmuştur. Bir kere aşiretler arası savaşlar yuzunden erkek nüfusunun telefe uğraması ve kadın sayısının erkeğe nazaran fazla olması nedeniyle kız çocukları öldürmek gerekli görülmüştür; böylece nüfus dengesi sağlanmak istenmiştir. Bundan başka bir de yoksulluk yüzünden kız çocukları beslemek bir sorun olmuş ve bu sorunu bu yoldan çözümlemek kolay görülmüştür. Nitekim Kur'an'­ da " Yoksulluktan ötürü çocuklarını öldürmeyin"  (6 En'am 151;17 İsra 31) diye yazılıdır. (Kur'an'da geçen «çocuklarınız» şeklindeki sözcük genel olarak «Kız çocukları» anlamına ·alınmıştır.)

 Fakat her ne olursa olsun şu muhakkaktır ki kız çocuğunu öldürme geleneği ((dişiye karşı düşmanlık)) duygularından doğmuş değildir.

 

Eski Araplar dişiyi aşağı görmez aksine kutsal nitelikte görürlerdi.. örneğin Tanrı'nın meleklerini bile dişi olarak kabul ederlerdi. Nitekim Kur'an'da «..doğrusu ahirete inanmayanlar, meleklere dişi adını takarlar.. » (53 Necm21,27-28) diyerek Cahilliyye Araplarını yeren ayetler vardır. Tanrı'nın meleklerini dişi kabul edecek kadar kadını kutsallaştıran bir toplumun, kadına düşmanlık duygusu ile kız çocuklarinı öldürtmesi elbette ki düşünülemez.

Öte yandan Muhammed'in yaşadığı dönemlerde bu gelenek, tüm Arap kavimlerine şamilolmaktan çıkmıştı. Meydani'nin yapıtlarından öğrenmekteyiz ki o tarihlerde bu gelenek sadece Temim kavminde,peknadiren uygulanmaktaydı.Bu uygulamaların azalması,çocuk öldürme geleneğine karşı bu kavimlerde beslenen husumetin giderek artmış olmasındandır. Halktan kişilerin, ve özellikle şairlerin tepkisiyledir ki, çoğu kavimlerde bu tür uygulamalara son verilmiştir. Örneğin ünlü şair Farazdak'ın büyük babası Şa'Şa'a, Temim 'kavminde sürdürülen bu usülü durdurmak amacıyla, öldürülecek olan kız çocukları satın alma ve böylece ölümden kurtarma yolunu açmıştı. Ve hiç kuşkusuz bu işi insancıl duygularla yapmıştır. Onun yaptıklarını duyan Muhammed, kendisine ((iyi bir iş yaptın)) diye iltifatta bulunmuştur. Fakat bulunurken düşündüğü şey Müslüman nüfusunun azalmamasını sağlama amacı olmuştur. Daha başka bir deylmle kız çocukların öldürülmesi geleneğine son verirken bunu kadına değer düşüncesiyle değil fakat Müslüman sayısının azalmaması düşüncesiyle yapmıştır. Bu itibarla Kur'an'a koyduğu "Çocuklarınızı yoksulluk nedeniyle öldürmeyin. Biz onlara da, size de rizık veririz ..."(17 İsra 31) şeklindeki fayetlere bakarak kız çocuğunu erkek çocuğuna eşit gördüğü kanısına kapılmak doğru olmaz. İlerde de göreceğimiz genellikle, çocuk yetiştiren ve neslin üremesini sağlayan bir ((makine)) olarak görmüştür. Fakat hemen ekleyelim ki bunu yaparken dahi ((dişiyi)) hakir görmekten geri kalmamıştır. Gerçekten de, bir yandan Kur'an'a:Kız çocuğunu hangi suçtan ötürü öldüğüldüğü kendisine sorulduğu zaman . . . (K. 81 Tekvir 8-9) ve yine Putlara hizmet edenler, çocuklarını öldürmeleri onlara iyi gösterilmiştir (6 En'am 137) şeklinde hükümler koymak suretiyle insancıl bir davranış içerisinde imiş gibi görünüp, nüfusu çoğaltma siyaseti güderken, diğer yandan da ((kendilerine erkek çocuklar alıp kızları da Allah'a mal ediyorlar (Allah) bundan münezzehtir...)) (16 Nahl 57, 62) demek suretiyle dişilerden ((melek))olamayacağını ve çünkü Tanrı'nın dişileri melek yapmaya layık bulmadığını anlatmak istemiştir. Oysa ki eski dönemlerde Araplar, Tanrı'nın meleklerini dişi olarak kabul ederlerdi. (Nitekim bunun böyle olduğu Necm Süre'siin 21, 27-28 ayetlerinde yazılıdır) . Muhammed ise kadın sınıfını aşağı gördüğü için, meleklerin dişilerden olabileceği şeklindeki Arapi inançlarını Tanrı'ya hakaret saymış ve bu nedenle Kur'an'a ((...Tanrı bundan munezzehtir...)) nahl 57,62 hükümlerini yerleştirmiştir.Görülüyor ki, ((Cahilliyye)) diye kötülenmek istenen dönemlerde Arap kadını hak ve özgürlükler bakımından pek kötü durumda değildi. Tanrı'nın melekleri olma şerefine bile erişmişti. Oysa ki Şeriat ile birlikte tüm değerini yitirmiş ve ((dinen ve aklen eksik)) bir yaratık kertesine indirilmiştir. 

Yazı Prof. İlhan Arsel in Kadın ve Şeriat kitabından alıntı yapılmıştır. Yazıya ilişkin gösterilen kaynaklar ;

IZZ ETTİN,age, (195:l) 29. Kur'an'da Sebe' Melikesi diye <ı dı geçen Belkıs, ilk  Arap kadın hükümdarı sayılır. Güya şeytana kanmış ve Allah'ı bırakmıştır. Hüdhüd kuşu bunu Süleyman peygambere bildirmiş ve o da Sebe melikesine mektup yazarak muhteşem köşküne davet etmiş ve bunun üzerine Sebe Melikesi : «Rabbim, şüphesiz ben kendime yazık etmişim. Süleyman'la beraber alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum. (Kur'an , 27 Nemi 20 5) diyerek inananlardan olmuştur. 
Bu hususlar Faymu'l-Arab'da açıklanmıştır.' Ayrıca bk. Ilse LIECHTENSTADTER Women in the Aiyyaın al-Arap (London 1935) 1 1-28. 
Arap kadınının İslam öncesi özgürlüğü konusunda başvurulabilecek Arap kaynakları arasında şunları zikredelim:İBN Abd RABBİHİ, el Ikucl'ul-Fericl, ( Kahire 1361 Hicri); 860-940 yılları arasında yaşayan yazsisin 25 kitaptan oluşann bu yapıtında kadın konusundaki bölümler için Eyyaıuu'l Aralı başlığına bakınız. Bu bölümlerin Fransızca çevirisi için bk. TOURNEL, Lcttres Sur Historie des Arabes Avant İslamisme(Paris 1836 1 838). İngilizce çeviriler için bk. Ilse LICHTENSTADTER. age :Ayrıca bk. İbnül Esir, Macd al-Din AbuI Saadat al-barak B. Muhamnead, El Kamil Fi'i-Tarih, (Edition Tornberg, Leiden 1867-74) ; Ayrıca bk. İbn Hişam kitabu Resulillah (İbn İshak'ın Siyer adlı kitabını tadil ve ıslah etmiştir ; Kitabın İngilizce çevirisi için bk. Life of Muhammed ; translation of İbn Islıaq's Siretıı ResuIillah byA.Guillaume. Printed in Karnchi, Published by Oxford Unlversity Press, 1980 ) ; Ayrıca bk. İbn İSHAK. KHab alimabdava Kısas'ul-Enbiya, İbn İSHAK, Kitabu'l-magazi (İbn Hişam tarafından tadil ve ıslah edilmiştir).Arap peygamberi Muhammed'in ilk eşi Hatice hakkındaki bilgileri bu kitapta bulmak mümkündür. Abu'l Farac AliB. Al-Husayn Al iş-BAHANİ , Kitalı-alAgani (Bulak 1285). Bütün bunlardan gayrı 7 ve 3. yüzyılın ünlü Arap ozanlarından, Arap kadınının İslam öncesi yaşamlarındaki özgürlüğünü öğrenmek mümkündür. Özellikle FARAZDAK (ya da Ferezdck), If ammam B. Galib ŞA'ŞA'a (60-733), ki Emeviler döneminin ünlülerinden olup hicivleriyle tanınır ve bedevi Araplanrın yaşamlarını dile getirmiştir. Aynı şckilde Cerir B. Atiya Bal·HATAFA (? - 733). Naka'id adlı yapıtında bu konular işlenir.
Taberi, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi ( Milli Egin Bakanlığı Yayinları, İstanbul 1966 : 2 cild
 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...