Jump to content

Din: hayatı anlamsız, saçma sapan bir hale getirir


Recommended Posts

Özellikle semavi dediğimiz dinler sihir ve kerametlerle doludur. Toplumlar hayatın sıradanlığı yüzünden sıkılmakta ve bu sıra dışılığı yaşamak istemektedir. Kendilerini kötülüklerden koruyan, özel güçleri olan ermişlere, etkileyici konuşmalarıyla kendilerine aidiyet, ilim ve sebebiyet hisleri aşılayan insanlara inanmak isterler. Söz konusu toplumlarda deliler de el üstünde tutulmaktadır. Meczup, yani din delisi diye tabir edilen kişiler de sıradışılıklarından dolayı toplumdan beslenirler. Deli akıllıdan üstün olur, akıllılar ise çakallık yapmak zorunda kalır. 

 

Şimdi yukarıda çizdiğim resime biraz uzaktan bakın. Mucizeler ve sihirler gaybi tanımları gereği anlaşılamaz olgulardır. Anlaşılamaz, yani anlam verilemez bilgiler ve bulgular temelde anlamsızdır. Yani bilgi ile temellendirilip öğrenilemez. Saçmadır. Şayet bilgi ve akıl temelleriyle anlaşılamayan bir evrende yaşıyor isek bu saçma evrende hiç birşeyi anlamak mümkün olamaz. Bu evrende atlar uçar, kuşlar tepenize pişmiş taşlar atar, cinler geceleri yüzünüzü yıkadığınız sularda ayaklarını yıkar. Ermişler havalanır, hamilelik iksirleri dağıtır. 

 

Böyle saçma, anlamsız bir ortamda kendi akıl hapishanenizde 24 saat gözlem altında korku ve cehalet içinde yaşarsınız, ve dinin amacı yerine getirilmiş olur. Dinci ise bu kafasındaki hapishaneyi böbürlene böbürlene hayatın anlamı diye anlatır durur.  

 

 

Anlatsın.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Din hayatı anlamsız ve saçmasapan bir hale getiremez, aksine anlam katar, hayatlarının anlamı eksik olanlar ateistlerdir. İnşa ettikleri herşey yokolacak, anı yaşamak saçmalıktır. Geçmişte anı yaşayanlar ateistlere göre şimdi ne yapıyorlar?: İyi bir yaşama sahip olanda ölü, acı çekende ölü, artık mutluluk hissedemiyor, artık kızamıyor...

Link to post
Sitelerde Paylaş
17 minutes ago, Nuri Kara said:

Din hayatı anlamsız ve saçmasapan bir hale getiremez, aksine anlam katar, hayatlarının anlamı eksik olanlar ateistlerdir. İnşa ettikleri herşey yokolacak, anı yaşamak saçmalıktır. Geçmişte anı yaşayanlar ateistlere göre şimdi ne yapıyorlar?: İyi bir yaşama sahip olanda ölü, acı çekende ölü, artık mutluluk hissedemiyor, artık kızamıyor...

 

Dinin anlamı tekeline almaya çalışması, aslen kendi zayıflıklarını başkalarına yansıtmaya çalışmasından ibaret.

Şimdi konuya cevap vermemişsin o yüzden merak ediyorum:

Sence mucize, sihir ve kerametlerle dolu bir evren anlamlı mıdır? İnsan icadı anlaşılamazlıkları kabullenmek sence absürd değil mi?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 saat önce, bayşapka yazdı:

Anlatsın.

 

 

Anlamak, açıklamak, tahmin etmek istemenizi anlayışla karşılıyorum. Ama her şeyin herkesçe anlaşılabilen bir açıklamasının olması gerektiğini kabul etmiyorum. Bilimin metodu da özellikle sadece madde ile maddenin fiziksel ya da kimyasal etkileşim ve ilişkilerini izah etmede oldukça başarılı olduğunu kabul ediyorum. Arabayı yürütebiliyoruz, bilgisayarları geliştirebiliyoruz vb. Ama ıskalamamız gereken bir konu var ki anlayan, açıklayan, izah etmek isteyen bir canlı olarak, her şeyin merkezinde bir özne olarak, biz varız.

 

Bu oldukça bilimsel olmayan ve özel bir durum. Biz özneler işin içine dahil olduğumuzda, kendi aramızdaki ilişkileri, tarihi, ekonomiyi, psikolojiyi vb. anlamaya çalıştığımızda, maddenin kendi içerisinde çok güzel işleyen eşitlikleri muğlaklaşıyor. Özneyi, duyguları, inançları, insani özelliklerimizi dışlayan, tamamen mekanik işleyen anlama ve bilme mekanizmaları tanımlamak insanların ve özellikle bilim adamlarının son yüzyıllarda yapmak istediği şeydi. Ama konu tam tersi bir noktaya geldi. Aslında çok küçük ölçeklerde madde gözlemciden(özneden) bağımsız hareket etmiyor demeye başladık. Yani özne bir anda steril bir gözlemciden, yönlendirici bir müdahile dönüştü. Bu madde için bile böyleyse insanı anlamaya geldiğimizde durum çok daha karmaşık bir hale bürünüyor.

 

Şimdi bilimin kabulleriyle belki çelişen ama bence çok açık bir durum var. Herkes eşit değil. Örneğin modern bilimin bazı alanlarda geldiği noktayı anlayacak kapasitede olmayan bir sürü insan var. Ya da çok zeki olanlar ve yeterince çalışanlar ve şansı yaver gidenler bilimde ufuk açabiliyor. Bu böyle, yani bilimde zekanın, metodun, çalışmanın ve şansın yeri yadsınamaz.

Peki, işi bir ileri aşamaya taşıyıp şunu iddia etmenin neresi garip? İnsanda akıl diye bir merkez olduğu gibi kalp diye de bir merkez vardır. Bu merkez inançla, sevgiyle, güzel ahlakla, iyilikle beslenir ve gelişir. Aklın okumakla, düşünmekle, tedrisle, tartışmayla ve taklitle geliştiği gibi. Bu merkezini yeterince geliştirebilen bir insan maddenin bağlayıcılığının ötesine geçebilir. Basit bir şeklide açıklanamayan, sadece tadılabilen şeyler yaşar. Nasibi(şansı) varsa İlham, vahiy vb. şeylerle muhatap olabilir.... Bunları hemen reddetmeyin.

 

Basit bir örnek vermek istiyorum. Son zamanlarda bazı rüyalarımda oldukça tatmin edici cinsel deneyimler yaşıyorum. Belki ayıp olduğu için yapamadığım ya da bastırdığım bir çok fanteziyi özgürce ve hiç bir utanma hissetmeden gerçekleştirebiliyorum. Aldığım hazlar itibariyle bütün bu tecrübeleri gerçekten ve mükemmel derecede yaşamış olmaktan da hiç bir farkı olmuyor. Şimdi benim karşımda maddi ve fiziksel bedeniyle bir kadın yok. Ama bir ya da birkaç kadınla yaşadığım ne varsa onlar olmadan da yaşayabiliyorum. Bu durumda cinsellik benim için maddeye ya da bedensel güzelliğe ve da temasa bağlı bir haz olmaktan çıkıyor. Diğer hisler ve duygular için de aynı şey geçerli. O zaman belki de bu hazlar ve duygular gerçekten de maddeden öte ve bağımsızdır. Yani esas olan bu manalardır ama bu manalar belki maddede tezahür ediyordur. Maddeden bağımsız tezahürleride mümkündür vb...

 

Karşında mükemmel bir doğa manzarası eşliğinde dinleniyor olmayı düşün. Şimdi bu hissi ve tecrübeyi yaşayabilmek neden, karşında gerçekten fiziksel bir manzara olmasına bağlı olsun ki? Bu fikir bana belli tekniklerle (meditasyon vb.) insanın fiziğe ya da maddeye tabi olan değil Onu aşabilen bir noktaya ulaşabileceğini anlatıyor. Ama bu söylediğim maddeyi ya da Onun doğasını değiştirebilmek mümkündür şeklinde kesin bir yargı değil. Aynı anda birden fazla yerde olabilme, zamanın genişlemesi vb. tecrübelerin mümkün olduğuna inanıyorum ama tecrübe etmedim. Bunlar nasıl olduğunu bilmiyorum ama kendimizi değiştirerek ve geliştirerek maddeye bağlılığı aşabileceğimizi ufaktan da olsa tecrübe ediyor ve biliyorum.

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Düşünce, bilinç tamamen maddi bir süreç olabilir ama bu maddi süreci öznel olarak nasıl deneyimliyoruz bu nokta bence çok büyük bir gizem. Bir sürü beyinde dolaşan bir sürü düşünce, yaşanan bir sürü deneyim var. Ama biz tek bir insan, tek bir birey yani tek bir "benlik" olarak bu milyarlarca beyinin sadece birini deneyimliyoruz. Milyarlarca beyinden yalnızca biriyle bizim öznel farkındalığımızı eşleştiren nedir? Bunu maddi olarak, bilimsel olarak açıklayabileceğimizi sanmıyorum.

tarihinde ck789 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Din, iki durumdan beslenerek hayatta kalır. Biri yalnızlık gerçeğini görmezden gelme, diğeri ölümün gizemi.

Herkesin aslında içten içe bildiği lakin bunu inkar ettiği bir şey var ki, o da yalnız olduğumuz gerçeğidir.

 

Bu hayata yapayalnız başlarız ve ne kadar sosyal varlık olsak da sonuçta hep yalnızızdır. Tabii ölürken de yine bir başınayız. Bize en yakın insanlar dahi öz merkezimize bir dereceye kadar yaklaşabilir. Ondan ötesinde isteseler de oraya ulaşamazlar. ki gerçek "biz" orada ve ulaşılamaz. Bizler en derinde yalnız olduğumuzun çok iyi bilincindeyiz, ama bunu örtbas etme yoksayma gibi bir inadımız mevcut. bu inada ısrarla saplandıkça din için kolay lokmalar haline gelmeye başlarız.

 

bir kere dinin en temel yapıtaşlarından biri topluluk/cemaattir. sizi bir küme içine çeker. orada "sen" değil, sizler varsınız artık. senin gibi inananlar. öbür taraf yine böyle tasvir edilir. cennet sosyetesi ve cehennem ahalisi. cennet sanırım böyle villa düzenli bahçeli bir ortamken, cehennem de kalabalıktan (!) dolayı koğuş filan gibidir. ama dikkat edin hep siz ve diğerleri de daima bu resimlerde yer alır. hep bir kalabalık, bir sürü tasviri. oysa ortada bir tanrı olsa ve iddia edildiği gibi belli bir protokol kullanarak insanlara laf etseydi, bu yalın ve tek gerçek (yalnız insan) üzerinden binayı inşa etmesi gerekirdi. insan hakkında söylenebilecek en harbi sahih bilgi buyken, dinin "yalnız" insan'ı görmezden gelen tavırları yalan olduğunun en temel göstergesidir. 

 

Buna mukabil "ölüm" denen gizem hakkında da bir o kadar bilgi (!) verdiğini iddia eder. Bariz bir hakikati geçiştirmek ve bilinemez bir hal için kullanım kılavuzluğu yapar! Aslında herkes yaşamak için vardır ve hayattan daha değerlisi yoktur. Büyük sır olarak ölüm, temel olarak bilinemez ve bildiğini iddia edenler yalnızca aşağılık şarlatanlardır. Dinin sürekli ölüm tarafını suistimal etme gayreti ile taraftar toplama çabası, foyasını açığa çıkaran diğer bir kanıttır, din, hayat eksenli değil üfürülen yalanlar ölmeden anlaşılamayacağı(!) için ölüm eksenli savlarla tutunur. Acınası..

 

Din, temelde sizin kendiniz olmanızdan, özgür düşünceli birey halinizden müthiş rahatsızlık duyar.

Mesela bilim ve sanat; sorgulama, yaratıcılık ve gelişim gibi sorunlara(!) neden olur. din ise, geçici olan bu hayatı kitapta yazan tariflere göre öylesine idare ediverip, öbür tarafa hazırlanmanız (!!!) için baskı yapar. (işte din bu yüzden bilim ve sanata ölümüne düşmandır) Din'in size aşılamaya çalıştığı ana prensip "aslolan aitlik, bulunduğun cemaat, topluluk vs.dir. Sen birey olarak daima ikinci plansın, hatta planda bile değilsin, sen kendine değil buraya aitsin, daha büyük olanın (toplum) çıkarı için küçük olan (birey) feda edilebilir" prensibidir. Burada önem atfetme kriterinin nicelik olması apayrı bir saçmalıktır. Mevzubahis durum, tüm siyasal iktidarların da toplumları rahatça domine edip yeri geldiğinde insanları çıkar için harcama zihniyeti ile iç içe geçmiş bir vaziyet görüldüğü üzere.

 

Kısaca özetlersek, hayal kurmayan, merak etmeyen, sorgulamayan, denemekten korkan, maddi-manevi anlamlarda sürekli birşeylere bağımlı, ayakta durmak yerine yaslanmayı tercih eden, "başkaları ne der" kafası ile solunum yapan her türlü şahıs hem devlet hem de din için uygun lokmadır.

 

Sonuçta dinler de aslında bir ürün ve varlığını kime borçlu? talep edenlere, kim bunlar? her türlü çözümü kendinden başka heryerde arayan, ayakları üstünde durmaya üşenen asalaklar. Bunlar var oldukça din de yaşamaya devam edecek. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

@Ebu Kafir bunlar dinin toplumsal yaşamını eleştiren iddialar. herhangi bir cemaate katılmadan dinini yaşayan ya da dini reddedip kendi inancını yaşayan insanları nereye koyacağız. 

 

insanın içinde bu tarz arayışlar var demek ki. dinler elbette bunu sömüyor olabilir. bu arayışın siyasallaştığı tek konu din de değil tabi. sovyetler de "sen" değil "sizler" varsınız stratejisini dinleri reddettiği halde çok da güzel uygulamıştır. 

 

dinler insanın kendisinde olan varoluşsal korkudan besleniyor olabilir. dinleri kabullenmek bu korkuyu bastırmaya çalışma olarak da ele alınabilir ama bütün resim  burada bitmiyor. dinlerin siyasi oluşumlar olduğunu düşünüp reddetsen bile başetmen gereken bir ton varoluşsal soru var, bunları reddedip hiçbir şeyin manası "yokyokyokyok" demek bizi nihilizme götürür. bu sorulara yanıt arayan kişinin ise mutlak anlamda ateizme varacağını düşünmüyorum. sürekli sorgulamaya devam edecektir. 

tarihinde ck789 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, bayşapka yazdı:

 

Dinin anlamı tekeline almaya çalışması, aslen kendi zayıflıklarını başkalarına yansıtmaya çalışmasından ibaret.

Şimdi konuya cevap vermemişsin o yüzden merak ediyorum:

Sence mucize, sihir ve kerametlerle dolu bir evren anlamlı mıdır? İnsan icadı anlaşılamazlıkları kabullenmek sence absürd değil mi?

 

Bence bu bir çalışma değil, zaten halihazırda eline almış, ben bir alternatif göremiyorum.

 

Ben şeytana, meleklere, azraile, cinlere bir varlık olarak inanmıyorum, hepsi semboller. Mucize, sihir, keramet gibi şeyler yokki. Olmayan şeylere bağlı olarak hayatlarını kurmaları anlamsız yani öyle bir evren saçma.

 

 

2 saat önce, Yeni Üye yazdı:

 

Basit bir örnek vermek istiyorum. Son zamanlarda bazı rüyalarımda oldukça tatmin edici cinsel deneyimler yaşıyorum. Belki ayıp olduğu için yapamadığım ya da bastırdığım bir çok fanteziyi özgürce ve hiç bir utanma hissetmeden gerçekleştirebiliyorum. Aldığım hazlar itibariyle bütün bu tecrübeleri gerçekten ve mükemmel derecede yaşamış olmaktan da hiç bir farkı olmuyor. Şimdi benim karşımda maddi ve fiziksel bedeniyle bir kadın yok. Ama bir ya da birkaç kadınla yaşadığım ne varsa onlar olmadan da yaşayabiliyorum. Bu durumda cinsellik benim için maddeye ya da bedensel güzelliğe ve da temasa bağlı bir haz olmaktan çıkıyor. Diğer hisler ve duygular için de aynı şey geçerli. O zaman belki de bu hazlar ve duygular gerçekten de maddeden öte ve bağımsızdır. Yani esas olan bu manalardır ama bu manalar belki maddede tezahür ediyordur. Maddeden bağımsız tezahürleride mümkündür vb...

 

Karşında mükemmel bir doğa manzarası eşliğinde dinleniyor olmayı düşün. Şimdi bu hissi ve tecrübeyi yaşayabilmek neden, karşında gerçekten fiziksel bir manzara olmasına bağlı olsun ki? Bu fikir bana belli tekniklerle (meditasyon vb.) insanın fiziğe ya da maddeye tabi olan değil Onu aşabilen bir noktaya ulaşabileceğini anlatıyor. Ama bu söylediğim maddeyi ya da Onun doğasını değiştirebilmek mümkündür şeklinde kesin bir yargı değil. Aynı anda birden fazla yerde olabilme, zamanın genişlemesi vb. tecrübelerin mümkün olduğuna inanıyorum ama tecrübe etmedim. Bunlar nasıl olduğunu bilmiyorum ama kendimizi değiştirerek ve geliştirerek maddeye bağlılığı aşabileceğimizi ufaktan da olsa tecrübe ediyor ve biliyorum.

İyide bu beyinle alakalı, yani yürümenle aynı şey.

 

Maddeden bağımsız birşey yokki sana örneğin varsa paylaş diyeyim. Maddeden bağımsız birşey maddeyle ilişki kuramaz. Maddenin doğası bu. Hatta Sinan Canan'ın verdiği bir örnek var, beynimiz bir kavanozun içinde olabilir ve biz bunu bilemeyiz diyor. Ben senin beynini yada başkası benim beynimi bir şekilde uyarsa, kendimi doğa manzarası eşliğinde dinleniyorken bulabilirim rüya gibi aslında. Maddeye bağlılık aşılamaz.

 

Gelgelelimki maddi olan şeyin senin vücudunda gerçekleşmesi onu farklı şekilde deneyimlemene yol açıyor, başkasının vücudunda olan şeyleri gözlemleyebilirsin ama kendi vücuduna olması başka birşey. Kalbinde hissettiğin şeyi bilim açıklayamaz. Bilim bunu iddia bile edemez.

tarihinde Nuri Kara tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
22 dakika önce, Nuri Kara yazdı:

Gelgelelimki maddi olan şeyin senin vücudunda gerçekleşmesi onu farklı şekilde deneyimlemene yol açıyor, başkasının vücudunda olan şeyleri gözlemleyebilirsin ama kendi vücuduna olması başka birşey

Bu başkasının vücudu, senin vücudun ayrımı bence çok önemli. Çünkü bilim açısından, maddi süreçler açısından böyle bir ayrım yok. Ama biz bunu her gün deneyimliyoruz. Bir yanda biz varız yaşayıp edip deneyimliyoruz tek bir vücuda tek bir bedene bağlıyız. Diğer yandan milyarlarca insan var. Onlar da benzer beyin yapısına sahipler ama onların tecrübelerini deneyimlemiyoruz. Kendi bedenimizle benliğimizi ilişkilendiren bir şey var. Neden bu bedeni yaşıyorum da başka bir bedeni yaşamıyorum diyebiliriz. Bilim bunu hiçbir zaman açıklamayacak mesela. Öznel  bir konu çünkü hatta öznenin ta kendisi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 dakika önce, ck789 yazdı:

Bu başkasının vücudu, senin vücudun ayrımı bence çok önemli. Çünkü bilim açısından, maddi süreçler açısından böyle bir ayrım yok. Ama biz bunu her gün deneyimliyoruz. Bir yanda biz varız yaşayıp edip deneyimliyoruz tek bir vücuda tek bir bedene bağlıyız. Diğer yandan milyarlarca insan var. Onlar da benzer beyin yapısına sahipler ama onların tecrübelerini deneyimlemiyoruz. Kendi bedenimizle benliğimizi ilişkilendiren bir şey var. Neden bu bedeni yaşıyorum da başka bir bedeni yaşamıyorum diyebiliriz. Bilim bunu hiçbir zaman açıklamayacak mesela. Öznel  bir konu çünkü hatta öznenin ta kendisi.

Aslında başkalarının tecrübelerini deneyimleyebiliriz; mesela senin nasıl etrafı gördüğünü biliyorum çünkü bende görüyorum. Onun yaşadığını bizzat yaşayabilmemiz mümkün, mutluluk, huzur, acı, hüzün olsun her kalp hissediyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 hours ago, Nuri Kara said:

Bence bu bir çalışma değil, zaten halihazırda eline almış, ben bir alternatif göremiyorum.

 

Ben şeytana, meleklere, azraile, cinlere bir varlık olarak inanmıyorum, hepsi semboller. Mucize, sihir, keramet gibi şeyler yokki. Olmayan şeylere bağlı olarak hayatlarını kurmaları anlamsız yani öyle bir evren saçma.

 

Almış ya da almamış görüş farklılığı olabilir. Hayata bakış açısı çok farklı olabilir. Bunu burada yazıyla çözümlemek kolay değil. 

 

Fakat: Dinin anlamı, aklı, öngörüyü, medeniyeti, adaleti, sevgiyi, şükrü, kısacası düşünce ve hislere dair her şeyi aktif olarak tekeline alma çabası sence de biraz garip değil mi? Başka kim yapıyor bunu? Ve ek çabanın sebebinin insan doğasının anlaşıldığı modern dünyada bu kavramları elinden kaçırma korkusundan başka açıklaması var mı? 

 

tarihinde bayşapka tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
15 saat önce, Nuri Kara yazdı:

İyide bu beyinle alakalı, yani yürümenle aynı şey.

 

 

Maddeden tamamen bağımsız olmasa da maddeyi aşan bir şey bu.

Düşünsene ne ışık var, ne göz ama görüyorsun. Ne ses  var ne lisan rüyada ama konuşuyor ve işitiyorsun.

Buradan şunu söyleyebiliriz. Gerçekte gören göz değil. İşiten kulak değil. Güzellik hissi maddeye bağlı bir şey değil. Bütün bunları deneyimleyen Ruh. Ruh gözün penceresinden görüyor, kulağın penceresinden işitiyor. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
19 saat önce, bayşapka yazdı:

 

Almış ya da almamış görüş farklılığı olabilir. Hayata bakış açısı çok farklı olabilir. Bunu burada yazıyla çözümlemek kolay değil. 

 

Fakat: Dinin anlamı, aklı, öngörüyü, medeniyeti, adaleti, sevgiyi, şükrü, kısacası düşünce ve hislere dair her şeyi aktif olarak tekeline alma çabası sence de biraz garip değil mi? Başka kim yapıyor bunu? Ve ek çabanın sebebinin insan doğasının anlaşıldığı modern dünyada bu kavramları elinden kaçırma korkusundan başka açıklaması var mı? 

 

Yaygın kanının aksine din insanlarla ilişkilere; yemeye içmeye; kanuna, devlete... müdahale eder. Adil olmadığın zaman Allah'ın gazabına uğrarsın, insanların çoğunun yaşadığı şey saçmalık, namaz tesbih sonra ben müslümanım, pabucumun müslümanısın, tekeline almaya çalıştığını söylemek yerine fikir sunduğunu düşünüyorum. Ek çabadan kastını tam anlamadım ama 1400 yıl önceki topluma sunulan çarelerin çoğu önemini yitirdi. Yani tekeline alamaz ama birçok konuda fikir sunabilir.

 

 

9 saat önce, Yeni Üye yazdı:

 

Maddeden tamamen bağımsız olmasa da maddeyi aşan bir şey bu.

Düşünsene ne ışık var, ne göz ama görüyorsun. Ne ses  var ne lisan rüyada ama konuşuyor ve işitiyorsun.

Buradan şunu söyleyebiliriz. Gerçekte gören göz değil. İşiten kulak değil. Güzellik hissi maddeye bağlı bir şey değil. Bütün bunları deneyimleyen Ruh. Ruh gözün penceresinden görüyor, kulağın penceresinden işitiyor. 

Hayel etmek diyoruz biz buna, doğuştan bir kör hiçbir koşulda senin gördüklerini göremez, rüya için bile bir önbilgi lazımdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Din insanlığın varlığı derecesinde lüzumlu... İnsanı insan yapan imandır..Çünkü, insan yıldızları zerreler kadar kolay idare eden ve kendini anne rahminde bir nutfeden yaratıp, maddi manevi duygularla donatan ve doğduğu anda en muhtaç olduğu bir gıdayı ikram eden ve hayatını devam ettiren ve kainatı hadsiz muntazam sanat eserleriyle dolduran kişiyi tanımak ve ona mukabele etmek ister.. 

 

İkincisi, dinsizlik bir insanın başına gelebilecek en büyük felakettir.. Çünkü, insan bu dünyada muhterem ve Mükerrem bir misafir ve vazifedar bir yolcu iken,  imanını kaybettiği için bu dünya onun nazarında hem kendini hem bütün sevdiklerini asıp yok edecek bir idamhaneye dönüşüyor.. Elbette böyle birinin insan olarak kalması imkansızdır. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...