Jump to content

ÇAĞDAŞ BİR TOPLUMDA DİNLERİN YERİ


Recommended Posts

ÇAGDAS BİR TOPLUMDA DİNLERE YER OLMAMALIDIR.

Amerika'da herkesin bir dini olması gerektiği şeklinde yerleşmiş bir inanç vardır. O dinin ne olduğu önemli değildir. Önemli olan bütün insanların bir dine inanması ve dindar olmasıdır. Ateistlere empati duyulmamasının ve her fırsatta onların aşağılanmasının nedeni budur. İlginç olarak bu inancın temeli ABD Anayasasıdır. Bütün inançların kutsal ve saygın olduğu ve özgür olarak pratik edilecekleri, bir yasa olarak anayasaya girmiştir. Meclis dinsel inançları yasaklayacak, değiştirecek, modifiye edecek yasalar çıkaramaz. İnanç özgürlügü sonsuzdur.

Ülkemizde de inançlar Anayasamız tarafından korunmuştur. İsteyen istediği dinsel inanca sahip olabilir. Tabii o inanç İslam olduğu süre sorun yoktur. Sorun TC vatandaşları geleneksel İslam'dan farklı bir inanca sahip olunca, ya da inançsız olunca, ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde de herkesin bir dini olması gerektiği konusunda bir fikir birliği vardır. Hatta biz daha da ileri giderek, o dinin İslam olduğunu bile kabul etmişizdir. TC hükümetinin onayladığı din sayısı üçtür. Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam. Resmi olarak başka dinler ve ateizm yoktur. Budizm ve ateizm din ve dinsel alternatifler olarak kabul edilmezler. Diğer dinlerin adı bile geçmez. 


 

Herkesin bir dininin olması gereksinimi neden vardır? Neden dinsiz insan olamasın? Ülkemizde yalnız üç dini yasal ilan edip, diğerlerini ve ateizmi reddetmek Anayasamızla da bağdaşmamaktadır. Tabii bu genel eğilim, eylem düzeyine çıkmadığı süre, Anayasanın ihlal edilmesi soyut bir kavram olmaktan öteye gidemez ve söz konusu olamaz. Yine de ülkede esen hava açıkca dinci insanlar olduğumuzu göstermektedir. İslam hemen her sosyal kurumumuza penetre olmuştur. Devletimiz de dincidir, üniversitelerimiz de. Halkımız da dincidir, aydınlarımız ve profesörlerimiz de. Çogumuza göre genel olarak din, bizim örnekte ise İslam, hava ve su kadar gerekli, fizik yasaları kadar zorunlu, insan yaşamına anlam veren en büyük olgu ve nihai gerçeklerdir.

Dünyanın bazı ülkelerinde dinsiz yaşanır belki ama, ülkemizde dinsiz ve İslam'sız yaşanmaz.

Peki dünyada yaşayan milyarlarca dinsiz ve gayri müslim için ne düşünüyoruz? Onlar nasıl insanlardır? Çok mu değersizdirler? İnsanların dinsiz olmaya hakları yok mudur? Gösteriş için bile olsa herkesin mutlaka bir dini mi olmalıdır? Kimse dinle yaşayanların yüzde kaçının dini değil, din inancına sahip olma ilkesini yaşattıklarını sorgulamaz. Oysa bu eğilim sorgulanmalıdır. Bu sorgulanmadığı süre dinlerin insan yaşamına yaptığı müdahalelerden kurtulmak ve insan onur ve gururunu kaybetmeden yaşamak mümkün olmayabilir. Aslında bu sorunu yakından incelerseniz görürsünüz ki 7 milyar insanın büyük çoğunluğu için dinin yaşamlarında önemli diyebileceğimiz  bir yeri yoktur. Buna rağmen dinsizlik hoş görülmez, tolere edilmez, kabul edilmez. Dinlerini bile bilmeyen ve kendi yaşamlarına uygulamayan sözde dindarlar için ateizm bir tür ahlaksızlık olması sadece aptalca bir ironiden başka birşey değildir. Din hipokrasisinden daha büyük bir hipokrasi biliyor musunuz?

Ben bilmiyorum.

Çagdas toplumlarda dinlere yer olmamalıdır. Ama dinler hala toplumlara yön vermeye devam etmektedirler.  Ne kadar ileri bir uygarlığa ulaşırlarsa ulaşsınlar çagdas toplumlar hala din denen ilkellikten kendilerini henüz kurtaramamışlardır. Bunun mantıklı bir açıklaması olmalıdır. 

Bütün bunları isyanla haykırdıktan sonra hepinize soruyorum......


 

Ateistlerin çogunlukta olduğu ülkeler dinsiz midirler?

Dinsiz insan toplumu olur mu?

Dinsiz, biri kadın biri erkek, iki insan bir araya gelip bir aile kurabilir mi?

Ateistler dinsiz midirler?

Din nedir?

Dini yalnız Allah'ın veya Tanrı'nın veya Yahova'nın emirleri olarak düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz....

Evet, onlar da dindirler ama, şamanizm de dindir, putperestlik de dindir, ataya tapmak da dindir... 

Dini, bireylerin bazı değerlerini ödün vermeden savunduğu ve inandığı ortak bir payda olarak kabul edersek, ateistlerin de dindar sayılmaması için bir neden olmamalıdır.

Toplumun paylaştığı bazı ilkeler zamanla somutlaşıp, ritüellerle zenginleştirildikten sonra dinleşirler.

Bazı kabileler yakın zamanlara kadar ölülerini ritüelistik bir törenle yerlerdi. Bu da bir dindir.

Bir inançlar silsilesi olan din, toplumun paylaştığı diğer değerlerden Tanrı kavramına sahip olması ile ayrılır. 

Çinliler ateist ama dindar bir toplum oluştururlar. Bunda bir çeliski var gibi duruyor ama, çeliski yoktur. Çinlilerin dini, gelenekleridir. Ayrıca son derece batıl itikatlıdır Çinliler ve bazıları atalarına tapar.

Budistleri de aynı kategoride inceleyebiliriz. Dindar ateistlerdir Budistler... 

Bu durumda ateist insan toplumları vardır ama, dinsiz insan toplumları yoktur diyebiliriz. Bu tümceden de ateist de olsalar bütün insanların bir dini olduğu sonuçu çıkmaktadır.

 

Ateizm de bir din midir?

Değildir, çünkü ateizm belli ilkeleri paylaşarak kurumlaştırılan bir değerler silsilesi değildir.

Reddedilen Tanrı inancı ritüelistik törenlerle kutlanmaz.

Ama ateistler dindar olabilir. Bunun için bütün yapacakları toplumun kabul ettiği belli bazı değerleri paylaşmaktır.


 

Batı'da Hristiyan kökenli ateistler dindar mıdırlar?

Elbette. Bunu birçok kereler kanıtlamışlardır.

İnsanlar Hristiyan ateist de olabilirler, Müslüman ve Yahudi ateist de...

Normalde bu ilginç eğilim kendini manifest etmez. Varlığı anlaşılmaz. Ama biri Hristiyan, diğeri Müslüman iki toplum arasında anlaşmazılık çıkar, savaş başlarsa, bu durum kendini açıkca belli edebilir.

İnsanların büyük çogunlugu dinlerini harfiyen uygulamazlar..

Çoğu kere uygulanan dinlerden yansıyıp, günlük yaşama taşan yalnız bir takım ritüeller, gelenek ve görenekler, sözler ve sözcüklerdir.

Yüzde 85'i ateist olan İsveçlilerin dini nedir?

İsveçlileri bir arada tutan değerler ne ise, onların da dini odur.

Gelenek ve görenekleri, Hristiyanlıktan kalan tören ve ritüelleri, aralarında kurdukları sosyal ilişkilerdir.

Bu arada dilleri de onları birleştiren önemli ortak paydalardan biridir.

Mevcut dinlerin hepsi başka dinlerden evrimleşmişlerdir.

Onlar da başka dinlere evrileceklerdir..

Bu süreç  aksamadan sürüp gidecektir..

Tabii bu arada din kavramı tümüyle değişebilecek ve yeni sosyal kurumlara farklılaşabilecektir.

Batı'da bu süreç çoktan başlamıştır.

İslam ülkelerinde bu konuda henüz bir değişikliğin başladığına dair işaretler pek yoktur.

Bu devinimlerde ateistlerin yeri, rolü ve önemi nedir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

YALANLARIN EN BÜYÜGÜ. DİN YALANI….

İnsan evrende gözlemlediği muhteşem güzellik ve görkem karşisında duyduğu şaşkınlığı gizlememelidir. Çünkü o zaman merakını, üstün zekasını ve entellektüalitesini de baskı altına alıyor demektir. İnsanın o güne kadar karşılaşmadığı ilginç ve olağanüstü olgular karşısında duyduğu şaşkınlık, üstün akılsal yeteneklerinin en kesin delili, ögrenmek güdüsünün ilk ve en önemli gereksinimidir.  İlginç gözlemler karşısında duyulan “şaşkınlık” onların doğasını araştırmayı stimüle eden bir duygudur. Ögrenerek o duygunun tatmin edilmesine çalışılır ama, çoğu kere bu mümkün değildir. Çünkü insan ögrenmek istediği hemen hiç bir şeyle ilgili sırları kelimenin tam anlmı ile çözebilmiş değildir. İnsanda merakı tatmin ettiği ileri sürülen ve evrendeki gizemi çözmüs görünen her iddia, entellektüaliteye kaba bir müdahaleden başka bir şey değildir. Bu yaklaşımlar gerçekleri yansıtmaz. Hiç bir şey tam olarak ögrenilememistir. Bu düş kırıcı gerçeklere rağmen ilerleme ve keşifler yapılır. Yaşamın kalitesi artırılır.

İnsan aklı çesitli şekillerde düşünür ve değişik yöntemler kullanarak içinde yaşadığı çevreyi tanımaya çalışır. Herşeyden önce çok iyi gelişmiş bir zekası vardır. Mantık ve felsefeyi kullanır. Analitik (ayıcırı) ve sentetik (birleştirici), deductive (tümdengelimli) ve inductive (tümevarımsal) yöntemlere baş vurur. Kendi deneyimlerinden yararlanır. İnsan aklı tatmin olmaz. Ögrendikleri ile yetinmez. Ögrendiklerinden kuşkulanır. Daha çok ögrenmek, mükemmelliğe erişmek ister. Amacı nihai gerçeğe faik olmaktır.  

İste bu son değindiğim nitelik insanın en zayıf tarafıdır. Çünkü aradığı gerçeğe faik olduğu an, merakını yitirecektir. Aradığını bulduğu an, entellektüalitesinin sonuna da ulaşmış olacaktır. Artık daha fazla aramak ve ögrenmek istemeyecek, ögrendikleri ile yetinecektir. 

Oysa  tek bir gerçek yoktur. Gerçekler vardır. Faik olmak bir tür illüzyondur. Yanılsamadır. İnsan hiç bir zaman doğaya üstün olamayacak, ona hükmedemeyecektir. İnsan evrende mevcut tek gerçeği bile çözebilecek niteliklere sahip bir yaratık değildir.  

Dinler insanların merakını tatmin eden ve onlara nihai gerçeği ögrendikleri duygusunu aşılayan, daha doğrusu telkin eden, sezgi yolu ile ögrenilen (intuitive), insan beyninde mevcut maneviyatla ilgili yöreleri işgal eden, parazitik sosyal kurumlardır. 

İnsan beyninin ürettiği soruların yanıtlarını tam olarak vermeye olanak yoktur. Bilim bu konuda henüz başarılı olamamıştır. İnsan beyni gözlemlediklerini anlamada ve doğru olarak değerlendirmede büyük güçlükler çekmektedir.   

Kanıt nedir?

Her kanıtın kabul etmek zorunda olduğu bir başlangıç noktası vardır. Bu başlangıç noktasının doğru olduğunu nasıl bilebiliriz?

Ayrıca bunlara dayanan çıkarsamaların doğru olduğundan nasıl emin olabiliriz? Her çıkarsama için bir delil istediğimiz an, sonsuz geçmişe gerilememiz gerekecektir.

İlerde kazanacağımız bilgileri üstüne yükleyeceğimiz başlangıç noktası ya kesin olarak doğru olmalıdır, ya da doğru olduğu kesin olarak bilinmiyorsa, başka türlü nitelendirilmesi mümkün olmamalıdır. 

Allah işte böyle bir başlangıç noktasıdır.

Dinler bu bağlamda çok farklı bir önem ve nitelik kazanmaktadırlar.

Dinlerde muhakeme deductive (tümdengelimli)dir.. Faik olan Allah gerçeğidir. Oysa bilimde muhakeme  (inductive) tümevarımsaldır.

Dinler kendilerini, bilim gibi, tekrar tekrar sorgulamazlar. Temel olanları dışında, her dinsel teoremin kendine göre bir kanıtı vardır ve sorun orada bitmiştir. Dinler tekrar o teoremlere geri dönmez ve onları yeniden kanıtlamaya teşebbüs etmezler.

Dinler, bilimden farklı olarak, ilgilendikleri konuları idealize ederler ve soyutlaştırırlar. Dinler sözde doğal olguları anlamaya yardım ederler ama, şimdiye dek bilimsel olarak da kabul edilebilr tek bir sorunu bile çözememislerdir. 

Dinler insan merakını ve ögrenmek güdüsünü tatmin ediyor görünerek insanları robotlaştıran sosyal kurumladır.

Müslüman’ların ilginç ve olağanüstü doğal fenomenler karşısında fazla şaşırmamalarının ve bazı fantazilere kolaylıkla inanmalarının nedeni budur. Çünkü onlar her şeyi Allah aracılığı ile  bilmekte, tanımakta ve ögrenmektedirler. Onların bilmesi gerek tek şey Allah’dır. Gerisinin önemi yoktur. Herşey mümkündür. Rüyalar ve hayaller gerçektir.   Onlar herşeyi yaratan ve bilen Allah’ın aracılığı ile doğaya faik halifelerdir… 


 

  

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...