Jump to content

Haydi Bir Benzerini Yazında Görelim?


Recommended Posts

  • İleti 361
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Kuran'ın bir benzeri yazılamaz"... Bu kadar salak bir iddia olamaz.. Neden demeyin... İnsana ait tümcelerin taklit edilemezliği iddiası resmen salaklıktır. Yazılan benim anlayacağım tümceler ise ve yazılanı anlyorsam taklit edememek gibi bir sorunum olmaz. Taklit edilemezlik kendi içinde tutarlılık taşımalıdır. Müslümanda bu tutarlılığı aramak hata, haydi taklit edinde görelim şeklindeki savlarla geleni ciddiye almak luzumsuzdur..

(Not: Nesimi Kuran Ayet'lerini taklit etti diye derisi yüzülerek öldürülmüştür.. Neden acaba?)

Taklit et o zmaan burda şu an hadi ...Edemezsen senden salak yok..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Nahiv âlimlari ile Arap dilinin diğer bütün dilbilimcileri, istisnasız bir şekilde Kur?ân-ı Kerim?i, nahvin ve Arap dilinin diğer bilimlerinin kaynağı olarak kabul etmişlerdir

Bu cümleden olarak; Sîbeveyh (ö.170/796), Zemahşerî (ö.538/1144), İbn Hişâm (ö.761/1360), İbn Mâlik (ö.672/1274), Ahfeş (ö.215/830), Kisâ?î (ö.189/805), Ferazdak (ö.110/728), Ferrâ? (ö.207/822), Halîl b. Ahmed el-Ferâhidî (ö.175/791) ve diğer pek çok meşhur nahivci ve dilbilimci, nahve veya dile ait herhangi bir kaideyi tespit ederken, mümkün olan her yerde, iddialarını desteklemek için delil olarak sadece şiir beyitlerini değil aynı zamanda Kur?ân âyetlerini de zikretmişlerdir. Arap gramerinin kurucuları olan bu insanlar için Kur?ân?ın, kendi çalışmalarında her zaman, en güvenilir kaynak olduğunu söylemek doğru olacaktır. Bu insanların Kur?ân?a verdikleri önemi takdir edebilmek için, onların eserlerine kısa bir göz atmayı gerekli kılmaktadır.

Evvela, Kur'ân'da gramer hatası aramak çok anlamsızdır. Kur?ân?ın bu konumu, Arap dili ve Edebiyatının en kabul görmüş sahipleri veya otoriteleri; nahivciler, lügatçiler vs. tarafından tamamen anlaşılmış ve takdir edilmiştir. Çünkü Kuran?ı Kerim Arap dilinin ve gramerinin bir bilim disiplini olarak oluşmasına da kaynaklık etmiştir. Dolayısıyla Kuran?ı Kerim?i, kendisinin kaynaklık ettiği bu disiplinlerin altında değerlendirmek ve onlara uygun olup olmadığını ölçmek makul değildir. Çünkü bizzat Kuran tarihsel önceliği nedeniyle Arap dilinin kullanım sınırlarının ve kuralarının anlaşılması için başvurulan kaynaktır.

Nahivcilerin çalışmalarında en temel kaynak materyal olan Kur?ân, nahivcilerin eserleri esas alınarak tenkit edilemez. Böyle bir şeyi yapmaya çalışmak, tamamen, astronomlar tarafından yazılan eserlere dayanarak kainatta hata bulmaya çalışmak gibidir.

Mantıkî olarak, eğer fizyolog ve astronomların çalışmalarında temel malzeme olan ?insan vücudu? ve ?kainat?ın konumu herkesçe kesin bir şekilde biliniyorsa, birilerinin çıkıp, bu fizyolog ve astronomların çalışmalarının doğruluğunu ve şümullü olmalarını tartışması daha uygun ve anlaşılabilir olacaktır. Aynı şekilde, derlenmiş Arap dilinin temel malzemesi olan Kur?ân?ın konumu kesin bir şekilde bilinirken, birilerinin, Kur?ân?da izah edilemez gibi görünen bir kullanım bulduğunda Kur?ân?ın güvenirliliğini tartışmaktan ziyade, nahivcilerin eserlerinin doğruluğunu ve şümullü olmalarını/Arap diline ait bütün kuralları kapsayıp kapsamadığını tartışması daha uygun olacaktır.

Bilindiği üzere Kur?ân, genellikle, klâsik, İslam-öncesi Araplarca; duruluğu, fesahatı ve belağatı açısından eşsiz bir edebiyat numûnesi olarak kabul edilmiştir. Bu yüzden daha sonraki insanlar tarafından da aynı şekilde kabul edilmek zorundadır.. Açık bir gerçektir ki, beliğ ve dilleriyle gurur duyan Araplar, Kur?ân vesilesiyle İslam?a girmeye başladılar. Hz Peygamber, nübüvvetinin ilk on üç yılı boyunca, sadece Kur?ân?ı insanlara sunmuştur. Ve hiç kimse Kur?ân?ın diline veya üslubuna itiraz etmemiştir. Aksine, Müslüman olmayı reddeden Araplar bile Kur?ân?ın dili ve üslubu hususunda hiç bir şey söylememişlerdir. Onlar, açık bir şekilde, Kur?ân?ın tesirini ve her gün yeni yeni insanların kalplerini kazandığını görüyor ve onun beşer kelamı olmadığını biliyorlardı? Fakat Kur?ân?ın ilahî olduğunu da kabul etmek istemiyorlardı. Bu durumda, Kur'ân?ın, Allah?ın vahyedilmiş kelamı olduğunu kabul etmemek için geçerli bir mazerete ihtiyaçları vardı. Bu şartlar altında bile onlar ?olanca hatipliklerine ve dildeki övünçlerine rağmen- Kur'ân-ı Kerîm?de tek bir hatanın bile varlığını gösterememişlerdir. Yapabildikleri tek şey ?onun ?sihir? ve ?büyü?den başka bir şey olmadığı? iddiasını ortaya atmak oldu.

Kur?an?da varolduğu iddia edilen gramer hatalarına bir örnek olarak sunulan Maide Suresi 69. âyette yer alan kelimenin farklı kullanımına yapılan itiraza gelince:

Cümlenin normal akışına göre, merfu/örteli/vavlı olarak kullanılan ?es-Sâbi?ûne? kelimesinin, mansup, üstünlü/yâlı olarak ?es-Sâbi?îne? şeklinde olması gerekirdi.

Nitekim, aynı kelime, diğer iki âyette, aynı gramer ortamında ?es-Sâbi?îne? şeklinde i?râb edilmiştir.

Mâide 69. âyette kelimenin ?es-Sâbi?ûne?, Bakara 62. ve Hacc 17. âyetlerinde ise ?es-Sâbi?îne? olarak yazıldığını müşahede ediyoruz. Son iki âyette ?es-Sâbi?ûne? kelimesi normal kurallar çerçevesinde i?râb edilmiştir. Çünkü cümlenin başında bulunan ?inne? lafzı ?nasb? adı verilen bir harekeleme şeklini gerekli kılar ve ?ya? da ?nasb alâmeti? dir. Fakat Mâide 69. âyette ?es-Sâbi?ûne??ye ?ref?? alameti olan vav verilmiştir. Bu sebeple burada kural dışı bir irab söz konusudur.

En meşhur ve muteber Arap dili nahivcileri ve gramerciler, Maide 69. âyeti de görmüş ve üzerinde kafa yormuşlardır. Arap dili uzmanlarına göre;

-Genel kaideden farklı olmasının adı "hata" değil, şazz/istisnadır.

-Kur?ân gibi önemli bir kitapta böylesine basit gramer hatalarının yapılamayacağı kesindir.

-Bu gibi inhiraflar/şazlar/istisnalar Arap dili ve gramerinin diğer kaynaklarında da vardır. Ve bunlara hata olarak bakılmaz.

-Nitekim Zemahşerî, Kur?ân tefsirinde, adı geçen âyetin hemen devamında İslam öncesi şairlerden birine ait bir beyti zikretmiştir. Beytin ?ennâ ve entum? kısmı, ?ennâ ve iyyâkum? şeklinde olmalıydı. Fakat biz burada genel kaideden bir inhirafın/istisnanın olduğunu görüyoruz. Bu beyit bu çeşit inhirafların ?Gramer Hatası? olarak adlandırılamayacağına yeterli bir delildir.

Buna benzer şâzların, en azından câhiliye dönemi şiirlerinde mevcut olduğunu ve bilindiğini doğrulamaktadır. Nitekim bu tür şâzlar, Arap dili ve edebiyatı hakkında bilgi sahibi hiç kimse tarafından hata olarak isimlendirilmemiş ve isimlendirilmemektedir.

-Bu ve benzeri ayetlerin farklı konumları, hemen bütün tefsirlerde söz konusu edilmiş ve farklı yorumlarla bunun bir gramer hatası olmadığı sonucuna varmışlardır.(misal olarak bk. Taberî, Razî, Kurtubî, Alusî, ilgili ayetlerin tefsiri).

- Muhammed Hamidullah?ın da işaret ettiği gibi, Kur?ân zaman zaman gramere uymayabilir. Bu durum Kur?ân?ın kendi dilini yine kendisinin oluşturmasından kaynaklanmaktadır.

-Ünlü dil bilgini Sîbeveyhi?nin ifade ettiği gibi, gramer Arapların konuşma dilindeki en işlek yapılardan oluşturulmuş hiyerarşik bir yapıdır. Kur?ân, şiir, darb-ı meseller, deyimler, kalıplaşmış ifâdeler, duâ ve bedduâ sîgaları belirlenmiş gramer kurallarına bire bir uymayabilir. Bu durum onların yanlış olduğu anlamına gelmez. Zira gramerin oluşturulmasında ana malzeme Arapların konuşma dilidir. Kelâm/konuşma dili merkez dildir. Diğerleri yan dili temsil eder.

- Kur?ân?daki gramere uymayan yapıları işte bu çerçevede görmek gerekir. Şiirlerde gramere uymayan yapılar nasıl gramatik açıdan hatalı kabul edilemiyor, bunlar ?zarûret? terimi ile; gramere uymayan mesel ve deyimler ?hüccet? terimi ile; hatta konuşma dilindeki galat-ı meşhûrlar yerleşik ifâdeler olduklarına bakılarak ?ihmâl? terimi ile makbûl sayılıyorsa, Kur?ân?daki gramere uymayan yapılar da ?sünnet? terimi ile makbûl sayılmıştır. Zira Kur?ân-ı Kerîm sadece edebî lehçeden beslenmez, onun dil yapısında eşit derecede olmasa da 64 Arap lehçesinin payı vardır. Hâlbuki gramer edebî lehçeye dayanılarak oluşturulmuş bir yapıdır.

Bu bir cevap değil sadece kıvırtma... Burada bahsi geçen hatalar diğer ayetlerde yoktur bu arada... Ama küçüklü büyüklü yüzden fazla hata vardır... Nerede mucize ?... Lafa bak Kur'an'da hata aranamazmış çünkü dil oradan çıkmışmış ne demekse... Adam bulmuş işte yüzlerce... Öyleyse niye aynı hata tüm ayetlerde yok?...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Zaten Kosovalının ve diğerinin yazdıkları duygusal mantıkla ortaya çıkmaktadır..

Benim tam olarak ne dediğimi bile anlayabilmiş değil...

Seci nin ne olduğunu bile bilmiyor..

Kuran hangi yönden taklit edilemez diye sordum?

Cevap YOK..

Bu taklit edilemezliği edebi yönden derler..

Ama hem cahiliye dönemi uyak ve seci bakımından, hem de günümüzde yazılan True Furkan Kuranın bu edebi özelliğini 2 ye katlar..

İçerik yönünden :

Kuran zaten içerin yönünden Tevratı taklit etmiştir..

Kurandan Tevrattan alınan bölümleri çıkartırsanız geriye:

Allahın lanetleri, yeminleri, cennette Huri peşkeşleri, cehennem korkutmaları, ganimet paylaşımı, Muhammed in karılarıyla olan ilişkilerinin düzeni, Müslümanların savaşması için dolduruluşa getirilişi gibi bölümler kalır..

Kosovalı bak başlıkta ne deniyor?

Taklit edilemez deniliyor..

Adam taklit ediyor hemde edebi olarak daha iyisini yazıyor..

Sende kalkıp bu taklittir diyorsun..

İddia ne taklit edilemez.. Yani hadi taklit ette görelim demek bu...

Gerçekleşen ne ?

Taklit edilirliği.

İtirazın ne?

Ama bu taklit!!!

Güldürme insanları..

Bizim tek anlamadığımız nokta ne biliyormusun? Diyelimki sen ve ben..

Çoğaltabiliriz bunu..

Bir kaosun ortasında anlaşılabilir bir resim görmeye çalışmakla uğraşırken,inanıyoruz..İnanmaya yada inanmamaya inanıyoruz bir fark varmı?

Hiç bir zaman birimiz altta birimiz üstte omayacağız bu devinim böyle gelmiş böyule gidecek ve bizler öleceğiz işte tek bilinir ve anlaşılır nokta bu..

Sonuçta başka keleytler ve başka Mohammedler geçecek işin başına ..

İşin kısası hiç bir zaman üstünlük yok..Ne kadar bilgi olursa olsun ne kadar inanç olursa olsun..KAOS oğlu KAOS..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Devam edeyim mi salak?

Bazıları gibi duruma göre 20 senede yumurtlayarak değil, akşama kadar yazar kitabı yarılarım..

Hayatında Kuranın kelime haznesini eline almamış bir insan yazarsa böyle yazar işte kim salak Kuranda neyin nerede kullanıldığüı gayet açıktır vezin önemlidir sern gibi başıboş şiir bile yazamayan iki cümleyi birbirine kafiyelemeyen bişr acizin yazdığına bak ne kadar komiksişn bunu bilerek akşama kadar tamamlarım diyorsun sor bakalım Mohammede true kuran ne kadar zamanda yazıldı taklit olduğu halde gerçi o buna inanmıyoru ama olsun ne kadar zamanda yazıldığını bir sor bakalım söylesin sana da bişeyler öğren

Bilgi birikimin yoksa bırask bu forumu..

Link to post
Sitelerde Paylaş

و فَرَسِي و اُذُنَيْهِ و رُمْحِي و نَصْلَيْهِ و سَيْفِي و غِرارَيْهِ ، لا يترك الرجل قاتل أبيه و هو ينطر اليه.

Atıma ve kulaklarına, mızrağıma ve sivri ucuna, kılıcıma ve keskin ucuna and olsun ki, adam dediğin babasının katilini sağ bırakmaz.

Bak buda al İlahtan..

1. Andolsun harıl harıl koşan (at)lara,

2. Tırnaklarıyla ateş çıkartanlara,

3 — Sabah sabah baskın yapanlara,

4 — Ve tozu dumana katanlara,

5 — Derken bir topluluğun ortasına dalanlara ki,

Link to post
Sitelerde Paylaş

و ما سُحِقـَتْ فيهِ المَقـَادِمُ و القـَمْلُ حَلـَفـْتُ بأنـْصـابِ الأقـَيْصِرِ جاهِداً

Ukaysır'ın kutlu taşlarına, başların ve bitlerin kazıldığı (hacıların tıraş olduğu) yere andiçerim.(Tavîl)

أما و الذي يَـعْـلَـمُ الغَـيْـبَ غَـيـْـرَهُ و يُـحْــيـِي العِـظامَ الـبـِـيـضَ وَهْيَ رَمِـيـمُ

O.çürümüş bembeyaz olmuş kemikleri diriltecektir.Gaybı O’ndan başka kim bilir ki? (Tavîl)

Bak bu Tavil deden şair Cahiliye dönemi şairidir...

عن ظـَهْرِ غـَيْبٍ إذا ما سائلٌ سَألاَفـِيناَ و عَرًَفـَناَ آياتـِهِ الأولاو ظُلـْمَةً لم تـَدَعْ فـَتـْقـاً و لا خـَلـَلاَو عَزَلَ الماءَ عمًا كان قد شَغـَلاتـَحْتَ السماءِ سَواءً مِثـْلَ ما فعَلابينَ النهارِ و بينَ الليلِ قد فـَصَلاو كان آخـِرُها أنْ صَوًَرَ الرَّجـُلاَ اسْمَعْ حديثا لِكـَيْ يوْماً تُحَدِّثـُهُأن كيف أبدَى إلهُ الخَلْقِ نِعْمَتـَهُكانتْ رياحاً و ماءً ذا عُرانـِيَةٍفأمَرَ الظـُلـْمَةَ السًَوْداءَ فانكـَشَفـَتْو بَسَطَ الأرضَ بَسْطاً ثم قدًَرَها و جعلَ الشمسَ مصِيراً لا خـَفاءَ بهِقضى لِسِتًَةِ أيًَامٍ خـَلائِقـُهُ

Bir gün bir sorgulayıcı seni sorguladığında takılmadan cevap verebilmen için sözümü can kulağıyla dinle.

Yaratıkların Rabbi! Bize olan nimetlerini nasıl tanıttıysa, ilk mucizelerini de öyle sergiledi?

Öyle ki evren (başlangıçta) herhangi bir boşluk ve çatlak olmaksızın karanlık, su ve rüzgar görünümünde bir okyanus halindeydi.

Böylece(Yüce yaratıcı) zifiri karanlığa emir verdi, o da hemen çözüldü; suyu da bulunduğu yerden çözüverdi.(Basît)

Yeryüzünü yaydıkça yaydı, sonra gökyüzünün altına tasarladığı gibi onu gerektiği şekilde dizayn etti.

Güneşi şaşmayacak şekilde yörüngesine oturttuğu gibi gece ve gündüzü de birbirinden ayırdı.

Mahlukatı altı günde yarattı; bu yaratılış sonunda insana (bilinen) şeklini verdi

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam önceden yazılan şiirlere baklılırsa kimin kimi taklit ettiği ortada..

Baksanıza Daha Muhammed ortada yokken Kuran inmeden önce taklit edilmiş :)

Kuran taklit bir kitaptır..

% 60 ı tevrattan..

Geri kalanı Cahil Araplardan...

Karı kız ve ganimetle ilgili bölümüde Muhammedden...

Link to post
Sitelerde Paylaş
oguz Suresi Ayet-2 "Uçkurunun peşinde koşmuş sahtekara değil, doğruya inan."

Burda hitap nasıl çözülmüş gördünüzmü hitaptan sonraki kelam manyak süper olmuş tam bir peygambersin oğuz manyak bişey bu..

Ama peygamber olman keriz olmanı değiştirmez attım oltayı yuttun balinayı

Burda herkes Ateist olsun teist olsun Kuarn tersi bir kitap yazabilmek yılllarını alır insanın..Ve o yıllar ne ile geçer biliyor usun Kuranı incelemekle sonra bir kaç ayda belki yazabilir IQ su 180 olan biri ( hoş mümkün değil ya neyyyyse)

Sen 20 IQ nla bir iki şey saçmalamışsın yazdım diye geçiniyorsun sun bakalım bunu literatüre müseylim kadar bile gülmezler sana :P

Hatta müseylimde güler :lol:

Komiksin

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gerçek Furkan'ın yanında, bir de şu sitede Kur'an kafiyeleriyle, edebi yönleriyle..vs son derece mükemmel bir şekilde taklit edilmiş:

http://www.suralikeit.com/

Bir de Muhammed'in zaten günlük yaşamda Arapça'ya olan hakimiyeti iyi bilinirdi, Muhammed çeşitli hadislerde "Benim kadar iyi arapça bilen yoktur" demiştir bunun nedeni de küçük yaşlardan itibaren iyi bir şair olmak için çeşitli "eğitimler" almış olması ve çabalamasıdır, o devirde Arapçayı iyi kullanmak ve kafiyeli şiirler yazmak da son derece "önemli" görülen olgulardandı ve "modaydı" denilebilir, çeşitli yarışmalar yapılırdı şiirler yazılırdı Muhammed de işte böyle bir kültürde yetişmişti dolayısıyla Kur'an gibi bir eseri birikimiyle yazması son derece normaldir, ama yazdığı kitap asla ama asla taklit edilemez değildir, defalarca edilmiştir.

tarihinde Anthemoessa tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...