Jump to content

Atatürk düşmanlarının yaymaya çalıştıkları yalanlar!..


Recommended Posts

2 dakika önce, bilgivehis yazdı:

 

Seni övdük yaranamadık.

Böyle kumaş falan ayaklarına geçip de kışkırtma yollarına başvurma, bunu troller yapar, yoksa sen trol musun?

Tayyipçi olmayabilirsin, tayyiple aynı görüşe sahipsin, ne değişir.

Gerçi sen tayyipçi olacak kadar onursuz değilsindir, bağımsız bir aktrol olman zaten seni ilgilendirir.

Ha bir de bu Sevr anlaşması zaten günümüzde uygulanıyor, Lozan'dan şikayet etmene gerek kalmadı.

İroni yapmayı bile beceremiyorsun be arkadaş.Meseleye benim aktroll olmam gibi asılsız iddialarinla kışkırtma ve bilgiden yoksun bir sataşma pozisyonuna getirmeni anliyorum.Ama bu ucuzluga gelmem ben.Benim Sevr i övdüğümü düşünerek Lozan Sevr üzerinden anlamsiz laf sokma cabalarinida acizligine veriyorum.Okudugunu idrak etmekten acizsin.Yapacak bir şey yok bu konuda.

tarihinde Yaratici tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Yaratici yazdı:

lozanda Sevr den artı elimizde kalanlarin Türkiye'nin geleceğinde ne gibi yararı olmuştur

Türkiye'nin mevcut şehirlerinden 45-50 tanesi. Mülki hukuk sistemi. Milletler Cemiyeti'nin atayacağı vali ile yönetilmemek. Adalet Bakanlığını kontrol edecek Avrupalı yargıçların gönderilmesi.  BAĞIMSIZLIK.  Daha bir ton şey sıralanabilir. Antlaşmalara sadece toprak gözüyle bakmakta son derece yanlış. Sana tavsiyem Sevr'in metnini bi oku, Lozan'da ki talepleri -özellikle Venizelos'un- bi oku sonra da antlaşmanın sonucunu bi oku. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
20 dakika önce, Leonidass yazdı:

Türkiye'nin mevcut şehirlerinden 45-50 tanesi. Mülki hukuk sistemi. Milletler Cemiyeti'nin atayacağı vali ile yönetilmemek. Adalet Bakanlığını kontrol edecek Avrupalı yargıçların gönderilmesi.  BAĞIMSIZLIK.  Daha bir ton şey sıralanabilir. Antlaşmalara sadece toprak gözüyle bakmakta son derece yanlış. Sana tavsiyem Sevr'in metnini bi oku, Lozan'da ki talepleri -özellikle Venizelos'un- bi oku sonra da antlaşmanın sonucunu bi oku. 

Hangi venizelos balkanlarda oluk oluk türk kanı akıtıp Mustafa Kemal in şerefine bola tertip edip,İsmet İnönü nün iskelede karşılayarak karısı venizelos un kolunda giderken İsmet in 5 metre geriden onları takip ettiği ve tertip edilen balo da Mustafa Kemal in manevi kızıyla dans etme şerefine nail olan venizelos mu ? ? Çok tuhaf geldi yazarken bile

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu yazıları okuyan diğer forum katılımcılarından özür diliyorum. Böyle bir uslup kullanmak forum kurallarına aykırı, ama bazen bir takım kişiler için bu tür uslup kullanmak gerekiyor. Çünkü böylesi şerefsizlerle insan neyi tartışabilir ki? Şerefsizin elinde belge yok, kanıt yok, ha babam üfürüyor... Üfürükleri de bir yerlerden bulmuş, gerçek gibi sallıyor.  Eskiden bu tür ibnelere sabaha kadar cevap yazardım, ama artık cevap değil direk hak ettiklerini yazıyorum. O yazıları okuyanlardan tekrar özür diliyorum...  

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, Yaratici yazdı:

Hangi venizelos balkanlarda oluk oluk türk kanı akıtıp Mustafa Kemal in şerefine bola tertip edip,İsmet İnönü nün iskelede karşılayarak karısı venizelos un kolunda giderken İsmet in 5 metre geriden onları takip ettiği ve tertip edilen balo da Mustafa Kemal in manevi kızıyla dans etme şerefine nail olan venizelos mu ? ? Çok tuhaf geldi yazarken bile

Burada buna takılman garip ama Venizelos için iyi bir şey demişim gibi anlaman daha da garip :) 

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 hours ago, Yaratici said:

Sen zeki birisin ama burdaki perspektifin yetersiz güzel kardeşim.Osmanli'nin savaşı kaybettiğini ve masada elinin güçsüz olduğunu zaten reddeden tarih biliyorum demesin.Zaten nokta atışı da o Lozan Sevr e göre daha mı iyi bir antlaşma tabiki sevri kötü bir anlaşma olarak kabu edersek kötünün iyisi bir anlaşma.Ama asla iyi bir anlaşma değil.Mesele de o zaten kardeşim Avrupa'ya yardakcilik yapacak cumhuriyetçi tayfaya bir kaç iltimas geçilmiştir.Turkiye cumhuriyet i 100 sonra lozani aşmaya calisiyor hala,lozanda Sevr den artı elimizde kalanlarin Türkiye'nin geleceğinde ne gibi yararı olmuştur bana onu söyle.Doguda petrolden hakkimiz olan bölgeleri alamadiysak Sevr in Lozandan farkı ne kaldı.Kaldi ki Sevr anlaşması yapılırken Antep Urfa İzmir vs. iki anlaşmada konu olan şehirlerin işgal altında olduğunu unutmamak gerekir.Lozan imzalandiginda ise Antep Maraş Urfa gibi söz konusu şehirler işgali ordusuz geri kazanmış, Kurtuluş Savaşı'nın sonucuda Yunanlıların aleyhine olunca batıda Yunan devletinin eline geçecek şehirlerde avantajını kaybeymistir Yunanlar doğuda ise Fransız isgalinde olup Ermeni devleti kurulmasını kararlastirdiklari yerleri de Osmanlı'nın kontrolüne girmiştir.Yani işgal altında iken yapılan anlaşma ile işgalden kurtarildiktan sonraki anlasmalarin arasındaki farkı zafer varsaymak çok absürt bir durum.Amac Osmanlı yi işgal etmek degildi parçalamak ve verdikleri destekle sözde bağımsızlık kazanan ülkelerin somurulmesi Türkleri hakimiyetinde yani çoğunlukta olduğu Anadolu'da da yeni bir Türk devleti kurup kendi kafa yapılarına uyan batililastirilip İslamiyetten uzaklaşmış bir vaşak  Türk devleti kurmaktı.Tarihi gelişmeler ve ikili ilişkiler bunu gösteriyor.Gormek isteyene tabi

 

Biraz gerçekçi olmak gerek. 
Yeni Dünya Savaşından çıkmışız. Yenik olarak çıkmışız! Moralımız düşük. Saray bile karşı tarafta yerini almış, destek değil köstek oluyor. Elimizde ne asker var ne silah. Sayısal olarak düşman hemen hemen iki katımız. Uçak, Tank vs yok. Top mermilerini kağnılarla taşıyoruz. Düşman nerdeyse Ankaraya kadar ilerlemiş ve "herşey veya hiçbirşey" diyerek büyük Taaruza çıkarak Anavatanı kurtarmışız.
Bundan sonra yeni hedef belirleyip Musula felan gitmeye çalışmak hayalperestlik olurdu. Enver Paşanın sonu gibi olurdu.
Toprak olarak elde ettiklerimizi tutmak, kapitulasyonlardan kurtulmak ve bağımsızlığımızı kazanmak önceliğimizdi. Çat pat tüfeklerle, kağnılarla bir yere saldıracak gücümüz yoktu. Aslında düşman devletleri de 1. dünya savaşından yorgun düşmüştü ve onların da yeni bir savaşa niyetleri yoktu. Bu Türkiyenin şansıydı ve bu yüzden masada bayağı başarılı olduk.


Sevre kıyas toprak, boğazların kontrolünü, bağımsızlığımızı kazandık. Atatürk, 100-150 yıldır Batıya karşı galip gelen ilk müslümandı. Saygı kazandık.
Bu yüzden tabii ki Lozan Sevr ile kıyaslanacak! 


100 yıl sonra ortaya çıkıp "Lozandan daha iyisi yapılabilirdi" demek boş lakırdıdan başka bir şey değil.


Birincisi- Padişahınız neden yapmadı? Neden gitti ağır silahları yasaklayan, sadece 10.000-15.000 askere izin veren antlaşmayı imzalattı. Ha unuttum (burası çok önemli ;), bunun yanında özel, sarayı korumak için belli sayıda askerlere/korumalara da izin veriyorlardı. Atatürkten daha iyisini yapabilecektiniz de niye yapmadınız?


İkincisi- Natonun dördüncü büyük ordusuna sahip, her türlü tanka, uçağa sahip zat Şamda namaz kılacağım diye yola çıktı ve ne oldu gördük. Elinin altında o kadar askerler, roketler, ağır silahlar var ve gitti bir kaç kilometre sonra durdurdular. Şimdi bir ABDnin kucağına oturuyor, bir Putinin. Fırıldak oldu. 
8-9 sene savaşmış, savaş yorgunu insanlara "iyi yapamadınız" demek kolay. Türkiyeye "en güçlü" dönemini yaşatan, "dünya liderimiz"in askeri alanda veya diplomaside ne gibi bir başarısı var?
ABDnin karşısında süklüm püklüm duruyor dediğiniz Ecevit bile ambargo felan dinlemedi gitti Kıbrısa asker çıkarttı.
Lafla peynir gemisi yürümüyormuş


Bir de " hedef batılaştırmak ve islamdan uzaklaştırmak" demişsin.
Osmanlıdan Türkiyeye, çağının ilerisinde iki büyük lider çıkmıştır. Biri Fatih diğeri Atatürk, ikisi de yüzünü batıya dönmüştür...
Ama önce şunu söyliyeyim. Hristiyan dünyası ortaçağda debelenirken, din adına düşünürleri öldürürken, cadıları avlarken islam dünyası hristiyanlara kıyas daha özgürdü, daha kolay, daha iyi bilim yapabiliyorlardı. Zamanla hristiyanlar islam dünyasından öğrendiler, üzerine kendileri de bir şeyler koydular ve öne geçtiler. Burda önemli faktörlerden biri de dini geldiği yere, kilisiye geri göndermek, siyasetten çıkartmakt oldu. 
Osmanlı ise tam tersine Fatihten sonra dini saraya soktukça geriledi.


Atatürk bu batılaşmayı diğer devletler istedi diye değil, bu karanlığa gidişi durdurmak için kendi isteğiyle yaptı. Dini, devletten, siyasetten çıkarttı. Batı ise tam tersine hilafetin kalmasını, padişahlığın devam etmesini istiyordu. Sevrde bunlara hiç dokunmadılar. Batının isteği, Türkiyenin batılaşması değil doğulu kalması idi, bu yüzden Atatürke karşı savaştılar ama Sarayla çabucak bir antlaşma imzaladılar 150 yıldır sömürdükleri padişahlığı değiştirmek için hiç bir nedenleri yoktu.


Sanırım sen müslümansın. Benim bu konuda yazdıklarımı anlayacağını ve kabulleneceğini sanmıyorum.
Sana kısaca şöyle şöyle anlatayım. Muhammedin hayatını öğrenerek teknoloji geliştiremezsin. Evrime yalan dersen evrim teorisiyle üretilen ilaçları geliştiremezsin ve yapamazsın! 

Sömürülmeye mecbur kalırsın.


Dünyada, Üst sınıf yaşar, Orta sınıf şikayet eder, Alt sınıf şükreder.
Bu yüzden dinler sana şükretmeyi öğretir.
İyi günler

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

iste böyleee,

                     Osmanli,anasi GAGUR,karisi  GAGUR ,keendisiyse  OGLANCIYDI.Dinle imanla isi yoktu,Fatih her cumartesi kiliseye giderdi.Varmi Hacca giden bir padusahu möhterem,yok.Su anda Fatih kiminle yanyana yatiyor biliyormusunuz?Bizans imparatoruyla yanyana yatiyor.Fatih ben doguroma imparatoruyum demistir.------------------------------------------------------------------Fatihin hanimi kendi adina bir kilise yapilmasini ister istanbula.Fatih veziri cagirir hemen hanimimin adina bir kilise yapin der.Vezir,delirdinmi padisahim,biz haniminin adina istanbula kilisee yaparsak ertesi günü bizi bu halk paramparca eder deyince.O Zaman istanbula degilde girite yapin der.Vezirde bak oraya olabilir der.

                   Gelelim osmanlinin OGLANCILIGINA.Osmanli OGLANCILIGI Perslerdeen,Perslerde oglanciligi araplardan ögrenmistir.Bir doktorrla tanismistim.Suudu arabistandaki Amarikalilara 8 yil doktorluk yappmis.Ne demisti biliyormusunuz?Araplarin % 20 si oglandir.

                   

 
 
 
19 OCAK 2020 PAZAR | Mobil Uygulamalar
 
 
logo
 
  •  
 

Kim bu oğlancı padişahlar

"Okuyun! Büyük Atatürk'ün Osmanlı sisteminden neden nefret ettiğini daha iyi anlayacaksınız."

 
kim-bu-oglanci-padisahlar-0712161200_m2.jpg?v=1525891682
 
 

847 Shares
facebook.svg 384
twitter.svg 405
whatsapp.svg
messenger.svg
linkedin.svg
sharethis.svg
 

 

07.12.2016 14:45 Karakter boyutu : font_02.gif font_04.gif

 

Gazeteci yazar Rıza Zelyut'un yeni araştırma kitabı "Osmanlı'da Oğlancılık" Kaynak Yayınları'ndan çıktı.

Zelyut, pek çoğu sümen altı edilen belge ve edebi eser ışığında Osmanlı toplumunu ve saray yaşantısını inceliyor ve kitabının önsözüne çalışması için şunu ekliyor: "Okuyun! Büyük Atatürk'ün Osmanlı sisteminden neden nefret ettiğini daha iyi anlayacaksınız."

Rıza Zelyut, kitabının "Padişahların Oğlancılığı" başlıklı bölümünde kimi padişahların şiirleri ve dönemin yazarlarının hatıratıyla oğlancı padişahların isimlerini açıklıyor... 

İşte Rıza Zelyut'un  "Osmanlı'da Oğlancılık" kitabından ilgili bölümler:

"Osmanlı padişahları, kendilerinin Bizans ve Acem imparatorlarıyla eş değerde olduklarını göstermek için, devlet protokolünü bu iki uygarlığın değerlerine dayamayı bir meziyet olarak görmüşlerdir. Elbette ki İran kökenli teşrifatın altında Arap imparatorluk geleneğinin etkisi de bulunmaktadır. Önceki dönemde bölgelerine hükmeden imparatorlardan hiç de geri olmadıklarını göstermek Osmanoğulları için itici bir güç olmuştur. Bu yüzden, eski saraylarda yer alan oğlancılığı da hiç düşünmeden içselleştirmişlerdir. Bu işin temelinin Yıldırım Bayezid zamanında atıldığı söylenmektedir. Vezir Çandarlı Ali Paşa'nın mahbub oğlanları, içoğlanı biçiminde saraya soktuğu, bu işe padişahı da alıştırdığı suçlaması hemen hemen bütün Osmanlı vakayinamelerinde yer alır. Manzum Tevârih-i Âl-i Osman'daki şu anlatım, devletin dönüştürülmesine ilişkin ilginç ipuçları vermektedir:

"Heman ki (ne zaman ki) Kara Halil oğlu Ali Paşa vezir oldu, fısk ü fücur (eğlence ve zina) ziyade oldu. Mahbub oğlanları yanına aldı, adını içoğlanı kodu. (…) İç oğlanına itten beter rağbet ederlerdi. İçoğlanına rağbet etmek Ali Paşa'dan kaldı. Heman Ali Paşa vezir oldu, onun zamanında danişmentler (din âlimleri) çoğaldı, begler kapısına geldiler. Her biri bir begin yanına geldiler. Her biri onlara yarayalım deyü tabiatlarına münasip cevap verdiler. Allah buyruğun peygamber kavlin terk ettiler."

 

Bu kaynakta, danişmentlere (okumuş din adamlarına) dayalı yeni Osmanlı hukuk ve din anlayışının, Allah'ın buyruğunu ve Peygamber'in kavlini terk etmek olduğu söylenerek çok ağır bir eleştiri yapılıyor. Sözü edilen dönem halk devletinden kopup devşirme devletine geçişi gösteren dönemdir. Bizans, Fars ve Arap devletlerinin düzeyinde olduğunu, hatta onları aştığını göstermek için Osmanlı sultanları bu önerileri büyük bir iştahla kabul etmişlerdir. Bu yeni sistem, halk ahlakıyla çelişse de egemenlik gücünün kuvvetlendiğini göstermesi açısından saray tarafından kabullenilmiştir. Sorunu, 1387-1406 yılları arasında başvezirlik (veziriazam) yapan Ali Paşa'yla sınırlamak yanıltıcıdır. Bu süreçte içoğlanı sisteminin padişahlar tarafından kuvvetle benimsendiğini görüyoruz. Bu dönem ayrıca sarayın haremlik ve selamlık diye ikiye ayrıldığı, kadınların harem kısmına sürgün edilerek oğlanların kadın saltanatına ortak edildiği bir dönemdir.

(...) Oğlancılık, kurucu kitleler arasında bilinmemektedir. Bu bağlamda devleti kuran Odman Bey'in121 oğlancılıkla ilgisi yoktur. Gelenekten böyle bir şey taşınıp aktarılmamıştır. 

Yıldırım Bayezid'den sonraki kısa bir kargaşa (fetret) döneminden sonra Osmanlı sarayı oğlancılığı geliştirerek sürdürmüştür. Çok büyük bir komutan olan Padişah II. Murat, oğlancılığı protokol kitabı olarak devlet sistemine sokmuştur. Çok içmesiyle ünlü olan bu padişah iyi bir şairdir ve şiirleri onun hoşgörüsünü ve zevke düşkünlüğünü pek açık yansıtır.

Sehî Bey, Tezkire (Heşt Behişt) adlı eserinde Sultan II. Murat'tan bir beyit aktarır. Bu Sultan, o beyitte içki içerken rakkas yani oğlan oynattığını yazmıştır.

Onun oğlu Fatih Sultan Mehmet de içoğlanı kullanmıştır. İşte bu oğlanlardan saki olarak kullanılan birisine Veziriazam Şair Ahmet Paşa âşık olunca kıyamet kopmuştur. Sehi Bey, Tezkire'sinde Ahmed Paşa'yı anlatırken bu olaya da değinmiştir. (...)"

FATİH SULTAN MEHMET

"Büyük Sultan'ın (Fatih Sultan Mehmet) Avni mahlasıyla yazdığı şiirlerinde de güzel oğlanlara ilgi duyduğu görülmektedir. Birkaç örnekte bunu görebiliyoruz:

"Bir Güneş yüzlü melek gördüm ki âlem mahıdur
Ol kara sünbülleri âşıklarınun ahıdur"

(Yüzü öylesine Güneş [gibi parlak] bir melek gördüm ki, âlemin ışık saçan dolunayıdır. Onun sümbül gibi simsiyah saçları da âşıklarının ahlarıdır.)

"Karalar geymiş meh-i tâbân gibi ol serv-i naz
Mülk-i Efreng'ün meğer kim hüsn içinde şahıdur"

(Karalar giyinmiş bir dolunay gibi nazlı nazlı salınan o servi boylu [sevgili] tıpkı Frenk ülkesinin güzellikler içindeki padişahı gibidir.)

"Gamzesi öldürdügine lebleri canlar virür
Var ise ol ruh-bahşun din-i İsa rahıdur"

(O güzel sevgilinin hışımlı yan bakışının öldürdüğüne, dudakları can bağışlamaktadır. Galiba o ruh veren güzelin dini, Hz. İsa'nın yoludur.)

"Avniyâ kılma güman kim sana ram ola nigar
Sen Sitanbul şahısun ol (da) Kalata şahıdur"

(Ey Avni, gönül verdiğin o Hıristiyan güzelinin sana ram olacağını asla umma! Çünkü sen nihayetinde İstanbul'un şahısın, o ise güzellik ülkesinin başkenti olan ve içinde cennet gibi hurilerin dolaştığı Galata'nın padişahıdır.)

Yukarıdaki şiirde anlatılan sevgili, Galata'da yaşayan Hıristiyan bir oğlandır. Onun için dininden bile vazgeçmeye hazır olduğunu yazabilmiştir. Bu dinden geçmeyi bir mecaz olarak yorumlasak bile, anlatılanın kara donlu bir erkek olduğu açıktır. Çünkü Osmanlı ülkesindeki gayrimüslimler, sokakta kim oldukları anlaşılsın diye genelde siyah elbiseyle dolaşmak zorundaydılar.

"Akl ü fehmin din ü imanın nice zabt eylesün
Kâfir olur hey Müselmanlar o tersayı gören"

(Hey Müslümanlar! O Hıristiyan dilberini bu güzellik içerisinde görenler akıllarını, şuurlarını, din ve imanlarını nasıl korusunlar? Onu gören insanın neredeyse kâfir olası geliyor.)

"Kevser'i anmaz ol içdüğü mey-i nâbı içen
Mescide varmaz o varduğı kilisayı gören"

(O Hıristiyan güzelinin içtiği saf şarabı içenler, Kevser şarabını artık hatırlarına bile getirmezler, onun gittiği kiliseyi görenler, bir daha mescide ayaklarını basmazlar.)

II. BEYAZID

Fatih Sultan Mehmet'ten sonra tahta geçen oğlu II. Bayezid daha şehzadelik döneminde ayyaş ve ahlaksız olmakla suçlanmıştır. Onun içoğlanı, güzel Sırp çocuğu Mustafa tarihimizde Koca Mustafa Paşa olarak bilinmektedir.

II. Bayezid'in oğlu Selim (Yavuz), oğlancı şairleri korumuştur. En sert oğlancılık kitabının yazarı şair Gazalî, Yavuz döneminde işini sürdürmüştür. Daha da önemlisi, Yavuz Sultan Selim dönemin şeyhülislamı Kemalpaşazade'ye (İbn-i Kemal, 1468-1536), Rücûu'ş-Şeyh ilâ Sibâhü fi'l Kuvvet-i Ale'l-Bah adlı meşhur cinsellik kitabını (bahnameyi) yazdırtmıştır. Bu kitapta, oğlancılık ilişkileri de anlatılmaktadır. Sonraki yüzyıllarda bu kitabın farklı adlarda yapılan baskıları başka padişahlara da sunulmuştur. Bu durum, Yavuz Sultan Selim'in sarayda oğlancı ilişkileri devam ettirdiğini göstermektedir.

Osmanlı sultanları içinde Türklerden en fazla nefret eden Yavuz Sultan Selim, bu düşmanlık yüzünden şiirlerini Türkçe değil Farsça yazmıştır. Onun adına sonradan bazı kıtalar uydurulmuş olsa bile, Sehi Bey, Sultan Selim'den bir beyit bile Türkçe şiir kalmadığını yazmıştır:

"Gerçi cahil insanlar onlara (ona) Türkçe şiirler isnad ederler. Ama onlar asla Türkçe şiir söylememişlerdir. Bütün şiirleri Farsçadır."

Yazdığı bir gazelde sevgilisini kılıçlı bir güzel halinde, yani savaşçı bir oğlan gibi tasvir etmesi de şaşırtıcı değildir.

Bu dönem, oğlancılığın saraydan taşıp sokaklara egemen olduğu bir dönemdir. Aynı ilişkiler genişleyerek Kanuni Sultan Süleyman döneminde de sürmüştür. Oğlan satıcılığının (oğlan pezevenkliğinin) devlet memurları tarafından bile yapılır hale geldiği görülmektedir. Padişah Kanuni de şiirlerinde oğlancı bir ruh hali içinde olduğunu ortaya koymaktadır.

Onun binlerce şiiri içinden seçilerek kendi hattıyla (yazısıyla) yazılmış Muhibbi Divanı'nda bunun ipuçlarını görmekteyiz. Kanuni'nin yaşlılık döneminde, eski serbest şiirlerinden elenerek hazırlandığı anlaşılan bu Divan'da padişahın şarabı çok övdüğü ve içtiği dile getiriliyor. Bir gazeli şöyle başlıyor:

(...)

"İy Muhibbi içüben mest-i harabat olub
Topdolu eyleyelim nara ile afakı"

(Ey gönül öyle içelim ki meyhane sarhoşuna dönelim ve attığımız naralarla dört yanı çınlatalım.)

Böyle sarhoş olduğu ortamdaki güzel, mahbub diye anılan bir oğlandır. Bunu şu beyitleri açıkça göstermektedir:

"Ol Hıta mahbubı gör kim turresin çîn gösterir
Nokta-i hali ile gül üzre pür çîn gösterir
Deyr içinde zülfini zünnar edip ol muğbeçe
Bana sundukda kadeh üstünde haçın gösterir"

(O Hıta dilberleri kadar güzel olan hub [oğlan], güle benzeyen yanağındaki beniyle daha da çekicileşip alnına dökülen kıvırcık saçlarını [kâkülünü] bize gösterir. O meyhane oğlanı [saki] manastır keşişleri gibi saçını beline kuşak ederek bana kadeh sunduğunda sanki haçını göstermiş gibi olur.)

Birçok imgeyi ve sembolü iç içe geçiren Şair Muhibbi (Kanuni Sultan Süleyman), burada meyhaneci çırağı diye anlattığı bir Hıristiyan oğlana tutulduğunu dile getirmektedir. Bu oğlan, aslında Padişah'a sakilik yapan içoğlanından başkası değildir. (...)

IV. MURAT

Osmanoğullarının Yavuz Sultan Selim gibi gaddar sultanlarından birisi olan IV. Murat'la ilgili pek çok bilgiye sahibiz. IV. Murat hızlı bir oğlancıdır. (...)

O dönemde yaşayan ve Enderun'da yetiştirilmiş olan Ali Ufki de bu bilgiyi doğrulamaktadır:

"IV. Murat, Büyükoda'da içoğlanı olan Ermeni Musa'ya böyle âşık oldu ve ona öylesine tutuldu ki kimi zaman çıldıracak hale geliyordu. Ayrıca genç bir silahdar paşaya da (halk içine çıktığında padişahın kılıcını ve silahlarını taşıyan ve baş hadımağaların ardından sarayda neredeyse en üst mevkide bulunan içoğlanına) âşık oldu. Bu içoğlanı güzelliği uğruna Galatasaray kışlasından alınmış, önce Padişah'ın lütfuyla Hasoda'ya kabul edilmiş, çok kısa bir sürede de silahdar paşa olmuştu."

Ali Ufki Bey, kendi döneminin padişahı olan IV. Mehmet'in de Ermeni kökenli bir oğlana olan tutkusunu şu ifadelerle dile getirmiştir:

"Şu anda hüküm süren Padişah, Güloğlu adında İstanbullu genç bir oğlana âşıktır. Padişah'ın musiki içoğlanı olan bu kişi şimdi onun gözdesidir ve kendisine imparatorluğun en önde gelen mevkilerinden, neredeyse divan reisliğine denk kubbe veziri rütbesi verilmiştir."

Odatv.com

tarihinde tolonbey tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

iste böyleee,

                      Osmanlida törenlerde OGLANLARDA resmi gecitlerde vardilar.Fatihin oglanina VEZiR güzelligine dayanamaz bir siir yazar.Bunu duyan Fatih veire 3 gün katiksiz hapis verir.OSMANLININ  torunlari,atalarinizla iftihar edebilirsiniz.Fatihin öldügünü duyan YENi CERiLER istanbulu 3 gün boyunca TALAN ederler.Yeni padisahsa bunlari cagirip neden istanbulu 3 gün boyuna soydunuz bile dememistir.COHMU  COH Ünlü FATiHiMiZiN ordusuna.-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------Atatürk garilari sevip oglanlardan hoslanmadigindan OSMANLI gibi,ATATÜRK osmanlinin torunlarinca sevilmez,Osmanlinin isi gücü ülkelerin hem paralarini hemide garilarini soymakti yilda 600,000 cariya karadenizin kuzeyindeki ülkelerden 30,000 avrupadan.30,000 asyadan ,11,000 de Afrikadan erkek ve disi cariye girerdi osmanli ülkesine.Fatma Sultan kocasi pasanin oglanlarla olan yasamindan bikmis usanmisti usanmisti.Babasi padisaha baba beni bu adamin elinden alda istersen kapina köpek yxap diye yazdigi mektuplara yanit bile vermemisti ÜNLÜ padisahimiz kizina.

Dedeniz Tolonbeg

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...