Jump to content

Ahlaksız, Medeniyetsiz İnsanlar Hayatı Yaşanmaz Hale Getiriyor


Recommended Posts

 

14 saat önce, haci yazdı:

Sorun insanlardadır.

14 saat önce, Aspergers yazdı:

Ornegin Tayyip'in caldigini kabul edip hala "caliyor ama calisiyor" diyenler, eger devlet kurumlarinda filan calissa, ellerinde boyle bir guc olsa, aynisini yapacaklar yani calacaklar.

Bunu anayasal olarak engelleyebilirsin. Anayasal olarak denetim kurumları koyabilirsin, vekil dokunulmazlıkları kısıtlayabilirsin böyle işlere bulaşanlar anayasal suç işlemiş pozisyona düşerler. Bu tarz önlemler rejimin yani anayasanın kendisinde olsaydı bugün bu noktada olmayacaktık, halk da bu şekilde ahlaksız bir şekle bürünmeyecekti. İnsanlar koşulları şekillendirdiği kadar koşullar da insanları şekillendiriyor. Aksini iddia etmek fıtratçılık olur. Seni bilmem ama @haci nın böyle bir şeyi kabul edeceğini hiç sanmıyorum. 

 

5 saat önce, Doğuştan işşiz yazdı:

nerden bilim ben platonun kollektivizm karşıtı olduğunu onunla aynı dönemde yaşamadım ki haksızmıyım

platon gibi düşünüyorum diyorsun. tonla eseri var adamın günümüze gelen. kendi kitabından cevap veriyoruz sonra ne bileyim ben haksız mıyım diyorsun. ne diye platon gibi düşünüyorum diyorsun o zaman? daha ne dediğin belli değil. 

 

@haci gayet yuvarlak bir cevap vermiş. politikaya, ekonomiye falan girmemiş. sen atıp tutmuşsun. 

 

5 saat önce, Doğuştan işşiz yazdı:

platonun dinide siyasetide ekonomiside hacinında belirttiği gibi dogaya ve insanlıga çıkıyor

adam açıkça ayaklar baş olursa "tanrı" o toplumu yok eder diyor. bunun yalan olduğunu da kabul ediyor. buna da "asil yalan" diyor. yönetici kesim halkı buna inandırmalıdır diyor. hala bunun neyini aklayıp paklamak peşindesin? bunun savunulcak ne yanı var. neredesinde  bunun doğa, insanlık? resmen devletin yalanlarla kutsallaştırılmasını, mutlaklaştırılmasını savunuyor. otoritenin sorgulanmasını engellemeye çalışıyor.

 

On 22.11.2019 at 12:03, Doğuştan işşiz yazdı:

Devletin yerine bir şirket yönetirse çok daha iyi olur.

5 saat önce, Doğuştan işşiz yazdı:

kollektivizm de zengin fakir olmaz çünkü vergi sistemi yoktur her yer  halka arz edilir.. devletin değildir.

Bahsettiğin bu kollektivizm düzenini anlatan bir eser var mı? Tarihte bir örneği var mı? Devlet olmasın şirketler olsun, her şey halka arz edilsin vs bu kendi içinde her türlü çelişen bir görüş. Devlet olmadan büyük şirketlerin özel mülkiyetini kim koruyacak, bunun adil olmaması geçtim mümkün bile değil. Şirketler kar amacı ile çalışan kurumlardır, anarko-sendikalist sistemlerdeki sendikalar gibi değiller. Böyle bir düzende tüm sermayenin şirketlerin elinde toplanmasını nasıl engelleyeceksin? Şirket dediğin anda zaten kollektivizmden uzaklaşıyorsun. 

 

bahsettiğin düzene en yakın akım cnt fai çizgisi gibi duruyor. onda da platon yok, şirket yok. devleti de sermayeyi de reddediyorlar. 

 

bu arada işleyen bir gelir vergisi sistemi zenginden çok fakirden az alıp tüm vatandaşlara devlet eliyle eğitim, sağlık, altyapı, yol gibi hizmetler vermeye dayanır. bu neden zengin-fakir ayrımını arttıran bir mekanizma olsun? zenginden alıp herkese veriyorsun. bu sistemin çalışmamamasından, yozlaşmasından bahsediyorsan yozlaşmayı tartışmak gerekir verginin kendisini değil. bunun çözümü şeffaf devlet, çalışan denetim mekanizmaları, meclise gelmesi gereken sayıştay raporları vs. dir. 

 

5 saat önce, Doğuştan işşiz yazdı:

şirinler gibi düşün

şirinlerde dayatılan toplumsal roller var. tam anlamıyla özgürlükten bahsedemeyiz. şirin baba zaten otorite yani devlet de var. ya da buna şirket mi diyorsun ne dediğin belli değil ama merkezi bir otorite var. kafana göre hareket edemezin bu düzende. gargamel şirin babayı kafalasa şirinleri istediği gibi köleleştirebilir. örnek çin. 

 

5 saat önce, Doğuştan işşiz yazdı:

 

Görüntünün olası içeriği: yazı

 

Bu sürü psikolojisi böyle bir şey olacak diye bir kaide yok. Bunların hiçbirini yapmak zorunda değilsin. Karar sende. Kollektivizm ise toplumu bireyden önemli görüyor. Asıl böyle bir düzende topluma uyum sağlamamak daha büyük toplumsal tepkilere sebep olur. 

 

5 saat önce, Doğuştan işşiz yazdı:

GÜÇ HALKIN BİLİMSEL METODLARINA DAYANIR. PLATONUN KURMAK  İSTEDİĞİ YENİ DÜNYA DÜZENİ BUYDU ASLINDA. PLATON ASLA SINIF AYRIMI YAPMAZ AYRIMCILIK KAPİTALİZMİN BİR PARÇASI ZATEN. 

SEN KAVRAMLARI KARIŞTIRIYORSUN.

DİPNOT;

BEN BU YAZININ PLATONA AİT OLDUĞUNU DÜŞNMÜYORUM. İNTERNET ORTAMINDA ÇOK FAZLA ŞOPLANMIŞ  POST VAR ONLARDAN BİRİ OLMADIGI NE MALUM?

https://liberbird.com/bireyciliğe-karşı-kolektivizm-bizim-geleceğimiz-bizim-seçimimiz-31814174ff9e

 

 

siyasette, sosyal bilimlerdeki bilimsel metodun bilimselliği tartışmalı. Bunun kalkıp matematik, fizikle aynı seviyede ele alamazsın. Komünistlerin sözde bilimsel metodlarından farkı yok bu yaklaşımın.

 

google a platon kollektivizm yazıp çıkan ilk sonucu yapıştırmakla olacak işler değil bunlar.

 

buyur platon - devlet full epub:

https://www.dosya.tc/server23/z4c2vl/Platon_-_Devlet.zip.html

 

çok uğraşmaya gerek yok rastgele bir arasayfayı açıp okuman yeterli. başka örnekler de koyalım resimdeki beğenmediysen. burada da yöneticilerin bekçi sınıfının yaşlılarından seçilmesi gerektiğini savunmuş. toplumun yol göstericiye ihtyaç duyacağından vs. bahsetmiş. bayağı sınıflar var, merkezi otorite var. özgürlük bunun neresinde?

128729967_2019-11-2415_09_19-Ebookreader.thumb.png.2c9d8f3b2f4f311c53cd0671c0e44046.png

 

Platonun kollektivist vs olduğunu söylemedim. Platon meselesine "Platon gibi düşünüyorum" dediğin için girdik. 

 

Bu da linkini attığın yazıdan:

Alıntı

Kolektivizm düşüncesine göre bireyin yaşamı kendine değil, yalnızca bir parçası olduğu grup ya da topluma aittir; hakları yoktur, değer ve amaçlarını grubun “daha büyük iyiliği” için feda etmelidir. Kolektivizme göre, grup ya da toplum ahlâki kaygının temel birimidir, ve birey ancak gruba hizmet ettiği oranda kıymetlidir. Bu düşünceyi desteklemekle kişi şunu ifade eder: “İnsan, toplumun sahip olmasına izin verdiği haklar haricinde hiçbir hakka sahip değildir. Toplum, doğum gününden öleceği güne değin onun belirli sözüm ona haklara sahip olmasına müsaade ederken onu diğerlerinden mahrum eder; bireyi özellikle kayırmak veya ona zulmetmek istediğinden değil, başlıca kaygısı kendi korunması, refahı ve mutluluğu olduğu için.” [1]

 

Bunu savunuyorsan sorun yok da bunu kollektivizm falan gibi yuvarlak tanımlara sokmanın anlamı yok. Bu bayağı sosyalizm. Bireye değer verdiği özgürlüğü kaale aldığı falan da yok. 

 

Bu arada yazı çok güzel bir kollektivizm eleştiriymiş. Linkini atmadan okusaydın keşke :D .

Alıntı

Bir toplumda bireylerin fikir alışverişi yapabileceği ve birbirinden bir şeyler öğrenebileceği doğru olsa da, topluluğun değil, bireyin bir zihne sahip olduğu gerçeği olduğu yerde kalır; düşünen bireydir, grup değil; bilgi üreten bireydir, toplum değil; ve yine bilgiyi başkalarıyla paylaşan, şayet onu kavramak istiyorsa sırayla bireysel zihnini kullanması gereken toplum değil bireydir. Gerçekliğin olgularını gözlemlemek isteyen herhangi bir birey bunun böyle olduğunu görebilir. Bazı “filozofların” (veya “söyleşimsel toplulukların”) bunu inkâr ettiği gerçeğinin, meselenin doğruluğu üzerinde bir etkisi yoktur.

 

Alıntı

Nasıl ki grup değil, birey metafiziksel olarak gerçekse — ve nasıl ki kolektif değil, birey bir zihne sahip ve onunla düşünebiliyorsa — yine topluluk veya toplum değil, birey ahlâki kaygının temel birimidir. Birey ahlâken kendi içinde bir amaçtır, başkalarının amaçlarına bir araç değil. Her birey yaşama hizmet eden değerlerini takip etmeli ve başkalarının bunu yapma hakkına saygı göstermelidir. Temelini bireyciliğin metafizik ve epistemolojisinden alan ahlâk budur.

 

6 saat önce, Doğuştan işşiz yazdı:

Tamam iyi  güzelde, bu  saydıklarının tamamı yine kapitalizme çıkmıyor mu?

Çıkmıyor. Benim gözümde korunması gereken tek kutsal şey bireylerin hür iradelerdir. Toplum çok sayıda bireyden fazla bir şey değildir. Devlet - eğer ki varsa - bireylerin ortak mülkünden fazlası değildir. Hiçbirinin bir kutsallığı bir bağlayıcılığı yoktur. Toplumsal ahlak yoktur bireysel ahlak vardır. Toplumun gelenekleri basit adetlerdir, bir kutsiyeti yoktur, toplumu toplum yapan şeyler falan değillerdir. Devlet kutsal değildir, sorgulanamaz değildir. Bireylerin hür iradelerini koruyabilmeleri bu hür iradeyi gerçekleştirebilmelerini sağlayacak koşulları oluşturmak için vardır. Amaç değil araçtır. 

 

Kollektivizm ise tanımını gereği toplumu bireyin önüne koyuyor. Toplumsal ahlaktan, toplumun iyiliğinden vs. bahsediyor. Bunun içine devleti katarsan nur topu gibi sovyetler birliği oluyor, çin oluyor. Kollektivist bir düzende çoğunluğun iyiliği için (artık ne demekse özünde devletin iyiliği, merkezi otoritenin için demek aslında) azınlığın feda edilmesi kabul edilebilir bir şeydir. Buradan totalliter rejimlere kadar gidiyoruz.

 

Çözüm gücün bireylere verilmesi. Merkezileşmesinin engellenmesi. Politik gücün merkezileşmesini cumhuriyet ideali altında (halkın kendi kendini yönetmesi) temsili demokrasi gibi araçlarla yapmaya çalışıyoruz. Kuvvetler ayrılığı, meclisler bu noktada atılmış önemli adımlar. İleride çok daha iyisi olabilir burada duracak diye bir şey yok. Sermayenin merkezişmesini engellemek ise çok daha zor. Gelir vergisi ile devlet eliyle yapılacak eğitim, sağlık vs. gibi hizmetler ile fırsat eşitliği bir yere kadar sağlanabilir. Teknolojinin gelişmesiyle aracıların ortadan kalkması yine sermaye birikimini azaltabilecek bir diğer nokta. Geriye girişimlerin finansmanı için bankaların eline düşmek kalıyor, bunu da belki kickstarter tarzı modeller zamanla ortadan kaldıracak. Girişimleri doğrudan kendi müşterileri finansa edecek. Buraya kadar atılan hiçbir adımda bireyin hür iradesinden feragat etmedik. 

 

Senin kollektivizm anlayışın bu sorunlara ne çözümler buluyor?

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 87
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

AMAÇTA BU ZATEN KOLLEKTİVİZM DE KAPİTALİZMİN DAYATTIĞI ZORLAMALAR YOKTUR, BEN VERDİĞİM  KAYNAKTA HERHANGİ BİR YANLIŞLIK GÖREMİYORUM SORUN SENDE SEN    ANLAMIYORSUN. ANLAMAN İÇİN BASİT BİÇİMDE İKONLARI RENKLENDİRDİM.  Kolektivizm düşüncesine göre bireyin yaşamı kendine değil, yalnızca bir parçası olduğu grup ya da topluma aittir; hakları yoktur, ÇÜNKÜ HERKES EŞİTTİR. değer ve amaçlarını grubun “daha büyük iyiliği” için feda etmelidir. BURADAN İYİLİKTEN BAHSEDİYOR KAPİTALİZİMDE İSE TERSİ OLUYOR KÖTÜLÜK İÇİN FEDA EDİLİYOR İNSANLAR. Kolektivizme göre, grup ya da toplum ahlâki kaygının temel birimidir,  TEMEL  AHLAKİ  DEGERLER  YOK OLURSA KAPİTALİZM  İY İBİRŞEYMİŞ GİBİ DÜŞÜNÜLÜR VE KÖTÜ İNSANLAR YETİŞMEYE BAŞLAR KAPİTALİZM KÖTÜ İNSANLARI  YETİŞTİRİR VE ÇOGALTIR. KOLEKTİVİZM İSE İYİ İNSANLARI YETİŞTİRİR VE ÇOGALTIR. ve birey ancak gruba hizmet ettiği oranda kıymetlidir. BU GRUP TIPKI ŞİRİNLER GİBİDİR. ŞİRİN BABADA  KARL MAXTIR.. BU TOPLUMA NE KADAR HİZMET O KADAR İYİLİK DEMEKTİR. BURDA SENİ SÖMÜREN DEVLET YOK . Bu düşünceyi desteklemekle kişi şunu ifade eder: “İnsan, toplumun sahip olmasına izin verdiği haklar haricinde hiçbir hakka sahip değildir.OLMAMALI ZATEN DOGRUSUDA BU HİÇ KİMSE HİÇ KİMSEDEN ÜSTÜN DEĞİLDİR.  Toplum, doğum gününden öleceği güne değin onun belirli sözüm ona haklara sahip olmasına müsaade ederken onu diğerlerinden mahrum eder; bireyi özellikle kayırmak veya ona zulmetmek istediğinden değil, başlıca kaygısı kendi korunması, refahı ve mutluluğu olduğu için.” [1] O TOPLUMDA 1 KİŞİ BİLE MUTLU  DEĞİLSE KOLLEKTİVİZM  ÇÖKER BENCE MÜKEMMEL BİR SİSTEM EN TEMBELİ BİLE EŞİT DERECEDE YAŞAR. TEMBELLER ÇALIŞMAK ZORUNDA DEĞİLDİR. TEMBELLIK HAKTIR İLKESİ .. 

KOLLEKTİVİZMİ EN İYİ ANLATAN KOLLEKTİVİZM ELEŞTİRİSİDİR İŞTE SENIN ANLAMADIN NOKTADA BU... 

tarihinde Doğuştan işşiz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Doğuştan işşiz yazdı:

bireyin yaşamı kendine değil, yalnızca bir parçası olduğu grup ya da topluma aittir; hakları yoktur, ÇÜNKÜ HERKES EŞİTTİR

 

Bunun eşitlikle ne alakası var? Benim hayatım bana ait, senin hayatın sana ait olunca eşit olmuyor muyuz? İlla toplum gibi bir üst güce mi adamamız lazım öz varlığımızı?

 

Böyle bir şeyi kimse istese de yapamaz. Bu senin tabirinle insan doğasına ters bir şeydir. Bir insanın yaşamını elinden ancak devlet gibi bir aygıtla alıp topluma verebilirsin. Yoksa doğadaki her insanın yaşamı kendine aittir topluma devlete falan değil. Senin hayatın sana ait değil topluma ait gibi bir görüşü insanlara anca zorla dayatırsın. Marx da proletarya diktatörlüğü ile bunu sağlamanın peşinde. Sadece üretim araçları, sermayenin değil tüm yaşamın kamulaştırılması var marxın modelinde. Hiçbir şekilde devletin varlığını da reddetmiyor. Markizm dibine kadar devletçidir.

 

Bir saat önce, Doğuştan işşiz yazdı:

değer ve amaçlarını grubun “daha büyük iyiliği” için feda etmelidir.

Toplumun değer ve amaçları nereden geliyor? Neyin toplum için "iyi" olduğuna kim karar veriyor?

 

Ben sana cevabını vereyim iktidarı  kim elinde tutuyorsa o bu iyiyi kötüyü belirliyor. Toplum diye bir şey yok çünkü. Bireyler topluluğu var. Kim gücü ele geçirirse "iyi" nin tanımını o yapıyor. Sovyetlerde politbüro veriyordu stalin veriyordu toplumun "iyiliğine". İyi mi oldu?

 

Bir saat önce, Doğuştan işşiz yazdı:

Kolektivizme göre, grup ya da toplum ahlâki kaygının temel birimidir,  TEMEL  AHLAKİ  DEGERLER  YOK OLURSA KAPİTALİZM  İY İBİRŞEYMİŞ GİBİ DÜŞÜNÜLÜR VE KÖTÜ İNSANLAR YETİŞMEYE BAŞLAR KAPİTALİZM KÖTÜ İNSANLARI  YETİŞTİRİR VE ÇOGALTIR. KOLEKTİVİZM İSE İYİ İNSANLARI YETİŞTİRİR VE ÇOGALTIR. 

Ne alakası var? Al en güzel örnek Türkiye. Toplum ahlaki bitmiş durumda. Bireysel anlamda ise ahlaklı insanlar var. Bireysel ahlak da kapitalizmi falan destekleyecek diye bir şey yoktur. Bence iskandinav ülkelerindeki ağır vergilerin olduğu sosyal-demokrasi modeli kısa vadede uygulanabilen güzel bir model mesela. Bunu söyleyince kapitalist mi olmuş oldum? Bireysel ahlaktan vazgeçip toplumun yozlaşmış ahlakını mı benimsemem gerekti? Demokrasiyi de destekliyorum sonuçta. Demokrasi = Kapitalizm mi?

 

Senin gözünde kuzey ülkelerindeki sosyal-demokrat ile amerikadaki şiliyi güney amerikayı krize sokup ülkelerini ekonomik olarak işgal eden neo-libarilizm yanlıları aynı mesela. Sonuçta ikisi de demokrasi ile yönetiliyor. Buradaki mantıksızlığı göremiyor musun?

 

1 saat önce, Doğuştan işşiz yazdı:

birey ancak gruba hizmet ettiği oranda kıymetlidir

 

1 saat önce, Doğuştan işşiz yazdı:

EN TEMBELİ BİLE EŞİT DERECEDE YAŞAR. TEMBELLER ÇALIŞMAK ZORUNDA DEĞİLDİR. TEMBELLIK HAKTIR İLKESİ .. 

 

Bu iki ifade birbiri ile çelişiyor. Tembeller topluma çalışanlar ile aynı oranda hizmet etmiyor. Hem herkes eşit derecede yaşar diyorsun hem de gruba hizmet ettiği oranda kıymetlidir diyorsun. 

 

1 saat önce, Doğuştan işşiz yazdı:

BU GRUP TIPKI ŞİRİNLER GİBİDİR. ŞİRİN BABADA  KARL MAXTIR..

Karl Marx'ın poziyonu ne burada. Devletin başı mı? Hani devlet yoktu? O ölünce yerine kim geçecek?

 

1 saat önce, Doğuştan işşiz yazdı:

İnsan, toplumun sahip olmasına izin verdiği haklar haricinde hiçbir hakka sahip değildir.OLMAMALI ZATEN DOGRUSUDA BU HİÇ KİMSE HİÇ KİMSEDEN ÜSTÜN DEĞİLDİR.

 

Bireysel özgürlükleri arttırmak kimseyi kimseden üstün yapmaz.  Demokratlar, liberaller haklar sadece bize verilsin mi diyor? Herkese verilsin, tüm bireylerin hakları arttırılsın diyor. Kolektivist rejimler seyehat özgürlüğüne kadar her şey kısıtlanıyoır. Kuzey korelilerin seyehat özgürlüğü yok, hepsine birden seyehat özgürlüğü versek kim kimden üstün olmuş olur? 

 

 

Bu anlattıklarının hiçbiri özellikle de "bireyin toplum için feda edilmesi" kendi kendine olacak bir şey değil. Bunun için zor kullanman gerek. Ya devrimci sosyalizmi savunuyorsun farkında değilsin ya da gerçeklikten bayağı kopmuşsun. Senin anlattığın kolektivist düzenin yol haritası nedir, kaynakları nedir, nasıl inşa edilecek nasıl işleyecek? 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
14 saat önce, ck789 yazdı:

 

Bunun eşitlikle ne alakası var? Benim hayatım bana ait, senin hayatın sana ait olunca eşit olmuyor muyuz? İlla toplum gibi bir üst güce mi adamamız lazım öz varlığımızı?

 

Böyle bir şeyi kimse istese de yapamaz. Bu senin tabirinle insan doğasına ters bir şeydir. Bir insanın yaşamını elinden ancak devlet gibi bir aygıtla alıp topluma verebilirsin. Yoksa doğadaki her insanın yaşamı kendine aittir topluma devlete falan değil. Senin hayatın sana ait değil topluma ait gibi bir görüşü insanlara anca zorla dayatırsın. Marx da proletarya diktatörlüğü ile bunu sağlamanın peşinde. Sadece üretim araçları, sermayenin değil tüm yaşamın kamulaştırılması var marxın modelinde. Hiçbir şekilde devletin varlığını da reddetmiyor. Markizm dibine kadar devletçidir.

 

Toplumun değer ve amaçları nereden geliyor? Neyin toplum için "iyi" olduğuna kim karar veriyor?

 

Ben sana cevabını vereyim iktidarı  kim elinde tutuyorsa o bu iyiyi kötüyü belirliyor. Toplum diye bir şey yok çünkü. Bireyler topluluğu var. Kim gücü ele geçirirse "iyi" nin tanımını o yapıyor. Sovyetlerde politbüro veriyordu stalin veriyordu toplumun "iyiliğine". İyi mi oldu?

 

Ne alakası var? Al en güzel örnek Türkiye. Toplum ahlaki bitmiş durumda. Bireysel anlamda ise ahlaklı insanlar var. Bireysel ahlak da kapitalizmi falan destekleyecek diye bir şey yoktur. Bence iskandinav ülkelerindeki ağır vergilerin olduğu sosyal-demokrasi modeli kısa vadede uygulanabilen güzel bir model mesela. Bunu söyleyince kapitalist mi olmuş oldum? Bireysel ahlaktan vazgeçip toplumun yozlaşmış ahlakını mı benimsemem gerekti? Demokrasiyi de destekliyorum sonuçta. Demokrasi = Kapitalizm mi?

 

Senin gözünde kuzey ülkelerindeki sosyal-demokrat ile amerikadaki şiliyi güney amerikayı krize sokup ülkelerini ekonomik olarak işgal eden neo-libarilizm yanlıları aynı mesela. Sonuçta ikisi de demokrasi ile yönetiliyor. Buradaki mantıksızlığı göremiyor musun?

 

 

 

Bu iki ifade birbiri ile çelişiyor. Tembeller topluma çalışanlar ile aynı oranda hizmet etmiyor. Hem herkes eşit derecede yaşar diyorsun hem de gruba hizmet ettiği oranda kıymetlidir diyorsun. 

 

Karl Marx'ın poziyonu ne burada. Devletin başı mı? Hani devlet yoktu? O ölünce yerine kim geçecek?

 

 

Bireysel özgürlükleri arttırmak kimseyi kimseden üstün yapmaz.  Demokratlar, liberaller haklar sadece bize verilsin mi diyor? Herkese verilsin, tüm bireylerin hakları arttırılsın diyor. Kolektivist rejimler seyehat özgürlüğüne kadar her şey kısıtlanıyoır. Kuzey korelilerin seyehat özgürlüğü yok, hepsine birden seyehat özgürlüğü versek kim kimden üstün olmuş olur? 

 

 

Bu anlattıklarının hiçbiri özellikle de "bireyin toplum için feda edilmesi" kendi kendine olacak bir şey değil. Bunun için zor kullanman gerek. Ya devrimci sosyalizmi savunuyorsun farkında değilsin ya da gerçeklikten bayağı kopmuşsun. Senin anlattığın kolektivist düzenin yol haritası nedir, kaynakları nedir, nasıl inşa edilecek nasıl işleyecek? 

 

 

 

Şirin Baba aslında Karl Marx'ın bir tasviri..

Şirinler Köyü'nde para kullanılmıyor çünkü bu bir kolektivizm sistemidir.

Gargamel, din ve kapitalizmi sembolize ediyor..

Tembel Şirin, insanların tembellik hakkı figürü, değerli olmasına  gerek yok eşit olması yeterlidir. ben burda herhangi bir çelişki göremiyorum.. 

Şirine bir feminizm ikonu..

Gargamel'in kedisi Azman, güçlü ülkenin yandaşı küçük ülke..(kapitalizmi besliyen güçlü ülkeler) 

Süslü Şirin eşcinselliği temsil ediyor..

Güçlü Şirin, maço erkeğin sembolü..

Gözlüklü Şirin aslında Troçki..

Bilge kişi şirin baba ise karl maxtır. ölünce yine bilge sahibi şirinler geçicektir başa.

ama  bu devletçilik olmuyor ki,  devletçilik 1 kişi ile yönetim şekli değildir değil mi? 

bireysel ahlakıda kapitalizm  oluşturmuştur, sizin bireysel ahlakınızı  oluşturan çekirdek aile yapısı tamamen kapitalizmin boktan icatlarindan biridir

yalznızca...  kanun ve yasalarla belirlenmiş olan tüm haklar kısaca kapitalizmin bir sistem agıdır.

bu ağ çökerse,kollektivizm başlar insanlar başladıgı noktaya ger döner yani kollektivizme.. 

tarihinde Doğuştan işşiz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Boş boş felsefe kasıp durmuşsunuz. Hiç biriniz de demiyor ki, taaa platondan beri bu işler böyle yürüyor, demek bunun olup olacağı bu.

 

Bir de meşhur moda, kapitalizm diye bir canavar uydurup, bunu bir numaralı halk düşmanı ilan etmek. 

 

Çok uzağa bakmayın. İkinci dünya savaşında atılan bombaların barut kokusu hala geçmedi, hala can alıyorlar hatta. Gidin, bu savaşa doğru düzgün bir bakın, belki bir şeyleri görürsünüz.

 

Ama olur mu, siz oraya bakar, hayın ameriga, caponlara atom bombası attı, aşşağılık amerikan emperyalizmi diye sayıklarsınız ancak. 

 

Buralarda kimsenin görmek istemediği gerçek, O dönem almanyasının, sapına kadar sosyalist olduğudur. Adı üstünde milliyetçi sosyalizmdir nazilik denen şey. Hitler, bu kafa ile tüm üretim araçlarını devlete ait kılmaya çalışmıştır. Hatta, gayet iyi bir sosyalist olarak, işçi sınıfını baştacı etmiştir. Alman işçiler, onun sayesinde devrin en büyük lüksü olan bir arabaya kavuşabilecektir. Hoş, bunun için kupon toplamaları, yani para verip almaları gerekiyordu. O paralar da yalan oldu, araba da yalan oldu, ama bu başka mesele. Daha hatta, Hitler, devasa lüks yolcu gemileri yaptırıp işçileri bedava deniz tatiline de götürmüştür. İşçiler için yapılan tatil köyleri de muazzamdır. Hatta ve hatta, rahmetli yaşasaydı, iki katlı dev trenlerle işçileri müthiş seyahatlere de yollayacaktı, zinhar, ömrü yetmedi.

 

İşte, rusları yaya bırakacak über sosyalizmin beşiği, WWII almanyası, nazi düzenidir. Buna edilebilecek hiç bir itiraz yoktur.

 

Velakin ne oldu? Yürümedi. Çünkü, o şaşalı lüks yolcu gemileri yanında, otoban inşaatlarında mecburi olarak, karın tokluğuna çalışan da işçilerdi. Ve bu düzeni sürdürecek para da yoktu. Devrin modası: ne var canım, heidelberg almanyadaydı. Evet, o günde, tıpkı bugün gibi heidelberg şehrinde dünyanın en iyi matbaa makineleri üretiliyordu. Para basıverirlerdi. Ama tabi bu hiç bir derde ilaç olmadı. Millet baya baya aç kaldı, hitlerde el mahkum sağa sola saldırmak zorunda kaldı.

 

Hitler, polonyaya yürüdü, ama bir sor bakalım niye yürüdü? Hitler bunu yaparak, arkasını sağlama aldı ve asıl hedefine yürüdü. Zira, versay'da (Versaille) 1. dünya savaşı sonrası aşağılanan almanların bir hıncı zaten vardı. Ama daha önemlisi, Fransa zengindi, baya baya parası vardı. Sadece müzelerdeki sanat eserleri bile, ağız sulandırmaya yeterdi. 

 

Almanya bu iştahla Fransanın üzerine yürüdü ve olaylar gelişti.

 

Tamam, bu bilinen tarih dersine devam etmenin çok anlamı yok, ama olan bu oldu. Peki ne alaka? Niye bu tarih dersi?

 

Eğer o günkü bu savaşı koparan sebeplere ve süreçlere bakarsanız, bir şey görürsünüz, üretim kabiliyeti. Fransayı zengin eden, üretim kabiliyeti idi. Özellikle araç üretimi alanında, renault ve bilhassa citroen muazzam işler çıkarıp, iyi paralar kazanıyordu. Bu, aynı zamanda tarım makineleri alanında da bol üretim demekti. Bu da, Fransa'daki gıda üretimini coşturuyordu. İşte fransanın zenginliği buradan geliyordu. Ki, aslında hala gene buradan gelir, önemli ölçüde. 

 

Kapitalist Fransa'nın buradaki sırrı, toplu üretim yapma kabiliyetiydi. İşte söylenmeyen şey budur daha çok. Saklanan değil, üzerinde durulmayan, görülmek istenmeyen şey. Almanya, o dönem hiç bir zaman üretim toplumu olamadı. Bunu derken üretmedi değil, ama seri rüetim, bir şeyi yoğun, hızlı, ucuz maliyetli olarak üretmenin yolunu bulamadı. Belki de zaten hiç aramadı, böyle bir şeyin olduğunu bile anlamadı. Ama, Ford'un baş yardımcısının bir mezbahayı ziyaretinde gördüğü üretim bandı modelini, araba üretmek için kullanmasıyla başlayan süreçte, dünya, toplu üretim, seri üretim gibi bir kavramla tanışmıştı. Fakat almanlar tahminen yahudileri nasıl keseceklerini, yakacaklarını düşünürken, bunu ıskaladılar. 

 

Hemen burada bir parantez açalım. Bonaparte, yani bilinen adıyla napolyon, sözde halk devrimi olan bir devrimin ardından başa geçmiş, baya baya sağlam bir diktatördür. Dönemin çoğu kralından, imparatorundan daha kral olmuş, çok çok daha yoğun bir diktatörlük sergilemiştir. Olası isyanları bastırmak için, parisi baştan yaptırıp tüm yolları isyanı bastracak ordu güçlerinin kullanacağı şekilde yaptırmıştır hatta. Ama napolyon, aynı zamanda bugünde geçerli olan Napolyon kanunlarını da çıkarmıştır. Ve bu kanunlarsa, başta yahudiler olmak üzere, azınlıklara normal vatandaş hakkı tanımıştır. Bu emperyalist ve kapitalist diktatör, soylular sınıfını lağvetmiş, azınlıklara ve halka eşit haklar veren ilk avrupa yasasını yürürlüğe koyup, gayet sert şekilde de uygulamıştır.  İşte bu mantalite, kapitalizmi doğuran şey olmuştur: Eşitlik. Bunu bir yere not edin.

 

Parantezin içinde bir şey daha görmek lazım. İşte almanyanın hayın ic mihragları olan yahudilerle olan kavga esnasında, asıl endüstri devrimi olan toplu üretim kabiliyetini görmeyişini, ıskalamasını bizde bugün aynen yaşıyoruz. Kürtleri başta, hayın iç mihrag, vatan ahyını, terörüz falan ilan ettik, aptal bir faşizmin kucağında salak bir gidişler gidiyoruz. 

 

Kaldığımız yerden devam edersek. Hitler, Fransaya yürüdü, orayı işgal etti. Peki ne mi yaptı? Yağmaladı. Oradaki Citroen vb. şirketleri, Alman devletinin malı yaptı. Ve ne oldu, elbette üretim sıfıra düştü. Üretim olmayınca, tarım makineleri de olmadı. Onlar olmayınca, Almanyayı beslemesi umulan Fransa aç kaldı, kendi karnını bile doyuramadı. 

 

Savaşın başında, toplu üretim yeteneği olmayan almanlar, bir şekilde, eldeki üretim kabiliyetlerini kaliteli üretime harcadılar. Şöyle diyelim, adamların günde 100 araba üretme kabiliyeti yok, olsun, beş araba en fazla üretebiliyorlar. Böyle olunca, maliyet zaten yüksek. O zaman, rekabet etmenin yolu, kaliteli, çok üstün araba üretmek olabiliyordu ancak. İşte bugünkü süper alman arabalarının altında yatan gerçek budur. Aynısını silah sanayi içinde yaptılar. Mesela harika Tiger tankları ve muazzam denizaltılar ürettiler. Hatta devrin en muazzam savaş gemisini de yaptılar: Bismark mesela. 

 

Ama ne oldu? İngiliz - amerikalılar sherman tankını ürettiler. Bir tiger tankı, beş sherman tankı ile baş edebiliyordu kolayca, ama altıncısı gelince tiger tankı hurda oluyordu. Kalite farkı beş misliydi yani. Ama şu vardı, almanların bir tiger tankı üretmek için harcadığı zaman ve maliyetle, abd'liler ,15 - 20 sherman tankı üretebiliyordu.

 

Aynısı uçaklar içinde geçerlidir. Almanlar savaşın başında, muazzam bir luftwaffe'ye sahipti. Yani hava kuvvetlerine. Harika da uçakları vardı. Ama ingiltere oyuna katılınca, Spitfire'ları sürdü sahaya. Kötü uçaklar değillerdi, ama alman uçaklarından görece düşük kaliteydi: uzun menzilli bombardıman zaafları vardı. Velakin, savaşın başında almanların 10 bin uçaklı devasa filosu, sürekli kayıplar verip bir daha aynı sayıya ulaşamazken, İngilizler 26 bin uçak ile göklere hakim oldular. Hemde savaş sürerken yaptıkları üretim ile.

 

Peki bu tarih dersini niye uzattık: İşte, her şeyin başı üretimdir. Tüm mesele, üretimi sağlamaktır. Üretirsen, her türlü kazanırsın. Ve üretim, eşitlik ister. Daha önemlisi, ürettiğinin karşılığını almanı ister. Bunu sağlayan sisteme de, kapitalizm denmiştir, ki kolayca goygoyu yapılıp şeytan ilan edilebilsin. Neyse, o başka mesele...

 

Bu mevzunun çözümü, ne sosyalizm, ne de şimdiki kapitalizm falan denen şeylerdir. Tamam, güncel koşullarda bu mevzuya cevap verebilen kurum, kapitalizm. Hitler gibi, Lenin - Stalin gibi çıkışlarla falan sosyalizm denendi, malum olan gerçekleşti işte. Liberal bilmem ne falan kafaları ile falan da bunu çözemezsiniz. 

 

Olacak olan, dahası bu soruna en iyi çözümü de getirecek olan ise, tüm üretimin süreç ve sonuçları ile yapay zekaya teslim edilmesi olacaktır. Yani, size ev lazımsa, yapay zekanın yaptığı evde oturacaksınız. Para, kira, mülk edinme falan yok. Hasta olunca size doktor olarak gene büyük ihtimalle yapay zeka bakacak. Para denen mefhum ortadan kalkacak, çünkü gerek kalmayacak. İnsanın yaşaması ve lüksü için gereken her şey yapay zekanın kontrol ve üretiminde olacak.

 

Haa, bu öyle güzelce, lay lay lom olmayacak. Yapay zekanın ilk dalgası 80'lerden itibaren hayata girdi. Bugün bu sayede herkes gayet kolayca, bilgisayar, ev, araba falan alabiliyor. 1980 yılında ciddi bir yatırım olan, basit bir bilgisayarın misliyle daha güçlüsünü ceplerimize koyabiliyoruz, o kadar da ucuzladı. Arabaların, evlerin falan fiyatlarındaki bu muazzam düşüş, yapay zekanın ilk örnekleri olan, güncel bilgi işlem teknolojileri sayesinde oldu. 

 

Peki herkes, kolayca araba, ev falan alabiliyor mu? Elbette hayır. Ne oldu, bu yapay zekayı kullanabilen ve üretebilenler yükseldi, ekonomik gücü katladı. Diğerleri ise, daha bir iyice zayıfladı, baya baya aç kaldı. BU uçurum artacaktır. Ve bunun sonu, o alttaki aç kalan kitlenin birbirini yemesi ile sonuçlanacaktır. Ciddi ciddi yemekten bahsediyorum, tavada falan kızartıp yemekten. Şu anki ibre, yahnisi ve ızgarası yapılacak olanların müslümanlar olacağını gösteriyor. 

 

Ama bunun sonrasında, kalanlar, işte o güce sahip olanları hedef alacaktır. İlk örnekleri var, işte malum hayın ameriga teraneleri falan işte. Ortalıkta eser kalmamış emperyalizme küfredip Avrupa'ya sallamalar falan. Her neyse, bu durumda, zaten insan etinden daha kaliteli şeylerle beslenen o zümreler için, kalanları yemek değil, yok etmek daha mantıklı olacaktır. Ve ortalık, yani dünya gezegeni o, yapay zekayı kullanma ve üretme becerisine sahip olanlara kalacaktır. 

 

İşte o noktadan itibaren, yavaş ve geri dönülmez şekilde, tüm üretim araçları ve üretim yapay zekaya devrolunacaktır. Bunun kırılma noktası, yapay zekanın kendini üreteceği an olacaktır. 

 

Peki başlıktak, ahlaksız, medeniyetsiz insanlar? Dedik ya, bir protein kaynağı olarak tüketilecektir. Ha, şu da olasıdır, bir tür matrix, yani onları alıp, enerji üretmek için kullanmak, bir opsiyondur, bu da mümkündür. Ama onların bildiğimiz hayatta var olamyacağı muhakkaktır. 

 

Dümbüklerin pek anlamadığı bir şey vardır. Kızlar mini etek giydiği için medeni olmaz bir yer. O yer medeni olduğu için kızlar mini etek giyer. Ama daha kötüsü, siz kızların mini etek giymesini bir şekilde yasaklarsanız, emin olun, o yer asla ve kata medeni olamaz.

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kapitalizm zengin fakir üretiyor, kapitalizm savaş üretiyor, yani  kapitalizmin üretimi , insanlık için ürettiği birşey yok, her üretimin 

bir amacı var, tüm dünyayı ele geçirip sömürmek, ve siz hala bu durumda bile kapitalizmi savunucak kadar , kapitalizme baglısınız.

 

5000 yıldır kapitalizm ne üretti peki?

1: fakir insanlar.

2: köle insanlar.

3: kurallara baglı yaşamayı özgürlük sanmayı. (zenginlere vergi affı fakirlere af yok )

4: küresel sermayenin , zenginler için oluştuğu gerçeği.

5: devletin vatandaşını sömürerek, hizmet vermeden aldıgı hizmet bedelleri. 

6. kapitalizm sadece zenginleri mutlu edebilir gerçeği

7: fakirler için eziyet ve acılarla dolu bir yaşamı.

biraz daha açalım bunu

komünist devletler şunlardır:
çin, küba, laos, vietnam, kuzey kore.

sosyalist devletler şunlardır:
çin, küba, laos, vietnam, bangladeş, guyana, hindistan, kuzey kore, nepal, nikaraguay, portekiz, sri lanka, tanzanya.

sosyal/refah devletlerinde sosyal harcama oranları şu şekildedir:
fransa %31.2, belçika %28.9, finlandiya %28.7, danimarka %28.0, italya %27.9, avusturya %26.6, isveç %26.1, almanya %25.1, norveç %25.0, ispanya %23.7, yunanistan %23.5, japonya %21.9, ingiltere %20.6, yeni zelanda %18.9, abd %18.7, avustralya %17.8, kanada %17.3, hollanda %16.7, isviçre: %16.0, irlanda %14.4.

sosyalist devletler, toplumu planlayıp bireyleri eşitlemeye çalışır. sosyal devletler, yoksullara yardım edip fakirliği azaltmaya çalışır. sosyalizm ile sosyal devleti aynı şey ...bunların tamamı gerçeği yansıtmıyor.

tarihin en büyük yalanlarıdır bunlar..

kolektivizm olmadıgı sürece ister sosyalıst olsun ister komunıst her zaman zengin fakirin acısıyla 

fakirden alınan vergilerle nefes alır. 

dolayısiylede biz kapitalist  sistemden.

 

1: vicdanı olarak eşitlikten  bahsedemeyiz.

2: kurallara baglı eşitlikten bahsedemeyiz.

3: bireysel eşitlikten hiç bahsedemeyiz.

4: bu  durumda kültürümüzün artması  kültürümüzün geliştigi anlamına mı gelir? 

5: ahlaki  degerler  kültüre  baglı değil, sisteme baglı geliştiği için, bu degerler kime göre nere göre  değerlidir? diyemeyiz. çünkü kapitalizmde tek ahlak tek kriter dir.. bu kriterlerin dışındakı degerler degerli bile olsa 

sisteme uymaz . 

6: günümüzde hala sömürge devlet var, bu tamamen kapitalizmin bir  amacıdır..

yazıcak çok şey varda, siz zaten karşısınız değil mi? benim yazdıklarım dogruda olsa...

7. kapitalizm sizi  ciddi anlamda ,zihinsel olarak esir almış, bunu göremiyorsunuz malesef...

 

tarihinde Doğuştan işşiz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
10 dakika önce, anibal yazdı:

Buralarda kimsenin görmek istemediği gerçek, O dönem almanyasının, sapına kadar sosyalist olduğudur. Adı üstünde milliyetçi sosyalizmdir nazilik denen şey. Hitler, bu kafa ile tüm üretim araçlarını devlete ait kılmaya çalışmıştır. Hatta, gayet iyi bir sosyalist olarak, işçi sınıfını baştacı etmiştir. Alman işçiler, onun sayesinde devrin en büyük lüksü olan bir arabaya kavuşabilecektir. Hoş, bunun için kupon toplamaları, yani para verip almaları gerekiyordu. O paralar da yalan oldu, araba da yalan oldu, ama bu başka mesele. Daha hatta, Hitler, devasa lüks yolcu gemileri yaptırıp işçileri bedava deniz tatiline de götürmüştür. İşçiler için yapılan tatil köyleri de muazzamdır. Hatta ve hatta, rahmetli yaşasaydı, iki katlı dev trenlerle işçileri müthiş seyahatlere de yollayacaktı, zinhar, ömrü yetmedi.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Krupp

Krupp, Essen bölgesinde yerleşik 400 yıllık geçmişe sahip Alman aile. Aile, sanayici geçmişi, çelik, silah ve mühimmat üretimiyle ünlüdür. Aile şirketi olan Friedrich Krupp AG Hoesch-Krupp 20.yüzyılın önde gelen şirketlerinden olmuştur. 1999 yılında Thyssen AG ile birleşerek ThyssenKrupp AG adını almıştır.

 

https://tr.wikipedia.org/wiki/Bayer_AG

Bayer AG

1 Ağustos 1863’te Friedrich Bayer adlı bir tüccar ve Johann Friedrich Weskott adlı bir boya ustası, Almanya'da şimdi Wuppertal şehrinin bir semti olan Barmen’de küçük bir boya malzemesi fabrikası kurdular. Hemen iki yıl sonra ABD’de bir katran fabrikasından hisse satın alan iki iş adamı, denizaşırı pazarlara ara ürünler satışına başladılar. 1876’da Moskova’da bir fabrika açıldı, bunu 1883’te Kuzey Fransa’da Flers’te bir üretim tesisi izledi.

 

Nazi almanyası sosyalist değildir.

Bir tane Özel şirket var ise orada sosyalizm yoktur.

Tek lider ilkesi uygulanan yerdede sosyalizm yoktur.Adı üstünde toplumculuk.Bireyler toplum adına karar veremezler.

Bu örnek verdiğim şirketler aile şirketi.

Topluma ait değildir.

Patronların bir araya gelip kurduğu devlet koruması altındaki şirketlerde sosyalist değildir.

Bu şirketlerde alınan kararlar ayrıcalıklı  sınıfın  elinde.

 

 

 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 hours ago, mirasyedi said:

https://tr.wikipedia.org/wiki/Krupp

Krupp, Essen bölgesinde yerleşik 400 yıllık geçmişe sahip Alman aile. Aile, sanayici geçmişi, çelik, silah ve mühimmat üretimiyle ünlüdür. Aile şirketi olan Friedrich Krupp AG Hoesch-Krupp 20.yüzyılın önde gelen şirketlerinden olmuştur. 1999 yılında Thyssen AG ile birleşerek ThyssenKrupp AG adını almıştır.

 

https://tr.wikipedia.org/wiki/Bayer_AG

Bayer AG

1 Ağustos 1863’te Friedrich Bayer adlı bir tüccar ve Johann Friedrich Weskott adlı bir boya ustası, Almanya'da şimdi Wuppertal şehrinin bir semti olan Barmen’de küçük bir boya malzemesi fabrikası kurdular. Hemen iki yıl sonra ABD’de bir katran fabrikasından hisse satın alan iki iş adamı, denizaşırı pazarlara ara ürünler satışına başladılar. 1876’da Moskova’da bir fabrika açıldı, bunu 1883’te Kuzey Fransa’da Flers’te bir üretim tesisi izledi.

 

Nazi almanyası sosyalist değildir.

Bir tane Özel şirket var ise orada sosyalizm yoktur.

Tek lider ilkesi uygulanan yerdede sosyalizm yoktur.Adı üstünde toplumculuk.Bireyler toplum adına karar veremezler.

Bu örnek verdiğim şirketler aile şirketi.

Topluma ait değildir.

Patronların bir araya gelip kurduğu devlet koruması altındaki şirketlerde sosyalist değildir.

Bu şirketlerde alınan kararlar ayrıcalıklı  sınıfın  elinde.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Öyle değil işte. Herşey karşıdan bakınca görünen  gibi olmuyor.

 

Senin listenin başındakileri örnek olarak alalım. Krupp, Daha doğrusu Bertha Krupp Nazi partisinin kurucularındandır. 1931 yılında da SS'lere katılmıştır. Sonra, şirketin başında olan babaları ölünce, hitlerin talimatı ve muvafakatıyla, hisselerini Alfried'e devretmiştir. 

 

Bunun gibi, orada sermaye, devletin kendisi oldu. Yani, Hitler, milletin elindekine doğrudan el koymadan devletleştirdi. Mülkiyeti devlete ait, ama başında kendi sahibi kalacak şekilde. Karışık bir şey, ama böyleydi. Ha, savaş olmasa ne olurdu, o da tam bilinebilir bir şey değil gerçi. 

 

Benzeri bir durumu, işgal edip yağmaladıkları Fransa'da da görebiliriz. Hitler, Citroen'in sahibi ile, kamyon ve lokomotif üretmek üzere de bir anlaşma yapar. Ama gerek citroenin sahibi, gerek işçiler işi sabote edip, yavaşlatıp, üretim falan yapmazlar. Hatta, kamyonları öyle üretirler ki, yola çıktıktan kısa süre sonra bozulup, yolda kalırlar. Fransız direnişinin bir başka boyutudur bu. 

 

İşler öyle sandığınız gibi kağıt üstünde gitmez, yürümez. Neden size sosyalizm bir rüyadır, gerçek dünyada olamaz diyoruz, hiç düşündünüz mü?

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, anibal yazdı:

Boş boş felsefe kasıp durmuşsunuz. Hiç biriniz de demiyor ki, taaa platondan beri bu işler böyle yürüyor, demek bunun olup olacağı bu.

 

Bir de meşhur moda, kapitalizm diye bir canavar uydurup, bunu bir numaralı halk düşmanı ilan etmek. 

 

Çok uzağa bakmayın. İkinci dünya savaşında atılan bombaların barut kokusu hala geçmedi, hala can alıyorlar hatta. Gidin, bu savaşa doğru düzgün bir bakın, belki bir şeyleri görürsünüz.

 

Ama olur mu, siz oraya bakar, hayın ameriga, caponlara atom bombası attı, aşşağılık amerikan emperyalizmi diye sayıklarsınız ancak. 

 

Buralarda kimsenin görmek istemediği gerçek, O dönem almanyasının, sapına kadar sosyalist olduğudur. Adı üstünde milliyetçi sosyalizmdir nazilik denen şey. Hitler, bu kafa ile tüm üretim araçlarını devlete ait kılmaya çalışmıştır. Hatta, gayet iyi bir sosyalist olarak, işçi sınıfını baştacı etmiştir. Alman işçiler, onun sayesinde devrin en büyük lüksü olan bir arabaya kavuşabilecektir. Hoş, bunun için kupon toplamaları, yani para verip almaları gerekiyordu. O paralar da yalan oldu, araba da yalan oldu, ama bu başka mesele. Daha hatta, Hitler, devasa lüks yolcu gemileri yaptırıp işçileri bedava deniz tatiline de götürmüştür. İşçiler için yapılan tatil köyleri de muazzamdır. Hatta ve hatta, rahmetli yaşasaydı, iki katlı dev trenlerle işçileri müthiş seyahatlere de yollayacaktı, zinhar, ömrü yetmedi.

 

İşte, rusları yaya bırakacak über sosyalizmin beşiği, WWII almanyası, nazi düzenidir. Buna edilebilecek hiç bir itiraz yoktur.

 

Velakin ne oldu? Yürümedi. Çünkü, o şaşalı lüks yolcu gemileri yanında, otoban inşaatlarında mecburi olarak, karın tokluğuna çalışan da işçilerdi. Ve bu düzeni sürdürecek para da yoktu. Devrin modası: ne var canım, heidelberg almanyadaydı. Evet, o günde, tıpkı bugün gibi heidelberg şehrinde dünyanın en iyi matbaa makineleri üretiliyordu. Para basıverirlerdi. Ama tabi bu hiç bir derde ilaç olmadı. Millet baya baya aç kaldı, hitlerde el mahkum sağa sola saldırmak zorunda kaldı.

 

Hitler, polonyaya yürüdü, ama bir sor bakalım niye yürüdü? Hitler bunu yaparak, arkasını sağlama aldı ve asıl hedefine yürüdü. Zira, versay'da (Versaille) 1. dünya savaşı sonrası aşağılanan almanların bir hıncı zaten vardı. Ama daha önemlisi, Fransa zengindi, baya baya parası vardı. Sadece müzelerdeki sanat eserleri bile, ağız sulandırmaya yeterdi. 

 

Almanya bu iştahla Fransanın üzerine yürüdü ve olaylar gelişti.

 

Tamam, bu bilinen tarih dersine devam etmenin çok anlamı yok, ama olan bu oldu. Peki ne alaka? Niye bu tarih dersi?

 

Eğer o günkü bu savaşı koparan sebeplere ve süreçlere bakarsanız, bir şey görürsünüz, üretim kabiliyeti. Fransayı zengin eden, üretim kabiliyeti idi. Özellikle araç üretimi alanında, renault ve bilhassa citroen muazzam işler çıkarıp, iyi paralar kazanıyordu. Bu, aynı zamanda tarım makineleri alanında da bol üretim demekti. Bu da, Fransa'daki gıda üretimini coşturuyordu. İşte fransanın zenginliği buradan geliyordu. Ki, aslında hala gene buradan gelir, önemli ölçüde. 

 

Kapitalist Fransa'nın buradaki sırrı, toplu üretim yapma kabiliyetiydi. İşte söylenmeyen şey budur daha çok. Saklanan değil, üzerinde durulmayan, görülmek istenmeyen şey. Almanya, o dönem hiç bir zaman üretim toplumu olamadı. Bunu derken üretmedi değil, ama seri rüetim, bir şeyi yoğun, hızlı, ucuz maliyetli olarak üretmenin yolunu bulamadı. Belki de zaten hiç aramadı, böyle bir şeyin olduğunu bile anlamadı. Ama, Ford'un baş yardımcısının bir mezbahayı ziyaretinde gördüğü üretim bandı modelini, araba üretmek için kullanmasıyla başlayan süreçte, dünya, toplu üretim, seri üretim gibi bir kavramla tanışmıştı. Fakat almanlar tahminen yahudileri nasıl keseceklerini, yakacaklarını düşünürken, bunu ıskaladılar. 

 

Hemen burada bir parantez açalım. Bonaparte, yani bilinen adıyla napolyon, sözde halk devrimi olan bir devrimin ardından başa geçmiş, baya baya sağlam bir diktatördür. Dönemin çoğu kralından, imparatorundan daha kral olmuş, çok çok daha yoğun bir diktatörlük sergilemiştir. Olası isyanları bastırmak için, parisi baştan yaptırıp tüm yolları isyanı bastracak ordu güçlerinin kullanacağı şekilde yaptırmıştır hatta. Ama napolyon, aynı zamanda bugünde geçerli olan Napolyon kanunlarını da çıkarmıştır. Ve bu kanunlarsa, başta yahudiler olmak üzere, azınlıklara normal vatandaş hakkı tanımıştır. Bu emperyalist ve kapitalist diktatör, soylular sınıfını lağvetmiş, azınlıklara ve halka eşit haklar veren ilk avrupa yasasını yürürlüğe koyup, gayet sert şekilde de uygulamıştır.  İşte bu mantalite, kapitalizmi doğuran şey olmuştur: Eşitlik. Bunu bir yere not edin.

 

Parantezin içinde bir şey daha görmek lazım. İşte almanyanın hayın ic mihragları olan yahudilerle olan kavga esnasında, asıl endüstri devrimi olan toplu üretim kabiliyetini görmeyişini, ıskalamasını bizde bugün aynen yaşıyoruz. Kürtleri başta, hayın iç mihrag, vatan ahyını, terörüz falan ilan ettik, aptal bir faşizmin kucağında salak bir gidişler gidiyoruz. 

 

Kaldığımız yerden devam edersek. Hitler, Fransaya yürüdü, orayı işgal etti. Peki ne mi yaptı? Yağmaladı. Oradaki Citroen vb. şirketleri, Alman devletinin malı yaptı. Ve ne oldu, elbette üretim sıfıra düştü. Üretim olmayınca, tarım makineleri de olmadı. Onlar olmayınca, Almanyayı beslemesi umulan Fransa aç kaldı, kendi karnını bile doyuramadı. 

 

Savaşın başında, toplu üretim yeteneği olmayan almanlar, bir şekilde, eldeki üretim kabiliyetlerini kaliteli üretime harcadılar. Şöyle diyelim, adamların günde 100 araba üretme kabiliyeti yok, olsun, beş araba en fazla üretebiliyorlar. Böyle olunca, maliyet zaten yüksek. O zaman, rekabet etmenin yolu, kaliteli, çok üstün araba üretmek olabiliyordu ancak. İşte bugünkü süper alman arabalarının altında yatan gerçek budur. Aynısını silah sanayi içinde yaptılar. Mesela harika Tiger tankları ve muazzam denizaltılar ürettiler. Hatta devrin en muazzam savaş gemisini de yaptılar: Bismark mesela. 

 

Ama ne oldu? İngiliz - amerikalılar sherman tankını ürettiler. Bir tiger tankı, beş sherman tankı ile baş edebiliyordu kolayca, ama altıncısı gelince tiger tankı hurda oluyordu. Kalite farkı beş misliydi yani. Ama şu vardı, almanların bir tiger tankı üretmek için harcadığı zaman ve maliyetle, abd'liler ,15 - 20 sherman tankı üretebiliyordu.

 

Aynısı uçaklar içinde geçerlidir. Almanlar savaşın başında, muazzam bir luftwaffe'ye sahipti. Yani hava kuvvetlerine. Harika da uçakları vardı. Ama ingiltere oyuna katılınca, Spitfire'ları sürdü sahaya. Kötü uçaklar değillerdi, ama alman uçaklarından görece düşük kaliteydi: uzun menzilli bombardıman zaafları vardı. Velakin, savaşın başında almanların 10 bin uçaklı devasa filosu, sürekli kayıplar verip bir daha aynı sayıya ulaşamazken, İngilizler 26 bin uçak ile göklere hakim oldular. Hemde savaş sürerken yaptıkları üretim ile.

 

Peki bu tarih dersini niye uzattık: İşte, her şeyin başı üretimdir. Tüm mesele, üretimi sağlamaktır. Üretirsen, her türlü kazanırsın. Ve üretim, eşitlik ister. Daha önemlisi, ürettiğinin karşılığını almanı ister. Bunu sağlayan sisteme de, kapitalizm denmiştir, ki kolayca goygoyu yapılıp şeytan ilan edilebilsin. Neyse, o başka mesele...

 

Bu mevzunun çözümü, ne sosyalizm, ne de şimdiki kapitalizm falan denen şeylerdir. Tamam, güncel koşullarda bu mevzuya cevap verebilen kurum, kapitalizm. Hitler gibi, Lenin - Stalin gibi çıkışlarla falan sosyalizm denendi, malum olan gerçekleşti işte. Liberal bilmem ne falan kafaları ile falan da bunu çözemezsiniz. 

 

Olacak olan, dahası bu soruna en iyi çözümü de getirecek olan ise, tüm üretimin süreç ve sonuçları ile yapay zekaya teslim edilmesi olacaktır. Yani, size ev lazımsa, yapay zekanın yaptığı evde oturacaksınız. Para, kira, mülk edinme falan yok. Hasta olunca size doktor olarak gene büyük ihtimalle yapay zeka bakacak. Para denen mefhum ortadan kalkacak, çünkü gerek kalmayacak. İnsanın yaşaması ve lüksü için gereken her şey yapay zekanın kontrol ve üretiminde olacak.

 

Haa, bu öyle güzelce, lay lay lom olmayacak. Yapay zekanın ilk dalgası 80'lerden itibaren hayata girdi. Bugün bu sayede herkes gayet kolayca, bilgisayar, ev, araba falan alabiliyor. 1980 yılında ciddi bir yatırım olan, basit bir bilgisayarın misliyle daha güçlüsünü ceplerimize koyabiliyoruz, o kadar da ucuzladı. Arabaların, evlerin falan fiyatlarındaki bu muazzam düşüş, yapay zekanın ilk örnekleri olan, güncel bilgi işlem teknolojileri sayesinde oldu. 

 

Peki herkes, kolayca araba, ev falan alabiliyor mu? Elbette hayır. Ne oldu, bu yapay zekayı kullanabilen ve üretebilenler yükseldi, ekonomik gücü katladı. Diğerleri ise, daha bir iyice zayıfladı, baya baya aç kaldı. BU uçurum artacaktır. Ve bunun sonu, o alttaki aç kalan kitlenin birbirini yemesi ile sonuçlanacaktır. Ciddi ciddi yemekten bahsediyorum, tavada falan kızartıp yemekten. Şu anki ibre, yahnisi ve ızgarası yapılacak olanların müslümanlar olacağını gösteriyor. 

 

Ama bunun sonrasında, kalanlar, işte o güce sahip olanları hedef alacaktır. İlk örnekleri var, işte malum hayın ameriga teraneleri falan işte. Ortalıkta eser kalmamış emperyalizme küfredip Avrupa'ya sallamalar falan. Her neyse, bu durumda, zaten insan etinden daha kaliteli şeylerle beslenen o zümreler için, kalanları yemek değil, yok etmek daha mantıklı olacaktır. Ve ortalık, yani dünya gezegeni o, yapay zekayı kullanma ve üretme becerisine sahip olanlara kalacaktır. 

 

İşte o noktadan itibaren, yavaş ve geri dönülmez şekilde, tüm üretim araçları ve üretim yapay zekaya devrolunacaktır. Bunun kırılma noktası, yapay zekanın kendini üreteceği an olacaktır. 

 

Peki başlıktak, ahlaksız, medeniyetsiz insanlar? Dedik ya, bir protein kaynağı olarak tüketilecektir. Ha, şu da olasıdır, bir tür matrix, yani onları alıp, enerji üretmek için kullanmak, bir opsiyondur, bu da mümkündür. Ama onların bildiğimiz hayatta var olamyacağı muhakkaktır. 

 

Dümbüklerin pek anlamadığı bir şey vardır. Kızlar mini etek giydiği için medeni olmaz bir yer. O yer medeni olduğu için kızlar mini etek giyer. Ama daha kötüsü, siz kızların mini etek giymesini bir şekilde yasaklarsanız, emin olun, o yer asla ve kata medeni olamaz.

 

 

 

 

Okurken "hayın ameriga" gibi seyler komik geliyor ama bu salaklar ulkenin cogunlugunu olusturuyor. Uzucu yani. Ama aslinda uzuldugum sey, boyle olmayan insanlarin da bunlarla birlikte ucuruma suruklenmesi.

 

Konuda kapitalizme laf soyleyenlerin nicklerine baksana? "Dogustan issiz".

 

Bu gibi adamlarin kapitalizme laf etmesinin sebebi "kisisel". Bunlarda dogru analiz yetenegi filan da yok. Kendi cebinde para yok diye kapitalizme salliyor iste.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, anibal yazdı:

 

Öyle değil işte. Herşey karşıdan bakınca görünen  gibi olmuyor.

 

Senin listenin başındakileri örnek olarak alalım. Krupp, Daha doğrusu Bertha Krupp Nazi partisinin kurucularındandır. 1931 yılında da SS'lere katılmıştır. Sonra, şirketin başında olan babaları ölünce, hitlerin talimatı ve muvafakatıyla, hisselerini Alfried'e devretmiştir. 

 

Bunun gibi, orada sermaye, devletin kendisi oldu. Yani, Hitler, milletin elindekine doğrudan el koymadan devletleştirdi. Mülkiyeti devlete ait, ama başında kendi sahibi kalacak şekilde. Karışık bir şey, ama böyleydi. Ha, savaş olmasa ne olurdu, o da tam bilinebilir bir şey değil gerçi. 

 

Benzeri bir durumu, işgal edip yağmaladıkları Fransa'da da görebiliriz. Hitler, Citroen'in sahibi ile, kamyon ve lokomotif üretmek üzere de bir anlaşma yapar. Ama gerek citroenin sahibi, gerek işçiler işi sabote edip, yavaşlatıp, üretim falan yapmazlar. Hatta, kamyonları öyle üretirler ki, yola çıktıktan kısa süre sonra bozulup, yolda kalırlar. Fransız direnişinin bir başka boyutudur bu. 

 

İşler öyle sandığınız gibi kağıt üstünde gitmez, yürümez. Neden size sosyalizm bir rüyadır, gerçek dünyada olamaz diyoruz, hiç düşündünüz mü?

 

 

 

 

 

@Emre Karaköse   @John_Ahmet   nasıl devri daim makinesi tanımını değitiriyorsa sende sıkışınca sosyalizmin tanımını değiştiriyorsun.

 

Her devlet uygulaması sosyalizm değildir.

Kemalizmin devletçiliğide sosyalizm değildir.

Özel şirket devlet kontrolune geçince şirkette alınan kararlar halk meclisinde alınmıyor.

Elde edilen gelirde halkın değil devlet adı altında birleşen   işverenlere ait.

Savaş sonrası sahiplerine veriliyor sonuçta.

Kar,faiz,komisyon,vb şeylerde sosyalizmde olmaz. Bir ülkede bunlar varsa sosyalizm uygulanmıyor demektir. 

 

Dizel motoru şeması  ile  elektrik motoru üretip onu dizel motoru diye satmıyoruz.Kağıt üstünde yazılanlara uyuyoruz. :)

 

 

 


 

Alıntı

 

Nasyonal sosyalizm doktrininin ilanı 1898'in Mayıs ayında, ilk kez Fransız teorisyen Maurice Barrès tarafından yapıldı. Sosyalist bir milliyetçilik fikrinin temel doktrinlerini belirleyen Barrès, dönemin Rusya merkezinden tüm dünyaya yayılan sosyalizmi bir zehir olarak tanımlamıştır. Sosyalizmin “liberal bir zehir” olduğunu, ancak ulusal bir sosyalizmin, kolektif milliyetçiliği gerçekleştirmenin aracı olduğunu açıklamıştı. Barrès'e göre, işçiler kendi uluslarından işverenlere karşı değil, yabancı işverene ve Yahudi sermayesine karşı mücadele etmeliydi. Barrès'in bu düşünceleri Adolf Hitler'e ilham verdi ve nasyonal sosyalist ideolojinin oluşmasına katkı sağladı. 

https://tr.wikipedia.org/wiki/Nasyonal_sosyalizm

 

 

Bak ne yazıyor.Yerli işverene karşı ayaklanmayın yabancı işverenlere karşı ayaklanın.

Yabancı işverenler yerine yerli işverenler sömürsün diyor yani. :)

 

 

 

 

tarihinde mirasyedi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
8 hours ago, mirasyedi said:

 

 

@Emre Karaköse   @John_Ahmet   nasıl devri daim makinesi tanımını değitiriyorsa sende sıkışınca sosyalizmin tanımını değiştiriyorsun.

 

Her devlet uygulaması sosyalizm değildir.

Kemalizmin devletçiliğide sosyalizm değildir.

Özel şirket devlet kontrolune geçince şirkette alınan kararlar halk meclisinde alınmıyor.

Elde edilen gelirde halkın değil devlet adı altında birleşen   işverenlere ait.

Savaş sonrası sahiplerine veriliyor sonuçta.

Kar,faiz,komisyon,vb şeylerde sosyalizmde olmaz. Bir ülkede bunlar varsa sosyalizm uygulanmıyor demektir. 

 

Dizel motoru şeması  ile  elektrik motoru üretip onu dizel motoru diye satmıyoruz.Kağıt üstünde yazılanlara uyuyoruz. :)

 

 

 


 

 

Bak ne yazıyor.Yerli işverene karşı ayaklanmayın yabancı işverenlere karşı ayaklanın.

Yabancı işverenler yerine yerli işverenler sömürsün diyor yani. :)

 

 

 

 

 

Hala boş laf üretiyorsun.

 

Sosyalizm dediğin şey, pratiğe geçince, o dediklerinin hepsi olur, hiç merak etme sen. 

 

Öncelikle, o yazıdaki şu noktayı atlıyorsun:

 

Hitler gibi, Lenin - Stalin gibi çıkışlarla falan sosyalizm denendi, malum olan gerçekleşti işte.

 

Sana söylüyoruz işte, git en iyi örneği ikinci dünya savaşı diyoruz. Olmadı, yapamadılar, yemedi diyoruz, sosyalizm denen zımbırtı. Rusya'da da olmadı, Almanya'da da. Ha, küba da oldu (mu acaba?). Ne oldu, herkes sefalette eşit oldu, ancak o oldu.

 

Halk meclisi imiş... O meclisin bugünkü bizim meclisten farklı olacağını düşünecek kadar embesil olmadığını sanıyorum. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
42 dakika önce, anibal yazdı:

 

Hala boş laf üretiyorsun.

 

Sosyalizm dediğin şey, pratiğe geçince, o dediklerinin hepsi olur, hiç merak etme sen. 

 

Öncelikle, o yazıdaki şu noktayı atlıyorsun:

 

Hitler gibi, Lenin - Stalin gibi çıkışlarla falan sosyalizm denendi, malum olan gerçekleşti işte.

 

Sana söylüyoruz işte, git en iyi örneği ikinci dünya savaşı diyoruz. Olmadı, yapamadılar, yemedi diyoruz, sosyalizm denen zımbırtı. Rusya'da da olmadı, Almanya'da da. Ha, küba da oldu (mu acaba?). Ne oldu, herkes sefalette eşit oldu, ancak o oldu.

 

Halk meclisi imiş... O meclisin bugünkü bizim meclisten farklı olacağını düşünecek kadar embesil olmadığını sanıyorum. 

Bizim şu anki  meclise işveren veya onların temsilcisi olmayan giremez.

 

Kapitalizm kitap üstünde de eşitsizlik üstüne kurulu uygulamadada  eşitsizlik üstüne kurulu.

Yani kitabı tam uygulasanda aynı  yarım uygulasanda aynı.

Kapitalistin durumu Müslümanların eşit olursak sadaka zekat veremem demesine benziyor.

 

Sosyalizmde ise kitabını tam uygularsan değişir sonuçlar.

Arada dağlar kadar fark var.

 


  

tarihinde mirasyedi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
8 hours ago, mirasyedi said:

Bizim şu anki  meclise işveren veya onların temsilcisi olmayan giremez.

 

Kapitalizm kitap üstünde de eşitsizlik üstüne kurulu uygulamadada  eşitsizlik üstüne kurulu.

Yani kitabı tam uygulasanda aynı  yarım uygulasanda aynı.

Kapitalistin durumu Müslümanların eşit olursak sadaka zekat veremem demesine benziyor.

 

Sosyalizmde ise kitabını tam uygularsan değişir sonuçlar.

Arada dağlar kadar fark var.

 


  

 

Bak işte, olacağı bu. O sosyalizm kağıt üzerinde kalır. 

 

Kapitalizm diye bir şey yok, bunu anlamaktan acze düşüyorsunuz. 

 

Birisi der ki, şu şöyle bu böyle, o da böyle böyle olacak. Sonra da o şey o şekilde yapılmaya çıkılır. O zaman dersin ki, bunda bu iş böyle böyle oluyor. 

 

Fakat kapitalizmde böyle bir mevzu falan yok. Olan biten bir şeyler var ve adına kapitalizm diyorsun. Sonra da kapitalizmde böyle iken böyle oluyor diye, o hayali, sanal şeyi suçluyorsun.

 

Sosyalizmde kitabını falan tam uygulayamazsın. Erimiş demirin içinde masa kurup rakı içmek gibi bir keyf söylesem sana, yapabilir misin? Olay, eşyanın tabiatına aykırı. İnsanları sosyalizm gibi abes işlerle, ancak fakirlik ve açlığa, ciddi ciddi açlığa getirirsin. Git bul, oku bak, domuzlar her zaman daha eşit olacaktır. 

 

Faiz olmaz diyorsun ya. Ben neden paramı senin harcaman veya kazanman için vereyim? buna bir cevap getirebilir misin mesela sosyalist olarak. Faiz dediğin şey, birader, al benim şu kadar fazla param var, bununla bir şeyler yap, karı fifty fifti demek, bunun nesi kötü? 

 

Sorunlara kıçından bakıyorsunuz. Ürettiğiniz çözümlerde rüya, hayalden ibaret, hepsi bu. 

 

Gelelim kapitalizme. Senin kapitalizm sandığın şey, nedir bilmiyorum. Almanya'da başka bir şey, Japonya'da daha başka bir şey var, ABD'de daha başka bir şey, ama sen tutturuyorsun, amanda kapitalizmde... 

Link to post
Sitelerde Paylaş

@mirasyedi Sosyalizmi kitabına göre uygularsak proletarya diktatörlüğünden devletsiz, uzlaşıya topluma nasıl geçiyoruz? Marx bile bunu açıklamıyor. Bu kadar merkezileşip mutlaklaşan bir gücün kendi kendine fes edeceğini mi düşünüyorsunuz? Bu fes edişten sonra ekonomi nasıl işleyecek, merkezi ekonomik planlama programlarının yerine ne gelecek, koordinasyon, denetim, karar mekanizmaları nasıl işleyecek? Bunlar anlatılıyor mu marx'ın eserlerinde? Ya da leninde troçkide stalinde maoda mahir çayanda?

 

Ekonomik olarak sınıf ayrımını ortadan kaldırmaya çalışanlar hem ekonomik hem de politik güce dayalı çok daha kötü bir sınıf ayrımına sebep oluyorlar. Sosyalizmin pratikteki uygulaması budur. Kitabında da bir çözüm sunmmuyor sunuyorsa söyleyin nedir? @Doğuştan işşiz bunun bence farkında olacak ki ısrarla sosyalist, komünist olduğunu kabul etmiyor, kolektivizm gibi yuvarlak kavramların arkasına saklanıyor. Soruyoruz nasıl işleyecek bu kolektivist düzen net bir açıklama yok. Bu sözde kolektivist düzeni anlatan kitap neyse söyleyin nasıl işleycek nasıl inşa edilecek onu tartışalım?

 

Kimse kapitalizmin sermaye birikimi sorununu reddetmiyor. Siz ne çözüm sunuyorsunuz onu soruyoruz. Demokrasiden vazgeçmek nasıl bir çözüm oluyor bu soruna? 

 

Ortaya elle tutulur bir alternatif sunmadan sosyal-demokratlara, liberallere laf atmak geçerli bir argüman değil.

tarihinde ck789 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, anibal yazdı:

Faiz olmaz diyorsun ya. Ben neden paramı senin harcaman veya kazanman için vereyim? buna bir cevap getirebilir misin mesela sosyalist olarak. Faiz dediğin şey, birader, al benim şu kadar fazla param var, bununla bir şeyler yap, karı fifty fifti demek, bunun nesi kötü? 

Sosyalizmden bağımsız olarak yazıyorum faiz sistemi şu açıdan kötü. Bu birilerinin risk almadan çok para kazanmasına ve bu nedenle ekonomik gücün merkezileşmesine neden oluyor. Sağlıklı olan girişimlerin girişimcilerle, hatta potansiyel müşterilerince finanse edilmesidir. Tabi bunun için güven gerekir. Böyle bir güven ortamı olmadığı için birileri risk almadan zengin olurken birileri emek sarf edip risk alıp batıyor. Böyle bir güven ortamı, şeffaflık tahsis etmeye çalışan bir siyasi akım olsa, bir ülkede bu sistem düzgün işlese buna karşı çıkacak bozmaya çalışak ilk grup sözde liberal bu sermeye sahipleri olacaktır.

 

Ben sanılanın aksine liberalizm ile kapitalizmin el ele olduğuna katılmıyorum. Şiliye güney amerikaya yapılanlar klasik liberalizm tanımının idealleriyle birebir çelişen şeylerdir. Liberalizm sermaye gruplarının değil her bireyin yani insiyatif almak isteyen her girişimcinin önünü açılmasını savunan görüştür. Liberalizmin insana değil sermayeye değer verdiğni söylemek günümüz sözde neo-liberallerinin bok yemesidir. Mağdem gerçek sosyalizm bu değil, gerçek islam bu değil o zaman gerçek liberalizm de bu değil :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, anibal yazdı:

Faiz olmaz diyorsun ya. Ben neden paramı senin harcaman veya kazanman için vereyim? buna bir cevap getirebilir misin mesela sosyalist olarak. Faiz dediğin şey, birader, al benim şu kadar fazla param var, bununla bir şeyler yap, karı fifty fifti demek, bunun nesi kötü? 

Bu sistemde yaşadığın için para senin için değerli.

Çünkü bu sistem sana karşındakine karşındakine de sana güvenmemeyi öğretti.
Üretim araçları hammadde ortak ise parayı ne yapacaksın?

Ancak kıçını silmek için kullanabilirsin.

 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şu saatten sonra herşeyin kamulaştırılması havada kalıyor. Google'un datacenter'ının kamulaştırılması devlet tarafından işletilmesi daha mı verimli olacak mesela? Google çalışanları memur mu olacak?

 

Kapitalizmin en büyük sorunu sermayenin merkezilşemesi ile ekonomik hayatın %1 in %1i tarafından yönetilmesi. Bu adamların fil dişi sarayda oturması zerre umrumda değil ama  girişimlere yön vermesi, dünya siyasetine yön vermesi, toplumsal hayatı yönlendirmesi çok büyük sorun. Bu kabul edilemez. Demokrasi ile cumhuriyet ile bağdaşan bir şey değil bu.  

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu başlıkta gördüğüm kadarıyla herkes kapitalizmin kötü olduğunda hemfikir ama iş sosyalizme gelince herkesin fikri çok farklı.

Kimse sosyalizmin kurtuluş olmadığını komünizme giden yolda sadece bir aşama olduğuna değinmemiş.

Oysa kanla ve yıllarca süren savaşla oluşan ama iyi yürümeyen sosyalizm bir günde geri kapitalizme dönüşür, aynen Doğu Perinçek'e benzer.

Sosyalizmden sonra komünizmin gelmesi kapitalizmin yaşamdaki önemini yitirmesine bağlıdır, bu önem sürdüğü müddetçe komünizme asla geçilemez.

Bu yüzden kapitalizmi savaşla yıkmanın hiç bir anlamı yok, doğal olarak ömrünü tamamlaması gerekiyor.

Denebilir ki, "20. yüzyılda devrim yapan ülkeler boşuna mı yaptı?".

Hayır, boşuna değildi, onları işgalciler zorladı, devrim yapmaktan başka seçenek bırakmamışlardı.

Kısaca kapitalizm çözüm değildir ama ona alternatif olacak sistemi yaşam koşulları dayatacaktır.

Dolayısıyla koşulların dayattığı bir sistem gelip çatmadan sosyalizmi veya komünizmi tartışmak gereksizdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 dakika önce, ck789 yazdı:

Şu saatten sonra herşeyin kamulaştırılması havada kalıyor. Google'un datacenter'ının kamulaştırılması devlet tarafından işletilmesi daha mı verimli olacak mesela? Google çalışanları memur mu olacak?

 

Kapitalizmin en büyük sorunu sermayenin merkezilşemesi ile ekonomik hayatın %1 in %1i tarafından yönetilmesi. Bu adamların fil dişi sarayda oturması zerre umrumda değil ama  girişimlere yön vermesi, dünya siyasetine yön vermesi, toplumsal hayatı yönlendirmesi çok büyük sorun. Bu kabul edilemez. Demokrasi ile cumhuriyet ile bağdaşan bir şey değil bu.  

 

reklam geliri olmayacak.banka işlemleri,borsa, verileri ile interneti çöplük haline getiremeyecekler.zamanımı boş boş internette geçirmeyeceğim.

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
25 dakika önce, bilgivehis yazdı:

Bu yüzden kapitalizmi savaşla yıkmanın hiç bir anlamı yok, doğal olarak ömrünü tamamlaması gerekiyor.

Katılıyorum. Ben teknolojinin burada önemli bir rolü olduğuna inanıyorum. Teknolojik ilerlemeler sağlıklı bir şekilde ilerlerse merkezi komisyoncu yapılara ihtiyacımız kalmayacak. İnternet sayesinde insanlar daha sağlıklı pazar araştırması yapabiliyor mesela artık. Bitcoin vs. ile western-union'dan çok daha az komisyonla para göndermek mümkün. Bunlar yaygınlaşırsa VISA'ya bile gerek kalmayacak. Tabi finansman yine en büyük sorun. Ev, araba almak isteyen birini bankaların pençesinden nasıl kurtarıcaz onu çözmek zor. 21yy. da temel ihtiyaçların ömür boyu krediye bağlanması zaten ayrı bir saçmalık. Bu noktada sosyal-devlete sıcak bakıyorum ben. Temel ihtiyaçların karşılanması noktasında girişimcilik vs. için finansman için bir sürü alternatif var. Güvenilir audit firmaları hatta belki bizzat devlet tarafından denetlenen girişimlere yatırımcı bulmak imkansız değil. Betona gömeceğine sağlıklı bir ekonomide insanlar zaten girişimlere yatırım yapmak isteyecektir. Bu bence komünist devrimden çok daha gerçekçi bir çözüm. Çiftlik banka para gömeceğine denetlenen girişimlere para gömmez mi insanlar? Bankalara böyle bir sistemde ihtiyacımız kalmıyor. 

 

Über sayesinde de rant sistemine dayalı taksilere ihtiyacımız kalmıyor mesela. Bu tarz sistemler de şirketler tarafından değil bizzar devlet tarafından veya merkezi bir yapıya ihtiyaç duymayan teknolojik sistemler ile yapılabilir. Her türlü teknoloji sayesinde merkezileşme engellenmiş oluyor. 

 

Bu tarz yöntemleri desteklemek politik anlamda da daha mantıklı çünkü bir yanda "bunlar solcu bunlar ateist bunlar terörist" olmak varken diğer yanda liberalizm altında teknolojiyi desteklediğnizde karşınızda olanlar "teknoloji düşmanı gericiler" oluyor. Teknolojinin kendisi sermaye birikimini engelleyebilecek şekilde otomasyona imkan vererek bu sorunlara çözüm buluyor. 

tarihinde ck789 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...