Jump to content

Recommended Posts

Kuran'daki peygamber hikayelerinin ana kaynağı olan Tevrat, o dönemde arap yarımadasında bir kitap halinde değil, nüshalar halinde bulunuyordu, tüm nüshalara ulaşmak[1] mümkün değildi. Hz.Muhammed de bunu itiraf etmiştir. [2]  Bu yazımda, Hz.Muhammed'in peygamber hikayeleri anlatırken hangi önemli nüshaya ulaşamadığını anlatacağım.

Tevrat'ın Tora adı verilen 5 önemli nüshası vardır. Tekvin, Çıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye...

 

TEKVİN NÜSHASI

   Kainatın 6 günde yaratıldığından başlar, Hz.Adem'in cennetten çıkarılışıyla devam eder, dillerin oluşumu, Nuh'un gemisi, İbrahim'in ve Lut'un maceralarıyla devam eder. Hz.Muhammed'in bu hikayeleri aklında kaldığı ölçüde Kuran'da özetlediği, sıkıntılı yerleri Nihat Hatipoğlu yöntemiyle tevil ettiği görülmektedir. Yani Hz.Muhammed, Tekvin kitabına ulaşmıştır.

 

ÇIKIŞ NÜSHASI

   Esas bahsedeceğim nüsha budur. Hz. Muhammed, Çıkış nüshasına da ulaşmıştır ve aklında kaldığı kadarını Kuran'a koymuştur. Bir kitap okusanız, anlatmaya kalksanız, hata yapacağınız en büyük mesele ayrıntıda geçen insan isimleri, sayı isimleri ve yer isimleri olacaktır. Hz.Musa'nın hayat hikayesi anlatıldığı bu nüshada detaylara dikkat edeceğim. Ama olayın KOPMA NOKTASINI bulunca, konunun çok kritik olan esas başlığına geleceğim.

 

1. Çıkış'a göre; Firavun bir rüya görür ve İbrani erkek çocuklarının nehre atılmasını emreder. O sıralarda Levili bir adam, akrabalarından bir kızla evlenir ve güzel bir çocukları olur. Bu çocuğu en fazla üç ay saklayabilirler, daha sonra nehre bırakırlar. [3] Ne var ki, çocuğun ablası, kardeşine ne olacağını izlemeye devam eder. [5]  Firavunun kızı, çocuğu bulur.[4] Çocuğun ablası, telkinlerle çocuğu Firavun'un sarayına sokmayı başarır. Üstelik kendi annesini de sütanne olarak saraya sokar.[6]  Bu konu, Hz.Muhammed tarafından Kasas Suresi'nde hatırladığı ölçüde özetlenmiştir. Hikayede özel isim kullanılmaz, Hz. Muhammed de kullanmamıştır. Yani Firavun'un kızı kimdir, karısı kimdir, Musa'nın annesi kimdir, ablası, babası kimdir, Tevrat'ta bir bilgi verilmez, Hz.Muhammed de vermemiştir. Buradaki belki tek ciddi hatası, Musa'yı Nil nehrine değil de denize atması olmuştur. #YerHatası

 

2. Ardından Musa'nın kavga eden iki adamı ayırırken cinayet işlemesi de anlatılır. Hz.Muhammed ise, Tevrat'ın Nihat Hatipoğlusu olduğunu bir kez daha gösterip konuyu yumuşatarak Kuran'da bahseder [7] Halbuki Musa, kavgadaki Mısırlı adamı kasten öldürüp, cesedini de gömmüştü [8] Hz.Muhammed, Musa'nın yanlışlıkla öldürdüğünü ve pişman olduğunu belirten Hatipoğlu cümleleriyle devam eder (28/15-17)

 

3. Musa, ertesi gün başka iki İbrani'nin kavga ettiğini görünce onları uyarır, adamın biri ona çıkışır ve dün yaptığı olayı ona hatırlatır. Başkalarının da olayı bildiğini gören Musa, "Bu iş ortaya çıkmış" der korkar. Halbuki Hz.Muhammed, ertesi gün suç ortağı olan aynı İbraniyle karşılaştığını anlatır. Tevrat'ı duyularıyla öğrenen bir adamın kaçırabileceği bir ayrıntıdır bu. Hangi hikayenin daha mantıklı olduğu size kalmış.

 

4. Musa'nın adam öldürdüğünü duyan Firavun, idam fermanı verince Musa kaçarak şehri terkeder. Musa'nın kaçtığı şehir Medyen'dir. Hz.Muhammed de aynı bilgiyi verir (28/20-21)

 

5. Musa, Medyen'e gelir. Yedi kız su çekmeye çalışıyor, çobanlar da onları kovuyorlardır. Musa, kızlara yardım eder ve kızlar suyu çekerler. Aynı hikayeyi Hz.Muhammed aynı kronolojide ve aynı şekilde anlatmıştır ama YEDİ KIZ gitmiş İKİ KIZ olmuştur. ( #RakamHatası ) Kızların sayısı tabii ki şaşırılabilir ama iki kız üzerinden geliştirdiği hikaye enteresandır. 

 

6. Kızların babası [11] kızlarına yardım eden Musa'yı işe alır ve hemen kızlarından biriyle evlendirir. Hz.Muhammed'in kafası ise Yakup hikayesindedir. Yakup, Lavan'ın "İKİ KIZ" ından Rahel için yedi yıl hizmet etmeyi göze almıştı. Hz.Muhammed'e göre adam dedi ki,  "sekiz yıl bana çalışmana karşılık, şu İKİ KIZ ımdan birisini sana nikâhlamak istiyorum" (28/27) Halbuki Hz.Musa hikayesinde böyle şeyler yok, Yakup hikayesinde var. Yakup, yedi yılı, on dörde tamamlamıştı, Hz.Muhammed sekiz yılı ona tamamlatmıştır. [12] Hikayede kayınbaba isimleri de tutmamaktadır #İsimHatası

 

7. Ufak bir Hz.Muhammed eklemesinin ardından "Çıkış" nüshasını aynen okumaya devam ediyoruz. Musa, Medyen'den ayrılır ayrılmaz Horev adlı dağda bir ateş görür, ona yaklaşınca Tanrı ile konuşur. Tanrı, ona kendini tanıtır. Evet Musa ve tanrı muhabbet ederler. Hz.Muhammed, dağın ismi dışında bu meseleyi aynı şekilde aktarmıştır [13] Musa'nın tanrısı vaatlerini sıralar. Hz.Muhammed, bu ıvır zıvırları atlamıştır. Ancak bir sonraki babda geçen Musa'nın asası hikayesini aynen anlatmış, es geçmemiştir [14] Daha sonra kardeşi Harun ile aynı dağda karşılaşır ve olanları konuşurlar. Rab, Harun'u Musa'ya yardımcı yapar. Musa'nın tanrısının amacı, Yahudiler'i Mısır'dan çıkarmaktır. Bu hikayeye Hz.Muhammed tarafından Hatipoğlu süsü verilmiş ve amaç Firavun'u iman ettirmek olmuştur.

 

8. Bu zamana kadar Kasas Suresi'nde anlatılan hikaye buradan itibaren Araf Suresi'nde devam ediyor. Musa'nın değneğini atıp sihir yapması, diğer sihirbazları yenmesi anlatılmış. (7/103-155) Ancak Çıkış nüshasında biz hala yedinci babı bitiremedik. Bütün Çıkış'ı anlatamam, gereksiz ve sıkıcı, özetlemem lazım, Hz.Muhammed de öyle yapmış, dört babı tek bir ayette özetlemiş. Çıkış nüshasında "Dolu belası, kan belası, kurbağa belası, sivrisinek belası, atsineği belası, hayvanların ölümü, çıban belası, dolu belası, çekirge belası, karanlık belası, ilk doğan çocukların ölümü" ayrıntılarıyla anlatılırken Hz.Muhammed " Biz de, her biri ayrı ayrı birer mucize olmak üzere başlarına tufan, çekirge, ürün güvesi (haşarat), kurbağalar ve kan gönderdik. (Hiçbirinden ders almadılar.) Büyüklük tasladılar ve suçlu bir kavim oldular" (7/133) ayetiyle durumu özetlemiştir.

 

GELELİM ESAS KONUYA

 

Bütün bunlardan Hz.Muhammed'in Çıkış nüshasını satır satır okuduğunu ve anlattığını anlıyoruz. Fısıh bayramı konusunu atlayıp, Mısır'dan Çıkış'a gelmek istiyorum. İlk babdan bu yana tam 360 ayet geride kalmıştı. Dakikada üç ayet okusak, aralıksız en az iki saat geçmişti.  Musa, İsrailliler'i zor şartlar altında, asasının da yardımıyla(!) Mısır'dan çıkarır. Peşlerine düşen Mısırlılar'ın boğulduğunu görürler. Bunun üzerine kutlamaya başlarlar, ezgiler söylerler. Onları kurtaran Tanrı'ya övgüler düzerler.  Harun'un kızkardeşi peygamber Meryem tefini eline alır, diğer kadınlar da ona eşlik ederler. Yeni bir ezgi söylerler.

 

Kimdi bu Peygamber Meryem, hangi harunun kardeşiydi, buradan anlaşılmıyor. Hz.Harun'un Musa'dan ayrı bir kardeşi mi vardı bilemiyoruz? Başka bir harun muydu bu, onu da bilmiyoruz? Ama mühim bir şahsiyetti belli ki. Çıkış nüshasını okumaya devam ediyorsunuz, bir daha rastlamıyorsunuz. Nasıl bir bağıntı kurabiliriz. Hz.İsa'nın annesi Hz.Meryem olabilir miydi? Meryem, meleklerle konuşan peygamber gibi bir insandı. O olabilir miydi gerçekten? Hz.Meryem, Mısır'dan çıkmış, daha sonra Zekeriya ile tanışmış ve mucizevi yollarla hamile kalmış olabilir miydi? Ben olsam, eldekileri kendi yorumlarımla birleştirmem, riske girmem, ucu açık bırakırım. Ayrıntıya girmem ama Hz.Meryem'e "Harun'un kızkardeşi Meryem" der, "bak bu konuyu da biliyorum" havası verir geçerim. Nitekim Hz.Muhammed de öyle yapmış [15]

 

İşte bu noktada başlangıçtaki soruya cevap vereyim : Hz.Muhammed'in okuyamadığı nüsha SAYILAR nüshasıdır. Kuran'da Sayılar nüshasından tek bir ayet bile yoktur. Evet, tek bir ayet bile yoktur....

 

Bu nüsha, İsrailliler'in Sina Çölü'nü geçişini anlatır. Çıkış nüshasında kimliğini anlayamadığımız Meryem'i burada net bir şekilde anlıyoruz. Meğerse Meryem,  hem Hz.Musa'nın hem de Hz.Harun'un kızkardeşiymiş. Üstelik, Musa doğduğu zaman onun Mısır Sarayı'na girmesini sağlayan abla yine oymuş. Çölde orduya liderlik eden üç kardeşten biri Meryem imiş. Kadın haliyle orduya liderlik ediyormuş. Rab ile yaptığı toplantılar, hastalanma süreci, hastalığı döneminde ordunun onu beklemesi, iyileşmesi, ölümü, mezarı ayrıntılarıyla anlatılıyormuş. Ancak maalesef Hz.Muhammed, bu nüshaya ulaşamadı ve tüm Kuran'ın en beşeri ve en bariz hatasını yaptı. Hz.Musa, Hz.İsa'nın dayısı oldu.

 

ALİ İMRAN SURESİ NASIL YAZILDI

  Peygamber tarihi Mekke'de yazılmıştır. Ali İmran Suresi ise Medine'de yazılmıştır. Yazılışı ise bu konuyla alakalı ayrı bir skandaldır. Bunu da daha sonra tartışırız.

 

ÇIKIŞ NÜSHASININ DEVAMI

   Muhammed, Meryem skandalını kendince halledip Çıkış nüshasını okumaya devam etti. İlerleyen safhada Tevrat'ın Allah tarafından getirilişi, buzağı hikayesi anlatılmaktaydı. Muhammed, bu konuları da Araf Suresi'nde anlatmıştır. Ama dediğim gibi, Saylar nüshasını ise asla anlatmadı çünkü elinde yoktu.

 

 

KAYNAK

1. Ulaşmaktan kasıt okumak, dinlemek veya okutturmak olabilir

2.  De ki: “Mûsâ’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği, parça parça kâğıtlar hâline koyup ortaya çıkardığınız, pek çoğunu ise gizlediğiniz; (kendisiyle) sizin de, babalarınızın da bilmediği şeylerin size öğretildiği Kitab’ı kim indirdi?”  (6-91)

3.  Kasas-7 :  " Mûsâ’nın annesine, “Onu emzir, başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman onu denize bırak, korkma, üzülme. Çünkü biz onu sana döndüreceğiz ve onu peygamberlerden kılacağız” diye ilham ettik. " Burada "Nil" yerine "deniz" kelimesinin kullanılması manidardır. Hikayeler akılda kalıcıdır ama insan isimler, yer isimleri o kadar akılda kalıcı değildir.

4. Nihayet Firavun ailesi kendilerine düşman ve üzüntü kaynağı olacak olan o çocuğu bulup aldı. (28/8)

5. Annesi, Mûsâ’nın kız kardeşine, “Onu takip et” dedi. O da Mûsâ’yı, onlar farkına varmadan uzaktan gözledi. (28/11)

6 . Biz, daha önce onun, sütanalarının sütünü emmemesini sağladık. Kız kardeşi, “Size onun bakımını, sizin adınıza üstlenecek ve ona içtenlik ve şefkatle davranacak bir aile göstereyim mi?” dedi. (28/12)

7. Mûsâ, halkın habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada biri kendi tarafından, diğeri düşmanı tarafından; kavga eden iki adam gördü. Kendi tarafından olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Mûsâ da ona bir yumruk indirip onu öldürdü. Mûsâ, “Bu şeytanın işidir. O, gerçekten apaçık bir saptırıcı düşmandır” dedi. (28/15)

8. Bir yahudi müfessiri olsanız buradan çıkaracağınız hüküm "İsrailli olmayanların öldürülmesi caizdir" olmalıdır, ya da o temelde başka bir hüküm olmalıdır.

9. Korkarak, etrafı gözetleyerek şehirde sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen yine feryat ederek ondan yardım istiyordu. Mûsâ da ona, “Belli ki sen azgın bir kimsesin” dedi. (28/18)  Mûsâ, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince adam, “Ey Mûsâ! Dün birini öldürdüğün gibi, beni de öldürmek mi istiyorsun. Sen ancak yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun, arabuluculardan olmak istemiyorsun” dedi. (28/19)

10. Medyen suyuna varınca, suyun başında (hayvanlarını) sulamakta olan bazı insanlar gördü. Bunların yanında da koyunlarını suya salmamak için uğraşan iki kız gördü. Mûsâ onlara, “(Koyunlarınızı burada tutmaktaki) maksadınız ne?” dedi. Onlar, “Çobanlar sulayıp çekilinceye kadar biz koyunlarımızı sulayamayız. Babamız ise çok yaşlı bir adamdır” dediler. (28/23)

11. Kızın babası olarak "Reuel"  adı bir sonraki babda "Yitro" olarak verilmiştir. İncil ve yahudi müfessirleri muhakkak buna bir kılıf bulmuşlardır.

12. Eğer sen bunu on yıla tamamlarsan, o da senden olur. (28/27)

13. Mûsâ, süreyi tamamlayıp ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafında bir ateş görmüş ve ailesine, “Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm, (oraya gidiyorum). Umarım oradan size bir haber ya da ısınmanız için ateşten bir kor getiririm” dedi (28/29) Mûsâ, ateşin yanına gelince, o mübarek yerdeki vadinin sağ tarafındaki ağaçtan şöyle seslenildi: “Ey Mûsâ! Şüphesiz ben, evet, ben âlemlerin Rabbi olan Allah’ım. (28/30)

14. Değneğini (yere) at.” (Mûsâ, değneğini attı). Onu bir yılanmış gibi süratle hareket eder görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı. (Bu sefer şöyle seslenildi:) “Ey Mûsâ! Beri gel, korkma. Çünkü sen güvenlikte olanlardansın.” (28/31)

15. “Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” (28/32)

 

tarihinde saygsayg tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 weeks later...
On 17.12.2019 at 16:50, saygsayg said:

Kuran'daki peygamber hikayelerinin ana kaynağı olan Tevrat, o dönemde arap yarımadasında bir kitap halinde değil, nüshalar halinde bulunuyordu, tüm nüshalara ulaşmak[1] mümkün değildi. Hz.Muhammed de bunu itiraf etmiştir. [2]  Bu yazımda, Hz.Muhammed'in peygamber hikayeleri anlatırken hangi önemli nüshaya ulaşamadığını anlatacağım.

Tevrat'ın Tora adı verilen 5 önemli nüshası vardır. Tekvin, Çıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye...

 

TEKVİN NÜSHASI

   Kainatın 6 günde yaratıldığından başlar, Hz.Adem'in cennetten çıkarılışıyla devam eder, dillerin oluşumu, Nuh'un gemisi, İbrahim'in ve Lut'un maceralarıyla devam eder. Hz.Muhammed'in bu hikayeleri aklında kaldığı ölçüde Kuran'da özetlediği, sıkıntılı yerleri Nihat Hatipoğlu yöntemiyle tevil ettiği görülmektedir. Yani Hz.Muhammed, Tekvin kitabına ulaşmıştır.

 

ÇIKIŞ NÜSHASI

   Esas bahsedeceğim nüsha budur. Hz. Muhammed, Çıkış nüshasına da ulaşmıştır ve aklında kaldığı kadarını Kuran'a koymuştur. Bir kitap okusanız, anlatmaya kalksanız, hata yapacağınız en büyük mesele ayrıntıda geçen insan isimleri, sayı isimleri ve yer isimleri olacaktır. Hz.Musa'nın hayat hikayesi anlatıldığı bu nüshada detaylara dikkat edeceğim. Ama olayın KOPMA NOKTASINI bulunca, konunun çok kritik olan esas başlığına geleceğim.

 

1. Çıkış'a göre; Firavun bir rüya görür ve İbrani erkek çocuklarının nehre atılmasını emreder. O sıralarda Levili bir adam, akrabalarından bir kızla evlenir ve güzel bir çocukları olur. Bu çocuğu en fazla üç ay saklayabilirler, daha sonra nehre bırakırlar. [3] Ne var ki, çocuğun ablası, kardeşine ne olacağını izlemeye devam eder. [5]  Firavunun kızı, çocuğu bulur.[4] Çocuğun ablası, telkinlerle çocuğu Firavun'un sarayına sokmayı başarır. Üstelik kendi annesini de sütanne olarak saraya sokar.[6]  Bu konu, Hz.Muhammed tarafından Kasas Suresi'nde hatırladığı ölçüde özetlenmiştir. Hikayede özel isim kullanılmaz, Hz. Muhammed de kullanmamıştır. Yani Firavun'un kızı kimdir, karısı kimdir, Musa'nın annesi kimdir, ablası, babası kimdir, Tevrat'ta bir bilgi verilmez, Hz.Muhammed de vermemiştir. Buradaki belki tek ciddi hatası, Musa'yı Nil nehrine değil de denize atması olmuştur. #YerHatası

 

2. Ardından Musa'nın kavga eden iki adamı ayırırken cinayet işlemesi de anlatılır. Hz.Muhammed ise, Tevrat'ın Nihat Hatipoğlusu olduğunu bir kez daha gösterip konuyu yumuşatarak Kuran'da bahseder [7] Halbuki Musa, kavgadaki Mısırlı adamı kasten öldürüp, cesedini de gömmüştü [8] Hz.Muhammed, Musa'nın yanlışlıkla öldürdüğünü ve pişman olduğunu belirten Hatipoğlu cümleleriyle devam eder (28/15-17)

 

3. Musa, ertesi gün başka iki İbrani'nin kavga ettiğini görünce onları uyarır, adamın biri ona çıkışır ve dün yaptığı olayı ona hatırlatır. Başkalarının da olayı bildiğini gören Musa, "Bu iş ortaya çıkmış" der korkar. Halbuki Hz.Muhammed, ertesi gün suç ortağı olan aynı İbraniyle karşılaştığını anlatır. Tevrat'ı duyularıyla öğrenen bir adamın kaçırabileceği bir ayrıntıdır bu. Hangi hikayenin daha mantıklı olduğu size kalmış.

 

4. Musa'nın adam öldürdüğünü duyan Firavun, idam fermanı verince Musa kaçarak şehri terkeder. Musa'nın kaçtığı şehir Medyen'dir. Hz.Muhammed de aynı bilgiyi verir (28/20-21)

 

5. Musa, Medyen'e gelir. Yedi kız su çekmeye çalışıyor, çobanlar da onları kovuyorlardır. Musa, kızlara yardım eder ve kızlar suyu çekerler. Aynı hikayeyi Hz.Muhammed aynı kronolojide ve aynı şekilde anlatmıştır ama YEDİ KIZ gitmiş İKİ KIZ olmuştur. ( #RakamHatası ) Kızların sayısı tabii ki şaşırılabilir ama iki kız üzerinden geliştirdiği hikaye enteresandır. 

 

6. Kızların babası [11] kızlarına yardım eden Musa'yı işe alır ve hemen kızlarından biriyle evlendirir. Hz.Muhammed'in kafası ise Yakup hikayesindedir. Yakup, Lavan'ın "İKİ KIZ" ından Rahel için yedi yıl hizmet etmeyi göze almıştı. Hz.Muhammed'e göre adam dedi ki,  "sekiz yıl bana çalışmana karşılık, şu İKİ KIZ ımdan birisini sana nikâhlamak istiyorum" (28/27) Halbuki Hz.Musa hikayesinde böyle şeyler yok, Yakup hikayesinde var. Yakup, yedi yılı, on dörde tamamlamıştı, Hz.Muhammed sekiz yılı ona tamamlatmıştır. [12] Hikayede kayınbaba isimleri de tutmamaktadır #İsimHatası

 

7. Ufak bir Hz.Muhammed eklemesinin ardından "Çıkış" nüshasını aynen okumaya devam ediyoruz. Musa, Medyen'den ayrılır ayrılmaz Horev adlı dağda bir ateş görür, ona yaklaşınca Tanrı ile konuşur. Tanrı, ona kendini tanıtır. Evet Musa ve tanrı muhabbet ederler. Hz.Muhammed, dağın ismi dışında bu meseleyi aynı şekilde aktarmıştır [13] Musa'nın tanrısı vaatlerini sıralar. Hz.Muhammed, bu ıvır zıvırları atlamıştır. Ancak bir sonraki babda geçen Musa'nın asası hikayesini aynen anlatmış, es geçmemiştir [14] Daha sonra kardeşi Harun ile aynı dağda karşılaşır ve olanları konuşurlar. Rab, Harun'u Musa'ya yardımcı yapar. Musa'nın tanrısının amacı, Yahudiler'i Mısır'dan çıkarmaktır. Bu hikayeye Hz.Muhammed tarafından Hatipoğlu süsü verilmiş ve amaç Firavun'u iman ettirmek olmuştur.

 

8. Bu zamana kadar Kasas Suresi'nde anlatılan hikaye buradan itibaren Araf Suresi'nde devam ediyor. Musa'nın değneğini atıp sihir yapması, diğer sihirbazları yenmesi anlatılmış. (7/103-155) Ancak Çıkış nüshasında biz hala yedinci babı bitiremedik. Bütün Çıkış'ı anlatamam, gereksiz ve sıkıcı, özetlemem lazım, Hz.Muhammed de öyle yapmış, dört babı tek bir ayette özetlemiş. Çıkış nüshasında "Dolu belası, kan belası, kurbağa belası, sivrisinek belası, atsineği belası, hayvanların ölümü, çıban belası, dolu belası, çekirge belası, karanlık belası, ilk doğan çocukların ölümü" ayrıntılarıyla anlatılırken Hz.Muhammed " Biz de, her biri ayrı ayrı birer mucize olmak üzere başlarına tufan, çekirge, ürün güvesi (haşarat), kurbağalar ve kan gönderdik. (Hiçbirinden ders almadılar.) Büyüklük tasladılar ve suçlu bir kavim oldular" (7/133) ayetiyle durumu özetlemiştir.

 

GELELİM ESAS KONUYA

 

Bütün bunlardan Hz.Muhammed'in Çıkış nüshasını satır satır okuduğunu ve anlattığını anlıyoruz. Fısıh bayramı konusunu atlayıp, Mısır'dan Çıkış'a gelmek istiyorum. İlk babdan bu yana tam 360 ayet geride kalmıştı. Dakikada üç ayet okusak, aralıksız en az iki saat geçmişti.  Musa, İsrailliler'i zor şartlar altında, asasının da yardımıyla(!) Mısır'dan çıkarır. Peşlerine düşen Mısırlılar'ın boğulduğunu görürler. Bunun üzerine kutlamaya başlarlar, ezgiler söylerler. Onları kurtaran Tanrı'ya övgüler düzerler.  Harun'un kızkardeşi peygamber Meryem tefini eline alır, diğer kadınlar da ona eşlik ederler. Yeni bir ezgi söylerler.

 

Kimdi bu Peygamber Meryem, hangi harunun kardeşiydi, buradan anlaşılmıyor. Hz.Harun'un Musa'dan ayrı bir kardeşi mi vardı bilemiyoruz? Başka bir harun muydu bu, onu da bilmiyoruz? Ama mühim bir şahsiyetti belli ki. Çıkış nüshasını okumaya devam ediyorsunuz, bir daha rastlamıyorsunuz. Nasıl bir bağıntı kurabiliriz. Hz.İsa'nın annesi Hz.Meryem olabilir miydi? Meryem, meleklerle konuşan peygamber gibi bir insandı. O olabilir miydi gerçekten? Hz.Meryem, Mısır'dan çıkmış, daha sonra Zekeriya ile tanışmış ve mucizevi yollarla hamile kalmış olabilir miydi? Ben olsam, eldekileri kendi yorumlarımla birleştirmem, riske girmem, ucu açık bırakırım. Ayrıntıya girmem ama Hz.Meryem'e "Harun'un kızkardeşi Meryem" der, "bak bu konuyu da biliyorum" havası verir geçerim. Nitekim Hz.Muhammed de öyle yapmış [15]

 

İşte bu noktada başlangıçtaki soruya cevap vereyim : Hz.Muhammed'in okuyamadığı nüsha SAYILAR nüshasıdır. Kuran'da Sayılar nüshasından tek bir ayet bile yoktur. Evet, tek bir ayet bile yoktur....

 

Bu nüsha, İsrailliler'in Sina Çölü'nü geçişini anlatır. Çıkış nüshasında kimliğini anlayamadığımız Meryem'i burada net bir şekilde anlıyoruz. Meğerse Meryem,  hem Hz.Musa'nın hem de Hz.Harun'un kızkardeşiymiş. Üstelik, Musa doğduğu zaman onun Mısır Sarayı'na girmesini sağlayan abla yine oymuş. Çölde orduya liderlik eden üç kardeşten biri Meryem imiş. Kadın haliyle orduya liderlik ediyormuş. Rab ile yaptığı toplantılar, hastalanma süreci, hastalığı döneminde ordunun onu beklemesi, iyileşmesi, ölümü, mezarı ayrıntılarıyla anlatılıyormuş. Ancak maalesef Hz.Muhammed, bu nüshaya ulaşamadı ve tüm Kuran'ın en beşeri ve en bariz hatasını yaptı. Hz.Musa, Hz.İsa'nın dayısı oldu.

 

ALİ İMRAN SURESİ NASIL YAZILDI

  Peygamber tarihi Mekke'de yazılmıştır. Ali İmran Suresi ise Medine'de yazılmıştır. Yazılışı ise bu konuyla alakalı ayrı bir skandaldır. Bunu da daha sonra tartışırız.

 

ÇIKIŞ NÜSHASININ DEVAMI

   Muhammed, Meryem skandalını kendince halledip Çıkış nüshasını okumaya devam etti. İlerleyen safhada Tevrat'ın Allah tarafından getirilişi, buzağı hikayesi anlatılmaktaydı. Muhammed, bu konuları da Araf Suresi'nde anlatmıştır. Ama dediğim gibi, Saylar nüshasını ise asla anlatmadı çünkü elinde yoktu.

 

 

KAYNAK

1. Ulaşmaktan kasıt okumak, dinlemek veya okutturmak olabilir

2.  De ki: “Mûsâ’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği, parça parça kâğıtlar hâline koyup ortaya çıkardığınız, pek çoğunu ise gizlediğiniz; (kendisiyle) sizin de, babalarınızın da bilmediği şeylerin size öğretildiği Kitab’ı kim indirdi?”  (6-91)

3.  Kasas-7 :  " Mûsâ’nın annesine, “Onu emzir, başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman onu denize bırak, korkma, üzülme. Çünkü biz onu sana döndüreceğiz ve onu peygamberlerden kılacağız” diye ilham ettik. " Burada "Nil" yerine "deniz" kelimesinin kullanılması manidardır. Hikayeler akılda kalıcıdır ama insan isimler, yer isimleri o kadar akılda kalıcı değildir.

4. Nihayet Firavun ailesi kendilerine düşman ve üzüntü kaynağı olacak olan o çocuğu bulup aldı. (28/8)

5. Annesi, Mûsâ’nın kız kardeşine, “Onu takip et” dedi. O da Mûsâ’yı, onlar farkına varmadan uzaktan gözledi. (28/11)

6 . Biz, daha önce onun, sütanalarının sütünü emmemesini sağladık. Kız kardeşi, “Size onun bakımını, sizin adınıza üstlenecek ve ona içtenlik ve şefkatle davranacak bir aile göstereyim mi?” dedi. (28/12)

7. Mûsâ, halkın habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada biri kendi tarafından, diğeri düşmanı tarafından; kavga eden iki adam gördü. Kendi tarafından olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Mûsâ da ona bir yumruk indirip onu öldürdü. Mûsâ, “Bu şeytanın işidir. O, gerçekten apaçık bir saptırıcı düşmandır” dedi. (28/15)

8. Bir yahudi müfessiri olsanız buradan çıkaracağınız hüküm "İsrailli olmayanların öldürülmesi caizdir" olmalıdır, ya da o temelde başka bir hüküm olmalıdır.

9. Korkarak, etrafı gözetleyerek şehirde sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen yine feryat ederek ondan yardım istiyordu. Mûsâ da ona, “Belli ki sen azgın bir kimsesin” dedi. (28/18)  Mûsâ, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince adam, “Ey Mûsâ! Dün birini öldürdüğün gibi, beni de öldürmek mi istiyorsun. Sen ancak yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun, arabuluculardan olmak istemiyorsun” dedi. (28/19)

10. Medyen suyuna varınca, suyun başında (hayvanlarını) sulamakta olan bazı insanlar gördü. Bunların yanında da koyunlarını suya salmamak için uğraşan iki kız gördü. Mûsâ onlara, “(Koyunlarınızı burada tutmaktaki) maksadınız ne?” dedi. Onlar, “Çobanlar sulayıp çekilinceye kadar biz koyunlarımızı sulayamayız. Babamız ise çok yaşlı bir adamdır” dediler. (28/23)

11. Kızın babası olarak "Reuel"  adı bir sonraki babda "Yitro" olarak verilmiştir. İncil ve yahudi müfessirleri muhakkak buna bir kılıf bulmuşlardır.

12. Eğer sen bunu on yıla tamamlarsan, o da senden olur. (28/27)

13. Mûsâ, süreyi tamamlayıp ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafında bir ateş görmüş ve ailesine, “Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm, (oraya gidiyorum). Umarım oradan size bir haber ya da ısınmanız için ateşten bir kor getiririm” dedi (28/29) Mûsâ, ateşin yanına gelince, o mübarek yerdeki vadinin sağ tarafındaki ağaçtan şöyle seslenildi: “Ey Mûsâ! Şüphesiz ben, evet, ben âlemlerin Rabbi olan Allah’ım. (28/30)

14. Değneğini (yere) at.” (Mûsâ, değneğini attı). Onu bir yılanmış gibi süratle hareket eder görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı. (Bu sefer şöyle seslenildi:) “Ey Mûsâ! Beri gel, korkma. Çünkü sen güvenlikte olanlardansın.” (28/31)

15. “Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” (28/32)

 

Sevgili saygsayg,

Âd ve Semud kıssaları Tevrat'tan alıntı mı, yoksa Tevrat'ta yok ta sadece Kur'anda mı var?

1930'lu yıllarda, arkeolojik kazılarda, Kur'an'daki anlatıma uygun bir şehir (Âd) okumuştum, bilmiyorum yanılıyor muyum?

Link to post
Sitelerde Paylaş
19 hours ago, teflon said:

Çok güzel bir başlık ve de verilmiş bir emek. Ama yeterli ilgiyi görmemiş nedense.

 

Eline sağlık @saygsayg

Sevgili Teflon,

ben de okudum, gerçekten emek verilmiş,

ama eğer Âd ve Semud Tevrat'ta yoksa, sadece Kur'an'da varsa kesin bir yanlış olmaz mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 03.01.2020 at 12:39, mmmrkl yazdı:

Sevgili saygsayg,

Âd ve Semud kıssaları Tevrat'tan alıntı mı, yoksa Tevrat'ta yok ta sadece Kur'anda mı var?

1930'lu yıllarda, arkeolojik kazılarda, Kur'an'daki anlatıma uygun bir şehir (Âd) okumuştum, bilmiyorum yanılıyor muyum?

Öncelikle soruna cevap vereyim. Ad ve Semud kavmi Tevrat'ta bahsedilmemektedir çünkü İbrani mitolojisi değil Arap mitolojisidir. Cahiliyye Araplarının da bildiği hikayelerdir. 

 

Peki bu kavimler hakkında Kuran doğru mu söylüyor? Cevap yine evet.  Helak olmanın aslında ne demek olduğunu şöyle açıklayayım.

 

Helak olmak adaletin temsilcisi olan Tanrılar'ın cezalandırma yöntemidir. MÖ-550'li yıllara kadar Tanrı yeryüzünde genel olarak "Adaletin temsilcisi" kabul edilirdi. Cennet- Cehennem - melek - şeytan gibi kavramlar gelişmemişti. Tanrı(lar), çok sinirlenirse depremler, fırtınalar, kuraklık, tsunamiler..vs yöntemiyle insanları cezalandırıyordu. Kavimler, teknolojik imkansızlıklar sebebiyle yok oluyordu. Geriye kalanlar ise ilahi çıkarım yapıyorlardı. Ancak ortada hassas bir tanrı yoktu, insanlar tek tek değerlendirilemiyordu, yani iyilerin iyiliği, kötülerin kötülüğü çoğunlukla boşa gidiyordu. İşte bu dönemde Persler, Zoroaster(Zerdüşt) adında bir bilgenin öncülüğünde yeni bir tanrı imajı yarattılar. Tanrı onlar için adaletin değil "İyiliğin temsilcisi" oldu. Şeytan ise "kötülüğün temsilcisi" oldu. Melek - Şeytan - Cennet - Cehennem kavramlarını geliştirdiler.

 

O sırada Yahudiler de Babiller'e esir düşmüşlerdi ve "Babil Sürgünü" denilen bir dönem başlamıştı. Babil Sürgünü'nden Yahudiler'i Persler kurtardı ve  Yahudiler dinlerindeki eksikleri Pers kültürüyle tamamladılar. Yahudiler, Babil Sürgünü'nde eski Tevratlar'ını kaybettikleri için yeni Tevratlar yazmaya başlamışlardı. Sürgün bitince Ezra(ya da Üzeyr) adındaki bir adam, eski Tevrat'ı buldu. Bu yüzden Tevrat ikiye ayrılmıştır. Eski Tevrat'a Tora denir. Yeni Tevrat'ın da içinde bulunduğu kısma Tanah denir.  Teknolojik imkanlar geliştikçe yazmaya devam ettiler ama bunlar Tevrat dışında kaldı. Bu eserlere de Talmud denir.

 

Yukarıda ismini verdiğim Tekvin,Çıkış,Levililer,Sayılar ve Tesniye nüshalarına Tora denmektedir. Tevrat'ın ana kitabıdır. Tanrı, o zamanlar adaletin temsilcisi olduğu için  içinde ŞEYTAN ve CEHENNEM kelimeleri geçmemektedir.  Cennet ise dünyada dört nehir yatağına açılan bir bahçedir. Mesela Adem'i cennetten kovan kişi yılandır, bu hareketinden dolayı Tanrı tarafından "yerde sürünme" cezası almıştır. Tanrı, dünya ile en ilkel yollardan irtibat kurmaktadır. Hz.Muhammed'in melek, şeytan, cennet, cehennem hikayelerinin tamamı ise Talmud ve İncil kaynaklıdır. İsa'nın dönemine kadar bu kavramlar yerli yerine oturmuştu.

 

 

Dikkat edersen göreceksin ki, MÖ 550'li yıllardan sonra Allah'ın helak ederek cezalandırdığı tek bir kavim bile yoktur. Ancak bundan önce helak olmaya dair çok sayıda efsaneye rastlamak mümkündür. Örneğin Gılgamış Destanı Hz.Nuh'un hikayesinden bahseder. Hikayenin bir benzerini Avustralya mitolojisinde , Çin mitolojisinde de görmekteyiz. Sümerler'in Babiller'in Akadlar'ın hikayeleri de bu şekildedir. Ad ve Semud kavmi de bu şekilde bir Arap mitolojisidir.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 07.01.2020 at 17:12, saygsayg said:

Öncelikle soruna cevap vereyim. Ad ve Semud kavmi Tevrat'ta bahsedilmemektedir çünkü İbrani mitolojisi değil Arap mitolojisidir. Cahiliyye Araplarının da bildiği hikayelerdir. 

 

Peki bu kavimler hakkında Kuran doğru mu söylüyor? Cevap yine evet.  Helak olmanın aslında ne demek olduğunu şöyle açıklayayım.

 

Helak olmak adaletin temsilcisi olan Tanrılar'ın cezalandırma yöntemidir. MÖ-550'li yıllara kadar Tanrı yeryüzünde genel olarak "Adaletin temsilcisi" kabul edilirdi. Cennet- Cehennem - melek - şeytan gibi kavramlar gelişmemişti. Tanrı(lar), çok sinirlenirse depremler, fırtınalar, kuraklık, tsunamiler..vs yöntemiyle insanları cezalandırıyordu. Kavimler, teknolojik imkansızlıklar sebebiyle yok oluyordu. Geriye kalanlar ise ilahi çıkarım yapıyorlardı. Ancak ortada hassas bir tanrı yoktu, insanlar tek tek değerlendirilemiyordu, yani iyilerin iyiliği, kötülerin kötülüğü çoğunlukla boşa gidiyordu. İşte bu dönemde Persler, Zoroaster(Zerdüşt) adında bir bilgenin öncülüğünde yeni bir tanrı imajı yarattılar. Tanrı onlar için adaletin değil "İyiliğin temsilcisi" oldu. Şeytan ise "kötülüğün temsilcisi" oldu. Melek - Şeytan - Cennet - Cehennem kavramlarını geliştirdiler.

 

O sırada Yahudiler de Babiller'e esir düşmüşlerdi ve "Babil Sürgünü" denilen bir dönem başlamıştı. Babil Sürgünü'nden Yahudiler'i Persler kurtardı ve  Yahudiler dinlerindeki eksikleri Pers kültürüyle tamamladılar. Yahudiler, Babil Sürgünü'nde eski Tevratlar'ını kaybettikleri için yeni Tevratlar yazmaya başlamışlardı. Sürgün bitince Ezra(ya da Üzeyr) adındaki bir adam, eski Tevrat'ı buldu. Bu yüzden Tevrat ikiye ayrılmıştır. Eski Tevrat'a Tora denir. Yeni Tevrat'ın da içinde bulunduğu kısma Tanah denir.  Teknolojik imkanlar geliştikçe yazmaya devam ettiler ama bunlar Tevrat dışında kaldı. Bu eserlere de Talmud denir.

 

Yukarıda ismini verdiğim Tekvin,Çıkış,Levililer,Sayılar ve Tesniye nüshalarına Tora denmektedir. Tevrat'ın ana kitabıdır. Tanrı, o zamanlar adaletin temsilcisi olduğu için  içinde ŞEYTAN ve CEHENNEM kelimeleri geçmemektedir.  Cennet ise dünyada dört nehir yatağına açılan bir bahçedir. Mesela Adem'i cennetten kovan kişi yılandır, bu hareketinden dolayı Tanrı tarafından "yerde sürünme" cezası almıştır. Tanrı, dünya ile en ilkel yollardan irtibat kurmaktadır. Hz.Muhammed'in melek, şeytan, cennet, cehennem hikayelerinin tamamı ise Talmud ve İncil kaiynaklıdır. İsa'nın dönemine kadar bu kavramlar yerli yerine oturmuştu.

 

 

Dikkat edersen göreceksin ki, MÖ 550'li yıllardan sonra Allah'ın helak ederek cezalandırdığı tek bir kavim bile yoktur. Ancak bundan önce helak olmaya dair çok sayıda efsaneye rastlamak mümkündür. Örneğin Gılgamış Destanı Hz.Nuh'un hikayesinden bahseder. Hikayenin bir benzerini Avustralya mitolojisinde , Çin mitolojisinde de görmekteyiz. Sümerler'in Babiller'in Akadlar'ın hikayeleri de bu şekildedir. Ad ve Semud kavmi de bu şekilde bir Arap mitolojisidir.

 

Peki de, 1930'lardaki arkeolojik kazılarda bulunan kentten hiç bahsetmemişsin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, mmmrkl yazdı:

Peki de, 1930'lardaki arkeolojik kazılarda bulunan kentten hiç bahsetmemişsin.

Evet bahsetmedim çünkü alaka kuramadım.

1. "Ad ve Semud kavmi helak olmuştur" diye bir iddian varsa "olabilir belki" diyorum,

2. Tevtat'ta geçiyor mu diyorsan "hayır" diyorum

3. "Neden" diyorsan "İbrani tarihine ait değil de Arap tarihine ait olduğu için" diyorum.

4. "Ortada bir mucize var" diye iddia ediyorsan "Hayır" diyorum, çünkü Ad ve Semud kavmi Muhammed'in iddiası değildir, Ebu Cehiller'in de bildiği tarihi bir olaydır. 

5. "Bu kavimleri Allah mı helak etti" diyorsan "hayır" diyorum, eski dönemde doğa olaylarında yok olan kavimler üzerine ilahi çıkarımlar yapılırdı

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...
On 10.01.2020 at 16:28, saygsayg said:

Evet bahsetmedim çünkü alaka kuramadım.

1. "Ad ve Semud kavmi helak olmuştur" diye bir iddian varsa "olabilir belki" diyorum,

2. Tevtat'ta geçiyor mu diyorsan "hayır" diyorum

3. "Neden" diyorsan "İbrani tarihine ait değil de Arap tarihine ait olduğu için" diyorum.

4. "Ortada bir mucize var" diye iddia ediyorsan "Hayır" diyorum, çünkü Ad ve Semud kavmi Muhammed'in iddiası değildir, Ebu Cehiller'in de bildiği tarihi bir olaydır. 

5. "Bu kavimleri Allah mı helak etti" diyorsan "hayır" diyorum, eski dönemde doğa olaylarında yok olan kavimler üzerine ilahi çıkarımlar yapılırdı

Şunu demek istiyorum: 

Muhammed'in Tevrat'tan kopya çekme ihtimalinden bahsetmek gereksiz, çünkü zaten Kur'an önceki kutsal metinleri kısmen tasdik ediyor, Tevrat'ı da öyle!

1930'lardaki o kazılardaki bulgular Kur'an'daki anlatıma uygun, Tevrat'ta yok.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
27 dakika önce, mmmrkl yazdı:

Şunu demek istiyorum: 

Muhammed'in Tevrat'tan kopya çekme ihtimalinden bahsetmek gereksiz, çünkü zaten Kur'an önceki kutsal metinleri kısmen tasdik ediyor, Tevrat'ı da öyle!

1930'lardaki o kazılardaki bulgular Kur'an'daki anlatıma uygun, Tevrat'ta yok.

Dediğim gibi, Arap mitolojisi Tevrat'ta olamaz

Muhammed'in Tevrat'tan kopya çekmesi mesele değil ancak yanlış kopya çekmesi büyük bir skandaldır. Bu yazımda yanlış kopya çektiğini ve sebeplerini açıkladım. "Çıkış" nüshasını tek başına okuyunca içinde geçen "Meryem" karakterini anlayamamış, "Harun'un kızkardeşi" deyip geçmiş. Yazıda gerekçeleri var.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
19 minutes ago, saygsayg said:

Dediğim gibi, Arap mitolojisi Tevrat'ta olamaz

Muhammed'in Tevrat'tan kopya çekmesi mesele değil ancak yanlış kopya çekmesi büyük bir skandaldır. Bu yazımda yanlış kopya çektiğini ve sebeplerini açıkladım. "Çıkış" nüshasını tek başına okuyunca içinde geçen "Meryem" karakterini anlayamamış, "Harun'un kızkardeşi" deyip geçmiş. Yazıda gerekçeleri var.

 

 

Yanlış kopya falan yok, ancak düzeltmeden bahsedilebilir.

Ad Kavmi'nin arkelojik kazılarla doğrulanması, sence, Kur'an'ın ve Muhammed'in doğruluğuna bir delil değil midir?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...

Foruma son girdiğimde taze şarabı fazla kaçırıp kendimi peygamber ilan etmiştim. Ben peygamber olmadığım gibi Tevrat ve İncil baz alındığında Muhammed de gerçek peygamber değildir. Bende delilik var ama Muhammed'in gayet zeki, ne yaptığını bilen biri olduğuna eminim.fakat inandırılmıştı. İncil'e göre Yolunun doğru olduğuna Muhammed'i inandıran Deccal olmalıydı ,Aynı zamanda İblis ti de. Şahsen Kuran'ın insan eseri bir kitap olduğunu pek düşünmüyorum. Dusuncelerimin dogru olduğunu varsayarsak Muhammed'in Tevrat'a ulaşmasına , İsrailliyat bilmesine gerek yoktu.İblis/Deccal Yerin yedi kat altında da olsa bilgilere ulaşır,  Muhammed'e ulaştırırırdı. İncil de İblis'e ve Deccal'e kutsallara küfretmesi ,kutsallarla savaşması  ve yenmesi için yetki verildiği söylenir.Muhammed'in ve ordusunun başarılı olmasının İncil perspektiften anlaşılır olduğu muhakkak.(İncil asıl alındığında)Kuran da üstü kapalı Tanrı'ya küfredilir. İncil de Tanrı'nın sadece kendi üzerine ant içtiği söylenir.Çünkü Tanrı'dan daha yüce olan yoktur.Kuran da dağ,taş üzerine Allah bol bol ant içer.

Kuran'ı her kim yazmış veya yazdırmışsa hedefi en başta İncil , yahudiler ve hristiyanlarolmalıydı. Kuran yazarları için Tevrat ikinci kitaptı.asıl hedef İncil 'di.

Kuran da İsa'ya üstü kapalı hakaretler vardır. Mesela Allah Muhammed 'e şöyle der " Sen daha önce kitap okumaz ,elinle yazı yazmazdın. Öyle olsaydı bâtıla saplananlar  kuşkulanırlardı." 

İncil de İsa havralarda Eski Ahit'i okuyacak ,öğretecek kadar,toprağa parmağıyla yazı yazacak kadar okuma yazmayı bilen bilge biriydi.Öyleyse Kuran'a göre  İsa'nın  kuşku duyulacak kişi olduğu açıktır. 

Müslüman iken  bunu hep düşünürdüm. Muhammed'in okuma yazma bilmemesi Kuran'ın Tanrı kelamı olduğuna,Muhammed'in Kuran'ı yazmadığına nasıl delil olabilir diye.okuma yazma bilmeyene başkaları Omuz vermiş , Muhammed 'e yardım etmiş olabilirdi.ayrıca 1400 sene önce yaşamayan,Muhammed 'i görmeyen ,bilmeyen bizler için Muhammed'in ümmiliği,  okuma yazma bilmemesi Kuran'ın Tanrı kelamı olduğuna nasıl delil olabilir ? Öyleyse Muhammed'in okuma yazma bilmemesi iddiası için en mantıklı gerekçe İsa'ya düsmanlık olmalıdır. 

 

tarihinde fezadabirtürk tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...
On 28.02.2020 at 14:14, fezadabirtürk yazdı:

(İncil asıl alındığında)Kuran da üstü kapalı Tanrı'ya küfredilir. İncil de Tanrı'nın sadece kendi üzerine ant içtiği söylenir.Çünkü Tanrı'dan daha yüce olan yoktur.Kuran da dağ,taş üzerine Allah bol bol ant içer.

Kuran'ı her kim yazmış veya yazdırmışsa hedefi en başta İncil , yahudiler ve hristiyanlarolmalıydı. Kuran yazarları için Tevrat ikinci kitaptı.asıl hedef İncil 'di.

Kuran da İsa'ya üstü kapalı hakaretler vardır. Mesela Allah Muhammed 'e şöyle der " Sen daha önce kitap okumaz ,elinle yazı yazmazdın. Öyle olsaydı bâtıla saplananlar  kuşkulanırlardı." 

İncil de İsa havralarda Eski Ahit'i okuyacak ,öğretecek kadar,toprağa parmağıyla yazı yazacak kadar okuma yazmayı bilen bilge biriydi.Öyleyse Kuran'a göre  İsa'nın  kuşku duyulacak kişi olduğu açıktır.

Kuran'da İsa'ya hakaret edildiği iddiası, zorlama bir yorumdur. (İncil'i baz alırsak) Kuran, kainat tarihini ve kozmoğrafyasını bilen İblis'in yazması açısından çok kötü bir kitaptır ve akılalmaz yanlışlarla doludur. Kuran, tek bir insanın 23 yıllık tivitleri olarak bakıldığında çok anlaşılır bir kitaptır, derin anlamlar veya hiç kimseye üstü kapalı hakaretler içermez. Sadece günü kurtarmayı hedefler ve o andaki muhataplarına söylenmiştir.

Örnek : "Biz sana verdik kevser, asıl onlardır ebter" => Bu sure, küçük bir ilkokul çocuğunun sokaktaki muhatabına kızınca yazabileceği kadar basit bir suredir. Derin anlam yoktur. Kendisine "ebter(soyu kesik)" diye laf atan adama "ebter sensin" diye kızar.

"Okuma-yazma" ayetleri de bunun gibidir, hedef sadece o andaki muhataplarıdır

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
50 dakika önce, saygsayg yazdı:

Kuran'da İsa'ya hakaret edildiği iddiası, zorlama bir yorumdur. (İncil'i baz alırsak) Kuran, kainat tarihini ve kozmoğrafyasını bilen İblis'in yazması açısından çok kötü bir kitaptır ve akılalmaz yanlışlarla doludur. Kuran, tek bir insanın 23 yıllık tivitleri olarak bakıldığında çok anlaşılır bir kitaptır, derin anlamlar veya hiç kimseye üstü kapalı hakaretler içermez. Sadece günü kurtarmayı hedefler ve o andaki muhataplarına söylenmiştir.

Örnek : "Biz sana verdik kevser, asıl onlardır ebter" => Bu sure, küçük bir ilkokul çocuğunun sokaktaki muhatabına kızınca yazabileceği kadar basit bir suredir. Derin anlam yoktur. Kendisine "ebter(soyu kesik)" diye laf atan adama "ebter sensin" diye kızar.

"Okuma-yazma" ayetleri de bunun gibidir, hedef sadece o andaki muhataplarıdır

 

Derin anlamlar içermeze içerledim. Bazı sözler yüzeyseldir evet, ama derin anlamı olan sözler çok. Muhammed bir filozoftu, peygamberliğinden bahsetmiyorum. Bir örnek vereyim: İnkar edip ayetlerimizi yalan sayanlar ise cehennemliktir. Sana basit gelmiş olabilir, zaten basit bir cümleyi seçtim. Evrenesoğlu ve benzerleriyle karşılaştırabilirsin. Komplike bir cümle. Bir koşul var, inkar Edip yok sayanlar, yok sayanlar değil yani. Birşeye tanık olmadan inkar edemezsin. Tabi siz okuyup geçtiğiniz için, derin anlam nerde.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 weeks later...

Tüm bunların senin şahsi düşüncelerin olduğunu,zaten bu düşünceleri ispatlamanın imkansız olduğunu belirtmemişsin,neyse boşver yerler zaten

On 17.12.2019 at 16:50, saygsayg yazdı:

Kuran'daki peygamber hikayelerinin ana kaynağı olan Tevrat, o dönemde arap yarımadasında bir kitap halinde değil, nüshalar halinde bulunuyordu, tüm nüshalara ulaşmak[1] mümkün değildi. Hz.Muhammed de bunu itiraf etmiştir. [2]  Bu yazımda, Hz.Muhammed'in peygamber hikayeleri anlatırken hangi önemli nüshaya ulaşamadığını anlatacağım.

Tevrat'ın Tora adı verilen 5 önemli nüshası vardır. Tekvin, Çıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye...

 

TEKVİN NÜSHASI

   Kainatın 6 günde yaratıldığından başlar, Hz.Adem'in cennetten çıkarılışıyla devam eder, dillerin oluşumu, Nuh'un gemisi, İbrahim'in ve Lut'un maceralarıyla devam eder. Hz.Muhammed'in bu hikayeleri aklında kaldığı ölçüde Kuran'da özetlediği, sıkıntılı yerleri Nihat Hatipoğlu yöntemiyle tevil ettiği görülmektedir. Yani Hz.Muhammed, Tekvin kitabına ulaşmıştır.

 

ÇIKIŞ NÜSHASI

   Esas bahsedeceğim nüsha budur. Hz. Muhammed, Çıkış nüshasına da ulaşmıştır ve aklında kaldığı kadarını Kuran'a koymuştur. Bir kitap okusanız, anlatmaya kalksanız, hata yapacağınız en büyük mesele ayrıntıda geçen insan isimleri, sayı isimleri ve yer isimleri olacaktır. Hz.Musa'nın hayat hikayesi anlatıldığı bu nüshada detaylara dikkat edeceğim. Ama olayın KOPMA NOKTASINI bulunca, konunun çok kritik olan esas başlığına geleceğim.

 

1. Çıkış'a göre; Firavun bir rüya görür ve İbrani erkek çocuklarının nehre atılmasını emreder. O sıralarda Levili bir adam, akrabalarından bir kızla evlenir ve güzel bir çocukları olur. Bu çocuğu en fazla üç ay saklayabilirler, daha sonra nehre bırakırlar. [3] Ne var ki, çocuğun ablası, kardeşine ne olacağını izlemeye devam eder. [5]  Firavunun kızı, çocuğu bulur.[4] Çocuğun ablası, telkinlerle çocuğu Firavun'un sarayına sokmayı başarır. Üstelik kendi annesini de sütanne olarak saraya sokar.[6]  Bu konu, Hz.Muhammed tarafından Kasas Suresi'nde hatırladığı ölçüde özetlenmiştir. Hikayede özel isim kullanılmaz, Hz. Muhammed de kullanmamıştır. Yani Firavun'un kızı kimdir, karısı kimdir, Musa'nın annesi kimdir, ablası, babası kimdir, Tevrat'ta bir bilgi verilmez, Hz.Muhammed de vermemiştir. Buradaki belki tek ciddi hatası, Musa'yı Nil nehrine değil de denize atması olmuştur. #YerHatası

 

2. Ardından Musa'nın kavga eden iki adamı ayırırken cinayet işlemesi de anlatılır. Hz.Muhammed ise, Tevrat'ın Nihat Hatipoğlusu olduğunu bir kez daha gösterip konuyu yumuşatarak Kuran'da bahseder [7] Halbuki Musa, kavgadaki Mısırlı adamı kasten öldürüp, cesedini de gömmüştü [8] Hz.Muhammed, Musa'nın yanlışlıkla öldürdüğünü ve pişman olduğunu belirten Hatipoğlu cümleleriyle devam eder (28/15-17)

 

3. Musa, ertesi gün başka iki İbrani'nin kavga ettiğini görünce onları uyarır, adamın biri ona çıkışır ve dün yaptığı olayı ona hatırlatır. Başkalarının da olayı bildiğini gören Musa, "Bu iş ortaya çıkmış" der korkar. Halbuki Hz.Muhammed, ertesi gün suç ortağı olan aynı İbraniyle karşılaştığını anlatır. Tevrat'ı duyularıyla öğrenen bir adamın kaçırabileceği bir ayrıntıdır bu. Hangi hikayenin daha mantıklı olduğu size kalmış.

 

4. Musa'nın adam öldürdüğünü duyan Firavun, idam fermanı verince Musa kaçarak şehri terkeder. Musa'nın kaçtığı şehir Medyen'dir. Hz.Muhammed de aynı bilgiyi verir (28/20-21)

 

5. Musa, Medyen'e gelir. Yedi kız su çekmeye çalışıyor, çobanlar da onları kovuyorlardır. Musa, kızlara yardım eder ve kızlar suyu çekerler. Aynı hikayeyi Hz.Muhammed aynı kronolojide ve aynı şekilde anlatmıştır ama YEDİ KIZ gitmiş İKİ KIZ olmuştur. ( #RakamHatası ) Kızların sayısı tabii ki şaşırılabilir ama iki kız üzerinden geliştirdiği hikaye enteresandır. 

 

6. Kızların babası [11] kızlarına yardım eden Musa'yı işe alır ve hemen kızlarından biriyle evlendirir. Hz.Muhammed'in kafası ise Yakup hikayesindedir. Yakup, Lavan'ın "İKİ KIZ" ından Rahel için yedi yıl hizmet etmeyi göze almıştı. Hz.Muhammed'e göre adam dedi ki,  "sekiz yıl bana çalışmana karşılık, şu İKİ KIZ ımdan birisini sana nikâhlamak istiyorum" (28/27) Halbuki Hz.Musa hikayesinde böyle şeyler yok, Yakup hikayesinde var. Yakup, yedi yılı, on dörde tamamlamıştı, Hz.Muhammed sekiz yılı ona tamamlatmıştır. [12] Hikayede kayınbaba isimleri de tutmamaktadır #İsimHatası

 

7. Ufak bir Hz.Muhammed eklemesinin ardından "Çıkış" nüshasını aynen okumaya devam ediyoruz. Musa, Medyen'den ayrılır ayrılmaz Horev adlı dağda bir ateş görür, ona yaklaşınca Tanrı ile konuşur. Tanrı, ona kendini tanıtır. Evet Musa ve tanrı muhabbet ederler. Hz.Muhammed, dağın ismi dışında bu meseleyi aynı şekilde aktarmıştır [13] Musa'nın tanrısı vaatlerini sıralar. Hz.Muhammed, bu ıvır zıvırları atlamıştır. Ancak bir sonraki babda geçen Musa'nın asası hikayesini aynen anlatmış, es geçmemiştir [14] Daha sonra kardeşi Harun ile aynı dağda karşılaşır ve olanları konuşurlar. Rab, Harun'u Musa'ya yardımcı yapar. Musa'nın tanrısının amacı, Yahudiler'i Mısır'dan çıkarmaktır. Bu hikayeye Hz.Muhammed tarafından Hatipoğlu süsü verilmiş ve amaç Firavun'u iman ettirmek olmuştur.

 

8. Bu zamana kadar Kasas Suresi'nde anlatılan hikaye buradan itibaren Araf Suresi'nde devam ediyor. Musa'nın değneğini atıp sihir yapması, diğer sihirbazları yenmesi anlatılmış. (7/103-155) Ancak Çıkış nüshasında biz hala yedinci babı bitiremedik. Bütün Çıkış'ı anlatamam, gereksiz ve sıkıcı, özetlemem lazım, Hz.Muhammed de öyle yapmış, dört babı tek bir ayette özetlemiş. Çıkış nüshasında "Dolu belası, kan belası, kurbağa belası, sivrisinek belası, atsineği belası, hayvanların ölümü, çıban belası, dolu belası, çekirge belası, karanlık belası, ilk doğan çocukların ölümü" ayrıntılarıyla anlatılırken Hz.Muhammed " Biz de, her biri ayrı ayrı birer mucize olmak üzere başlarına tufan, çekirge, ürün güvesi (haşarat), kurbağalar ve kan gönderdik. (Hiçbirinden ders almadılar.) Büyüklük tasladılar ve suçlu bir kavim oldular" (7/133) ayetiyle durumu özetlemiştir.

 

GELELİM ESAS KONUYA

 

Bütün bunlardan Hz.Muhammed'in Çıkış nüshasını satır satır okuduğunu ve anlattığını anlıyoruz. Fısıh bayramı konusunu atlayıp, Mısır'dan Çıkış'a gelmek istiyorum. İlk babdan bu yana tam 360 ayet geride kalmıştı. Dakikada üç ayet okusak, aralıksız en az iki saat geçmişti.  Musa, İsrailliler'i zor şartlar altında, asasının da yardımıyla(!) Mısır'dan çıkarır. Peşlerine düşen Mısırlılar'ın boğulduğunu görürler. Bunun üzerine kutlamaya başlarlar, ezgiler söylerler. Onları kurtaran Tanrı'ya övgüler düzerler.  Harun'un kızkardeşi peygamber Meryem tefini eline alır, diğer kadınlar da ona eşlik ederler. Yeni bir ezgi söylerler.

 

Kimdi bu Peygamber Meryem, hangi harunun kardeşiydi, buradan anlaşılmıyor. Hz.Harun'un Musa'dan ayrı bir kardeşi mi vardı bilemiyoruz? Başka bir harun muydu bu, onu da bilmiyoruz? Ama mühim bir şahsiyetti belli ki. Çıkış nüshasını okumaya devam ediyorsunuz, bir daha rastlamıyorsunuz. Nasıl bir bağıntı kurabiliriz. Hz.İsa'nın annesi Hz.Meryem olabilir miydi? Meryem, meleklerle konuşan peygamber gibi bir insandı. O olabilir miydi gerçekten? Hz.Meryem, Mısır'dan çıkmış, daha sonra Zekeriya ile tanışmış ve mucizevi yollarla hamile kalmış olabilir miydi? Ben olsam, eldekileri kendi yorumlarımla birleştirmem, riske girmem, ucu açık bırakırım. Ayrıntıya girmem ama Hz.Meryem'e "Harun'un kızkardeşi Meryem" der, "bak bu konuyu da biliyorum" havası verir geçerim. Nitekim Hz.Muhammed de öyle yapmış [15]

 

İşte bu noktada başlangıçtaki soruya cevap vereyim : Hz.Muhammed'in okuyamadığı nüsha SAYILAR nüshasıdır. Kuran'da Sayılar nüshasından tek bir ayet bile yoktur. Evet, tek bir ayet bile yoktur....

 

Bu nüsha, İsrailliler'in Sina Çölü'nü geçişini anlatır. Çıkış nüshasında kimliğini anlayamadığımız Meryem'i burada net bir şekilde anlıyoruz. Meğerse Meryem,  hem Hz.Musa'nın hem de Hz.Harun'un kızkardeşiymiş. Üstelik, Musa doğduğu zaman onun Mısır Sarayı'na girmesini sağlayan abla yine oymuş. Çölde orduya liderlik eden üç kardeşten biri Meryem imiş. Kadın haliyle orduya liderlik ediyormuş. Rab ile yaptığı toplantılar, hastalanma süreci, hastalığı döneminde ordunun onu beklemesi, iyileşmesi, ölümü, mezarı ayrıntılarıyla anlatılıyormuş. Ancak maalesef Hz.Muhammed, bu nüshaya ulaşamadı ve tüm Kuran'ın en beşeri ve en bariz hatasını yaptı. Hz.Musa, Hz.İsa'nın dayısı oldu.

 

ALİ İMRAN SURESİ NASIL YAZILDI

  Peygamber tarihi Mekke'de yazılmıştır. Ali İmran Suresi ise Medine'de yazılmıştır. Yazılışı ise bu konuyla alakalı ayrı bir skandaldır. Bunu da daha sonra tartışırız.

 

ÇIKIŞ NÜSHASININ DEVAMI

   Muhammed, Meryem skandalını kendince halledip Çıkış nüshasını okumaya devam etti. İlerleyen safhada Tevrat'ın Allah tarafından getirilişi, buzağı hikayesi anlatılmaktaydı. Muhammed, bu konuları da Araf Suresi'nde anlatmıştır. Ama dediğim gibi, Saylar nüshasını ise asla anlatmadı çünkü elinde yoktu.

 

 

KAYNAK

1. Ulaşmaktan kasıt okumak, dinlemek veya okutturmak olabilir

2.  De ki: “Mûsâ’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği, parça parça kâğıtlar hâline koyup ortaya çıkardığınız, pek çoğunu ise gizlediğiniz; (kendisiyle) sizin de, babalarınızın da bilmediği şeylerin size öğretildiği Kitab’ı kim indirdi?”  (6-91)

3.  Kasas-7 :  " Mûsâ’nın annesine, “Onu emzir, başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman onu denize bırak, korkma, üzülme. Çünkü biz onu sana döndüreceğiz ve onu peygamberlerden kılacağız” diye ilham ettik. " Burada "Nil" yerine "deniz" kelimesinin kullanılması manidardır. Hikayeler akılda kalıcıdır ama insan isimler, yer isimleri o kadar akılda kalıcı değildir.

4. Nihayet Firavun ailesi kendilerine düşman ve üzüntü kaynağı olacak olan o çocuğu bulup aldı. (28/8)

5. Annesi, Mûsâ’nın kız kardeşine, “Onu takip et” dedi. O da Mûsâ’yı, onlar farkına varmadan uzaktan gözledi. (28/11)

6 . Biz, daha önce onun, sütanalarının sütünü emmemesini sağladık. Kız kardeşi, “Size onun bakımını, sizin adınıza üstlenecek ve ona içtenlik ve şefkatle davranacak bir aile göstereyim mi?” dedi. (28/12)

7. Mûsâ, halkın habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada biri kendi tarafından, diğeri düşmanı tarafından; kavga eden iki adam gördü. Kendi tarafından olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Mûsâ da ona bir yumruk indirip onu öldürdü. Mûsâ, “Bu şeytanın işidir. O, gerçekten apaçık bir saptırıcı düşmandır” dedi. (28/15)

8. Bir yahudi müfessiri olsanız buradan çıkaracağınız hüküm "İsrailli olmayanların öldürülmesi caizdir" olmalıdır, ya da o temelde başka bir hüküm olmalıdır.

9. Korkarak, etrafı gözetleyerek şehirde sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen yine feryat ederek ondan yardım istiyordu. Mûsâ da ona, “Belli ki sen azgın bir kimsesin” dedi. (28/18)  Mûsâ, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince adam, “Ey Mûsâ! Dün birini öldürdüğün gibi, beni de öldürmek mi istiyorsun. Sen ancak yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun, arabuluculardan olmak istemiyorsun” dedi. (28/19)

10. Medyen suyuna varınca, suyun başında (hayvanlarını) sulamakta olan bazı insanlar gördü. Bunların yanında da koyunlarını suya salmamak için uğraşan iki kız gördü. Mûsâ onlara, “(Koyunlarınızı burada tutmaktaki) maksadınız ne?” dedi. Onlar, “Çobanlar sulayıp çekilinceye kadar biz koyunlarımızı sulayamayız. Babamız ise çok yaşlı bir adamdır” dediler. (28/23)

11. Kızın babası olarak "Reuel"  adı bir sonraki babda "Yitro" olarak verilmiştir. İncil ve yahudi müfessirleri muhakkak buna bir kılıf bulmuşlardır.

12. Eğer sen bunu on yıla tamamlarsan, o da senden olur. (28/27)

13. Mûsâ, süreyi tamamlayıp ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafında bir ateş görmüş ve ailesine, “Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm, (oraya gidiyorum). Umarım oradan size bir haber ya da ısınmanız için ateşten bir kor getiririm” dedi (28/29) Mûsâ, ateşin yanına gelince, o mübarek yerdeki vadinin sağ tarafındaki ağaçtan şöyle seslenildi: “Ey Mûsâ! Şüphesiz ben, evet, ben âlemlerin Rabbi olan Allah’ım. (28/30)

14. Değneğini (yere) at.” (Mûsâ, değneğini attı). Onu bir yılanmış gibi süratle hareket eder görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı. (Bu sefer şöyle seslenildi:) “Ey Mûsâ! Beri gel, korkma. Çünkü sen güvenlikte olanlardansın.” (28/31)

15. “Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” (28/32

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...