Jump to content

SAiRLERDEN ALINAN VAHi AYATLARI


Recommended Posts

iste böyleee,

Ünlü arap sairi ve kurandaki siirlere Benzer AYETLER.

Arap sairin şiir şöyle:
Savaş, barış., yaş, kuru.. Tatlı, tuzlu..
Güneşler, aylar, rüzgarlar, yağmurlar..
Gece, gündüz.. Dişiler, erkekler.. Karalar, denizler..
Taneler, bitkiler.. Babalar, analar.. Toplu­luklar, dağınıklıklar..
-
Peşpeşe gelen alametler..
Nur (Işık), karanlık.. Varlık, yokluk..
Rab ve putlar.. Halk saptı.. Üreyip doğan..
Diri gömülüp yok olan..
-
Terbiye, biçilip gitmiş.. Zengin ve yoksul..
İyi ve kötü.. Gafiller helak olsun..
İşçi, işini iyi yapsın.. Emel sahibi, emel peşine düşmesin.. Hayır, Allah birdir. Doğmamış ve doğurulmamıştır.
-
İlk yaratan da, son yaratan da,
öldüren de, sonra dirilten de odur.
Erkeği ve dişiyi yaratan O'dur.
Dünya ve ahiretin Rabbi O'dur.
-
Şimdi ey İyad halkı!
Nerede Ad ve Semud kavmi?
Nerede babalar ve dedeler?
Nerede hastalar ve yaşlılar?
-
Hepsinin varacakları bir son var­dı.
Kuss, kulların Rabbine,
yeri bir döşek gibi döşeyen'e yemin eder ki,
sûra üflendiği, halkın çağrıştığı,
-
yerin aydınlandığı, öğütçünün öğüt verdiği,
rahmetten ümit kesenin kenara itildiği,
hakkı düşünenin gerçe­ği gördüğü günde hepinizin birer birer haşr olunacağına yemin eder. Meşhur gerçekten, parlak nurdan, en büyük hedeften sapan kimseye; kudret sahibi Allah'ın hüküm verdiği, uyarıcı Muhammed (s.a.v.)'in ha­zır bulunduğu, yardımcının bulunmadığı, adalet terazisinin kurulduğu, kusurların ortaya döküldüğü, bir grup insanın Cennete, bir grubun da çılgın alevli ateşe gittiği günde yazıklar olsun!,."(5)
-
Muhammed ismi ya bu şiiri okuyan kişi Muhammed'e yaranmak istediği için geçiyor bu şiirde, kendi ekliyor araya ya da "Muhammed" bir isim değildir, sıfattır, "övülen, övülmüş" anlamında, Kuss b. Saide gelecek peygambere bu sıfatı yakıştırıyor övmek için. Tabi farklı açıklamalarım da var bunun için, eğer birisi çıkar da Kuss b. Saide'nin bir mucize gerçekleştirdiğini filan söylerse detaylıca inceleriz.

Genel olarak hutbenin Kur'an ile birebir aynı olduğu görünüyor zaten ama yine de altını çizdiğim yerlerin Kur'an'da yerlerini bulalım:
-
Şiir: ...Gece, karanlık; gündüz, durağan; gök, burçları olan; yıldızlar parlar; denizler kabarır; dağlar birer çivi; yer yayılıp döşenmiş...
-
Kur'an: Burçları olan göğe andolsun. (Buruc Suresi, 1)Kur'an: Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer çivi yapmadık mı? (Nebe Suresi, 6-7)
-
Zaten dağların birer çivi ve yeryüzünün yayılıp döşenmiş olduğuyla ilgili ayetleri vermiştim, gökyüzünün bir yükseltilmiş bir tavan olduğu da birçok yerde geçiyor:
Ve yükseltilmiş olan o tavana... (Tur Suresi, 5)
Devam edelim:
-
Şiir: Nerede Semûd (toplumu), nerede Ad(toplumu)? Nerede babalar, atalar?
-
Kur'an: Âd ve Semûd kavimlerini de helâk ettik. Bu, onların (harap olmuş) yurtlarından size besbelli olmuştur. Şeytan, onlara işlerini süslemiş ve onları doğru yoldan alıkoymuştur. Hâlbuki onlar gözü açık kimselerdi. (Ankebut, 38)
-
Kur'an pek çok yerde eskileri anlatır ve; "onlar sizden daha zengin ve güçlülerdi, ama onları bile harap ettik" diyerek muhataplarını korkutmaya çalışır, devam edelim:
-
Şiir: Yemin ederim, yemin ederim ki Allah’ın indinde bir din vardır ki şimdi içinde bulunduğunuz dinden daha sevgilidir!
-
Kur'an: ...Muhakkak ki Allah'ın indinde dîn, İslâm'dır... (Ali İmran Suresi, 19)
-
Devam edelim:
Şiir: Hani ya, dünya varlığından gururlanıp da kavmine, ‘Ben sizin en büyük Rabbiniz değil miyim?’ diyen Firavun’la Nemrud? Onlar, zenginlikçe, kuvvet ve kudretçe siz­den çok daha üstün idiler. Ne oldular?
-
Kur'an: Sonra da (firavun) dedi ki: “Ben sizin çok yüce Rabbinizim.” (Naziat Suresi, 24)
-
Kur'an: Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kâfir apışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez. (Bakara Suresi, 258)
-
Kur'an: Ey münafıklar! Sizler tıpkı kendinizden evvel yaşayıp giden, münafık kimseler gibisiniz. Onlar kuvvetçe sizden daha güçlü, servetçe sizden daha zengin ve sayıca daha kalabalıktılar. (Tevbe Suresi, 69)
-
Kur'an: Onlar, yeryüzünde dolaşmadılar mı ki, onlardan öncekilerin akıbeti nasıl oldu, baksınlar. Onlar yeryüzünde kuvvet ve eserler bakımından, kendilerinden daha üstündüler. Fakat Allah, onları günahları sebebiyle aldı (öldürdü). Ve onlar için (onları), Allah’a karşı koruyacak hiç kimse olmadı. (Mü'min Suresi, 21)
-
Bir başkası:
Şiir: Her şey fanidir; bâkî olan, ancak Allah’tır. Ki O, bir­dir, şeriki ve nâziri yoktur! İbâdet edilecek, ancak O’dur. Doğmamış ve do­ğur­mamıştır!

(Bu siiri yazan islamdan 30 yil önce yasamistir ve bunlara müslümanlar putperest diyurlerdi.Amaaaaa putperest dedikleri sairin siirinide kurana aliyorlardi.)
-
Kur'an: Yerin üstünde ne varsa fânîdir. Ancak, yuce ve comert olan Rabbinin varligi bakidir. (Rahman Suresi, 26-27)
-
Kur'an: O, doğurmamış ve doğmamıştır. (İhlas Suresi, 3)
-
Devam:
Şiir: "Doğu, batı., öksüzlük, topluluk.. Savaş, barış., yaş, kuru.. Tatlı, tuzlu.. Güneşler, aylar, rüzgarlar, yağmurlar.. Gece, gündüz.. Dişiler, erkekler..
-
Kur'an: Ve anar, ibret alırsınız diye her şeyi çift yarattık. (Zariyat Suresi, 49)
-
Burada direk olarak söylemese de Kuss'un da her şeyin iki çift olduğunu düşündüğü anlaşılıyor, bu çiftlik inancı Çin mitolojisinde "ying-yang" olarak geçer.
-
Devam edelim:
Şiir: İlk yaratan da, son yaratan da, öldüren de, sonra dirilten de odur. Erkeği ve dişiyi yaratan O'dur. Dünya ve ahiretin Rabbi O'dur.
-
Kur'an: Öldüren de dirilten de O'dur. Doğrusu, çiftleri; erkek ve dişiyi, yaratan O'dur. (Necm Suresi, 44-45)
-
Kur'an: Mûsâ, “O, göklerin ve yerin ve her ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten inanırsanız bu böyledir.” (Şuara Suresi, 24)
-
Devam ediyoruz:
Şiir: Kuss, kulların Rabbine, yeri bir döşek gibi döşeyen'e yemin eder ki, sûra üflendiği, halkın çağrıştığı, yerin aydınlandığı, öğütçünün öğüt verdiği, rahmetten ümit kesenin kenara itildiği, hakkı düşünenin gerçe­ği gördüğü günde hepinizin birer birer haşr olunacağına yemin eder. Meşhur gerçekten, parlak nurdan, en büyük hedeften sapan kimseye; kudret sahibi Allah'ın hüküm verdiği, uyarıcı Muhammed (s.a.v.)'in ha­zır bulunduğu, yardımcının bulunmadığı, adalet terazisinin kurulduğu, kusurların ortaya döküldüğü, bir grup insanın Cennete, bir grubun da çılgın alevli ateşe gittiği günde yazıklar olsun!,.
-
Yer ile ilgili ayetleri zaten vermiştim, Kur'an'a göre de döşek gibi döşenmiş, yayılmıştır diğerlerinden devam edelim, bunları topluca ele alalım, şu ayetler Sûr'a üfürülmesinden, üfürüldükten sonra yerin aydınlanmasından ve peygamberlerle şahitlerin getirileceğinden bahseder:
-
Ve sur’a üfürülmüş, Allah’ın diledikleri hariç, göklerde ve yerde olanlar ölmüşlerdir. Sonra ona (sur’a) bir defa daha üfürüldüğü zaman onlar ayağa kalkarak bakınırlar. Ve Rabbinin nuru ile yeryüzü aydınlandı. Ve kitap ortaya kondu. Peygamberler ve şahitler getirildi. Ve onların aralarında onlara zulmedilmeksizin hak ile hüküm verildi. Herkese yaptığının karşılığı tam olarak verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir. (Zümer Suresi, 68-70)
-
Bu ayetler de Sur'a üfürüldükten sonra herkesin bir araya haşrolunacağından(toplanacağından), inanmayanların kenara itilip cezalandırılacağından ve inananın gerçeği görüp ödüllendirileceğinden bahseder:
-
De ki: “Allah sizi yaşatıyor. Sonra sizi öldürecek, sonra da kendisinde şüphe olmayan Kıyamet gününde sizi bir araya getirecek, ama insanların çoğu bilmezler.” (Casiye Suresi, 26)
-
Allah’ın düşmanları o gün ateşe haşrolunurlar. Böylece onlar (öncekiler ve sonrakiler) biraraya getirilirler. (Fussilet Suresi, 19)
-
Şüphesiz “Rabbimiz Allah’tır” deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) va’dedilmekte olan cennetle sevinin!” (Fussilet Suresi, 30)
-
Zaten bunlar bütün Müslümanlarca bilinen ve Kur'an'da çokça tekrarlanan masallar, her Müslüman adı gibi bilir ama ben yine de ayetlerle göstereyim dedim. Devam edelim; bu ayetlerde ise hiçbir yardımcının bulunmadığı, adalet terazisinin kurulduğu, kusurların ortaya döküldüğü anlatılmaktadır, inananların cennete, inanmayanların alevli ateşe gideceğini söyleyen ayetleri bir üstte verdim:
-
Bütün sırların ortaya döküleceği o kıyamet günü, artık insan için ne bir kuvvet vardır, ne de bir yardımcı. (Tarık Suresi, 10)
-
...Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkâr edip tanımayacak; kiminiz kiminize lânet edecektir. Barınağınız cehennem olacaktır. Yardımcılarınız da olmayacaktır. (Ankebut Suresi, 25)
-
Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz. (Enbiya Suresi, 47)
-
Şairin bir başka şiiri şöyle:
"Aşırı tutkusuyla gönül andı onu.Arasında gündüz olan geceleri yad etti. Bulutlardan boşalan sağanak yağmur, Damlaları arasında ateş vardı.Ateş ışığı gözleri kamaştırıyordu.Şimşek parıltısı, gözler önünde uçuyordu.Sağlam köşklerde hayırlar vardı.Diğerleri ise, ıssız ve bomboştu.Yeri durduran, yüce dağlardır.Denizlerin suları ise engindir.
-
Yıldızlar, gece karanlığında parlar,Bunların döndüğünü her gün görürüz.Sonra güneşi, gecenin ayı kışkırtır.Hepsi birbirini hızla takib eder. Büyük, küçük karışık olan her şey, Gün gelir toprağa girer, mezar olur. Şaşmayan kalblerin tahminleri bile,Bir çok şeyi kavrayamaz, aciz kalır. Doğruyu görüp ibret alan kimseler için, Benim bu söylediklerim, Allah'a giden yolu gösterir."(6)
-
Sanırım artık buna ayet vermeye gerek yok, Kur'an'da anlatılanlarla tamamen aynı.

Herhalde bu kadarı yeterlidir.
Peki Kur'an Muhammed'in Kur'an'ı mı yoksa Kuss'un kuranimi? Gördüğünüz gibi şiirler ile ayetler birebir aynı.---- Kuss b. Saide Kur'an'ın en büyük kaynaklarından biri görünüşe göre------.
-
Şimdi başkalarıyla devam edelim:
Yesar, siyer kitabının baş kısmında semavatm, yeryüzünün, Güneş ile Ay'ın ve diğer yaratıkların yaratılması hakkında Zeyd b. Amr b. Nüfeyl'e ait güzel bir şiir nakletmiştir.
-
İbn Hişam ise bu şiirin Ümeyye b. Ebi Salt'a ait olduğunu söylemiştir. Sözü edilen şiir şudur:
-
«Övgü ve methimi, Allah'a hediye ederim. Beğenilmiş sözümü za­man durdukça eskitecek hiç birşey yoktur. Bu sözümü, fevkinde başka bir Rab ve ilâh bulunmayan en yüce melike sunuyorum. O melik, hiç kimseye boyun eğmez.
Dikkat et ey insan, çukura yuvarlanmaktan sakın, sen hiç bir şeyini Allah'a karşı gizleyemezsin.
Allah ile beraber başka bir tanrıya tapmaktan sakın.
Çünkü doğru yol ortaya çıkmıştır.
O'nun şefkatine sığın, cinler de onun şefkatini umarlar.
Sen benim ilâhımsm Ey Rabbim, ümidimsin.
Seni Rab olarak seçtim, senden başka ikinci bir ilâha boyun eğecek değilim.
Sen ki lütuf ve rahmetinle,
Musa'yı elçi ve çağrıcı olarak gönderdin.
O'na dedin ki: Harun ile birlikte Firavun'a gidin.
O ki taşkınlık etmiştir, onu Allah'a davet edin.
O'na deyin ki: Sen mi şu yeri kazıksız olarak tesbit ettin ve onu bu sakin halinde meydana getirdin?
O'na deyin ki: Sen mi şu gökleri sütunsuz olarak diktin, insaf et, sen mi bunu bina ettin?
O'na deyin ki: Sen mi göğün ortasını aydınlatıcı kıldın, gece karanlı­ğı bastırdığında Ay'ı sen mi oraya yerleştirdin?
O'na deyin ki: Sabah olunca kim Güneş'i Dünya'ya gönderir?
Işığı Dünya'ya varınca kuşluk vakti her taraf aydınlanır.
O'na deyin ki: Topraktaki bitkileri kim yeşertir?

Hububat, toprağı kabartarak yükselir.
Ondan çıkan taneler, bitki başlarında bulunur.
Bunda da aklı başında olan kimseler için ibretler vardır.
Sen kendi lütfunla ey Rabbim, Yunus'u kurtardın,
Oysa o balığın karnında bir kaç gece kalmıştı.
Ey Rabbim, senin adını teşbih ile anarsam günahımın çok olduğunu görürüm. Ancak sen, benim hatalarımı bağışlarsın.
Ey kulların Rabbi, benim üzerime bağış ve rahmetini gönder, malı­mı ve çocuklarımı bereketli kıl, mübarek yap.»(7)
-
Yine ayet vermeye gerek yok, zaten şiirde anlatılanların çoğunun ayetlerdeki yerleri gösterildi yukarıda, Musa ve Harun olayını, Yunus olayını zaten biliyorsunuz, Kur'an'a göre de bitkileri Allah yeşertir ve bitkiler toprağı kabartarak yükselir. Bunlar zaten bilindik şeyler, Kur'an'la birebir aynı. Zeyd b.
(simdi böyle bir siir yazan adama putperest denebilinirrmi?Müslümanlar hem siirini adamin kurana aliyorlarayet ollarak.Ardindan o putperest oluyorBizimkide müslüman perest.
-
Amr'a ait başka bir şiir:
Zeyd b. Amr b. Nüfeyl, kendi şiirlerinin birinde şöyle demiş:
"Dünya durdukça övgü ve sitayişlerimi, Beğenilen sözlerimi, kendisinden daha üst, Bir İlah ve daha yüksek bir hükümdar, Ve kendisine denk bir Rab bulunmayan, Allah'a hediye ve ithaf ediyorum."
-
Bu şiirin, Ümeyye b. Ebi's-Salt'a ait olduğunu söyleyenler de olmuş­tur. Doğrusunu Allah bilir.
-
Muhammed b. İshak, Zübeyr b. Bekkar ve di­ğerlerinin rivayetlerine göre Zeyd b. Amr, tevhide dair bir şiirinde de şöyle demiştir:
-
"Ağır kayalar yüklenen yerin teslim olduğu Allah'a yöneldim, o yer ki, dümdüz oldu, düzelince de onu, Tespit etmek için üzerine dağlar yerleştirdi. Tatlı ve berrak suları taşıyan bulutların yöneldiği, Allah'a yöneldim, o bulutlar ki, her nereye sevk edilirlerse, emre itaat ederler, gönderildikleri, Beldelere sağanak sağanak yağmur yağdırırlar. Rüzgarların kendisine yöneldiği Allah'a yöneldim. O rüzgarlar ki, halden hale dönüp giderler."(8)
-
Diğerlerine zaten yukarıda değindik, ayetleri yukarıda görebilirsiniz fakat şunun Kur'an'daki karşılığını da verelim:
-
Şiir: Tatlı ve berrak suları taşıyan bulutların yöneldiği, Allah'a yöneldim, o bulutlar ki, her nereye sevk edilirlerse, emre itaat ederler, gönderildikleri, Beldelere sağanak sağanak yağmur yağdırırlar.
-
Kur'an: Görmez misin ki Allah, bulutları sevk eder. Sonra, onları kaynaştırıp üst üste yığar. Nihayet yağmurun, onların arasından yağdığını görürsün. O, gökten, oradaki dağ (gibi bulut)lardan dolu indirir de onu dilediğine isabet ettirir, dilediğinden de geri çevirir. Bu bulutların şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alacak.(Nur Suresi, 43)
-
Kur'an'a göre de Allah bulutları sevk ediyor, ayrıca dolu yağdırıp onunla istediğini vuruyor, ilginç... Şu da muallaka şairlerinden Zuheyr b. Ebî Sulmâ'nın bir şiirinden bir beyit:
-
Kim ölümün sebeplerinden korkarsa, merdivenle göğün kapılarına yükselse bile, ölümün sebepleri ona ulaşır. (9)
-
Kur'an'a göre de ölümden kaçış yoktur, "gök kapıları" ve "merdivenle göğe çıkılması" da Kur'an'da işlenir:
-
Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse; bir delik açıp yerin dibine inerek, yahut bir merdiven kurup göğe çıkarak onlara bir mucize getirmeye gücün yetiyorsa durma, yap! Eğer Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzere toplardı. O hâlde, sakın cahillerden olma. (En'am Suresi, 35)
-
Bu konuda ayrıntılı inceleme için şu linke tıklayabilirsiniz:

http://dinsizdeist.blogspot.ae/…/mirac-masalnn-kaynaklar.ht…

Başka bir kaynaktan şiirlere devam edelim, yine Zuheyr b. Ebî Sulmâ'ya ait başka bir şiir:
Gördüm ki Allah haktır, arttı,
Bu düşüncemden sonra Allah korkum,
Bilmez misin Allah Tübba'yı helak etti,
Lokman b. Ad'ı ve Adiyâ'yı da helak etti,
Bunlardan daha önce de Zü 'l-Karneyn'i,
Firavun'un ordusunu ve Necaşıyi de helak etti.
Kur'an'da Lokman ve Zülkarneyn övülür, helak edilmemişlerdir gerçi ama yine de bu isimlerin Araplarca bilindiği ve Kur'an'ın da bu masalları devam ettirip ibretler, öğütler vermeye çalıştığı ortada.
-
Ayrıca Araplar Allah adını kullanarak çok beddua ederlerdi, bunu Kur'an'da da sıkça görüyoruz, Urve b. el-Verd'e ait bir şiir:
Allah kahretsin o çapulcuyu ki geceleyin,
Taşlık ve bataklıklardan geçip deve kesilen yerlerde yaşar
Allah'ın memleketlerini gez, zengin olmaya çalış
Ya bolluk içinde yaşarsın ya da ölüp mazur görülürsün
Kur'an'dan bir ayet:
...Allah, onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar! (Tevbe Suresi, 30)
-
Her şeyin yok olup sadece Allah'ın kalacağına dair Zuheyr b. Ebî Sulmâ'dan bir örnek:
-
Hiçbir varlığı kalıcı ve sonsuz görmüyorum,
Sadece yüksek dağlar, gök, toprak
Ve Rabbimiz kalıcıdır
Bir de sayılı giinlerimiz ve geceler kalıcıdır
Kur'an'dan bununla ilgili bir ayet vermiştim yukarıda, burada tekrar vermek gereksiz.
-
Zeyd B. Amr'dan başka bir şiir aktaralım:
İnsan ve şeytan cinlerini kendimden uzaklaştırdım,
Mert ve cesur kişi böyle yapar,
Ne Uzza’ya taparım ne de iki kızına,
Ne de Tasm Oğullarının iki putuna,
Aklımın ermediği çocukluğumda,
Rabb bildiğim Hubel'e de tapmam,
Büyüyüp kendimi kurtardığımda tek bir Rabb 'e mi,
Yoksa bin Rabb'e mi tapacağım.
Bilmez misin Allah yok etti,
Yolunu şaşırmış birçok kimseyi,
İyi olanları ise bıraktı,
Onların küçükleri büyüsün diye,
Kişi elbet bir gün gerçeği yakalayacak,
-
Aynen susuz bir dalın yeşillenmesi gibi.
Ben ancak Rahman'a Rabb 'imize kul olurum,
Şefkatli Rabb'im günahlarımı bağışlasın diye,
Allah 'tan Rabb'inizden daima korkun,
Böyle olursanız felakete uğramazsınız,
İyilerin yurdu cennet,
Kafir'lerin ise yakıcı cehennem.
Dünyada rezildirler, ölünce de,
Gönülleri sıkıp daraltan azapla karşılaşırlar.
-
Bu siirinKur'an'la benzerliği ortada, ayet vermeye gerek yok, zaten bazılarını yukarıda işledik.
İşte bu şairler Kur'an'ın en büyük kaynaklarından,
-
devam edelim:
Zii'l-Kanıeyn'in peşine koştum; fakat yetişemedim
Az kaldı Davud'u da görecektim
Ebedi olmak ise mümkün değildir
Hepimiz son bulacağız
Sadece tanrı ve onun vech-i mabudu hariç
-
Bu da Abid b. el-Abras'ın bir şiiri. Anlaşılan Zülkarneyn çok ünlüymüş eski Araplarda, onu Kur'an'a almasalar olmazmış. Yukarıda her şeyin yok olup sadece Allah'ın baki kalacağına dair örnek vermiştim, şimdi bu şiirde geçen "vech"i de içeren bir versiyonunu vereyim:
-
Allah ile beraber sakın başka bir tanrıya tapma. Ondan başka tanrı yoktur. Allah'ın vechinden (zatından veya O'nun rızasına uygun olanından) başka her şey yok olucudur. Hüküm O'nundur ve ancak O'na döndürüleceksiniz. (Kasas Suresi, 88)
-
Muhammed'in belki de en önemli vahiy kaynağı Muhammed'in eşi Hatice'nin amcasının oğlu Varaka b. Nevfel'dir, ondan bir şiir aktaralım:

Bazı insanlara nasihat ettim şöyle dedim
Ben uyarıcıyım, sakın kimse sizi aldatmasın,
Yaratıcınızdan başka ilahlara tapmayın,
Sizi buna çağırırsalar deyin aramızda büyük bir engel var~
Tesbih ederiz o arşın sahibini ona sığınırız,
Daha önce de Cudi ve Cumud dağları onu tesbih etti,
Gök kubbesi altında her şey ona hizmet eder,
Kimse onun egemenliğinden kaçamaz,
Gördüğümüz hiçbir şeyin parlaklığı baki değildir,
İlah bakidir, mal ve evlat helak olur,
Hürmüze hazineleri bir fayda sağlamadı,
Ad kavmi de uğraştı ama ebedi olamadı,
Süleyman da, bütün milletler,
Emrinde olduğu halde insanlar cinler
-
Kur'an'la benzerlik ortada, şiirde geçen konuları zaten yukarılarda işlemiştik.
-
Şimdi Kuss b. Saide'den bir şiir daha verelim:
-
Ölüm habercisi! Ölüler mezarlarında
Üzerlerinde parça parça ipek kalıntıları
Bırak onları nasılsa bir gün çağrılacaklar
Uykularından uyandıklarında dağılacaklar
Sonunda yeni bir şekle girecekler
Yeni bir yaratılış, aynen ilk yaratılış gibi
Bir kısmı çıplak, bir kısmı giyinik,
Bir kısmının elbisesi yeni, bir kısmının da eskimiş olarak
-
Zaten bu şiirdeki benzerlikler de belli ölülerin uyanacakları, çıplak olacakları, yeni bir yaratılışla ahirete geçecekleri filan İslam'ın temel konularıdır, herkes bilir yani ama birkaç ayet verelim yine:
-
İnkâr edenler dediler ki: 'Siz büsbütün parçalanıp dağıtıldıktan sonra mutlaka yeni bir yaratılışa tabi tutulacağınızı bildiren bir adamı size gösterelim mi?' (Sebe Suresi, 7)
-
Tamam bu şairler putları reddeden birer hanif olabilirler ama sözleri neden Kur'an'la bu kadar benzerlik gösterir? Kelimesi kelimesine? İşte bunlar ilginçtir.
-
Varaka'dan bir şiir daha:
-
Amr'ın oğlu! Doğru yolu buldun nimete erdin,
Allah'ın yakıcı ateşinden kendini kurtardın,
Rabb'e boyun eğerek, onun dışında yoktur Rabb,
Azgınların putlarını terk ederek,
Aramış olduğun dini bularak,
Rabbini tek bir Rab olarak kabulden hiç şaşmadın,
Güzel bir diyarda bulunuyorsun,
Orada eğlenir devamlı ikramlar görürsün
Orada Allah dostuyla karşılaşırsın,
İnsanları ateşe iten zorbalardan olmazsın,
Rabbinin rahmeti ulaşır elbet insana,
Yerin yetmiş kat altında bulunsa da,
Korkulu bir diyarı ziyaret ettiğimde derim,
Bana merhamet eyle, düşmanlarımı muzaffer eyleme,
Bana merhamet eyle, onlar cinlerden umarken,
Benim ilahım sensin, Rabbim ve ümidim,
Duaları kabul eden Rabb'e boyun eğerim,
Asla davetçiye kulak vermeyen kimselere ise boyun eğmeyi kabul etmem.
-
Bu kadar da olmaz! dediğinizi duyar gibiyim ama şaşırmayın xxxxxxxxxxxxxvahiy denilen şey bunlardır işte, bu kaynaklardan gelir, diğer pek çok kaynak dışında.xxxxxxxxxxxx
-
Ümeyye'den bir şiir daha verelim:
-
Rabbimizin alametleri apaçıktır,
Bunları ancak inkarcılar tartışır,
Gece ve gündüz yaratılmış, hepsi,
Belli bir ölçüyle ortaya çıkarlar,
Sonra Yüce Rab, gündüzü ortaya çıkarır,
Işıkları yayılan güneş vasıtasıyla,
Hanif dininden başka her din,
Kıyamet günü Allah katında yalandır.
-
Yukarıda da vermiştik ama biraz daha peygamber adları ve eski kavimlerin geçtiği şiirlerden verelim, Adiyy b. Zeyd el-Ibadi'nin bir şiiri:
Nerede bu toprakların sahipleri,
Nuh halkı Sonra Ad ve Semud.
Selame b. Cendel:
Davud yapımı sağlam bir zırh
Yarılıp kabuğundan çıkmış bakla tanesi gibi
Eski kavimlerden,
-
Zuheyr b. Ebi Sulma:
Sonra bu savaşta uğursuz çocuklarınız doğar,
Ad kavminden Ahmer gibi, savaşta süt emerler savaşta sütten kesilirler
Zuheyr b. Ebi Sulma, İrem Kavmi:
Diğerlerini ise görürsün ki zırhlarını hazırlamışlar
İrem 'den beri gelen Davud yapımı zırhlarını.
http://dergi.ilahiyat.omu.edu.tr/…/1560393703_200519090107.…

Yine muallaka şairlerinden Amr b. Külsüm'ün bir şiiri:
-
Ölüm bize nerede olsak yetişecektir. Çünkü biz ona mukadderiz, o da bize mukadderdir.
Bu da ayet:
Her nerede olsanız olun, ölüm size yetişir, göklere yükselmiş burçlarda da olsanız... (Nisa Suresi, 78

Tolonbey

tarihinde tolonbey tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...