Jump to content

Roman/hikaye okumak sizce gerçekten faydalı mı?


Recommended Posts

Çocukluğumuzdan beri hepimize kitap okumanın ne kadar faydalı bir şey olduğunu söylediler. Ancak o kitap dedikleri de genellikle roman ve hikaye gibi olay çevresinde oluşan kurmaca metinlerdi.

 

Peki gerçekten de bunları okumanın, bunlara vakit harcamanın bir faydası olduğunu düşünüyor musunuz? 

 

Açıkçası bana vakit kaybı gibi geliyor. Sonuçta bunlar sanatsal metin. Bunların amacı öğretmek değil, haz vermek. Ha bu da tabii ki fayda sağlayabilir insana. Ama rahatlatıcı bir boş zaman aktivitesinin sağladığı fayda kadardır bana göre. Öyle abartıldığı kadar faydalı olabileceğini düşünmüyorum.

 

Öğretici metin okumak çok daha faydalıdır. Esas zaman harcanması gerekenler bunlardır elbette ki.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kitap okumak (veya ne olursa olsun bir şeyler okumak) kadar faydalı bir şey bilmiyorum! Okuyan insanla cahil bir insan arasında dağlar kadar fark vardır... Öyle ki, ikisinin duruşu, bakışları, vücut dili bile farklıdır.

 

Okumayan bir toplumun gelişmesini, kalkınmasını imkansız görüyorum ben. Batı ülkelerinin kalkınıp yükselmesini de çok okumuş olmalarına (eğitimli olmalarına) bağlıyorum. Yanılıyorsam söyleyin.

 

Küçük yaşlarda roman, öykü (hikâye) okumak da çocuk için son derece faydalıdır. Bu sayede daha erken yaşlarda çocuğun kelime hazinesi genişler, ifade kabiliyeti güçlenir, lisanını tam manasıyla öğrenir. Okudukça yazı yazma becerisi de gelişir. En önemlisi, çocuk "düşünme"yi öğrenir, düşünmenin tadına varır. Ufku açılır öte yandan. Zengin bir hayal dünyası olur. Ayrıca daha erken yaşlardan itibaren okumanın lezzetini kapmış olur ki, bir daha da tüm hayatı boyunca bir şeyler okumadan (ve düşünmeden) duramaz... O yüzden her anne-baba, çocuğunu ne bulursa okumaya teşvik etmeli ve okuma zevkini ona erkenden aşılamalıdır. İster öğretici kitapları okusun, ister kurmaca metinleri okusun, okumak eylemi sonsuz yararlı bir eylemdir çünkü.

 

Şahsen ürettiğim slogan şudur: Okuyun da ne okursanız okuyun!

 

Mark Twain'in şu harika sözünü de hatırlatalım: "Okumayan kimsenin, okumayı bilmeyene karşı bir üstünlüğü yoktur"

 

Türk toplumunun belki de en kötü özelliği, en dezavantajlı yanı, asırlardan beri okumayı sevmeyen, okumaktan adeta kaçan bir toplum olmasıdır. Ki bu büyük belâ, Batı toplumlarının gerisinde kalmamızın en başta gelen sebeplerinden birisi olmuştur bence.

 

Batı'nın çok gerisine düşmüş olan Doğu toplumları, çok geç olmadan ve iş işten tamamen geçmeden şu 2 şeyin önemini artık mutlaka kavramalıdır:

 

1) Okumanın (ve genelde eğitimin) önemi

 

2) Bilimsel düşünmenin ve bilim üretmenin önemi

Link to post
Sitelerde Paylaş

Öykü,hikaye,şiir,abartılı tarih,mitoloji,din kitapları okumayı sevdirir ama bilimsel düşünmeyi öğretmez.

İnsanların beyinlerini çöp işe yaramayan bilgiler ile doldururlar.

Onların uyuşturucu rahatlatıcı etkisinden bilime teknolojiye önem vermez duruma gelirler.

Bilimsel düşünce onlara işkence olur. :)

Forumda bolca bu tiplerden var.

 

tarihinde mirasyedi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
10 saat önce, hulas yazdı:

Kitap okumak (veya ne olursa olsun bir şeyler okumak) kadar faydalı bir şey bilmiyorum! Okuyan insanla cahil bir insan arasında dağlar kadar fark vardır... Öyle ki, ikisinin duruşu, bakışları, vücut dili bile farklıdır.

 

Okumayan bir toplumun gelişmesini, kalkınmasını imkansız görüyorum ben. Batı ülkelerinin kalkınıp yükselmesini de çok okumuş olmalarına (eğitimli olmalarına) bağlıyorum. Yanılıyorsam söyleyin.

 

Küçük yaşlarda roman, öykü (hikâye) okumak da çocuk için son derece faydalıdır. Bu sayede daha erken yaşlarda çocuğun kelime hazinesi genişler, ifade kabiliyeti güçlenir, lisanını tam manasıyla öğrenir. Okudukça yazı yazma becerisi de gelişir. En önemlisi, çocuk "düşünme"yi öğrenir, düşünmenin tadına varır. Ufku açılır öte yandan. Zengin bir hayal dünyası olur. Ayrıca daha erken yaşlardan itibaren okumanın lezzetini kapmış olur ki, bir daha da tüm hayatı boyunca bir şeyler okumadan (ve düşünmeden) duramaz... O yüzden her anne-baba, çocuğunu ne bulursa okumaya teşvik etmeli ve okuma zevkini ona erkenden aşılamalıdır. İster öğretici kitapları okusun, ister kurmaca metinleri okusun, okumak eylemi sonsuz yararlı bir eylemdir çünkü.

 

Şahsen ürettiğim slogan şudur: Okuyun da ne okursanız okuyun!

 

Mark Twain'in şu harika sözünü de hatırlatalım: "Okumayan kimsenin, okumayı bilmeyene karşı bir üstünlüğü yoktur"

 

Türk toplumunun belki de en kötü özelliği, en dezavantajlı yanı, asırlardan beri okumayı sevmeyen, okumaktan adeta kaçan bir toplum olmasıdır. Ki bu büyük belâ, Batı toplumlarının gerisinde kalmamızın en başta gelen sebeplerinden birisi olmuştur bence.

 

Batı'nın çok gerisine düşmüş olan Doğu toplumları, çok geç olmadan ve iş işten tamamen geçmeden şu 2 şeyin önemini artık mutlaka kavramalıdır:

 

1) Okumanın (ve genelde eğitimin) önemi

 

2) Bilimsel düşünmenin ve bilim üretmenin önemi

Soruma pek cevap olmamış bence bu. Ben kitap okumanın faydasını sorgulamadım. Kitap okumak tabii ki çok faydalıdır.

 

Benim sorduğum şey roman ve hikaye gibi olay çevresinde gelişen sanatsal metinleri okumanın, bunlarla vakit harcamanın faydasının olup olmadığı. 

 

Küçük yaşlarda demişsiniz mesela. Okunacak sayısız romandan hangi birisini okuyacak mesela? Zaman yetecek mi? Dersleriyle uğraşması gereken zamanı bunlara harcamak ne derece mantıklı? Ha tamam küçükken okuma alışkanlığı kazanmasını sağlıyorsa gerçekten o zaman güzel ama koca koca adamların roman ya da hikaye okuması mantıki mi?

 

Aynı şekilde bilimsel, felsefi, sosyolojik, tarihi ve politik konularda okunması gereken sayısız kitap dururken kalkıp da aşk meşk romanlarını okumak, o değerli vakti ve eforu bunlara harcamak mantıki mi?

 

Celal Şengör, İlber Ortaylı ya da Halil İnalcık gibi adamların insana kattıklarını bunlar katar mı? 

tarihinde Las Seis Flechas tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Las Seis Flechas yazdı:

Soruma pek cevap olmamış bence bu. Ben kitap okumanın faydasını sorgulamadım. Kitap okumak tabii ki çok faydalıdır.

 

Benim sorduğum şey roman ve hikaye gibi olay çevresinde gelişen sanatsal metinleri okumanın, bunlarla vakit harcamanın faydasının olup olmadığı. 

 

Küçük yaşlarda demişsiniz mesela. Okunacak sayısız romandan hangi birisini okuyacak mesela? Zaman yetecek mi? Dersleriyle uğraşması gereken zamanı bunlara harcamak ne derece mantıklı? Ha tamam küçükken okuma alışkanlığı kazanmasını sağlıyorsa gerçekten o zaman güzel ama koca koca adamların roman ya da hikaye okuması mantıki mi?

 

Aynı şekilde bilimsel, felsefi, sosyolojik, tarihi ve politik konularda okunması gereken sayısız kitap dururken kalkıp da aşk meşk romanlarını okumak, o değerli vakti ve eforu bunlara harcamak mantıki mi?

 

Celal Şengör, İlber Ortaylı ya da Halil İnalcık gibi adamların insana kattıklarını bunlar katar mı? 

 

 

Bir insanın, okuma maratonuna çocuk yaşlarda roman, hikâye gibi kurgusal kitaplarla başlaması, sonra da yaş ilerledikçe eğitici-öğretici-bilgilendirici kitapları okuyarak yoluna devam etmesi bence gayet uygundur.

 

Yetişkin bir insanın düzenli olarak roman, hikâye okuması herhalde çok sık görülen bir şey değildir zaten. Okusa da bir sakıncası olacağını zannetmiyorum. Zaman bulabildikçe, insanın her şeyi okumasında büyük faydalar olduğuna inanıyorum.

 

Tabii her şeyi okumaya insanın zamanı yetmeyeceği için ister istemez biraz seçici, elemeci olmak zorunda kalınacağının da farkındayım. Bu durumda, okumada öncelik ve ağırlığın, saygın yerli ve yabancı aydınların eserlerine, yetkin bilimadamlarının eserlerine verilmesi gerektiği konusunda size elbette katılıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, mirasyedi yazdı:

Öykü,hikaye,şiir,abartılı tarih,mitoloji,din kitapları okumayı sevdirir ama bilimsel düşünmeyi öğretmez.

İnsanların beyinlerini çöp işe yaramayan bilgiler ile doldururlar.

Onların uyuşturucu rahatlatıcı etkisinden bilime teknolojiye önem vermez duruma gelirler.

Bilimsel düşünce onlara işkence olur. :)

Forumda bolca bu tiplerden var.

 

 

Bilimsel düşünme veya bilimsel yöntem... Bu konu önemli.

 

Ben bu konuda çok donanımlı bir insan değilim. Ama üniversitedeyken "Bilim Felsefesi" ile ilgili bir ders görmüştüm. Hocamızın bu alanda tavsiye ettiği 9-10 kitabı peşpeşe okuyup öğrendiklerimden bir hayli etkilenmiştim. İşte Karl Popper'lar, Thomas Kuhn'lar, Paul Feyerabend'ler, Imre Lakatos'lar, Louis Althusser'ler filan... Şimdi hafızamda, o okuduklarımdan pek fazla ayrıntı kalmadı ya gerçi.

 

(Ateistforum'un kurucusu "Mantık" nikli üye de bir zamanlar "Bilim felsefesi" ile ilgili bir başlık açmıştı. Arşivde duruyordur)

 

Bilim Felsefesi, bilimin ve bilimselliğin ne olduğu, çerçevesi, metotları ile ilgilenen bir disiplin... Bilimin yapısını, yöntemini, kavramlarını, dayanaklarını sistemli olarak inceleyen felsefe dalı... Ben, Türkiye'deki istisnasız bütün üniversitelerde (hatta belki liselerde bile) "bilim felsefesi" dersinin verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu kadar çok sözü edilen ve modern dünyada en popüler kavramlar olan "bilim" ve "bilimsellik" kavramlarının tüm öğrenciler tarafından kesin olarak özümsenmesi şarttır diye düşünüyorum.

 

Mesela elimde şu anda bu konuda çok akıcı ve anlaşılır bir üslupla yazılmış, "başlangıç" seviyesinde bir kitap var. Yazarı da bir Türk... Bu kitabı, konuyla ilgilenenlere tavsiye edebilirim:

 

Kitabın adı: "Bilim Felsefesi"
Yazarı: Ömer Demir
Yayınevi: Vadi Yayınları
176 sayfa

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaklaşık 11-12 yaşlarından beri müzikle uğraşıyorum ve müzik yapıyorum. İlerleyen yıllarda -özellikle lise ve üniversitede- şiir üzerine okumalar yaptım. Özellikle divan şiirini çok severdim. Ama birisi "güzel sanatların gerçek manada bir faydası var mıdır?" diye sorsa verebilecek bir cevabım yok. Hep düşündüm bu konuyu ve tatmin edici bir şey bulamadım. İnsan merak eden bir varlık ve estetiğe de temayülü var. Bazen düşünüyorum bir insan neden fantastik bir dünya hayal edip, buna mesai harcayıp, yazıya döküp kitap yazsın? Sonra aklıma dinler geliyor e ikisi birbirine haddinden fazla benziyor. Efsaneler, dinler, fantastik romanlar, masallar..vs. hepsi aynı kulvarda ve insanlar üretiyor. Ahmet Arslan "modern insanın dini sanattır." der. Belki de bunların hepsi ihtiyaçtan hasıl olmuş.

Gerçi fantastik bir roman ve dinleri aynı kefeye koymak insafsızlık olur. Tolkien okuyup kafa kesen ya da kendini patlatan birini görmedim daha.

Link to post
Sitelerde Paylaş
56 dakika önce, insanevladi yazdı:

Yaklaşık 11-12 yaşlarından beri müzikle uğraşıyorum ve müzik yapıyorum. İlerleyen yıllarda -özellikle lise ve üniversitede- şiir üzerine okumalar yaptım. Özellikle divan şiirini çok severdim. Ama birisi "güzel sanatların gerçek manada bir faydası var mıdır?" diye sorsa verebilecek bir cevabım yok. Hep düşündüm bu konuyu ve tatmin edici bir şey bulamadım. İnsan merak eden bir varlık ve estetiğe de temayülü var. Bazen düşünüyorum bir insan neden fantastik bir dünya hayal edip, buna mesai harcayıp, yazıya döküp kitap yazsın? Sonra aklıma dinler geliyor e ikisi birbirine haddinden fazla benziyor. Efsaneler, dinler, fantastik romanlar, masallar..vs. hepsi aynı kulvarda ve insanlar üretiyor. Ahmet Arslan "modern insanın dini sanattır." der. Belki de bunların hepsi ihtiyaçtan hasıl olmuş.

Gerçi fantastik bir roman ve dinleri aynı kefeye koymak insafsızlık olur. Tolkien okuyup kafa kesen ya da kendini patlatan birini görmedim daha.

 

Aklıma Oscar Wilde'ın bir sözünü getirdiniz. Aykırı ve şok edici laflar etmeyi seven Oscar Wilde, "Sanat eseri faydasızdır. Tıpkı çiçekler gibi" demiştir...

 

Tabii Wilde bu sözüyle sanatı aşağılamak istememiştir herhalde. Çünkü Wilde sanata adeta âşık olan, çok ince zevklere sahip, baştan ayağa elegant bir insandı. Wilde'ın bu sözüyle kastettiği kanaatimce şudur: "Sanat eseri tıpkı çiçekler gibi ilk bakışta faydasızmış (işlevsizmiş) gibi görünür ama tıpkı çiçekler gibi dünyamızı süsler, dünyamıza bir anlam, güzellik ve zerafet katar."

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kitap okumanın son derece yararlı olduğunda genelde hemfikiriz, ancak nasıl okunmalı sorusu kitap okumaktan daha önemli.

Nasıl okunmalı sorusu için belki belirli kıstaslar koyabiliriz ama kesin bir yol çizemeyiz, bu yüzden de çeşitli görüşlere gebe tartışmalı bir konu.

Örneğin kendim çocukluğumda o kadar hikaye, roman kitap okudum ki, bir kaç yıl sonra artık bu tür kitaplar bana çok basit gelmeye başladı.

Daha sonra felsefe, bilim ve siyasi kitaplar okuduğumda büyük bir keyif almaya başladım ve bu halen devam eder.

İşte sorunun cevabı bendeki örnekte yatıyor ve burada iki soru karşımıza çıkıyor.

Soru 1

Herkes benim gibi farklı kitaplara yönlenir ve sorgular mı?

Soru 2

Herkes ilk okuduğu kitapların etkisinda kalarak, kendini o kitapların içeriğiyle mi sınırlar?

 

Eğer çok kitap okuduğu halde belirli kıstasın dışına çıkılmıyor ve sorgulama olmuyorsa hiç bir halta yaramaz.

Eğer sorgulama olsa dahi belirli bir yönde sınırlıysa yine bir halta yaramaz. 

 

Bu durumda çocuğun kitapların yönlendirmesine kapılmadan kendini kontrol etme ve kendi karakterini kazanma yeteneği önem taşıyor.

Burada yine bir soru bulunuyor.

Her çocuk bu yeteneğe sahip mi?

Bana göre evet, her çocuk kendini tanıma, kendi yolunu belirleme ve karakterini kazanma yeteneğine sahiptir.

Madem her çocukta bu yetenek varsa o halde neden kitap okuyanların çoğu zıt kavramları doğru çözemeyerek yanlış kulvarda koşuyor?

İşte bir sürü sorunun cevabı burada.

Çünkü aile, çevre ve devletin dayatmaları çocuğa o özgürlüğü vermiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...