Jump to content

Susam Tânesi büyüklüğündeki bir Çamurdan yaratılan Paralel Dünyâlar...


Recommended Posts

Hz. ŞEYH BUYURDULAR Kİ;

Bilmelisin ki: Allah Teala, Âdem’i yaratmış, toprağından bir kısım artmış,
Bu fazlalıktan bir hurma yaratmıştır.
Hurma Ağacından kalan kalan çamur bir susam kadardı, bu susam kadar çamurdan (SİMSİME) geniş bir arz yaratmıştır.
Arş, Kürsü, gökler, yerler ve toprak altı,, Cennetler ve cehennemin içerdiği her şey ona yerleştirilseydi, ipe atılmış düğüm kadar olurdu.

Bu arzda, değeri hesaplanamayacak gariplikler ve bilinmezlikler vardır, oranın durumu akılları hayrete düşürür.
Her nefeste Allah orada âlemler yaratır. ‘Gece gündüz bu âlemler, tespih eder ve iftira etmezler.’

tarihinde HATEM tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
21 saat önce, HATEM yazdı:

Hz. ŞEYH BUYURDULAR Kİ;

Bilmelisin ki: Allah Teala, Âdem’i yaratmış, toprağından bir kısım artmış,
Bu fazlalıktan bir hurma yaratmıştır.
Hurma Ağacından kalan kalan çamur bir susam kadardı, bu susam kadar çamurdan (SİMSİME) geniş bir arz yaratmıştır.
Arş, Kürsü, gökler, yerler ve toprak altı,, Cennetler ve cehennemin içerdiği her şey ona yerleştirilseydi, ipe atılmış düğüm kadar olurdu.

Bu arzda, değeri hesaplanamayacak gariplikler ve bilinmezlikler vardır, oranın durumu akılları hayrete düşürür.
Her nefeste Allah orada âlemler yaratır. ‘Gece gündüz bu âlemler, tespih eder ve iftira etmezler.’

Bu şeyhin adı yok mu? :)

Şeyh bu bilgiye nasıl ulaşmış?Bu bilginin kaynağı nedir?

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, mirasyedi yazdı:

Bu şeyhin adı yok mu? :)

Şeyh bu bilgiye nasıl ulaşmış?Bu bilginin kaynağı nedir?



Hâtemü'l Evliyâ, Şeyhü'l Ekber, Muhyiddîn Arâbi hazretleri...

Fütühât-ı Mekkiye adındaki eserinde bunları yazmış.
Paralel Dünyâlardan bir kısmını gezmiş.
Ve gördüklerinin çok azını anlatmış.

Meselâ;

Link to post
Sitelerde Paylaş

O arzda kadrini Allah’tan başka kimsenin bilmediği bostanlar, bahçeler, canlılar, madenler vardı. Oradaki her şey, canlı, konuşan-düşünendi. ârif, Onlardan istediği ile arkadaşıyla konuşur gibi konuşabilir.Fakat onların farklı farklı dilleri vardır. O arzın içine giren herkes bu dilleri anlama özelliği verilir. Hakikat arzı, bakidir, yok olmaz ve değişmez, ölmez. Hakikat arzı, bize ait ruhlar âleminin dışında, doğal cisimlerden hiçbir şeyi kabul etmez. Dolayısıyla ârifler oraya bedenleriyle değil, ruhlarıyla girer. Binaenaleyh o âleme girerken beden heykellerini bu dünyada bırakıp soyutlanarak oraya girerler.
 

O Arzda Kırmızı yumuşak altından yapılmış bir yer vardı Bütünüyle misk idi. Dünyâdaki bir kişi burayı koklasa kokunun güzelliğinden ölür idi. Oradaki ağaçlar ve meyveleri altındandı, Tadları betimlenemez güzellikteydi. Cennet meyvelerinden de güzeldi. Dünyâdaki meyvelerin şekline benzemekteydi ama Nakış ve süslemeleri tasavvur edilemeyecek nitelikteydi ve Tadları Dünyâ meyvelerinden farklıdır.
 

Oradaki Enbüyük meyvelerden birisini gördüm.Söz konusu meyve, gök ve yer arasına konulmuş olsaydı, yeryüzünde bulunan insanlar gökyüzünü göremezdi Onu yemek isteyen kimse, büyüklüğüne rağmen onu avuçlayabilirdi. O meyve, havadan daha latiftir ve büyüklüğüne rağmen onu elinde tutabilir.. İşte bu, akılların dünyada imkansız saydığı bir iştir.

‘O arz içinde başka bir arza daha girdim ki, görünüşte beyaz gümüşten, ağaçları, nehirleri ve hoş meyveleri olan bir yerdi. Hepsi gümüştendi. Onun ahalisinin bedenleri, bütünüyle gümüştü. Aynı şeklide, bütün arz: ağaçları, meyveleri, nehirleri, denizleri ve yaratıklarıyla kendi cinsindendi. Meyveleri toplanıp yenildiğinde, diğer yiyecekler gibi tat, koku ve nimet bulunur. Şu var ki, bu lezzet nitelenemez ve anlatılamaz.
 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Orada bembeyaz kafurdan bir yere girdim. Orada çeşitli mekanlar vardı. Birisi ateşten daha sıcaktı. İnsan onun içine dalar ve o insanı yakmaz. Oradaki bazı mekanlar, ılık, bazı mekanlar soğuk idi. Bu büyük arzdaki arzlardan her birisi o kadar büyüktü ki, gök onun içine konulmuş olsaydı, arza nispetle iplikteki bir düğüm kadar kalırdı. Hakikat âlemindeki bütün arzlar içinde bana göre en güzel ve mizacıma en uygun olan arz, Zağferân arzı idi. Orada gördüğüm arzlar içinde, onlardan daha açık gönüllü ve kendilerine gelenlere karşı daha güler yüzlü hiç kimse yoktu.’

 

Oranın yiyeceklerinin bir özelliği, her hangi bir şeyi yerken meyvesinden bir parça kopardığında, koparır koparmaz yerine yenisinin büyümesidir. Ya da, her hangi bir meyveyi dalından aldığında, onu alır almaz benzeri meydana gelir. Bu o kadar hızlıdır ki, ancak zeki kişi fark edebilir. Dolayısıyla yenilen şeyde asla eksiklik görünmez.

 

Kadınlarına baktığımda, onlara kıyasla cennetteki hurilerin hurilere kıyasla dünyadaki beşer-kadınları gibi olduğunu gördüm. Onlarla cinsel ilişki ise, hiçbir hazza benzemez. Oranın ahalisi, kendilerine gelen kişileri en çok seven yaratıklardır. Onlarda teklif yoktur, bilakis Hakka hürmet üzere yaratılmışlardır. Bundan başka bir şey isteseler bile onu yapamazlar

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, muyaepa yazdı:

Kardeşim dini görüşünü çok merak ettim. Tam benim kafamda konuşuyorsun.

 

İncil'de Hz.Muhammed(s.a.v.)

Konusuna yaptığın yorumu gördüm çok başarılıydı.

Yazılarımın olduğu sayfayı paylaşayım, okumak istersen...


https://www.facebook.com/Ekberiirfan/


 

tarihinde HATEM tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Deist Olduğunu söylemişsin,  Sitedeki diğer yazılarımı incelersen zannediyorum kafa uyuşmazlığı ortaya çıkacaktır.
Fakat, mantık sâhibi herkese hitâb edebilirim.

tarihinde HATEM tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...
On 13.03.2020 at 21:22, HATEM yazdı:



Hâtemü'l Evliyâ, Şeyhü'l Ekber, Muhyiddîn Arâbi hazretleri...

Fütühât-ı Mekkiye adındaki eserinde bunları yazmış.
Paralel Dünyâlardan bir kısmını gezmiş.
Ve gördüklerinin çok azını anlatmış.

Meselâ;

Her anlatılana yazılana inanır mısın?

Nereden biliyorsun yazdıklarının doğru olduklarını? :)

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Alıntı
Bir saat önce, mirasyedi yazdı:

Her anlatılana yazılana inanır mısın?

Nereden biliyorsun yazdıklarının doğru olduklarını? :)

 

 

 

Alıntı

...
Çocukken, bizim köyde, abilerimin, amcalarımın bazıları avcı idi.
Sevdiğim ve "güvendiğim" abilerim, amcalarım...
Hoş sohbet ve neşeliydiler. Biraaraya geldiklerinde sohbetlerine doyum olmazdı.
Bize av maceralarını anlatır hem eğlendirir hem heyecanlandırır; bazan da korkuturlardı.
Bazan 50 kilo ağırlığında tavşan vurmuşlardır bazanda diz boyu bir dereden 2 metre boyunda bir balık yakalmışlardır.
Ama avlarını eve getirirken hep bir şanssızlık yaşamış, avladıkları bu olağanüstü hayvanları köylülere bir türlü gösterememişlerdi. Ya karşılaştıkları eşkiyalar avlarını ellerinden almışlar ya da bir kurt sürüsünden kaçarken avlarını bırakmak zorunda kalmışlardı.
Köylüler onlara olur olmaz lakap takmışlardı: palavracı, yalancı vs. diye.
Çocukluğumda, bu şansları yaver gitmemiş abilerime iftira ediyorlar gibi gelirdi bana.
Ama sadece çocukluğum süresince...

...

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 saat önce, mirasyedi yazdı:

Her anlatılana yazılana inanır mısın?

Nereden biliyorsun yazdıklarının doğru olduklarını? :)

 

 


Anlamanız için Daha Kaç kere anlatmalıyım.
Ben birçok kerâmete gözlerimle şâhid oldum.
İnanmak,, Bilmeyenler ve görmeyenler içindir. Çoğu hususta ben inanma boyutunu geçmişim...

Ölüm esnâsında, İnsânın gözünde Dünyâ kapıları kapanıp, âhiretin kapısı aralandığında, 
Can çıkmadan önce, ilk olarak melekleri görmeye başlar.
Ve Meleklerin varlığına artık inanmaktadır.
Buna, "şuhûdî îmân" denir.
Yatakta ölen herkes (âniden öldürülmeyen) zarûrî olarak şuhûdî îmân ile gider.
Tabi bu duruma "îmân" demek, mecâzendir. Bir şey görüldüğü zamân o şey hakkında îmân teklîfi ortadan kalkar.

Hâa, hazret-i Şeyhin Evliyâ olduğunu nerden biliyorum.
Kesinlikle biliyorum.
Rü'yâda gördüm, konuştum...


Türbede, Kabrinden ayağa kalkan  Bir Evliyâ gören,, normal bir insân  o türbede medfûn olan kişinin bir Allah dostu olduğunu bilir.
Fakat öyle anormal insânlar vardır ki, Ayın yarıldığını görse, avuç içindeki taşların konuştuğunu görse,Asâ'nın yılan olduğunu görse yinede inanmaz.
Aslında inanmaz değil, İnanamaz...
Niye İnanamadığını bu forumda çok izâh ettim.
Varlık düzeyi inanıp inanmama kategorisinde ve seviyesinde değil,,
Allah ile ünsiyet, İnsân için geçerlidir. Hayvânlık düzeyindeki mahlûkat için değil...
Peygambere imân, Allah ile ünsiyete açılan bir kapıdır.
Bu kapıdan giren normal bir insân, doğru ve dürüst olursa 20 milyar ışık yılı uzaklıktaki gezegenlere bir sâniyede yolculuk yapabilir.
Çünkü her şeyi yaratan Allah ile bir ünsiyeti vardır.

Şöyle de diyebiliriz; "Allah varlık düzey müsâit olmayan insânların inanmasını istemez"
Şöyle de desek doğrudur. Allah (c.c.) kötü insânların inanmasını istememiştir.
İnanmanın veyâ Bir Fiilin gerçekleşmesi için bizim istememiz yeterli değildir. Allah'ın istemesi önceliklidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, HATEM yazdı:

İnanmanın veyâ Bir Fiilin gerçekleşmesi için bizim istememiz yeterli değildir. Allah'ın istemesi önceliklidir.


Çıkmaz gibi gözüken bu yoldaki çıkış kapısını göstereyim.
Taklîd yoluyla da olsa güzel işler ve iyilikler yapmak, bu kilitli kapıyı açar. Şöyle ki;
İyi ve güzel işler yapınca Allah seni sever. Çünkü Allah güzeli sever, çünkü Allah güzeldir ve her varlık kendini sever.. 
İyi ve güzel işler yapınca Allah seni sever, Allah seni sevdiği zamân ancak sen Allah'ı sevebilirsin.
Allah'ı seviyorsan, bu,, sevginin derecesi oranınca, Allah'ın seni sevdiğinin göstergesidir.
Çünkü Varlık tektir, Varlıkta ikilik olmaz. Ancak, Asıl varlık ve gölge varlık ayırımı olabilir. Ya'nî varlıkta mertebeler olabilir. İkilik, çokluk olmaz.
Çokluk Zât'lardadır. Varlıkta çokluk olmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, HATEM yazdı:


Anlamanız için Daha Kaç kere anlatmalıyım.
Ben birçok kerâmete gözlerimle şâhid oldum.
İnanmak,, Bilmeyenler ve görmeyenler içindir. Çoğu hususta ben inanma boyutunu geçmişim...

Ölüm esnâsında, İnsânın gözünde Dünyâ kapıları kapanıp, âhiretin kapısı aralandığında, 
Can çıkmadan önce, ilk olarak melekleri görmeye başlar.
Ve Meleklerin varlığına artık inanmaktadır.
Buna, "şuhûdî îmân" denir.
Yatakta ölen herkes (âniden öldürülmeyen) zarûrî olarak şuhûdî îmân ile gider.
Tabi bu duruma "îmân" demek, mecâzendir. Bir şey görüldüğü zamân o şey hakkında îmân teklîfi ortadan kalkar.

Hâa, hazret-i Şeyhin Evliyâ olduğunu nerden biliyorum.
Kesinlikle biliyorum.
Rü'yâda gördüm, konuştum...


Türbede, Kabrinden ayağa kalkan  Bir Evliyâ gören,, normal bir insân  o türbede medfûn olan kişinin bir Allah dostu olduğunu bilir.
Fakat öyle anormal insânlar vardır ki, Ayın yarıldığını görse, avuç içindeki taşların konuştuğunu görse,Asâ'nın yılan olduğunu görse yinede inanmaz.
Aslında inanmaz değil, İnanamaz...
Niye İnanamadığını bu forumda çok izâh ettim.
Varlık düzeyi inanıp inanmama kategorisinde ve seviyesinde değil,,
Allah ile ünsiyet, İnsân için geçerlidir. Hayvânlık düzeyindeki mahlûkat için değil...
Peygambere imân, Allah ile ünsiyete açılan bir kapıdır.
Bu kapıdan giren normal bir insân, doğru ve dürüst olursa 20 milyar ışık yılı uzaklıktaki gezegenlere bir sâniyede yolculuk yapabilir.
Çünkü her şeyi yaratan Allah ile bir ünsiyeti vardır.

Şöyle de diyebiliriz; "Allah varlık düzey müsâit olmayan insânların inanmasını istemez"
Şöyle de desek doğrudur. Allah (c.c.) kötü insânların inanmasını istememiştir.
İnanmanın veyâ Bir Fiilin gerçekleşmesi için bizim istememiz yeterli değildir. Allah'ın istemesi önceliklidir.

ne gibi kerametlere şahit oldun? :)

 

Rüyada görüp konuştuğun kişi o kişi olup olmadığını nereden biliyorsun?

Doğrulamasını nasıl yaptın?

 

Taşın konuştuğunu asanın yılan olduğunu gören kişi neden kendisi dışındakilerde olaya şahit ise neden inanmasın?  :)

 

20 milyar ışık yılı uzaklığa gerek yok.Bir odadan diğer odaya bedensel olarak  geçmeden diğer odada yazılı kağıdı okuyabiliyor musun? :)

 

Veya bunu yapan biri şu anda dünya üzerinde var mı?

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hocam bu konuyla alakası yok ama bir sorunun kaynağını bulmak için google da arama yaptım ve bu foruma geldim. Daha sonra sizin cevaplarınızı okudum. Benim zaten bildiğim ve inandığım bazı durumlara biraz daha farklı açıdan bakmama yardımınız oldu. Sizin gibi insanlar iyi ki var. Bir de sizin de dediğiniz gibi. Bizim inandığımız Allah ile forumda ki insanların inanmadığı Allah aynı Allah değildir. 

Bende kafamda ateistlerin hayal ettiği bir Allah canlandırsaydım bende inanmazdım. 

Onlar Allah'ın onlara cevap vermesini,onlarla konuşmasını her şeye anında müdahale eden bir tanrı düşünüyorlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, mirasyedi yazdı:

Rüyada görüp konuştuğun kişi o kişi olup olmadığını nereden biliyorsun?

Doğrulamasını nasıl yaptın?


Üçgenin üç kenarı olduğunu bildiğim gibi biliyorum. Doğrulamaya ihtiyâcımız yok,, belki sizin bile ihtiyâcınız olmaz. 
Rü'yâda size bile gösterilse, kim olduğunu anlarsın. İşitmesen bile Rü'yâ esnâsında kimi gördüğünü bilirsin.
Şeytân, kendini rü'yâda Evliyâya ve Enbiyâya benzetmeye çalışır fakat nûrsuzluğundan rahatlıkla anlaşılır.

Gördüğümüzün kim olduğuna dâir hiç tereddüdümüz yok, çünkü  çokça sağlamasını yaşamışız. 
Kısaca bir tânesine değineyim.
Bir arkadaşım bana "vahdet-i vücûd" nedir diye sordu. Gerçekten öğrenmek istiyordu...
O gece Hazret-i Şeyhi rü'yâsında gördü, Hazret, çok sevecen ve güleryüzlü olarak, vahdet-i vücûd'u açıklamış.
Ben kendisinden dinledim, hayret ettim. Hiç bilmiyordu bana hocalık yaptı...
 

 

2 saat önce, mirasyedi yazdı:

Taşın konuştuğunu asanın yılan olduğunu gören kişi neden kendisi dışındakilerde olaya şahit ise neden inanmasın?  :)


Neden inanmadıklarını bu forumda çok anlattım, yukardada anlattım. Biraz daha yavaş ve dikkatli okuyun.

Ba'zı insânlar İç âlemi i'tibâriyle melektir ba'zıları da hayvân ve hayvândan aşağıdır.
İç yüz i'tibâriyle hayvân olan bir varlık nasıl inansın ki, istese de inanamaz. Bir hayvan, konuşamayacağı gibi inanamaz da...
İnsân olması lâzım, çünkü insânda Allah ile ünsiyet isti'dâdı vardır. Bu ünsiyet olacak ki, Allah'ın gören gözü olabilsin.
Çünkü Allah'ı Allah'tan başkası bilemez...

Meselâ ben de,, namaz kıldığımda, bedenim namaz kılıyor fakat Zihnim başka yerde, Ben zihihinden ibâret olsam, namaz kıldığım kesinlikle söylenemez.
Bedenim namazda ama İstesem de Zihnimle huzura çıkamıyorum (namazda değilim).
Hani sordun ya, istesen de inanamassın demiştim. Biz de istesek de bütün varlığımızla huzurda duramıyoruz. Veyâ İstesek de namaz kılamıyoruz. 
Bizde eksiklikler olduğu için ya huzura hiç kabul edilmiyoruz, ya da yarım kabul ediliyoruz... Çünkü  varlık seviyemiz müsâit değil. Evrimleşememişiz (Tekâmül edememişiz.)
 

 

2 saat önce, mirasyedi yazdı:

20 milyar ışık yılı uzaklığa gerek yok.Bir odadan diğer odaya bedensel olarak  geçmeden diğer odada yazılı kağıdı okuyabiliyor musun? :)

Veya bunu yapan biri şu anda dünya üzerinde var mı?


Benim, Allah'tan hîbe edilmiş  öyle özelliklerim yok. Fakat, Ma'rifetullah bahsinde Allah'ın bana yardım ettiği söylendi. İnşAllah, Allah (c.c.) verdiğini almaz...

Evliyâlığın ilk mertebelerinde Kabîr ehlinin ahvâli gösterilir ve işittirilirmiş.
Son mertebelerinde de bütün insânların, aklından ve kalbinden geçenler biliniyor.
Biliniyor dedim, çünkü kalbimden geçenlerin bilindiğine çok şahid oldum.
Hem kalpleri bilen hem de tayyi mekân yapan ve hem de her canlının şekline giren bir veliy yi yakından tanıyorum.
Demek ki, Dünyâ üzerinde böyle insânlar var.

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, kabara yazdı:

Bizim inandığımız Allah ile forumda ki insanların inanmadığı Allah aynı Allah değildir. 

Bende kafamda ateistlerin hayal ettiği bir Allah canlandırsaydım bende inanmazdım. 

Onlar Allah'ın onlara cevap vermesini,onlarla konuşmasını her şeye anında müdahale eden bir tanrı düşünüyorlar.


Demekki kendi kapasiteleri oranınca bir Tanrı algıları var. Ve Tanrıyı inkâr ediyorum dediklerinde düzeysizliklerini görüp kendilerini inkâr etmiş oluyorlar.
Allah'a inananların durumu da  buna benzer,,
Mü'min, Kendinde Allah'ı görebildiği kadar Allah'a inanır... Hiç göremezse Ateistler gibi inanamaz...

Fakat burda çok derin bir incelik daha var.
Bir kısım insânlara "düzeysiz" veyâ  bâtın cihetiyle "hayvândan aşağı oldukları için" demek, her problemi çözmüyor.
Çünkü Onlar da her varlık gibi mükemmel "kul" durlar. Dış yüzden insândırlar. (Ve aslında hem iç hem de dış yüzden insân olan sâdece insân-ı kâmillerdir (bütün müslümânlar değil))
Her insân Allah'ın muhtelif bir isminin en mükemmel kul'udur. 
İşte bu noktada düzeysizlik yoktur. Meselâ Firavun mükemmel bir kuldur. Allah isminin kulu değil, Rahmân isminin kulu da değil... Hangi ismin kuluysa o noktada mükemmeldir.
Şeytân da mükemmel kuldur, ama Hâdî isminin değil, Mudill isminin kuludur.

@kabaraBiraz daha sınırları zorlayalım mı?
Yukarda ki fikirlerin değişebilir bak,, bir ânda müşrîkliğime hükmetmeyesin...
Trafolara da zarâr vermek istemem ama gerçek bilgiyi çok seviyorum, herkes öğrensin ve mutlu olsun istiyorum...

Hiç bir varlık, kendisinden başka, kendisinden büyük, kendisinin dışında bir varlığı ne bilebilir ne de görebilir,, böyle bir varlığa inanması da mümkün değildir.
Dolayısıyla her insân, İnandığı Tanrıdan daha büyüktür. (İnandığı Tanrıdan kastım, Allah'ın Zât'ı değil, Allah'ın mü'mindeki yansımasından, algısından bahsediyorum.)
Adının Tanrı olmasına da gerek yok, Her insânın inancı, kendi i'câdıdır, kendi ürünüdür.
Hiç bir Ürün, Üretildiği Fabrikadan büyük olmaz.
Bir Mü'minin Allah'ı bilmesi, Nefsini (Kendini) Bilmesinin bir dalıdır, bir şubesidir.
Aslolan kendimizi tanımaktır.
Tanıyabilir miyiz?
Tâmm olarak tanıyamyız.
Neden acaba?

Link to post
Sitelerde Paylaş
36 dakika önce, HATEM yazdı:


Üçgenin üç kenarı olduğunu bildiğim gibi biliyorum. Doğrulamaya ihtiyâcımız yok,, belki sizin bile ihtiyâcınız olmaz. 
Rü'yâda size bile gösterilse, kim olduğunu anlarsın. İşitmesen bile Rü'yâ esnâsında kimi gördüğünü bilirsin.
Şeytân, kendini rü'yâda Evliyâya ve Enbiyâya benzetmeye çalışır fakat nûrsuzluğundan rahatlıkla anlaşılır.

Gördüğümüzün kim olduğuna dâir hiç tereddüdümüz yok, çünkü  çokça sağlamasını yaşamışız. 
Kısaca bir tânesine değineyim.
Bir arkadaşım bana "vahdet-i vücûd" nedir diye sordu. Gerçekten öğrenmek istiyordu...
O gece Hazret-i Şeyhi rü'yâsında gördü, Hazret, çok sevecen ve güleryüzlü olarak, vahdet-i vücûd'u açıklamış.
Ben kendisinden dinledim, hayret ettim. Hiç bilmiyordu bana hocalık yaptı...
 

 


Neden inanmadıklarını bu forumda çok anlattım, yukardada anlattım. Biraz daha yavaş ve dikkatli okuyun.

Ba'zı insânlar İç âlemi i'tibâriyle melektir ba'zıları da hayvân ve hayvândan aşağıdır.
İç yüz i'tibâriyle hayvân olan bir varlık nasıl inansın ki, istese de inanamaz. Bir hayvan, konuşamayacağı gibi inanamaz da...
İnsân olması lâzım, çünkü insânda Allah ile ünsiyet isti'dâdı vardır. Bu ünsiyet olacak ki, Allah'ın gören gözü olabilsin.
Çünkü Allah'ı Allah'tan başkası bilemez...

Meselâ ben de,, namaz kıldığımda, bedenim namaz kılıyor fakat Zihnim başka yerde, Ben zihihinden ibâret olsam, namaz kıldığım kesinlikle söylenemez.
Bedenim namazda ama İstesem de Zihnimle huzura çıkamıyorum (namazda değilim).
Hani sordun ya, istesen de inanamassın demiştim. Biz de istesek de bütün varlığımızla huzurda duramıyoruz. Veyâ İstesek de namaz kılamıyoruz. 
Bizde eksiklikler olduğu için ya huzura hiç kabul edilmiyoruz, ya da yarım kabul ediliyoruz... Çünkü  varlık seviyemiz müsâit değil. Evrimleşememişiz (Tekâmül edememişiz.)
 

 


Benim, Allah'tan hîbe edilmiş  öyle özelliklerim yok. Fakat, Ma'rifetullah bahsinde Allah'ın bana yardım ettiği söylendi. İnşAllah, Allah (c.c.) verdiğini almaz...

Evliyâlığın ilk mertebelerinde Kabîr ehlinin ahvâli gösterilir ve işittirilirmiş.
Son mertebelerinde de bütün insânların, aklından ve kalbinden geçenler biliniyor.
Biliniyor dedim, çünkü kalbimden geçenlerin bilindiğine çok şahid oldum.
Hem kalpleri bilen hem de tayyi mekân yapan ve hem de her canlının şekline giren bir veliy yi yakından tanıyorum.
Demek ki, Dünyâ üzerinde böyle insânlar var.

Kimse kimsenin kalbinden geçeni bilemez.

 

Halep orada ise arşın burada.  :)

 

https://en.wikipedia.org/wiki/One_Million_Dollar_Paranormal_Challenge

 

james randi 1964 yılında başlattığı ödül verme işlemini kazanan çıkmayınca 2015 de sonlandırdı.

 

diğer ödül veren organizasyon listesi burada. :)

https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_prizes_for_evidence_of_the_paranormal

 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
20 dakika önce, HATEM yazdı:


Demekki kendi kapasiteleri oranınca bir Tanrı algıları var. Ve Tanrıyı inkâr ediyorum dediklerinde düzeysizliklerini görüp kendilerini inkâr etmiş oluyorlar.
Allah'a inananların durumu da  buna benzer,,
Mü'min, Kendinde Allah'ı görebildiği kadar Allah'a inanır... Hiç göremezse Ateistler gibi inanamaz...

Fakat burda çok derin bir incelik daha var.
Bir kısım insânlara "düzeysiz" veyâ  bâtın cihetiyle "hayvândan aşağı oldukları için" demek, her problemi çözmüyor.
Çünkü Onlar da her varlık gibi mükemmel "kul" durlar. Dış yüzden insândırlar. (Ve aslında hem iç hem de dış yüzden insân olan sâdece insân-ı kâmillerdir (bütün müslümânlar değil))
Her insân Allah'ın muhtelif bir isminin en mükemmel kul'udur. 
İşte bu noktada düzeysizlik yoktur. Meselâ Firavun mükemmel bir kuldur. Allah isminin kulu değil, Rahmân isminin kulu da değil... Hangi ismin kuluysa o noktada mükemmeldir.
Şeytân da mükemmel kuldur, ama Hâdî isminin değil, Mudill isminin kuludur.

@kabaraBiraz daha sınırları zorlayalım mı?
Yukarda ki fikirlerin değişebilir bak,, bir ânda müşrîkliğime hükmetmeyesin...
Trafolara da zarâr vermek istemem ama gerçek bilgiyi çok seviyorum, herkes öğrensin ve mutlu olsun istiyorum...

Hiç bir varlık, kendisinden başka, kendisinden büyük, kendisinin dışında bir varlığı ne bilebilir ne de görebilir,, böyle bir varlığa inanması da mümkün değildir.
Dolayısıyla her insân, İnandığı Tanrıdan daha büyüktür. (İnandığı Tanrıdan kastım, Allah'ın Zât'ı değil, Allah'ın mü'mindeki yansımasından, algısından bahsediyorum.)
Adının Tanrı olmasına da gerek yok, Her insânın inancı, kendi i'câdıdır, kendi ürünüdür.
Hiç bir Ürün, Üretildiği Fabrikadan büyük olmaz.
Bir Mü'minin Allah'ı bilmesi, Nefsini (Kendini) Bilmesinin bir dalıdır, bir şubesidir.
Aslolan kendimizi tanımaktır.
Tanıyabilir miyiz?
Tâmm olarak tanıyamyız.
Neden acaba?

Biz aciz insanlar tabii ki ilim olarak çok yetersiziz bu da kendimizi yeterince tanımamıza sebep oluyor. Ne kadar beynimizi temizler ve ilim öğrenirsek kendimizi daha iyi tanırız diye düşünüyorum.

Siz daha detaylı cevabını verirsiniz bence.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, mirasyedi yazdı:

Kimse kimsenin kalbinden geçeni bilemez.

 

Halep orada ise arşın burada.  :)

 

https://en.wikipedia.org/wiki/One_Million_Dollar_Paranormal_Challenge

 

james randi 1964 yılında başlattığı ödül verme işlemini kazanan çıkmayınca 2015 de sonlandırdı.

 

diğer ödül veren organizasyon listesi burada. :)

https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_prizes_for_evidence_of_the_paranormal

 

 

 

 

 

 


Akıl îmân etmez mirasyedi Kalp îmân eder.
Çoğunlukla böyledir.
Çok küçük bir azınlık, mu'cîzeyle îmân eder...

Çok güzel okumuş bunu kaydedelim.
Biz 50 yıldır öğrenemedik, Amerikalı kız nasıl okuyor bak, hayret...

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, HATEM yazdı:


Akıl îmân etmez mirasyedi Kalp îmân eder.
Çoğunlukla böyledir.
Çok küçük bir azınlık, mu'cîzeyle îmân eder...

Çok güzel okumuş bunu kaydedelim.
Biz 50 yıldır öğrenemedik, Amerikalı kız nasıl okuyor bak, hayret...

 

Ne yapayım bu videoyu . :)

 

ilk önce iddialarını ispatlamalısın.

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...