Jump to content

Leibnizci kozmolojik delil


Recommended Posts

LEİBNİZCİ KOZMOLOJİK DELİL

Neden hiçbir şey yerine bir şeyler var ?

Neden bu evren var, bu evren içinde neden bir şeyler var hiç düşündünüz mü ?

Evren vardır ve bu hiç kimsenin itiraz edemeyeceği bir gerçektir.

Evren , Evrendir. Hepsi bu kadar izaha gerek yok denilmez .

Düşünün ki arkadaşınızla ormanda bir gezintidesiniz ve demirden bir küre gördünüz. Hemen onun ormana nasıl geldiğini merak edersiniz. Demessiniz ki bu küre burada işte izaha gerek yok demessiniz. Bunu hiçbir nedeni yok diyemessiniz.

Peki ya Allahın bir izaha ihtiyacı yok mu ? Eğer Allahın bir izaha ihtiyacı yoksa evrenin neden olsun ki ?

İşte bu sorulara Leibniz şöyle cevap verir;

 Eşyayı, maddeyi ‘’Var olması gereken şeylerle , var olması şartlara bağlı şeyler’’ şeklinde iki kategoriye ayırır.

Var olması gerekli olan şeyler kendi doğaları gereği var olmalılar. Var olmamak onlar için imkansızdır. Bazı matematikçiler sayılar ve diziler gibi soyut kavramları bu grubun içinde ele almıştır. Bunların var oluşlarına başka bir şey yol açmaz bunlar kendi doğaları gereği vardırlar.

Var olması şartlara bağlı olan şeyler ise, var olmalarına başka şeyler tarafından yol açılan şeylerdir. Çevremize baktığımızda birçok madde, eşya şartlı bir şekilde vardır. Yani bunların varlıkları başka eşya ve hadiselerin varlığını bağlıdır. Başka şeyler onların varlığına yol açmıştır.

Eğer ebeveynlerimiz tanışmasaydı biz hiç olmayacaktık . Güneş yerküremizi ısıtmasaydı ve sisteminden kopup gitseydi Dünyada canlılar olmayacaktı. Rüzgar, hava, su olmasaydı Dünyamızda canlılar olmayacaktı. Yer çekimi kanunu olmasaydı dünyamızda birçok şey olmayacaktı ve yaşanmayacaktı.

Kainattaki hadiseler ve olaylar farklı bir şekilde gelişseydi gezegenler ve yıldızlarda olmayabilirdi. Mantıksal olarak bir olasılıktır ki evren olmayabilirdi.

Evren gerekli olarak değil şartlara bağlı olarak vardır.

Eğer evren var olmayabiliryorsa neden Evren var ?

Şartlara bağlı olan evren modelinin tek tatminkar açıklaması kendisinin varoluşu şartlara bağlı olmayan bir varlığa dayanmasıdır.

Özetleyecek olursak

1-      Var olan her şey kendi var oluşunun izahına sahiptir. Bu varoluş izahı eşyanın gerek kendi doğasından olsun gerek dış bir nedene dayansın bir izaha sahiptir.

2-      Evren vardır. Peki Evren nedir ?  Her madde ve enerji dahil zaman ve mekan gerçekliğine sahiptir. Eğer evren kendi varoluşuna neden oluyorsa bu neden evrenin bir parçası olamaz. Bu neden mutlaka fizik ve madde dışı olmalı.Zamaan ve mekanın ötesinde olmalı.

 

Bu tanıma uyan varlıkların listesi kısadır.  Ya Allahtır  yada soyut nesnelerdir. Soyut nesneler bir şeye neden olamazlar.  O halde bu nedenin tek sebebi Allahtır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

her şey gibi külli bir tanım yok

bazı şeyler vacibi vücüd yani var olması gerekli lazım mecburi olandır

misal ay ışığı güneşten alır güneş yoksa onunda ışığı yok

ancak güneş ışığı kendinde yani zati olan şeydir 

ay gibi başka her hangi bir yıldızın ışığına ihtiyacı yok

zira kendisi de zaten yıldız ve umum yıldızların starı dır güneş.

o çıkınca diğer tüm yıldızların ışıkları görünmez olur sinerler silinirler.

kısaca göz kamaştırıcıdır :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Müslümanların saçma olan argümanı olan yani ''O hep vardı'' diye sayıklamalarına başlamadan söyleyeyim. 

Herhangi bir şey adına ister tanrı de ister x de y de farketmez.

 

Enerji ve maddeden sonsuz kat daha karmaşık bir şey kendi kendine hep vardı ise , enerji ve madde de hep varolabilir.

Evrenin / evrenlerin veya bunların hepsini içine alan başka bir evrenin sonsuzluktan beri var olması neden bu kadar şaşırtıcı geliyor? Belkide panteistler haklıdır kim bilir? Belkide Einstein'ın da inandığı spinoza tanrısı doğrudur... Yani evren veya doğa = yaratıcı

Evrenin yaratıcısının illaki ödüllendiren / cezalandıran , helak eden , küfür eden bir sadist varlık mı olması gerekiyor? 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, lawrenceKrauss yazdı:

Müslümanların saçma olan argümanı olan yani ''O hep vardı'' diye sayıklamalarına başlamadan söyleyeyim. 

Herhangi bir şey adına ister tanrı de ister x de y de farketmez.

 

Enerji ve maddeden sonsuz kat daha karmaşık bir şey kendi kendine hep vardı ise , enerji ve madde de hep varolabilir.

Evrenin / evrenlerin veya bunların hepsini içine alan başka bir evrenin sonsuzluktan beri var olması neden bu kadar şaşırtıcı geliyor? Belkide panteistler haklıdır kim bilir? Belkide Einstein'ın da inandığı spinoza tanrısı doğrudur... Yani evren veya doğa = yaratıcı

Evrenin yaratıcısının illaki ödüllendiren / cezalandıran , helak eden , küfür eden bir sadist varlık mı olması gerekiyor? 

 

 

Konumuz neden hiçbir yerine birşeyler var Kozmolojiden yola çıkarak bir yaratıcı vardır sonucuna ulaşıyoruz

 

Eğer bir yaratıcı olacaksa bu nasıl bir yaratıcı olmalı Einsteinin mı, spinoza' nın mı , buda mı olmalı, zeus mu olmalı  bu ayrı bir tartışma konusu 

 

oralara girersek konu başlığından saparız

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, Kindi yazdı:

LEİBNİZCİ KOZMOLOJİK DELİL

Neden hiçbir şey yerine bir şeyler var ?

Neden bu evren var, bu evren içinde neden bir şeyler var hiç düşündünüz mü ?

Evren vardır ve bu hiç kimsenin itiraz edemeyeceği bir gerçektir.

Evren , Evrendir. Hepsi bu kadar izaha gerek yok denilmez .

Düşünün ki arkadaşınızla ormanda bir gezintidesiniz ve demirden bir küre gördünüz. Hemen onun ormana nasıl geldiğini merak edersiniz. Demessiniz ki bu küre burada işte izaha gerek yok demessiniz. Bunu hiçbir nedeni yok diyemessiniz.

Peki ya Allahın bir izaha ihtiyacı yok mu ? Eğer Allahın bir izaha ihtiyacı yoksa evrenin neden olsun ki ?

İşte bu sorulara Leibniz şöyle cevap verir;

 Eşyayı, maddeyi ‘’Var olması gereken şeylerle , var olması şartlara bağlı şeyler’’ şeklinde iki kategoriye ayırır.

Var olması gerekli olan şeyler kendi doğaları gereği var olmalılar. Var olmamak onlar için imkansızdır. Bazı matematikçiler sayılar ve diziler gibi soyut kavramları bu grubun içinde ele almıştır. Bunların var oluşlarına başka bir şey yol açmaz bunlar kendi doğaları gereği vardırlar.

Var olması şartlara bağlı olan şeyler ise, var olmalarına başka şeyler tarafından yol açılan şeylerdir. Çevremize baktığımızda birçok madde, eşya şartlı bir şekilde vardır. Yani bunların varlıkları başka eşya ve hadiselerin varlığını bağlıdır. Başka şeyler onların varlığına yol açmıştır.

Eğer ebeveynlerimiz tanışmasaydı biz hiç olmayacaktık . Güneş yerküremizi ısıtmasaydı ve sisteminden kopup gitseydi Dünyada canlılar olmayacaktı. Rüzgar, hava, su olmasaydı Dünyamızda canlılar olmayacaktı. Yer çekimi kanunu olmasaydı dünyamızda birçok şey olmayacaktı ve yaşanmayacaktı.

Kainattaki hadiseler ve olaylar farklı bir şekilde gelişseydi gezegenler ve yıldızlarda olmayabilirdi. Mantıksal olarak bir olasılıktır ki evren olmayabilirdi.

Evren gerekli olarak değil şartlara bağlı olarak vardır.

Eğer evren var olmayabiliryorsa neden Evren var ?

Şartlara bağlı olan evren modelinin tek tatminkar açıklaması kendisinin varoluşu şartlara bağlı olmayan bir varlığa dayanmasıdır.

Özetleyecek olursak

1-      Var olan her şey kendi var oluşunun izahına sahiptir. Bu varoluş izahı eşyanın gerek kendi doğasından olsun gerek dış bir nedene dayansın bir izaha sahiptir.

2-      Evren vardır. Peki Evren nedir ?  Her madde ve enerji dahil zaman ve mekan gerçekliğine sahiptir. Eğer evren kendi varoluşuna neden oluyorsa bu neden evrenin bir parçası olamaz. Bu neden mutlaka fizik ve madde dışı olmalı.Zamaan ve mekanın ötesinde olmalı.

 

Bu tanıma uyan varlıkların listesi kısadır.  Ya Allahtır  yada soyut nesnelerdir. Soyut nesneler bir şeye neden olamazlar.  O halde bu nedenin tek sebebi Allahtır.

Evrenin içindeki parçalar şartlı parçalar olabilir ama evrenin kendisi şartlı parçacık değildir.Siz keyfi tanımla evreni tanımlayıp keyfi olarak tanrıyı şarta bağlı olmayan vacibul vücud olarak tanımlıyorsunuz bunun ancak mantıksal zorunluluk olduğunu ispat etmeniz gerekmekte?Mesela neden hiçliğin olması gerektiğini düşünüyorsunuz da varlık görünce neden hiçbir şey yerine bir şey var diyorsunuz? Hiçliğin olması gereken en doğal durum olmasını düşündüren şey nedir size? 

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 saat önce, Kindi yazdı:

Bu tanıma uyan varlıkların listesi kısadır.  Ya Allahtır  yada soyut nesnelerdir. Soyut nesneler bir şeye neden olamazlar.  O halde bu nedenin tek sebebi Allahtır.

 

sana soyut varlıkların listesini sayayım:

allah

şeytan

melek 

cin

...

bu listeyi ben yapmadım. herhangi bir ortaokul türkçe ders kitabını açarsan görürsün.

duyu organlarımızdan en az biriyle algılayamadığımız her şey soyuttur. şeytanla ilgili milyon tane söz söyleyebilir, milyon tane kitap yazabilirsin. milyonlarca/milyarlarca insan da onun var olduğuna inanabilir. ama bu onu var kılmaz. 

ben niye ateist oldum biliyor musun? bir tanrının var olduğunu düşünmek, onu ispatlayamazsan da, insana bir yerde normal geliyor. üstelik bu düşüncenin insanı rahatlatan bir yanı var. yalnız olmadığını hissediyorsun kendince. beni gören var, diyorsun. umutsuzluğa kapıldığında, her şey iyi olacak diyorsun, gökyüzüne bakıyorsun. ama gerçekler acıdır. ve bu soğuk gerçek, her gün belki her an suratımıza çarpar durur. işlerimiz rast gittiğinde onu bir yaratıcıya yoruyoruz. birkaç saniyeyle arabanın altında kalmaktan kurtulduysak, allah korudu, diyoruz. sanki dünyada kimse genç ölmüyor, kimse arabanın altında kalmıyor, kimse tecavüze uğramıyor. oysa bir gün tecavüzden son anda kurtulsak, bunun şükrünü yine yaratıcıya yapacağız. başka birinin tecavüzden kurtulmadığını bile bile..

 

sonuç:

yalnızsın, yalnızım, yalnızız. 

 

(bu anlattıklarım, herhangi bir dinden bağımsız olarak, bir tanrı var ise "bu nasıl tanrıdır" dedirten basit bir akıl yürütme... 

niye ateist oldum, sorusunun uzun bir cevap listesi var elbette. beni tanrı fikrinden soğutan hususların başında, tanrıyla birlikte şeytanın da varlığına inanmam gerekliliğidir. yani bir tanrıyı kabul ettiğinizde şeytanın varlığını da kabul edeceksiniz. bu tuhaf değil mi?) 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Basit bir düşünce deneyi yapalım...
Bir saniyeliğine, dünyaya gelmiş geçmiş ve günümüzde yaşayan tüm insanların olmadığını farzedelim. Hepsini kafamızda sıfırlayalım. Bu eylem, zor bir şey değil.
İnsanlarla birlikte, yarattıkları tüm kültürler, diller, yarattıkları eserlerin her türlüsü, dinler, tanrılar vs. hepsi...sıfırlanır.  Ancak diğer canlılar hayatlarına devam eder, çünkü insana muhtaç değildirler ve umurlarında bile olmaz.

Bu düşünce deneyi önemli bir noktayı da ortaya çıkarıyor.
İnsan yoksa, tanrı(lar), şeytan(lar), cin(ler), melek(ler) vs. buharlaşır. Bu kesin.

Yani ben insanım, aman da ben çok özelim falan filan...bunlar sadece hüsnü kuruntudan öteye gidemez.

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, Ebu Kafir yazdı:

 

 

1- Evren hiçbir zaman fiziksel zorunlu olamaz. Çünkü evrene baktığımızda her şey hadistir. Yani varlığı başka şeylerin varlığına borçludur. Başka varlıkların etkileşimiyle, bitmesiyle ,değişmesiyle ortaya çıkmaktadır. Hadis olan varlıkların varlığı başkasına muhtaç olduğu için evrendeki her şey sonradan olmadır. Hadis olan evrendeki tüm varlıklar başka varlıklara muhtaç olduğu için ezeli  ve ebedi de olamazlar. İslam tarihinde Kelam ilimi bu konuları incelemiştir. Her hadisin bir muhdise yani bir yaratana ihtiyacı vardır . O yaratanda hadis olmayan yani varlığı başkasına muhtaç olmayan bir varlık olmak zorundadır. Kelam ilminde bu konuları inceleyen ikinci başlık mümkin olma durumudur. Evrendeki her şey mümkinattandır. Yani ortaya çıkmaması ve çıkması birbirine eşit olan ihtimal durumudur. O halde bu iki durumdan ortaya çıkmasına karar veren yani varlık konumuna getiren karar veren bir şey olmalıdır. Buda Allahtır. Kainattaki her şeyin varlığı evet mümkinattır. Yani onun varlığını yokluğuna tercih eden biri vardır. Aksi halde varlık sahasına tek başına çıkamaz. Etrafımızdaki birçok şeyde bile bunu görebiliriz. Örnek olarak Yumurta mı tavuktan çıkar tavuk mu yumurtadan çıkar??? bir kısır döngüdür. Tohum mu ağaçtan çıkar ,ağaç mı tohumdan çıkar ??? bir kısır döngüdür. Kainattaki varlıklara baktığımızda hepsinin varlığı birbirine bağlı olduğu için hiç biri tek başına varlık sahasına çıkmaya tek başına yeterli değildir. Mesela bir örnek vermek istiyorum. Ben çocuğumu okula kayıt yaptırmak istiyorum A okuluna gittim çocuğumu okula kayıt yaptırmak istedim . A okulu dedi ki çocupunu B okuluna kayıt yaptırmadan kayıt yapmıyoruz dedi. B okuluna çocuğumu götürdüm. B okulu dedi ki çocuğunu A okuluna kayıt yaptırmadan kayıt yapmıyoruz dedi . O halde çocuğumu hiçbir okula kayıt yaptıramam. İşte Kainattaki varlık sahasındaki maddelerin eşyaların durumuda böyledir. hiçbiri varlık sahasına çıkmaya tek başına yeterli değildir. 

2- İkinci maddenizde teselsül sistemini kulanmışsınız . Varlıklar şu bundan , o şu sebepten diye sonsuza kadar bir devir daim gidemez İslamda Felsefenin ilgilendiği Kelam Anabilim dalında bu konular matematiksel örneklerle çürütülmektedir. Bürhan-i arşi , bürhan-i tazyik gibi birçok yöntemle bu çürütülmektedir. Zaten matematikteki olasılık hesabına görede bu gerçekleşemez. Ben sadece basit bir örnek vermek istiyorum: Kainattaki oluşumlar geriye doğru geçmişten günümüze sonsuz olarak devri daim şeklinde silsile ile gelemez . Geçmişe doğru sonsuzluk olamaz, bakın şu bulunduğumuz zamandan geriye doğru sonsuz olarak gidildiğini düşünelim. O halde bundan 5 sene hatta 1 sene hatta 1 saat öncesi ki durumu ele alalım oluş silsilesinden , geçmişi hayalen bir çizgi şeklinde düşünün ve 1 sene kadar geriye bu zamanda gidin o zamanda sonsuz olarak geçmişten bu zamana geldiğinizi düşünüyordunuz.  Ama aradan 1 sene geçti ve bu zaman geçen sene ki o zamandan daha uzun. Halbuki sonsuzdan daha büyük olunamaz , seneye gittiğimizdede bu seneden daha büyük olacak. Yani sonsuzu zaman dilimi içinde hiçbir z<aman bulamayacaksınız

 

 

Şimdilik bu kadar

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Geta yazdı:

 

sana soyut varlıkların listesini sayayım:

allah

şeytan

melek 

cin

...

bu listeyi ben yapmadım. herhangi bir ortaokul türkçe ders kitabını açarsan görürsün.

duyu organlarımızdan en az biriyle algılayamadığımız her şey soyuttur. şeytanla ilgili milyon tane söz söyleyebilir, milyon tane kitap yazabilirsin. milyonlarca/milyarlarca insan da onun var olduğuna inanabilir. ama bu onu var kılmaz. 

ben niye ateist oldum biliyor musun? bir tanrının var olduğunu düşünmek, onu ispatlayamazsan da, insana bir yerde normal geliyor. üstelik bu düşüncenin insanı rahatlatan bir yanı var. yalnız olmadığını hissediyorsun kendince. beni gören var, diyorsun. umutsuzluğa kapıldığında, her şey iyi olacak diyorsun, gökyüzüne bakıyorsun. ama gerçekler acıdır. ve bu soğuk gerçek, her gün belki her an suratımıza çarpar durur. işlerimiz rast gittiğinde onu bir yaratıcıya yoruyoruz. birkaç saniyeyle arabanın altında kalmaktan kurtulduysak, allah korudu, diyoruz. sanki dünyada kimse genç ölmüyor, kimse arabanın altında kalmıyor, kimse tecavüze uğramıyor. oysa bir gün tecavüzden son anda kurtulsak, bunun şükrünü yine yaratıcıya yapacağız. başka birinin tecavüzden kurtulmadığını bile bile..

 

sonuç:

yalnızsın, yalnızım, yalnızız. 

 

(bu anlattıklarım, herhangi bir dinden bağımsız olarak, bir tanrı var ise "bu nasıl tanrıdır" dedirten basit bir akıl yürütme... 

niye ateist oldum, sorusunun uzun bir cevap listesi var elbette. beni tanrı fikrinden soğutan hususların başında, tanrıyla birlikte şeytanın da varlığına inanmam gerekliliğidir. yani bir tanrıyı kabul ettiğinizde şeytanın varlığını da kabul edeceksiniz. bu tuhaf değil mi?) 

 

 

 

Soyut varlıklardan annenin çocuğuna olan şefkatini ele al . Bunu bilimsel olarak deneylerle gözlemleyebiliyormusun, laboratuvarda ölçe biliyormusun, fiziksel olarak doğrulayıp yanlışlayabiliryor musun, duyu organlarınla hissedebiliyor musun  ama sonuçta var 

 

diğer konuya gelince Kötülük ve Allahın varlığını bağdaştıramıyorsun buna biz teodise diyoruz 

 

bu  başka bir başlık konusu bu başlıkta Allahın varlığını felsefi açıdan bulmaya çalışıyoruz, ama Dünyadaki kötülükler bizi bir yaratıcıya götürür mü ayrı bir tartışma konusu 

 

bu konu kader,tevekkül,teslim, hikmet,ahiret gibi konularlada ilişkilidir uzun bir konu sadece kendi hayatımdan ufak bir örnek vereyim 

devlet memuruydum haksız bir şekilde atıldım.

hapiste yattım 

buna benzer birçok kötü olaylarla haksızlıklarla karşılaştım 

 

ama iyi ki de başıma bunlar gelmiş diyorum  evet biraz sıkıntı çektim ama bugün daha güçlüyüm ve daha iyi durumdayım iyi bu süreçleri yaşamışım , Allaha hala şükrediyorum, Allaha imanım her geçen gün daha artıyor, yaşadıklarım beni daha güçlü yaptı, daha çok tecrübeli yaptı, eğer araba altında kalacaksamda veya depremden dolayı öleceksem de bundan da korkmuyorum

Link to post
Sitelerde Paylaş

Korkmazmış...mış...mış!
Zırva!

Amansız ve tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanmaktan korkarsın.
Kendi çocuğunun tecavüze uğramasından korkarsın.
Trafik kazasının sonucunda ömür boyu kötürüm olmaktan korkarsın.
Sakat bir çocuğunun olmasından korkarsın.
En basitinden işini, eşinini, aşını kaybetmekten korkarsın.

...

...

daha onlarcası yazılır.

Yukarıdaki noktalar durumunda, tıksırıncaya kadar taptığın tanrıya dua et, yalvar veyahut yakar.

Hiç farketmez.

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
5 dakika önce, kavak yazdı:

Korkmazmış...mış...mış!
Zırva!

Amansız ve tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanmaktan korkarsın.
Kendi çocuğunun tecavüze uğramasından korkarsın.
Trafik kazasının sonucunda ömür boyu kötürüm olmaktan korkarsın.
Sakat bir çocuğunun olmasından korkarsın.
En basitinden işini, eşinini, aşını kaybetmekten korkarsın.

...

...

daha onlarcasını yazılır.

 

Kavak 

 

bu başlığın konusu değil bunlar

 

korkmam korkmam

beni tanımıyorsun yukarıda yazdım işimi kaybettim , daha öncedende eşimi kaybettim 

 

bunlara iman gözlüğüyle bakarsan korkmassın 

 

evet üzülürsün 

 

keşke olmasaydı derim ,

 

senin bu saydıklarını yaşamış ama hala dimdik ayakta olan ve daha iyi durumda olan insanlar var 

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 dakika önce, Kindi yazdı:

 

Kavak 

bu başlığın konusu değil bunlar

korkmam korkmam

beni tanımıyorsun yukarıda yazdım işimi kaybettim , daha öncedende eşimi kaybettim 

bunlara iman gözlüğüyle bakarsan korkmassın 

evet üzülürsün 

keşke olmasaydı derim ,

senin bu saydıklarını yaşamış ama hala dimdik ayakta olan ve daha iyi durumda olan insanlar var 

 

Yine zırva!

İmanmış..mış..

Hele gözlerin önünde çocuğuna tecavüz edilsin...

Korkmam diyorsan, samimi değilsin ve yalancısın.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
10 dakika önce, kavak yazdı:

 

Yine zırva!

İmanmış..mış..

Hele gözlerin önünde çocuğuna tecavüz edilsin...

Korkmam diyorsan, samimi değilsin ve yalancısın.

 

her başlıkta gereksiz münakaşaya girme varsa düşüncen yaz 

 

ayrı bir başlık açın münazara edelim bunu 

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 dakika önce, Kindi yazdı:

her başlıkta gereksiz münakaşaya girme varsa düşüncen yaz 

ayrı bir başlık açın münazara edelim bunu 

Ondan, bundan şundan korkmam diye, ilk başlayan sensin!

Korkmazmış...yan cebime koy.

Ne duruyorsun, git kendin aç konuyu.

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Kindi yazdı:

Soyut varlıklardan annenin çocuğuna olan şefkatini ele al . Bunu bilimsel olarak deneylerle gözlemleyebiliyormusun, laboratuvarda ölçe biliyormusun, fiziksel olarak doğrulayıp yanlışlayabiliryor musun, duyu organlarınla hissedebiliyor musun  ama sonuçta var 

 

ortaokul türkçe kitabını aç bak diyorum.

şefkat de soyuttur. sevgi de soyuttur. bunları gözlemleyemezsin (yani algılayamazsın, bir şeyi somut yapan, duyu organlarımızdan herhangi biriyle algılayabilmemizdir, havayı görmeyiz ama dokunma duyumuzla algılarız, bu yüzden hava somuttur). ölçülebilir olması gerekir. havayı ölçersin, rüzgarı ölçersin, sesi ölçersin. tekrar söylüyorum, ölçülebilir olması lazım. sevgi, mutluluk, kin vs. soyut kavramlardır. sen, birinin birine yakınlık göstermesine şefkat diyorsun. o davranışı gösteren kişiye "şefkatli" diyorsun. doğada kendiliğinden var olan şeyler somut ve gerçektir. bizim zihnimizde olan şeyler, bizim yakıştırmamızdır. örneğin adalet de soyuttur, çünkü doğada gösteremezsin. kaldı ki verdiğin örnekte, o davranışı gösteren bir anne var. peki tanrıyı gösterebilir misin? ama ben varsam tanrı da vardır, dersen; bu senin çıkarımındır. ben de bu evren çok büyük, bir kişi yapmış olamaz, en az bin tane tanrı vardır diyebilirim, bu da benim çıkarımım olur. 

 

başına gelenler için öncelikle geçmiş olsun. hayatta en sevmediğim şey, nasihat dinlemektir. o yüzden hele de düşmüş birine nasihat vermek benim en son yapacağım şeydir. fakat haddim olmayarak şunları söylemek istiyorum. ortada bir kötü sonuç varsa, kişi önce şu soruyu sormalı, ben nerede hata yaptım. bizim burada, bilim bilim diye döne döne söylenmemizin sebebi işte budur. senin peşinden gittiğin birilerinin bulaştığı işlerden dolayı mağdur edildiysen, peşinden gittiklerini hiç sorguladın mı? lütfen konuyu dağıttığımı ve senin özeline çekmek istediğimi düşünme. çünkü sen başına gelenlere değindiğin için ben bu hatırlatmaları yapma ihtiyacı hissettim. ayrıca eğer nesnel/bilimsel bir gözle özeleştirini yaptığında da hatanın sende olmadığı sonucunu çıkarsan ve bunda haklı olsan bile, evet maalesef bu dünyada adalet yoktur!

sen başına gelenleri, yıllar önce benim de yaptığım gibi, bir yaratıcı var, o her şeyin farkında, ölünce bu çilelerim cennetle ödüllendirilecek şeklinde düşünebilirsin. hatta buna ihtiyacın da var. ben de çok zor zamanlardan geçtim. böyle bir teselli, kişiyi rahatlatır. ama bu, somut gerçeklikten uzak, senin zihninde var olan bir sığınaktır. dünyada milyarlarca insanın zihninde bu tür sığınaklar vardır. ve insanlar böylelikle teselli bulur. çünkü dünya adaletsizdir. senin adaletsizliğe uğradığını düşünmen, evrenin umurunda değil. şu saniye bile birileri haksız yere öldürülüyor, tecavüze uğruyor, hapse atılıyordur dünyada.

yukarıda kazadan da korkmam, depremden de korkmam derken bile, tecavüzden de korkmam diyemiyorsun. oysa kaza örneğini verdiğim gibi, tecavüz örneğini de verdim. amacım sana, tecavüzden de korkmam dedirtmek değil. bunların tümü korkutucudur. boğulmak da, yanarak ölmek de. tabii senin kazadan ya da depremden ölmekten korkmaman, bu dünyadan bezmiş olduğunu ve bir an önce "ebedi hayata" göçme isteğini gösterir zannımca. bir zamanlar ben de ölmeyi çok istedim. ama baktım ki, elimde sadece bir tane hayat var ve ona sarılmaktan başka şansım yok... 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Kindi yazdı:

ama iyi ki de başıma bunlar gelmiş diyorum  evet biraz sıkıntı çektim ama bugün daha güçlüyüm ve daha iyi durumdayım iyi bu süreçleri yaşamışım , Allaha hala şükrediyorum, Allaha imanım her geçen gün daha artıyor, yaşadıklarım beni daha güçlü yaptı, daha çok tecrübeli yaptı

 

dostum bak, benim karşı çıktığım yer tam da burası. kişisel bir tecrübe, kişisel bir çıkarım, kişisel bir bakış...

askerde parasız kaldım, terhis olacağım zaman cebimde yol param bile yoktu. gittim bölük astsubayına, aramız iyiydi, dedim ki böyle böyle yol param yok. dedi ki valla benim de üzerimde yok, üsteğmene bi sorayım dedi. ben 50 lira işimi görür diye düşünürken ve onu da bulamazken 100 lira göndermesin mi üsteğmenimiz bana. utancımdan yanına gidip teşekkür bile edemedim, arkadaştan telefon numarasını aldım ve bir gün bu iyiliğin altından kalkacağım dedim kendi kendime.

ertesi gün sabah erkenden çantamı sırtlanıp askeriyeden çıkacakken, tesadüf, üsteğmenimizle karşılaştık. üsteğmenimiz benden yaşça küçüktü, ben biraz mahcup önüme bakarken bana dedi ki, bir sıkıntıya düşersen beni ara. mahcubiyetim ve minnettarlığım daha da arttı. askerdeyken bir gün beni moralsiz görünce, canını sıkma, senin yaşadığın zorlukların üstesinden geleceğine inanıyorum demiş ve bana askerlik sonrası için kafamdaki sorunlara çözüm bulabileceğim inancını aşılamıştı.

askerlikten sonra bir zaman sıkıntıyla geçti günlerim. parasızlık, işsizlik ve başka sorunlar.. Arada bizim üsteğmenin numarasına bakıyor ama kendisini ne diye arayayım diyordum. şimdi zamanı değil diyordum, bir gün işlerimi yoluna koyduğumda mutlaka ama mutlaka teşekkür için arayacaktım.. iyiliğin büyüğü küçüğü, paranın azı çoğu değil mühim olan; lazım olduğunda yabancı birinin hiç tereddütsüz sana o eli uzatmasıdır. işte o kişi, askerdeki üsteğmenimizdi. derken ben işlerimi yoluna koymaya başladım. ben bile kendime inanmazken, onun söylediği gibi oldu ve yaşadığım güçlüklerin üstesinden geldim.

fakat ben daha ona teşekkür etmek için aramayı planlarken instagram'da asker arkadaşımın bir paylaşımıyla kahroldum. bizim üsteğmenin fotosunu paylaşıp, intiharından duyduğu üzüntüyü not etmişti altına.. ben nasıl olur, ne intiharı bu diye şaşkınlık ve üzüntü içinde araştırınca öğrendim ki, fetö'cü olduğu iddiasıyla soruşturmalar geçirmiş, bu süreçte oldukça yıpranmış, mahkemeden bu soruşturmalardan hiçbir ceza almamış ancak sözleşmesi dolunca bir daha sözleşmesi yenilenmemiş, yani kibarca askeriyeden atılmış! asıl dram ondan sonra başlamış. memleketinde bu duyulunca ailesi de fetö suçlamalarına dayanamayıp memleketi terk edip başka bir şehre taşınmak zorunda kalmış. bizim üsteğmen inşaatlarda çalışmış, işsiz kalmış, parasız kalmış.. ve en sonunda bir camide kendini asmış! intiharından önceki son mesajı abisine olmuş. 200 lira gönderir misin, göndermesen de canın sağ olsun demiş ağabeyine. 

ben acaba kaç rütbe atladı, şimdi kim bilir nerededir diye düşünürken, nerden bilebilirdim ki bir ekmeğe muhtaç olacağını. hayattaki en zor şeylerden biri, kendinizi borçlu hissettiğiniz kişiye borcunuzu ödeyememenizdir. bir zaman ona gönderecek bir 100 liram dahi yoktu, şimdi ona göndereceğim birden fazla 100 liram var ama... ama işte...

 

bunları niye anlattım? sen diyorsun ya, ben yaşadığım sıkıntılardan güçlenerek çıktım filan.. fakat bizim üsteğmen yaşadığı zorlukların altında öyle bir ezildi ki gittiği camide yatsı namazını kılıp intihar etti. bunu niye yaptı, ne mesaj vermek istedi hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. intihar, başkasını cezalandırma yöntemidir. haksızlığa uğradığını düşünen insanların zaman zaman bunu yaptığını biliyoruz. fakat belli ki inançlı biri ve son namazını kılıp camide intihar ederek, bana sorarsanız, allah'ı da cezalandırıyor. elbette bu benim yorumumdur ama camide intihar bir ilktir, çok çarpıcıdır, çok düşündürücüdür. işte benim sürekli tecavüz örneğini yinelememin nedeni bu. ben şu ana kadar cinsel bir saldırıya uğramadım, bundan sonra da uğrayacağımı sanmam. fakat benim uğramamam bu gibi durumda olanların varlığını ortadan kaldırmıyor. ben eşcinsel değilim, ama benim eşcinsel olmamam bu durumdaki insanların ve onların ailelerinin nasıl zorluklar yaşadığını hissetmeme engel değil. sonuç olarak, senin kendi kişisel deneyimlerin genel bir yargıya götürmüyor işte bizi. ben altta kalana bakarım. kendimi onun yerine koyarım. bu kişi bazen siyasi bir mağdur olabilir, bazen toplumdan dışlanan bir eşcinsel olabilir, etiyopya'da, sudan'da açlıktan ölen çocuklar olabilir; dahası, bir insan olması gerekmiyor, zayıf bir hayvanın güçlü bir hayvan tarafından canlı canlı yendiğini düşününce kendimi işte o zayıf hayvanın yerine korum. bir aslanı, bir ceylanı yerken izlerken kendimi ceylanın yerine korum ve bu dünya ne kadar vahşi derim. iyi ki ben ceylan olarak yaratılmamışım deyip tanrıya şükretmem!

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
16 saat önce, Kindi yazdı:

1- Evren hiçbir zaman fiziksel zorunlu olamaz. Çünkü evrene baktığımızda her şey hadistir. Yani varlığı başka şeylerin varlığına borçludur. Başka varlıkların etkileşimiyle, bitmesiyle ,değişmesiyle ortaya çıkmaktadır. Hadis olan varlıkların varlığı başkasına muhtaç olduğu için evrendeki her şey sonradan olmadır. Hadis olan evrendeki tüm varlıklar başka varlıklara muhtaç olduğu için ezeli  ve ebedi de olamazlar. İslam tarihinde Kelam ilimi bu konuları incelemiştir. Her hadisin bir muhdise yani bir yaratana ihtiyacı vardır . O yaratanda hadis olmayan yani varlığı başkasına muhtaç olmayan bir varlık olmak zorundadır. Kelam ilminde bu konuları inceleyen ikinci başlık mümkin olma durumudur. Evrendeki her şey mümkinattandır. Yani ortaya çıkmaması ve çıkması birbirine eşit olan ihtimal durumudur. O halde bu iki durumdan ortaya çıkmasına karar veren yani varlık konumuna getiren karar veren bir şey olmalıdır. Buda Allahtır. Kainattaki her şeyin varlığı evet mümkinattır. Yani onun varlığını yokluğuna tercih eden biri vardır. Aksi halde varlık sahasına tek başına çıkamaz. Etrafımızdaki birçok şeyde bile bunu görebiliriz. Örnek olarak Yumurta mı tavuktan çıkar tavuk mu yumurtadan çıkar??? bir kısır döngüdür. Tohum mu ağaçtan çıkar ,ağaç mı tohumdan çıkar ??? bir kısır döngüdür. Kainattaki varlıklara baktığımızda hepsinin varlığı birbirine bağlı olduğu için hiç biri tek başına varlık sahasına çıkmaya tek başına yeterli değildir. Mesela bir örnek vermek istiyorum. Ben çocuğumu okula kayıt yaptırmak istiyorum A okuluna gittim çocuğumu okula kayıt yaptırmak istedim . A okulu dedi ki çocupunu B okuluna kayıt yaptırmadan kayıt yapmıyoruz dedi. B okuluna çocuğumu götürdüm. B okulu dedi ki çocuğunu A okuluna kayıt yaptırmadan kayıt yapmıyoruz dedi . O halde çocuğumu hiçbir okula kayıt yaptıramam. İşte Kainattaki varlık sahasındaki maddelerin eşyaların durumuda böyledir. hiçbiri varlık sahasına çıkmaya tek başına yeterli değildir. 

2- İkinci maddenizde teselsül sistemini kulanmışsınız . Varlıklar şu bundan , o şu sebepten diye sonsuza kadar bir devir daim gidemez İslamda Felsefenin ilgilendiği Kelam Anabilim dalında bu konular matematiksel örneklerle çürütülmektedir. Bürhan-i arşi , bürhan-i tazyik gibi birçok yöntemle bu çürütülmektedir. Zaten matematikteki olasılık hesabına görede bu gerçekleşemez. Ben sadece basit bir örnek vermek istiyorum: Kainattaki oluşumlar geriye doğru geçmişten günümüze sonsuz olarak devri daim şeklinde silsile ile gelemez . Geçmişe doğru sonsuzluk olamaz, bakın şu bulunduğumuz zamandan geriye doğru sonsuz olarak gidildiğini düşünelim. O halde bundan 5 sene hatta 1 sene hatta 1 saat öncesi ki durumu ele alalım oluş silsilesinden , geçmişi hayalen bir çizgi şeklinde düşünün ve 1 sene kadar geriye bu zamanda gidin o zamanda sonsuz olarak geçmişten bu zamana geldiğinizi düşünüyordunuz.  Ama aradan 1 sene geçti ve bu zaman geçen sene ki o zamandan daha uzun. Halbuki sonsuzdan daha büyük olunamaz , seneye gittiğimizdede bu seneden daha büyük olacak. Yani sonsuzu zaman dilimi içinde hiçbir z<aman bulamayacaksınız


Heisenberg belirsizlik ilkesine göre varlık zorunludur!

Üstelik bu durum laboratuvar ortamında test edilebiliyor, dincilerin altı boş tanrı palavrası gibi değil yani.

Varlığın kendi kendine ortaya çıkamayacağı, iskambilden kule misali iddianızın en temelinde durduğu için geri kalan zorlama yorumlara girmeye zaten gerek kalmıyor..

Link to post
Sitelerde Paylaş
20 saat önce, Geta yazdı:

 

dostum bak, benim karşı çıktığım yer tam da burası. kişisel bir tecrübe, kişisel bir çıkarım, kişisel bir bakış...

askerde parasız kaldım, terhis olacağım zaman cebimde yol param bile yoktu. gittim bölük astsubayına, aramız iyiydi, dedim ki böyle böyle yol param yok. dedi ki valla benim de üzerimde yok, üsteğmene bi sorayım dedi. ben 50 lira işimi görür diye düşünürken ve onu da bulamazken 100 lira göndermesin mi üsteğmenimiz bana. utancımdan yanına gidip teşekkür bile edemedim, arkadaştan telefon numarasını aldım ve bir gün bu iyiliğin altından kalkacağım dedim kendi kendime.

ertesi gün sabah erkenden çantamı sırtlanıp askeriyeden çıkacakken, tesadüf, üsteğmenimizle karşılaştık. üsteğmenimiz benden yaşça küçüktü, ben biraz mahcup önüme bakarken bana dedi ki, bir sıkıntıya düşersen beni ara. mahcubiyetim ve minnettarlığım daha da arttı. askerdeyken bir gün beni moralsiz görünce, canını sıkma, senin yaşadığın zorlukların üstesinden geleceğine inanıyorum demiş ve bana askerlik sonrası için kafamdaki sorunlara çözüm bulabileceğim inancını aşılamıştı.

askerlikten sonra bir zaman sıkıntıyla geçti günlerim. parasızlık, işsizlik ve başka sorunlar.. Arada bizim üsteğmenin numarasına bakıyor ama kendisini ne diye arayayım diyordum. şimdi zamanı değil diyordum, bir gün işlerimi yoluna koyduğumda mutlaka ama mutlaka teşekkür için arayacaktım.. iyiliğin büyüğü küçüğü, paranın azı çoğu değil mühim olan; lazım olduğunda yabancı birinin hiç tereddütsüz sana o eli uzatmasıdır. işte o kişi, askerdeki üsteğmenimizdi. derken ben işlerimi yoluna koymaya başladım. ben bile kendime inanmazken, onun söylediği gibi oldu ve yaşadığım güçlüklerin üstesinden geldim.

fakat ben daha ona teşekkür etmek için aramayı planlarken instagram'da asker arkadaşımın bir paylaşımıyla kahroldum. bizim üsteğmenin fotosunu paylaşıp, intiharından duyduğu üzüntüyü not etmişti altına.. ben nasıl olur, ne intiharı bu diye şaşkınlık ve üzüntü içinde araştırınca öğrendim ki, fetö'cü olduğu iddiasıyla soruşturmalar geçirmiş, bu süreçte oldukça yıpranmış, mahkemeden bu soruşturmalardan hiçbir ceza almamış ancak sözleşmesi dolunca bir daha sözleşmesi yenilenmemiş, yani kibarca askeriyeden atılmış! asıl dram ondan sonra başlamış. memleketinde bu duyulunca ailesi de fetö suçlamalarına dayanamayıp memleketi terk edip başka bir şehre taşınmak zorunda kalmış. bizim üsteğmen inşaatlarda çalışmış, işsiz kalmış, parasız kalmış.. ve en sonunda bir camide kendini asmış! intiharından önceki son mesajı abisine olmuş. 200 lira gönderir misin, göndermesen de canın sağ olsun demiş ağabeyine. 

ben acaba kaç rütbe atladı, şimdi kim bilir nerededir diye düşünürken, nerden bilebilirdim ki bir ekmeğe muhtaç olacağını. hayattaki en zor şeylerden biri, kendinizi borçlu hissettiğiniz kişiye borcunuzu ödeyememenizdir. bir zaman ona gönderecek bir 100 liram dahi yoktu, şimdi ona göndereceğim birden fazla 100 liram var ama... ama işte...

 

bunları niye anlattım? sen diyorsun ya, ben yaşadığım sıkıntılardan güçlenerek çıktım filan.. fakat bizim üsteğmen yaşadığı zorlukların altında öyle bir ezildi ki gittiği camide yatsı namazını kılıp intihar etti. bunu niye yaptı, ne mesaj vermek istedi hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. intihar, başkasını cezalandırma yöntemidir. haksızlığa uğradığını düşünen insanların zaman zaman bunu yaptığını biliyoruz. fakat belli ki inançlı biri ve son namazını kılıp camide intihar ederek, bana sorarsanız, allah'ı da cezalandırıyor. elbette bu benim yorumumdur ama camide intihar bir ilktir, çok çarpıcıdır, çok düşündürücüdür. işte benim sürekli tecavüz örneğini yinelememin nedeni bu. ben şu ana kadar cinsel bir saldırıya uğramadım, bundan sonra da uğrayacağımı sanmam. fakat benim uğramamam bu gibi durumda olanların varlığını ortadan kaldırmıyor. ben eşcinsel değilim, ama benim eşcinsel olmamam bu durumdaki insanların ve onların ailelerinin nasıl zorluklar yaşadığını hissetmeme engel değil. sonuç olarak, senin kendi kişisel deneyimlerin genel bir yargıya götürmüyor işte bizi. ben altta kalana bakarım. kendimi onun yerine koyarım. bu kişi bazen siyasi bir mağdur olabilir, bazen toplumdan dışlanan bir eşcinsel olabilir, etiyopya'da, sudan'da açlıktan ölen çocuklar olabilir; dahası, bir insan olması gerekmiyor, zayıf bir hayvanın güçlü bir hayvan tarafından canlı canlı yendiğini düşününce kendimi işte o zayıf hayvanın yerine korum. bir aslanı, bir ceylanı yerken izlerken kendimi ceylanın yerine korum ve bu dünya ne kadar vahşi derim. iyi ki ben ceylan olarak yaratılmamışım deyip tanrıya şükretmem!

 

 

bu konuya şu başlıktan devam edelim vakit buldukça bu yazına cevap verecem 

 

B

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...