Jump to content

KÖTÜLÜK PROBLEMİ


Recommended Posts

NEDEN BÜTÜN BELA VE MUSİBETLER HEP BENİ BULUYOR, İÇİMİ DARALTIYOR, NEFESİMİ KESİYOR, HASTALIKLAR BENİM ÜZERİME ÇULLANIYOR ?

 

Bela,musibet ve hastalıkların insanlara musallat olmasının pek çok hikmetleri vardır.

 

1-    İMTİHAN SIRRI

Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.(Bakara Suresi 216?

 

İnsan imtihan için yaratılmıştır. İmtihanlarda liyakat tescili içindir. Imtihan içinde soru kağıtları olmalıdır. Bu sırdan dolayıdır ki varlık ve yokluk, afiyet ve hastalık, refah ve musibetler hakikat noktasında bir soru kağıdıdırlar. İşte Allah biz kullarını musibetler,arızalar,belalar gibi soru kağıtları ile imtihana tabi tutar.

 

Kul hastalıklardan dolayı tevekkül ve teslimiyet ile rabbine mi yönelecek yoksa şikayet ile isyan bayrağını mı açacak. Ona bahşedilen nimetler için şükür,hamd ile mukabele mi edecek yoksa verilen mal,rütbe,makam, şöhret için şımarıp bu nimetlerden dolayı gurura kapılıp sarhoş mu olacak .

 

 

Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.

 Onlar; başlarına bir musibet gelince, "Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz" derler.

 İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır.(Bakara Suresi 156-157-158)

2-    HAKİKAT AÇISINDAN BAKIŞ: Bizleri varlıktan yokluğa getiren Allahtır. O halde mülk onundur. Malik mülkünde istediği gibi tasarruf eder kaidesince bizlerin ona herhangi bir isyanda bulunmaya hakkı yoktur. Bizi Allah yarattı bizde bize ait hiçbir şey yok elimiz ayağımız,gözümüz,paramız, malımız hepsi ona aittir isterse bizden alır. Biz Dünyaya gelmeden yaratılmadan önce Allaha hiçbir şey vermemişiz Allah bir lütuf olarak bizi yokluktan varlık alemine çıkardı .

3-    HİKMET AÇISINDAN BAKIŞ: Hastalık veya fiziki arızaların, bela ve musibetlerin verilmesinin bir cepheside sağlıklı insanlara bakar, Allah verilen nimetin kıymet ve büyüklüğünü göstermek için nimetlerini önemini ihsas ettirmek için arıza,hastalıklar ve musibetleri gözlere gösterir.

4-    SIR AÇISINDAN BAKIŞ: İnsanlar hayır ve güzellik adına ulaşmak istedikleri şeylerin , arzu ve iştahla yöneldikleri makam ve rütbelerin; varlık ve servet gibi nimetlerin verilmeyişinden veya elinden alınmasında pekçok ince sırlar ve hikmetler gizlidir. ‘’Vaki olan şey sizin hakkınızda hayırlıdır.’’vhadisi gereğince o nimet bize verilmiş olsaydı belki yoldan çıkar bambaşka bir insan olabilirdik. Ya gurur sarhoşluğuna kapılacaktık yada kibir,sefahet içinde şımaracaktık. BÖyelikle gaflet ve tembelliğe düşebilirdik. Belki o arzu ettiğimiz şeyler bizim hayatımızı maffedebilirdi.

5-    KADER AÇISINDAN BAKIŞ: İnsanların başına gelen bazı belalar ve musibetlerde geçmişte yaptığımız başka hataların veya günahların payı vardır. Bazen hiç haketmediğimiz halde başımıza bir şey gelir içimizden acaba suçum neydi deriz. Ama biraz düşündüğümüzde kaderin bir parmağı vardır. Bizim geçmişte yaptığımız yanlışın,hatanın veya günahın cezasını çekeriz.,

6-    RAHMET NOKTASINDAN BAKIŞ: İnsanlara verilen bela ve musibetlerin hastalıkların özellikle inanan insanlar adına özel bir önemi vardır. Esasında bakıldığında bütün bunlar rahmettir. İbadet iki kısımdır biri müspet olan oruç namaz gibi ibadetlerdir. Dİğeri ise bela ve musibet anında sabırla tevekkülle  gösterilen ibadettir. Kul bu davranışlarıyla Allah daha çok yaklaşır. Zaten Dünyada bakılsa görülecektir ki en çok belalara musibetlere uğrayanlar Peygamberler ve evliyalardır.

7-    ADALET NOKTASINDAN BAKIŞ : Allah kulların hepsini eşit yaratmadı . Hemen hemen insanların hepsi bir yönüyle üstünse diğer başka bir yönüyle diğer insanlardan eksiktir. Mesela bir insanın sayılsal zekası fıtrattan doğuştan iyi olabilir ama hafızası iyi olamayabilir. Veya bir insanın spor yönünden bedeni çok iyiyken el yatkınlığı yoktur. Allah işte kullarını bir yönüyle diğer kullarından üstün diğer yönleriyle biribirinden eksik yaratarak kullarını birbirine bağımlı halde getirir. Herkes eşit olsa her yönden mükemmel olsa Dünyada düzen bozulur. Kullar kendi eksikliğini başka kullar sayesinde giderir. Allah bazen Stephen Hawking gibi adamların bütün vücudunu çalıştırmaz ama onlara öyle bir akıl verir ki o akıl onun yedi sülalesine yeter. Ve insanlar bu dünyada kendilerine verilen nimetler sınırında öbür tarafta hesaba çekilecektir. Allah bazen bir kulunun ayağını alır ama ona ahiretteki onun karşılığında daha büyük makamlar bahşeder.

8-    DUYGUSALLIK NOKTASINDAN BAKIŞ: İnsanlar bazen para makam mal servet gibi unsurları mutluluk kaynağı olarak görebilir. Dünyada bakarsınız ki bu şeylere sahip çoğu insan ya mutlu olamaz yada bu servet para ve mallarını koruma devam ettirme kaygısı yüzünden iş yoğunlukları yüzünden bu sahip olduğu şeylerin zevkine varamaz . Bakarsın ki fakir insan zengin insandan daha mutlu olabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Kindi yazdı:

NEDEN BÜTÜN BELA VE MUSİBETLER HEP BENİ BULUYOR, İÇİMİ DARALTIYOR, NEFESİMİ KESİYOR, HASTALIKLAR BENİM ÜZERİME ÇULLANIYOR ?

 

Bela,musibet ve hastalıkların insanlara musallat olmasının pek çok hikmetleri vardır.

 

1-    İMTİHAN SIRRI

Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.(Bakara Suresi 216?

 

İnsan imtihan için yaratılmıştır. İmtihanlarda liyakat tescili içindir. Imtihan içinde soru kağıtları olmalıdır. Bu sırdan dolayıdır ki varlık ve yokluk, afiyet ve hastalık, refah ve musibetler hakikat noktasında bir soru kağıdıdırlar. İşte Allah biz kullarını musibetler,arızalar,belalar gibi soru kağıtları ile imtihana tabi tutar.

 

Kul hastalıklardan dolayı tevekkül ve teslimiyet ile rabbine mi yönelecek yoksa şikayet ile isyan bayrağını mı açacak. Ona bahşedilen nimetler için şükür,hamd ile mukabele mi edecek yoksa verilen mal,rütbe,makam, şöhret için şımarıp bu nimetlerden dolayı gurura kapılıp sarhoş mu olacak .

 

 

Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.

 Onlar; başlarına bir musibet gelince, "Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz" derler.

 İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır.(Bakara Suresi 156-157-158)

2-    HAKİKAT AÇISINDAN BAKIŞ: Bizleri varlıktan yokluğa getiren Allahtır. O halde mülk onundur. Malik mülkünde istediği gibi tasarruf eder kaidesince bizlerin ona herhangi bir isyanda bulunmaya hakkı yoktur. Bizi Allah yarattı bizde bize ait hiçbir şey yok elimiz ayağımız,gözümüz,paramız, malımız hepsi ona aittir isterse bizden alır. Biz Dünyaya gelmeden yaratılmadan önce Allaha hiçbir şey vermemişiz Allah bir lütuf olarak bizi yokluktan varlık alemine çıkardı .

3-    HİKMET AÇISINDAN BAKIŞ: Hastalık veya fiziki arızaların, bela ve musibetlerin verilmesinin bir cepheside sağlıklı insanlara bakar, Allah verilen nimetin kıymet ve büyüklüğünü göstermek için nimetlerini önemini ihsas ettirmek için arıza,hastalıklar ve musibetleri gözlere gösterir.

4-    SIR AÇISINDAN BAKIŞ: İnsanlar hayır ve güzellik adına ulaşmak istedikleri şeylerin , arzu ve iştahla yöneldikleri makam ve rütbelerin; varlık ve servet gibi nimetlerin verilmeyişinden veya elinden alınmasında pekçok ince sırlar ve hikmetler gizlidir. ‘’Vaki olan şey sizin hakkınızda hayırlıdır.’’vhadisi gereğince o nimet bize verilmiş olsaydı belki yoldan çıkar bambaşka bir insan olabilirdik. Ya gurur sarhoşluğuna kapılacaktık yada kibir,sefahet içinde şımaracaktık. BÖyelikle gaflet ve tembelliğe düşebilirdik. Belki o arzu ettiğimiz şeyler bizim hayatımızı maffedebilirdi.

5-    KADER AÇISINDAN BAKIŞ: İnsanların başına gelen bazı belalar ve musibetlerde geçmişte yaptığımız başka hataların veya günahların payı vardır. Bazen hiç haketmediğimiz halde başımıza bir şey gelir içimizden acaba suçum neydi deriz. Ama biraz düşündüğümüzde kaderin bir parmağı vardır. Bizim geçmişte yaptığımız yanlışın,hatanın veya günahın cezasını çekeriz.,

6-    RAHMET NOKTASINDAN BAKIŞ: İnsanlara verilen bela ve musibetlerin hastalıkların özellikle inanan insanlar adına özel bir önemi vardır. Esasında bakıldığında bütün bunlar rahmettir. İbadet iki kısımdır biri müspet olan oruç namaz gibi ibadetlerdir. Dİğeri ise bela ve musibet anında sabırla tevekkülle  gösterilen ibadettir. Kul bu davranışlarıyla Allah daha çok yaklaşır. Zaten Dünyada bakılsa görülecektir ki en çok belalara musibetlere uğrayanlar Peygamberler ve evliyalardır.

7-    ADALET NOKTASINDAN BAKIŞ : Allah kulların hepsini eşit yaratmadı . Hemen hemen insanların hepsi bir yönüyle üstünse diğer başka bir yönüyle diğer insanlardan eksiktir. Mesela bir insanın sayılsal zekası fıtrattan doğuştan iyi olabilir ama hafızası iyi olamayabilir. Veya bir insanın spor yönünden bedeni çok iyiyken el yatkınlığı yoktur. Allah işte kullarını bir yönüyle diğer kullarından üstün diğer yönleriyle biribirinden eksik yaratarak kullarını birbirine bağımlı halde getirir. Herkes eşit olsa her yönden mükemmel olsa Dünyada düzen bozulur. Kullar kendi eksikliğini başka kullar sayesinde giderir. Allah bazen Stephen Hawking gibi adamların bütün vücudunu çalıştırmaz ama onlara öyle bir akıl verir ki o akıl onun yedi sülalesine yeter. Ve insanlar bu dünyada kendilerine verilen nimetler sınırında öbür tarafta hesaba çekilecektir. Allah bazen bir kulunun ayağını alır ama ona ahiretteki onun karşılığında daha büyük makamlar bahşeder.

8-    DUYGUSALLIK NOKTASINDAN BAKIŞ: İnsanlar bazen para makam mal servet gibi unsurları mutluluk kaynağı olarak görebilir. Dünyada bakarsınız ki bu şeylere sahip çoğu insan ya mutlu olamaz yada bu servet para ve mallarını koruma devam ettirme kaygısı yüzünden iş yoğunlukları yüzünden bu sahip olduğu şeylerin zevkine varamaz . Bakarsın ki fakir insan zengin insandan daha mutlu olabilir.

 

 

yeni bir başlık açman güzel ancak emre ile daha önce çok konuştuk kötülük problemini. tekrara düşmek istemem. o bakımdan uzun cevap yazmak istemiyorum. fakat kullandığın kavramların da her biri zaten tartışmalı konular ve ayrı ayrı başlıklarda ele alınabilir. ancak bunun da kimseye bir faydasının olacağını düşünmüyorum.

 

diğer topic'te "bu konu kader, tevekkül, teslim, hikmet, ahiret gibi konularla da ilişkilidir" demiştin. bu kavramların hiçbir değeri yoktur. tabii bir müslüman olarak senin için değerli ve önemlidir. kader mevzuunu neresinden tutsak hep problem hep problem.. müslümanlar bile doğrusu bir yere oturtamamışlardır. zaten bu olanaksızdır. kader hem şöyledir hem böyledir diye başlayan ve asla mantıki bir temele oturtulamayan konudur bu. hikmet, her şeyde bir güzellik arama, bir anlam arama gayretidir. nafiledir. anlamsız bir çabadır. elbette bu kavramlar üzerine bir cümlelik tanımlamalarım yeterli gelmeyecektir. ancak uzun uzun yazmayacağımı söyledim. tevekkül, teslim ve bunların anlamlı kılınmasını sağlayan ahiret inancı. bunlar hep inanan insanların var saydıkları kavramlardır. müslümanken benim de inandığım ama gerçekte hiçbir karşılığı olmayan kavramlar.. tıpkı imtihan gibi. hayat bir imtihan yeridir deyip her şeyi bunun içine atmak, bir yerde aslında var oluşu kısa yoldan açıklayan kolaycı ve akıl dışı bir yaklaşımdır. başımıza bir şey geldiğinde tam bağıracakken biri size diyor ki, şişşt sessiz ol, biz aslında bir oyunun (imtihanın) içindeyiz ve bağıran oyunu kaybeder! bunu biri size yapsa ya gülersiniz ya da kızarsınız. normal bir insanın vereceği tepki buyken, inanan insanlar, bilerek ya da bilmeyerek bu gülünç sahneyi tekrarlayıp duruyorlar. 

 

mülk onundur, o halde tanrı istediği tasarrufu yapar düşüncesi; teslimiyet, itaat, hatta korku davranışlarını zaten beraberinde getirecektir. bu hem mantıksız hem de çok vahim bir düşüncedir. bu forumda bunun örnekleri çokça verildi. örneğin, sapık bir baba, 30 yılı aşkın bir süre, kızını çocukluğundan itibaren evin bodrumuna kilitleyerek sürekli tecavüz ve işkence edecek, yıllar yıllar sonra, belki bir ihbarla kız çocuğu bu kabustan kurtarılacak. şimdi bu olay üzerine sorulacak dünya kadar soru vardır. ömrünün yarısı ve de en güzel günleri tecavüz ve işkenceyle tarifsiz acıyla geçen kızın ruh hali ne olmuştur? 30 yıl sonra gelen kurtuluş, artık bir kurtuluş mudur? yoksa artık psikolojisi bozulmuş, gençliği elinden çalınmış, bir robota dönmüş, acı eşiği ortadan kalmış, hissiz, şuursuz, yıkık dökük bir kişi mi vardır karşımızda. bu kız çocuğuna, müjdeler olsun, çok güzel bir cennet seni bekliyor, öldüğün zaman, uğradığın tecavüzlerin her bir karşılığı olarak sana köşkler verilecektir diyebilir misiniz? bu bir imtihandı diyebilir misiniz? gizli hikmetler vardı diyebilir misiniz? yaratıcı çok merhametlidir diyebilir misiniz? 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bazen meseleyi ulu orta söylemekten başka çare kalmıyor, çünkü bazı eylemleri tarif ederken, diplomatik ve kibar kelimeler kullanınca kimsenin kılı kıpırdamıyor.

İnsanların gözüne gözüne sokmak lazım, belki o zaman azıcık insafa gelirler.

Ben bunu öğrendim bu hayatta.

Dobra dobra söylemek, en iyisi!

 

Dünyanın dört bir yanında, küçük çocuklar yetişkinler tarafınan sikiliyor.

Bunlara dünyaları verme vaadinde bulunsanız dahi, ne farkeder?

Evet, ne farkeder?

Kim bir birey olarak, kendi çocuğunun sikilmesini ister?

Hadi, sikilmesini isteyenler parmak kaldırsın.

Yok mu parmak kaldıran, o zaman taptığın ve habire reklamını yaptığın Arap tanrısını kınayacaksın muhterem.

Evet, kınayacaksın.

Bunu yapmıyorsan, o zaman benim nazarımda adam değilsin!

Çünkü bu pislik, temizlecenek, unutulacak, unutturulacak pisliklerden değildir!

Artı piyasadaki tüm tanrılar bu vahşeti kıllarını kıpırdatmadan izlemektedirler ve taptığı tanrının bu eylemsizliğini kınamayan dindarların hepsi bu çocuk sikişlerini onaylamaktadırlar.

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Alıntı
kötülük problemi şu şekildedir:
 
1.Tanrı vardır.
2.Tanrı mutlak iyidir.
3.Tanrı herşeye kadirdir.
4.Kötülük vardır.
Yukardaki maddelerden herhangi üçünü kabul eden kişi, dördüncüsünü reddediyor olmalıdır. Yani:
  • Eğer Tanrı varsa (madde 1) ve mutlak iyiliği (madde 2) istiyorsa ve istediği herşeyi yapabilecek kadar güçlüyse (madde 3) , o zaman kötülük olmamalıdır.
  • Eğer Tanrı varsa (madde 1) ve sadece iyiliği istiyorsa (madde 2), fakat dünyada kötülük varsa (madde 4) o zaman Tanrı istediğini yapamıyor demektir, böylece Tanrı herşeye kadir değil demektir.
  • Eğer Tanrı varsa (madde 1) ve herşeye kadirse (madde 3) ve kötülükte varsa (madde 4), o zaman Tanrı kötülüğü yaratmıştır, o zaman Tanrı mutlak iyi değildir.
  • Son olarak, eğer Tanrı aynı zamanda mutlak iyi (madde 2) ve herşeye kadir (madde 3) ise ve buna rağmen kötülük varlığını sürdürüyorsa (madde 4), o zaman böyle bir Tanrı varolamaz.

 
Kötülük Problemine cerilen cevaplar ve bu cevapların eleştirisi de aşağıdaki gibidir:
 
1."Kötülük insanın özgür iradesinin bir ürünüdür. Tanrı bize özgür irade vermiştir çünkü özgür irade çok değerli bir şeydir. Ama bize hem özgür irade verip hem de bizi kötülük yapmaktan alıkoyamaz."
 
Bütün kötülükler, mesela doğal afetler, insanın özgür iradesinin ürünü değildir. Kötülüğü sadece insan kaynaklı kötülükleri içerecek şekilde yeniden tanımlasanız bile hâlâ Tanrı'nın kontrolü altında olan doğal afetlerin getirdiği gereksiz ıstırabı açıklamanız gerekecektir.

Alfa Notu: Madem tanrı mutlak iyi idi o zaman bizi hiç yaratmayabilirdi. Özgür irade savunması da bir yerden sonra geçersizdir. Eğer kötülük olmasaydı irade de olmazdı. Buraya kadar doğru, fakat bize iradeyi veren de Tanrının kendisi değil mi? Bu iradenin kötülüğe yol açacağını biliyordu, o zaman kötülüğe yol açacak varlıkları yaratması da mutlak iyi olması sıfatıyla çelişecektir.
 
2."İnsanların önemli ahlaki erdemleri geliştirebilmesi için bir miktar ıstırap zorunludur. Bazı ahlaki değerler sadece ıstırap çekmeye ve diğer kötülüklere cevap olarak var olabilir. Örnekler: cesaret, hayırseverlik, irade gücü."
 
Tüm bunlara dünyada var olan ıstıraptan çok daha azıyla ulaşılabilir.

Alfa Notu: Tanrı mükemmel sayıldığı için tümüyle erdemli bir varlıktır. Ya o da tümüyle erdemli olmak için ıstırap çekmiş olmalıdır ya da ıstırap olmadan da erdeme ulaşılabilir. Eğer tanrı erdemlere sonradan ulaşmışsa ve erdemlere ulaşmak için ıstırap çekmişse o zaman tanrı acı çekebildiği için mükemmel değildir ve erdemlere ulaşmadan önce mükemmel değildi, bu sebeple erdemleri olan tanrı sonsuzdan beri tanrı değildi.

Bu durum karşısında tanrının sonsuzdan beri erdemlere sahip olduğu anlaşılır. O halde erdeme ıstırap olmadan da ulaşılabilir. Dolayısıyla insan da kötülük olmadan erdeme ulaşabilirdi. 
 
3."İyilik ve kötülük sadece birbirilerinin karşıtı olarak var olabilirler. Dolayısıyla, kötülük ortadan kalkarsa iyilik de otomatik olarak ortadan kalkar."
 
İyilik, kötülükten bağımsız var olabilir. Bir yarışı kazanmak iyidir, ama kaybetmek kötü değildir. Torununuza oyuncak almak iyidir, ama odası oyuncakla doluyken almamak kötü değildir.

Alfa Notu: Bu cevap da tanrının her şeye gücü yetmesi sıfatı ile çelişir. Her şeye gücü yeten bir tanrının kötülüğü kaldırıp iyiliği bırakmaya gücü yetemez mi? Eğer yeterse ve mutlak iyi ise neden bunu yapmamıştır?  Eğer yetemezse zaten ona tanrı dememizin bir anlamı yoktur.
 
4."3 numaradan biraz farklı: Kötülük yok edilseydi her şeyin iyi olduğunu bilemezdik çünkü bir şeyi ancak karşıtıyla birlikte algılayabiliriz."
 
Biz bir şeyi iyi olarak belirleyemesek bile o şey hâlâ iyi olabilir. Ve kötüye dair hiçbir deneyimimiz olmasa bile o şey yine de iyi olabilir. Torunlarım, oyuncak sahibi olmama deneyimini hiç yaşamamalarına rağmen oyuncak sahibi olmanın iyi olduğunu biliyorlar.

Alfa Notu: Verilen cevap 3. maddeye benzer olduğu için aynı mantığı kullanarak bir not yazmak istiyorum: Tanrı bizi kötülüğün yok edilmesi durumunda da iyiliği bilebileceğimiz şekilde yaratamaz mıydı? Eğer bunu yapmaya gücü yeterse ve mutlak iyi ise neden bunu yapmamıştır?  Eğer yetemezse zaten o tanrı değildir.
 
5."Belki Tanrı bizimkinden farklı bir iyi anlayışına sahiptir. Belki bizim kötü diye düşündüğümüz aslında iyidir."
 
Nedensiz ıstırabın kötülüğü konusunda kendi yargımıza güveniyoruz. Hiç kimse Tanrı'nın bunca ıstıraba izin vermesi için bir neden düşünemez. Ağza bile alınamaz dediğimiz olaylara izin veren bir Tanrı'ya neden tapalım? Tanrı'nın iyi kavrayışı bizimkinden farklıysa bu Tanrı için daha da kötüdür. O zaman kötü bir hükümdardan başka bir şey olmaz. Gücü olabilir ama ahlaki yetkesi olmaz ve hiç kimsenin ona tapması gerekmez. "İyi" ve "Kötü" bizim sözcüklerimizdir ve bizim kavramlarımızı adlandırırlar. Tanrı'nın bizim kavramlarımız hakkındaki fikrinden bahsetmek, kavramlarımızda hiçbir fark yaratmayacak, boşuna bir eylemdir.

Alfa Notu: Bahsedilen problem dinlerdeki Tanrı anlayışı üzerine kurulu olduğundan Tanrının kötülük anlayışını kutsal kitaplardan çıkarabiliriz. Dolayısıyla şu önermeler yazılabilir.
1: Tanrı onu bilmemiz için kutsal kitapları yollamıştır
2: Dolayısıyla ondaki yilik/kötülük anlayışını kutsal kitaplardan çıkarabilmemiz gerekir
3: Tanrının iyilik/kötülük anlayışı kutsal kitaplara bağlı olunca da kötülük vardır.
4: Dolayısıyla bu olay tanrının mutlak iyi oluşu sıfatıyla hala çelişki içindedir.
 
6."Belki de dünyadaki tüm kötülüklerin hizmet ettiği altta yatan bir amaç var, ama biz insanlar onu kavrayacak kadar akıllı değiliz. İnançlı olun biraz."
 
Ne olabilir o amaç? Hem doğamıza aykırı eylemleri neden körlemesine kabul edelim? Tanrı bize ne demeye eylemlerini kınamamıza yol açacak bir doğa vermiş olsun?
 
Alfa Notu: Tanrının amacının bilinememesi durumunda ona inanmamak varılası en doğal sonuçtur. Sonuçta dinlerin anlattığı tanrı modelinde bizi yaratan odur ve bizi onu anlayacak şekilde de yaratabilirdi. Sorumluluk yine Tanrının başına kalıyor. Ve ona aklımızın ermemesi bizi inançlı değil inançsız yapmalıdır.
 
7."Kötülüğün sorumlusu Tanrı değildir. Şeytandır."
 
Museviliğin, Hıristiyanlığın ve İslamın Tanrısı şeytandan daha güçlüdür, dolayısıyla nihai sorumluluk ona aittir.
 
Alfa Notu: Tanrı her şeyi bilendir ve şeytanı yaratan odur. Şeytanı yaratırken de kötülüğe sebep olacağını biliyor olmalıdır.
 
8. "Tanrı'nın tanımını biraz zayıflatırsak, Tanrı'nın varlığı kötülüğün varlığıyla bağdaşabilir. Böylece, örneğin, Tanrı bütün kötülüğü anında yok edemeyebilir."
 
Kutsal kitaplarda anlatılan Museviliğin, Hıristiyanlığın ve İslamın Tanrısı pek öyle iyiliksever görünmemektedir ama bu dinlere inananlar, iyiliksever Tanrı inancını terk etmek yerine kutsal kitaplardaki bu nahoş pasajları görmezden gelmektedir

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...
2 saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

UYGUN CEVAPLAR VERİLMESİNE RAĞMEN ARKADAŞLAR YİNE İKNA OLMAMIŞ GÖRÜNTÜSÜ ÇİZMEYE ÇALIŞMIŞLAR.

 

Kendi kendine gelin güveyi olmuşsun yine.

Parmak kaldırmaya niyetin varsa, açık açık söyle de bilelim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

UYGUN CEVAPLAR VERİLMESİNE RAĞMEN ARKADAŞLAR YİNE İKNA OLMAMIŞ GÖRÜNTÜSÜ ÇİZMEYE ÇALIŞMIŞLAR.

O zaman iletişim kurmanın espirisi ne? ikna olmamış görüntüsü kim niye çizsin anlayamadım, siz kendi sürünüzü korumak için bu tür savunmalar üretiyorsunuz gayet de başarılısınız ama ateist çizgi bellidir tanrı yoktur kötülük problemi de tanrıdan kaynaklanmaz bir ateist tanrı kötüdür demez sonuçta. bunun üzerine yazılmış çizilmiş ve denmiş ki kötülük var olduğuna göre tanrı buna nasıl izin verebilir? acaba tanrı kötü mü? sonra da bunlara sizin yazdığınız gibi çözümler üretilmiş asıl senin anlamadığın bu çözümler tamamen tanrıya inanan kişileri bağlar inanmayanların tanrı gibi bir sorunu ilk başta olmadığı için kötülük problemi tanrıdan bağımsız olarak ele alınır, yani kötülüğü pratikte insanlık adına nasıl çözebiliriz olarak ele alınır tanrımızı kötülük realitesine karşı nasıl savunuruz olarak değil, umarım anlatabildim.

tarihinde Kaz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 22.04.2020 at 02:58, Kindi yazdı:

NEDEN BÜTÜN BELA VE MUSİBETLER HEP BENİ BULUYOR, İÇİMİ DARALTIYOR, NEFESİMİ KESİYOR, HASTALIKLAR BENİM ÜZERİME ÇULLANIYOR ?

 

Bela,musibet ve hastalıkların insanlara musallat olmasının pek çok hikmetleri vardır.

 

1-    İMTİHAN SIRRI

Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.(Bakara Suresi 216?

 

İnsan imtihan için yaratılmıştır. İmtihanlarda liyakat tescili içindir. Imtihan içinde soru kağıtları olmalıdır. Bu sırdan dolayıdır ki varlık ve yokluk, afiyet ve hastalık, refah ve musibetler hakikat noktasında bir soru kağıdıdırlar. İşte Allah biz kullarını musibetler,arızalar,belalar gibi soru kağıtları ile imtihana tabi tutar.

 

Kul hastalıklardan dolayı tevekkül ve teslimiyet ile rabbine mi yönelecek yoksa şikayet ile isyan bayrağını mı açacak. Ona bahşedilen nimetler için şükür,hamd ile mukabele mi edecek yoksa verilen mal,rütbe,makam, şöhret için şımarıp bu nimetlerden dolayı gurura kapılıp sarhoş mu olacak .

 

 

Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.

 Onlar; başlarına bir musibet gelince, "Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz" derler.

 İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır.(Bakara Suresi 156-157-158)

2-    HAKİKAT AÇISINDAN BAKIŞ: Bizleri varlıktan yokluğa getiren Allahtır. O halde mülk onundur. Malik mülkünde istediği gibi tasarruf eder kaidesince bizlerin ona herhangi bir isyanda bulunmaya hakkı yoktur. Bizi Allah yarattı bizde bize ait hiçbir şey yok elimiz ayağımız,gözümüz,paramız, malımız hepsi ona aittir isterse bizden alır. Biz Dünyaya gelmeden yaratılmadan önce Allaha hiçbir şey vermemişiz Allah bir lütuf olarak bizi yokluktan varlık alemine çıkardı .

3-    HİKMET AÇISINDAN BAKIŞ: Hastalık veya fiziki arızaların, bela ve musibetlerin verilmesinin bir cepheside sağlıklı insanlara bakar, Allah verilen nimetin kıymet ve büyüklüğünü göstermek için nimetlerini önemini ihsas ettirmek için arıza,hastalıklar ve musibetleri gözlere gösterir.

4-    SIR AÇISINDAN BAKIŞ: İnsanlar hayır ve güzellik adına ulaşmak istedikleri şeylerin , arzu ve iştahla yöneldikleri makam ve rütbelerin; varlık ve servet gibi nimetlerin verilmeyişinden veya elinden alınmasında pekçok ince sırlar ve hikmetler gizlidir. ‘’Vaki olan şey sizin hakkınızda hayırlıdır.’’vhadisi gereğince o nimet bize verilmiş olsaydı belki yoldan çıkar bambaşka bir insan olabilirdik. Ya gurur sarhoşluğuna kapılacaktık yada kibir,sefahet içinde şımaracaktık. BÖyelikle gaflet ve tembelliğe düşebilirdik. Belki o arzu ettiğimiz şeyler bizim hayatımızı maffedebilirdi.

5-    KADER AÇISINDAN BAKIŞ: İnsanların başına gelen bazı belalar ve musibetlerde geçmişte yaptığımız başka hataların veya günahların payı vardır. Bazen hiç haketmediğimiz halde başımıza bir şey gelir içimizden acaba suçum neydi deriz. Ama biraz düşündüğümüzde kaderin bir parmağı vardır. Bizim geçmişte yaptığımız yanlışın,hatanın veya günahın cezasını çekeriz.,

6-    RAHMET NOKTASINDAN BAKIŞ: İnsanlara verilen bela ve musibetlerin hastalıkların özellikle inanan insanlar adına özel bir önemi vardır. Esasında bakıldığında bütün bunlar rahmettir. İbadet iki kısımdır biri müspet olan oruç namaz gibi ibadetlerdir. Dİğeri ise bela ve musibet anında sabırla tevekkülle  gösterilen ibadettir. Kul bu davranışlarıyla Allah daha çok yaklaşır. Zaten Dünyada bakılsa görülecektir ki en çok belalara musibetlere uğrayanlar Peygamberler ve evliyalardır.

7-    ADALET NOKTASINDAN BAKIŞ : Allah kulların hepsini eşit yaratmadı . Hemen hemen insanların hepsi bir yönüyle üstünse diğer başka bir yönüyle diğer insanlardan eksiktir. Mesela bir insanın sayılsal zekası fıtrattan doğuştan iyi olabilir ama hafızası iyi olamayabilir. Veya bir insanın spor yönünden bedeni çok iyiyken el yatkınlığı yoktur. Allah işte kullarını bir yönüyle diğer kullarından üstün diğer yönleriyle biribirinden eksik yaratarak kullarını birbirine bağımlı halde getirir. Herkes eşit olsa her yönden mükemmel olsa Dünyada düzen bozulur. Kullar kendi eksikliğini başka kullar sayesinde giderir. Allah bazen Stephen Hawking gibi adamların bütün vücudunu çalıştırmaz ama onlara öyle bir akıl verir ki o akıl onun yedi sülalesine yeter. Ve insanlar bu dünyada kendilerine verilen nimetler sınırında öbür tarafta hesaba çekilecektir. Allah bazen bir kulunun ayağını alır ama ona ahiretteki onun karşılığında daha büyük makamlar bahşeder.

8-    DUYGUSALLIK NOKTASINDAN BAKIŞ: İnsanlar bazen para makam mal servet gibi unsurları mutluluk kaynağı olarak görebilir. Dünyada bakarsınız ki bu şeylere sahip çoğu insan ya mutlu olamaz yada bu servet para ve mallarını koruma devam ettirme kaygısı yüzünden iş yoğunlukları yüzünden bu sahip olduğu şeylerin zevkine varamaz . Bakarsın ki fakir insan zengin insandan daha mutlu olabilir.

 

Bunların hepsi fukara tesellisi. Para, makam, servet gibi unsurlar gayet de mutluluk kaynaklarının en önemlilerindendir, yeter ki aptal bir cahil olma, o serveti doğru düzgün kullan. Bir sürü çok zengin insan da gayet mutlu bir hayat sürüyor, servetini misler gibi kullanıyor.

 

Mesele, zengin olmadan/olamadan da mutlu mesut yaşayabileceğimizi kavramak ve bu yolları bilmek. "Aman da zenginler de mutsuz, paralarının keyfini bile süremiyorlar" diye kendini teselli etmek eziklikten başkası değildir. İnsan yoksulsa yoksuldur, kendini, zengine bakıp da onun aslında mutsuz olduğuna inanarak mutlu ediyorsa sorunludur. Kendini kabullenmek ve hayatını kendi olduğu yerden değerlendirmektir kişiyi rahatlığa götüren. 

 

Kötülük de tıpkı iyilik gibi insana ait. Sizin bakış açınıza, inancınıza göre kötülük insandan, iyilik Allah'tan... Allah birinin başına bir bela veriyorsa, nedeni saydığın bu maddelerde gizli derken bile ardında mutlaka insan için iyi niyet vardır diyor ve Allah'ın mutlak iyi olduğuna inanmaya devam etmek istiyorsunuz. İnanın, banan ne, ama deli saçması olduğunu da söylemek gerekiyor.

 

İnsan hem iyidir hem kötü. Kimse mutlak iyi veya mutlak kötü değildir, her insanın iyi ve kötü yanları vardır, bu özellikler bazı insanlarda orantısızdır. Çok iyi veya çok kötü insan deriz kabaca...

Ama hepsi bizden. İnsandan. İyilik, iyi insan olmak da bir üstünlük değildir ayrıca. Biz insanlar iyi davranışları takdir ederiz, bazen ödüllendiririz de. Bunun nedeni aslında hemen hepimizin iyiliğe eğilimli olması ve devamını sağlamak istemesidir.

Allah'a ihtiyaç yok aslen. Hepsi doğamızda, kendimizde mevcut.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

ÖLÜM DÖŞEĞİNDEYDİ
Efsane Wimbledon'un ilk zenci şampiyonu Arthur Ashe kan naklinden kaptığı AIDS'den ölüm döşeğindeydi...
Dünyanın her köşesindeki hayranlarından mektuplar yağmaktaydı.
Bunlardan bir tanesi şöyle soruyordu:
-Tanrı böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti?
Arthur Ashe cevap verdi:
-Tüm dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar. 5 milyonu tenis oynamayı öğrenir.
500 bini profesyonel tenisçi olur, 50 bini yarışmalara girer, 5 bini büyük turnuvalara erişir, 50'si Wimbledon'a kadar gelir, 4'ü yarı finale, 2'si finale kalır.
Elimde şampiyonluk kupasını tutarken Tanrı'ya 'Neden ben?' diye hiç sormadım. Şimdi sancı çekerken, Tanrı'ya nasıl 'Niye ben' derim? "Mutluluk insanı tatlı yapar.
Başarı ışıltılı. Zorluklar güçlü.
Hüzün insanı insan yapar,Yenilgi mütevazi.

Tanrı'ya asla 'Neden ben?' diye sormayın. Ne olacaksa zaten olur...".

Link to post
Sitelerde Paylaş
52 dakika önce, Kindi yazdı:

Tanrı böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti?

 

Yukaradaki kissadan hissenin satir aralarinda gizlenmis asil hikayeyi görebiliyoruz.

Tanri bu olay yasanirken , yani ünlü kisi hasta edilirken bir dakika olsada uyumus. 

Hikayenin bitiminde ise gercek yüzümüze bir tokat gibi carpmis. Tanriya soru sormayin. Cünkü o sizi asla duymaz.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Kindi yazdı:

Tanrı'ya asla 'Neden ben?' diye sormayın. Ne olacaksa zaten olur...".

 

Aman sen ona bir şey sorma,

aman sen onu hiç kınama,

aman sen onu hiç eleştirme,

aman sen onun hakkında hiç kötü düşünme...

Aman ha!

Ancak olur da bir gün senin küçük çocuğun/kardeşin sikilir/mikilir, o zaman görürüm senin o morarmış yüzünü!

O zaman gelirsin buraya ve dersin ki:

- Gördünüz mü,  neden benim çocuğum tecazüve uğradı,  diyor muyum?

 

Hasılı boş beleş gazel okumak, onun bunun laflarının arkasına sığınmak...olsa olsa ergenlik olur.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, Kindi yazdı:

Tanrı'ya asla 'Neden ben?' diye sormayın. Ne olacaksa zaten olur...".

 

bunu bize niye anlatıyorsun ki?

bir ateist asla "neden ben" diye sormaz!

bu soruyu inanan insanlar sorar.

dostum git inanırlara anlat bunları!

birkaç da hikaye/menkıbe anlat...

hastalara moral olur!

kaderden şikayet eden inanırlardır.

biz başımıza kötü bir şey geldiğinde kafamızı kaldırıp göğe bakmayız!

iyi bir şey geldiğinde bakmadığımız gibi...

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

yavrusu, gözlerinin önünde  köpekler tarafından parçalatılan anne eşek dile gelse senin mantığına göre şunu demesi gerekir:

çiftleşirken ne güzeldi de şimdi yavrum parçalanırken şikayet mi edeceğim!!!

el-insaf, el-vicdan.. ne diyeyim!..

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben fakir doğdum benim hakkım gasbedildi mantığındaysak eğer öncesinde bakmamız gereken birkaç farklı açı var. Bir insanın bir şey üzerinde hak iddia edebilmesi için o şeye sahip olması lazım. Kişi sahip olmadığı bir şey üzerinde hak iddia edemez. Bir kişi emanete aldığı bir malı sahibi geri almaya geldiğinde hayır geri alamassın diyemez. Kişiye sahip olduğu her şey Allah tarafından verildiği için kişi Sahip olmadığından veya elinden giden şeyler için Allaha hak iddia edemez. Çünkü gerçekte hiçbir şeyin hakiki sahibi değildir. İşinde usta bir sanatkar kıymetli bir elbiseyi süslü ve nakışlı miskin bir adamı model olarak seçer. O adamında zira o işe ihtiyacı var. Sanatkar o elbiseyi sanatını göstermek için o adamın üzerinde keser biçer kısaltır adamı oturtur kaldırır yatırır. O miskin adamın hiçbir hakkı var mıdır ki desin beni güzelleştiren elbiseyi neden delik deşik ediyorsun beni oturup kaldırarak bana zahmet veriyorsun Demeye hakkı var mı? . Aynen örnekte olduğu gibi Allah bu dünyada sana verdiği vücut elbisesini üzerine giydirmiş seni model seçmiş ve senin vücudun üzerinde isimlerini gösteriyor ve bunun karşılığında sana cennet gibi bir hayat veriyor. Örneği pekiştirme adına sokakta iki arkadaş oturuyoruz tanımadığımız biri gelse bana 500 tl verse arkadaşıma 1000 tl verse halbuki biz o adama başta hiçbir şey vermemişiz ve o paralar bize bir talimatla ve bir amaç için verilmiş olsun . Benim adama deme hakkım var mı neden 500 tl verdin diye. Belki 500’ü 1000 yapabilme ihtimalin yok ama talimatı okuyup uygun hareket edersen 500’den milyonları elde edebilirsin. Aslında 500 ile 1000 tl’nin milyonlara giden yolda birbirinden hiçbir farkı yoktur. Hayata sıfırdan atılıp milyoner olan cebinde milyonlarla başlayıp 5 parasız kalan insan çoktur. Mesele nasıl başladığın değildir. Nasıl sonlandırdığındır. Hayata başlangıcın başta sana çok adil gelmeyebilir ama nasıl başladığın değil elindekini nasıl kullandığındır önemli olan ve nereye geldiğindir.

https://pazarlamasyon.com/sifirdan-zengin-olan-insanlarin-ilham-verici-hayat-hikayeleri/

ADALET meselesinde ise bir sınavın adaletli olup olmaması konusu ile alakalıdır. İki kişi ele alalım ve bunları bir saatlik matematik sınavına dahil tutalım birinci kişiye bir saatlik sınava gireceğini ve bu sınav sürecinde bir bacağının olmayacağını söyleyelim ve sınavın sonunda bacağının iade edileceğini söyleyelim. Bacağı olmayan kişi sınava matematikten gireceği için ve sınavın sonunda bacağı iade edileceği için sınavın adaletsiz olduğundan şikayet etmez. Aynen öyle de bizim bu dünyadaki sınavımızın konusu iman ve güzel ahlak olduğu için bu sınava bacaksız veya fakir olarak katılan kimse adaletsiz olarak katılmamıştır sınava. Allah sana vermediklerinden dolayı seni sorumlu tutmuyor. Bu hayat sınavına bacaksız veya fakir olarak başlayan kimsenin kendisine verilen ölçüde nimete tabi tutulacağı ve kendisine eksik olarak verilen şeylerin ileride kendisine daha büyük sevaplarla döneceği onlara güzel mükafatlar vereceği için aslında bunlar eksiklik veya engel dğeildir.

Hasta bir kişiye doctor gelse iğne yapsa adam diyebilir mi bana sıkıntı veriyorsun benim canımı yakıyorsun der mi , o iğne sonucunda insan rahatlayacak, huzura kavuşacak, aynen öyle de bu dünya hayatında çekilen meşakkatler karşısında ahirette verilen mükafatları düşündüğünde iyi ki verilmiş denilecek.

Biz insanlar olarak zengini fakirden, sağlıklı ve her uzvu yerinde olan kişiyi sakat kişiden daha mutlu zannederiz. Bunu bir üstünlük zayıflık meselesi olarak algılarız halbuki dünyaya dikkatli baktığımızda bunun doğru olmadığını görürüz. Zenginlerin mutlulukta dünyada başı çektikleri , her uzvu yerinde olan insanların verilen uzuvları kötü kullandıklarından dolayı mutsuz olup kendileri için nice felaketlere yol açtığını görürüz. Nice engelli insanında bu dünyada birçok alanda başı çektiğini görürüz.

https://www.haberturk.com/yenimedya/haber/1161900-bir-engellinin-buyuk-basari-hikayesi

https://listelist.com/engelli-basarili-insanlar/

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 saat önce, Kindi yazdı:

Ben fakir doğdum benim hakkım gasbedildi mantığındaysak eğer öncesinde bakmamız gereken birkaç farklı açı var. Bir insanın bir şey üzerinde hak iddia edebilmesi için o şeye sahip olması lazım. Kişi sahip olmadığı bir şey üzerinde hak iddia edemez. Bir kişi emanete aldığı bir malı sahibi geri almaya geldiğinde hayır geri alamassın

..

..

 

Hak sahibi imiş..miş...cartmış..curtmuş..

Baştan sona zırva!

Hadi oradan, boş beleş gazel okumuşsun yine.

Benim zihinsel engilli kardeşim var ve sizin gibilerin böyle bomboş hezeyanlarını görünce midem bulanıyor bazen!

Hadi şimdi naş!

 

Dipnot: Sizlere sorulan sorular hălă orada duruyor!

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
15 saat önce, Kindi yazdı:

Ben fakir doğdum benim hakkım gasbedildi mantığındaysak eğer öncesinde bakmamız gereken birkaç farklı açı var. Bir insanın bir şey üzerinde hak iddia edebilmesi için o şeye sahip olması lazım. Kişi sahip olmadığı bir şey üzerinde hak iddia edemez. Bir kişi emanete aldığı bir malı sahibi geri almaya geldiğinde hayır geri alamassın diyemez. Kişiye sahip olduğu her şey Allah tarafından verildiği için kişi Sahip olmadığından veya elinden giden şeyler için Allaha hak iddia edemez. Çünkü gerçekte hiçbir şeyin hakiki sahibi değildir.

 

Para babasinin evladi olarak doganlar icin ne söylenebilir?  Dogdugunda tipki bir fakir gibi cirilciplakti. Babasinin olanlar onun hakki mi? Tanri isterse bir insana yedi göbek doyacak kadar mi cömert davraniyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 09.05.2020 at 00:42, Geta yazdı:

yavrusu, gözlerinin önünde  köpekler tarafından parçalatılan anne eşek dile gelse senin mantığına göre şunu demesi gerekir:

çiftleşirken ne güzeldi de şimdi yavrum parçalanırken şikayet mi edeceğim!!!

el-insaf, el-vicdan.. ne diyeyim!..

 

 

el insaf, el vicdan dedim ama.. nafile..

adam, pazarlamasyondan örnekler veriyor!!!

ben vicdan diyorum, adam pazarlamasyon diyor!

 

gazetelerden başarılı olmuş engelli haberlerini anlatıyor...

ömrü boyunca tacize tecavüze uğrayan zihinsel engellilerle ilgili de gazetelerden bir derleme yapsana!

 

yoldan geçen biri bana 500, arkadaşıma ise 1000 lira verseymiş de bilmem n'olurmuş!

demek ki bu adam sana biraz daha fazla para verse tecavüz de edebilir, üzerine dışkısını da yapabilir!

her şey paraya bakar! güce bakar!

500 liraya tükürebilir!

5 bin liraya tokat atabilir!

500 bin liraya tecavüze yeltenebilir!

500 milyon liraya önlü arkalı, sağlı sollu...

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...