Jump to content

YUNUS EMRE KiMLERDENDiR


Recommended Posts

Iste böyleee.

                     Evet gelin YUNUSU  taniyalim.

 

                   

Alevi Toplumu-Alevitische Gemeinde

clearpixel.gif

ATAG e. V.

clearpixel.gif clearpixel.gif
 

Tauben Str. 20,  70199 Stuttgart

clearpixel.gif clearpixel.gif
 

email: alevitentum@yahoo.de   tel: 0173 780 56 17

 
 
clearpixel.gif clearpixel.gif
 

 

clearpixel.gif  
clearpixel.gif clearpixel.gif
 

---------------Yunus Emre hakkındaki bilgiler kesin olmamakla beraber 1238 yılında doğduğu ve 1320’de hakka yürüdüğüdür şeklindedir.

Anadolu’nun bir çok bölgesinde Yunus Emre’ye ait olduğu iddia edilen mezarlar vardır.

Her ne kadar bazıları gizlemeye çalışsa da Yunus Emre bir Alevidir.

-

Sanatıyla,

düşüncesiyle

kendinden sonraki kuşakları etkileyecek kadar büyük bir kişilik Yunus Emre, bu kişiliğe giden yolda ilk dersi büyük Alevi önderi Hacı Bektaşı Veli’den almıştır.

-

Bu satirlari dikkatla okuyun.Aleviler yalniz osmanlidan KATLIAMLAR görmemisler Selcukludanda görmüslerdir.

Yunus Emre Anadolu’da hüküm süren Selçuklu devletinin halkı zulüm altında tuttuğu,

baskılar uyguladığı

ve bir de durmaksızın yinelenen Moğol saldırılarının olduğu bir dönemde yaşamıştır.

Bu dönemde bir de kıtlık olunca Anadolu insanı daha da perişan oldu.

-

Tabiki bunda bas SUCLU MEVLANA vede SEMSDIR.

Perişan olanlardan biri de Yunus Emre’ydi.

Hacı Bektaşı Veli’nin yapıtlarından "Vilayetname"’de geçen anlatıma göre Yunus Emre bu kıtlık olan yılda köyünden yola çıkarak ulu Hünkâr Hacı Bektaşı Veli’nin dergâhına varıp biraz buğday isteyecekti.

Giderken eli boş gitmemek için yolda heybesine alıç doldurdu. Ulu Hünkâr’ın huzuruna varıp halini anlattı. Bir kaç gün misafir kaldıktan sonra gitme vakti gelmişti.

Hünkâr, Yunus’a şöyle dedi: "Buğday mı verelim nefes mi?"

Yunus: "Nefesi ne edeyim, eşim çocukların aç bana buğday verin dedi.

 

" Bunun üzerine Yunus’a buğday verdiler.

Yunus dergâhtan ayrılınca yaptığı hatayı fark etti ve tekrar dergâha döndü.

Halifeler durumu Hünkâr’a bildirdiler, o da: "Biz kilidin anahtarını Tapduk Emre’ye sunduk. Varsın ondan nasibini alsın." dedi.

-

İşte asırlardır güncelliğini ve derinliğini koruyan Yunus Emre kişiliğinin başlangıç noktası burasıdır.

Yunus bundan sonra yıllarca Tapduk Emre’nin dergâhında emek verir.

Bu aynı zamanda eğitimdir de.

Bu eğitim sonucu öğrendiklerini insanlarla paylaşmak için bütün Anadolu’yu gezer.

 

YUNUS EMRE’NİN DÜŞÜNCELERİ

Yunus Emre, vahdet-i vücut (varlığın birliği) öğretisine ulaşan bir tasavvuf felsefi yorumunu benimsemiştir.

Vahdet-i vücut felsefesine göre; "Tanrıdan başka varlık yoktur.

Var olan her şey onun çeşitli biçimlerde görünmesidir".

Yunus Emre şiirlerinde insan,

Tanrı,

varlığın birliği,

sevgi,

yaşama sevinci,

barış,

ölüm,

olgunluk,

alçakgönüllülük gibi konuları dillendirmiştir.

-

Bütün bu kavramları insanların anlayabileceği sözcüklerle yalın bir şekilde belirtmiştir.

Yunus Emre’ye göre insan bir sevgi varlığıdır.

Yunus Emre sevgiyi Tanrı ve onun yarattığı tüm varlıklara karşı diye yorumlar.

-

"Yaratılanı severiz yaratandan ötürü".

Sevginin amacı yüce yaratıcıyla bütünleşmektir.

Sevginin olduğu yerde

öfke,

kırgınlık,

kızgınlık olmaz.

Sevginin değerini yalnız seven bilir.

Sevmek bilgelik,

emek,

olgunluk ister.

Tanrı ışığından mahrum kalmış bir gönülde sevginin yeri yoktur.

Bütün varlıkları (yaratılanları) birbirine bağlayan,

onları tanrısal evrene yönelten sevgidir.

 

Yaşamak belli nesnelerle (eşyalara) sahip olmak,

sadece gelip geçici varlıklar edinmek için çırpınmak değildir.

Böyle bir yaşam biçimi insanı sevgiden dolayısıyla yüce yaratıcıdan uzaklaştırır.

-

Yunus Emre’ye göre gerçekte ölüm yoktur.

Ölüm ruhun bedenden ayrılıp yaratıcısına dönmesidir.

Bu nedenle ölüm ruhla beden arasında bir ayrılıktır.

Yunus Emre’yi anlamak, ondaki derin sevgiyi çözmek günümüzde yaşanan sorunları da çözmek anlamına gelir.

Remzi Kaptan

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, tolonbey yazdı:

"Yaratılanı severiz yaratandan ötürü"

 

bu sözü dillere pelesenk olmuştur.

asla benimsemediğim, benimseyemeyeceğim bir sözdür.

koşullu her türlü sevgi, hesaplı bir sevgidir.

yunus emre, her ne kadar böyle söylese de şiirlerindeki insan sevgisi yapmacık değil,

alevi halk şairlerinde sıklıkla gördüğümüz hoşgörüsü ve lirizmiyle gönüllerde taht kurmuştur.

o, gerek yaşam tarzı gerekse de şiirlerinde katı, yobaz bir anlayıştan uzaktır.

yalın dili sayesinde de halk tarafından kolaylıkla benimsenmiş ve bugüne kadar tazeliğini yitirmemiştir.

ancak şunu da ekleyelim, yunus emre'nin yalın türkçeyle yazması bir tercih değil bir zorunluluktur.

yunus emre eğitimli bir şair değildi, okuma yazması yoktu, medrese yüzü görmediği için dönemin sanat dili olan farsçayı bilmiyordu.

her halk şairinde gözlenmeyen tasavvuf esintileri onu klasik edebiyat ile halk edebiyatı arasına konumlandırmıştır.

türk edebiyatında tasavvuf edebiyatı şairleri arasında zikredilir.

dönem dönem klasik edebiyata özenmişse de başarılı olamamıştır, bu yollu şiirleri rağbet görmemiştir.

mevlana ise hem medresede büyümesi hem de farsçanın ana dili olması dolayısıyla şiirlerinde farsçayı ustalıkla kullanmış,

türkçe bir tek şiir dahi kaleme almamıştır. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yunus Emre ile kadeh arkadaşlığım

 

Yunus Emre'nin kabrinin olduğu bölgede çalışıyorum, ancak yatacak yerim yok.

Gündüz çalışıyorum, gece Yunus Emre'nin kabrinde yatıyorum.

Aynı zamanda kabirde her gece arak içiyorum.

Bir gün bölge komutanı denk geldi, önce kabirde alkol yasak-masak dedi sonra kadeh arkadaşı olduk.

Komutanla kabirde her gece bir büyüğü deviriyoruz.

Ara sıra Yunus Emre'yi bir bardak arak ile suluyorum.

O da sohbetimize şiirleriyle eşlik ediyor.

Böylece ben, komutan ve Yunus Emre çok iyi kadeh arkadaşı olduk.

Koşulların getirdiği doğal ve özel bir arkadaşlık olmuştu.

Bu birliktelik iki ay sürse de baki kalan bir dostluğumuz olmuştu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...