Jump to content

Osmanliya matzbaanin gelisi


Recommended Posts

iste böyleee,

 
Osmanlı'ya Matbaanın Gelişi Hakkında Bilinen Klasik Yorumlar Gerçekleri Eksik Yansıtıyor.
  14 Ekim 2017, 11:41'de eklendi
 
Abone ol864d68b66e796dbbfa3bfa8ab4192319b8155cedfccb58d514dd3e074ada732f.png
182PaylaşımFacebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş86bOKUNMA

Osmanlı'nın, matbaayı Avrupa'ya oranla çok daha geç olarak uygulamaya koyması, gerileme dönemini açıklamak için yıllardan beri süre gelen klasik bir anlatımdır. Oysa konunun bu kadar basit şekilde açıklanamayacağı, hadiselere etraflıca bakınca ortaya çıkmaktadır.Gutenberg'in 1450'li yıllarda uygulamaya koyduğu matbaanın ilk örneği yeni bir devir açmaktaydı.

Gutenberg'in 1450'li yıllarda uygulamaya koyduğu matbaanın ilk örneği yeni bir devir açmaktaydı.

Böylece kitapların hızlıca çoğaltılmasının keşfiyle, aydınlar fikirlerini daha hızlı bir şekilde yayma fırsatını bulacaklardı. Matbaanın keşfi, yazılı materyallerle Rönesans, Reform ve sonrasında Aydınlanma Çağının geniş bir kitleye yayılmasında büyük katkı sağlayacaktı.

Osmanlı veya daha genel bir ifadeyle doğuda ise kitaplar yeniden elle yazılmak suretiyle çoğaltılırdı.

Osmanlı veya daha genel bir ifadeyle doğuda ise kitaplar yeniden elle yazılmak suretiyle çoğaltılırdı.

''İstinsah'' adıyla anılan bu iş için, sadece mesleği kitap çoğaltmak olan, yazısı iyi ve güzel ''müstensih''ler mevcuttu. Dolayısıyla Osmanlı matbaanın bu ilk örnekleri karşısında sessiz kaldıysa da gayrimüslim kesim arasında bu yeni usul bir merak uyandırmıştı. 

15. asrın sonlarında gayrimüslim kesimin kendi ihtiyaçları üzerine, ilkel ve küçük çapta olsa da birtakım matbaalar kurdukları bilinmektedir.

15. asrın sonları ve 16. asır Osmanlı siyasi tarihi dikkate alınırsa, matbaanın ilgi çekmemesinin sebepleri daha iyi anlaşılacaktır.

15. asrın sonları ve 16. asır Osmanlı siyasi tarihi dikkate alınırsa, matbaanın ilgi çekmemesinin sebepleri daha iyi anlaşılacaktır.

Bilindiği üzere özellikle 1512-66 arasında önce Yavuz Sultan Selim ve ardından Kanuni Sultan Süleyman'ın duraksız askeri seferleri, gündemin ilk sırasında yer almaktadır. Asker toplamak, tımar yoklamaları, kazanılan toprakların iskanı, vergi sayımları, dış politika gibi konuların yanı sıra matbaanın gündeme gelmesi çok zordu.

Bunlarla birlikte, matbaa karşısında ilgisiz kalındıysa da söz konusu devirde kültür-sanat alanının daima canlılığını koruduğu bilinmektedir. İdris-i Bitlisi, Kemalpaşazade, Matrahçı Nasuh, Hoca Saadeddin gibi isimler bu dönemde eserleriyle ön plana çıkmaktadır.

Osmanlı, Avrupa'daki bu gelişmeleri etraflıca takip edecek imkana Lale Devri ile erişti.

Osmanlı, Avrupa'daki bu gelişmeleri etraflıca takip edecek imkana Lale Devri ile erişti.

1718 Pasarofça Antlaşması ile girilen barış ortamı içerisinde, savaşların bir süre askıya alınmasıyla oluşan zeminde yenileşme fırsatı bulundu. Padişah III. Ahmed ve Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın büyük kütüphaneler kurdurmaları, bu arayışların en iyi örneklerindendir. 

İlk Türk matbaası ve ünlü matbaacı İbrahim Müteferrika'nın ön plana çıkışı da tam bu süreç içerisindedir. Bir devşirme olarak Osmanlı'ya gelen İbrahim Müteferrika, gençliğinden itibaren matbaanın örneklerini tecrübe etme fırsatı bulmuştu. Yunanca, Latince ve Macarca bilmesi onun için büyük bir ayrıcalıktı.

Tam olarak Osmanlı hizmetine girdiği tarih bilinmese de kabaca 1690'lar tahmin olunmaktadır.
Tam olarak Osmanlı hizmetine girdiği tarih bilinmese de kabaca 1690'lar tahmin olunmaktadır.
uagp.org

Birikimleri ve parlak kariyeriyle bürokrasiye adım atmayı başaran İbrahim Bey, müteferrikalık makamına (danışmanlık) ulaştığı için bu namıyla anılmaktadır. İbrahim Bey dil bilgisinden ötürü 1717'de Macar kralı II. Ferenc Rakoczy'nin tercümanlığında da bulundu.

1720'lerden itibaren matbaa kurmak fikrine sahip olduğu anlaşılan İbrahim Müteferrika, Mehmed Said Efendi ile birlikte bu teşebbüs için padişah III. Ahmed'den izin aldı.

1720'lerden itibaren matbaa kurmak fikrine sahip olduğu anlaşılan İbrahim Müteferrika, Mehmed Said Efendi ile birlikte bu teşebbüs için padişah III. Ahmed'den izin aldı.

İbrahim Efendi'nin evinde kurulan bu ilk Türk matbaası gayet mütevazı ve küçük bir teşebbüstü. İlk kitap 1729'da basılan Vankulu Lügati idi. Günümüzde dahi tartışmaların odağında olan konu, ulemanın ve muhafazakar kesimin bu teşebbüse karşı duruşudur.

Matbaaya karşı çıkan kesimin de kendilerine göre haklı sebepleri vardı.

Matbaaya karşı çıkan kesimin de kendilerine göre haklı sebepleri vardı.

Evvela bu aletle kısa sürede çok kitabın basılmasıyla, hattat ve müstensihlerin işsiz kalacağı söyleniyordu. Ulema ise matbaada dini kitapların basılmasına günah olduğu için değil, hatalara ve yanlışlıklara daha meyilli olduğu için karşı çıkmaktaydı. (günah oldugu düsüncesiylede karsi cikilmisti.

Mesela Kur'an ele alınacak olursa, Arapça'da tek bir harf yanlışlığının dahi farklı bir kelime ortaya çıkarttığı bilinmektedir. Örneğin, teşekkür ve teşekkül farklı kelimelerdir. Dolayısıyla birtakım dini zümrenin matbaayı onaylamamasının ardındaki sebep buydu.(hayir o degildi ,gagur icadi bir makinada kuran sözzleri basilamaz deye karsi cikilmisti)

İbrahim Müteferrika'nın matbaasında basılan ve satılan kitap sayıları ise esas sebebi ortaya koymaktadır.

İbrahim Müteferrika'nın matbaasında basılan ve satılan kitap sayıları ise esas sebebi ortaya koymaktadır.

Matbaa'da 1729-47 yılları arasında 23 cilt halinde 17 kitabın ortalama 500 adet basıldığı bilinmektedir. Bu rakamlar açıkça toplumun çoğunluğunun okur-yazarlıktan başka önceliklerinin olduğunu göstermektedir.

Bunların yanı sıra İbrahim Müteferrika'nın matbaası günümüzde halen değerini koruyan, içerisinde haritalar dahi içeren önemli eserler basmıştır. Ömrünün son yıllarını dahi Yalova'daki kağıt fabrikasını ve matbaayı geliştirmeye harcayan İbrahim Müteferrika, 1747'de hayata veda etmiştir.

Dedeniz

Link to post
Sitelerde Paylaş

iste böyleee,

                     Evet arkadaslar,Osmanliya getirilen matbaanin basina gelenler silinip kaldirilmis.Bir birini tutmayan gercek olmayan yazilar siralanmis matbaa hakkinda.

Önce üstteki yazidan baska bir yaziyi buraya aliyorum.Bu yazida cok degisikk ama gene gercegi yansitmiyor diye düsünüyorum.Ilk internetten aldigim yazilara hicbir benzer yanlari yoktur

                  Ilk matbaanin osmanliya geldiginde basina söyle bir olay geldigi yaziyordu internette.Kisaca yaziiyim.

                  Ilk matbaa istanbula geldigini duyan seyhul islam etrafina toppladigi 200 kisi kadar dindari alip matbaa binasina gider ve gavurun makinasi icine kuran harflerri konmaz der ve matbaayi yerle bir eder. Hatirimda kaldigi kadar.Tekrar bu konuda bir yazi yaziyim dedim eskiitür yaziyi bulamadigim gibi,Birbirini tutmayan bu konuda bir sürü yaziyarastladim.Sizlerin bu konularda bilginiz nedir,yazarsaniz memnun olurum.

           Alin size ikinci bir yazi bu konuda:

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

 
 
 
 
 
 

matbaa, icat edildikten kaç yıl sonra ilk defa osmanlı tarafından kullanılmaya başlanmıştır..

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Matbaanın, Avrupa'da kullanılmaya başlandığı tarihten 200 yıl sonra, ilk kez 1726'da Osmanlı Devleti'nde İbrahim Müteferrika vasıtasıyla kullanılmaya başlandığı kabul edilir.

Oysa, Osmanlı'nın ilk matbaa ile tanışması hiç de öyle değil. İlk matbaa Osmanlı'ya sanıldığının aksine ilk kez 1639 yılında getirildi. Matbaayı getiren de İbrahim Müteferrika değil Bünyamin Efendi idi. Ne var ki, Bünyamin Efendi'nin getirmiş olduğu matbaa, Osmanlı topraklarında hiç baskı yapma şansını bulamadı.

Siparişi 4. Murat verdi

İlk matbaa, 1639 yılında IV. Murat'ın emri ile Avrupa'dan özel siparişle getirildi. Fakat, o dönemlerde imparatorluğun başında büyük sıkıntılar olması matbaanın hiç kullanılmamasına sebep oldu. Hatta, gelmiş olan makinanın yine bu sebepten kullanılmasına izin verilmedi.

Bünyamin Efendi'nin getirdiği matbaanın hikayesine Anadolu Gazetesi'nin Hicri 1339 (Miladi 1920) Rebiülevvel tarihli bir sayısında geniş yer verilmiş. İlk matbaayı tarihte birçok eleştirilere maruz kalan IV. Murad'ın Avrupa'ya özel bir ticari elçi göndererek ısmarladığını yazan gazete, matbaanın ilginç hikayesini baştan sona okuyucularına da aktarıyor.

Bünyamin Efendi'nin getirmiş olduğu matbaanın hikayesi gerçekten parmak ısırtacak nitelikte. Asıl adı Benjamin olan ancak Müslüman olduktan sonra Bünyamin ismini alan Bünyamin Efendi, Sultan IV. Murad'ın emriyle Amsterdam'a matbaa almak için gönderiliyor. Bünyamin Efendi o dönemin en iyi üretimlerinden olan "ağaç matbaa"yı bin altın vererek satın alıyor ve deniz yolu ile getiriyor. Willem Janson Blaev imalatı olan matbaa, Osmanlı'nın İran ve Girit sorunlarının iyice alevlendiği bir dönemde Osmanlı topraklarına giriş yapıyor. Daha kötüsü, bu arada matbaayı ısmarlayan IV. Murad hayatını kaybediyor ve yerine Sultan İbrahim tahta geçiyor.

"Tiz bu ucube eritile!"

Zayıf bir kişiliği olan Sultan İbrahim döneminde Osmanlı'daki iç karışıklıklar da iyice artıyor. İşte bu esnada matbaa karşıtı bir grup araya giriyor ve matbaanın aleyhinde Sultan İbrahim'e kulis yapıyor. Sultan da bunun üzerine, kendinden önce büyük güçlüklerle getirtilen matbaanın eritilmesi için emir veriyor. Olay o kadar gariptir ki; matbaanın ahşap olduğu Sultan İbrahim'e aktarılmamıştır. Makina eritilmek için Saray'ın demircibaşına teslim edilince, demircibaşı ömründe ilk kez gördüğü bu acayip yapıyı tabiatıyla "eritemez", ama yakmaz da. Matbaayı 3 altına bir Yahudi'ye satar. Yahudi de üç altına aldığı matbaayı 50 altına Cenevizli bir tüccara devreder.

Cenevizli tüccar, matbaayı gemiyle İspanya'ya kadar götürür. Ancak, tüccar götürdüğü mallardan yüklü kazanç sağladığı için matbaayı indirmeye gerek görmez, gemide bırakır. Makinanın içinde bulunduğu gemi Amerika kıtasına doğru yola çıkar ve aylar sonra I. Manuel Rodriguez Adası'na varır. Burada erzak alınırken mat-baa yer kapladığı için kaptanın emriyle denize atılır. Ahşap olan matbaa yanında bir kutu hurufat (matbaa harfleri) ile birlikte kıyıya vurur. Tarih 1641'dir.

İstanbul'dan Atlas Okyanusu'na

Eski bir Papaz olan Jose Martinez kıyıda gezerken sandığı görür. Merakla açtığında kendisine garip gelen alet ve harflerle karşılaşır. Önce anlam veremez. Uzun bir incelemeden sonra, bu makinanın bir matbaa olduğunu anlar. Daha önceleri İncil basan Gutenberg'in makinası hakkında çok şey duymuş olan Martinez, matbaanın ne olduğunu bilmektedir. Fakat bu matbaa Gutenberg'inkinden daha gelişmiştir. Martinez makinayı berberlik yaptığı dükkanına taşır, yağlar, temizler. Geçmiş bilgilerini kullanarak yavaş yavaş ahşap matbaayı kullanma denemeleri yapar. Mürekkebi ve birkaç parça kağıdı tedarik eden Martinez, Uzak Doğu'ya giden ve orada kağıt yapımında çalışmış bir tayfadan kağıt yapımını da öğrenir. Kendi kendine kağıt imal eden Martinez'in ürettiği kağıtlar, Uzak Doğu'dakiler gibi kaliteli olmasa da, iş görmektedir.

Papaz, matbaada İncil basıp dağıttı

Martinez'in makineyi kıyıda buluşunun üzerinden bir yıl iki ay geçmişti. Din adamı olma özelliğini hiç yitirmeyen Martinez, adada bulunan halk için ürettiği kaba kağıtlara İncil'den mesajlar bastırarak dağıtıyordu. Martinez daha da ileriye giderek yaşadığı yerin sosyal olaylarını öyküler şeklinde yazıyor ve bunları mabaasında bastırarak kitaplaştırıyordu. Son zamanlarda adanın günlüğünü de tutup adaya gelen gemiler ve tayfaları hakkında bilgiler veren Martinez, 1643 yılında hayata veda etti.

Osmanlı Sultanı'nın özel siparişiyle İstanbul'a getirilen dönemin en iyi matbaası işte bu garip hikaye ile tarihe geçiyordu. Osmanlı'nın ısmarladığı matbaa uzun bir deniz yolculuğundan sonra Rodriguez Adası'nda Martinez isimli eski bir papazın eline geçmiş ve kullanılmıştı.

Müteferrika'dan önce getirildi

Anadolu Gazetesi'nde çıkan bu iddiaları Prof. Dr. Ahmet Akgündüz de doğruluyor ve Bünyamin Efendi'nin getirmiş olduğu matbaanın kullanılmamasının bir şanssızlık olduğunu belirterek; "Bünyamin Efendi'nin getirmiş olduğu matbaa maalesef kullanılmadı. Eğer kullanılsaydı Osmanlı belki gelişmelere daha çabuk ayak uyduracaktı. Ben bunu tarihi bir kayıp olarak değerlendiriyorum" diyor. Prof. Akgündüz matbaanın gecikmesiyle, Osmanlı'nın parçalanmasının bir paralellik arzettiğini de söylüyor.

AraştırmacıYazar Dr. Orhan Koloğlu ise, Osmanlı'da ilk matbaanın İbrahim Müteferrika'ya ait olmadığını belirterek; "Osmanlı matbaayı İbrahim Müteferrika'nın matbaasından önce tanıdı. 16. yüzyılın ortalarında ve 17. yüzyılın başlarında Yahudiler Osmanlı topraklarında matbaayı kullanıyorlardı. Ancak Fransızca harflerle basım yapıyorlardı. Dolayısıyla İbrahim Müteferrika'dan önce Osmanlı matbaayı çok iyi tanıyordu ve biliyordu. İbrahim Müteferrika'nın matbaasında 30 senede 20 kitap ancak basılmıştır. Anlatıldığı kadar ahımşahım birşey değildi. Yine Osmanlı topraklarındaki Filistin'de Arap harfli (Osmanlıca) matbaalar Hıristiyan Araplar tarafından kullanılıyordu" şeklinde konuşuyor.

Dr. Koloğlu ise matbaanın gecikme sebebine de farklı bir yorum getiriyor: "Osmanlı'da matbaanın kullanımının gecikme sebebi söylenen şekli ile değildir. Osmanlı matbaa karşısında sanıldığı kadar yobaz değildi. Osmanlıda matbaa gerici ve çıkarcılar yüzünden değil, ekonomik bağımsızlık olmadığından ve ihtiyaç duyulmadığından kullanılmadı. Avrupa'da ise matbaa tüccarlar tarafından kullanılıyordu. Tüccarlar matbaalarda malların fiyatlarını, ülkelerin savaş durumunu, ürün taleplerini bastırıyorlardı. Dolayısıyla bir tüccar atılım yapmadan önce bu gazetelerdeki haberleri okumak zorundaydı. Para verip gazete alıyordu. Osmanlı'da ise böyle bir durum olmaması matbaanın geç kullanılmasına sebep olmuştur. Kitaplar, hattatların güzel yazılarıyla yazılıyordu. Matbaadan çıkan kitapların satılması için III. Murat bir irade bile yayınladı. Kur'anı Kerim basımları harfler yanlış olur gerekçesiyle istenmedi. Matbaanın Osmanlı'da ilk kullanım tarihi de 1726 değil, 1729'dur. Bu tarih bile kayıtlara doğru olarak geçmemiştir."

Neyimiz dogruki bunlar dogru olsun.

Dedeniz

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...