Jump to content

Çöl Çiçeği


Recommended Posts

 

 

Annemi seviyorum.

 

Ailemi seviyorum

ve Afrika’yı seviyorum.

 

Ailenin

300 yılı aşkın süredir

şuna inancı kesindir:

 

Sünnet olmamış kız temiz değildir

çünkü bacaklarımızın arasındaKİ temiz değildir;

o halde koparılıp atılarak

bekaretin ve erdemin ispatı olarak mühürlenmelidir.

 

Gerdek gecesi

damat

gelinine

erkeklik organıyla parçalaya parçalaya girmeden önce

jilet ya da bıçakla açar onu.

 

Sünnet olmamış kız evlenemez;

sonuçta atılır köyünden

ve orospu düzeyine indirilir.

 

Bu uygulama

Kuran’da yazmıyor

ama sürüyor

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ailem Somali çölünde çobanlık eden bir kabileydi. Çocuk olarak benim yaşadığım doğal görüntüler, sesler, kokular su katmadık neşeydi.  Güneşte kavrulan aslanları izlerdik.  Zürafalar, zebralar, tilkilerle koşardık. Kaya tavşanlarıyla kumda kovalamaca oynardık. O kadar mutluydum ki.   

 

Mutlu günler yavaş yavaş sona erdi. Yaşam zorlaştı.  Afrika'da kadın olmak nedir beşimde öğrendim;  edilgen, çaresiz, dayanılmaz acılar içinde.   

 

Kadınlar Afrika'nın omurgasıdır; işlerin çoğunu onlar yapar. Ama kadınlar karar verme imkanına sahip değildir. Söz hakkı yoktur onların, bazan, kimle evlenecekleri hakkında bile. 

 

13 yaşıma bastığımda artık yetti bu gelenekler demiştim. Küçük bir kız değildim,  hızlı koşuyordum ve "fit"tim.  Daha önce acıya tahammülden başka seçeneğim yoktu.  Ama bu kez kararlıydım; kaçacaktım.

 

 

 waris1[1].jpg

My family was a tribe of herdsmen in the Somalian desert. And as a child, the freedom I had to experience nature's sights, sounds and smells was pure joy. We watched lions baking in the sun. We ran with giraffes, zebras and foxes. We chased hyraxes -- rabbit-size animals -- through the sand. I was so happy.

Gradually, those happy times disappeared. Life became harder. By five I knew what it was to be an African woman, to live with terrible suffering in a passive, helpless manner.

Women are the backbone of Africa; they do most of the work. Yet women are powerless to make decisions. They have no say, sometimes not even in whom they will marry.

By the time I was around 13, I had had my fill of these traditions. A little girl no more, I was fast and incredibly fit. Before, I had no choice but to suffer. This time I determined that I would run away.

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Babam evliliğimi 13 yaşımda düzenlemişti; kâbus yolculuğum o zaman başladı.

 

Çabuk davranmak zorundaydım. Kaçmak istediğimi anneme söyledim. Başkent Mogadişu’da yaşayan bi teyzem vardı; önce onu bulacaktım. Ama Mogadişu’ya hiç gitmemiştim.   

 

Babam ve ailenin öteki fertleri uykudayken annem beni uyandırdı. "Şimdi git." Etrafa bakındım. Ama yanıma alabileceğim su, süt… hiçbişey yoktu.  Omuzumda bi şal, yalınayak çöl gecesinin karanlığına daldım.

 

2018 Apple iOS 12 Çöl Ağacı Gecesi, HD masaüstü duvar kağıdı

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mogadişu hangi yönde, bilmiyordum; yalnızca koştum. Önce yavaş. Çünkü önümü göremiyordum. Ama gökyüzü ağarınca bi ceylan gibi uçarcasına saatlerce koştum.

 

Gün ortasına kadar kızıl kumda yol aldım. Sonsuzluğa uzanan bir görüntü. Aç, susuz, yorgundum artık; yavaşladım.

 

Bir sonraki hareketimin ne olacağını düşünürken bi ses işittim. "Waris… Waris…" Babamın sesi bütün çevremde yankılanıyordu. Korkuya kapıldım. Bildiğim: yakalarsa beni evlendirecekti.

 

Yola babamdan önce çıkmıştım ama kumdaki ayak izlerimden bulmuştu beni. Nefesi ensemdeydi.

 

Hızlandım. Dönüp baktım; bi tepeyi aşarak gelişini gördüm. Dehşet içinde daha hızıla atıldım. Sanki kum sörfü yapıyorduk; bir kum tepesini ben inerken o çıkıyordu. Saatlerce koştuk böyle. Sonra göremedim. Artık adımı da ünlemiyordu.

 

Günbatımına kadar koştum. Gece o kadar karanlıktı ki hiç bişey görünmüyordu. Ve ölesiye acıkmıştım; ayaklarım kanıyordu. Soluklanmak için durdum. Bir ağacın altında uyuya kaldım.

 

Sabahları kavurucu güneşe açıyordum gözlerimi. Ayağa kalkıp yürümeyi sürdürüyordum. Böyle günlerce yol aldım – aç, susuz, korku, acı içinde. Ortalık kararıp çevrem temelli görünmez olunca duruyordum. Yalnız öğleyin bir ağacın altına oturup kestiriyordum.

 

Sonunda böyle kestirirken hafif bi ses uyandırdı beni. Gözlerimi açtım. Bir aslanın gözlerinin içine bakar buldum kendimi. Ayağa kalkmaya çalıştım.  Ama günlerdir mideme hiç bişey girmemişti; yorgun bacaklarım sarsılıp altıma bükülüverdi. Afrika’nın acımasız güneşine karşı sırtım ağacın gövdesine dayalı… Uzun çöl yolculuğum bitmişti. Korkmuyordum; ölmeye hazırdım.

 

 Dramatic reenactment.

 

"Gel, al beni!" dedim aslana. "Ben hazırım. "

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...