Jump to content

Yrd. Doç. Dr. C. Yavuz Örnek (Kalbimiz nükleer enerji ile çalışıyor)


Recommended Posts

 

Alıntı
Kalbimiz Nükleer Enerji ile Çalışıyor

Kalbimiz nükleer enerji ile çalışıyor. Bu esnada vücudumuz çok az bir miktarda gama radyasyonu yayıyor.

Vücudumuzda teorik olarak tek atomun patlamasından oluşan atom patlamaları (atom bombası) mümkündür.

Tek hücreli canlıların sıfıra yakın radyasyonlu ortamda biyolojik aktiviteleri düşüyor. Büyük yapılı canlılarda da bu mümkün olabilir.

Vücudumuzun az bir miktar radyasyona ihtiyacı olması mümkündür.

Belki vücudumuzun ihtiyacı olan radyasyonu yine vücudumuzda oluşan radyoaktif bozunmadan yani nükleer enerjiden sağlıyoruz.

KALP-300x200.jpg

Kalbimizin nükleer enerji ile çalıştığı tabiki bilim dünyasında uzun zamandan beri bilinmektedir. Burada vurgulamak istediğim konu bu nükleer enerjinin mahiyetini okuyucularımla paylaşmak. Vücudumuzdaki muhteşem fiziksel, biyolojik ve kimyasal olayların arkasındaki sebepleri araştırmacılar çözmeye çalışmaktadırlar. Tabi çözüme ulaşıldıkça hastalıklara da çareler bulunmaktadır.

Kalbi çalıştıran nükleer enerji elbette atom bombasının patlaması veya nükleer reaktörlerin çalışması gibi değildir. Atom bombasından farkı şudur ki atom bombasında kararsız çekirdekler yani atomlar nötronlarla parçalanmakta ve başka atomlara dönüşmektedir. Gama ile birlikte nötronlar da yayılmaktadır. En önemlisi bu parçalanmadan büyük bir enerji açığa çıkmaktadır.

Nükleer reaktörlerde de nötronlar kullanılır. Parçalanan atomlardan yüksek miktarlarda ısı açığa çıkar. Bu ısı elektriğe dönüştürülür. Nükleer reaktörler milyarlarca dolara kurulur ve yıllar sonra yaklaşık aynı miktar paraya sökülür.

Kalbimizin çalışmasına sebep olan nükleer sistemde atom bombasında ve reaktörlerde olduğu gibi nötronlara ihtiyaç yoktur. Yani parçalanma kabiliyeti olan çekirdekleri nötronlarla bombardımana ihtiyaç yoktur. Hatta potasyum-40 izotopu (K-40) hariç hiç bir şeye ihtiyaç yoktur. Potasyum-40 izotopunun yavaşça bozunmasından oluşan elektronlarla kalbimiz çalışmaktadır. Yani mevcut bir elektrik motoruna elektrik vererek çalıştırmaya benzer. Açığa çıkan ısıdan değil. Kalbimizi çalıştırmak için bir kaç mg K-40 yeterli olmaktadır.

Burada hemen şunu ifade edeyim ki her ne kadar kalbimizi çalıştıran sistem atom bombasından farklı olsa da vücudumuzda atom bombası benzeri patlamaların olması teorik olarak mümkündür. Ama vücutta aynı anda patlayan atom sayısı biri geçmez ve bu insanda nadir olarak gözlenebilir. İstatistik hesaplarla bir insan vücudunda ne kadar bir zamanda böyle bir olayın olabileceğini hesaplamak mümkündür. Tabi ki yaşadığımız, çalıştığımız mekan, kullandığımız el aletleri, yediklerimiz, içtiklerimiz ilaçlarımız pek çok şey bu istatistiğe etki eder.

Vücudumuzda tabiatta bulunan bütün atomlar bulunabilir. Bunların bir kısmı radyoaktiftir. En az zararlısı teknesyum-99 dur. Yarılanma ömrü de vücuttan atılaması da kısa sürede gerçekleşir. Bir günde atılır. En fazla zararlısı stronsiyum-90 dır. Hem yarılanma ömrü uzun hem de vücuttan atılması yıllar almaktadır. Kemiklerde kalsiyumun yerine geçerek zarar vermektedir.

Uranyum-235 izotopu atom bombası yapımında en çok kullanılandır. Vücudumuzda bu izotop da bulunabilmektedir. Bünyemize hem dışarıdan nötron gelmekte hem de yine bedenimizde bulunan radyoaktif maddeler nötron neşretmektedirler. İşte bu nötronlardan biri hızı yeterli ise ve bu vücudumuzda bulunan uranyum-235 atomuna çarparsa uranyum derhal nükleer parçalanmaya uğrar yani tek atomluk bir atom bombası patlar. Yani vücudumuda tek atomluk atom bombalarının patlaması ihtimal dahilindedir. Aynı şekilde vücudumuzda bulunan radyoaktif toryum uranyum-233 e dönüşebilir. Bu da nötronla parçalanır yani tek atomdan oluşan bir atom bombası patlaması olur.

K-40 tabiattaki potasyumun yüzde 0.012 (120 ppm) kadarını oluşturmaktadır. Vücudumuzda yaklaşık (70 kg için) 140 gram kadar potasyum bulunmaktadır. Bu miktar kadınlarda daha azdır. Ayrıca beslenmeye, yaşa, boy ve kiloya göre de değişmektedir. Bu 140 gram potasyumun sadece 16.38 miligramı K-40 dır, yani vücudumuzdaki miktarıdır. İnsan hayatta kaldığı sürece yaklaşık bu kadar miktar potasyum izotopuna ihtiyacı vardır. Çünkü kalp bununla çalışır. Kalbi olan bütün canlı varlıkların da bu izotopa ihtiyacı vardır.

K-40 radyoaktif olduğundan yüzde 89.28 lik bir kısmı bir elektron vererek kalsiyum atomuna dönüşür. Yani vücudumuzda saniyede 4400 potasyum atomu kalsiyum atomuna dönüşür ve bu esnada 4400 elektron açığa çıkar.

Günde ise 380 milyon potasyum atomu kalsiyuma dönünüşürken yine 380 milyon elektron meydana gelir. Bu elektronların küçük bir kısmı kalp içinde oluşur ve kalbi çalıştırır. Kalbin giriş kısmında bir sinir bölümü vardır. Potasyumun attığı elektronlarla bu kısım kalbi motor gibi çalıştırmaktadır. Yani kalp bir elektrik motoru gibi çalışmaktadır. Pervanenin attığımız taşlarla dönmesine benzemektedir. Elektronların kalbin giriş kısmındaki sinire isabet etmesi ile kalp çalışmaktadır.

Vücudumuzda bulunan K-40 ın yüzde 10.42 lik kısmı da elektron yakalayarak argona dönüşür. Bu esnada gama ışını yayınlar. Yani vücudumuz radyoaktif yolla hem kalsiyum oluşturur hem de argon gazı oluşturur. Ancak bunların gram bazında miktarları çok çok küçüktür.

Bununla birlikte 70 kg agırlığındaki bir erkeğin vücudunda K-40 ın parçalanmasından dakikada 30.000 gama ışını yayınlanır. Bu miktar kadınlarda 20.000 kadardır. Erkeklerin vücudu kadınların vücudundan daha radyoktiftir. Erkeklerin daha kadınlara göre daha kısa ömürlü olmasının sebebi midir. Fakat bu miktar gama ışını, zarar verecek seviyede değildir.  Çok düşüktür. Gama ışınları kimyasal olaylara sebep olurlar. Vücutta istenmeyen reaksiyonlar vukubulur. Bu reaksiyonların çok küçük bir kısmı kansere ve diğer hastalıklara sebep olabilir. Demek ki biz ne kadar organik yesek de başka hiç bir sebep olmasa da vücudumuzun yaydığı bu gama ışınlarından dolayı yine her an herhangi bir hastalığa yakalanma ihtimalimiz mümkündür.

Peki vücudumuzu bu radyasyondan koruyan nedir. Savunma sistemidir.

Kalbimizi çalıştıran bu radyoaktivitenin yayınladığı gama ışınlarına vücudumuzun ihtiyacı var mıdır. Olabilir. Bu konuda yapılmış bir çalışmaya bakalım.

Geniş miktarda yapılmış bilimsel araştırma ve deneyler radyasyonun çok düşük olduğu ortamlarda hayvanlarda gelişme, büyüme, yumurta verimi, daha yüksek doğurganlık, sağlıklı ve uzun ömürlü olmaya ENGEL olduğu tesbit edilmiştir. Bunun yanında radyasyonun beyin fonksiyonlarının gelişmesine, büyüme hızına, genç kalmaya, yaraların iyileşmesine, savunma sisteminin güçlenmesine, enfeksiyon kapmaya karşı direnç göstermesine, radyasyona karşı savunmaya, tümör oluşumu ve gelişmesine önlemeye yönelik POZİTİF etkileri de gözlenmiştir. Kısaca bu çalışma çok az bir miktar radyasyonun hayvanlarda daha uzun ve sağlıklı ömre sebep olduğunu göstermiştir. Az bir miktar radyasyonun sağlık için vazgeçilmez olabileceği vurgulanmıştır.

Tek hücreli canlılardan olan protozoalar düşük radyasyon ortamda muhafaza edildiğinde üreme oranlarında azalma olduğunu gözlenmiştir. Bu yeterli derecede radyasyonun alınmaması demektir. Protozoalar tek hücreli olmalarına rağmen çok hücrelilerde görülen biyolojik aktivitelerin bir çoğumu yapabilmektedirler. Yüksek yapılı hayvan ve insanlarda da bir miktar radyasyonun üreme, büyüme, gelişme, sağlık ve uzun ömür için gerekli olup olmadığını belirlemek için pek çok bilimsel çalışmalara ihtiyaç vardır.

Belki de vücudumuzda yukarıda bahsedilen biyolojik fonksiyonları potasyum-40 izotopunun yaydığı radyasyon sağlıyor. Muhtemel ki bütün canlıların hayatlarını idame etmeleri için çok az bir miktar radyasyona ihtiyaçlarının olabileceği yukarıdaki araştırmadan anlaşılıyor. Çoğu ne kadar çok tehlikeli ise olmayışı da veya eksikliği de bünyelere zarar verebilmektedir.

Gerek vücudumuzda oluşan gerekse dışarıdan gelen radyoaktivitenin zararından korunmak için bağışıklık sistemimizin kuvvetli olması gerekmektedir. Bir rahatsızlıktan dolayı doktor tavsiyesi hariç, sabah aç karnına su içmek bedenin savunmasını azaltır. Zararı yok ise az da olsa bal ile karıştırıp içmek de fayda vardır.

http://www.yavuzornek.com/gizemli-gercekler/kalbimiz-nukleer-enerji-ile-calisiyor/

@Türk Ateist    sayesinde akıl hastası bilim adamlarımızdan birini daha öğrenmiş oldum. :)

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Smile Buddha yazdı:

 

@Türk Ateist    sayesinde akıl hastası bilim adamlarımızdan birini daha öğrenmiş oldum. :)

 

 

 

İlk bir kaç cümleden sonra okuyamadım.

Tam bir zırdeli.

... mi acaba?

Kan kokusu almış köpekbalığı misali... Bu da para kokusu aldığı için mi bütün bu yalanları söylemek ihtiyacı hissediyor?

 

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu tip bilim(!) adamları, isimlerinin önlerine ekledikleri unvanları tomboladan falan mı kazanıyorlar?

İnanılır gibi değil.

Bunlar doktora tezlerini nasıl yazmışlar, kimler tarafından onaylanmış? Harbiden bilmek isterim.

Adım gibi eminim, bunların intihal yapmadan, uluslararası camiada kabul gören iki satır bilimsel çalışmalar yapacak kapasiteleri yoktur.

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
13 dakika önce, kavak yazdı:

Bu tip bilim(!) adamları, isimlerinin önlerine ekledikleri unvanları tomboladan falan mı kazanıyorlar?

İnanılır gibi değil.

Bunlar doktora tezlerini nasıl yazmışlar, kimler tarafından onaylanmış? Harbiden bilmek isterim.

Adım gibi eminim, bunların intihal yapmadan, uluslararası camiada kabul gören iki satır bilimsel çalışmalar yapacak kapasiteleri yoktur.

 

"Yazmışlar" kelimesi hatalı olmuş cümlende. Doğrusu "yazdırmışlar" olmalıydı. Doktora tezleri de dahil kırtasiyecilere tez siparişi veriyorlar ve tez yazdırıyırlar.

Link

Link

Link

Maalesef durum bu!

...

Yeğenimin bitirme tezine yardımcı olmuştum: Fizik, hızlandırıcılar üzerine.

İnternette bulduğum, konuyla alakalı bir kaç pdf dosyasını gönderdim. Süre içinde ve uzaktan bağllantı ile dosya hazırlama, resim ekleme vb. tekniş işlerine yardım ettim. Tezi yazımını bitirdiğinde kontrol etmem için bana göndermişti. Düzeltmelerini vs. yaptım. Anlaşılmaz bir kaç parağrafı anlaşılır şekilde formüle etmesini istedim. Gelen cevap:
- Bilmiyorumki, düzelteyim, oldu!

- Kızım nasıl bilmezsin?

...

Meğer; yeğenimin yaptığı tek şey, benim göndermiş olduğum pdf dosyalarını word'e geçmek olmuş. Kafasına göre pdf dosyalarındaki yazıların yerlerini biraz değişik sıralamış.

Epey hayal kırıklığına uğramıştım... Kızdım da... Uzun süre benden kaçtı.

İyi de bir not almış, söylediğine göre tezinin kopya olduğunu hocası da biliyormuş...

Tezinin önsözünde, teşekkür amacıyla da olsa benim ismimin de geçiyor olmasından hala utanıyorum.

 

Sevgiler

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
23 dakika önce, DreiMalAli yazdı:

"Yazmışlar" kelimesi hatalı olmuş cümlende. Doğrusu "yazdırmışlar" olmalıydı. Doktora tezleri de dahil kırtasiyecilere tez siparişi veriyorlar ve tez yazdırıyırlar.

Link

Link

Link

Maalesef durum bu!

...

Yeğenimin bitirme tezine yardımcı olmuştum: Fizik, hızlandırıcılar üzerine.

İnternette bulduğum, konuyla alakalı bir kaç pdf dosyasını gönderdim. Süre içinde ve uzaktan bağllantı ile dosya hazırlama, resim ekleme vb. tekniş işlerine yardım ettim. Tezi yazımını bitirdiğinde kontrol etmem için bana göndermişti. Düzeltmelerini vs. yaptım. Anlaşılmaz bir kaç parağrafı anlaşılır şekilde formüle etmesini istedim. Gelen cevap:
- Bilmiyorumki, düzelteyim, oldu!

- Kızım nasıl bilmezsin?

...

Meğer; yeğenimin yaptığı tek şey, benim göndermiş olduğum pdf dosyalarını word'e geçmek olmuş. Kafasına göre pdf dosyalarındaki yazıların yerlerini biraz değişik sıralamış.

Epey hayal kırıklığına uğramıştım... Kızdım da... Uzun süre benden kaçtı.

İyi de bir not almış, söylediğine göre tezinin kopya olduğunu hocası da biliyormuş...

Tezinin önsözünde, teşekkür amacıyla da olsa benim ismimin de geçiyor olmasından hala utanıyorum.

Sevgiler

 

 

Bir şeylerden şüpheleniyordum ancak bu kadarı da beklemiyordum doğrusu.

Ne diyeceğimi bilmiyorum...

Vermiş olduğun 3. bağlantıdaki fiyat listesinde şu da yazıyor:

İntihal Raporu : ücretsiz!:D

 

Okudukça gözlerim fal taşı gibi açıldı, çünkü başlı başına büyük paralar dönen ekonomik bir sektör haline gelmiş, iyi mi?

 

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilimsel araştırmalar bazen inanılması güç bulgular ortaya çıkarabilir. Bu nadiren de olsa oluyor ve normal insanların ilk tepkisi "hayır, olamaz, bu adam kafayı yemiş!" oluyor. Bu bilimsel bakış açısıyla düşünüldüğünde çok yanlış bir değerlendirmedir. Adam size füzyon tepkimesi oluşuyor demiyor. Gamma ışınları seviyesinde düşük ışımalardan bahsediyor. Bunun hücrenin içerisinde olduğunu düşünürseniz yalnızca bir kaç atomun bozunmasını kapsıyor. İşte böyle bilgileri aklı evvel kişiler okuyunca yazarına linç girişiminde bulunuyorlar. Çok terbiyesiz ve yeni fikirlere kapalı insanlarsınız.

 

https://web.itu.edu.tr/~mercimek/index_dosyalar/Page331.htm

 

https://www.taek.gov.tr/tr/2016-06-09-00-43-46/1087-dogal-radyasyon-kaynaklari.html

 

https://www.fmo.org.tr/wp-content/uploads/2018/07/DOGAL-RADYOAKTIVITE-ata-tibbi_jeoloji_dosya99.pdf

tarihinde John_Ahmet tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, John_Ahmet yazdı:

Bilimsel araştırmalar bazen inanılması güç bulgular ortaya çıkarabilir. Bu nadiren de olsa oluyor ve normal insanların ilk tepkisi "hayır, olamaz, bu adam kafayı yemiş!" oluyor. Bu bilimsel bakış açısıyla düşünüldüğünde çok yanlış bir değerlendirmedir. Adam size füzyon tepkimesi oluşuyor demiyor. Gamma ışınları seviyesinde düşük ışımalardan bahsediyor. Bunun hücrenin içerisinde olduğunu düşünürseniz yalnızca bir kaç atomun bozunmasını kapsıyor. İşte böyle bilgileri aklı evvel kişiler okuyunca yazarına linç girişiminde bulunuyorlar. Çok terbiyesiz ve yeni fikirlere kapalı insanlarsınız.

 

https://web.itu.edu.tr/~mercimek/index_dosyalar/Page331.htm

 

https://www.taek.gov.tr/tr/2016-06-09-00-43-46/1087-dogal-radyasyon-kaynaklari.html

 

https://www.fmo.org.tr/wp-content/uploads/2018/07/DOGAL-RADYOAKTIVITE-ata-tibbi_jeoloji_dosya99.pdf

itiraz ettiğim şey bedenimizde radyoaktif izotoplarını bulunması değilki.

Onlardan kurtuluş yok.Olmasa daha iyi olurdu.

Adam öyle yazmışki bu radyoaktif izotoplar olmazsa kalp çalışmaz. :)


 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
14 hours ago, John_Ahmet said:

Bilimsel araştırmalar bazen inanılması güç bulgular ortaya çıkarabilir. Bu nadiren de olsa oluyor ve normal insanların ilk tepkisi "hayır, olamaz, bu adam kafayı yemiş!" oluyor. Bu bilimsel bakış açısıyla düşünüldüğünde çok yanlış bir değerlendirmedir. Adam size füzyon tepkimesi oluşuyor demiyor. Gamma ışınları seviyesinde düşük ışımalardan bahsediyor. Bunun hücrenin içerisinde olduğunu düşünürseniz yalnızca bir kaç atomun bozunmasını kapsıyor. İşte böyle bilgileri aklı evvel kişiler okuyunca yazarına linç girişiminde bulunuyorlar. Çok terbiyesiz ve yeni fikirlere kapalı insanlarsınız.

 

https://web.itu.edu.tr/~mercimek/index_dosyalar/Page331.htm

 

https://www.taek.gov.tr/tr/2016-06-09-00-43-46/1087-dogal-radyasyon-kaynaklari.html

 

https://www.fmo.org.tr/wp-content/uploads/2018/07/DOGAL-RADYOAKTIVITE-ata-tibbi_jeoloji_dosya99.pdf

 

Haklısın valla, ne diyeyim. Aslında, bu şahsın, "Kalp, antimadde enerjisi ile çalışır" demesi lazımdı, ama korkmuş herhalde. Zira, potasyum bozunurken, antimadde'de üretir malum. Ve o gama ışınları da antimaddenin bozunması sonucu ortaya çıkarlar aslında. 

 

Ama sorun şu, kalp vea başka organlarda, ne o nükleer bozunuma, ne de bu antimadde olayına dair, ortaya çıkan enerjiyi kullanabilecek hiç bir yapı yok. O enerjiyi kullanacak bir şey olsaydı, dükkan senindi yani.

 

Yani anlayacağın, gene salak salak ve saçma salak sayıklıyorsun, her zamanki gibi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 saat önce, Smile Buddha yazdı:

itiraz ettiğim şey bedenimizde radyoaktif izotoplarını bulunması değilki.

Onlardan kurtuluş yok.Olmasa daha iyi olurdu.

Adam öyle yazmışki bu radyoaktif izotoplar olmazsa kalp çalışmaz. :)

 

 

5 saat önce, anibal yazdı:

Haklısın valla, ne diyeyim. Aslında, bu şahsın, "Kalp, antimadde enerjisi ile çalışır" demesi lazımdı, ama korkmuş herhalde. Zira, potasyum bozunurken, antimadde'de üretir malum. Ve o gama ışınları da antimaddenin bozunması sonucu ortaya çıkarlar aslında. 

 

Ama sorun şu, kalp vea başka organlarda, ne o nükleer bozunuma, ne de bu antimadde olayına dair, ortaya çıkan enerjiyi kullanabilecek hiç bir yapı yok. O enerjiyi kullanacak bir şey olsaydı, dükkan senindi yani.

 

Yani anlayacağın, gene salak salak ve saçma salak sayıklıyorsun, her zamanki gibi.

 

Vücudumuz sıcaklığını belirli bir seviyede tutmak için enerji harcar ve bu ışınım sıcaklığı belirli bir seviyeye yükselttiği için ısı denge sistemimiz vücudu daha fazla ısıtmak için enerji harcamaz ve belirli bir seviyede tasarruf yapmış olur. Bunun gibi pek çok sistem bundan etkilenir ve toplamda enerji fazlası oluşur. Vücudun daha az enerji harcamasına sebep olup tasarruf yapmasını sağlar. Bunu anlamak çok mu zor?

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, John_Ahmet yazdı:

 

 

Vücudumuz sıcaklığını belirli bir seviyede tutmak için enerji harcar ve bu ışınım sıcaklığı belirli bir seviyeye yükselttiği için ısı denge sistemimiz vücudu daha fazla ısıtmak için enerji harcamaz ve belirli bir seviyede tasarruf yapmış olur. Bunun gibi pek çok sistem bundan etkilenir ve toplamda enerji fazlası oluşur. Vücudun daha az enerji harcamasına sebep olup tasarruf yapmasını sağlar. Bunu anlamak çok mu zor?

 

Dedik ya, saçma salak sayıklıyorsun. Eğer vücuda zerre fayda edecek ısı üretiliyor olsaydı, muzların kendi kendine yanması lazımdı. Nedenmiş, buyur kedin öğren, araştır, bul.  ***

 

Ha, insanın derdi, ısı üretmek değildir. İnsanın derdi, ısıyı atıp soğuyabilmektir. O yüzden kılların, kürkün falan yok, cascavlak geziyorsun. Çık bakalım sokağa, ısıya mı, soğuğa mı ihtiyacın var? 

 

Salak.... O antimadde, bozunma falan vs. den elde edeceğin enerjiyi, -ki zaten edemezsin, o da başka mesele- bir saniye hareketsiz durmakla bin kere tasarruf edebilirsin. Neyin beyinsizliği diyecem de, biliyoruz zaten, devridaim şapşalı con amet di misin sen?

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 06.07.2020 at 19:51, deadanddark yazdı:

Kalbi  nükleer enerji ile calisan Bruce Banner (hulk) ya da Dr. Manhattan olabilir mi?

:D

Bence İron Man, çünkü tam da göğsünün ortasına yerleştirilen Arc Reaktor sayesinde, dünyadaki tüm kötülerin anasını ağlatıyor.

Yoksa bu çok bilmiş Doç. Dr. Dr. Dr. Dr. Yavuz Örnek, Marvel´den esinlenmiş olmasın.:0_80cbc_37a71a73_L:

Valla bunlardan her şey beklenir bence.

 

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
46 dakika önce, kavak yazdı:

:D

Bence İron Man, çünkü tam da göğsünün ortasına yerleştirilen Arc Reaktor sayesinde, dünyadaki tüm kötülerin anasını ağlatıyor.

Yoksa bu çok bilmiş Doç. Dr. Dr. Dr. Dr. Yavuz Örnek, Marvel´den esinlenmiş olmasın.:0_80cbc_37a71a73_L:

Valla bunlardan her şey beklenir bence.

 

 

 
Alıntı

 

ordinaryüs
isim, eskimiş, (ordina'ryüs), Almanca Ordinarius

Türk üniversitelerinde 1960 öncesinde, en az beş yıl profesörlük yapmış, bilimsel çalışmalarıyla kendini tanıtmış öğretim üyeleri arasından seçilerek bir kürsünün yönetimiyle görevlendirilen kimselere verilen unvan.

https://sozluk.gov.tr

 

 

Bu adama ordinaryus  unvanı  vermek lazım. :)

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...