Jump to content

Celal Şengör'ün Nazım Hikmet yorumu


Recommended Posts

İnternette Celal Hoca'nın Nazım Hikmet ile ilgili hiçbir konuşmasını bulamadığım için kendisine bir mail yazarak şansımı denemek istedim. Sağolsun kısa da olsa bir cevap yazdı. Celal Hoca'nın son derece dürüst, kimseden bir çekincesi olmadan doğru bildiklerini pat pat söylemekten hiç kaçınmayacak karakterde bir insan olduğunu bildiğimden verdiği cevabı paylaşmakta bir sakınca görmedim. 

S3tBjn.jpg

 

Celal Hoca'ya göre Nazım vatansever ama akılsız bir vatansever imiş. 

Şahsen akılsız olduğuna katılıyorum ama vatansever olduğuna katılmıyorum. 

tarihinde RadikalKemalist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

                      Nazım Hikmetin siyası düşüncesı şuydu,GARIDAAN  başka herşeyde herkesle ortak olmak.Yaniiii LENİNDEN daha çok komunistti.Bu adam Türkiyede bu düşüncesinden dolayı hapse TIKILIR.Uzun yillar hapislerde yatar.

                       Anası dayanamaz,hasta yatağında ATATÜRKE gider, ondan şöyle diyerek yardım ister.Paşam,BOKUNU  YİYİM, ne olur ismet paşaya söylede oğlumu serbest bıraksın.

ATATÜRKTE NAZIMIN anasına şöyle der.Ana ben ölüm döşegimdeyim.O benim sağlığımda benden korktuğu için benim dedigimi yapardı şimdiyse yataktan kalkacak halim yok.O benim sözümü artık tutmaz.Söyleyipde sözümü yere düşürmeyeyim  deyince,NAZIMIN anası ağlıyarak odayı terk eder.

                       Nazım Rusyaya kaçtığında RUS yöneticileri NAZIMIN RUSYADAKİ basında yayınlanan fikirlerini pek beyenmediler.Bu yüzden ona doğru dürüst bir belgede vermediler RUSYADA kalmak için.Ereti olarak istedigi kadar kalabilsin deye bir kagıt verdiler.Yani RUSYA NAZIMIN kömünistligini beyenmedi.Ama bizim komunistler NAZIMA bayılmışlardı.

                      Komunizmi bir UKRAYNALI alman bakın nasıl anlatmıştı.Rejim geldiginde köyde açılan AŞEVİNDE her öyün gidip karnımızı doyuruyorduk.9 ay bu şekilde yaşadık ama çok çok sıkıntılar çektık..9 ay sonra devlet baktı bu böyle yürümeyecek tekrar herkesin evinde yeyip içmesi için gereken yapıldı,

                      Romanyada misafir olduğumun alman kadın bize kahve yaptı,kahvelerimiz geldi ama kahve taslarımızın sapları kırılmış yoktu.Kadın özür diledi.Kusura bakmayın,kahve taslarını yenileyecek paramız bile yoktur.Üstbaşlarıda perişandı.

                      Ama DİKTATOR Çavuşeskonun 1100 odalı SARAYI vardı.Herhanki bir HALK ayaklanmasında kendini savunabılsın deye BODRUMLAR özel olarak yapılmıştı.

                      Birgün Çavuşesko halka bir konuşma yaparkan yaslı kadının biri şöyle bağırır.Eyyyyy Romanyalılar bu sahtakara dahamı ınanacaz YÜRÜYÜN deyince halk Çavuşeskonun üzerine yürür ve Çavuşerko kaçıp SARAYINA sığınır.Halk sarayı sarar.Derken orduda halktan yana geçince mahzenlerde iki hafta çatışma sonunda Çavuşesko halkın eline düşer,defteri dürülür..

                        Komunist doğu almanyaya  kısa bir zaman için gittik.Batılı almanların denizi pırıl pırıldı.Komunist almanların denizi belediye çöplügü gibindi.Araba lastikleri,tenekeler.naylonlar,pilastıklar,eski ayakkablar yani doğu almanya denizi tam bir çöplüktü.

                        NAZIM HİKMET TÜRK halkının yoksulluğunu KOMUNİZMİN giderecegini sandı ama kendine bile pek yararı olmadı deyebiliriz.

                        Komunizim zamanında Macaristana gittik.Gümrükte işlem için bekliyoruz masada bizimle oturan bir Alman sigarasını unutup gitti.Devamlı bizi göz altında tutan gümrük polisının gözü sıgaraya takıldı.İlk önce almaya cesaret edemedi.Sonradan gelip masadan sigara paketini alıp kaybolduydu.

                        Komunizim 70 yılda yıkılıp gitti.Buna rağmen TÜRKİYEDEKİ solcular komunizim yaygarasından vaz geçmediler.Bunun üzerine TÜRKİYEDEKİ  sağcılar,bakın dünyada komunizim ancak 70 yıl yasayabildi.Gelin bu sevdadan vaz geçin deyince.TÜRK solcular vaz geçmeyiz,bizde 70 yıl komunizmi yaşayalım o yeter bize.

                      Bir solcu İtalyan belediye baskanıyla bir papaz birlikte Moskovaya giderler.Başkan hastalanır hastaneye kaldırılır ama tedavileri hiç begenmez.Papaza derki ne olur beni bir yolunu bulda al götür italyaya,burda ölmek istemiyorum.Papazda derki hani sen komunizmi övüp duruyordun bana.Seni DİO(ALLAH) ekistra hasta yaptıki,komunizmin ne olduğunu ögrenesin deye ve papaz güler :-))).

                    Papaz tamam der,iki gün içinde gerekeni yapar biletleri alır ROMAYA uçarız deyince.Başkan ver elini öpiyim der.Papazda elimi öpmen birşey deyiştirmez,KAFANI ,siyasi görüşünü degiştir.

NAZIMDA halkın yoksulluğundan komunizmi seçti ama onun istedigi gibi bir sistem daha uygulanabilmiş degil.

GARIDAN gayrı herşeyde ortak olmak.Nazım Hikmet

Dedeniz

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

                    Ünlü şairimizin kısaca yaşamından bir yazıyı asıyımki buraya,şairimizi biraz tanımış ollalım.

Evvettttt:

nazim-9_512.jpg

Nâzım Hikmet 20 Kasım 1901'de Selanik'te doğdu (aile çevresinde 40 gün için bir yaş büyük görünmesin diye bu tarih 15 Ocak 1902 olarak anılmış, kendisi de bunu benimsemiştir), 3 Haziran 1963'te Moskova'da öldü.

Baba tarafından dedesi Nâzım Paşa valiliklerde bulunmuş, özgürlükçü, şairliğe yatkın bir kişiydi. Mevlevi tarikatındandı. Anayasacı Mithat Paşanın yakın arkadaşıydı.

-

Babası Hikmet Bey ise Mekteb-i Sultani (sonradan Galatasaray Lisesi) mezunu, önce ticaret yaşamını denemiş, başaramayınca Kalem-i Ecnebiye'ye (dışişleri) bağlanmış bir memurdu.

Nâzım Hikmet 1917'de girdiği Heybeliada Bahriye Mektebi'ni 1919'da bitirip Hamidiye kruvazörüne stajyer güverte subayı olarak atandı. O yılın kışında son sınıftayken geçirdiği zatülcenp hastalığı tekrarladı.

 

Aile dostu olan Deniz Hastanesi Başhekimi Hakkı Şinasi Paşa'nın gözetiminde iki ay süren bir tedavi döneminden sonra, kendisine iki ay da evde dinlenme izni verildi.

Bu süre sonunda da toparlanamadığı, deniz subayı olarak görev yapabilecek sağlığa kavuşamadığı görülünce, 17 Mayıs 1920'de, Sağlık Kurulu raporuyla, askerlikten çürüğe çıkarıldı.

Kurtuluş Savaşında

1 Ocak 1921'de Mustafa Kemal'e silah ve cephane kaçıran gizli bir örgütün yardımıyla dört şair, Faruk Nafiz, Yusuf Ziya, Nâzım Hikmet, Vâlâ Nureddin, Sirkeci'den kalkan Yeni Dünya vapuruna gizlice bindiler. İnebolu'ya varınca, Ankara'ya geçebilmek için beş altı gün, izin ve yol parası beklemeleri gerekti. Ama Ankara'dan yalnız Nâzım Hikmet ile Vâlâ Nureddin'e izin çıktı.

En büyük aşkı Piraye

Nazım, 1930'da tanışıp 1931'de evlenmeye karar verdiği halde kovuşturmalar, tutuklamalar yüzünden buna olanak bulamadığı Piraye Altınoğlu ile 31 Ocak 1935'te evlendi.

Nâzım daha önce de Sovyetler Birliği'nde iki kez evlenmişti : Birincisi orada görevli bir Türk ailesinin kızı olan Nüzhet Hanım ile kısa bir evlilikti, ikincisi ise bir Rus kızı olan Dr. Lena ile memleket hasreti yüzünden sona eren bir evlilik...

Piraye Altınoğlu'nun ise ilk kocasından iki çocuğu vardı. Bu evlilikle Nâzım Hikmet dört kişilik bir ailenin sorumluluğunu yüklenmiş oluyordu.

Harp Okulu Olayı

17 Ocak 1938 gecesi akrabası olan Celâleddin Ezine'nin evinde otururlarken gelen polislerce tutuklanıp kısa bir süre İstanbul Tevkifhanesi'nde bekletildikten sonra, Nâzım Hikmet Ankara'ya Harp Okulu Komutanlığı Askeri Mahkemesi'ne gönderildi. Kesinlikle beraat edeceğini umduğu bu dava, 29 Mart 1938'de "askeri kişileri üstlerine karşı isyana teşvik" suçuyla 15 yıl ağır hapse mahkûm edilmesiyle sonuçlandı.

 

28 Mayıs 1938'de temyiz bu cezayı onayladıktan sonra, Ankara Cezaevi'nden alınarak İstanbul'da Sultanahmet Cezaevi'ne getirildi, bir ay geçmeden, haziran sonlarına doğru, Donanma Komutanlığı'ndan gelen görevliler onu alıp kelepçeli olarak Köprü Kadıköy iskelesinden bir motorla Adalar açığında bekleyen Erkin gemisine götürdüler. Önce bir ayakyoluna, sonra sintine ambarına kapatıldı.

Bu kez de Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde yargılanacaktı. 10 Ağustos 1938 günü başlayan davada, on dokuz gün sonra, 29 Ağustos 1938'de, "askeri isyana teşvik"ten, 20 yıl ağır hapse mahkûm oldu. İki cezası birleştirilince 35 yıl tutuyordu. Mahkeme bunu çeşitli gerekçelerle 28 yıl 4 aya indirerek karara bağladı.

29 Aralık 1938'de, Askeri Yargıtay'dan gelen onay, son umutları da boşa çıkardı. 1 Eylül 1938'de İstanbul Tevkifhanesi'ne, şubat 1940'ta Çankırı Cezaevi'ne, aynı yıl aralık ayında da Bursa Cezaevi'ne gönderildi.

Nazım'a Özgürlük

1949 ortalarına doğru Ahmet Emin Yalman'ın "Vatan" gazetesinde yazdığı bir dizi yazı ve gazetenin, avukatı Mehmet Ali Sebük'e yaptırdığı on yazıdan oluşan bir inceleme sonucunda, kamuoyunda Nâzım Hikmet'in bir "adli hata" yüzünden cezaevinde olduğu görüşü ağırlık kazandı. Ankara'da avukatlar, İstanbul'da aydınlar topluca imzaladıkları dilekçelerle cumhurbaşkanına başvurdular.

Yurt dışında da sanatçıların, hukukçuların öncülüğü ile benzer girişimler yapıldı. Bu arada Birleşmiş Milletler Örgütü'nün danışma organlarından olan Uluslararası Hukukçular Derneği 9 Şubat 1950'de Nâzım Hikmet'in serbest bırakılması dileğiyle Büyük Millet Meclisi başkanına, milli savunma ve adalet bakanlarına birer mektup gönderdi.

Açlık grevi özgürlük

Bütün bu girişimlerden bir sonuç alınamadığını gören Nâzım Hikmet 8 Nisan 1950'de açlık grevine başladı.

14 Nisan 1950 seçimlerini kazanan Demokrat Parti'nin çıkardığı af yasası, Büyük Millet Meclisi'nde tartışılırken, Nâzım Hikmet'in bağışlanmaması için, çok tatsız, çok üzücü konuşmalar yapıldı.

Sonuçta gergin bir ortamda çıkarılan yasa onu doğrudan bağışlamıyor, yalnızca cezasının üçte ikisi indirilenler kapsamına alıyordu. 12 yıl 7 ay yatmıştı. 28 yıl 4 aylık cezasının geri kalanı bağışlanıyordu.

15 Temmuz 1950'de, Cerrahpaşa Hastanesi'nde, artık serbest olduğu kendisine avukatlarınca bildirildi.

 

Nâzım Hikmet cezaevindeki son iki yılına girerken görüşmeci gelen dayı kızı Münevver Berk'e âşık olmuştu.

Cezaevinden çıkınca karısı Piraye'den ayrıldı.

Kadıköy'de, önce annesinin Cevizlik'teki evinde, sonra bir apartman katında Münevver Hanımla yaşamaya başladı. Gene İpek Film Stüdyosu'nda çalışıyordu.

26 Mart 1951'de, bir oğulları oldu. Adını Mehmet koydular.

Yurt dışına kaçışı

17 Haziran 1951 sabahı, askerlik işini düzeltmek amacıyla Ankara'ya gideceğini söyleyerek evden ayrılan Nâzım Hikmet'in 20 Haziran 1951'de Romanya'ya vardığı Bükreş Radyosu'ndan öğrenildi.

Sonradan yazılanlara göre, akrabası olan Refik Erduran'ın kullandığı bir sürat motoruyla İstanbul Boğazı'ndan Karadeniz'e açılmış, Bulgaristan sahillerine çıkmayı amaçlarken, yolda rastladığı bir Rumen şilebiyle Romanya'ya gitmişti.

Oradan Moskova'ya geçmesi üzerine, Nâzım Hikmet, 25 Temmuz 1951'de, Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığından çıkarıldı.

 

Sürgündeyken birçok uluslararası kongreye katılan, çeşitli ülkelere yolculuklar yapan Nâzım Hikmet büyük bir ün kazandı. Yapıtları çeşitli dillere çevrildi. Pek çok kitabı yayımlandı.

1955 yılı sonlarına doğru, Soyuz Multifilm Enstitüsü'nden Arnavut giysileri konusunda bilgi almak üzere Nâzım Hikmet'i görmeye gelen Valentina Brumberg'in yanında, Vera Tulyakova adında genç bir kadın yardımcı vardı.

Bursa'da 1948 sonunda yaşanan olay bir çırpıda tekrarlanıverdi. Şair gene yaşamında "ilk defa" âşık oluyordu. Ama bu kez gönül verdiği genç kadının evli olduğunu, bir de kızı bulunduğunu bir yıl sonra öğrenecekti.

Son günleri

Ocak 1962'de Kruşçev'in aracılığıyla Nâzım Hikmet'e Sovyetler Birliği pasaportu verildi. Şubatta, Vera'yla birlikte, Asya ve Afrika Yazarlar Birliği Kongresi'ne katılmak üzere Mısır'a gittiler.

Sovyetler'le gerginlik içinde olan Çin delegasyonunun Türkiye Cumhuriyeti pasaportu taşımadığı için, Türk delegesi sayılamayacağını söyleyerek Nâzım Hikmet'e itiraz etmesi, şairin diliyle, varlığıyla nasıl Türkiye'ye bağlı olduğunu anlatan bir konuşma yapmasına neden oldu.

 

Ayakta alkışlanan bu konuşma onun kongreye başkan seçilmesini sağladı.

Nâzım Hikmet sağlığının gittikçe bozulmasına karşın, 1962'de Prag, Berlin, Leipzig, Bükreş'te yapılan toplantılara katılmaktan geri durmadı.

Kasım 1962'de Vera'yla birlikte gezmek, dinlenmek için İtalya'ya gittiler; Milano, Floransa, Roma. Oradan, yeni yılı Dino'larla birlikte karşılamaya, Paris'e geçtiler.

Türkler, Türk yemekleri, Türk dili en büyük dinlenme, arınmaydı şair için. Karısını ise tüketim toplumlarının göz kamaştırıcı alışveriş olanaklarıyla mutlu etti.

4 Ocak 1963'te gene Moskova'ydılar.

3 Haziran 1963

Şubat 1963'de Nâzım Hikmet Asya ve Afrika yazarlarının Tanganika'daki toplantısına katıldı.

Martta, nisanda Berlin'deydi.

Nisan sonunda Moskova'ya dönünce "Cenaze Merasimim" adlı şiirini yazdı.

Mayısta, oturdukları apartman dairesi temizlenip boyanırken, Staraya Ruza'daki bir daçada kaldılar.

Staraya Ruza'dan döndükten kısa bir süre sonra ise, 3 Haziran 1963 sabahı, Nâzım Hikmet bir kalp krizi sonucu Moskova'daki evinde öldü.

Yazarlar Birliği'nin düzenlediği bir törenle Novodeviçiy Mezarlığı'na gömüldü. (NA)

 

                    RUS BOKU(TANRISI) umarımki dünyada yaşayamadığı ASKI ona RUS cennetinde HURİ ve GILMANLARLA  yaşatır.

                   Bilmem müslümanların ALLAHI kadar RUS  BOGU(TANRISI) marhamatlımıdır?

Genede az garıyla zaman geçirmemiş.

İki garıyla hatta  üç garıyla Türkiyede yaşadı.

Bir garıyladada Rusyada

Bir garıylada polonyada gerdege girdi eder 5 garı.

Bukadar garı kolay kolay kimlere nasıp olmuşku.

                 NAZIM bursa hapıshanasındaykan gardiyanın biri müdüre şöyle şikeyet eder.Alın beni bu adamın yanından der.Müdürüm,alınbeni bu adama muhafızlıktan yoksa yakında benide bu adam  KOMİNİST yapacaktır .Veeeeee,Nazımı göz hapsinde tutan gardiyan degiştirilir.

                 Hükümetler DİNE harcadığı parayı halka harcamış olsaydılar bugün Türkiye Almanya ayarına gelirdı.

7 bakanlığa ayrılan para kadar para DİNE ayrıldığından milletin paraları HEDER olup gitmektedir.

Dinlerle kalkınan hiçbir ülke yoktur.

Ammaaaaaaaaaaaaaa batan ülkelerse ne yazıkkı çoktur.

                  Böyle din olurmu?

İslami bir kural:DİN akıl işi degil , NAKIL  işidir.

Bir ayat:AKLINI  kullanmayanın başına PİSLİK yağdırırım.

                   Gelde dinlere sen TANRI  BUYRUĞU de,deyebülürsen.

NAZIMDA varlıklı bir hayat yaşadığı halda  GARIDAN gayrısını insanlarla bölüşmek istedigine göre demekki insan sevgisi adamda çokmuş.

                    AFYONUN her TÜRÜ  insanın düşünme yetenegini yok eder.

Dedeniz

Link to post
Sitelerde Paylaş

İte böyleee,

                   Yahudilerin TEVRATINDA degişiklik yapılmışta sizin kuranda hiçbir insani şey yokmu?

Bakalım yokmu

Ayet:

1-İlk müslüman hazreti peygamberdir.Müslümanlığı çıkartan odur.Dolayısıyla ilk müslüman odur.

 

2-İlk müslüman hazreti Musadır( ilk müslüman musa olamaz musa YAHUDİLERİN peygamberidir.O bir müslüman degil ,o bir yahudidir.)

3-İlk müslüman hazreti İbrahimdir(abraham)İbrahimde ilk müslüman olamaz,oda biiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiir YAHuDİDİR.Görülüyorki dinler  tümüyle insanlar tarafından yazılmıştır.

Dinlerden hiç kimse benimkisi haktır ama seninkisi B............ diyemez.

                 Muhammet ve ögretmenleri deye internete yazıp tıklarsanız kuranın kimler tarafından yazıldığını görürsünüz.

                 Yani birbirimize iftira atıp durmayalım.

Dolayısıylada TANRIYA iftira etmişde olmayız.

Hadi biraz araştırırsak yanlışlarımızdanda kurtuluruz.

Tanrı KİTAP göndermemiş onun yerine KAFAMIZA  US koymuştur.

Tanrının din kitabı KAFAMIZDAKİ USDUR.

 Bunu çalıştıranlar güneş sistemi dışına saatta 80,000 km hız yapan bir feza gemisi yapıp GÜNEŞ sistemi dışına yollamışlardır.

                    Müslümanlar aya nur derken ayın nur degil dünya gibi taştan topraktan olduğu ortaya çıkmıştır.Aya gönderilen feza araçlarının çektigi resimlerden,filimlerden ortaya çıkmıştır.

                   İmam olan pedere dedimki baba,amarıkalılarr aya gittiler.Resim ,filim çekip gönderdiler.Dünyadaa düz degil YUVARLAKMIŞ.

Babamda dediki UŞAĞUM onlar kominustur onlara inanma.Libya çöllerinde resim filim çekmişlerda pize yutturuyurler.TÜNYA yuvarlak teyil TÜMTUZDUR,AYDA nurdur demezmı.

                       Olara teyil pağa inan,uşağum yoksa senta KOMİNİST olursun dedi.Vay TANRI tanımaz imam peder vayyyyyyyyyy:-))))))))

Şimdi siz ne diyorsunuz emmiler?

Aslında bence tanrı tanımaz dinsizler degil dinlilerdir.

İslam derki ALLAHA yer gösterilemez,çünkü o heryerdedir.Pekiiiii Muhammet arşa ALLAHLA görüşmeye gitmedimi?Bu ALLAHA yer göstermek degilmi?

                  Kuranda bir ayatta ALLAH güye şöyle demiş.Ben size ŞAH damarınızdan yakınım.

Pekiiii Allahın müslümana ŞAH damarımızdan yakınsa yani ALLAH içimizdeyse.PEYGANBER arşa neye gitti.İçindeki ALLAHLA  konuşmayıpda?

Bunlar kendi yazdıklarına bile ınanmıyorlar.

Birdakka önce söylediklerin tersini bir dakka sonra söyleyebiliyorlar.

                  Herşey ALLAHDANSA bu VİRÜSDE ondan demek.

Hani o çok acıyan ve marhamat edendi.

Nazımıda KOMUNİST yapan bu dinlerdi.

Ama NAZIM yanlış hedef seçmişti.

 

Alın size bir islami yol gösteren işlami şiir.

 

Rizk için teessür çekme

(ihtiyaçların için üzülme)

HAYI koy,HUYA ulaş

(çalışmayı bırak HHUUUUUUU  de,yani ibadet et)

iKİ levhin arasında

(İki TAHTA arasında)

Halıkım besler seni

(iki tahta arasında bile olsan ALLAHIM besler seni diyor)

İki tahta arasında yalnız tahta kurusunu besliyoriliyor.Yılda dünyada aclıktan,bakımsızlıktan 8 milyon insan ölüyor.

Hindistanda sabahları çöp arabaları sokaklardan ölmüş insanları topayıp götürüp ölü yakma yerlerinde yakıyorlarmış.

Hindistan tamda NAZIMIN başbakan olması gerektıgı biryerdi.

Dedeniz

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
20 saat önce, RadikalKemalist yazdı:

Şahsen akılsız olduğuna katılıyorum ama vatansever olduğuna katılmıyorum. 

 

Her açtığın başlıkta tayyip zihniyeti dışında yerin dibine sokmadığın kalmadı.

Solcular, komünistler, kılıçdar, şimdi de nazım, yerin dibine soktuğun herkes var ama dinciler, tayyip yok.

Sürekli herkesi değersizleştirerek dolaylı olarak dincileri yüceltmen yaptığın tek iş.

Bugün akp diktatörlüğü ekonomiyi çökertirken, milletin orasına koyarken, milleti araplaştırırken, cumhuriyeti kendine evirirken sen kalkmış sürekli muhalif tarafa sataşıyorsun.

Bu gidişten nemalanıyor isen bir diyeceğim yok ama iyi niyet taşıyorsan tamamen yanlış taraftasın.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, bilgivehis yazdı:

 

Her açtığın başlıkta tayyip zihniyeti dışında yerin dibine sokmadığın kalmadı.

Solcular, komünistler, kılıçdar, şimdi de nazım, yerin dibine soktuğun herkes var ama dinciler, tayyip yok.

Sürekli herkesi değersizleştirerek dolaylı olarak dincileri yüceltmen yaptığın tek iş.

Bugün akp diktatörlüğü ekonomiyi çökertirken, milletin orasına koyarken, milleti araplaştırırken, cumhuriyeti kendine evirirken sen kalkmış sürekli muhalif tarafa sataşıyorsun.

Bu gidişten nemalanıyor isen bir diyeceğim yok ama iyi niyet taşıyorsan tamamen yanlış taraftasın.

Kimseye bir şey kanıtlamak zorunda değilim. Tayyip'i ve dincileri de eleştiren onlarca, yüzlerce ve hatta binlerce gönderim var. Nazım Hikmet öldüğünde AKP mi vardı ki muhalif tarafı temsil ediyor? Nazım Hikmet CHP döneminde 12 yıl hapis yatmış, Demokrat Parti tarafından önce affedilip sonra da askere gitmeyip Sovyet Rusya'ya kaçtığı için vatandaşlıktan atılmış, AKP tarafından ise vatandaşlığı ve itibarı iade edilmiş bir şahsiyettir. 

 

Benim gözümde bir komünist ile bir şeriatçı zaten aynıdır. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

                     Evet,bir ŞERİATCIYLA bir komunistin gerçekten pek farkı yoktur.ŞERİATCILAR din adı altında TANRIYA bintürlü İFTİRA  yaparken insanların KARŞITLARINI öldürmeleri için ALLAHTANDIR bu BUYRUK deye BİN ÇEŞİT  YALAN uydurmuşlardır ,

                     Fellahların kitapda uydurdukları YALANLAR yetmiyormuş gibi KÜRT  ŞAFİİ bakın K...............dan neler uydurmuş.

Namaz vakti gelipde namazını namaz vakti geçene kadar kılmayanı yakalayın ÖLDÜRÜN demiştir.

                    Türk HANEFİDE şöyle demiş,namazını kılmayanı yakalayın dövün,hapsedin.Eger bundan sonra namazımı kılacam deye SÖZ verirse SALIVERİN.

                    Perkiiiii MUHA........... kıtabında ne demiş, ALLAH adına.Oda demişki namazını bu dünyada kılmayanın cezasını öte dünyada verecegim.

 

Birde şöyle bir ayat var.FELLAH ALLAH adınaa şöyle diyor.İLAHİ  DİN  KURALLARINI  BENİM(güye ALLAHIN  KOYDUĞU DİNDİR.Güye ALLAH böyle demiş.Diyelimki demiş.Pekiiiiii bu mezhep imamları niye RABLARININ sözünü dinlemiyürlerde kendi kendileri kural koyuyorlar?

                     Hemşerim YAŞAR  NÖRÜ TÜRKOĞLUTÜRK :-)))şöyle diyor.Kuranın bir kelimesinin tersini yapan DİNDEN  çıkar

                     Bu durumda ne oluyor TÜM mezhepliler DİNSİZ olmuyormu? Dinleri kurcaladıkca ALTINDAN  neÇAPANOĞULLARI  çıkıyor.

Onun için hemşerim YAŞAR HOCA şöyle çağrıda bulunmuştur ,TÜM  DÜNYA  mÜSLÜMAN din önderrlerine.VAKİT geçirmeden bir araya toplanında KURANDAKİ USA uygun olmayan ayatlardan KURANI temizleyin.AKSI  halde gelecekte dindar deye kimseyi bulamıyabilirsiniz.

 

                  Bakın ÖMER  ÖNGÜT hoca yazdığı "HER İSİM  bir  DİNDİR"adlı kıtabın adında ap acık söylüyor.Her isim bir dindir deye.Bu cümle aslında Ömer Öngütün degil kuranda bir ayattır.Ama müslümanlara çokşey anlatmak istiyorda ANLAYAN çıkamıyor  pek içlerinden.

                 Üniversiteli bir genç,eski diyenet işleri başkanı SÜLEYMAN  ATAŞA bir ayat gösteriyor.Bak hocam bu ayat aslında şunu demesi gerekirken bak burda ne diyor?Gencin bu doğru sözüne karşı ATEŞ şöyle diyor.Bak oğlum.burda ne yazıyorsa o yazana inanacanki müslüman olasın.Burdaki yazıya inanmayıpda kendi kafandan birşey uydurursan dinliysen dinden çıkarsın demiş.

                 Kuranda bir başka ayatta söyle yazar.AKLINI  KULLANMAYANIN  BAŞINA  PİSLİK  YAĞDIRIRIM.

Şimdi GELDE  BU  EŞŞEGİ  SUDAN  GEÇİR.NASIL GEÇİRECEKSEN.Birinde diyorki AKLINI  KULLANACAN.Ötekindede diyorki AKLINI  kulllanmayıp yazılana inanacan.

                  İslam,ayatları gurcalayıp FİKİR yürütenlerin önünü şöyle kesiyor.AYATLAR üzerinde fikir yürütenlerin ya 'sağ kolu sol bacağı kesilir- yada sol kolu sağ bacağı' kesilir.

                 Diyenetten iki din adamı VARLIK dergisinde şöyle bir yazı yazmışlardı.Müslümanlar iki guruba ayrılır.

1-USCULAR yani AKILCILAR

2- NAKILCILAR

USCULAR herşeyi US eleginde eler,alta düşenleri atar ELEKTE kalanları alırlar.

NAKILCILAR,TANRININ verdigi USU  kesin kullanmazlar,FELLAHIN yazdıklarını sorgusuz kabul ederler.

USUNU kullanan müslüman çokmu çok azdır.Devede kulak bıle degildir demişlerdir bu iki eski din adamı.

NAKILCILARSA %00 9999,9 unu oluşturur müslümanların.

                   Bu iki din adamının ELİ degil AYAĞI bile öpülür.

AKLINI  KULLANANLAR   --AYA  GİTMİŞ  --NAKLI kullananlarsa hala ÇÖLLERDE yayadırlar.Her gereksinmelerini aya gidenlerden alırlar.Arabınsa ALLAHI şöyle der.Ben kendime söz verdim.İnsanların bir kısmını CENNETLİK yarattım öteki kısmınıda CEHENNEMLİK.

Şimdi gelde bu Allaha sorma,beni niye cehennemlik yarattında cennetlik yaratmadın.Bu durumda SUÇLU ben degil SENSİN.Çünkü beni CEHENNEMLİK yarattın.Ben kul olarak nasıl sana engel olabilirim? Tabiki bu TANRININ  degil ARABIN uydurması.AKLInı kullananlar buna inanmazlar,ama usunu kullanmayıp,arabın naklına inananlar buna kesin inanırlar.

                 Pekiiiiiiiii ALLAH neden USUMUZU başımıza koydu?Süs olsun deyemi.

                  Bizim hiçbir inanca karşı çıktığımız yoktur

Yeterki o inançlarda bize karşı çıkmasınlar.

Bize karşı çıkana haliyle bizde onlara karşıı çıkmak zorunda kalıyoruz.

                  Bu kavga geçmişde hırıstiyanlar arasındada vardı PAPAZ ayılarının yüzünden.Parisde 3 günde KATOLİKLER 70,000 pırotestanın kafasını kestıydi.Benim mezhebim HAK,senin mezhebin BOK diyerek.Avrupada 35 yıl bu savaş sürdü.Ama sonra AKILLI gavurlar bir araya gelip avrupalıları birbirine kırdıran PAPAZ DOMUZLARINI politikadan el çektirip kiliselere tıkıp şöyle dediler.Kafanızı kiliselerin penceresinden bile dışarı çıkarmayacak,ona buna din ve mezhep zorlamalarından vaz geçeceksiniz.Bunu birdaha size hatırlatmıyacağız.

                   O gidiş avrupada din savaşları son buldu.

Bizim müslüman arası bu katliamlarsa gittikce şiddetlenmektedır.Bakın

AFGANİSTANA,

PAKİSTANA,IR

IRAKA

YEMENE

SUDANA ve daha bir çok müslüman ülke bu FELEKETİ yaşadı bazılarıysa hala yaşamaktadır.

                USU başında olan insanlar bu FELEKETİ yaşarlarmı.İmkanı yok yaşamazlar.

                   İnanç serbestir.İsteyen TAŞA isteyende KUŞA inanabilir.Buna kımse karışamaz.Karışanlar çıktığında ,ÇIKANLARADA  karışırlar.Ülkede karışır vede YIKILIR.SURİYEYE,IRAKA,AFGANİSTANA döner.

                  Müslümanlardan milyonlar ülkelerinden kaçıp TÜRKİYE dışında hep GAĞUR ülkelerine gidiyorlar.

HİÇ düşündünüzmü niye?Biraz düşünün vede çokcada KAŞININ.

İNANCA kimsenin birşey demeye hakkı olmadığı gibi,inançlılarında kimseye birşey demeye hakkı yoktur.

Bunu bildikmi ne KAVGA olur nede GÜRÜLTÜ.

İnsanlar GÜL gibi sorunsuza dek yaşar giderler.

Evettt,83 yaşındaki dedeniz.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...