Jump to content

Herşey Allahdandır(dinimiz islam)


Recommended Posts

İşte böyleee,

                    Teröristler 3 kişiyi öldürdü demeyin ÇARPILIRSINIZ,herşey ALAHDANDIR  deyin.

dinimizislam_logobar.png
blank.gif
DB_xMenu_Sol.png
DB_xMenu_Sag.png
blank.gif
sayfa_ust.gif
blank.gif
Doğru iman bilgileri  >  Allah’a iman  >  Yaratmak Allah’a mahsustur  >  Her şey Allah’tandır (AÇLIK,SEFALET  BİLE.Allah istedigine verir istediginede vermez,vermiyorda müslüman olsa bile)Ama nedense KOMONOS ÇİNE yıllardır KESENIN ağzını açtın altınları yağdırıyon.Çin nerdeyse dünyanın ikinci ZENGİNİ oldu.Nolur bizim TÜRKİYEYİDE gör biraz.O sonsuz tükenmeyen hazinenden.
 
toolsbar_left.gif  
 
 print_icon.gif Yazıcı
toolsbar_right.gif
 
Her şey Allah’tandır
 

Sual: Duvara yapıştırdığım bir kâğıt kuruyunca kendiliğinden düştü.

Bunu Allah mı düşürdü?

-

Duvar saatinin pili tükendiği için durdu.

Bunu Allah mı durdurdu?

-

Pil koyunca saati çalıştıran Allah mı?

Rüzgâr esince ağacın yaprakları hareket ediyor.

Bunu da mı Allah yapıyor?

-

Trafikte fazla sürat ve dikkatsizlik yapıp kaza yapıyoruz.

Bunu da mı Allah yapıyor?

-

Birinin şuuru bozulup intihar ediyor.

Bunu da mı Allah yapıyor?

-

Benzin bitince araba duruyor.

Bunu da mı Allah yapıyor?

Benzin konunca araba çalışıyor.

Bunu da mı Allah yapıyor? Bir arkadaş, (Allah böyle işlere karışmaz) dedi. Her şeyi Allah yapmıyor mu?
CEVAP
Evet, her şeyi Allahü teâlâ yapıyor.

Tek yaratıcı vardır.

Allah’tan başka yaratıcı yoktur.

Her şeyin yaratıcısı Allahü teâlâdır.

-

Üç âyet-i kerime meali:
(Her şeyi yaratan Allah’tır.) [Zümer 62]

(Her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah’tır.) [Mümin 62]

(Sizi de, yaptığınız işleri de yaratan Allah’tır.) [Saffat 96]

Trafik kazası olsa,

biri birini öldürse, bunları yaratan yine Allahü teâlâdır.

O kişinin veya o kişilerin ölümüne o şeyler sebep kılınmıştır.

Yağmurların yağması,

yıldırımların zarar vermesi,

depremler,

her ne kadar tabiat kanunu denilen olaylar içinde cereyan ediyorsa da,

 

bunların asıl yaratıcısı Allahü teâlâdır,

çünkü imanın altı şartından biri de hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanmaktır. Bir beyit:


Cümle eşya Hâlık’ındır, kul eliyle işlenir.
Emr-i Bari olmayınca, sanma bir çöp deprenir.


İnsanların ihtiyarî işleri,

isteyerek yaptıkları şeyler,

insanın kesbi ile Allah’ın yaratmasından meydana gelmektedir.

-

İnsanın yaptığı işte,

kendi kesbi,

ihtiyarı [seçmesi, beğenmesi] olmasa, o iş titreme şeklini alır. Kalbin hareketi gibi olur.

Hâlbuki ihtiyarî [iradesiyle yaptığı] hareketlerin, böyle olmadığı açıktır.

Her ikisini de, Allahü teâlâ yarattığı hâlde, ihtiyarî hareketle, titreme hareketi arasında görülen bu fark, kesbden ileri gelmektedir.

Allahü teâlâ, kullarına merhamet ederek,

onların işlerinin yaratılmasını,

onların kastlarına,

arzularına tâbi kılmıştır.

-

Kul isteyince, kulun işini yaratmaktadır.

Bunun için de, kul mesul olur.

 

İşin sevabı ve cezası, kula olur.

 

Allahü teâlânın kullarına verdiği kast ve ihtiyar, işi yapıp yapmamakta eşittir.

 

Kullarına, emirlerini ve yasaklarını yerine getirecek kadar güç, kuvvet ve ihtiyar vermiştir.

Bir işin iyi veya kötü olduğunu da bildirmiştir. Kul, her işinde, yapıp yapmamakta serbest olup, ikisinden birini seçer, iş iyi veya kötü olur, günah veya sevab kazanır.

Her şeyi sebeplerle yaratmak, Allahü teâlânın âdetidir.

Böylece, madde âlemine ve sosyal hayata düzen vermektedir. Sebepsiz yaratsaydı, âlemdeki bu düzen olmazdı.

Bütün bu sebeplere kuvvet, tesir veren Allahü teâlâdır.

Elektrik,

ısı,

mekanik,

ışık,

kimya enerjilerini ve tepkimeleri hâsıl eden çeşitli kuvvet şekillerini sebep olarak yaratmıştır.

Bu sebepleri,

cisimleri yaratmasına vasıta kıldığı gibi,

insan aklını,

insan gücünü de,

kendi yaratmasına vasıta kılmıştır.

Meselâ, kömürün, 500 derece üstüne,

yani tutuşma sıcaklığına kadar ısınarak yanma olayının başlamasına, kibritin alevi sebep olmaktaysa da, kömürün oksitlenmesini, yanmasını yaratan Odur.

 

Kibrit, yanma olayının yaratıcısı değildir.

Ne kendinin,

ne de kullandığı şeylerin birçok inceliklerinden haberi olmayan bir vasıtaya, bir sebebe yaratıcı denilir mi?

Yaratıcı, bunların en ufağını, en incesini, hepsini bilen, hepsini yapandır ki, bu da ancak Allahü teâlâdır.

Her şeyi yaratan Allah’tır
Sual:
 Selefîler, (Kur'anda, “Sizi de, işlerinizi de, yaratan Allah’tır” deniyor. Yol, köprü veya fabrika yaptık denmez. Hepsini Allah yaptı denir) diyorlar. Bir de (Teröristler üç kişiyi öldürdü demek şirktir)diyerek şu dört âyeti delil gösteriyorlar:
(Dirilten de, öldüren de ancak Odur.) [Mümin 68, Yunus 56]
(Ölüm zamanında insanı, Allahü teâlâ öldürüyor.) [Zümer 42]
(Savaşta öldürülenleri siz değil, Allah öldürdü.) [Enfal 17]
O zaman günahı da, bize Allah mı işletti diyeceğiz?
CEVAP
Onların bozuk, çürük mantıklarına göre, hâşâ günahı da işleten Allah’tır.

Ölüm meleğinin insanları öldürüp, canlarını aldığını bildiren bir âyet meali:
(Öldürmek için vekil yapılmış olan melek sizi öldürüyor.) [Secde 11]

İsa aleyhisselamın ölüleri dirilttiği, hastalara şifa verdiği bildiriliyor:
(Körlerin gözünü açar, baras hastalığını iyi eder ve Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim.) [Âl-i İmran 49]

İnsanların birbirini öldürdüğünü bildiren iki âyet-i kerime meali:
(Âdem aleyhisselamın oğlu, kardeşini öldürdü.) [Maide 30]

(Davud, Calut’u öldürdü.) [Bekara 251]

Bu iki âyet-i kerimeye göre, (Teröristler üç kişiyi öldürdü) demek şirk olmaz. Selefîler, Kur'an-ı kerimdeki mecaz ve deyimleri lügat mânâsında anlayınca böyle çıkmaza düşüp, Müslümanları şirkle damgalıyorlar.

İmam-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki: Üç kimse, Kur’an-ı kerimin mânâsını anlayamaz: 1- Tefsir ilmini bilmeyen, 2- Fâsık, 3- Bid’at ehli. (Tuhfet-üs-salikin)

Ehl-i sünnet itikadından ayrılmak, bid’at ehli olmak büyük günahtır. Bunun için bid’at sahibi olan Kur’an-ı kerimin mânâsını anlayamaz. Çünkü bid’atin zulmeti kalbi karartır. Görülüyor ki, Ehl-i sünnet olmayan, Arapçayı çok iyi bilse de, Kur’an-ı kerimi doğru anlayamaz. Yanlış anladıklarını yazarak, herkesi felakete sürükler. (S. Ebediyye)

Yetmiş iki sapık fırka, Vehhâbîler, İbni Sebeciler, Ondokuzcular ve diğerleri, Ehl-i sünnet olmadıkları için Kur’an-ı kerimi doğru anlayamazlar. Kur'an-ı kerimi yanlış anlamaları bid’at ehli olduklarından dolayıdır. Onların (Kur’andan söylüyoruz) demeleri senet olmaz.

 

Her şeyin bir yaratıcısı vardır
Sual: Çevremizdeki bazı kimseler, “her şey kendiliğinden olmuştur, bunların bir yaratıcısı yoktur” diyor. Bunlara nasıl bir cevap vermelidir?
Cevap:
 Konu ile ilgili olarak İslâm alimlerinden Muhammed Rebhâmî hazretleri, Riyâd-ün-nâsıhîn kitabında şöyle bir hadise anlatmaktadır:

-
“Zâd-ül-mukvîn kitabında diyor ki: Rum kayseri (hükümdarı) 7. Abbasi halifesi Me'mûn bin Hârûn'a bir haberci gönderdi. Bunun yanında, heybetli, kendini beğenmiş biri vardı. Haberci, halifeye;
-Bu adam dinsiz, ateisttir, bir yaratıcı olduğuna inanmıyor. Rum papazları buna cevap veremedi. İslâm âlimleri bunu susturursa, milyonlarca Hristiyanı ve Müslümanı sevindirecektir dedi. Bağdat âlimleri;

-
-Buna ancak Ahmed Nişâpûrî hazretleri cevap verir, dediler. Halife sarayda, belli gün ve saatte âlimlerin toplanmasını emretti. Ahmed Nişâpûrî hazretleri meclise geç geldi ve;
-Yolda, acayip, şaşılacak bir şey gördüm. Onu seyredince, buraya geç kaldım. Dicle kenarında gemi bekliyordum. Yerden büyük bir ağaç çıktı. Sonra yıkıldı, parçalandı. Tahtalar hasıl oldu. Sonra tahtalar birleşerek, bir gemi oldu. Gemici olmadan, suda hareket etti dedi. Dinsiz, ateist kişi bu sözleri işitince, yerinden fırladı ve;
-Bu adam deli olmuş. Hiç böyle şey olur mu? Böyle söyleyen, yalancıdır ve buna aklı olmayanlar inanır dedi. Ahmed Nişâpûrî hazretleri, söze karışarak;


-Bunlar, kendi kendine olamayınca, yeryüzündeki şaşılacak şeyler, kendi kendilerine nasıl var olur? Bunları yaratan biri olmadığını söyleyen daha ahmak ve alçak olmaz mı? dedi. Bu sözler üzerine dinsiz, ateist;
-Her şeyin bir yaratıcısı olduğunu şimdi anladım ve buna inandım diyerek Müslüman oldu. (Böyle bir hadisenin, imâm-ı Gazâlî hazretleri zamanında da vaki olduğu rivayet edilmektedir.)”

-

Hiçbir şey, kendi kendine var olamaz
Sual: Kâinatta var olan her şeyin kendi kendine meydana geldiğini söyleyenlerin sözünde gerçeklik payı var mıdır?
Cevap:
 Bütün varlıkları var eden bir varlık bulunmasa, ya her şey kendi kendine var olur, yahut hiçbir şeyin var olmaması lazım gelir. Her şeyin kendi kendine var olması, akla uygun bir şey değildir. Çünkü, bir şeyin kendi kendine var olması, kendinden evvel kendisinin hep var olmasını icab eder. Halbuki, her şey yok iken sonradan var oluyor ve tekrar yok oluyor. Bundan da, hiçbir mahlukun vâcib-ül vücûd olmadığı anlaşılır. Zaten kendi kendine var olmak, aklın kolayca anlayabileceği bir şey değildir. Kendinden başka, bütün varlıkları yoktan var eden bir varlık lazımdır. Mahlukların var olması için bir vâcib-ül vücûdun varlığı lazım olmasaydı, hiçbir şeyin varlığını kabul edemezdik.

-

Her varlığın kendi kendine var olması, fen bilgilerine o kadar uzak bir şeydir ki, tabiatçılar bile, “Tabiat şöyle yapmıştır, tabiat kuvvetleri yapmıştır” diyorlar. Böylece varlıkların kendiliklerinden olmayıp, bir yapıcısı bulunduğunu, farkında olmadan açıklamış oluyorlar. Fakat, o yapıcıya layık olan isimleri ve sıfatları vermekten çekiniyorlar. Bilgisiz ve iradesiz bir tabiata bağlanıyorlar. Fizik, kimya olaylarından hiçbirinin kendiliğinden olduğunu görmüyoruz. Harekete geçen veya hareketini değiştiren, yahut harekette iken duran bir cisme elbette bir kuvvet etki etmiştir diyoruz.

-

Bütün bu varlıkların bu nizam, bu düzen ile kendiliğinden oluverdiğini sanmak, fizik ve kimya kanunlarını inkâr etmek olur. Atomdan Arş'a kadar bütün varlıkları yoktan var eden, ilim, irade ve kuvvet sahibi bir yaratana inanmayıp da, bu varlıkları, fizik ve kimya kanunlarına uymayan bir tesadüf zannetmek kadar cahillik olamaz. Çünkü, yok iken var olmak bir iştir. Fizik ve kimya kanunlarına göre, her iş, bu işi yapan bir kuvveti haber vermektedir. Demek ki, daha önce, bir kuvvet kaynağının bulunması, fen bilgilerine göre, elbette lazımdır. Her mevcudu var eden, önce başka bir varlık bulunmazsa, birbirini yaratmak, ezelden ebede kadar sonsuz olarak devam etmesi lazım gelir. Böyle olsaydı, hiçbir şey var olamazdı. Zaten bir başlangıcı olmayan ve hepsi birbirinden meydana gelen varlıklar, yokluk demektir.

                    Gördügünüz gibi ,müslümanların Allahı böyle.Canı ne isterse onu yapıyor.

Hindistanda 200 milyon kadar insanı evsiz barkmış arabın ALLAHI.Sokaklarda ölenler binlerce.Arabın Allahının herhalde HİNTLİLERE kini var.Bu kader  yooksulluk verilirmi yahuuuuu.Ki hintlilerin bir kısmıda müslüman.

                   Ateist Japonlara ver zenginlik,müslümanlaraysa yoksulluk ve KIRDIR birbirlerine birbirlerini.Gavuristanlara gidin de onlara.Olurmu böyle ALLAHLIK.Gağurları birbirine kırdıracağına senin buyruklarını yapan müslümanlara indiriyon tokatı.

                   Bak sana söyliyim,ben önceden müslümandım.Senin bu yaptıklarını görünce TEKÜDİYAR eyledüm senin dinini.Sen bu kafada gidersen yakında ATEİSTLER çoğunluğa geçecekler.Habar veriyim dedim.Nasıl olsa birbirimize yabancı degiliz.

                   Yalnız HİNDİSTANA  karşı çok acımazsızsın.Nedir o halkın PERİŞANLIĞI Amarikayı patlatana kadar yedir,hindistana geldimi YİYECEK  yok.Böylede insan ayırmak olmaz.

                     Hani diyordunki RIZK için teessür etme,üzülme,hayı koy huya ulaş(çalışmayı bırak İBADET et.İki tahta arasında bile olsan ben seni bakarım.Noldu bu verdigin sözler.

                     Gavurları aya gönderirken,müslümanlara DEVE sidigini içiriyorsun.Sakın inkar etmeye kalkma.Müslümanların durumu ortada.Gavurların ülkelerine onların verecegi RIZGA  koşuyorlar.Eeeeee,napsınlar,SEN vermeyince onlarda gavurlara koşuyorlar.Kimisi denizlerde BOĞULUYOR.

Gel şu gavurları bırakta o zenginlikten birazda müslümanlara ver.

Daha öncede AKIL ver.Olurmu BABİŞKO.Hadi görem seni.Kulun HAMSSİ  TOLONBEG?

 

 
Ahlaksız - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
 
 
 
 
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

** Kristof Kolomb, gemilerin zorunlu tamiratı için Jamaika'ya uğrar. Oradaki yerliler tamirata yardımcı olur, gemi tayfasına yiyecek içecek verir. Ancak aradan aylar geçmesine rağmen tamirat bitmez. 
Üstelik gemi tayfası, yerlilerin yiyeceklerini yağmalamaya başlamıştır...
Bu duruma kızan yerliler, yardımı ve yiyeceği keser. Çaresiz durumdaki Kolomb, o dönemlerde gemilerde bulunan ve yıldız pozisyonlarını da içeren takvimi karıştırırken, ertesi gün Ay tutulması olduğunu öğrenir. Aklına parlak bir fikir gelir ve hemen yerlilerin şefine gider...
Şefe, Tanrı ile haberleştiğini ve Tanrı'nın yardımın kesilmesine çok kızdığını, bu kızgınlığını da Ay'ı kan kırmızıya çevirerek göstereceğini söyler.
Ertesi gün akşam Ay tutulması başlar ve Ay'ın rengi tutulmadan dolayı kızıla döner. Kolomb'un oğlu, o anı günlüğüne şöyle yazmış:
"İnleme ve feryatlarla birlikte, her yerden gemilere doğru geldiler, yiyecek ve içecekler getirdiler, Tanrı'ya onları affetmesini söylemesi için amirale yalvardılar"
Kolomb kum saatine bakar, 48 dakika süren tutulma bitmek üzeredir. Onlara Tanrı'nın kendilerini affettiğini ve Ay'ı birazdan normal rengine çevireceğini söyler...
Tutulma biter, Tanrı tarafından affedilen yerliler de mutludur, evrenin işleyişini bilen Kolomb da...
*Cehalet her zaman köleliği getirir " diye yazar seyir defterine..
Haziran 1503
 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 26.11.2020 at 15:17, EbuTekir yazdı:

** Kristof Kolomb, gemilerin zorunlu tamiratı için Jamaika'ya uğrar. Oradaki yerliler tamirata yardımcı olur, gemi tayfasına yiyecek içecek verir. Ancak aradan aylar geçmesine rağmen tamirat bitmez. 
Üstelik gemi tayfası, yerlilerin yiyeceklerini yağmalamaya başlamıştır...
Bu duruma kızan yerliler, yardımı ve yiyeceği keser. Çaresiz durumdaki Kolomb, o dönemlerde gemilerde bulunan ve yıldız pozisyonlarını da içeren takvimi karıştırırken, ertesi gün Ay tutulması olduğunu öğrenir. Aklına parlak bir fikir gelir ve hemen yerlilerin şefine gider...
Şefe, Tanrı ile haberleştiğini ve Tanrı'nın yardımın kesilmesine çok kızdığını, bu kızgınlığını da Ay'ı kan kırmızıya çevirerek göstereceğini söyler.
Ertesi gün akşam Ay tutulması başlar ve Ay'ın rengi tutulmadan dolayı kızıla döner. Kolomb'un oğlu, o anı günlüğüne şöyle yazmış:
"İnleme ve feryatlarla birlikte, her yerden gemilere doğru geldiler, yiyecek ve içecekler getirdiler, Tanrı'ya onları affetmesini söylemesi için amirale yalvardılar"
Kolomb kum saatine bakar, 48 dakika süren tutulma bitmek üzeredir. Onlara Tanrı'nın kendilerini affettiğini ve Ay'ı birazdan normal rengine çevireceğini söyler...
Tutulma biter, Tanrı tarafından affedilen yerliler de mutludur, evrenin işleyişini bilen Kolomb da...
*Cehalet her zaman köleliği getirir " diye yazar seyir defterine..
Haziran 1503
 

Olayı mükemmel bir şekilde özetliyor. Paylaştığın için teşekkürler! 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...