Hasan Akçay 0 Aralık 28, 2020 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 28, 2020 gönderildi (düzenlendi) 11 hours ago, Teşup'unOğlu said: Enam Suresi(96) O, karanlığı yarıp sabahı çıkarandır. Geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı da ince birer hesap ölçüsü kıldı.Bütün bunlar mutlak güç sahibinin, hakkıyla bilenin takdiridir (ölçüp biçmesidir). Enbiya Suresi(33) O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler. Lokman Suresi(29) Görmedin mi ki Allah geceyi gündüzün içine ve gündüzü de gecenin içine sokuyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri (kendi yörüngesinde) belli bir zamana kadar akar gider. Şüphesiz Allah işlediklerinizden hakkıyla haberdardır. Furkan Suresi(45) Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu sabit kılardı. Sonra biz güneşi gölgeye delil kıldık. Ayetlerden anlaşılacağı üzere Allah putu GÜNEŞiN DÜNYANIN ETRAFINDA DÖNDÜĞÜ nden bahsetmektedir. Siz hayal gücünüzle ayetleri bükerek batlamus astronomisine göre yazılmış kurani günümüz astronomisiyle bağdaştırmaya çalışıyorsunuz fakat olmuyor. Yaratmıştır, yaratmıştır, papağan gibi başka kelime bilmiyor başka cümle kuramiyorsunuz. İki lafinizdan birisi yaratmıştır. Sanki yaratırken gözünüzle gördünüz de , yaratırken yanındaydız da bilmiş bilmiş konuşuyorsunuz. Ne belli Arap putunun yarattığı, ya Teşup yarattiysa ??? 1. Verdiğiniz bu ayetlerde GÜNEŞiN DÜNYA ETRAFINDA DÖNDÜĞÜ nden söz edildiğini öne sürüyorsunuz. Ayetlerde öyle bir şeyden söz edildiği yok. 2. ... ya yerkürenin güneş etrafında dönmesini sağlayan Allah değil de Teşup ise... diyorsunuz? Cevabım: Her kim Teşup'a iman etmekte ise ve "yıl"ı Teşup'un yarattığına inanıyorsa bunu yapmakta özgürdür. Hiç sorun etmem. Bana ne? Ben laik devletten yana bir müminim. Siz de her kim Allah'a iman etmekte ise ve "yıl"ı Allah'ın yarattığına inanıyorsa bunu yapmakta özgürdür deyin. Bana ne deyin. Önemli olan dünyanın güneş etrafında dönmesi sağlanarak "yıl"ın yaratıldığı, "takvim"lerin ise insanlar tarafından düzenlendiğidir. Konu budur. Yaratan acaba Teşup mu imiş, Allah mı imiş... konu o değil. Ben imanı tartışmam, kardeş çünkü zevkler ve renkler nasıl tartışılamazsa iman da tartışılamaz. Konu ne ise ben onu tartışmaya çalışırım. Aralık 28, 2020 tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Hasan Akçay 0 Aralık 28, 2020 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 28, 2020 gönderildi (düzenlendi) 9 minutes ago, Hasan Akçay said: Tekrar olduğu için iptal ettim, özür dilerim. Aralık 28, 2020 tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Teşup'unOğlu 0 Aralık 28, 2020 gönderildi Raporla Share Aralık 28, 2020 gönderildi (düzenlendi) 6 saat önce, Hasan Akçay yazdı: 1. Verdiğiniz bu ayetlerde GÜNEŞiN DÜNYA ETRAFINDA DÖNDÜĞÜ nden söz edildiğini öne sürüyorsunuz. Ayetlerde öyle bir şeyden söz edildiği yok. 2. ... ya yerkürenin güneş etrafında dönmesini sağlayan Allah değil de Teşup ise... diyorsunuz? Cevabım: Her kim Teşup'a iman etmekte ise ve "yıl"ı Teşup'un yarattığına inanıyorsa bunu yapmakta özgürdür. Hiç sorun etmem. Bana ne? Ben laik devletten yana bir müminim. Siz de her kim Allah'a iman etmekte ise ve "yıl"ı Allah'ın yarattığına inanıyorsa bunu yapmakta özgürdür deyin. Bana ne deyin. Önemli olan dünyanın güneş etrafında dönmesi sağlanarak "yıl"ın yaratıldığı, "takvim"lerin ise insanlar tarafından düzenlendiğidir. Konu budur. Yaratan acaba Teşup mu imiş, Allah mı imiş... konu o değil. Ben imanı tartışmam, kardeş çünkü zevkler ve renkler nasıl tartışılamazsa iman da tartışılamaz. Konu ne ise ben onu tartışmaya çalışırım. O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler. Ayette yörüngede yüzen gök cisimlerinin arasında dünya yok. Ayrıca gökyüzünde güneş ve ayın yüzüp gittiğini defalarca vurgulayan, dünyanın dümdüz döşek gibi yerinde kalan, dağları dünyayı sabit tutmak için kazık gibi çakan ayetlerle hepsini bir arada degerlendirince dünya düz ve yerinde kalıyor,diğer gök cisimleri de onun etrafında dönüyor mantığı ortaya çıkar. Ayrıca kuran astronomisi batlamyus astronomisine dayanır. Çünkü o yıllarda bilinen en iyi kozmoloji batlamyustaydi. Batlamyus kozmolojisinde de dünya sabit güneş onun etrafında döner. Mayaların,inkalarin,Sümerlerin, mısırlıların,İskandinavların,çinlilerin,orta asya Türklerinin yıl kavramını,mevsimleri takip edip yılbaşı kutlamaları yapması; kurandan binlerce yıl önce olan ritüeller. Bu durumda Kuran'da yıl kavramı varsa çok şaşırmayız çünkü kurandan 1000-2000 yıl önce zaten insanlar mevsimleri ve yılları takip ediyor,biliyor, üstüne üstelik takvimi icat ediyor. Bu bağlamda Kuran'da yıl kavramının olması neye işaret eder ? Neyi kanıtlıyor? Ne için yırtınıyorsunuz alamadım. Son olarak Arap putunun değil de Teşup 'un yaratıcı olduğunu kabul edebiliyorsaniz ne diye ikidebir Allah yaratmıştır diye yırtınıyorsunuz? Teşup,Odin,Zeus 3 tanrı bir araya gelip yaratmış ta olabilir. Yada kimse yaratmamıştır. Bütün tanrılar insanların hayal ürünüdür. Neden bir veya birden çok yaratıcı olmak zorunda? Dinler dünya tarihine ne kazandırdı ki bu kadar vazgeçilmez olabiliyor? Dünyadaki bütün teknolojik ve sosyolojik gelişmeler felsefe ve bilim ışığında gelişmedi mi ? Neden felsefe ve bilime nankörlük edip ; insanlığa kan ve savaştan başka birşey sunamamış dinlere bu kadar değer veriliyor, anlayamıyorum.... Aralık 28, 2020 tarihinde Teşup'unOğlu tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Buzul 0 Aralık 28, 2020 gönderildi Raporla Share Aralık 28, 2020 gönderildi (düzenlendi) Evrimsel süreçte yaratıcı kavramını putlaştıran bir zihin yapısı ortaya çıktı. Bu zihin yapısı yaratıcıyı karşı çıkılamaz, eleştirilemez yaptı. Ona karşı çıkmayı kötülük, ona tapınmayı iyilik, üstünlük olarak gördü. Bu zihin yapısı ona tapacaksınız. Ona yalvaracak, yakaracaksınız. Eziyet edebilir, acı çektirebilir. Darlık, sıkıntı verebilir. Ona karşı çıkamazsınız. Bunu da yaparsanız, cehennemde yanar. Zakkum yer, irin içersiniz. Çünkü, o yaratıcı dedi. Öyle bir putlaştırma söz konusu. İşte bu putlaştırma nedeniyle de, bu yaratıcıya atfedilen, içeriğinde yanlış, mantıksızlık, tutarsızlık barındıran islam savunuluyor. Ve düşünün. Eziyet görenler, eziyet eden allaha övgüler dizip, ondan bağışlanma diliyorlar. Bu putlaştırma böyle de bir absürtlük ortaya çıkarmıştır. O nedenle yaratıcı putu kırılmalı. Gerçek olsun ya da olmasınlar, yaratıcılar eleştirilmelidirler. Aralık 28, 2020 tarihinde Buzul tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Hasan Akçay 0 Aralık 30, 2020 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 30, 2020 gönderildi Konuya dönersek... Kur'an'da sözü edilen yıl şemsî yıldır; kanıt: örneğin Yâsin 39, Yûnus 5. yay halinde olgun bir hurma dalı... gibi our (36:39). Aded es-sinîn, yılların sayısı nı bilin diye kamere menazil verendir Allah (10:5). Ve kamer, ona menazil vermişizdir de yay halinde olgun bir hurma dalı gibi olur (36:39) --------- dolunay -------- şişkinay - çeyrekay --- hilal ------- Bunlardan öğrenilen şey ay yılların sayısı değildir, ay yılı geçmez Kur'an'da; Bunlardan öğrenilen, güneş yıllarının sayısıdır. Örnek olarak "dolunay"ı alalım, Ramazan dolunayı* aşağıdaki tarihlerde** doğdu ve her biri 1 ay dizisini başlattı. 1 ay disinde 12 tane dolunay var ama 365 - 354 = 11; bu 11 günler birikerek 29.5 güne erdiğinde ete kemiğe bürünüp 13'ncü ay diye görünüyor. HAZ ayında başlayan dizilerin her biri o yüzden 13 dolunaya sahip. Ama önemli olan şudur: ister 12 dolunaya sahip olsun ister 13, her ay disinin oluşması 365 gün alır yani dünyanın güneşi 1 kere dolanması ile eş zamanlıdır. Ve bir ay dizisinde her dolunaydan yalnızca 1 (bir) tane olur, örneğin, dolunayların en büyük ve en parlak görüneni olduğu için kolayca seçilen Ramazan dolunayı her dizide yalnızca 1 tane olur, 2 asla; o yüzden Ramazan dolunaylarının sayısı = güneş yıllarının sayısı. Geçmiş yılların sayısını öğrenmek isterseniz o dolunayı her gördüğünüzde bir yere işaret koyup sonra işaretleri saymanız yeter; işaretlerin sayısı = dolunayların sayısı = yılların sayısı. 33 dolunay = 33 güneş yılı 66 dolunay = 66 güneş yılı 99 dolunay = 99 güneş yılı Fakat bu hesapta 12 aylı "kamerî yıl"a yer yok. Çünkü... dolunayların sayısı başkadır, kamerî yılların başka: 33 dolunay = 34 kamerî yıl 66 dolunay = 68 kamerî yıl 99 dolunay = 102 kamerî yıl... Dolunayların sayısı arttıkça fark artıyor. ____________________________________________________________________________ * https://www.al-habib.info/islamic-calendar/hijri-global/hijri-calendar-1403-AH.htm **https://www.timeanddate.com/calendar/?year=1983&country=4 (1 gün hata payı) 01 --- 25 HAZ 1983 02 --- 13 Tem 1984 03 --- 02 Tem 1985 04 --- 22 HAZ 1986 05 --- 10 Tem 1987 06 --- 28 HAZ 1988 07 --- 18 Tem 1989 08 --- 06 Tem 1990 09 --- 26 HAZ 1991 10 --- 14 Tem 1992 11 --- 03 Tem 1993 12 --- 23 HAZ 1994 13 --- 12 Tem 1995 14 --- 30 HAZ 1996 15 --- 19 Tem 1997 16 --- 08 Tem 1998 17 --- 27 HAZ 1999 18 --- 15 Tem 2000 19 --- 05 Tem 2001 20 --- 25 HAZ 2002 21 --- 13 Tem 2003 22 --- 02 Tem 2004 23 --- 22 HAZ 2005 24 --- 10 Tem 2006 25 --- 28 HAZ 2007 26 --- 18 Tem 2008 27 --- 06 Tem 2009 28 --- 26 HAZ 2010 29 --- 14 Tem 2011 30 --- 03 Tem 2012 31 --- 23 HAZ 2013 32 --- 12 Tem 2014 33 --- 30 HAZ 2015 … Link to post Sitelerde Paylaş
Hasan Akçay 0 Aralık 30, 2020 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 30, 2020 gönderildi İslam diye şu anda uygulanan din nerdeyse tamamen bencil bir aldatmaca - aldanmaca oyunudur. Örneğin miladî yılbaşı arefesindeyiz ya, bunu Allah'ın "kamerî yıl"ına aykırı sayıp yaygara yapıyor bencil sahtekarlar. Bu yaygara tarji-komik bir aldatmaca - aldanmaca oyunudur. Çünkü... 12 aylı kamerî yıl 13'ncü dolunay ötelenerek uydurulmuştur ve öteleme (NESî) 9:37'de ziyadetun fîl kufr diye lanetlenmektedir. Allah'ın yılı değildir kamerî yıl, kafirliktir. Kur'ân açısından geçerli olan yegane yıl güneş yılıdır. İspatı yukarda. Link to post Sitelerde Paylaş
Teşup'unOğlu 0 Aralık 30, 2020 gönderildi Raporla Share Aralık 30, 2020 gönderildi 3 saat önce, Hasan Akçay yazdı: İslam diye şu anda uygulanan din nerdeyse tamamen bencil bir aldatmaca - aldanmaca oyunudur. Örneğin miladî yılbaşı arefesindeyiz ya, bunu Allah'ın "kamerî yıl"ına aykırı sayıp yaygara yapıyor bencil sahtekarlar. Bu yaygara tarji-komik bir aldatmaca - aldanmaca oyunudur. Çünkü... 12 aylı kamerî yıl 13'ncü dolunay ötelenerek uydurulmuştur ve öteleme (NESî) 9:37'de ziyadetun fîl kufr diye lanetlenmektedir. Allah'ın yılı değildir kamerî yıl, kafirliktir. Kur'ân açısından geçerli olan yegane yıl güneş yılıdır. İspatı yukarda. Mayaların,inkalarin,Sümerlerin, mısırlıların,İskandinavların,çinlilerin,orta asya Türklerinin yıl kavramını,mevsimleri takip edip yılbaşı kutlamaları yapması; kurandan binlerce yıl önce olan ritüeller. Bu durumda Kuran'da yıl kavramı varsa çok şaşırmayız çünkü kurandan 1000-2000 yıl önce zaten insanlar mevsimleri ve yılları takip ediyor,biliyor, üstüne üstelik takvimi icat ediyor. Bu bağlamda Kuran'da yıl kavramının olması neye işaret eder ? Neyi kanıtlıyor? Ne için yırtınıyorsunuz alamadım. Link to post Sitelerde Paylaş
DreiMalAli 0 Aralık 30, 2020 gönderildi Raporla Share Aralık 30, 2020 gönderildi 3 saat önce, Hasan Akçay yazdı: İslam diye şu anda uygulanan din nerdeyse tamamen bencil bir aldatmaca - aldanmaca oyunudur. Örneğin miladî yılbaşı arefesindeyiz ya, bunu Allah'ın "kamerî yıl"ına aykırı sayıp yaygara yapıyor bencil sahtekarlar. Bu yaygara tarji-komik bir aldatmaca - aldanmaca oyunudur. Çünkü... 12 aylı kamerî yıl 13'ncü dolunay ötelenerek uydurulmuştur ve öteleme (NESî) 9:37'de ziyadetun fîl kufr diye lanetlenmektedir. Allah'ın yılı değildir kamerî yıl, kafirliktir. Kur'ân açısından geçerli olan yegane yıl güneş yılıdır. İspatı yukarda. Yine bir müslüman diğer müslümanları kafir ilan etti. Şaşırmadım, çünkü tanıyoruz, iyi saatta olsunlar; müslümanların normal halleridir. Birazdan birileri "katli vaciptir" fetvası ile gelirse de şaşırmam: Mesela İŞİD falan... Müslümanların Kuran bükücüğünü bildiğim için açıklamaları okumaya niyetim yok. Benim için ilginç olan soru, müslümanların ritüellerini ayarlayan, yönlendiren Hicri takvimi (veya adı her ne ise) kim, ne zaman piyasaya sürdü sorusudur. Başka deyimle sorarsam -ki Hasan Akçay'ın deyimidir-; müslümanları kim, ne zaman kafir yaptı? Sevgiler Link to post Sitelerde Paylaş
Hasan Akçay 0 Aralık 30, 2020 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 30, 2020 gönderildi 1 hour ago, DreiMalAli said: Yine bir müslüman diğer müslümanları kafir ilan etti. Şaşırmadım, çünkü tanıyoruz, iyi saatta olsunlar; müslümanların normal halleridir. Birazdan birileri "katli vaciptir" fetvası ile gelirse de şaşırmam: Mesela İŞİD falan... Müslümanların Kuran bükücüğünü bildiğim için açıklamaları okumaya niyetim yok. Benim için ilginç olan soru, müslümanların ritüellerini ayarlayan, yönlendiren Hicri takvimi (veya adı her ne ise) kim, ne zaman piyasaya sürdü sorusudur. Başka deyimle sorarsam -ki Hasan Akçay'ın deyimidir-; müslümanları kim, ne zaman kafir yaptı? Sevgiler "Kur'an'daki islam"ın ritüellerini güneş ve gökteki aylar ayarlıyor, hicrî takvim değil. Örneğin akşam namazı güneş battıktan sonra kılınır, sabah namazı güneş doğmadan önce. Bunların takvimmle ilgisi yok. Ramazan orucunu ramazan dolunayına tanık olan müminler tutarlar; hac ibadeti gökteki haram aylarda yapılır. Bunların da takvimle ilgisi yok; zaten gökteki aylardan yıl da olmaz takvim de. Link to post Sitelerde Paylaş
Teşup'unOğlu 0 Aralık 30, 2020 gönderildi Raporla Share Aralık 30, 2020 gönderildi 49 dakika önce, Hasan Akçay yazdı: "Kur'an'daki islam"ın ritüellerini güneş ve gökteki aylar ayarlıyor, hicrî takvim değil. Örneğin akşam namazı güneş battıktan sonra kılınır, sabah namazı güneş doğmadan önce. Bunların takvimmle ilgisi yok. Ramazan orucunu ramazan dolunayına tanık olan müminler tutarlar; hac ibadeti gökteki haram aylarda yapılır. Bunların da takvimle ilgisi yok; zaten gökteki aylardan yıl da olmaz takvim de. Norveç,Finlandiya,İsveç te 6 ay güneş batmıyor haberin yok galiba. Link to post Sitelerde Paylaş
DreiMalAli 0 Aralık 30, 2020 gönderildi Raporla Share Aralık 30, 2020 gönderildi 4 saat önce, Hasan Akçay yazdı: "Kur'an'daki islam"ın ritüellerini güneş ve gökteki aylar ayarlıyor, hicrî takvim değil. Örneğin akşam namazı güneş battıktan sonra kılınır, sabah namazı güneş doğmadan önce. Bunların takvimmle ilgisi yok. Ramazan orucunu ramazan dolunayına tanık olan müminler tutarlar; hac ibadeti gökteki haram aylarda yapılır. Bunların da takvimle ilgisi yok; zaten gökteki aylardan yıl da olmaz takvim de. Ve bunların takvim ile alakası yok! Keeeh keh keh keh Sorumu yineleyeyim: 4 saat önce, Hasan Akçay yazdı: Benim için ilginç olan soru, müslümanların ritüellerini ayarlayan, yönlendiren Hicri takvimi (veya adı her ne ise) kim, ne zaman piyasaya sürdü sorusudur. Başka deyimle sorarsam -ki Hasan Akçay'ın deyimidir-; müslümanları kim, ne zaman kafir yaptı? Milyarlarca gariban müslüman hala kafir-kafir yaşıyor! Yukarda verdiğin sikke hakkında, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa'nın söyleminden başka bilgi gelmediği gibi, bu soruya da gevezelikten başka bilgi gelmeyecek. Sevgiler Link to post Sitelerde Paylaş
nogodbutAllah 0 Aralık 30, 2020 gönderildi Raporla Share Aralık 30, 2020 gönderildi sayın Hasan Akçay ben genel fikrimi sonra yazacağım zira konu bayağı su kaldırır cinsten sadece kehf 25 ayette 18:25: "Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar. Buna dokuz daha eklediler. " ayetinde 300 sene kaldılar 9 daha ziyade ettiler denir tabersi tefsirinde der ki: bir yahudi hz Ali ye ehli kehfin mağarada kaç sene kaldığını sordu ehli kitabın kitaplarında 300 sene geçiyor Kur'an da ise hem 300 sene hemde artı 9 ile 309 sene geçiyor hz Ali 300 senenin şemsi yıl,309 sene ninde kameri yıl olduğunu söyler demektedir ki gerçekten çevrildiğinde bu doğrudur. ** rahmetli şaravi de tefsirinde ehli kitabın hz peygambere gelerek Kur'an kehf 25 te geçen 300 artı 9 sene hesabının olmadığını sadece 300 sene olduğunu söylerler. fakat ehli kitab şemsi takvimi kullandığı ,islamın ise kameri kullandığı için 300 sene şemsi doğrudur artı 9 ile 309 da kameri de doğrudur derler yine namaz gibi günlük ibadetlerin güneş le alakalı, ramazan gibi aylık ibadetlerin ay ile alakalı olduğu hac kurban gibi yılda bir kez olan ibadetlerin de esasen birden fazla aya adeta mevsime denk geldiği anlatılır ** Kur'an da hem sene سنة hem عامkelimesi geçer esasen birbirinden farklıdır .astronomik anlamda yılın arapça karşılığı esasen senedir özellikle sene kelimesi kök olarak aslında bir devenin kuyudan su çıkarmak için kovanın bağlı olduğu dairesel çarkı iple döndürerek bir turunu tamamlaması olayından ismini almaktadır dolayısı ile sene Kur'an da bu manada geçmesi yuvarlak bir cismin yuvarlak bir yörüngede bir turunu tamamlaması manasına yakındır diyebiliriz neticede dünya turunu bir yılda tamamlarken ay da 12 kez dönerek tamamlar ay dünyaya kitlenmiş,dünya da güneşe kitlenmiş dolayısı ile saat çarkları gibi dönmekteler birbirinden ayrı değil bağlı dönmelerdir aynı anda saate saniye bir turunu 360 derece tamamlarken yani 1 dakika içinde bunu yapar,yelkovan sadece 6 derece ilerler ancak zaman aynıdır ** bu konu detaylı bir konu daha sağlam deliller için etraflıca bakmak elzemdir. Link to post Sitelerde Paylaş
Hasan Akçay 0 Aralık 30, 2020 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 30, 2020 gönderildi (düzenlendi) Güzelim islam takvimine musallat edilen kamerî yıl sanaldır; o kadar sanaldır ki zaman kavramından yoksundur ve şu soruya cevap veremez: Muhammed nebi 12 aylı kamerî yılın hangi mevsiminde doğdu? Zaman kavramı taşımayan şeyden yıl olmaz; kendimizi kandırmayalım. Neden böyledir? Çünkü... 12 aylı kamerî yıl uğruna gökteki 13'ncü ay öteleniyor. Güzel kardeşim siz güneşi batıdan getirebilir misiniz ki gökteki 13'ncü aya nesî uygularsınız? O ötlemeyi aslında takvim denen kağıt üzerinde yapıyorsunuz yalnızca; gökte öteleme yok! Sayın nogodbut Allah, bunun nesine sağlam delillerle bakacaksınız?! Allahu Teâlâ gökteki ayları zaman kavramıyla donatıp mevsim olarak sabit kılmış; kamerî yıldaki aylar ise o mevsim senin bu mevsim benim gezerler. Alâkası yok kameri yıldaki ayların gökteki aylarla. Aralık 30, 2020 tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Hasan Akçay 0 Aralık 30, 2020 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 30, 2020 gönderildi 3 hours ago, nogodbutAllah said: ...neticede dünya turunu bir yılda tamamlarken ay da 12 kez dönerek tamamlar Dünyanın güneş etrafındaki 365 günlük turu ve ayın dünya etrafındaki 354 günlük 12 turu aynı anda tamamlanırmış gibi bir söz bu. Lütfen söylemeyelim; yoksa 365 = 354 diyerek matematiği katletmiş oluruz. Ay dünya etrafındaki 12 turunu 354 günde tamamladığında dünyanın güneş etrafındaki 365 günlük turunu tamamlamasına daha 11 gün var. Aynı anda tamamlamak söz konusu değil. O 11 günü dünya kendi güneş turunu tamamlamak için kullanır ay ise 13'ncü ay için kullanır ve 11 günler birikerek 29.5 güne erdiğinde 13'ncü ay vücut bulur. 12 aylı kamerî yıl 13'ncü aya ne yapıyor? Soru budur. ki matematik sorusudur. Link to post Sitelerde Paylaş
Hasan Akçay 0 Aralık 31, 2020 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 31, 2020 gönderildi 2006'da hacdaydım, ordan da biliyorum: 2006 yılında ilki 10 Ocakta, ikincisi 31 Aralıkta olmak üzere 2 tane Zilhicce 10 idrak ettik (Kurban bayramının ilk günü). https://www.islamicity.org/Hijri-Gregorian-Converter/?AspxAutoDetectCookieSupport=1# Oysa dünyanın güneşi 1 kere dolandığı esnada örneğin 1 Ocak 2006'dan 1 Ocak 2007'ye kadar ay, dünya etrafında 12 (bazan 13) tur yapar; o turlarından hiç ama hiç birini tekrar etmez. Biz aya kamerî yıl denen ucube sayesinde, Zlhicce turunu tekrar ettirmeyi başardık; güneşi batıdan getirdik (2:258). Link to post Sitelerde Paylaş
Yeni Üye 0 Aralık 31, 2020 gönderildi Raporla Share Aralık 31, 2020 gönderildi On 28.12.2020 at 20:29, Buzul yazdı: Evrimsel süreçte yaratıcı kavramını putlaştıran bir zihin yapısı ortaya çıktı. Bu zihin yapısı yaratıcıyı karşı çıkılamaz, eleştirilemez yaptı. İlahi Buzul, evrim öyle yaptıysa vardır bir bildiği, bir hikmeti. Sen ufacık aklınla evrimin yaptığını mı sorguluyorsun Link to post Sitelerde Paylaş
Buzul 0 Aralık 31, 2020 gönderildi Raporla Share Aralık 31, 2020 gönderildi 40 dakika önce, Yeni Üye yazdı: İlahi Buzul, evrim öyle yaptıysa vardır bir bildiği, bir hikmeti. Sen ufacık aklınla evrimin yaptığını mı sorguluyorsun Tabi evrenin varlığını kötü bir durum olarak görmek kötülük, zalimlik. Evrenin varlığını, yaşamı övmeyenler, bunları kötü bir durum olarak görenler de, yüce rabbe karşı çıktıkları için cehennemde yakılacaklar, orada zakkum yiyip, irin içecekler. Eziyet edebilir, acı da çektirebilir. Yaratıcıya karşı çıkmayın. Ne yapıyorsa, ne diyorsa katılın. Çünkü o yaratıcı. Eziyetlerinden dolayı eleştirirseniz de merhametli, zulüm karşıtı rab sizi cehennemde yakar. Tabi kendisi kötülük, merhametsizlik yapmaz, işkence, zulüm de etmez. O yalnızca acı çektirir, yalvarıp, yakartmak için darlık, sıkıntı verip, eziyet eder. Link to post Sitelerde Paylaş
Yeni Üye 0 Aralık 31, 2020 gönderildi Raporla Share Aralık 31, 2020 gönderildi 3 saat önce, Buzul yazdı: O yalnızca acı çektirir, yalvarıp, yakartmak için darlık, sıkıntı verip, eziyet eder. Bir de şu açıdan bak acıyı ve hazzı aşmadan (transcend) varlığın gerçek birliğine ulaşamazsın. Tanrı senin bedensel/dünyevi hazza bağlı bir mutluluk ya da nefsani acıya bağlı bir mutsuzluk halinin kölesi olmanı istemiyor, bütün bunları aşmanı şartlar ne olursa olsun değişmeyecek, sarsılmayacak, yıkılmayacak bir kale haline gelmeni murad ediyor olabilir. Ölümü öldürebilen, hayatla barışık olduğu kadar ölümle de barışık olmayı başaran bir insan dünya yok olsa, her şeyini kaybetse bile ayakta dimdik kalmayı başarabilir. Hayat sadece kısa süreliğine yaşadığımız bu süreden ibaret olsa bile bu irade ve güç seviyesine ulaşabilmek insana zarar değil fayda getirir. Senin açından sıkıntı ne? Çok uzun süre yoktun, azıcık var oldun tekrar yok olacaksın. Yokken zaten bir sorunun bir sıkıntın yoktu. Bir şeyi bilmiyor, hissetmiyordun. Kısa bir süre varsın, biliyorsun, tecrübe ediyorsun, duyumsuyorsun. İyiyi de kötüyü de, hayrı da şerri de, faydalıyı da zararlıyı da. Bilmenin ayrıcalığını ve lanetini beraber yaşıyorsun. Bu ayrıcalık ve lanet birbirinden ayrılamıyor işte. Kötüyü bilmeseydin iyiyi de bilemezdin. Acıyı bilmeseydin hazzı da bilemezdin. Seni kısa bir süre var olmakla lanetleyen şeye kızıyorsan öncesinde ve sonrasında çok uzun bir süre var etmediğini düşünüp buna da şükret en azından. Çünkü şükredersen nimetler gözünde büyür, sorunlar, eksikler küçülür ve sonunda yok olur, hayatından çıkar. Sorunsuz bir hayatın olur. İşin özeti sen değiştirsen her şey değişir. Her şey farklı olsaydı ben o zaman memnun ve razı olurdum diye düşünme sakın. Çünkü en büyük düşmanımız olan nefsimiz bizi idare ediyor iken hayatımızda şikayet, memnuniyetsizlik bitmez. Yani sorunun bizzat kendisi hiç bir şey bilmeden her şeyi bildiğini sanan, beğenilecek hiç bir tarafı yokken hiç bir şeyi beğenmeyen, önünü, arkasını göremezken varlığı yöneten aklı, gücü, ifadeyi beğenmeyen nefsimizdir. Link to post Sitelerde Paylaş
Buzul 0 Aralık 31, 2020 gönderildi Raporla Share Aralık 31, 2020 gönderildi (düzenlendi) 1 saat önce, Yeni Üye yazdı: Çünkü şükredersen nimetler gözünde büyür, sorunlar, eksikler küçülür ve sonunda yok olur, hayatından çıkar. Sorunsuz bir hayatın olur. Ölümü öldürebilen, hayatla barışık olduğu kadar ölümle de barışık olmayı başaran bir insan dünya yok olsa, her şeyini kaybetse bile ayakta dimdik kalmayı başarabilir. Hayat sadece kısa süreliğine yaşadığımız bu süreden ibaret olsa bile bu irade ve güç seviyesine ulaşabilmek insana zarar değil fayda getirir. Bu dünyada besin sıkıntısı yaşayan kişiler var. Her yıl binlerce kişi besinsizlikten dolayı da ölüyor. Bunlar şükretmedikleri için mi, sorunları çözülmedi, yoksunluklarını gideremediler? Şükretmedikleri için mi kuraklık yaşandı? Yorumun bu dünyanın gerçekleriyle bağdaşmıyor. Her yıl yüzbinlerce kişinin de acılarından kurtulmak için intihar ettiği bir yer burası. Üstelik yorumun islamla bile uyuşmuyor. Kuranda bu allah için sorun, sıkıntı, açlık verir felan demiyor mu? Üstelik kendisinin adlarından biri de ed-darr. Zarar veren, sorun, sıkıntı veren şeyler yaratan. Hastalıktan dolayı acı çeken de bir sürü kişi var. Bunlar şükretmedikleri için mi sorun çözülmüyor? Üstelik kendilerine eziyet eden bir allah varsa dediğin gibi, eziyet görenin eziyet edene şükretmesi, onu övmesi de bir absürtlük, bir garabet. Düşün yani. Eziyet gören, eziyet edenden bağışlanma diliyor. Neden? Çünkü o yaratıcı. Yaratıcı kavramını putlaştırmanın neden olduğu bir absürtlüktür bu işte. Afrika son yılların en kötü kuraklığı ile karşı karşıya. Kuraklık 14 milyon insanı tehdit ediyor. Etiyopya kuraklıktan etkilenen ülkelerin başında geliyor. Kuraklığın El Nino doğa olayından kaynaklandığı tahmin ediliyor. Su bidonları boş, su gelecek gibi de görünmüyor. Etiyopya'da aylardır yağmur yağmadı. İnsanlar son 30 yılın en kötü kuraklığını yaşıyor. BM'nin verilerine göre 10 milyondan fazla insan acil gıda yardımı bekliyor. Bu rakam çok kısa süre içinde iki katına çıkabilir. Afrika'nın diğer ülkelerinde de durum parlak değil. Etiyopyalıların büyük bölümü tarım ve hayvancılıktan geçimini sağlıyor. Hayvanlar bazen bütün ailenin hayatta kalmasını sağlayabiliyor. Afar bölgesinden bir çiftçi, 'Son yağmur damlasını Ramazan ayında gördüm. O zamandan beri hiç yağmur yağmadı. Su yok, ot yok, hayvanlarımız ölüyor' diye konuşuyor. Ramazan ayı geçen yıl temmuz ayındaydı. 1984'de 1 milyon kişi ölmüştü Kuraklık ve açlık 1984 yılını hatırlatıyor: O dönemde Etiyopya'da bir milyona yakın insan yetersiz beslenmeden ölmüştü. Şimdi ülke yeni bir açlık kriziyle karşı karşıya. Özellikle çocuklar bu durumdan olumsuz etkileniyor. Etiyopya hükümetine göre şu an 400 bin çocuk yetersiz beslenme nedeniyle tedavi görüyor. Zimbabve'de de mahsul yetersiz. Başkent Harare'deki bu tarlada dolu dolu mısır koçanları yerine tek tük kurumuş mısır taneleri yetişiyor. Bunun en büyük nedeni Büyük Okyanus'un orta ve doğusunda, okyanus yüzeyinde oluşan olağan dışı ısınmalar olarak tanımlanan El Nino'nun yolaçtığı hava. Bu kez etkisini daha şiddetli gösterdi. Sonuç Zimbabve'deki gibi şiddetli bir kuraklık. El Nino dünyanın başka yerlerinde ise sel felaketlerine yol açabiliyor. Gücünün sonuna yaklaşan bu inek ayaklarının üzerinde bile duramıyor. Zimbabve'nin Masvingo kentindeki bu çiftçiler ineği hareket ettirmeye çalışıyor. 2015 yılında Zimbabve'de bir önceki yıla oranla yüzde 50 daha az yağmur yağdı. Tarlalar, tarım alanları tamamen kurumuş durumda. https://www.dw.com/tr/afrikada-öldüren-kuraklık/a-19052206 1 saat önce, Yeni Üye yazdı: İşin özeti sen değiştirsen her şey değişir. Her şey farklı olsaydı ben o zaman memnun ve razı olurdum diye düşünme sakın. Çünkü en büyük düşmanımız olan nefsimiz bizi idare ediyor iken hayatımızda şikayet, memnuniyetsizlik bitmez. Yani sorunun bizzat kendisi hiç bir şey bilmeden her şeyi bildiğini sanan, beğenilecek hiç bir tarafı yokken hiç bir şeyi beğenmeyen, önünü, arkasını göremezken varlığı yöneten aklı, gücü, ifadeyi beğenmeyen nefsimizdir. Eleştiremezsin, karşı çıkamazsın. Çünkü o yaratıcı. Dediklerine ve yaptıklarına katılacaksın. Çünkü o yaratıcı. Eziyet edebilir, acı çektirebilir, darlık, sıkıntı verebilir. Çünkü o yaratıcı. Öveceksin, tapacaksın, yalvaracaksın, yakaracaksın. Çünkü o yaratıcı. Ona karşı çıkmak kötülüktür, zalimliktir. Çünkü o yaratıcı. Ona tapınmak iyiliktir, üstünlüktür, övülesidir. Çünkü o yaratıcı. Ona karşı çıkarsan, yanmayı hak edersin. Çünkü o yaratıcı. İşte bu yaratıcı kavramını putlaştırmaktır. İşte ben de bundan söz ediyorum. Allah yaratıcı kavramını putlaştıran bir zihin yapısının ürünüdür. O yüzden islam bir putperestliktir. Sana dua hakkında soru sormak istiyorum. Diyelim ki yağmur duası ettin, yağmur yağsın diye. Ama koşullar yağmur yağmasına uygun değil. Dua ettiğin bu güç, akıl ne yapar mesela? Ol der de, yağmur bulutları mı oluşturur ? Yok, oluşturmaz mı diyorsun? Öyleyse ne diye dua ediyorsunuz? Yağmur koşullar oluşmadıkça yağmayacaktır, yağarsa da koşullar oluştuğu için yağacaktır. Rabbim sağlık ver diye dua edildi. Ne yapar mesela, dua edilen şu güç? Yok ol der de, hasta eden virüsleri mi yok eder? Yok etmez mi diyorsunuz? Öyleyse ne diye dua ediyorsunuz? Evet, ettiğiniz dua da allaha nasıl bir etki, rol veriyorsunuz? Yok koşullar uygun olmasa bile yağmur yağdırır, yok ol der, virüsleri de yok eder diyorsan, dua için fantastik bir yardım beklemektir diyebiliriz, fil ordusunu taşlayan ebabil kuşları, denizin yarılması gibi. Tuhaf değil mi? Eğer dua edince böyle bir yardım gelmiyorsa şu güçten, siz ne diye dua ediyorsunuz? Yoksa dua dediğiniz bir rahatlama, meditasyon yöntemi mi? Evet sen ne düşünüyorsun bu konu hakkında? Ve tabi tuhaftır ki, önü, arkayı görmekten söz eden sen, yedi katlı bir göğün üstünde meleklerce taşınan tahtında oturan, cinlere alev topu atan, şeytanları yıldızlarla vuran, kendi ile uğraşana yıldırım atan görülmeyen allahı da görmüşsün. Aralık 31, 2020 tarihinde Buzul tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Buzul 0 Aralık 31, 2020 gönderildi Raporla Share Aralık 31, 2020 gönderildi Kuranın modeli, düz dünya üzerine kurulmuş, yedi kat göktür. Yedi katlı göğün üstünde de meleklerce taşınan tahtında oturan allah vardır. Cinler de yüce melekler topluluğunu dinlemek için göğün oturulabilir yerlerine otururlar. Göklerin ve yerin sınırlarından hadi geçebilirseniz geçin diyip, meydan okurken de bu modelin dışına hadi çıkabiliyorsanız çıkın deniyor olsa gerek. Çünkü zaten cinler gökte cirit atan varlıklar. He tabi gök derken atmosferden söz ediyor, cinler de atmosferin oturulabilir yerlerine oturuyorlar diyorsanız bilemem. Tabi o zaman da şu soru akla geliyor. Bu yüce melekler topluluğu ve tahtı meleklerle taşınan allah nerede? İşte kuranı bilimle uyumlu duruma getirmeye çalışınca da böyle bir karmaşa ortaya çıkıyor. Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts