Jump to content

Doğa kanunları yaratıcı olabilir mi ?


Recommended Posts

Genelde ateistler ve teistler tanrı kavramını tartışırken Büyük patlama ve öncesini tartışarak tanrıyı reddetme veya tanrıyı bulma mücadelesine giriyorlar. Teistler kainatın sonsuz olamayacağını büyük patlamanın bir başlangıç olduğunu ifade ediyorlar ve bunu matematiksel hesaplamalarla göstermeye çalışıyorlar Tanrıyı ilk sebep , birinci fail olarak göstermeye çalışıyorlar. Ateistler ise Paralel evrenlerden bahsederek sonsuz sayıda denemelerin bugünkü kainatı oluşturacağını ifade ediyor ve evrimsel süreçlerden bahsediyor.

Her iki sistemde kendi içinde tutarlı değildir. Teistlerin yaptığı yanlış bir ilk sebep bulmak noktasındadır. İlk sebep olarak Tanrı varsa gerisi domino taşı gibi geliyor. Halbuki bir insan Müslümansa ve Kurana inanıyorsa Kuran ilk sebebi yaratan bir yaratıcıdan bahsetmemektedir. Kuran yaratmanın her an geçerli olduğunu kainatın ve içindeki insanın her an her saniye yaratıldığını anlatır. Kurana göre bir yaprak bile Allahtan habersiz düşmez. Bir yaprak düşerken bile Allahın icraati devam etmektedir.

Ateistler ise evrimsel süreçlerle meseleyi izah ediyorlar. Bu başlıkta tartışmak istediğim şey evrimin gerçek olup olmadığı değil. Evrim olsa bile ateistlerin bahsettiği paralel evrenler olsa bile doğa yasaları dediğiniz yasalar bir sineğin kanadını bile meydana getiremezler. Çünkü doğa yasaları;
-Harici vücudu olmayan
-Soyut
-İlim, İrade, Kudret, Canlılık gibi vasıfları olmayan
-Şekli,Rengi kokusu olmayan
- Beş duyu organımızla algılayamadığımız

varlıklardır. Doğa yasaları insanoğlunun doğayı inceledikten deney ve gözlem yaptıktan sonra adını koyduğu formülize ettiği olgulardır. Ekvator,meridyenler ve paraleller gibi, bu konuyu şöyle bir örnekle açıklayayım. Kainattaki her şeyi doğa yasaları oluşturuyor ve yönetiyor demek şuna benzer. Bir kağıda ''Topu at.'' yazısı yazalım. Bu yazıyı kim yazdı diye sorduğumuzda, bu yazıyı Türkçe dil bilgisi kuralları yazdı demek neyse işte kainattaki meydana gelen hadiseleri yaratanda doğa yasalarıdır demek aynı şeydir. Türkçe dilbilgisi kuralları anlamlı ve manası olan bir yazıyı meydana getiremez. Getirmesi için İlim,İrade, Kudret, Canlılık gibi sıfatları olması lazım. Bu yazıyı yazmak için Türkçeyi bilecek İLİM sıfatı olacak. Bu yazıyı yazmayı yazmamaya tercih edecek bir İRADE sıfatı olacak. Bu yazıyı yazmak için kuvveti olacak yani KUDRET sıfatı olacak. Aynı zamanda canlı olacak. Aksi halde atomları veya atomaltı parçacıkları harekete geçirtip bir insanı bırakın bir sineğin kanadını bile meydana getiremezler.

Sonuç olarak Yaprağı yer çekimi düşürmez. Yaprak yerçekimi kanunuyla ilim,irade,kudret, hayy gibi sıfatları olan biri tarafından düşürülür.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuranda, allah rüzgarı durdurursa, gemiler gitmez yazar. Şimdi soru şu. Allah rüzgarı durdurmak istese nasıl durdurur? Rabbim şu kadar gün içinde yağmur yağdır diye dua ettin, bu durumda allah nasıl yağmur yağdırır? Yoksa koşullar gereği duran rüzgar mıdır, allahın rüzgarın durdurması, koşullar gereği yağan yağmur mudur, allahın yağmurun yağdırması? Peki koşullar gereği, rüzgar devam edecek olsa, allah durdurmak istese, nasıl durdurur rüzgarı? Koşullar gereği yağmur yağmasa, allah nasıl yağdırır yağmuru ve gerçekleştirir duayı. Kurallar, doğa olayları koşullara bağlıdır diyorsunuz da neden peki öyleyse, dua edip mucize bekliyorsunuz? Yağmurun yağması koşulların oluşması gerekiyorsa, neden rabbim yağmur yağdır diye dua ediyorsunuz? Yine rabbim şu sağlık verdin diye dua ettin. Sağlık ver diye dua ettiğin kişi de, hastaneye gitti, tedavi oldu. Koşullar gereği, tedavi olması mı, allahın sağlık vermesi. Peki hastalık tedavi edilemese koşullar gereği ve sağlık vermek istese, allah nasıl sağlık verirdi? Mesele yok ol derdi de, hasta eden virüsleri mi yok ederdi? Kural, düzen, koşullar felan diyorsun da, rüzgarı durdurursam gemiler gitmez diyen, yağmur bulutları oluşturur, onları sürerim, dilediğimi sevindiririm diyen, dolu tanelerini dilediğine isabet ettiren, dilediğinden uzak tutan, kendi ile uğraşanlara yıldırım atan da bir allah var ortada. Allah dur dese ve rüzgar tak diye dursa, nasıl açıklayacaksın bunu kurallarla, koşullarla? 

Link to post
Sitelerde Paylaş
41 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

Değil ya da önce size deist bir tanrıyı kabul ettirmeye çalışıyor. Yani akıl ve mantık oraya gider diyor.

Müslümansa eğer, allah deist tanrı mıdır? Kendisi şu sözünü ettiğin deist tanrıyı kabul ediyor mu? Yok. Kendisi rüzgarı durdurursam gemiler gitmez diyen, yağmur bulutları oluştururum, onları sürerim, yağmur yağdırırım, dilediğimi sevindiririm diyen, dolu tanelerini dilediğine isabet ettiren, dilediğinden uzak tutan, kendi ile uğraşana yıldırım atan, hatta yıldızlarla şeytan taşlayan allaha tapınıyor. Bir sıkıntınız varsa, bana dua edin, dilersem sıkıntıyı gideririm diyen allaha da gerçektir, diyor. O zaman da işte şunu diyorum ben de. Şu kadar gün içinde yağmur yağdır diye dua ettin. Allah da bu duanı gerçekleştirmek isterse, ne yapabilir bu durumda. Dua edince, fil ordusunu taşlayan ebabil kuşları gibi, denizin yarılması gibi bir yardım mı bekliyorsun? Yok, yağmurun yağması koşullara bağlıdır deniliyorsa, ne diye yağmur yağdır dua ediliyor ki öyleyse. Demek ki edilen duayı isterse gerçekleştiren allah söylemi yanlış bu durumda. Çünkü edilen duada kendisine bir etki ve rol verilmiyor. Nasıl yardım edecek ki? Ama işte hem böyle bir yardımda bulunmaz de, hem koşullara bağlıdır de, sonra da allah isterse edilen duayı gerçekleştirir diyip, dua et ve fantastik bir yardım bekleyip, kendinle çeliş. Demek ki evreni yaratan bir tanrı var demek, islamda bir yanlış, mantıksızlık, tutarsızlık varsa, bunları ortadan kaldırmıyor. 

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence tanrı konusunu tabiat, alem ve bilim zemininde tartışmak tanrıyı aramayan biri için anlamsız, evrim tanrının yokluğunu kanıtlamak için değildir, sineğin kanadıda tanrının varlığını kanıtlamaz, bunlar sadece bir kanı oluşturmak için kullanılıyor. Önce insanın ilahi bir duygu yaşaması lazım ki tanrı olabilsin. İnsanlar dine dini ritüellerle girerler ve dini uygulayarak dindarlaşırlar bu davranış örüntüsüyle alakalı bir şey. Yer çekimini tanrıya bandırıp sunmakta bir dinileştirme çabasıyla vaftize kapı aralamaktır.

2 saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

Değil ya da önce size deist bir tanrıyı kabul ettirmeye çalışıyor. Yani akıl ve mantık oraya gider diyor.

Deizm'i kabul ettirmenin tebliğsel bir değeri yok, ama insanların sistematik bir felsefe, mantık ve ilahiyat bilgilerinin yoksunluğunu bir teist bir potansiyele dönüştürmeye çalışmak sınırında bir etkisi olabilir, ateizmde tebliğ yoktur, anlam veya anlamsızlık arayışlarına saygı duyarım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
20 hours ago, Kindi said:

Genelde ateistler ve teistler tanrı kavramını tartışırken Büyük patlama ve öncesini tartışarak tanrıyı reddetme veya tanrıyı bulma mücadelesine giriyorlar. Teistler kainatın sonsuz olamayacağını büyük patlamanın bir başlangıç olduğunu ifade ediyorlar ve bunu matematiksel hesaplamalarla göstermeye çalışıyorlar Tanrıyı ilk sebep , birinci fail olarak göstermeye çalışıyorlar. Ateistler ise Paralel evrenlerden bahsederek sonsuz sayıda denemelerin bugünkü kainatı oluşturacağını ifade ediyor ve evrimsel süreçlerden bahsediyor.

Her iki sistemde kendi içinde tutarlı değildir. Teistlerin yaptığı yanlış bir ilk sebep bulmak noktasındadır. İlk sebep olarak Tanrı varsa gerisi domino taşı gibi geliyor. Halbuki bir insan Müslümansa ve Kurana inanıyorsa Kuran ilk sebebi yaratan bir yaratıcıdan bahsetmemektedir. Kuran yaratmanın her an geçerli olduğunu kainatın ve içindeki insanın her an her saniye yaratıldığını anlatır. Kurana göre bir yaprak bile Allahtan habersiz düşmez. Bir yaprak düşerken bile Allahın icraati devam etmektedir.

Ateistler ise evrimsel süreçlerle meseleyi izah ediyorlar. Bu başlıkta tartışmak istediğim şey evrimin gerçek olup olmadığı değil. Evrim olsa bile ateistlerin bahsettiği paralel evrenler olsa bile doğa yasaları dediğiniz yasalar bir sineğin kanadını bile meydana getiremezler. Çünkü doğa yasaları;
-Harici vücudu olmayan
-Soyut
-İlim, İrade, Kudret, Canlılık gibi vasıfları olmayan
-Şekli,Rengi kokusu olmayan
- Beş duyu organımızla algılayamadığımız

varlıklardır. Doğa yasaları insanoğlunun doğayı inceledikten deney ve gözlem yaptıktan sonra adını koyduğu formülize ettiği olgulardır. Ekvator,meridyenler ve paraleller gibi, bu konuyu şöyle bir örnekle açıklayayım. Kainattaki her şeyi doğa yasaları oluşturuyor ve yönetiyor demek şuna benzer. Bir kağıda ''Topu at.'' yazısı yazalım. Bu yazıyı kim yazdı diye sorduğumuzda, bu yazıyı Türkçe dil bilgisi kuralları yazdı demek neyse işte kainattaki meydana gelen hadiseleri yaratanda doğa yasalarıdır demek aynı şeydir. Türkçe dilbilgisi kuralları anlamlı ve manası olan bir yazıyı meydana getiremez. Getirmesi için İlim,İrade, Kudret, Canlılık gibi sıfatları olması lazım. Bu yazıyı yazmak için Türkçeyi bilecek İLİM sıfatı olacak. Bu yazıyı yazmayı yazmamaya tercih edecek bir İRADE sıfatı olacak. Bu yazıyı yazmak için kuvveti olacak yani KUDRET sıfatı olacak. Aynı zamanda canlı olacak. Aksi halde atomları veya atomaltı parçacıkları harekete geçirtip bir insanı bırakın bir sineğin kanadını bile meydana getiremezler.

Sonuç olarak Yaprağı yer çekimi düşürmez. Yaprak yerçekimi kanunuyla ilim,irade,kudret, hayy gibi sıfatları olan biri tarafından düşürülür.

 

Tüm insanlık hafızasında deneyimlenmiş hiçbir gerçek başlangıç yok. Evrende "var olmaya başlamış" hiçbir şey yok. Hiçlik yok. Dolayısıyla yaratmak ve yaratılmak fiilleri sadece soyut olup, fiili olarak karşılıkları yok. Bir kavram olarak bile şüpheliler. Vuku bulan şeylerin tamamı, "hep var olanın" değişim ve dönüşümü.

 

Bu doğrultuda doğa kanunlarının yaratıcı falan değil evet, çünkü zaten yaratmak diye bir şey yok. Gerek de yok.

 

Doğada yasa da yok. Çünkü tersi, tersinin karşılığı yok. Böyle bir tecrübe yok. Yasasız evren mi gördün de buna "yasalı" diyorsun? Atomların bir yasaya uyduğunu göstermek için, önce uymayanlarını da göstermen gerek. Bugüne kadar gördüğün tüm yasalar, beraberinde böyle bir selahiyeti de getiriyordu çünkü. Hem teori, hem de pratikte. 

 

Doğanın ya da sözde yasalarının ilme bilmemneye falan da ihtiyacı yok. Çünkü ilim gerekliliğini uslamlamanın merkezine, hareket noktası olarak insanı koyarak çıkarımlıyorsun. Doğayı değil. Bir doğa ve atomlar vb. var, bir de insan. Sen öznel ve keyfeder bir şekilde insanı esas alınca, sonuç da hatalı bir şekilde ilim gerekliliğine çıkıyor. Doğaya da neden insanı yamamaya, onu da "insanlaştırmaya" çalışıyorsun? Doğa doğadır. İnsan da insan.

 

Yani bu başlığı neresinden tutsak elinde kalır. Bildiğin çöp. Kırmızı asa maymunları da.

Aynı çayırda otlamaya devam ededurun bakalım. Bu kafadan başka da bir halt olmaz zaten..!

Türkçe dilbilgisi kuralıyla evreni özdeşleştirmeye çalışan bir zekadan(!) ne beklenebilir ki?!

 

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, teflon yazdı:

 

Tüm insanlık hafızasında deneyimlenmiş hiçbir gerçek başlangıç yok. Evrende "var olmaya başlamış" hiçbir şey yok. Hiçlik yok. Dolayısıyla yaratmak ve yaratılmak fiilleri sadece soyut olup, fiili olarak karşılıkları yok. Bir kavram olarak bile şüpheliler. Vuku bulan şeylerin tamamı, "hep var olanın" değişim ve dönüşümü.

 

Bu doğrultuda doğa kanunlarının yaratıcı falan değil evet, çünkü zaten yaratmak diye bir şey yok. Gerek de yok.

 

Doğada yasa da yok. Çünkü tersi, tersinin karşılığı yok. Böyle bir tecrübe yok. Yasasız evren mi gördün de buna "yasalı" diyorsun? Atomların bir yasaya uyduğunu göstermek için, önce uymayanlarını da göstermen gerek. Bugüne kadar gördüğün tüm yasalar, beraberinde böyle bir selahiyeti de getiriyordu çünkü. Hem teori, hem de pratikte. 

 

Doğanın ya da sözde yasalarının ilme bilmemneye falan da ihtiyacı yok. Çünkü ilim gerekliliğini uslamlamanın merkezine, hareket noktası olarak insanı koyarak çıkarımlıyorsun. Doğayı değil. Bir doğa ve atomlar vb. var, bir de insan. Sen öznel ve keyfeder bir şekilde insanı esas alınca, sonuç da hatalı bir şekilde ilim gerekliliğine çıkıyor. Doğaya da neden insanı yamamaya, onu da "insanlaştırmaya" çalışıyorsun? Doğa doğadır. İnsan da insan.

 

Yani bu başlığı neresinden tutsak elinde kalır. Bildiğin çöp. Kırmızı asa maymunları da.

Aynı çayırda otlamaya devam ededurun bakalım. Bu kafadan başka da bir halt olmaz zaten..!

Türkçe dilbilgisi kuralıyla evreni özdeşleştirmeye çalışan bir zekadan(!) ne beklenebilir ki?!

 

Merak ettiğim için soruyorum. İnsanda doğanın bir parçası ise buradan hareket etme gibi bir şansımız olamaz mı? 

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 saat önce, teflon yazdı:

 

Tüm insanlık hafızasında deneyimlenmiş hiçbir gerçek başlangıç yok. Evrende "var olmaya başlamış" hiçbir şey yok. Hiçlik yok. Dolayısıyla yaratmak ve yaratılmak fiilleri sadece soyut olup, fiili olarak karşılıkları yok. Bir kavram olarak bile şüpheliler. Vuku bulan şeylerin tamamı, "hep var olanın" değişim ve dönüşümü.

 

Bu doğrultuda doğa kanunlarının yaratıcı falan değil evet, çünkü zaten yaratmak diye bir şey yok. Gerek de yok.

 

Doğada yasa da yok. Çünkü tersi, tersinin karşılığı yok. Böyle bir tecrübe yok. Yasasız evren mi gördün de buna "yasalı" diyorsun? Atomların bir yasaya uyduğunu göstermek için, önce uymayanlarını da göstermen gerek. Bugüne kadar gördüğün tüm yasalar, beraberinde böyle bir selahiyeti de getiriyordu çünkü. Hem teori, hem de pratikte. 

 

Doğanın ya da sözde yasalarının ilme bilmemneye falan da ihtiyacı yok. Çünkü ilim gerekliliğini uslamlamanın merkezine, hareket noktası olarak insanı koyarak çıkarımlıyorsun. Doğayı değil. Bir doğa ve atomlar vb. var, bir de insan. Sen öznel ve keyfeder bir şekilde insanı esas alınca, sonuç da hatalı bir şekilde ilim gerekliliğine çıkıyor. Doğaya da neden insanı yamamaya, onu da "insanlaştırmaya" çalışıyorsun? Doğa doğadır. İnsan da insan.

 

Yani bu başlığı neresinden tutsak elinde kalır. Bildiğin çöp. Kırmızı asa maymunları da.

Aynı çayırda otlamaya devam ededurun bakalım. Bu kafadan başka da bir halt olmaz zaten..!

Türkçe dilbilgisi kuralıyla evreni özdeşleştirmeye çalışan bir zekadan(!) ne beklenebilir ki?!

 

 

 

daha önceki başlıklarda da hep hakaret ediyorsun

ben senin seviyene düşmem

hakaret ederek sadece kendini küçük düşürürsün 

 

engellendin güle güle 

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 hours ago, akılsızşuursuzatom said:

Merak ettiğim için soruyorum. İnsanda doğanın bir parçası ise buradan hareket etme gibi bir şansımız olamaz mı? 

 

Hadise de bu zaten. Bu bir şans ya da tercih meselesi değil. Keyfimize göre yapabileceğimiz bir yorum ya da seçim değil. 

Bu bir doğru-yanlış ve "gerçek" meselesi ve sizin o şans adı altında kullandığınız tercihin neticesi yanlış işte.

Biz gerçeğin, en azından "doğrunun" peşindeyiz, bir hikaye devam ettirmece oyununda değil.

 

İnsan doğanın bir parçası, doğa insanın bir parçası mı peki? Transistör televizyonun bir parçası, televizyon transistörün bir parçası mı peki?

 

Velev ki her ikisi de birbirinin bir parçası olsun. Ancak sen bu durumda bile, sadece doğa insanın bir parçasıymış gibi hareket ediyorsun.

Önce doğayı insanlaştırıp, akabinde bu -hatalı- benzeşim neticesinde haliylen doğada/atomda eksik kalan parçaların nerede olduğunu sorup, en nihayetinde onları ne idüğü belirsiz soyut, maddesel olmayan aşkın bir varlıktan ithal ediyorsun.

 

Atomlar şuursuz, ilimsiz, akılsız, ereksiz ve amaçsız ama bir şeyleri bir araya getirip, gördüğün karmaşıklığı oluşturabiliyor.

İnsanlar da bir şeyleri bir araya getirip karmaşıklık yaratabiliyor, o vakit aslen insan da akılsız, şuursuz bilmemnesizdir neden demiyorsun mesela?

 

Düşün ki atomlar senden değil, ama sen atomlardan oluşuyorsun. Ama neden senin gibi olmadıklarının hesabını veren atomlar oluyor. Bu bir, dağdan gelip de bağdakini kovmak değil de nedir? Atomların başı kel mi?!

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 05.03.2021 at 09:07, akılsızşuursuzatom yazdı:

arkadaş deist bir tanrıyı savunuyor hala anlamadınız mı :D

bu yazıdan böyle bir anlamı nasıl çıkardın 

Ben deizmin tanrı anlayışını eleştiriyorum 

İlk sebep olarak tanrıyı göstermek yanlış diyorum deizmin tanrı anlayışı budur. İlk fail bir tanrıyı koyar sonrasında da hiçbir şeye karışmayan bir tanrı anlayışı vardır.

İlk sebebi tartışırsan ateist argümanlarda sana paralel evrenlerden bahseder, sonsuz denemelerden bahseder.

Ben hala şu anda her saniye an ve an yaratan Allahtan bahsediyorum. 

Senin vücudundaki hücrelerin hareketinden, kanın dolaşımından,sindiriminden tut evrendeki güneşin hareketinde kadar sürekli fail olan Allahtan bahsediyorum

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 05.03.2021 at 01:53, Buzul yazdı:

Kuranda, allah rüzgarı durdurursa, gemiler gitmez yazar. Şimdi soru şu. Allah rüzgarı durdurmak istese nasıl durdurur? Rabbim şu kadar gün içinde yağmur yağdır diye dua ettin, bu durumda allah nasıl yağmur yağdırır? Yoksa koşullar gereği duran rüzgar mıdır, allahın rüzgarın durdurması, koşullar gereği yağan yağmur mudur, allahın yağmurun yağdırması? Peki koşullar gereği, rüzgar devam edecek olsa, allah durdurmak istese, nasıl durdurur rüzgarı? Koşullar gereği yağmur yağmasa, allah nasıl yağdırır yağmuru ve gerçekleştirir duayı. Kurallar, doğa olayları koşullara bağlıdır diyorsunuz da neden peki öyleyse, dua edip mucize bekliyorsunuz? Yağmurun yağması koşulların oluşması gerekiyorsa, neden rabbim yağmur yağdır diye dua ediyorsunuz? Yine rabbim şu sağlık verdin diye dua ettin. Sağlık ver diye dua ettiğin kişi de, hastaneye gitti, tedavi oldu. Koşullar gereği, tedavi olması mı, allahın sağlık vermesi. Peki hastalık tedavi edilemese koşullar gereği ve sağlık vermek istese, allah nasıl sağlık verirdi? Mesele yok ol derdi de, hasta eden virüsleri mi yok ederdi? Kural, düzen, koşullar felan diyorsun da, rüzgarı durdurursam gemiler gitmez diyen, yağmur bulutları oluşturur, onları sürerim, dilediğimi sevindiririm diyen, dolu tanelerini dilediğine isabet ettiren, dilediğinden uzak tutan, kendi ile uğraşanlara yıldırım atan da bir allah var ortada. Allah dur dese ve rüzgar tak diye dursa, nasıl açıklayacaksın bunu kurallarla, koşullarla? 

 

 

Allah yaptığı icraatleri tekvini emirler denilen yapmurun yağması, hastaların tedavisi,,,vs gibi işleri Sünnetullah denen yada adetullah denen kanunlarla yapıyor. Hasta olan kişi gene şifayı Allahın koyduğu kanunlara göre buluyor. Ama bunlar gerçek fail değildir. Allah bu kanunları isterse değiştirir, isterse farklı bir kanuna da koyar. Mesela bir sperm hücresinden eli yüzü gözü beyni olan insan meydana geliyor.  Veya çamurun içindeki tohumdan elma ağacı oluyor, tohum kokusu rengi şekli olan elmaya dönüşüyor. Veya yumurta sarısından civciv çıkıyor. Burada sebep sonuç ilişkisine baktığında alakası yoktur bir spermin insana dönüşmesi, spermdeki maddelerle insana evrilen ve insanda olan maddeler bambaşkadır. Allah koyduğu kanunda su toprak ve güneş ışığı sonucu ağaç çıkıyor. Bu kanunu koyan Allahtır. Güneş , toprak ve su gerçek sebep değildir. Çünkü ortaya çıkan neticeyle bu sebeplerin alakası yoktur. Bilim sadece oluş sıralamasını açıklar ama tohumdan ağaç ve meyve olmadaki manayı açıklamaz. Allah farklı bir şekilde sebep koysaydı tohum başka sebeplerden ağaç meyve olurdu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 saat önce, teflon yazdı:

Türkçe dilbilgisi kuralıyla evreni özdeşleştirmeye çalışan bir zekadan(!) ne beklenebilir ki?!

 

çocukluğumda bize sandalye örneğini verirlerdi!

 

arka ayakları olmayan sandalyeleri birbirine yasladığında bunların devrilmemesi için en arkadakinin dört ayağının olması gerekir, o da tanrı'ymış! en popüler örnek ise "tren"di. her vagonu bir önceki vagon çeker, fakat lokomotif, gücünü kendisinden alır. burada da lokomotif, tanrı oluyor! sonra, bir iğne ustasız olmaz bir köy muhtarsız olmaz teraneleri... türkçe dilbilgisi kuralıyla evreni özdeşleştirmek de aynı zekânın ürünü! onca bilim insanı kafa patlatıyor evrenin sırlarını çözmek için ama bu abiler bütün sırları çözmüşler: köy muhtarsız olmaz, o halde evrenin de bir muhtarı var. nerede bu muhtar? ölünce muhtarımıza kavuşacağız!

 

"tesadüf" ve "düzen" kavramlarını ezberlerindeki gibi algıladıklarından ve sandalye, tren, iğne üzerinden bir açıklamaya giriştiklerinden, netice "kendini ispatlayan kehanet" olacaktır. örneği atom üzerinden verince daha afili oluyor! ardından da aynı basmakalıp düşünce: akılsız, ilimsiz, şuursuz atom ne yapabilir ki! evrenin merkezine insanı aldıkları için, onlara göre tanrı da insan gibi ilim ve zekâ sahibi olmalı! tamamen insan benzeri (sadece daha güçlü) bir tanrı tasavvuru var. öfkelenen, sevinen, konuşan, gören, kanun koyan, affeden, cezalandıran bir tanrı! ne bilimsel ne de ahlakî hiçbir tutarlılığı olmayan bir tanrı! canı istemiş ve yaratmış! tanrı, yaratma gücünü ve hakkını nereden alıyor diye bir soru sorsan tanrı ile insanı bir tutma derler. oysa tanrıyı insana benzeten ve insan özellikleri veren de kendileri.

 

kindi dostum, teflon'u başkalarıyla karıştırma. ben teflon'dan çok şey öğreniyorum. dilerim sen de ön yargılarından kurtulur ve onun bilgi ve zekâ eseri cümlelerini okuma gereğini duyarsın. küfürbaz arıyorsan elindeki kitaplara bak! ne demişti ilahiyatçı mustafa öztürk:

koca evreni yaratan bir tanrı, üç tane münafığa kitabında bu kadar küfreder mi?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Kindi yazdı:

 

 

Allah yaptığı icraatleri tekvini emirler denilen yapmurun yağması, hastaların tedavisi,,,vs gibi işleri Sünnetullah denen yada adetullah denen kanunlarla yapıyor. Hasta olan kişi gene şifayı Allahın koyduğu kanunlara göre buluyor. Ama bunlar gerçek fail değildir. Allah bu kanunları isterse değiştirir, isterse farklı bir kanuna da koyar. Mesela bir sperm hücresinden eli yüzü gözü beyni olan insan meydana geliyor.  Veya çamurun içindeki tohumdan elma ağacı oluyor, tohum kokusu rengi şekli olan elmaya dönüşüyor. Veya yumurta sarısından civciv çıkıyor. Burada sebep sonuç ilişkisine baktığında alakası yoktur bir spermin insana dönüşmesi, spermdeki maddelerle insana evrilen ve insanda olan maddeler bambaşkadır. Allah koyduğu kanunda su toprak ve güneş ışığı sonucu ağaç çıkıyor. Bu kanunu koyan Allahtır. Güneş , toprak ve su gerçek sebep değildir. Çünkü ortaya çıkan neticeyle bu sebeplerin alakası yoktur. Bilim sadece oluş sıralamasını açıklar ama tohumdan ağaç ve meyve olmadaki manayı açıklamaz. Allah farklı bir şekilde sebep koysaydı tohum başka sebeplerden ağaç meyve olurdu.

Koşullar gereği yağan yağmur mu yani, allahın yağmur yağdır duasını gerçekleştirmesi? Koşullar gereği yağmasa mesela, allah bu duayı gerçekleştirmek istese, nasıl gerçekleştirir?

Kişinin koşullar gereği tedavi olması mıdır, allahın sağlık vermesi? Kişi koşullar gereği tedavi olamasa, hastalıktan ölecek olsa, allah nasıl sağlık verir?

İnsanın insana yardım etmesi midir, allahın rabbim geçim sıkıntımı gider duasını gerçekleştirmesi? İnsan insana yardım etmese, allah nasıl giderirdi geçim sıkıntısını?

 

Eğer koşullar gereği istediğinin olmasıysa, allahın yağmur yağdır duasını gerçekleştirmesi, allahın sağlık vermesi, allahın geçim sıkıntısını gidermesi, bu durumda koşullar gereği istediğin olmazsa da, ne olacak? Allah da duanı gerçekleştirmek istiyor. İşte ben de bunu diyorum, burada mucize bir yardım gerekiyor. Denizin yarılması, fil ordusunu taşlayan ebabil kuşları, öldükten sonra dirilen kişi gibi bir yardım da bulunacak ki, duayı gerçekleştirsin. Yok, böyle bir yardım gelmez diyorsan. Öyleyse, bana dua edin, dilersem istediğinizi yerine getiririm, sıkıntıyı gideririm diyen allaha, dua etmenin bir mantığı yok. Koşullar gereği hastalıktan ölecek olursan eğer, allah sana sağlık felan vermez yani.

 

Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir. Mumin 60

 

Aksine yalnız O'na yalvarırsınız. O da dilerse, giderilmesi için yalvardığınız sıkıntıyı giderir. Siz de ortak koştuklarınızı unutursunuz. Enam 41

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Geta yazdı:

 

çocukluğumda bize sandalye örneğini verirlerdi!

 

arka ayakları olmayan sandalyeleri birbirine yasladığında bunların devrilmemesi için en arkadakinin dört ayağının olması gerekir, o da tanrı'ymış! en popüler örnek ise "tren"di. her vagonu bir önceki vagon çeker, fakat lokomotif, gücünü kendisinden alır. burada da lokomotif, tanrı oluyor! sonra, bir iğne ustasız olmaz bir köy muhtarsız olmaz teraneleri... türkçe dilbilgisi kuralıyla evreni özdeşleştirmek de aynı zekânın ürünü! onca bilim insanı kafa patlatıyor evrenin sırlarını çözmek için ama bu abiler bütün sırları çözmüşler: köy muhtarsız olmaz, o halde evrenin de bir muhtarı var. nerede bu muhtar? ölünce muhtarımıza kavuşacağız!

 

"tesadüf" ve "düzen" kavramlarını ezberlerindeki gibi algıladıklarından ve sandalye, tren, iğne üzerinden bir açıklamaya giriştiklerinden, netice "kendini ispatlayan kehanet" olacaktır. örneği atom üzerinden verince daha afili oluyor! ardından da aynı basmakalıp düşünce: akılsız, ilimsiz, şuursuz atom ne yapabilir ki! evrenin merkezine insanı aldıkları için, onlara göre tanrı da insan gibi ilim ve zekâ sahibi olmalı! tamamen insan benzeri (sadece daha güçlü) bir tanrı tasavvuru var. öfkelenen, sevinen, konuşan, gören, kanun koyan, affeden, cezalandıran bir tanrı! ne bilimsel ne de ahlakî hiçbir tutarlılığı olmayan bir tanrı! canı istemiş ve yaratmış! tanrı, yaratma gücünü ve hakkını nereden alıyor diye bir soru sorsan tanrı ile insanı bir tutma derler. oysa tanrıyı insana benzeten ve insan özellikleri veren de kendileri.

 

kindi dostum, teflon'u başkalarıyla karıştırma. ben teflon'dan çok şey öğreniyorum. dilerim sen de ön yargılarından kurtulur ve onun bilgi ve zekâ eseri cümlelerini okuma gereğini duyarsın. küfürbaz arıyorsan elindeki kitaplara bak! ne demişti ilahiyatçı mustafa öztürk:

koca evreni yaratan bir tanrı, üç tane münafığa kitabında bu kadar küfreder mi?

 

 

 

Teflon dostum 2005 yılından beri farklı zaman aralıklarıyla farklı isimlerle bu forumdayım birçok ateistle karşılaştım. Birçok kişi ateizmden döndü kimileri müslüman oldu kimileri deist oldu. Benim teflona tavrım hakaretleri tüm yazılarımda hakaret ediyor. Yazdıkları demogojiden başka bir şey değil hepsine cevap verilir.

 

Anoloji yöntemiyle olayları daha iyi anlayacağını umduğum için bu örneklere başvuruyorum. O zaman şöyle konuşalım 

 

sen ne dersin, doğa yasası bir spermden etten kemikten kandan oluşan bir insan meydana getirebilir mi . Başka bir doğa kanunu yumurta sarısından aynen insandaki gibi gözü kulağı olan insanla aynı ortak organları olan civcivi meydana getirebilir mi ? Sence kainat bir kitapsa kitapta mana yok mu ?

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Buzul yazdı:

Koşullar gereği yağan yağmur mu yani, allahın yağmur yağdır duasını gerçekleştirmesi? Koşullar gereği yağmasa mesela, allah bu duayı gerçekleştirmek istese, nasıl gerçekleştirir?

Kişinin koşullar gereği tedavi olması mıdır, allahın sağlık vermesi? Kişi koşullar gereği tedavi olamasa, hastalıktan ölecek olsa, allah nasıl sağlık verir?

İnsanın insana yardım etmesi midir, allahın rabbim geçim sıkıntımı gider duasını gerçekleştirmesi? İnsan insana yardım etmese, allah nasıl giderirdi geçim sıkıntısını?

 

Eğer koşullar gereği istediğinin olmasıysa, allahın yağmur yağdır duasını gerçekleştirmesi, allahın sağlık vermesi, allahın geçim sıkıntısını gidermesi, bu durumda koşullar gereği istediğin olmazsa da, ne olacak? Allah da duanı gerçekleştirmek istiyor. İşte ben de bunu diyorum, burada mucize bir yardım gerekiyor. Denizin yarılması, fil ordusunu taşlayan ebabil kuşları, öldükten sonra dirilen kişi gibi bir yardım da bulunacak ki, duayı gerçekleştirsin. Yok, böyle bir yardım gelmez diyorsan. Öyleyse, bana dua edin, dilersem istediğinizi yerine getiririm, sıkıntıyı gideririm diyen allaha, dua etmenin bir mantığı yok. Koşullar gereği hastalıktan ölecek olursan eğer, allah sana sağlık felan vermez yani.

 

Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir. Mumin 60

 

Aksine yalnız O'na yalvarırsınız. O da dilerse, giderilmesi için yalvardığınız sıkıntıyı giderir. Siz de ortak koştuklarınızı unutursunuz. Enam 41

 

Dua kulluktur, ibadettir.

 

Namaz kılmak duadır.

Günahlar için af dilemek duadır.

Nimetlere şükretmek duadır.

Kainatı temaşa edip sübhanallah, la ilahe illaheilallah demek duadır zikirdir. 

 

İbadetin maksadı uhrevidir. Bu dünya için yapılmaz. Senin verdiğin dua örnekleri de kulluk için yapılır. Belalar sıkıntıların o ibadetin vaktidir. Yağmursuzluk, yağmur duası ibadetinin vaktidir. Dua sonucunda bakarsın ki bir rüzgar başka bir yerdeki bulutu getirir yağmur yapar. Ama duanın asıl ibadet olması cihetiyle Karşılığı diğer dünyada verilir. Dua edince bazen aynısını verir. Bazen zıttını verir. Ama asıl karşılığını sevap olarak diğer dünyada verir. Zıttını verdiyse onun hikmeti senin için hayırlı olmasıdır. 

 

Konu dua konusu değil artık buradan gider bu konu

 

Allahın duana ihtiyacı mı var diye başlanır konu başka yere evrilir.

 

Konumuz şu;

Doğa yasaları Kainatı ve kainatın içindeki olayları meydana getiremez.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
24 dakika önce, Kindi yazdı:

 

Dua kulluktur, ibadettir.

 

Namaz kılmak duadır.

Günahlar için af dilemek duadır.

Nimetlere şükretmek duadır.

Kainatı temaşa edip sübhanallah, la ilahe illaheilallah demek duadır zikirdir. 

 

İbadetin maksadı uhrevidir. Bu dünya için yapılmaz. Senin verdiğin dua örnekleri de kulluk için yapılır. Belalar sıkıntıların o ibadetin vaktidir. Yağmursuzluk, yağmur duası ibadetinin vaktidir. Dua sonucunda bakarsın ki bir rüzgar başka bir yerdeki bulutu getirir yağmur yapar. Ama duanın asıl ibadet olması cihetiyle Karşılığı diğer dünyada verilir. Dua edince bazen aynısını verir. Bazen zıttını verir. Ama asıl karşılığını sevap olarak diğer dünyada verir. Zıttını verdiyse onun hikmeti senin için hayırlı olmasıdır. 

 

Konu dua konusu değil artık buradan gider bu konu

 

Allahın duana ihtiyacı mı var diye başlanır konu başka yere evrilir.

 

Konumuz şu;

Doğa yasaları Kainatı ve kainatın içindeki olayları meydana getiremez.

 

 

 

Dua edilmese, o yağmur yağmayacak mıydı? Yok yağardı diyorsan, öyleyse dua edildiği için yağmur yağmadı, koşullar oluştuğu için yağmur yağdı. Ama sen diyorsun ki tabi, dua bir ibadettir. Ama kuranda allah diyor, bana dua edin, dilersem isteğinizi yerine getiririm, dilersem sıkıntıyı gideririm diye. Demek ki duayla bu dünya için yapılabilirmiş. Dua ederek, bu dünya ile ilgili bir istekte bulunabilirmiş. Aslında buradan çıkarılacak sonuç da şu. Edilen duayı gerçekleştiren allah söylemi senin de mantığına yatmıyor. Koşullar gereği yağmur yağmasa, allah da edilen yağmur yağdır duasını gerçekleştirmek istese, ne yapardı sorusuna, atıyorum allah ol der ve gökte birdenbire yağmur bulutları oluşturabilir, böyle bir etkisi ve rolü olabilir diyemiyorsun örnek olarak. Çünkü biliyorsun ki, böyle bir yardım gelmeyecek. Koşullar oluşursa yağmur yağacak, oluşmazsa yağmayacak. O zaman da şunu diyorsun işte dua bir ibadettir. Ama kuranda da şu ayetler var. Demek ki, islamda senin de mantıksız olarak gördüğün şeyler var. Evet, istersem sıkıntıyı gideririm diyen allaha, rabbim sağlık ver diye dua edildiğinde, örnek olarak yok ol diyecek ve virüsleri yok etmeyecekse, allaha dua etmenin mantığı nedir? 

 

Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir. Mumin 60

 

Aksine yalnız O'na yalvarırsınız. O da dilerse, giderilmesi için yalvardığınız sıkıntıyı giderir. Siz de ortak koştuklarınızı unutursunuz. Enam 41

 

 

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...