Jump to content

Doğa kanunları yaratıcı olabilir mi ?


Recommended Posts

53 dakika önce, Buzul yazdı:

 

Dua edilmese, o yağmur yağmayacak mıydı? Yok yağardı diyorsan, öyleyse dua edildiği için yağmur yağmadı, koşullar oluştuğu için yağmur yağdı. Ama sen diyorsun ki tabi, dua bir ibadettir. Ama kuranda allah diyor, bana dua edin, dilersem isteğinizi yerine getiririm, dilersem sıkıntıyı gideririm diye. Demek ki duayla bu dünya için yapılabilirmiş. Dua ederek, bu dünya ile ilgili bir istekte bulunabilirmiş. Aslında buradan çıkarılacak sonuç da şu. Edilen duayı gerçekleştiren allah söylemi senin de mantığına yatmıyor. Koşullar gereği yağmur yağmasa, allah da edilen yağmur yağdır duasını gerçekleştirmek istese, ne yapardı sorusuna, atıyorum allah ol der ve gökte birdenbire yağmur bulutları oluşturabilir, böyle bir etkisi ve rolü olabilir diyemiyorsun örnek olarak. Çünkü biliyorsun ki, böyle bir yardım gelmeyecek. Koşullar oluşursa yağmur yağacak, oluşmazsa yağmayacak. O zaman da şunu diyorsun işte dua bir ibadettir. Ama kuranda da şu ayetler var. Demek ki, islamda senin de mantıksız olarak gördüğün şeyler var. Evet, istersem sıkıntıyı gideririm diyen allaha, rabbim sağlık ver diye dua edildiğinde, örnek olarak yok ol diyecek ve virüsleri yok etmeyecekse, allaha dua etmenin mantığı nedir? 

 

Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir. Mumin 60

 

Aksine yalnız O'na yalvarırsınız. O da dilerse, giderilmesi için yalvardığınız sıkıntıyı giderir. Siz de ortak koştuklarınızı unutursunuz. Enam 41

 

 

Fakat bu kolay bence. Eğer Allah yağmur yağdırırsa dua dan sonra duanızı kabul etmiştir. Gerçekleştirmiyorsa kabul etmemiştir. Sonuçta kabul etmek zorunda değil istersem kabul ederim demiş.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

Fakat bu kolay bence. Eğer Allah yağmur yağdırırsa dua dan sonra duanızı kabul etmiştir. Gerçekleştirmiyorsa kabul etmemiştir. Sonuçta kabul etmek zorunda değil istersem kabul ederim demiş.

Şu kadar gün içinde yağmur yağdır rabbim diye dua edildi, koşullar oluştu ve yağmur yağdı. Koşullar gereği yağan yağmur mudur, allahın edilen duayı gerçekleştirmesi.Şu kadar gün içinde yağmur yağdır rabbim diye dua edildi, koşullar gereği yağmur yağmadı. Koşullar gereği istediğinin olmaması mı, allahın edilen bu duayı gerçekleştirmemesi? Peki koşullar yağmur yağmasına uygun değil. Ama allah da yağmur yağdırmak istiyor? Bu durumda ne yapabilir? Örnek olarak, ol der ve gökte birdenbire yağmur bulutları mı oluşturur? Yok böyle bir şey olmaz deniliyorsa, öyleyse rabbim yağmur yağdır diye dua etmenin mantığı nedir? Koşullar gereği yağan yağmuru da herhalde allahın edilen duayı gerçekleştirmesi olarak görmüyorsundur.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Buzul yazdı:

 

Dua edilmese, o yağmur yağmayacak mıydı? Yok yağardı diyorsan, öyleyse dua edildiği için yağmur yağmadı, koşullar oluştuğu için yağmur yağdı. Ama sen diyorsun ki tabi, dua bir ibadettir. Ama kuranda allah diyor, bana dua edin, dilersem isteğinizi yerine getiririm, dilersem sıkıntıyı gideririm diye. Demek ki duayla bu dünya için yapılabilirmiş. Dua ederek, bu dünya ile ilgili bir istekte bulunabilirmiş. Aslında buradan çıkarılacak sonuç da şu. Edilen duayı gerçekleştiren allah söylemi senin de mantığına yatmıyor. Koşullar gereği yağmur yağmasa, allah da edilen yağmur yağdır duasını gerçekleştirmek istese, ne yapardı sorusuna, atıyorum allah ol der ve gökte birdenbire yağmur bulutları oluşturabilir, böyle bir etkisi ve rolü olabilir diyemiyorsun örnek olarak. Çünkü biliyorsun ki, böyle bir yardım gelmeyecek. Koşullar oluşursa yağmur yağacak, oluşmazsa yağmayacak. O zaman da şunu diyorsun işte dua bir ibadettir. Ama kuranda da şu ayetler var. Demek ki, islamda senin de mantıksız olarak gördüğün şeyler var. Evet, istersem sıkıntıyı gideririm diyen allaha, rabbim sağlık ver diye dua edildiğinde, örnek olarak yok ol diyecek ve virüsleri yok etmeyecekse, allaha dua etmenin mantığı nedir? 

 

Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir. Mumin 60

 

Aksine yalnız O'na yalvarırsınız. O da dilerse, giderilmesi için yalvardığınız sıkıntıyı giderir. Siz de ortak koştuklarınızı unutursunuz. Enam 41

 

 

 

 

Mübarek o verdiğin ayetin meali şöyle;

 

 

 

Taberî, “Bana dua edin” buyruğunu, “Bana kulluk edin; ibadeti benden başkasına, putlara ve başka şeylere değil, sırf bana yapın ki duanızı kabul edeyim; size rahmetimle muamele edeyim ve sizi bağışlayayım” şeklinde açıklamıştır. Bu yorumdan anlaşıldığına göre âyetteki dua kavramı ibadeti de kapsamaktadır. Âyetin devamındaki ibadetle ilgili cümle de bu yorumu desteklemektedir. Hz. Peygamber’in “Dua ibadetin kendisidir” buyurduğu, ardından da bu âyeti okuduğu bildirilmiştir (Tirmîzî, “Tefsîr”, 40). Hatta ünlü âlim Süfyân-ı Sevrî, günahlardan uzak durmanın bile dua olduğunu belirtmiştir (İbn Atıyye, IV, 566). İşte âyette, başta Kur’an’ın ilk muhatapları olmak üzere inkârcılar, bu geniş anlamda Allah’a dua etmeye ve O’ndan karşılık almaya çağırılmakta; ardından bu çağrıya uymak yerine, hâlâ kör bir inatla büyüklük taslayıp Allah’a kulluk etmeyi ve Resûlullah’ın getirdiği dinin kurallarına teslim olmayı kendilerine yediremeyenlerin varacakları son yerin, zelil ve hakir vaziyette girecekleri cehennem olduğu haber verilmektedir.

 

 

https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Mü'min-suresi/4193/60-ayet-tefsiri

 

 

burada yazıyor

 

Allah her duayı kabul edecek diye bir kaide yoktur. 

 

Bazen duayı kabul eder bu senin için hayırlıdır

 

Bazen kabul etmez bu senin için hayırlı değildir.

 

Yağmur duasına çıkarsın Allah rüzgara emir verir başka bölgedeki bir bulutu senin imdadına gönderir.

 

Kanserli bir hastasındır. Doktor umutsuzdur tam ölünecek denildiği durumda Allah yaşatır.

 

Tarlanı ekersin dua edersin her sene 5 başak veren ürün 10 başak verir. Sebepleri aynen yerine getirirsin toprak aynı topraktır. Tarlanı sürmüşsündür. Gerekli şeyleri yapmışsındır.

 

Esnafsındır işlerin kötüdür. Allaha dua edersin ummadığın yerden nasip müşteri gönderir sana durumun düzelir.

 

Çok sıkıntı ve keder içindesindir dua edersin psikolojik olarak rahatlarsın

 

her şey Allahın elinde 

 

 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
28 dakika önce, Kindi yazdı:

 

 

Mübarek o verdiğin ayetin meali şöyle;

 

 

 

Taberî, “Bana dua edin” buyruğunu, “Bana kulluk edin; ibadeti benden başkasına, putlara ve başka şeylere değil, sırf bana yapın ki duanızı kabul edeyim; size rahmetimle muamele edeyim ve sizi bağışlayayım” şeklinde açıklamıştır. Bu yorumdan anlaşıldığına göre âyetteki dua kavramı ibadeti de kapsamaktadır. Âyetin devamındaki ibadetle ilgili cümle de bu yorumu desteklemektedir. Hz. Peygamber’in “Dua ibadetin kendisidir” buyurduğu, ardından da bu âyeti okuduğu bildirilmiştir (Tirmîzî, “Tefsîr”, 40). Hatta ünlü âlim Süfyân-ı Sevrî, günahlardan uzak durmanın bile dua olduğunu belirtmiştir (İbn Atıyye, IV, 566). İşte âyette, başta Kur’an’ın ilk muhatapları olmak üzere inkârcılar, bu geniş anlamda Allah’a dua etmeye ve O’ndan karşılık almaya çağırılmakta; ardından bu çağrıya uymak yerine, hâlâ kör bir inatla büyüklük taslayıp Allah’a kulluk etmeyi ve Resûlullah’ın getirdiği dinin kurallarına teslim olmayı kendilerine yediremeyenlerin varacakları son yerin, zelil ve hakir vaziyette girecekleri cehennem olduğu haber verilmektedir.

 

 

https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Mü'min-suresi/4193/60-ayet-tefsiri

 

 

burada yazıyor

 

Allah her duayı kabul edecek diye bir kaide yoktur. 

 

Bazen duayı kabul eder bu senin için hayırlıdır

 

Bazen kabul etmez bu senin için hayırlı değildir.

 

Yağmur duasına çıkarsın Allah rüzgara emir verir başka bölgedeki bir bulutu senin imdadına gönderir.

 

Kanserli bir hastasındır. Doktor umutsuzdur tam ölünecek denildiği durumda Allah yaşatır.

 

Tarlanı ekersin dua edersin her sene 5 başak veren ürün 10 başak verir. Sebepleri aynen yerine getirirsin toprak aynı topraktır. Tarlanı sürmüşsündür. Gerekli şeyleri yapmışsındır.

 

Esnafsındır işlerin kötüdür. Allaha dua edersin ummadığın yerden nasip müşteri gönderir sana durumun düzelir.

 

Çok sıkıntı ve keder içindesindir dua edersin psikolojik olarak rahatlarsın

 

her şey Allahın elinde 

 

 

 

 

 

 

 

Kuranda dua edin, duanızı gerçekleştireyim, dua edin, istersem sıkıntıyı gideririm diyor. Bunda da anlaşılmayacak bir durum mu var?

 

Yağmur duası etmesen, o rüzgar o bulutu getirmeyecek miydi? 

Kanserli hastaya, nasıl bir yardımda bulunur ki mesela yaşatmak için? Etkisi ve rolü nedir burada? Bedenine gücüyle etki felan mı ediyor? Hastalıklı bölgede ki zararı felan mı gideriyor mesela?

O müşteriyi nasıl gönderiyor ki. O müşterinin istediklerini alması için esnafa gelmesi, esnaftan alışveriş yapması herhalde allahın göndermesi değildir.

Beş başak veren ürüne, ol diyip de, başak mı eklemiş mesela? Bunu yapmasa ürün on başak vermeyecek miydi? Evet, ürünün on başak vermesi için nasıl bir yardımda bulunmuş olabilir ki. 

Dua edip, psikolojik olarak rahatlamaya da bir meditasyon, rahatlama yöntemi denilebilir.

 

 

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
53 dakika önce, Kindi yazdı:

 

 

Mübarek o verdiğin ayetin meali şöyle;

 

 

 

Taberî, “Bana dua edin” buyruğunu, “Bana kulluk edin; ibadeti benden başkasına, putlara ve başka şeylere değil, sırf bana yapın ki duanızı kabul edeyim; size rahmetimle muamele edeyim ve sizi bağışlayayım” şeklinde açıklamıştır. Bu yorumdan anlaşıldığına göre âyetteki dua kavramı ibadeti de kapsamaktadır. Âyetin devamındaki ibadetle ilgili cümle de bu yorumu desteklemektedir. Hz. Peygamber’in “Dua ibadetin kendisidir” buyurduğu, ardından da bu âyeti okuduğu bildirilmiştir (Tirmîzî, “Tefsîr”, 40). Hatta ünlü âlim Süfyân-ı Sevrî, günahlardan uzak durmanın bile dua olduğunu belirtmiştir (İbn Atıyye, IV, 566). İşte âyette, başta Kur’an’ın ilk muhatapları olmak üzere inkârcılar, bu geniş anlamda Allah’a dua etmeye ve O’ndan karşılık almaya çağırılmakta; ardından bu çağrıya uymak yerine, hâlâ kör bir inatla büyüklük taslayıp Allah’a kulluk etmeyi ve Resûlullah’ın getirdiği dinin kurallarına teslim olmayı kendilerine yediremeyenlerin varacakları son yerin, zelil ve hakir vaziyette girecekleri cehennem olduğu haber verilmektedir.

 

Dua kavramı ibadeti kapsıyor da, şunu ver, bunu ver diye yakarmayı, şu sıkıntımı gider demeyi de kapsamıyor mu? Yok kapsamıyor diyorsan, dua edin, dilersem duanızı gerçekleştiririm, sıkıntıyı gideririm diyen allah söylemiyle ters düşmüş olursun. Ayrıca kibirleneni sevmem diyen allahın, adlarından birinin de el kebir olması ve kendisinin beni övün, yüceltin demesi de düşündürücü. Ayrıca bu yaratıcıya yaranma aşkı da, ona karşı çıkma, onu eleştirme, ona tapın, çünkü o yaratıcıdır zihniyeti de bir tuhaf. Zaten allah da , yaratıcı kavramını putlaştıran, yaratıcı olmanın eleştiri dışı olmak anlamına geldiğini düşünen bir zihin yapısının ürünüdür. O yüzden de işte, eziyet gören, eziyet eden allahı, muhtaç edilen, muhtaç bırakan allahı övebilmektedir. Yani düşünün. İslama göre sana susuzluk yaşatan o, bu sorunu dayatan o, gereksinim gidermek durumunda bırakan o ve sen ona su verdin, nimet verdin diyip, şükür etmeliymişsin. Bu allaha nimetleri için şükür etme olayı saçmalıktır. Ayrıca peygamber eyüp, kendisine eziyet eden allaha sen merhametsizsin demek yerine sen merhametlilerin merhametlisisin, demiş. Bu allahı oluşturan zihin yapısı, allaha merhametsizliği de yakıştıramamış. Ama tabi kendisi eziyet ediyor, zarar veriyor, acı çektiriyor. Bunları yapıyor, ama merhametsizlik etmiyor. Bu da bir oksimoronluğa neden oluyor işte.

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

Fakat bu kolay bence. Eğer Allah yağmur yağdırırsa dua dan sonra duanızı kabul etmiştir. Gerçekleştirmiyorsa kabul etmemiştir. Sonuçta kabul etmek zorunda değil istersem kabul ederim demiş.

Ne güzel bir çıkmaz değil mi? Böyle böyle kandırıyorlar siz de yiyorsunuz. :D

Dua et, olursa kabul etmiş olmazsa kabul etmemiş. Ulan sen o duayı et ya da etme, her şey olacağına varır. Determinizm diyoruz biz buna, sen dua ettin diye olmuyor. Doğanın işleyişi gereği olmuş oluyor. Ne kafalar var anasını satayım ya! :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 dakika önce, Freudyen yazdı:

Ne güzel bir çıkmaz değil mi? Böyle böyle kandırıyorlar siz de yiyorsunuz. :D

Dua et, olursa kabul etmiş olmazsa kabul etmemiş. Ulan sen o duayı et ya da etme, her şey olacağına varır. Determinizm diyoruz biz buna, sen dua ettin diye olmuyor. Doğanın işleyişi gereği olmuş oluyor. Ne kafalar var anasını satayım ya! :D

Ben zaten müslüman değilim ki bana ne satıyorsunuz. Sadece sordum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Kindi yazdı:

Teflon dostum 2005 yılından beri farklı zaman aralıklarıyla farklı isimlerle bu forumdayım birçok ateistle karşılaştım. Birçok kişi ateizmden döndü kimileri müslüman oldu kimileri deist oldu. Benim teflona tavrım hakaretleri tüm yazılarımda hakaret ediyor. Yazdıkları demogojiden başka bir şey değil hepsine cevap verilir.

 

Anoloji yöntemiyle olayları daha iyi anlayacağını umduğum için bu örneklere başvuruyorum. O zaman şöyle konuşalım 

 

sen ne dersin, doğa yasası bir spermden etten kemikten kandan oluşan bir insan meydana getirebilir mi . Başka bir doğa kanunu yumurta sarısından aynen insandaki gibi gözü kulağı olan insanla aynı ortak organları olan civcivi meydana getirebilir mi ? Sence kainat bir kitapsa kitapta mana yok mu ?

 

sorun, analoji yapmak değil.

sorun, insan gibi bir tanrı tasavvur etmek.

sorun, dinlerin çerçevelediği bir tanrıya ulaşmaya çalışmak.

yumurtadan bir civciv çıkıyor ve sen hâlâ yumurtadan bir civciv çıkamaz o civcivi çıkaran biri var diyorsun.

ben senin bu düşünceni değiştiremem ki.

ısrarla yağmur yağamaz, o yağmuru bir yağdıran var diyorsun!

ikimiz de o yağmurun yağmasının neye bağlı olduğunu biliyoruz.

oysa gerçeği bilerek ya da bilmeyerek manipüle ediyorsun.

gerçek şu ki yumurtadan civciv çıkıyor ve yağmur da birisi tarafından yağdırılmıyor!

sen çeşmenin başında suyu dağıtan bir tanrı arıyorsun!

elbette milyarlarca insan gibi böyle bir tanrının var olduğuna inanabilirsin.

ama bu inancın hiçbir bilimsel ve mantıklı temeli yoktur.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Kindi yazdı:

Allah her duayı kabul edecek diye bir kaide yoktur. 

 

Bazen duayı kabul eder bu senin için hayırlıdır

 

Bazen kabul etmez bu senin için hayırlı değildir.

 

Yağmur duasına çıkarsın Allah rüzgara emir verir başka bölgedeki bir bulutu senin imdadına gönderir.

 

Kanserli bir hastasındır. Doktor umutsuzdur tam ölünecek denildiği durumda Allah yaşatır.

 

Tarlanı ekersin dua edersin her sene 5 başak veren ürün 10 başak verir. Sebepleri aynen yerine getirirsin toprak aynı topraktır. Tarlanı sürmüşsündür. Gerekli şeyleri yapmışsındır.

 

Esnafsındır işlerin kötüdür. Allaha dua edersin ummadığın yerden nasip müşteri gönderir sana durumun düzelir.

 

Çok sıkıntı ve keder içindesindir dua edersin psikolojik olarak rahatlarsın

 

her şey Allahın elinde 

 

bir şey söylüyorsan bunu delillendirmelisin.

öyle ortaya karışık atılıp tutulur mu?

kaç başak artarmış, iyileşmeyen kanserli iyileşirmiş...

senin bu söylediklerinin ne kadar tehlikeli bir yere gittiğinden haberin var mı?

daha korona belası geçmedi, mesela dua ederek koronayı yenen var mı?

varsa kaç kişidir, bu durumda aşı olmaya gerek yok mu?

yok eğer aşı olacaksak dua etmeye gerek var mı?

korona sürecinde ateistler fazla, dindarlar ise bu hastalığa az yakalandılar diye bir bilgi var mı?

sözde hocalar, cinciler, şarlatanlar hep buradan milleti düdüklüyor.

güya duayla çocuk sahibi olmayanlara çocuk, hastalara şifa dağıtıyorlar!

diyeceksin ki onlar şarlatan ama ben değilim!

iyi de onlar da aynı şeyleri söylüyorlar, duayla çocuk olur diyorlar!

kimi buradan para topluyor kimi de bu şekilde cinsel istismar tezgahı kuruyor!

dua edince başaklar iki katı büyürmüş...

o yüzden mi hollanda ve fransa dünyanın en büyük tarım ihracatçıları!

o yüzden mi müslümanlar daha çok süt versin diye gavurların ineklerini ithal ediyorlar!

salak mı bu müslümanlar? madem dua edince iki katına çıkıyor, yerli ırklarımız neden bu kadar az süt veriyor!

bir tane delil ortaya koymadan böyle üfürürsen hakaret işitiyorum diye de gocunmayacaksın.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 saat önce, Geta yazdı:

 

sorun, analoji yapmak değil.

sorun, insan gibi bir tanrı tasavvur etmek.

sorun, dinlerin çerçevelediği bir tanrıya ulaşmaya çalışmak.

yumurtadan bir civciv çıkıyor ve sen hâlâ yumurtadan bir civciv çıkamaz o civcivi çıkaran biri var diyorsun.

ben senin bu düşünceni değiştiremem ki.

ısrarla yağmur yağamaz, o yağmuru bir yağdıran var diyorsun!

ikimiz de o yağmurun yağmasının neye bağlı olduğunu biliyoruz.

oysa gerçeği bilerek ya da bilmeyerek manipüle ediyorsun.

gerçek şu ki yumurtadan civciv çıkıyor ve yağmur da birisi tarafından yağdırılmıyor!

sen çeşmenin başında suyu dağıtan bir tanrı arıyorsun!

elbette milyarlarca insan gibi böyle bir tanrının var olduğuna inanabilirsin.

ama bu inancın hiçbir bilimsel ve mantıklı temeli yoktur.

 

 

İnsanı referans almamın sebebi şu

İnsan olarak biz benlik ve bilinç sahibi varlıklarız.

Kainat kendi kendine oluşmuştur derken

Kainat tesadüfen oluşmuş derken

Atomlar düzenli bir şekilde hareket ediyor derken bunlara referans alacağın hiçbir şey yok

İnsanda sınırlıda olsa görme,ilim,irade sıfatları var

ben atoma bakıyorum eğer bende ilim irade canlılık varsa sende de bu olmalı diyorum 

en mantıklı inanç budur. Aksi halde atoma bilinç vermek , onu ilahlaştırmak bununda bir dayanağı yok

Allah insana ene(benlik) vermiştir. Sen bana seni yani benliğini bilimsel olarak anlatabilir misin?

Allahın insana verdiği benlikten maksat insanın benliğine bakarak Allahı tanımasıdır. İşte bu noktada tek referans insandır.

Sen bir atom yığını değilsin etraftaki eşyalardan cansız varlıklardan farkın benliğinin olmasıdır.

Benliğindeki sıfatlara bakarak, Allahı tanırsın. Sen cömertsen, Allahın cömertlik sıfatını buradan anlarsın. Neye göre cömertsin. 

Peki o zaman şu soruyu sorayım sana ;

Sen sebep sonuç ilişkisini iddia ederken, doğa yasalarına ilim irade canlılık ve kudret verirken neyi referans alıyorsun???

Doğa yasaları bir şeyi yapar derken ayağını bastığın bir temel yok ki 

Ben insanı referans alarak diyorum ki ben insan olarak ilim irade kudret yokken bir şey yapamıyorsam doğa yasaları gibi soyut izafi şeylerde yapamaz diyorum

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 saat önce, Buzul yazdı:

Dua kavramı ibadeti kapsıyor da, şunu ver, bunu ver diye yakarmayı, şu sıkıntımı gider demeyi de kapsamıyor mu? Yok kapsamıyor diyorsan, dua edin, dilersem duanızı gerçekleştiririm, sıkıntıyı gideririm diyen allah söylemiyle ters düşmüş olursun. Ayrıca kibirleneni sevmem diyen allahın, adlarından birinin de el kebir olması ve kendisinin beni övün, yüceltin demesi de düşündürücü. Ayrıca bu yaratıcıya yaranma aşkı da, ona karşı çıkma, onu eleştirme, ona tapın, çünkü o yaratıcıdır zihniyeti de bir tuhaf. Zaten allah da , yaratıcı kavramını putlaştıran, yaratıcı olmanın eleştiri dışı olmak anlamına geldiğini düşünen bir zihin yapısının ürünüdür. O yüzden de işte, eziyet gören, eziyet eden allahı, muhtaç edilen, muhtaç bırakan allahı övebilmektedir. Yani düşünün. İslama göre sana susuzluk yaşatan o, bu sorunu dayatan o, gereksinim gidermek durumunda bırakan o ve sen ona su verdin, nimet verdin diyip, şükür etmeliymişsin. Bu allaha nimetleri için şükür etme olayı saçmalıktır. Ayrıca peygamber eyüp, kendisine eziyet eden allaha sen merhametsizsin demek yerine sen merhametlilerin merhametlisisin, demiş. Bu allahı oluşturan zihin yapısı, allaha merhametsizliği de yakıştıramamış. Ama tabi kendisi eziyet ediyor, zarar veriyor, acı çektiriyor. Bunları yapıyor, ama merhametsizlik etmiyor. Bu da bir oksimoronluğa neden oluyor işte.

 

Mübarek her konuyu maşallah bu noktaya getirdiğin gibi bunu da buraya getirdin 

bir sonraki mesajın ceylanı yiyen bir aslan videosu olacak.

Konudan iyice uzaklaştık

 

Eyübe Allah merhametsizlik etmedi. 

 

Onu merhametsizlik gören sensin senin duygusal bakışın.

 

Allah Eyyubu yokluktan varlığa çıkardı

Allah Eyyübe birçok nimet verdi. Sağlık,sıhhat, mal, mülk

Sonra o nimetleri Eyübün elinden aldı.

 

anlamadığın şey şu;

 

Eyyübe ait hiçbir şey yoktu aslında her şey Allahındı . Allah aldı 

Malik mülkünde istediği gibi tasarruf edebilir.

Eyyüb yokluktan varlığa çıkarken, ve bunca nimete sahip olurken Allaha hiçbir şey vermemişti ki Allaha isyan etsin. Kaldı ki Allahın Eyübe bunları verme zorunluluğuda yoktu. Aldığından dolayı da Eyyüb isyan edemezdi. Eyyüb bunu bildiği için isyanda etmedi.

 

Ama Eyyüb varlıkta da yoklukta da sağlam durabilmeyi öğrendi, yıkılmamayı öğrendi, mutlu olmayı öğrendi

her şey zıttıyla bilinir kaidesince elindeki nimetlerin kıymetini anladı.

teslimiyeti öğrendi

her şeyin Allahtan geldiğini öğrendi

ve sonunda eksi nimetlerine tekrar kavuştu.

 

Öbür Dünyada da mutlu ve mesut, sınırlı bir Dünya hayatında çektiği sıkıntıya karşılık sonsuz mutlu  ve mesut hayatı var şimdi Eyübün.

 

Sonsuz bir mutluluk karşılığında Eyübün çektiği nedir ki ? kıyasla

 

Allahın Eyübü 

Yokluktan varlığa çıkarması başlı başına rahmettir. Bunu iradesiyle yapmıştır. Varlık her zaman büyük bir hayırdır. Allah zorunluluğu yokken Eyübü varlığa çıkarıp varlık nimetini vermesi bile onun hamdedilmesi için sebeptir. 

 

Eyübün özelinde tüm insanlık için anlatıyorum

 

Eğer kainat ve kainatın içindeki her şey dolaylı yada doğrudan insana hizmet ediyorsa. Güneş, Ay dağlar, ovalar,madenler , hayvanlar....

ve senin farkında olmadan 36,5 derce -37 derece  aralığında sıcaklığın varsa bu senin konuşmanı, gülmeni yürümeni sağlıyorsa, kan değerlerin sen farkında olmadan bunları ayarlıyorsa tabi ki Allaha hamdedeceksin.

 

Dünyada iyilik, güzellik,merhamet.... her zaman tersine oranla fazladır. Sen azlıktaki ayrıntılarda kendini boğuyorsun.

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 saat önce, Kindi yazdı:

 

Mübarek her konuyu maşallah bu noktaya getirdiğin gibi bunu da buraya getirdin 

bir sonraki mesajın ceylanı yiyen bir aslan videosu olacak.

Konudan iyice uzaklaştık

 

Eyübe Allah merhametsizlik etmedi. 

 

Onu merhametsizlik gören sensin senin duygusal bakışın.

 

Allah Eyyubu yokluktan varlığa çıkardı

Allah Eyyübe birçok nimet verdi. Sağlık,sıhhat, mal, mülk

Sonra o nimetleri Eyübün elinden aldı.

 

anlamadığın şey şu;

 

Eyyübe ait hiçbir şey yoktu aslında her şey Allahındı . Allah aldı 

Malik mülkünde istediği gibi tasarruf edebilir.

Eyyüb yokluktan varlığa çıkarken, ve bunca nimete sahip olurken Allaha hiçbir şey vermemişti ki Allaha isyan etsin. Kaldı ki Allahın Eyübe bunları verme zorunluluğuda yoktu. Aldığından dolayı da Eyyüb isyan edemezdi. Eyyüb bunu bildiği için isyanda etmedi.

 

Ama Eyyüb varlıkta da yoklukta da sağlam durabilmeyi öğrendi, yıkılmamayı öğrendi, mutlu olmayı öğrendi

her şey zıttıyla bilinir kaidesince elindeki nimetlerin kıymetini anladı.

teslimiyeti öğrendi

her şeyin Allahtan geldiğini öğrendi

ve sonunda eksi nimetlerine tekrar kavuştu.

 

Öbür Dünyada da mutlu ve mesut, sınırlı bir Dünya hayatında çektiği sıkıntıya karşılık sonsuz mutlu  ve mesut hayatı var şimdi Eyübün.

 

Sonsuz bir mutluluk karşılığında Eyübün çektiği nedir ki ? kıyasla

 

Allahın Eyübü 

Yokluktan varlığa çıkarması başlı başına rahmettir. Bunu iradesiyle yapmıştır. Varlık her zaman büyük bir hayırdır. Allah zorunluluğu yokken Eyübü varlığa çıkarıp varlık nimetini vermesi bile onun hamdedilmesi için sebeptir. 

 

Eyübün özelinde tüm insanlık için anlatıyorum

 

Eğer kainat ve kainatın içindeki her şey dolaylı yada doğrudan insana hizmet ediyorsa. Güneş, Ay dağlar, ovalar,madenler , hayvanlar....

ve senin farkında olmadan 36,5 derce -37 derece  aralığında sıcaklığın varsa bu senin konuşmanı, gülmeni yürümeni sağlıyorsa, kan değerlerin sen farkında olmadan bunları ayarlıyorsa tabi ki Allaha hamdedeceksin.

 

Dünyada iyilik, güzellik,merhamet.... her zaman tersine oranla fazladır. Sen azlıktaki ayrıntılarda kendini boğuyorsun.

 

 

 

Allah eyübe eziyet ederek, zarar vererek, işkence ve merhametsizlik etmedi ama kendi yarattığı sorunu çözdüğü için de merhamet etti. Nasıl oluyor o iş? Merhamet ediyor, ama merhametsizlik etmiyor? Peki bu allah ne yapsa merhametsizlik etmiş olurdu mesela? Yoksa kendisi ne yaparsa, yapsın, merhametsizlik etmez mi? Eee bu durumda da her şeyi yapabilen, ama merhametsizlik edemeyen allah gibisinden bir durum ortaya çıkar tabi. Yokluktan varlığa çıkarmanın iyilik, merhamet olduğu sonucuna nasıl ulaştın? Var olmasaydım, ne güzel olurdu diyen bir sürü kişi var. Milyonlarca kişi intihar etti burada ve şu an da birileri de intihar ediyor. Ama işte allah evren, yaşam övücü, bunların övülmesi gereken şeyler olduğu düşünen, karşı çıkamazsın, eleştiremezsin, tapacaksın, boyun eğeceksin, çünkü o yaratıcıdır diyen, yaratıcı kavramını putlaştıran bir zihin yapısının ürünü olduğu için, tabi allahtır, dayatır kafasında olan bu kişiye göre de var edilmek de yakınılması gereken bir durum olmamalı. Bu arada allahta zorlama var mıdır?

 

Böyle onursuz, aşağılık bir tutum olabilir mi? Mal onunmuş. O nedenle istediğini de yapabilirmiş. Eziyet edebilirmiş, acı çektirebilirmiş, zarar verebilirmiş. Onun malı olduğun için de, karşı çıkmamalı, eleştirmemeliymişsin. Yoksa, bu şekilde isyankar bir şekilde ölürsen, zulüm karşıtı, merhametsizlik yapmayan, işkence ve kötülük etmeyen allah birde seni cehennemde yakarmış, zakkum yedirip, irin içirirmiş. Tabi yine kendisi merhametsizlik yapmış olmuyor. Ayrıca eziyet edene, zulmedene, haklı olarak karşı çıkmak, eleştirmek için bir şey mi vermek gerekiyor. Eziyet ediyor ve şunu diyor. Sen beni eleştiremezsin ki, çünkü sen bana bir şey vermedin. O nasıl bir mantık öyle? Ama tabi sen sorun, sıkıntı, acı, ızdırap, keder, çaresizlik verdin. Şu an da birileri intihar ediyor, yaşadıkları acı bitsin diye. Var ediliş çok güzel, var edilmek bir hediye tabi. 

 

Nimet diyor. Susuzluk, açlık yaşatıp, gereksinim gidermek durumunda bırakana, muhtaç edip, yoksunluk yaşatana, bu sorunu dayatana verdiği su ve yemek için şükür etmek ahmaklıktır. Muhtaç edenin, muhtaç ettiğine bana şükür et, beni öv, bak bana muhtaçsın, acizsin demesi de pişkinlik ve küstahlıktır. Gerçi bunlar, hastalık verdi dedikleri allahı, sağlık bulunca da şafi adıyla sağlık verdi diyip, öven kişiler. Tabi sağlık bulamayınca da övülüyor. Düşünün yani. Bir anne, baba çocuk hastalıktan kıvranırken, ona hastalık verdi dedikleri allahı övüyorlar, ona tapınıyorlar. Birde şu tarz yorumlar yapanlar var. Rabbim şafi adıyla sağlık versin. Yani düşünün. Eziyet edene, eziyetini sonlandır diye yakarıyorlar, ama eziyetçiyi eziyetinden dolayı eleştirmiyorlar. Sen niye bu kişiye zulüm ediyorsun, demiyorlar. Eziyetçi, eziyetini sonlandırırsa da övüyorlar. Hoş sağlık versin diyorlar da, nasıl sağlık verir peki. Hastaneye gidip, tedavi olması, koşullar gereği iyileşmesi sağlık vermesi mesela. Ama tedavi başarısız olursa, bu durumda nasıl sağlık verecek? O da ayrı bir konu tabi.

Ödül verecek diye, yapılan bir merhametsizlik, zulüm, işkence varsa, bu merhametsizlik, zulüm, işkence olmaktan çıkmaz. Sana eziyet ediyorum, acı çektiriyorum. Bana karşı çıkmazsan da sana ödül veririm. Peki ödülünü istemez ve seni bu neden olduğun acılardan ve trajedilerden dolayı eleştirirsek, kibirlenmeye karşı olan el- kebir olarak o zaman da seni yakarım. Kendisi için enbiya 23te de o yaptıklarından sorumlu değildir, yazıyor zaten. Allahı oluşturan zihin yapısının küstahlığı, pişkinliği, kibri allah da kendini gösteriyor. Tuhaflık bu ya. Kendileri, kibirlenmeye karşıyız diyip, el- kebire de tapınıyorlar. Yaratıcı müslümanın putudur.


Şeker hastası olan insanlar var örnek olarak, şeker hastası olan kişinin bedeni bu konuda sorun yaşıyor mesela. Farkında olmadan ayarlıyor, diyorsun ya hani. Bak ayarlanmamış işte. Rahatsızlık veriyor. Bunlar da şükür etsinler, övsünler mi yine? Şimdi de insülin iğnesi var, diyaliz var işte diyip, bunu allaha üstlendirecek ve bunun üzerinden allaha övgü bekleyecek. İnsülin iğnesi olmasa, diyaliz olmasa ne olacaktı ki ayrıca? Olmadığı dönemler vardı. Bu zihin yapısı yine şükür etsinler, övsünler diyecekti ve yakınma, isyan etme, o mal sahibi, istediğini yapabilir diyecekti. Sen beden ayarlasa da övüyorsun, ayarlamasa da övüyorsun. İnsülin iğnesi vurulmak, diyalize girmek durumunda kalındığı zaman da övüyorsun. Hastalık tedavi edilemese de övüyorsun. Bu allaha eleştiri getirmeyerek de, onurlu ve üstün olduğunu düşünüyorsun ama yanılıyorsun. 

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Müslümanın anlayışı su. Allahın yaptığı eziyetlerde, verdiği zararlarda, dayattığı sorun ve sıkıntılarda bir sorun yoktur. Bunlarda bir sorun yok. Müslüman için sorun olan şu. Bu allahın yaptıklarının merhametsizlik, kötülük, işkence, zulüm olarak adlandırılmasında. Yani düşünün. Bu allah merhametliliğiyle yeryüzünde tecelli ediyor, ama merhametsizliği ile etmiyor. Ne yapsa allah için merhametsizlik yapmış derdin ki, müslüman.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bak bedeni ne güzel ayarlamış allah diyip, öv. Ayarlamayınca, yine öv. Şeker hastalığı, yüzünden iğne vurulmak durumunda kalındığı için öv. Böbrek yetmezliği nedeniyle diyalize girmek durumunda kalınca da öv. Kanser edince öv. Geçim derdine düşürdüğü için öv. Susuzluk yaşatıp, su verdiği için öv. Geçim sıkıntısı yüzünden intihar etmek durumunda kalanlara bakıp, yine öv. Dert, zarar, elem verince öv. Peki eleştiri nerede? Bunca acıya ve trajediye neden olan şu allaha bir eleştiri yok mu? Yok, o yaratıcı, mal onun, istediğini yapabilir. Gerçekten onurlu, övülesi ve üstün kişisin müslüman.

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 saat önce, Kindi yazdı:

 

İnsanı referans almamın sebebi şu

İnsan olarak biz benlik ve bilinç sahibi varlıklarız.

Kainat kendi kendine oluşmuştur derken

Kainat tesadüfen oluşmuş derken

Atomlar düzenli bir şekilde hareket ediyor derken bunlara referans alacağın hiçbir şey yok

İnsanda sınırlıda olsa görme,ilim,irade sıfatları var

ben atoma bakıyorum eğer bende ilim irade canlılık varsa sende de bu olmalı diyorum 

en mantıklı inanç budur. Aksi halde atoma bilinç vermek , onu ilahlaştırmak bununda bir dayanağı yok

Allah insana ene(benlik) vermiştir. Sen bana seni yani benliğini bilimsel olarak anlatabilir misin?

Allahın insana verdiği benlikten maksat insanın benliğine bakarak Allahı tanımasıdır. İşte bu noktada tek referans insandır.

Sen bir atom yığını değilsin etraftaki eşyalardan cansız varlıklardan farkın benliğinin olmasıdır.

Benliğindeki sıfatlara bakarak, Allahı tanırsın. Sen cömertsen, Allahın cömertlik sıfatını buradan anlarsın. Neye göre cömertsin. 

Peki o zaman şu soruyu sorayım sana ;

Sen sebep sonuç ilişkisini iddia ederken, doğa yasalarına ilim irade canlılık ve kudret verirken neyi referans alıyorsun???

Doğa yasaları bir şeyi yapar derken ayağını bastığın bir temel yok ki 

Ben insanı referans alarak diyorum ki ben insan olarak ilim irade kudret yokken bir şey yapamıyorsam doğa yasaları gibi soyut izafi şeylerde yapamaz diyorum

 

 

ayağımı bir yere basacağım diye hayali güçler uydurarak sahtekarlık yapmıyorum ben.

gerçeği manipüle etmiyorum.

eğer dayanaklarımı soruyorsan, benim tek dayanağım bilimsel araştırmalardır.

binlerce yıl, insanlar dünyanın düz ve sabit olduğunu düşündüler.

evrenin merkezinde dünya olmadığı gibi, dünya'nın merkezinde de insan yoktur.

sen ısrarla bütün bir varlığı insan merkezli olarak açıklıyorsun.

buna gerekçe olarak da insanın bilinç sahibi olmasını gösteriyorsun.

bu bilimsel bir açıklama değildir.

bilimsel olan tek açıklama, insanın diğer canlılardan daha gelişmiş bir beyne sahip olduğudur.

benlikmiş, bilinçmiş.. bu kavramları manipüle ederek ayrıcalıklı bir tür muamelesi istiyorsun.

oysa canlı olduğu bile tartışmalı olan bir virüs, bütün insanlığın zekasıyla dalgasını geçebilmektedir!

bilinçsiz bir varlığın, bilinçli bir varlığa yaptıklarına bir bakın!

insanların büyük şehirler kurup, bir medeniyet yaratıp kendini diğer canlılardan ayırması; 

onun, varlığın bir parçası ve canlı türlerinden bir tür olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

sen ısrarla biz diğer canlılardan ayrıcalıklıyız, o yüzden öldüğümüz zaman da yok olmayacağız diyorsun!

arı bal yapıyorsa benim için yapıyor, tavuk benim için yumurtluyor diyorsun.

dünya da benim için dönüyor diyorsun.

insan merkezlilik işte budur.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Müsloş arkadaş diyor ki allah dua yı isterse kabul eder isterse etmezmiş...! Bugüne kadar allah hanginizin duasını kabul etmiş? Başka bir insan tarafından sana yapılan bir iyilik allah tarafından gerçekleşmiş olmuyor o adamın kendi özgür iradesiyle yaptığı bir şey. Ya da yağmurun yağması ve diğer doğa olayları....

Allah diye bir şey olsaydı ve dua kabul etseydi ortadoğudaki ve kuzey afrikadaki 1.5 milyar kafadan kontak insan bu kadar pisliğin içinde 1400 yıldır kalmazdı. Bi avrupaya bak bi ortadoğuya....

tarihinde Hubble_ tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bütün kainat potansiyel olarak atom tarlasından meydana geliyor. Burnum, kulağım bütün bedenim atom tarlasından oluşmuştur. Güneş galaksi ve gezegenlerde atom tarlasından oluşmuştur.

Atomlarda  ilim var mı ?

İrade var mı?

Kudret var mı ?

Cansız atomlar canlı bir varlığı oluşturabilir mi?

Ben tohumu toprağa ektiğimde toprak neyden oluşmuş atomlardan, tohumda atomlardan oluşmuş. Su atomlardan oluşmuş. Şimdi bakıyorum tohum yeryüzüne çıkıyor.

Bir fizik fabrikası var mı?

Bir kimya fabrikası var mı?

Bir biyoloji fabrikası var mı?

Renk Fabrikası var mı?

Koku fabrikası var mı?

YOK

Atomlar cansız,  ilimsiz, kudretsiz bana ağaç ve meyveyi verme potansiyeline sahip değil çünkü toprağın altında bir fizik, kimya, biyoloji fabrikası yok ama bakıyorsun bana elma çıkıyor

Elmaya bakıyorsun atomlardan oluşmuş kırmızı renkli alıyorum ısırıyorum ağzımda bir barkod varmış gibi bu elmadır ekşidir diyor. Ama dilimde potansiyel olarak atomlardan oluşuyor. Elmayı yiyorum elmayı yedikten sonra midem onu hemen sindiriyor.

1-Elmanın yeryüzüne çıkması için güneş lazım güneş toprağı tanımaz bilmez, tohumu tanımaz bilmez, atomlar birbirini tanımaz

2- Güneşin çekilmesi lazım ki bulutlar gelsin yağmur indirsin su olsun.  Su olmadan hayat meydana gelmiyor.

O halde öyle bir zat olması lazım ki

-Güneşi bilmek zorunda

-Yağmuru bilmek zorunda

- Geceyi-Gündüzü bilmek zorunda

-Elmayı bilmek zorunda

- İnsanı bilmek zorunda, insandaki mideyi bilmek zorunda, insandaki dili tat almayı bilmek zorunda

- Toprağı bilmek zorunda

- Tohumu bilmek zorunda

-Renkleri bilmek orunda

Yani kısaca bütün kainatı bilmek zorunda işte biz bu zata Allah diyoruz.

Sana 20.000 kelimelik bir lügat verilse ve bu lügata olmayan bir kelime eklenmen istense yeni kelimeyi eklemek için ilk önce ne yapmak lazım bütün lügatı ezberlemen lazım

Peki 20.000 değilde 50 milyarlık bir lügat verilse bu lügata 350.000 kelime eklenmen istense yapabilir misin?

Tabi ki hayır!

Aynen öyle

İnsan çeşidi de bir lügattir. Her bir insanı bir kelimeye benzettiğimizde bu lügatın 7 milyar kelimesi var. Bu lügatın bir kelimesi olan her bir insan birbirine hiç benziyor? Ve bu lügate her gün 350 bin insan ekleniyor ve her bir insan simasıyla kişiliğiyle vücuduyla ayrı geçmiştekilerle de ayrı şimdide ayrı bakıyorsun ki yeni doğacak olanlarda birbirinden simasıyla vücuduyla kişiliğiyle ayrı oluyor. Acaba bu lügatın tesadüfen olması ve bu lügata ayrı kelimelerin tesadüfen eklenmesi hem de tesadüfen eklenmesi mümkün müdür?

Bir ikiz gördüğümüzde şaşırıyoruz. Acaba 2 tane yüzü birbirine benzetmek mi zor yoksa yoksa milyarlarca yüzü birbirine benzetmemek mi?

Her mahluka farklı bir suret verilmesi ve her mahlukun kendi ferdine benzemesi ispat eder ki bir yaratıcı olmak zorunda işte biz bu yaratıcıya Allah diyoruz.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 saat önce, Kindi yazdı:

Bütün kainat potansiyel olarak atom tarlasından meydana geliyor. Burnum, kulağım bütün bedenim atom tarlasından oluşmuştur. Güneş galaksi ve gezegenlerde atom tarlasından oluşmuştur.

Atomlarda  ilim var mı ?

İrade var mı?

Kudret var mı ?

Cansız atomlar canlı bir varlığı oluşturabilir mi?

Ben tohumu toprağa ektiğimde toprak neyden oluşmuş atomlardan, tohumda atomlardan oluşmuş. Su atomlardan oluşmuş. Şimdi bakıyorum tohum yeryüzüne çıkıyor.

Bir fizik fabrikası var mı?

Bir kimya fabrikası var mı?

Bir biyoloji fabrikası var mı?

Renk Fabrikası var mı?

Koku fabrikası var mı?

YOK

Atomlar cansız,  ilimsiz, kudretsiz bana ağaç ve meyveyi verme potansiyeline sahip değil çünkü toprağın altında bir fizik, kimya, biyoloji fabrikası yok ama bakıyorsun bana elma çıkıyor

Elmaya bakıyorsun atomlardan oluşmuş kırmızı renkli alıyorum ısırıyorum ağzımda bir barkod varmış gibi bu elmadır ekşidir diyor. Ama dilimde potansiyel olarak atomlardan oluşuyor. Elmayı yiyorum elmayı yedikten sonra midem onu hemen sindiriyor.

1-Elmanın yeryüzüne çıkması için güneş lazım güneş toprağı tanımaz bilmez, tohumu tanımaz bilmez, atomlar birbirini tanımaz

2- Güneşin çekilmesi lazım ki bulutlar gelsin yağmur indirsin su olsun.  Su olmadan hayat meydana gelmiyor.

O halde öyle bir zat olması lazım ki

-Güneşi bilmek zorunda

-Yağmuru bilmek zorunda

- Geceyi-Gündüzü bilmek zorunda

-Elmayı bilmek zorunda

- İnsanı bilmek zorunda, insandaki mideyi bilmek zorunda, insandaki dili tat almayı bilmek zorunda

- Toprağı bilmek zorunda

- Tohumu bilmek zorunda

-Renkleri bilmek orunda

Yani kısaca bütün kainatı bilmek zorunda işte biz bu zata Allah diyoruz.

Sana 20.000 kelimelik bir lügat verilse ve bu lügata olmayan bir kelime eklenmen istense yeni kelimeyi eklemek için ilk önce ne yapmak lazım bütün lügatı ezberlemen lazım

Peki 20.000 değilde 50 milyarlık bir lügat verilse bu lügata 350.000 kelime eklenmen istense yapabilir misin?

Tabi ki hayır!

Aynen öyle

İnsan çeşidi de bir lügattir. Her bir insanı bir kelimeye benzettiğimizde bu lügatın 7 milyar kelimesi var. Bu lügatın bir kelimesi olan her bir insan birbirine hiç benziyor? Ve bu lügate her gün 350 bin insan ekleniyor ve her bir insan simasıyla kişiliğiyle vücuduyla ayrı geçmiştekilerle de ayrı şimdide ayrı bakıyorsun ki yeni doğacak olanlarda birbirinden simasıyla vücuduyla kişiliğiyle ayrı oluyor. Acaba bu lügatın tesadüfen olması ve bu lügata ayrı kelimelerin tesadüfen eklenmesi hem de tesadüfen eklenmesi mümkün müdür?

Bir ikiz gördüğümüzde şaşırıyoruz. Acaba 2 tane yüzü birbirine benzetmek mi zor yoksa yoksa milyarlarca yüzü birbirine benzetmemek mi?

Her mahluka farklı bir suret verilmesi ve her mahlukun kendi ferdine benzemesi ispat eder ki bir yaratıcı olmak zorunda işte biz bu yaratıcıya Allah diyoruz.

 

Kendi kendinize  çalıp oynayın iyi eğlenceler  bizim kalbimiz  tamamen  mühürlü  dostum.Allahi  getirsen  önümüze  inanmayız.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...
On 05.03.2021 at 00:41, Kindi said:

Genelde ateistler ve teistler tanrı kavramını tartışırken Büyük patlama ve öncesini tartışarak tanrıyı reddetme veya tanrıyı bulma mücadelesine giriyorlar. Teistler kainatın sonsuz olamayacağını büyük patlamanın bir başlangıç olduğunu ifade ediyorlar ve bunu matematiksel hesaplamalarla göstermeye çalışıyorlar Tanrıyı ilk sebep , birinci fail olarak göstermeye çalışıyorlar. Ateistler ise Paralel evrenlerden bahsederek sonsuz sayıda denemelerin bugünkü kainatı oluşturacağını ifade ediyor ve evrimsel süreçlerden bahsediyor.

Her iki sistemde kendi içinde tutarlı değildir. Teistlerin yaptığı yanlış bir ilk sebep bulmak noktasındadır. İlk sebep olarak Tanrı varsa gerisi domino taşı gibi geliyor. Halbuki bir insan Müslümansa ve Kurana inanıyorsa Kuran ilk sebebi yaratan bir yaratıcıdan bahsetmemektedir. Kuran yaratmanın her an geçerli olduğunu kainatın ve içindeki insanın her an her saniye yaratıldığını anlatır. Kurana göre bir yaprak bile Allahtan habersiz düşmez. Bir yaprak düşerken bile Allahın icraati devam etmektedir.

Ateistler ise evrimsel süreçlerle meseleyi izah ediyorlar. Bu başlıkta tartışmak istediğim şey evrimin gerçek olup olmadığı değil. Evrim olsa bile ateistlerin bahsettiği paralel evrenler olsa bile doğa yasaları dediğiniz yasalar bir sineğin kanadını bile meydana getiremezler. Çünkü doğa yasaları;
-Harici vücudu olmayan
-Soyut
-İlim, İrade, Kudret, Canlılık gibi vasıfları olmayan
-Şekli,Rengi kokusu olmayan
- Beş duyu organımızla algılayamadığımız

varlıklardır. Doğa yasaları insanoğlunun doğayı inceledikten deney ve gözlem yaptıktan sonra adını koyduğu formülize ettiği olgulardır. Ekvator,meridyenler ve paraleller gibi, bu konuyu şöyle bir örnekle açıklayayım. Kainattaki her şeyi doğa yasaları oluşturuyor ve yönetiyor demek şuna benzer. Bir kağıda ''Topu at.'' yazısı yazalım. Bu yazıyı kim yazdı diye sorduğumuzda, bu yazıyı Türkçe dil bilgisi kuralları yazdı demek neyse işte kainattaki meydana gelen hadiseleri yaratanda doğa yasalarıdır demek aynı şeydir. Türkçe dilbilgisi kuralları anlamlı ve manası olan bir yazıyı meydana getiremez. Getirmesi için İlim,İrade, Kudret, Canlılık gibi sıfatları olması lazım. Bu yazıyı yazmak için Türkçeyi bilecek İLİM sıfatı olacak. Bu yazıyı yazmayı yazmamaya tercih edecek bir İRADE sıfatı olacak. Bu yazıyı yazmak için kuvveti olacak yani KUDRET sıfatı olacak. Aynı zamanda canlı olacak. Aksi halde atomları veya atomaltı parçacıkları harekete geçirtip bir insanı bırakın bir sineğin kanadını bile meydana getiremezler.

Sonuç olarak Yaprağı yer çekimi düşürmez. Yaprak yerçekimi kanunuyla ilim,irade,kudret, hayy gibi sıfatları olan biri tarafından düşürülür.

Büyük patlamanın nasıl olduğu? Test-ateist tartışmasının belirleyici konusu değil. 
 
Ayrıca, genel olarak, 
ne ateistler evrim ve paralel evrenle ilgili olarak yaratılışı açıklamıyorlar. Örneğin Darwinden önce de ateistler vardı. 
nede teistler evrenin sonsuz olmaması, bunun matematiği, başlangıç kısmının Tanrı olmasını vb. ile öznel olarak ilgilenmiyorlar. Örneğin bir çok Hristiyan evrenin sonsuz olduğunu ifade eder. 
 
Bu iki açıklama da bilimin konusu. Bir fizik profesörü ile Uzay Bilimleri araştırmacısının tartıştığında verim alınabileceği konular bunlar. 
 
Gelelim doğa yasaları ve İslamiyet felsefesine:
 
İslama göre her şey söylediğin gibi her an yaratılmamaktadır. İslamiyette kader inancı ve Allahın zamandan bağımsız olduğu ifade edilir. Yani İslama göre geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman Allah için yoktur. Daha basit ifade ile Allah her an yaratma yaparsa bir zamanı yaşıyor demiş olursun bu da İslam felsefesine ve inancına ait bir şey değildir. 
 
İslamiyete göre yaprak yere düşerken Tanrının gizli eli onu alıp aşağıya atmaz. Yada Allahın sıfatları tanımı da yaprağı yere düşürmez. Yaprağı doğa kanunları düşürür. 
 
Bilimde "yaratmak" kelimesi yoktur. "yapmak" kelimesi vardır. İslamiyette Allah için yapma eylemi kullanılmaz. Yaratmak ifadesi kullanılır. Bu ifade tüm neden sonuç ilişkileri ile oluşmuş, duruma gelmiş herşeyi ifade eder. 
 
Siz şöyle düşünüyorsunuz Ateistler, kainatı doğa konuları yaratıryor, diyor. 
 
Kainattaki olayları kim yaratıyor diye bir soruyu sormayız. Kim yapıyor diye sorarız. Çünkü "Yaratmak-Tanrı" özellikli bir ifadedir. 
 
Ahanda "topu atı" kim yazıyor gibi bir yerden her şeyi çorba ederek bir yere ulaşamazsınız. Heleki kainattaki olayları kim yaratıyor diye bir ifadeyi, bilimsel veya ateistlerin de olduğu bir platformda kullanamazsınız bu tümden gelim halini alır. 
 
Bırakın İslamiyet için Allah kavramını, Doğa kanunlarını bile Tanrı olarak görmüşsünüz. Doğa kanun Tanrısına tapınan insanlarmışız gibi, 
 
Hem Ateistlere Hem İslam Düşüncesine ters absurt bir yazı olmuş. 
 
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...
On 08.03.2021 at 16:00, Kindi said:

Bütün kainat potansiyel olarak atom tarlasından meydana geliyor. Burnum, kulağım bütün bedenim atom tarlasından oluşmuştur. Güneş galaksi ve gezegenlerde atom tarlasından oluşmuştur.

Atomlarda  ilim var mı ?

İrade var mı?

Kudret var mı ?

Cansız atomlar canlı bir varlığı oluşturabilir mi?

Ben tohumu toprağa ektiğimde toprak neyden oluşmuş atomlardan, tohumda atomlardan oluşmuş. Su atomlardan oluşmuş. Şimdi bakıyorum tohum yeryüzüne çıkıyor.

Bir fizik fabrikası var mı?

Bir kimya fabrikası var mı?

Bir biyoloji fabrikası var mı?

Renk Fabrikası var mı?

Koku fabrikası var mı?

YOK

Atomlar cansız,  ilimsiz, kudretsiz bana ağaç ve meyveyi verme potansiyeline sahip değil çünkü toprağın altında bir fizik, kimya, biyoloji fabrikası yok ama bakıyorsun bana elma çıkıyor

Elmaya bakıyorsun atomlardan oluşmuş kırmızı renkli alıyorum ısırıyorum ağzımda bir barkod varmış gibi bu elmadır ekşidir diyor. Ama dilimde potansiyel olarak atomlardan oluşuyor. Elmayı yiyorum elmayı yedikten sonra midem onu hemen sindiriyor.

1-Elmanın yeryüzüne çıkması için güneş lazım güneş toprağı tanımaz bilmez, tohumu tanımaz bilmez, atomlar birbirini tanımaz

2- Güneşin çekilmesi lazım ki bulutlar gelsin yağmur indirsin su olsun.  Su olmadan hayat meydana gelmiyor.

O halde öyle bir zat olması lazım ki

-Güneşi bilmek zorunda

-Yağmuru bilmek zorunda

- Geceyi-Gündüzü bilmek zorunda

-Elmayı bilmek zorunda

- İnsanı bilmek zorunda, insandaki mideyi bilmek zorunda, insandaki dili tat almayı bilmek zorunda

- Toprağı bilmek zorunda

- Tohumu bilmek zorunda

-Renkleri bilmek orunda

Yani kısaca bütün kainatı bilmek zorunda işte biz bu zata Allah diyoruz.

 

Merhaba.

Biz de buna masal diyoruz. 

 

Elmayı atomlarına eşitlemek usulen yanlış. Parçalar bütüne eşit değildir.

 

Örneğin ekonomiyi insanlar oluşturur. Peki yarın gün sonunda hisseler kaç para olur desem bilebilir misin? Çok küçük ihtimal ve birkaç öngörü haricinde bilmen imkânsız. İşte sen de atomlar gibisin. Ekonominin bir parçasısın, ekonomiyi oluşturuyorsun, fakat onu kontrol etmiyorsun. Ekonomi parçaların serbestçe etkileşimi ile ortaya çıkan bir üst yapı. Tıpkı sanal sayıların ardışık fonksiyonlara tabi tutulduğunda oluşturduğu, içinde muhtelif şekillerin sonsuz kere tekrar ettiği fraktallerin oluşumu gibi. 2 basit sayı bu sonsuz iç içe şekli nasıl oluşturabildi? 

 

Suya bak mesela. Saf su 2 hidrojen, 1 oksijen atomundan oluşuyor, 1 atmosfer basınçta 100 derecede kaynama özelliği var. Parçalarına bakalım: hidrojen -252,9 santigrad derecede kaynıyor. Yani hidrojeni sıvılaştırmak için 33 kelvine kadar soğutman gerek. Yani mutlak sıfırdan 33 derece daha sıcak. Oksijene gelirsek kaynama noktası -183 santigrad derece. İkisi biraraya gelince 100 derecede kaynnayan su ortaya çıkıyor. -200 nerede, +100 nerede? Ne oldu? Hani parçalar bütüne eşitti? Demek ki değil. Demek ki üst yapılar parçalarından çok farklı şeyler olabiliyor.

 

Elmanın ekşisi senin diline güzel geldi diye elmayı üzerine alınmışsın. O elmayı yerken bir düşün. O elma aslında otoburların etrafa çekirdek dışkılaması içindi. Burada da simbiyoz bir üst yapı. Sen olayı çok yanlış yerden anladın. Seni kandırdılar. Sen de başkakarını kandırmaya geldin. Allah utandırmasın. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...