Jump to content

MÜSLÜMAN EĞİTİM KURSU....


Recommended Posts

Allah'ın biz insanlar için kurduğu sistemden bahsetmezsek, Müslüman'ların eğitim tam olmaz..

Aşağıda biraz uzunca olmakla beraber, bu hususta Müslüman'ları iyice eğitecek bir yazı bulacaksınız.

Bu yazıyı reddeden Müslüman'ların gerçek Müslüman olamayacaklarını iddia ediyorum.

İslam inançlarına göre yaz öğleden sonralarında sıcağın çokluğunun nedeni, cehennemin nefes almasındandır.

ALLAH’IN KURDUĞU SİSTEMİN İŞLEYİŞ MEKANİZMASI

Her sistemin kendisi ile ilgili spesifik işleyiş mekanizmaları vardır.

İslam da bir sistem olduğuna göre kendisi ile ilgili bazı spesifik ve diğer dinlerden farklı işleyiş mekanizmaları olmalıdır.

Diğer din ve eğilimlerin, sosyo-ekonomik sistem ve rejimlerin tümünden farklı olarak İslam, tek bir veya birkaç şey değildir. Birçok şey de değildir. Herşeydir.

İslam Allah’ın insanlar için tasarımladığına inanılan sosyo-ekonomik bir sistem ve rejimdir. Ayrıca bir yaşam tarzıdır. Başka bir deyişle İslam Allah’ın, insanlar için tasarımldığı komple bir düzendir. Bu düzende insan halifedir. Evrende mevcut her şey insan içindir. Bu düzeni günümüz sistemleri ile karşılaştırırsak şöyle bir sonuca varabiliriz:

Allah başkandır. Peygamberler başbakandır. Kur’an anayasadır. Hükümet melekler, cinler, şeytan, cebrail ve azraillerden oluşmuştur.

Bu sistemde en büyük sorun hükümetle, onun yönettiği halk (Müslüman’lar) arasında pratik olarak işleyebilen bir ilişki kurmaktır. Elimizde bir anayada vardır. Ona göre hükümetin kimlerden ve nelerden kurulmuş olduğunu biliyoruz. Bu hükümetin ilkelerini ve yasaları da biliyoruz. Bilmediğimiz onların çağımız dünyasında nasıl yorumlanacağı ve pratik yaşama uygulanacağıdır... Ölümcül bir insanlıkla ölümsüz ve ilahi bir yönetimi nasıl bir araya getireceğiz? Birbirleri ile somut ilişkiler kurmayan bu iki domain arasında, doğası gereği somut olması gereken nasıl bir köprü kuracağız? Ve o köprünün başını kimlerin tutmasına izin vereceğiz?

O köprü aracılığı ile Allah’ın emirleri bize iletilecek ve köprüyü tutan ulema tarafından yeniden yorumlanarak,biz insanlara yol gösterecek ve yaşamımıza şekil verecek. Laik ve çağdaş diğer sosyo-ekonomik rejimlerden farklı olarak bu ilahi sistemde hem cezalar var, hem de mükafatlar. Çağdaş toplumlar insanları dürüst oldukları ve yasalara uydukları için mükafatlandırmazlar. Onlara uymayanlar ise cezalandırılırlar. Çünkü iyi vatandaş olmak görevimizdir. Ama bu ilahi sistemde iyi olanlar mükafatlandırılırken, kötüler cezalandırılmaktadırlar. Tabii her ikisi de mükafatlarını almak için ölümü beklemek zorundadırlar. Allah’ın kurduğu sistem bu dünyada suçluları (günahkarları) cezalandırmaktadır. Onlar ayrıca öte dünyada da cezalandırılacaklardır. İslam için dünya ve yaşam, geçici olgulardır. İnsan ölünce uyanacaktır.

İslam inanışına göre Allah insanı yarattığı ilk andan itibaren İslam’ı onlar için seçmiş ve onları İslam’a davet etmiştir. Ama Allah’ın, Muhammed ile İslam dinini indirinceye kadar, bunda başarılı olduğu söylenemez. Allah yeryüzüne 124 bin peygamber ve din indirmiştir ve onların hepsi de İslam’dır ama, insanlar onların tümünü hızla yozlaştırmışlardır. İslam son din ve Muhammed O’nun son peygamberidir. Allah sonunda İslam’ın kitabı olan Kur’an’ın değiştirilmemesi için bazı önlemler almıştır. Allah yaptığı hatalardan ders almışa benzemektedir.

Allah’ın kurduğu ve İslam olarak isimlendirdiği dinin başlangıcı Adem peygambere kadar gider. Şurasına hemen değinmekte yarar vardır ki İslam’a göre Allah, insanı yaratmadan önce kendisi ve ilk yarattığı ilahi yaratıklar için farklı bir sistem kurmuştur. O sistemde melekler ve cinler vardır. Şeytan yoktur. Şeytan da diğerleri gibi, Allah’a dua eden bir melektir. Şeytan şeytanlığını Adem yaratıldıktan sonra göstermiştir. Allah ve melekleri cennette mutlu bir yaşam sürdürmektedirler. Cehennem henüz yoktur. Çünkü cehennemin önkoşulu olan gühah işlemek ve Allah’a saygısızlık yoktur. İnsan henüz yaratılmamıştır. Melekler Allah’ın her emrini hemen yerine getirmektedirler. Cennette barış ve huzur insanın yaratılması ile bozulmuştur. Bunun üzerine Allah cehennemi oluşturmuş ve haksızlığa saparak Allah’ı inkâr eden günahkârları cehennemde odun olarak yakacağını ilan etmiştir. (Cin: 15)

Hristiyanlıkta cehennem kendilerini kurtaracak olan İsa’nın gelmesini bekleyenlerin yeridir. İslam’da ise cehennem hem cezaların yakılarak çekildiği bir yerdir, hem de bir işkence yeridir. Günahı büyük olanlar kökü cehennemin dibinde olan ve meyvesi yılan başına benzeyen zakkumlar yiyip, bunu üstüne kaynar sular içeceklerdir. Cehennem 7 kattır ve 7 kapısı vardır. (Hicr: 44). Her kapıdan ayrı bir günahkâr bölüğü girer. Yorumcular bundan kapıların günahların ağırlığı derecesine göre düzenlendiği sonucunu çıkarmışlardır.

İslam’da Allah için önemli olan Müslüman’ların kendisine iteat etmeleridir. Allah’ın emirlerini yerine getirmeyenleri korkunç bir son beklemektedir. Tehdit ve korkutma İslam’ın iki temel ilkesidir. Allah tehdit ederken bazı ayrıntıları bile ihmal etmemiştir. Kur’an’da cehennem ateşinin bazı niteliklerine değinilmiştir. Bu ateş halis alev olabilir. Ayrıca yanan ateş, kırmızı ateş, ateşli kaygı olarak da nitelendirilmiştir.

Adem ilk erkek insandır. İslam’da Hz Adem olarak bilinir. İnsanoğullarının babası olan Adem’i-ki Arapca Abu’l Başar olarak bilinir- Allah, kumlu toprak ve pis kokan çamurdan yaratmıştır. İslam kaynaklarına göre Adem, seksen yıl çamur yığını halinde kalmış, seksen yıl sonra bilinen insansı şeklini almış, bunu izleyen 120 yıl ruhsuz kalmış ve bu sürenin sonunda kendisine ruh verilmiştir. Allah’ın amacı Adem’i meleklerine hükümdar yapmaktır. Bu amacını gerçekleştirmek için Allah, meleklerine Adem’in önünde diz çökmelerini emretmiştir. Meleklerden İblis bu emre uymamış ve ayrıntıları yeterince bilinmeyen bazı nahoş olaylardan sonra, her ikisi de cennetten kovulmuşlardır. (Kur’an 2:34, 7: 11, 17:62)

Allah Adem’e kendisi için bir gün sayılan 1000 yıllık bir ömür bahşetmiştir. Ancak Adem bu ömrün 40 yılını Davud’a bağışladığından, yalnız 960 yıl yaşamıştır.

Cennetten kovulan Adem Serendip (Seylan) adasına düşmüş, orada iki yüzyıl tövbe ettikten sonra, Cebrail tarafından Arafat’a götürülerek Havva ile buluşturulmuştur. Allah Adem’e Kâbe’yi onarmasını buyurmuş, Cebrail de O’na Hac törenini öğretmiştir. Dünyaya ayak bastığından 960 yıl sonra nisan ayının bir Cuma günü ölen Adem, Abu Kubays dağı eteğinde Hazineler mağarasına gömülmüştür. Adem yalnız ilk erkek insan değildir. Cennetten kovulmasına rağmen, aynı zamanda ilk peygamberdir de.

Burada bir çelişki dikkatinizi çekmiştir. Allah Adem’e Kâbe’yı onarmasını buyurmuştur ama, Kâbe henüz inşa edilmemiştir. İslam inancına göre Kâbe, Hz. İbrahim ve oğlu İsmail tarafından inşa edilecektir. (Bakara 127). Bu inancı Adem’in Kâbe’nin yerini saptaması ve o yeri ilerde kurulacak Kâbe için hazırlaması olarak yorumlayabiliriz.

Kâbe İslam’ın en kutsal ve önemli ibadet yeridir. Kur’an’a göre Hz. İbrahim ve oğlu İsmail tarafından inşa edilmiştir. Boyutlarının bir önemi varsa, bilinmemektedir. Kapı ve arka duvarları 12 metre, öteki iki duvarı onar metre uzunluğundadır. Duvarlarının yüksekliği 15 metredir. Duvarları Mekke civarındaki dağlardan getirilen kara taşlardan yapılmıştır. Her yıl değiştirilen kara bir örtü ile örtülür. İçinde tavanı tutan üç ağaç direk vardır. Altın ve gümüş kandillerle süslenmiştir. İç duvarlar ve yer mermer döşelidir. Tavana çıkmak için bir merdiveni vardır. Kapısı kuzeybatı duvarında ve yerden iki metre yüksekliktedir. Açıldığında önüne tahta bir merdiven sürülür. Doğu köşesinin kapıya yakın tarafında, yerden birbuçuk metre yüksekliğe Hacer-i esved denen bir karataş yerleştirilmiştir. Kuzeybatı duvarının üst kenarının altından dışarıya çıkan bir yağmur su oluğu (Mizâb al-rahmâ) vardır ki bu olukla batı köşesi arasındaki yer, tam kıbledir.. Buna ayrıca kutsal yön de denir.

Bakara 125’e göre Allah Kâbe’yi insanlar için toplantı ve güven yeri kılmıştır. Yukarda değindiğimiz gibi Kâbe Hz. İbrahim ve oğlu İsmail tarafından inşa edilmiştir. Her ikisi de Kâbe’nin temelini atarlarken şunları söylemişlerdir.

Âli İmran: 96-97. Gerçekten herkes için kutlu, yolgösterici olarak kurulan ilk tapınak Mekke’dedir. Oranın tapınak olduğunu gösteren apaçık ayetler vardır. İbrahim’in katı da oradadır. Her kim oraya girerse güvenliğe kavuşmuş olur.Yolunu bulan için oraya yüz sürmek Allah’a karşı borçtur.

Kâbe’nin kutsal bir yer olduğuna işaret eden diğer ayetler de vardır. Mâide: 97, Hac: 27, Kureyş: 3.

Kıble İslam’da önemli bir kavramdır. Namaz kılarken dönülmesi gerekli Kâbe’nin yönüdür. Yön anlamına gelen kıbel kelimesinden türemiştir.

Sünni inançlarına göre Allah’ın belli bir mahali yoktur. Her yerdedir. Yüzünüzü nereye dönerseniz Allah oradadır. (Bakara 115) Buna rağmen, Kıbleye dönerek namaz kılmak İslam’da namazın zorunlu koşuludur. Kıbleye dönülmeden kılınan namaz kabul edilmez. Ayrıca ölü Müslüman’lar başları kıbleye dönük olacak şekilde defnedilirler. Kesilen kurbanların başı da kesim sırasında kıbleye doğru çevrilir. Cami mihraplarının yönü de kıbleye doğrudur. Namaz sırasında yüzünü kıbleden başka yere çevirenin namazı bozulur.

Allah’ın her yerde olmasına rağmen Müslüman’ların namaz sırasında Kâbeye doğru dönmelerinin nedeni kesin olarak belli değildir. Kıble Medine’ye olan hicretten sonra bir ara Kudüs olmuş, sonra yeniden Kâbe’ye dönmüştür. Kıbleye dönerek namaz kılmak da putperestlikten kalma bir gelenektir. Samî kavimlerinden Essenîler doğuya dönerek doğan güneşe taparlardı. Bir yere dönmek zorunluğu İslam’da devam etmiştir.

Allah’ın kurduğu sistemde yaşayabilmek için bazı koşulların yerine getirilmesi gerekmektedir. Onlar şunlardır:

Namaz,

Oruç,

Kelime-i şehadet,

Hac ve

Zekat...

Namaz İslam’ın en önemli ritüelidir. İslam’ın tek başına bir ümmet dini olarak günümüze kadar ulaşmasından sorumlu olduğunu bile iddia edebiliriz. Namaz ritüeli olmasaydı İslam çoktan kaybolur giderdi. Allah’ın kurduğu sistemde en dikkatli olunacak ritüeldir aynı zamanda. Namazın Arapça karşılığı, Allah’a tapma anlamına gelen salât deyimidir.

Namazı nedensiz ertelemek günahdır. Kaza ile bu günahdan kurtulmak mümkün değildir.

Şeytan'ın has adı İblis'dir.. Bu terimler çoğul olarak kullanılır. İblis ışıktan yaratılan melekler arasında sayıldığı gibi, ateşten yaratılmış cinler arasında da sayılmaktadır.

Cinler dünyada, melekler gökyüzünde yaşamaktadırlar. Cinler arasında kavga çıkınca Allah genç bir melek olan Azâzîl adınıı taşıyan İblîs'i cinlerin üstüne göndermiş, daha sonra onu cinlere yargıç yapmış ve yüzden İblis o zaman Hakem adıyla anılmıştır.

Bu addan gurura kapılan İblis, yeryüzünde karışıklıklar çıkarmaya başlamış, Allah da onun üstüne bir ateş göndermiştir. İblis göğe sığınarak Allah'dan kendisini bağışlamasını istemiştir. Adem'in yaratılışına kadar orada yaşamış sonra ikisi birlikte cennetten kovulmuşlardır. Şeytan olarak yeryüzüne inmiştir. Allah şeytana Şeytan-ı racîm adını vermiştir.

İblis aslında bir melektir.. Şeytan da bir melektir.. Cin değildir. Ama bazı yerlerde ateşten yaratıldığına değinilir..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 118
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Küfreden Müslüman'ları gördükçe onların eğitiminin mümkün olmayacağını düşünüyorum..

Ama hepsi dirilişbaşlıyor kadar adi küfürbaz değil..

Eğitim vermek o kadar kolay değil biraz sabırlı olmak gerekiyor.Sonuçta adamın yıllar boyu inandığı değerler bir anda sarsılıyor,bu onun için ağır bir tramvadır.

dirilişbaşlıyor tipik bir müslüman işte,ezberinin bittiği yerde küfre,çirkefliğe başvuruyor.

En doğrusu bu hakaretlere kulak asmamak.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Eğitim vermek o kadar kolay değil biraz sabırlı olmak gerekiyor.Sonuçta adamın yıllar boyu inandığı değerler bir anda sarsılıyor,bu onun için ağır bir tramvadır.

dirilişbaşlıyor tipik bir müslüman işte,ezberinin bittiği yerde küfre,çirkefliğe başvuruyor.

En doğrusu bu hakaretlere kulak asmamak.

Haklısınız!

Çok haklısınız hem de....

En doğrusu bu hakaretlere tahammül etmek!

Ama ateistler de Müslüman'lar gibi insan!

Değil mi?

Ayrıca kulak asmamak mümkün ama, forum kuralları ona bile bir sınır koyuyor..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence de forum kurallarına göre hareket etmeliyiz yoksa ortamdaki seviye düşer.

Biz de müslümanlara hakaret edersek onlardan farkımız kalmaz.

Ateisler dirilişbaşlıyor gibi tipik müslümanlardan daha olgun ve aklıyla düşünen insanlardır.

Onların seviyesine inmemiz gerekmez.

Bana ne hakaret ediyor insanlar hem forumlarda hem de reel dünyada hiçbirine kulak asmıyorum.

Sabrımı zorluyorum ama benim de patladığım zamanlar olabiliyor.Peygamber sabrı dedikleri bu olsa gerek!!

Link to post
Sitelerde Paylaş
.. Mekke yakinlarindaki Hira dagina giderek bu dagdaki bir magarada ibadet eder.. Bazen bu magarada uyudugu söylenir..

Ve Muhamed'in Peygamberligi bu sekilde baslar..

ALINTI BU KADAR. KIME AIT OLDUGUN UNUTTUM. TURAN DURSUNDAN ALINMIS OLABILIR..

Saygıdeğer Hacı; bu alıntı bana CEMİL SENA'nın "Hz Muhammed'in Felsefesi" adlı çalışmasını hatırlattı. Ancak kitap yanımda olmadığndan karşılaştıma yapamadım. Daha önce de kitap önerisi isteyenlere tavsiye etmiştim. Diyorum ki bu kitabı öncelikle "müslümanlar" okumalı. Dindarların da din karşıtlarının da tepkisini çeken bir kitap olduğundan ilgi çekeceğini sanıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
QUOTE(haci @ Jun 8 2008, 08:55 PM) <{POST_SNAPBACK}>
Ifeelgood kardeşimiz İslam'da kadınların zavallı durumunu çok etkili bir şekilde açıklıyor.
Kadın bakış açısını bu kadar doğru ve veciz açıklayanla karşılaştığımı hatırlamıyorum.
Ben bir başka yazımda bundan Stockholm sendromunun sorumlu olduğuna değinmiştim.
Ama Ifeelgood, bu sendromu aşarak, bazı ilginç inceliklere değiniyor ve bunu büyük bir başarı ile yapıyor.
Gerçekten çok eğitici bir yazı..
Kendisini tebrik ediyorum..

Selamlar..

HACI


Çok teşekkür ederim Hacı. Stockholm Sendromu da çok nitelikli sonuçlar elde etmemize yardımcı. İslamda kurbanların kim olduğunu biliyoruz ama baskıcı olarak kimi tarif ettiğinizi bilmekk isterim. Allah mı, Muhammed mi, ya da tümünü kapsayan Kur'an mı? Belki de hepsi birden.

Eğer linki verirseniz büyük bir zevkle okuyacağıma eminim. Stockholm Sendromu psikiyatride, politikada, sosyolojide ve hatta gazetecilikte bile yararlanılan bir sendrom. Ancak İslam'daki kurbanların durumunu, tek başına bu sendromla açıklayabilmek sanırım zor.

İslam hastalığı her tür hastalıktan çok daha fazla boyutları olan, kadın-erkek, çoluk-çocuk ayrdetmeyen, tedavisi çook ama çok zor, can acıtıcı, yıkıcı ve en kötüsü de nesilden nesile gönüllü aktarılan bulaşıcı bir hastalık.

Dünyayı baştan sona değiştireceklerin sadece kadınlar olduğuna inanıyorum.
Bilinçli, kararlı, ahlaki doğruları olan bir kadının karşısında, fanatik dindar bile olsa, hiçbir erkek direnemez.

Yeter ki bu kadınların sayısı çoğalsın.


Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam'ın kadınları bana ait bir yazı...

Aşağıda tekrar yayınlıyorum. Arşivde bulamadım...

İSLAM’IN KADINLARI….

İslam’ın kadınları silik, şahsiyetsiz, kapalı, tutucu, cahil, ilkel bir kadın modelini simgeler ve teröristlerden sonra İslam’ın ikinci çirkin yüzünü sergilerler. Oysa bu bir yanılsamadır. Müslüman kadınlar hakkındaki bütün gerçekleri yansıtmaz. Hiç bir şey bu sahte imgeden daha fazla gerçeklerden sapmış olamaz. Ama bu imge Batı’da yerleşmiştir. Türk aydınları ve ateistleri de öyle düşünürler. Kadınlar kendi görüşlerini ve neden kapandıklarını bir türlü açıklayamazlar. Çoğu kere buna izin bile verilmez. Koyu, karanlık giysilerin altında düşünebilen, hissedebilen, az çok entel bir kadının olabileceğine kimse inanmaz ve arada bir kendilerini söz ve yazı ile belirtmeye çalışanların nedenleri dinlenmez, okunmaz ve önemsenmez. Kendilerini çepe çevre saran karanlık giysiler zamanla kadının aklını karartır, hislerini köreltir. Cinselliğinden uzaklaşır kadın.. Bir meta olur.. Yine de derdini kimseye anlatamaz.

Kadınlar bundan memnun mudurlar? Elbette değillerdir. Bundan memnun olabilecek tek bir kadının bile var olabileceğini düşünemiyorum. Çünkü kadın da bir insandır. Tanımak, bilmek, sevmek, anlamak ve değer vermek istediği kadar, tanınmak, bilinmek, sevilmek, anlaşılmak ve değer verilmek de ister. Ama bunlara izin verilmez. İslam’ın kapalı kadını çirkin imgesinden kendini bir türlü kurtaramaz. Erkek durumdan memnundur. Kadın yeterince şikayet etmez. Yakınarak başını daha büyük bir derde sokmak istemez. Halinden memnun olduğu izlenimini verir.

Gerçekten halinden memnun mudur, Müslüman kadın?

Elbette değildir!

Bir hayvan gibi kullanılmak onu rahatsız eder. En ücra dağ köyünde yaşayan cahil kadınlar bile buna razı olmayabilirler…

Ama İslam’ın kadınları hiç ses çıkarmazlar. En ufak bir şekilde bile yakınmazlar. Koyu giysilerinin içinde kaybolur giderler. Gölgelerini bile dolduramaz, Müslüman kadınların şahsiyetleri… Varlıkları ve yokluları arasında en ufak bir fark yoktur.

Peki ama neden şikayet etmezler İslam’ın kadınları? Neden özgür iradelerini kullanmada bu kadar çekingendirler. Neden durumlarından memnun görünürler?

Ben bütün bunları açıklayabilecek bir sendrom ve bir içgüdü biliyorum. Onlar yaşama azmi ve iradesi ile Stockholm sendromudurlar. Yaşamak içgüdüsü herşeyden önce gelir. Diğer bütün içgüdülerden güçlüdür. Diğer bütün değerlerden, insan olmanın getirdiği ayrıcalıklardan, üstün insansal duygularla kendini belirtmekten, tanınmak, bilinmek, sevilmek, anlaşılmak ve önemsenmekten üstündür. Örtülü İslam’ın Müslüman kadını da eline erkek eli değmesini ister. Bir erkeği sevmeyi, ona sahip olmayı, onun tarafından sahip olunmayı düşler. İslam’ın kara çarşaflı kadınının da özlemleri, düşleri, fantazileri vardır. Onları gerçekleştirmek ister. Ama içine kapandığı karanlık giysiler onun bütün hislerini köreltmiştir. Hoşlandığı erkeğe yan gözle bile bakamaz. Kadınsal içgüdülerinin hiç birini tatmin edemez. Yaşam ona verilen tek imtiyazdır. Onu recme kaybetmek, ya da orospu sıfatı ile damgalanmak istemez. Çoğu kere kendinde o gücü bulamaz. Tabii istisnalar her zaman vardır ve kadın isyan edebilir. Bu temel içgüdünün yanı sıra İslam’ın kadını, Stockholm sendromuna teslim olarak, kendisini bu zavallı duruma düşüren İslam’a ve erkeğine daha da bağımlı ve müteşekkir bir kişiliğe bürünür. Bu sendrom esir alınan insanlarda, kendilerini esir alanlara karşı gelişen bir sempati ve yakınlıkla niteliklidir. Esir alınan bir yandan kendi zavallı durumunu kabul ederken, öe yandan kendisini esir alanın üstün bulduğu kişiliğine sığınır ve onuna bütünleşerek, kendisini kurtarmaya çalışanlara karşı onu savunur…

İslam’da kadınların örtünmesi sembolik bir jesttir. Türban ve tesettür kadının aklını da kapatır. Kara çarşaf aklının yanı sıra, kişiliğini, benliğini de karartır ve onları zamanla çürütüp, yok eder. Ama yaşama içgüdüsü ve pençesine düştüğü Stockholm sendromu, kadının bu korkunç geleneği kırmasını önler. Kadınlığından, cinselliğindan uzaklaşan İslam’ın kadını, kelimenin tam anlamı ile Al-lah’ın kölesi olur. Aslında kölesi olduğu Al-lah değildir.

Erkektir….

İSLAMDA KADIN

Şeriat kanunlarına göre her erkek, kadınların davranışlarını denetleyebilir. Tabii bu görevi şeriat polisi daha iyi başarır.

Korku dolu gözlerinde,

Kadının,

İslamı gördüm rüyamda,

O gece.

Ölmüştü kadın.

Açık gözlerle.

Kafasında bir kazık,

Elleri bileklerinden kesik.

Tepesine dikilmiştim,

Söyleniyordum.

Çizmeli bacaklarımı,

Çıplak göğüslerine dayamış,

Acımaksızın "OH" çekip duruyordum.

Kan ter içinde uyandım,

Dehşetten titriyordum.

Onu aradım…...

Yatakta bulamadım.

Benden izin bile,

Almadan kalktı gitti yine,

Dedim,

Uzun, uzun söylendim.

Onu aradığım her yerde

İslam vardı…

Beni koruyan İslam,

Erkek İslam........

Her kirli çıkıda,

Her tahrat alışımda.

Her kerhaneye gidişimde,

Her avrat sikişimde.

Arada bir uğradığım,

Dostumun döşeğinde.

Gözlerimi göğe diktiğim zaman,

Sonra çevirip onları yere indirdiğimde.

İçimde bir sıkıntı,

Kafamda bir uğultu,

Beni yatağa düşürdüğünde.

İki rekatlık bir namazın,

İnanılmaz rahatlığı vardı.

Erkek olmak zor İslam’da,

O kadar çok yapacak iş var ki...

Komşunun kızına bile,

Parmak atacak zaman, o kadar az ki.

Sen yoktun kadın,

Aradığım yerlerde.

Yalnız İslam vardı,

Baktığım kuytu köşelerde.

Sofu ve bağnaz kafalarıyla,

Yobazlar etrafımı sardı.

Çektikleri Baretta tabacalarıyla,

Cami için para topluyorlardı.

Bir cami daha yaptırmak,

Onların yasal haklarıydı.

Okul ve Üniversitelere,

Ne gerek vardı.

Kuranı okuyup, yorumlayacaklara,

Daha çok ihtiyaç vardı.

Benliğimi korkunç bir sıkıntı sardı,

Düş mü görüyordum?

Emindim düş değildiler,

Bir kâbus olmalıydılar.

Uykuda bile değildim, oysa,

Nerde karım dedim,

Terkedip beni kaçtı mı, yoksa?

Büyük bir hırsla sarsıldım,

Kafasını ellerimle bizzat kopartacaktım.

Sonra durdum birden,

Hatırladım.

Kendi kendime söylendim.

Yahu dedim,

Deli miyim, neyim?,

Ben daha evli bile değilim.

Sağol İslam diye şükrettim,

İki rekat namazı yine hakettin.

Erkek olmak ne kadar da zormuş!

O olmasa ne yaparız?

Biz erkekler,

İslamsız.............

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

müslüman toplumlarda islamın önemli işlevlerinden biri de

kadına ikinci sınıf oluşunun normal ve tabi bir durum oluşunu telkin etmesidir.

asırlar boyunca din kullanılarak kadınlar sistematik bir biçimde

bu durumu sorgulamak yerine doğal ve doğru kabul etmeye zorlanmışlardır.

nitekim bu öylesine kanıksanmıştır ki,

bazı müslüman toplumlarda dört eş sahibi bir adamın en gözde eşi olmak bir övünç kaynağı olmuştur.

bizim ülkemizde dahi kendi üzerine gelecek kumayı bizzat kendi seçen,

seçimini yaparken de kocasına nasıl yaranabileceğinin hesabını yapan kadınlar vardır.

islam denen vebadan kurtulma sürecine

kadının erkek kadar insan olduğunu anlamasının çok büyük bir ivme kazandıracağından eminim.

örneğin bugün türban için baskılara direnen kadınların,

tepklilerini bir anda erkeklere çevirmesi durumunda neler olabileceğini hayal bile edemiyorum.

yeter ki kadınlar erkekler kadar insan oldukların farkına varsınlar.

ve bu hallerinin bizzat islam aracılığıyla kendilerine dayatıldığının farkında olsunlar.

allahın emri olduğunu düşündükleri için kendilerini kısıtlayan bu insanlar,

işin aslını ve bunun erkeklerin egemenliğine hizmet ettiğini anlamaya görsünler.

sonrasının çorap söküğü gibi geleceğini tahmin ediyorum.

;)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Eveeet.Sevgili mümin kardeşlerim sizi eğitmek için buradayım hem de karşılığında hiçbir şey beklemeden.Bana göre cennet mennet de yok.Bak demek ki karşılıksız da iyilik yapılabiliyormuş.Neyse iyi çalışın sizi el-ilah gibi imtihana sokucam.

Konu:Kuran ve bazı bilimsel konular...

Kuran'a göre Allah-ü Teala gökleri yarattığında sarsılmasın yere düşmesin diye dağları dikti.

31/10. O, gökleri görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı, sizi sarsmasın diye yere de ulu dağlar koydu ve orada her çeşit canlıyı yaydı.

Kuran'a göre Allah Dünya'yı 6 günde yaratmıştır.Bakın Evren'i demiyorum Dünya'yı diyorum.Çünkü Muhammed Evren'in bu kadar geniş olacağını tahmin dahi edemiyordu.

50/38. Andolsun, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık.Bize bir yorgunluk da dokunmadı.

7/54. Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde yaratan ve Arş’a kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi olarak yaratan Allah’tır. Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir.

25/59. Gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri altı gün içinde yaratan sonra da Arş’a kurulan Rahmân’dır. Sen bunu haberdar olana sor!

10/3.Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde yaratan, sonra da Arş’a kurulup işleri yerli yerince düzene koyan Allah’tır.

Bu son iki ayete göre Allah gökyüzünde yaşıyor.Farkettiyseniz hep gökleri ve yeri ayıran diyor.Evreni yaratan,Quasarları,Karadelikleri yaratan ya da ne bileyim Evreni büyük bir patlama ile yaratan demiyor.Gök ile yerin ayrılma hikayesi de ayrı bir mitoloji konusudur.Mitolojide Sümer Tanrısı Enlil de yeri ve göğü El-İlah gibi caart diye ayırmıştır.

16/15. Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar ve nice işaretler meydana getirirdi. İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar.

Kuran'a göre Allah yıldızları insanlar yol bulsun diye ihsan etmiştir önümüzdeki ayetlerde bunu daha net bir şekilde göreceğiz.Demek ki Allah bizi sarsmaması için yeryüzüne dağları yarattı,ama yine de sarsılıyor.Muhammed'in acaba depremlerden haberi yok muymuş?Bunu ben bilemiyorum.Bilen varsa söylesin benide aydınlatmış olur.Uşağım da olsa bana birşeyler öğreten veya beni düzelten efendim olur.

15/19. Yeri de yaydık, ona sabit dağlar yerleştirdik ve orada ölçülü (bir biçimde) her şeyi bitirdik.

71/19-20.Allah yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır ki, oradaki geniş yollarda yürüyesiniz.

Bu son iki ayete göre Dünya düzdür.Sıradaki ayet benim ilk Kuran okuduğumda şaşırmama neden olmuştu.

18/86. Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar buldu.

Eveeet.Kuran-ı Kerim'e göre Güneş Dünyanın içine doğru gelir ve batar(pek iyi ifade edemedim ama aklı kıt olmayan herkes bu ayeti çok güzel anlar).Tıpkı eski Mısır efsanelerinde olduğu gibi ve Dünya düzdür.

6/97. O, sayelerinde, kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır.

37/6. Biz en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla donattık.

Vay bak sen Rabbinim işine.Geceleri gökyüzüne bakarken loş bir ışık versin,gözümüz güzellik görsün diye Rabbimiz bize yıldızları ihsan eylemiş.Ne kadar teşekkür etsek azdır.Aynı zamanda yollarımızı bulalım diye rabbim ihsan eylemiş.Bakın ne kadar az şükrediyoruz.

Kuran'a göre arşı taşıyan melekler vardır.Kıyamet gününde 8 melek ile bu arş yıkılmasın diye desteklenecektir:

40/7.Arş’ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd ederek tespih ederler..

69/17.Melekler onun kıyılarındadır. O gün (kıyamet günü) Rabbinin arşını, bunların da üstünde sekiz taşıyıcı taşır.

Ne kadar bilimsel değil mi?Devam ediyoruz Kuran'dan inciler bu kadarla sınırlı değildir.

İşte sizi insanlığın kökeni yani yaratılış efsanesi.

15/28-29. Hani Rabbin meleklere, “Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin” demişti.

7/189.Allah sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var edendir. (İnsan) eşiyle birleşince eşi hafif bir yük yüklenir (gebe kalır) ve (bir müddet) onu taşır. Gebeliği ağırlaşınca her ikisi de Rableri Allah’a, “Eğer bize iyi ve sağlıklı bir çocuk verirsen, elbette şükredenlerden olacağız” diye dua ederler.

Adem kıssasını hepinizin bildiğini varsayıyorum.Görüldüğü üzere Allah Adem ile Havva'yı yaratıyor cennetten postaladıktan sonra Dünya'da bu ikisi cinsel münasebette bulunuyor ve çocukları oluyor.Bu iki insan,insan olarak Dünya'da tek olduğundan çocuklarının soylarını devam ettirmek için ensest ilişkiye giriyorlar.Ama Allah'ın işine akıl erer mi?Ermeeez.

Neyse bugünlük bu kadar.Bayağı geç oldu.Yarın Kuran ve Bilim Part II geliyor.Hayvanların nasıl olduğu gibi yaratıldığını irdeleyeceğiz.Hemen akabinde Kuran ve Mantık Part I gelecek.Burada temel konu Adem Kıssası olmakla beraber diğer çelişkileri,mantığa aykırı olan şeyleri inceleyeceğiz.

İyi geceler...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Eveeet.Sevgili mümin kardeşlerim sizi eğitmek için buradayım hem de karşılığında hiçbir şey beklemeden.Bana göre cennet mennet de yok.Bak demek ki karşılıksız da iyilik yapılabiliyormuş.Neyse iyi çalışın sizi el-ilah gibi imtihana sokucam.

Konu:Kuran ve bazı bilimsel konular...

Kuran'a göre Allah-ü Teala gökleri yarattığında sarsılmasın yere düşmesin diye dağları dikti.

31/10. O, gökleri görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı, sizi sarsmasın diye yere de ulu dağlar koydu ve orada her çeşit canlıyı yaydı.

Kuran'a göre Allah Dünya'yı 6 günde yaratmıştır.Bakın Evren'i demiyorum Dünya'yı diyorum.Çünkü Muhammed Evren'in bu kadar geniş olacağını tahmin dahi edemiyordu.

50/38. Andolsun, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık.Bize bir yorgunluk da dokunmadı.

7/54. Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde yaratan ve Arş’a kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi olarak yaratan Allah’tır. Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir.

25/59. Gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri altı gün içinde yaratan sonra da Arş’a kurulan Rahmân’dır. Sen bunu haberdar olana sor!

10/3.Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde yaratan, sonra da Arş’a kurulup işleri yerli yerince düzene koyan Allah’tır.

Bu son iki ayete göre Allah gökyüzünde yaşıyor.Farkettiyseniz hep gökleri ve yeri ayıran diyor.Evreni yaratan,Quasarları,Karadelikleri yaratan ya da ne bileyim Evreni büyük bir patlama ile yaratan demiyor.Gök ile yerin ayrılma hikayesi de ayrı bir mitoloji konusudur.Mitolojide Sümer Tanrısı Enlil de yeri ve göğü El-İlah gibi caart diye ayırmıştır.

16/15. Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar ve nice işaretler meydana getirirdi. İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar.

Kuran'a göre Allah yıldızları insanlar yol bulsun diye ihsan etmiştir önümüzdeki ayetlerde bunu daha net bir şekilde göreceğiz.Demek ki Allah bizi sarsmaması için yeryüzüne dağları yarattı,ama yine de sarsılıyor.Muhammed'in acaba depremlerden haberi yok muymuş?Bunu ben bilemiyorum.Bilen varsa söylesin benide aydınlatmış olur.Uşağım da olsa bana birşeyler öğreten veya beni düzelten efendim olur.

15/19. Yeri de yaydık, ona sabit dağlar yerleştirdik ve orada ölçülü (bir biçimde) her şeyi bitirdik.

71/19-20.Allah yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır ki, oradaki geniş yollarda yürüyesiniz.

Bu son iki ayete göre Dünya düzdür.Sıradaki ayet benim ilk Kuran okuduğumda şaşırmama neden olmuştu.

18/86. Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar buldu.

Eveeet.Kuran-ı Kerim'e göre Güneş Dünyanın içine doğru gelir ve batar(pek iyi ifade edemedim ama aklı kıt olmayan herkes bu ayeti çok güzel anlar).Tıpkı eski Mısır efsanelerinde olduğu gibi ve Dünya düzdür.

6/97. O, sayelerinde, kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır.

37/6. Biz en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla donattık.

Vay bak sen Rabbinim işine.Geceleri gökyüzüne bakarken loş bir ışık versin,gözümüz güzellik görsün diye Rabbimiz bize yıldızları ihsan eylemiş.Ne kadar teşekkür etsek azdır.Aynı zamanda yollarımızı bulalım diye rabbim ihsan eylemiş.Bakın ne kadar az şükrediyoruz.

Kuran'a göre arşı taşıyan melekler vardır.Kıyamet gününde 8 melek ile bu arş yıkılmasın diye desteklenecektir:

40/7.Arş’ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd ederek tespih ederler..

69/17.Melekler onun kıyılarındadır. O gün (kıyamet günü) Rabbinin arşını, bunların da üstünde sekiz taşıyıcı taşır.

Ne kadar bilimsel değil mi?Devam ediyoruz Kuran'dan inciler bu kadarla sınırlı değildir.

İşte sizi insanlığın kökeni yani yaratılış efsanesi.

15/28-29. Hani Rabbin meleklere, “Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin” demişti.

7/189.Allah sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var edendir. (İnsan) eşiyle birleşince eşi hafif bir yük yüklenir (gebe kalır) ve (bir müddet) onu taşır. Gebeliği ağırlaşınca her ikisi de Rableri Allah’a, “Eğer bize iyi ve sağlıklı bir çocuk verirsen, elbette şükredenlerden olacağız” diye dua ederler.

Adem kıssasını hepinizin bildiğini varsayıyorum.Görüldüğü üzere Allah Adem ile Havva'yı yaratıyor cennetten postaladıktan sonra Dünya'da bu ikisi cinsel münasebette bulunuyor ve çocukları oluyor.Bu iki insan,insan olarak Dünya'da tek olduğundan çocuklarının soylarını devam ettirmek için ensest ilişkiye giriyorlar.Ama Allah'ın işine akıl erer mi?Ermeeez.

Neyse bugünlük bu kadar.Bayağı geç oldu.Yarın Kuran ve Bilim Part II geliyor.Hayvanların nasıl olduğu gibi yaratıldığını irdeleyeceğiz.Hemen akabinde Kuran ve Mantık Part I gelecek.Burada temel konu Adem Kıssası olmakla beraber diğer çelişkileri,mantığa aykırı olan şeyleri inceleyeceğiz.

İyi geceler...

dinlerde mantık arama saçmalığını ne zaman bırakacaksınız..

senin yaptığın neye benziyor biliyor musun?

gitar çalan birinin yanına gidiyorsun ve adamın yanında pis pis gülüp..

hey gitar çalan adam..

bu gitarı niye çalıyorsun bakim sen..çabuk mantıklı bir cevap bekliyorum..demeye benziyor..

tabi bu durumda gitarcının elindeki gitarı kafana geçirmesi ve kıçına tekmeyi basması yapılabilecek en dağru şeydir.

palyaço seni

tarihinde OHM tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

insanlar dinlere mantıklı olduğu için değil huşu duygusunu verdiği için inanırlar...

ilk halife ebubekirin müslümanlığı kabul etmesi böyledir..

daha ortada dini hiç bir hüküm yokken kabul etmiştir müslümanlığı..

hey muhammed senin dinin a=b önermesini sağlıyor mu dememiştir..

yada günümüz insanı dinini pek araştırmaz..

çünkü dininin mantıklı yada mantıksız olması umrunda değildir..

onun ilgilendiği dinin verdiği huşu ve iç dinginlik duygusudur..

Link to post
Sitelerde Paylaş
senin yaptığın neye benziyor biliyor musun?

gitar çalan birinin yanına gidiyorsun ve adamın yanında pis pis gülüp..

hey gitar çalan adam..

bu gitarı niye çalıyorsun bakim sen..çabuk mantıklı bir cevap bekliyorum..demeye benziyor..

tabi bu durumda gitarcının elindeki gitarı kafana geçirmesi ve kıçına tekmeyi basması yapılabilecek en dağru şeydir.

Gitar çalan adam, gitar çalmayanlara "gitar çalmazsanız cehenneme gidersiniz" demez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dinsel inanışların ritüelleri insanı uyuşturur.

Bir Mevlevi'nin saatlerde tabanı üstünde dönmesi,

Bir Aczmendi'nin saatlerce kafasını sallaması,

Bir zikir aleminin öne arkaya hareketleri ve sürekli tekrarlanan sözler,

Sürekli tekrarlanan tempo lar

İnsanda endorfin denilen, beynin kendi salgısı tıpkı eroin, morfin gibi merkezi sinir sistemini uyuşturur.

Uyuşturucu kullananlar, metal müzik dinleyenler, yüksek tempolu caz müziği, Afrika, güneyamerika yerlilerinin tamtamları. hepsinde vardır bu tür duygular.

İşte bu uyuşukluğa dinlerde de huşu denir.

Tıpkı uyuşturucularda olduğu gibi büyük bir haz verir, orgazm olarak ta tanımlıyor bazıları.

Din afyondur boşuna dememiş bazı düşünürler.

LSD (Liserjikasitdietilamin) ilk sentez edildiği vakit. Bulan kimyagerler bakalım etkisi nasıl diye Kendi değerlendirmelerine göre düşük bir doz 1mg almışlar ama bu doz onları bir hafta boyunca leyla yapmış. Öyle büyük bir zevk veriyormuş ki. İnsan kendini evren sanıyormuş. Bu tek doz onları müptela yapmış. Arkadaşları bu kimyacıları LSD bağımlığından kurtarmak için yalvar, yakar, sürekli teklinde bulunmuşlar. Ama bu zevki tadan kimyagerleri bir türlü ikna edememişler. Zevk almanın, uyuşmanın, kötülük neresinde diye LSD almaya devam etmişler. Doğrusu sonlarının ne olduğunu bilmiyorum.

Şimdi dinsel inanışlarını dinin verdiği huşu ya bağlamak. Bu huşu duygusunun neresi kötü demek LSD bağımlıları ile aynı çizgiye düşmek demektir.

Uyuşukluk sinir sistemimizin normalinden uzaklaştırtığı için mutluluk ve zevk verebilir. Ancak hiçbir mutluluk ve zevk sürekli olamaz, sürekli olan bir sinirsel durum bir süre sonra artık mutluluk olmaktan çıkar. Bu durum yeni bir potansiyeldir. Bunu bu seviyede tutmak için sürekli uyuşturucu vermek gerekir. Buna uyuşturuculara karşı tolerans gelişmesi denir. Eğer dozu sürekli artırmazsanız, yoksunluk belirtileri bu kez ters teper. Sinirlilik, huzursuzluk, çarpıntı, terleme, kolay sinirlenme ve saldırganlık görülür.

Uyuşukluk beynin normal fonksiyonlarından uzaklaşmayı da beraberinde getirir. Muhakeme bozuklukları ve giderek erken bunama görülür.

Lafı nereye getireceğim.

Hani bir malum hocaefendi var. Ünü dünyaya yayılmış. Parası gani gani.

Camide vaaz verirken videoya almışlar.

Ağlıyor, iki gözü iki çeşme,

Huşu içinde. Elinde kuran havaya kaldırmış. Bağırıyor avazı çıktığı kadar.

-İnanmıyorlar! İnanmıyorlar! Diye.

Bu manzarayı görünce aklıma bir özlüsöz geldi. Uzun süre de elektronik imza olarak kullandım.

HUŞU İÇİNDE OLANDAN, AKLISELİM BEKLENMEZ.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hani bir malum hocaefendi var. Ünü dünyaya yayılmış. Parası gani gani.

Camide vaaz verirken videoya almışlar.

Ağlıyor, iki gözü iki çeşme,

Huşu içinde. Elinde kuran havaya kaldırmış. Bağırıyor avazı çıktığı kadar.

-İnanmıyorlar! İnanmıyorlar! Diye.

Cami tıklım tıklım, hocaefendi ağlıyor, cemaat ağlıyor.

Aklından geçti.

-Sana ne be adam? Size ne be adamlar? Derdi sizi mi gerdi? Siz inanıyorsunuz ya. Ele de yeter Ellez'e de

Sonra düşündüm.

Bunlar gerçekten bizlerin inanmamalarına mı üzülüyorlar?

Hayır.

Hocaefendi cemaatin bunlara kanarak inisiyatifinden çıkmasından korkuyor. Onları en zayıf yerlerinden kendisine bağlamaya çalışıyor.

Teşbihte hata olmaz.

Genelev patronu sermayelerini bir türlü elinde tutamıyormuş. Biraz para biriktiren sermaye, hemen kaçıp kurtuluyormuş pazarlanmaktan. Patron güzel bir yöntem bulmuş. Bunları uyuşturucuya alıştırmış. Verdiği parayı da uyuşturucu temin ederek geri alıyormuş. Zavallı sermaye bir türlü belini doğrultamıyormuş ki kaçıp kurtulsun.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu huşu duygusunun neresi kötü demek LSD bağımlıları ile aynı çizgiye düşmek demektir.

Bu çok doğru bir saptama. Ben namaz kılarken aynen böyle bir dipsiz kuyudaydım. Sonra bir gün tvde Prof. Carl Sagan 'ı seyrederken içinde bulunduğum durumun uyuşturucu almaktan daha kötü olduğunu anladım. Sonra sokağa çıktım . Temiz bir hava aldım. Kafamın içinden bütün din kavramını sildim attım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
dinlerde mantık arama saçmalığını ne zaman bırakacaksınız..

senin yaptığın neye benziyor biliyor musun?

gitar çalan birinin yanına gidiyorsun ve adamın yanında pis pis gülüp..

hey gitar çalan adam..

bu gitarı niye çalıyorsun bakim sen..çabuk mantıklı bir cevap bekliyorum..demeye benziyor..

tabi bu durumda gitarcının elindeki gitarı kafana geçirmesi ve kıçına tekmeyi basması yapılabilecek en dağru şeydir.

palyaço seni

Sevgili OHM,

Gitar çalan adam gitarın sesi hoşuna gittiği,müzikten hoşlandığı için çalar ya da niyeti kızlara hava atmak içindir.

Ama dine inanan bir adam tamamen cehennem korkusu yüzünden inanır.Gitar çalan bir adam bir memleketin geriye dönüşüne yardımcı olmaz tam tersi sanatta ileri götürür.Fakat dine inanan bir insan dogmatik düşündüğünden dolayı bilimde,sporda,kültürde,devlet yönetiminde,hukukta kısacası birçok şeyde bir memleketi,milleti geriye götürür.Hele bu dinciler devletin başındaysa.Gitar çalan bir adam bana gelip sen de gitar çalmazsan gitarı senin k.çına sokarım demez.

Eğer Ebu Bekir Muhammed'e ortada hiçbir kanıt ya da mantık yokken inanıyorsa Ebu Bekir kör cahil,salak ve düşünme,tahlil yapma yeteneğini kaybetmiş bir zavallıdır.Böyle düşünmeden,tartmadan inanan insanların 21.yy'da Dünyamızda yeri yoktur.Marks boşuna din toplumların afyonudur dememiş.Din insanları uyuşturur,sağlıklı düşünmelerini engeller,dogmaların dar kalıpları içine hapseder.

Bu arada dün derslerimize devam edecektik saygıdeğer mü'min kardeşlerim,ancak TürkTelekom yüzünden siteye giremedim.Bugün devam edeceğiz,daha çoook çalışmamız gerek.

OHM sen doğru yola girmiş bulunmaktasın.Ben de senin geçtiğin yollardan geçmiştim.Ateizm ve müslümanlık arasında bocalarken birden dinde mantık aranmaz ben müslümanım dedim.Ancak sağlıklı ve düşünen bir beynim olduğu için bu garip durumdan hemen kurtuldum ;)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet sevgili mü'minler Kuran ve Bilim'den devam ediyoruz.

Kuran'a göre Allah-ü Teala hayvanları insanlar için ihsan eylemiştir.Kuran'a göre evrim yoktur.Bütün türler olduğu gibi yaratılmıştır.Fakat bilime göre evrim teorisi kanıtlanmış ve aksi ispat edilemez hale gelmiştir.Sadece evrimin kendi içinde ufak tefek şeyler değişebilir.Örneğin,Sudan karaya ilk çıkan canlının aslında bugün bilinenden farklı bir canlı olduğu ortaya çıkar.Evrim baştan aşağı yalanlanıp,çürütülemez.Bu gerçeği Vatikan bile anlayıp evrimi kabul etmiştir ancak bizim mü'min kardeşlerimiz hala evrime sataşmaya çalışırlar ne yazık ki başarılı olamazlar.Türlerin olduğu gibi yaratılışını bize ayetler anlatsın:

39/6. Allah sizi bir tek nefisten (Âdem'den) yarattı, sonra ondan da eşini yarattı. Sizin için hayvanlardan sekiz eş meydana getirdi.

Burada bahsi geçen hayvanlar koyun,keçi,sığır ve devedir.Yani 7.yy Araplarının bildiği tanıdığı hayvanlar.Nedense jaguarın,aslanın,ayının bahsi bile geçmez.

6/143. (Dişi ve erkek olarak) sekiz eş yarattı: Koyundan iki, keçiden iki...

6/144. Deveden de iki, sığırdan da iki (yarattı).

16/5. Hayvanları da O yarattı.

16/8. Atları, katırları ve eşekleri binmeniz ve gözlere zinet olsun diye (yarattı).

Bu paçavra ayetlerden de anlaşılabileceği gibi bütün türler olduğu gibi ve insanlar için yaratılmıştır.Türler olduğu gibi yaratıldıysa dinazorlara ve soyu tükenen milyonlarca türe ne oldu diye sormak geçiyor içimden.Acaba dinazoları da bizim için mi yaratmıştır Cenab-ı Hakk.Acaba dinazorlarla bize neyi ihsan eylemiş?Allah'ın işine aklımız ermez.Allah(Muhammed) ne diyorsa doğrudur.

Sevgili mü'minler bildiğimiz gibi Kuran'a göre ilk insan Adem aleyisselamdır.Karısı Havva'dır.Bunların çocukları cinsel münasebete girmek suretiyle(ensest ilişki) bugünkü insanları meydana getirmiştir.Fakat bilime göre insanlar(homo sapiens) daha ilkel türlerin evrimleşmesinden meydana gelmiştir.İslam'a göre Habil çiftçi,Kabil çobandır.Ancak bilimle İslam bu konuda da taban tabana zıttır.Bilimsel verilere göre ilkel insanlar toplayıcılık ve avcılık ile karınlarını doyuruyordu.Yani doğa kendisine ne verdiyse onu yiyordu tıpkı diğer hayvanlar gibi,insanların tarım yapmaları evrimleşmelerinden binlerce yıl sonra olmuştur.Aynı şekilde hayvanların evcilleştirilmesi de insanların evrimleşmelerinden binlerce yıl sonra olmuştur.Ama İslam'a göre ilk insan olan Adem'in oğulları tarım ve hayvancılık ile uğraşıyordu.

Kuran ve İslam'a göre Adem bizden farksızdır.Düşünür,konuşur hatta yazar(şu on sayfa meselesi).Ancak bilim bunun aksini ispatlamıştır.İlkel insanlar bizimle fizik ve beyin gelişmişliği bakımından bizle aynı değildi ve yazı M.Ö 3500-3000 gibi Sümerler tarafından icat edildi.

Maalesef artık Kuran denen paçavra bir kitapla insanlığı daha fazla kandıramayacaklar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 6 years later...
  • 1 year later...

 Sakarya'nın Erenler Çaybaşı Hz.Musab Erkek Yatılı Kur'an Kursu'nda imamlık yapan Şükrü Yılmaz’ın öğrencilerden birini terlikle dövmesi başka bir öğrenci tarafından kaydedildi. Görüntülerdeki görevli emekliye ayrıldı, idari soruşturma sürüyor.  

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...