Jump to content

Tanrı'nın Varlığı


Recommended Posts

Dünya’daki yaşayan insanların merak ettiği soruların başında “Tanrı var mı” sorusu gelir. Tanrı’nın varlığı ile zerre şüphem yok. Kendi hayatımda yaşadığım olaylar ve bilimsel araştırmalarla Tanrı’nın varlığı konusunda şüphem yok. Tanrı kesinlikle var.

 

İnsan vücudunda trilyonlarca hücre var. Oluşan bu hücreler atıkta oluşturuyor. Atığı temizlenmesi için kan akışı olması gerekir. Atardamarda oksijen ve besin taşıyarak hücredeki atıkları temizliyor. Toplardamarda, kirli kanları yeniden kalbe götürüyor. Kirli kan, Akciğere gönderiliyor ve kan temizleniyor. Atardamarın, hücreyi temizlemesi için oksijen ve besin lazım. Bunun için fotosentez yapılır. Var olmamızın kaynağı olan oksijeni en fazla üretenler algler. Fotosentez yapanlar karbondioksit emiyorlar ve oksijen veriyorlar. Aldığımız oksijen ve besinler sayesinde hücrelerdeki atıkları temizliyoruz. Kalp dakikada 5,5 litre kanı pompalıyor. İnanılmaz bir şey değil mi? Dakikada 5,5 litre kan pompalanması gerçekleşiyor. Koroner damarlar var. Bunlar kalbi besleme görevi vardır. Kalbimiz oksijene ihtiyaç duyarlar. Kalbimizin oksijen ihtiyacını koroner damarları karşılar. Bu verdiğim örneklerle kalbimizin muhteşem bir organ olduğunu söyledim. Bu organın bilinçsiz bir şekilde bu görevleri yapmasının imkanı yok. Kalbe, o görevi veren ve ona göre bir sistem kuran bir Tanrı var.

 

 İnsanın oluşması da büyük bir mucize. Spermin, yumurtayla birleşme sonucunda aylar sonra ortaya bir bebek çıkıyor. Sperm, küçücük bir damla iken onun aylar sonra ortaya bir bebek çıkartması inanılmaz bir şey. Hamilelikte bebek amniyon sıvısında kalıyor. Bu arada plasenta oluşuyor ve bebek burada oksijen ve besin ihtiyaçlarını sağlıyor ve atık maddelerini de dışarı atıyor. Masal istiyorsunuz en büyük masal bu. Ama gerçek. Kur’an’daki iki denizin yarılması olayı bunun yanında hiçbir şey kalır. Bunların tesadüfi olma ihtimali yok. Tesadüfi bir şekilde spermden(küçük damlacık) bebek oluşuyor. Amniyon sıvısında kalıyor. Plasenta, oksijen ve besin ihtiyaçlarını karşılıyor. Bunların tesadüfi olmadığı apaçık. Kesinlikle kontrol eden biri var.

 

Böbrek, atardamardan besin ve atıkları alıyor. Kapiller aracılığıyla besinler vücudun gerekliği yerlerinde kullanılması sağlanıyor. Atıkları da idrar yoluyla vücuttan atıyor. Böbreğimiz, gerekli olanları vücudumuzda tutuyor gerekli olmayanları da idrar yoluyla atıyor. Yani süzme işlemi yapıyor. PH, asit ve bazın bir ölçüsüdür. Böbreklerimiz, asit seviyelerini kontrol eden kimyasallar arasında sağlıklı bir denge sağlar. Hücreler parçalandıkça asit üretirler. Yediğiniz yiyecekler vücudunuzdaki asit miktarını artırabilir veya azaltabilir. Böbrekleriniz, doğru miktarda asit maddelerini ayarlayarak vücudunuzun pH'ını dengeler. Su dengesini kontrol ediyor. Kan basıncını kontrol ediyor. Eritropoetin hormonunu üretir. Böbreğimizin daha birçok görevi vardır. Bunları bilinçsiz bir şekilde yapma ihtimali yok. Bilge birisi tarafından yönetiliyor.

Daha vücudumuzda birçok mucizevi olaylar vardır. Biraz da atmosferi anlatalım.

 

Atmosfer olmasa yaşamayız. Yaşamamız için atmosfer gerekir. Atmosfer su döngüsünü ve hava olaylarını olmasını da sağlıyor. Atmosferimiz bizi güneşin zararları ışınında koruyor.

 

TROPOSFER

Sıcaklığı düzenler, hava olayları bu katmanda oluşuyor, Yüksek oksijen olması sebebiyle canlıların var olmasını sağlıyor. Kısacası yaşamın sağlanması için troposfer katmanı çok önemlidir.

 

STRATOSFER

Uçaklar için uygundur. Güneşin zararları ışınları bu katmanda emilir. Yeryüzüne ulaşması engellenir.

 

MEZOSFER

Uzaydan gelen meteorlar bu katmanda parçalanır.  Gazların iyonlara ayrışması işlemi bu katmanda gerçekleşmektedir. Dünya için önemli bir koruyucu tabakadır.

 

TERMOSFER

Gazlar burada iyonlara ayrışmış hâlde bulunur. Bu yüzden haberleşme sinyalleri ve radyo dalgaları çok iyi iletilir.

 

EKZOSFER

Haberleşme uyduları bu katmana yerleştirilir.

 

Yukarıdaki atmosfer katmanlarının her birinin önemli özellikleri var. Dünya’daki yaşamın var olması için hepsinin işlevi var. Bu atmosfer katmanlarının tesadüfi olma ihtimali var mı? Her şeyi bilen birisi tarafından ayarlanmış olması gerekir.

 

Tanrı’nın yarattığı besinleri yediğimiz zaman onun sindirilmesi gerekir. Bunun için ilk başta yemek borusu aracılığıyla midemize gider. Orada hidroliz yoluyla besinler, enzim yoluyla parçalanır. Kimus aracılığıyla bağırsaklarımıza iletiriz. İnce bağırsakta emilim gerçekleşir. Emilim gerçekleştiği zaman, kan damarlardan vücudumuzdaki hücrelere ulaşılır. Oksijen ve besin yoluyla vücut hücrelerimiz yaşamını devam ettirir.

Kalın bağırsakta, kimusta bulunan su emilir. Kalın bağırsakta tuzlar aktif taşıma ile emilir, su da osmoz yoluyla onları takip eder. Sindirilmemiş posa ve kalın bağırsakta yaşayan bakterilerden oluşan dışkı rektuma gider, anüsten atılana kadar orada depolanır.

İşte sindirim sistemimiz böyle çalışıyor. Bu organlarımızın tesadüfi bir şekilde sindirim yapmaları veya gerekli buldukları besinleri hücrelerimize göndermeleri tesadüf mü? Kesinlikle değil. Bu sistemi yaratan birisi var. Spermden var oluyoruz. Küçücük damlacık gelişiyor, organlar oluşuyor ve ortaya bir bebek çıkıyor. Bunların tesadüf olması mümkün mü? Tesadüf diyen varsa gerçekten düşünmesinde sorunlar vardır. Her yerde Tanrı’nın varlığının kanıtı vardır.

Dünya 4,5 milyar yaşındadır. Jeoloji tarihine göre ilk dönemlere Kambriyen Devri öncesi deniliyor.

 

Hadean Dönemi: Ay bu dönemde oluşmuştur. Dünya’ya çarpan Theia gezegeni sonucunda Ay oluşmuştur. İlk kıtalar, atmosfer ve okyanuslar oluşmaya başlamıştır.

 

Arkean Dönemi: Okyanuslarda, prokaryotik tek hücreli organizmalar ortaya çıkmıştır. Nüfusları artması sonucunda oksijen artmaya başlamıştır ve bu da atmosfere karışıyor.

 

Proterozoyik Dönemi: Arkealar azalmaya başlıyor ve bakteriler yayılmaya başlıyor. Ökaryotlar ve çokhücreliler ortaya çıktılar. Buzul çağ yaşanıyor.

 

Kambriyen Devri Sonrası

 

Paleozoik Dönem: Bitkiler ve hayvanlar karasal yaşama uyum sağlamaya başladılar. Tek hücre canlılardan çok hücre canlılara geçiş yapılıyor. Algler ve yosunlar denizlerde yer alıyorlar. Omurgasız hayvanlar ortaya çıkmıştır. Bu dönemin sonunda gök cismiyle canlıların çoğu yok olmuştur.

 

Mezozoik Dönem: Okyanuslarda omurgasız hayvanlar oluşmaya başlıyor. Dinozorlar oluşmaya başlıyor. Memeli canlılar oluşmaya başlıyor. Bu dönemin sonunda gök cismi, Dünya’ya çarptı ve canlıların çoğu yok oldu.

 

Senozoik Dönem: Hayvanların evrimleşerek günümüzdeki şeklini almışlardır. Bitkiler bu dönemde gelişim gösterdi. Okyanuslar genişledi ve canlılar artmaya başladı. Günümüzü de içine alır.

 

Kısaca bahsetmiş olduk. 6 tane ana dönem vardır. İlk dönemde Ay oluşuyor. Ay, Dünya için çok önemlidir. Mevsimlerin oluşmasında çok etkili. Dünya’daki iklimi dengeliyor ve daha birçok önemi var. Ay bu sebeplerle çok önemli. Ay bu kadar önemli iken tesadüfen bir gezegen Dünya’ya çarpıp ve Ay’ı oluşturmuş olabilir mi? Bunda kesinlikle Tanrı’nın kontrolü var. Tanrı’nın kontrolünde gezegen, Dünya’ya çarpıyor ve Ay oluşuyor. Tek hücreli canlılar, hayatın var olması için oksijen yayıyorlar. Göktaşı ve kuyruklu yıldızları, milyonlarca yıl Dünya’ya su getirdiler. Bunun sonucunda okyanuslar oluşmaya başladı. Dünya ile güneş birbirilerine uzaklıkları dengeli olduğu için okyanuslar kurumadı. Bu anlattıklarım tesadüf olabilir mi? Lütfen biraz düşünün. Bunlar niye diğer gezegenler olmuyor. Göktaşı çarpmasaydı ve dinozorlar yok olmasaydı, biz var olmazdık. Bu göktaşı çarpması insanoğlunun ve günümüzdeki canlıların var olmasını sağladı. Bu olayının tesadüf olduğunu düşünüyor musunuz?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanrının okuma yazması yok galiba, gelsin kendisi anlatsın nasıl yarattığını. Ateist bilim adamlarının araştırmalarına neden bel bağlıyorsunuz.

Ay, neden sizin için bu kadar önemli ben size söyleyeyim. Çünkü ay tanrısı; İslamiyet öncesi arapların taptığı bir put. İslamiyet de arap paganizmden türediği için; bu tür sacmaliklardan kurtulamıyor...

tarihinde Teşup'unOğlu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, KuranMumini2698 yazdı:

Bu göktaşı çarpması insanoğlunun ve günümüzdeki canlıların var olmasını sağladı. Bu olayının tesadüf olduğunu düşünüyor musunuz?

 

tanrı, gerilim mi seviyor?

gök cisimlerini çarpıştırmadan olmuyor mu bu iş?

hem insan yaratılacaksa, iyi ki göktaşı çarpmış denir mi hiç!

her şekilde yaratılacaktı zaten. tabii senin inancına göre.

oysa uygun şartlar uygun canlıları doğurur veya yaşatır.

bir başka göktaşı da bakarsın insan neslini tüketir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
21 saat önce, Geta yazdı:

 

tanrı, gerilim mi seviyor?

gök cisimlerini çarpıştırmadan olmuyor mu bu iş?

hem insan yaratılacaksa, iyi ki göktaşı çarpmış denir mi hiç!

her şekilde yaratılacaktı zaten. tabii senin inancına göre.

oysa uygun şartlar uygun canlıları doğurur veya yaşatır.

bir başka göktaşı da bakarsın insan neslini tüketir.

Tanrı herkese yaşam süresi veriyor. Süresi bitince de onları yeryüzünden alıyor. Yenilerini getiriyor. Selef-halef ilişkisi.  Tanrı zulmetmez.  

Link to post
Sitelerde Paylaş
21 saat önce, Teşup'unOğlu yazdı:

Tanrının okuma yazması yok galiba, gelsin kendisi anlatsın nasıl yarattığını. Ateist bilim adamlarının araştırmalarına neden bel bağlıyorsunuz.

Ay, neden sizin için bu kadar önemli ben size söyleyeyim. Çünkü ay tanrısı; İslamiyet öncesi arapların taptığı bir put. İslamiyet de arap paganizmden türediği için; bu tür sacmaliklardan kurtulamıyor...

Ay ile ilgili dediklerinizle ne benimle ne de İslam ile ilişkisi var. Ay, Tanrı'nın yarattığı uydudur. Sadece ben Ay'ın, Dünya yaşamı için ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştım. Bilim adamların içinde her türlü görüşten insanlar var. İslam'dan sonraki dönemi araştırırsan, Müslümanlar bilimde atağa geçmişler. 14.yy kadar bilimin öncüsü Müslümanlar. Hadis kitapları ve ondan sonra gelen Gazali ile bu iş tersine döndü. Şu yazımı lütfen okuyun: https://kuranyeter19.blogspot.com/2020/05/kuranda-6-onemli-konu.html

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 04.04.2021 at 13:31, KuranMumini2698 said:

Dünya’daki yaşayan insanların merak ettiği soruların başında “Tanrı var mı” sorusu gelir. Tanrı’nın varlığı ile zerre şüphem yok. Kendi hayatımda yaşadığım olaylar ve bilimsel araştırmalarla Tanrı’nın varlığı konusunda şüphem yok. Tanrı kesinlikle var.

 

İnsan vücudunda trilyonlarca hücre var. Oluşan bu hücreler atıkta oluşturuyor. Atığı temizlenmesi için kan akışı olması gerekir. Atardamarda oksijen ve besin taşıyarak hücredeki atıkları temizliyor. Toplardamarda, kirli kanları yeniden kalbe götürüyor. Kirli kan, Akciğere gönderiliyor ve kan temizleniyor. Atardamarın, hücreyi temizlemesi için oksijen ve besin lazım. Bunun için fotosentez yapılır. Var olmamızın kaynağı olan oksijeni en fazla üretenler algler. Fotosentez yapanlar karbondioksit emiyorlar ve oksijen veriyorlar. Aldığımız oksijen ve besinler sayesinde hücrelerdeki atıkları temizliyoruz. Kalp dakikada 5,5 litre kanı pompalıyor. İnanılmaz bir şey değil mi? Dakikada 5,5 litre kan pompalanması gerçekleşiyor. Koroner damarlar var. Bunlar kalbi besleme görevi vardır. Kalbimiz oksijene ihtiyaç duyarlar. Kalbimizin oksijen ihtiyacını koroner damarları karşılar. Bu verdiğim örneklerle kalbimizin muhteşem bir organ olduğunu söyledim. Bu organın bilinçsiz bir şekilde bu görevleri yapmasının imkanı yok. Kalbe, o görevi veren ve ona göre bir sistem kuran bir Tanrı var.

 

 İnsanın oluşması da büyük bir mucize. Spermin, yumurtayla birleşme sonucunda aylar sonra ortaya bir bebek çıkıyor. Sperm, küçücük bir damla iken onun aylar sonra ortaya bir bebek çıkartması inanılmaz bir şey. Hamilelikte bebek amniyon sıvısında kalıyor. Bu arada plasenta oluşuyor ve bebek burada oksijen ve besin ihtiyaçlarını sağlıyor ve atık maddelerini de dışarı atıyor. Masal istiyorsunuz en büyük masal bu. Ama gerçek. Kur’an’daki iki denizin yarılması olayı bunun yanında hiçbir şey kalır. Bunların tesadüfi olma ihtimali yok. Tesadüfi bir şekilde spermden(küçük damlacık) bebek oluşuyor. Amniyon sıvısında kalıyor. Plasenta, oksijen ve besin ihtiyaçlarını karşılıyor. Bunların tesadüfi olmadığı apaçık. Kesinlikle kontrol eden biri var.

 

Böbrek, atardamardan besin ve atıkları alıyor. Kapiller aracılığıyla besinler vücudun gerekliği yerlerinde kullanılması sağlanıyor. Atıkları da idrar yoluyla vücuttan atıyor. Böbreğimiz, gerekli olanları vücudumuzda tutuyor gerekli olmayanları da idrar yoluyla atıyor. Yani süzme işlemi yapıyor. PH, asit ve bazın bir ölçüsüdür. Böbreklerimiz, asit seviyelerini kontrol eden kimyasallar arasında sağlıklı bir denge sağlar. Hücreler parçalandıkça asit üretirler. Yediğiniz yiyecekler vücudunuzdaki asit miktarını artırabilir veya azaltabilir. Böbrekleriniz, doğru miktarda asit maddelerini ayarlayarak vücudunuzun pH'ını dengeler. Su dengesini kontrol ediyor. Kan basıncını kontrol ediyor. Eritropoetin hormonunu üretir. Böbreğimizin daha birçok görevi vardır. Bunları bilinçsiz bir şekilde yapma ihtimali yok. Bilge birisi tarafından yönetiliyor.

Daha vücudumuzda birçok mucizevi olaylar vardır. Biraz da atmosferi anlatalım.

 

Atmosfer olmasa yaşamayız. Yaşamamız için atmosfer gerekir. Atmosfer su döngüsünü ve hava olaylarını olmasını da sağlıyor. Atmosferimiz bizi güneşin zararları ışınında koruyor.

 

.................

 

Senozoik Dönem: Hayvanların evrimleşerek günümüzdeki şeklini almışlardır. Bitkiler bu dönemde gelişim gösterdi. Okyanuslar genişledi ve canlılar artmaya başladı. Günümüzü de içine alır.

 

Kısaca bahsetmiş olduk. 6 tane ana dönem vardır. İlk dönemde Ay oluşuyor. Ay, Dünya için çok önemlidir. Mevsimlerin oluşmasında çok etkili. Dünya’daki iklimi dengeliyor ve daha birçok önemi var. Ay bu sebeplerle çok önemli. Ay bu kadar önemli iken tesadüfen bir gezegen Dünya’ya çarpıp ve Ay’ı oluşturmuş olabilir mi? Bunda kesinlikle Tanrı’nın kontrolü var. Tanrı’nın kontrolünde gezegen, Dünya’ya çarpıyor ve Ay oluşuyor. Tek hücreli canlılar, hayatın var olması için oksijen yayıyorlar. Göktaşı ve kuyruklu yıldızları, milyonlarca yıl Dünya’ya su getirdiler. Bunun sonucunda okyanuslar oluşmaya başladı. Dünya ile güneş birbirilerine uzaklıkları dengeli olduğu için okyanuslar kurumadı. Bu anlattıklarım tesadüf olabilir mi? Lütfen biraz düşünün. Bunlar niye diğer gezegenler olmuyor. Göktaşı çarpmasaydı ve dinozorlar yok olmasaydı, biz var olmazdık. Bu göktaşı çarpması insanoğlunun ve günümüzdeki canlıların var olmasını sağladı. Bu olayının tesadüf olduğunu düşünüyor musunuz?

 

??

 

Bu kafaya göre önemsiz olan hiçbir şey, hiçbir gezegen vb. olamaz zaten. Sebep sonuç ilişkisini böylesine antropik yanılsamalı bir bakış açısıyla ters yüz ettiğin vakit. 

 

Üzerinde bir bit parçası bile duramayacak bir gezegeni ele al mesela. Rastgele.. Hatta koca bir başka evreni..

İşte o gezegen ya da o evreni tam da o evrenin o anki ya da mevcut sabitleri üzerinden geriye dönük olarak yargılarsan eğer, yapacağın "geriye dönük her hesapla" bulacağın en boktan gezegen ve evren dahi, ayarlanmış ve bir amaç içeriyor olacak, "öyle" görünecektir. Çünkü meseleye yeterince hassas bakarsan eğer, her tür sistem içerisindeki her bir sabiti değiştirdiğin vakit, sonuç bir önceki ile "aynı" çıkmayacaktır..

 

Üstte yaptığın şu cahil ters-ereksel tümdengelim paçavrasının bundan tek bir farkı yok işte.

Saçma sapan bir halta yaramaz abuk bir evrenin içerisinde dahi o kadar çok sabit vardır ki, hesaplamaya kalkarsan onu dahi bir mucize olarak kabul etmekten başka hiçbir çaren kalmaz. E eğer aynı hesapla her şey bir mucizeyi veriyorsa eğer, mucize olmayan neydi anam babam?!

 

Ha bir şey daha var: Ayarı aciz yapar. Senin tanrı aciz mi ki bunca ayarla bir yerini yırtmış..?!

 

Tanrının en az 5 milyar yılda anca dötünü yırtarak yaptığı şeyi matah bir haltmış gibi önümüze getiriyorsun bir de.. 5 milyar yıl harcamış ama daha ayla dünya arasındaki mesafeyi sabit tutamıyor. Ay her yıl uzaklaşıyor. Yeterince zaman verdiğin vakit, iki koca galaksi birbiriyle çarpışacak. Ama sorsan ayar var. Yersen(!)

 

Bana da 5 milyarcık yıl ver, bak bakalım neler oluyor..

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, KuranMumini2698 said:

Tanrı herkese yaşam süresi veriyor. Süresi bitince de onları yeryüzünden alıyor. Yenilerini getiriyor. Selef-halef ilişkisi.  Tanrı zulmetmez.  

 

Tanrı böyle getir götür işlerine de bakıyorsa eğer, insanlar kendi isteği ve iradesi ile mi yeni çocuk peydah ediyor, yoksa tanrının güdümünde, onun siparişiyle mi? Her yeni doğan çocuğun içine, Kalu Bela'daki hazır kıta ruhlardan mı atıyor yoksa peyderpey? Özgür iradeye gel..

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 dakika önce, teflon yazdı:

 

??

 

Bu kafaya göre önemsiz olan hiçbir şey, hiçbir gezegen vb. olamaz zaten. Sebep sonuç ilişkisini böylesine antropik yanılsamalı bir bakış açısıyla ters yüz ettiğin vakit. 

 

Üzerinde bir bit parçası bile duramayacak bir gezegeni ele al mesela. Rastgele.. Hatta koca bir başka evreni..

İşte o gezegen ya da o evreni tam da o evrenin o anki ya da mevcut sabitleri üzerinden geriye dönük olarak yargılarsan eğer, bulacağın en boktan gezegen ve evren dahi, ayarlanmış ve bir amaç içeriyor olacaktır. Çünkü meseleye yeterince hassas bakarsan eğer, her tür sistem içerisindeki her bir sabiti değiştirdiğin vakit, sonuç bir önceki ile "aynı" çıkmayacaktır..

 

Üstte yaptığın şu cahil ters-ereksel tümdengelim paçavrasının bundan tek bir farkı yok işte.

Ha bir şey daha var: Ayarı aciz yapar. Senin tanrı aciz mi ki bunca ayarla bir yerini yırtmış..?!

 

Saçma sapan bir halta yaramaz abuk bir evrenin içerisinde dahi o kadar çok sabit vardır ki, hesaplamaya kalkarsan onu dahi bir mucize olarak kabul etmekten başka hiçbir çaren kalmaz. E eğer aynı hesapla her şey bir mucizeyi veriyorsa eğer, mucize olmayan neydi anam babam?!

 

Tanrının en az 5 milyar yılda anca dötünü yırtarak yaptığı şeyi matah bir haltmış gibi önümüze getiriyorsun bir de.. 5 milyar yıl harcamış ama daha ayla dünya arasındaki mesafeyi sabit tutamıyor. Ay her yıl uzaklaşıyor. Yeterince zaman verdiğin vakit, iki koca galaksi birbiriyle çarpışacak. Ama sorsan ayar var. Yersen(!)

 

Bana da 5 milyarcık yıl ver, bak bakalım neler oluyor..

Evrende entropinin artması yani kaosun artması da Tanrı'nın yasasıdır. Çünkü Tanrı evreni yok edecek. Ahiret hayatı başlayacak. Doğru her yıl Ay uzaklaşıyor, çünkü evrende saniyeler geçtikçe dengeler bozuluyor. Bu da Tanrı'nın yasası. Ayar olmasının sebebi de acizliğinin değil, insanlara kanıt göstermek için öyle yapıyor. Bu işlerin tesadüfi olmadığını göstermek için yapıyor. Tanrı sizlere delil sunuyor, bu delili görmemek için diretiyorsunuz. Makro veya mikro evreni git araştır demiyorum, vücudunun nasıl sistemi olduğunu öğren. İlginç ve muhteşem olduğunu göreceksin. Senin varlığın, Tanrı'nın olduğuna kanıttır. Tanrı katında zaman olmaz. Zamanı oluşturan da Tanrı'dır. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi, KuranMumini2698 yazdı:

Evrende entropinin artması yani kaosun artması da Tanrı'nın yasasıdır. Çünkü Tanrı evreni yok edecek. Ahiret hayatı başlayacak. Doğru her yıl Ay uzaklaşıyor, çünkü evrende saniyeler geçtikçe dengeler bozuluyor. Bu da Tanrı'nın yasası. Ayar olmasının sebebi de acizliğinin değil, insanlara kanıt göstermek için öyle yapıyor. Bu işlerin tesadüfi olmadığını göstermek için yapıyor. Tanrı sizlere delil sunuyor, bu delili görmemek için diretiyorsunuz. Makro veya mikro evreni git araştır demiyorum, vücudunun nasıl sistemi olduğunu öğren. İlginç ve muhteşem olduğunu göreceksin. Senin varlığın, Tanrı'nın olduğuna kanıttır. Tanrı katında zaman olmaz. Zamanı oluşturan da Tanrı'dır. 

:D:DD:

Link to post
Sitelerde Paylaş
23 hours ago, KuranMumini2698 said:

Evrende entropinin artması yani kaosun artması da Tanrı'nın yasasıdır. Çünkü Tanrı evreni yok edecek. Ahiret hayatı başlayacak. Doğru her yıl Ay uzaklaşıyor, çünkü evrende saniyeler geçtikçe dengeler bozuluyor. Bu da Tanrı'nın yasası. Ayar olmasının sebebi de acizliğinin değil, insanlara kanıt göstermek için öyle yapıyor. Bu işlerin tesadüfi olmadığını göstermek için yapıyor. Tanrı sizlere delil sunuyor, bu delili görmemek için diretiyorsunuz. Makro veya mikro evreni git araştır demiyorum, vücudunun nasıl sistemi olduğunu öğren. İlginç ve muhteşem olduğunu göreceksin. Senin varlığın, Tanrı'nın olduğuna kanıttır. Tanrı katında zaman olmaz. Zamanı oluşturan da Tanrı'dır. 

 

İlahi..:) Agam bizle eyleniir..

 

Kaosun artması tanrının yasası. Dengelerin bozulması yani düzensizlik de onun yasası. Ay yerinde durmuyor bu da onun yasası.. Kısacası evrende ne görürsek onun yasası ilan ediyoruz geriye hiçbir şey kalmıyor zaten.. Süper yöntem.

 

Kaos artmasa bu da onun yasası olacaktı. Dengeler kalıcı yani tam düzenli olsa bu da onun yasası olacaktı. Ay dünyaya olan mesafesinde mum gibi duruyor olsa bak gördün mü hiç değişmiyor diyecektin, bu da onun yasası olacaktı.. Hatta bunlar daha da güzel yasa, ona işaret eden deliller olacaktı. Peki geriye gene yine bir şey kaldı mı? Hayır tabii..

 

Yalnız biz buna delil ya da akıl yürütme falan değil, düpedüz bildiğin "şartlanmışlık" diyoruz kardeş..! :0_80cbc_37a71a73_L:

Adama sormazlar mı, "en başta tersi neydi ki, sen düzüne bakarak tanrı çıkarımladın bey baba" diye?! 

Delil olmayacak bir şey bırakmamışsın ki ortada, biz delil olduğunu anlayalım da direnelim... .. .

 

Düşünsel bir bataklık içerisindesin diyecem ama, bataklığa ayıp olacak.

Her zaman söylerim: Öteki tarafta bir tanrı varsa eğer, önce sen ve senin gibilerin kafasına vuracak diye. Bir an önce non-teist ol, belki paçayı yırtarsın.. 

 

Aklına daha iyi bir cevap gelmiyorsa eğer, hiç yazma. Böylesine abukluktan iyidir. Bunları da anca nurcu koyun sürüsü yer. İnsanlar boşuna deist-meist olmuyor..

 

Özetle:

Biz tanrıdan bu tarafa gelen yola değil, bu taraftan tanrıya giden yol var mı, ona bakıyoruz.

Sen meseleyi tamamen yanlış anlamışsın, bir hatırlatayım dedim.

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 05.04.2021 at 19:05, KuranMumini2698 yazdı:

Tanrı herkese yaşam süresi veriyor. Süresi bitince de onları yeryüzünden alıyor. Yenilerini getiriyor. Selef-halef ilişkisi.  Tanrı zulmetmez.  

 

karşında beş yaşında bir çocuk varmış gibi anlatmışsın.

acaba doğru anlamış mıyım:

 

bir tanrı varmış.

herkese yaşam süresi veriyormuş.

yaşam süresi bitince de yeryüzünden alıyormuş.

yenilerini getiriyormuş.

selef-halef ilişkisiymiş.

tanrı zulmetmezmiş.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Birşeyin çok işlevinin olması onun yaratılıp yönetildiğini göstermez.

O şeyin nasıl oluştuğunu, nasıl son haline geldiğini anlamak için ortaya abidik gubidik yaratılış masalları atmak seni sadece toplum olarak geriye götürür. 

Dinin birkaç romantik hikaye haricinde biyolojiye, fiziğe, kimyaya ve matematiğe kattığı hiçbir şey yok. 

Bunun ispatı için buyrun açın üniversite kütüphanesine gidin. Bu yıl evrimsel biyoloji hakkında yayımlanmış 30,000 makalenin hepsinin içini aratın.

Ne dinden bahsederler, ne yaratıcıdan, ne allahtan. Dolayısıyla dinin bilime birşey kattığı ya da çevrende olan bitenin tanrı inancı üzerinden anlaşılabileceği hezeyanı sadece cehaletten ve şaşkınlıktan ibaret çocuk masalları.

 

"Hâlâ inanmaz mısınız?"

"Yemin olsun ki öyle"

"Bu dediğimize inanmayanlar olacak"

bunlar karanlık garajdaki trafo ışıklarını görüp gözlerini koca koca açıp seslerini kalınlaştırıp içeride canavar olduğuna birbirini ikna etmeye çalışan 7-9 yaşındaki çocukların yapacağı söylemler.  

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanrı madem bu kadar büyük bir düzenin mimarı ise, neden "kul" gibi basit bir canlıya hayat verme gereği duymuş? O kadar ihtiyacı vardı bu kadar canlıya? Kendi adıma söyleyim, keşke hiç hayat vermeseydi. Tanrı beni zoraki olarak dünyaya getirdi ve bu düpedüz zulümdür. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu, tanrı vardır lafını geç de, şu meşhur arap bedevisi "Bana inanmayan herkes sonsuza kadar derileri değiştirile değiştirile yakılacak." derken doğru mu söylüyor, yoksa yalan mı? Doğru söylüyor diyorsan bir insanın başka bir insana inanmaması nasıl sonsuza kadar yakılmayı gerektiren bir suç oluyor, şunu bir izah ediver.

 

Bu tanrı tartışmasının insanlığa hiç bir artısı yok, hiç bir işe yaramıyor, olsa ne olacak, ne işimize yaracayacak bu tanrı? Hadi sen haklı ol, tanrı var olsun. Eee, sonra? Varsa var, ne yapalım? Bu boş lafları geç de sadede gelsene. Asıl cevaplaman gereken soruyu yukarıda sordum, buyur, bir insanın başka bir insana inanmaması nasıl sonsuza kadar yakılmayı gerektiren bir suç olabiliyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 27.04.2021 at 00:31, sağduyu yazdı:

Bu, tanrı vardır lafını geç de, şu meşhur arap bedevisi "Bana inanmayan herkes sonsuza kadar derileri değiştirile değiştirile yakılacak." derken doğru mu söylüyor, yoksa yalan mı? Doğru söylüyor diyorsan bir insanın başka bir insana inanmaması nasıl sonsuza kadar yakılmayı gerektiren bir suç oluyor, şunu bir izah ediver.

 

Bu tanrı tartışmasının insanlığa hiç bir artısı yok, hiç bir işe yaramıyor, olsa ne olacak, ne işimize yaracayacak bu tanrı? Hadi sen haklı ol, tanrı var olsun. Eee, sonra? Varsa var, ne yapalım? Bu boş lafları geç de sadede gelsene. Asıl cevaplaman gereken soruyu yukarıda sordum, buyur, bir insanın başka bir insana inanmaması nasıl sonsuza kadar yakılmayı gerektiren bir suç olabiliyor?

Bu andavallar din diye tanrı diye kafayı yediler iyice.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...
On 04.04.2021 at 12:31, KuranMumini2698 yazdı:

Dünya’daki yaşayan insanların merak ettiği soruların başında “Tanrı var mı” sorusu gelir. Tanrı’nın varlığı ile zerre şüphem yok. Kendi hayatımda yaşadığım olaylar ve bilimsel araştırmalarla Tanrı’nın varlığı konusunda şüphem yok. Tanrı kesinlikle var.

 

Taptığın ve ha bire güzellemesini yaptığın tanrı kesin varsa, pılını pırtını toplayıp gelsin buraya. Gelemeyen şey olsun mu?:D

 

Hălă şunun farkına varamadınız; taptığınız şu Arap(!) ithali sözde tanrı sizin gibi hayal peşinde koşanlara muhtaç. Senden fazla o sana muhtaç, çünkü sizler olmasanız onun esamesi okunmaz. Şurdan şuraya gidemez. O tam bir kukla. Onun uğruna zibil gibi masallar yazılmış, sayısız insan katledilmiş, yurdundan sürülmüş. Onun rızasını kazanmak için hălen her sene sayısız havyan yok yere boğazlanıyor/öldürülüyor. Onun rızasını kazanmak için hergün kelle yere konuyor kıç havaya kalkıyor.

 

Evet; o kadar eminsen, orada burada çarşaf çarşaf güzelleme(!) yazıları yazacağınıza kendisi buraya damlasın ve bizzat kendisi derdini anlatsın. Bunun haricinde olan hiçbir şey bizleri ikna etmez, çünkü piyasadaki tüm yazılı ve sözlü eserleri biz insanlar yazıp çizdik. Hepsinde bizim parmağımız var.  

 

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
5 dakika önce, kavak yazdı:

Taptığın ve ha bire güzellemesini yaptığın tanrı kesin varsa, pılını pırtını toplayıp gelsin buraya. Gelemeyen şey olsun mu?

 

Hălă şunun farkına varamadınız; taptığınız şu Arap(!) ithali söze tanrı sizin gibi hayal peşinde koşanlara muhtaç. Senden fazla o sana muhtaç, çünkü sizler olmasanız onun esamesi okunmaz. Şurdan şuraya gidemez. O tam bir kukla. Onun uğruna zibil gibi masallar yazılmış, sayısız insan katledilmiş, yurdundan sürülmüş. Onun rızasını kazanmak için hălen her sene sayısız havyan yok yere boğazlanıyor/öldürülüyor. Onun rızasını kazanmak için hergün kelle yere konuyor kıç havaya kalkıyor.

 

Evet; o kadar eminsen, orada burada çarşaf çarşaf güzelleme(!) yazıları yazacağınıza kendisi buraya damlasın ve bizzat kendisi derdini anlatsın. Bunun haricinde olan hiçbir şey bizleri ikna etmez, çünkü piyasadaki tüm yazılı ve sözlü eserleri biz insanlar yazıp çizdik. Hepsinde bizim parmağımız var.  

 

 

Bunun dışında hiçbir şey bizleri ikna etmez. Demeniz bence biraz hata olmuş. Her ateist aynı şekilde ikna olmayabilir. Birisi bilimsel verilerden hareketle yapar birileri felsefi akıl yürütmeyle yapar. Fakat tanrının varlığı ve yokluğu hiçbir zaman hadi gelsin 2 kadeh tokuşturalım o zaman inanırım minvalinde ikna olunacak bir şey değildir. Velev ki geldi bu kez ikna olacağınızın garantisi nedir? Belki hayal belki rüya belki başka bir şey de olabilir. Haliyle burada yapılması gereken akıl yürütmedir. Aslında bir tanrıyı yani belli özelliklere sahip bir tanrıya akli olarak ulaşmak çok zor değil. Bunu derken kesinlikle ama kesinlikle dinden falan bahsetmiyorum. Hele islam dininde asla! Sadece evrenin ortaya çıkması için ve evrendeki maddenin (atomların) bazı niteliklerinden ötürü bir sonuca gidilebileceğini düşünüyorum. Fakat sizin dediğiniz '' gelsin buraya damlasın, gelsin buraya yazsın'' demeniz zaten bir mecaz olup konunun önüne set çekmenizdir. Kaldı ki mecaz olmasa bile tanrının gerçekten yazmasını beklediğinizi düşünsek bile o bir insan olacaktır yine sizin için neden tanrı olsun ki öyle değil mi? bla bla bla

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 26.04.2021 at 23:31, sağduyu yazdı:

Bu, tanrı vardır lafını geç de, şu meşhur arap bedevisi "Bana inanmayan herkes sonsuza kadar derileri değiştirile değiştirile yakılacak." derken doğru mu söylüyor, yoksa yalan mı? Doğru söylüyor diyorsan bir insanın başka bir insana inanmaması nasıl sonsuza kadar yakılmayı gerektiren bir suç oluyor, şunu bir izah ediver.

 

Bu tanrı tartışmasının insanlığa hiç bir artısı yok, hiç bir işe yaramıyor, olsa ne olacak, ne işimize yaracayacak bu tanrı? Hadi sen haklı ol, tanrı var olsun. Eee, sonra? Varsa var, ne yapalım? Bu boş lafları geç de sadede gelsene. Asıl cevaplaman gereken soruyu yukarıda sordum, buyur, bir insanın başka bir insana inanmaması nasıl sonsuza kadar yakılmayı gerektiren bir suç olabiliyor?

 

Dostum, bunlar körü körüne tapmayı sevenlerden. Ödleri kopuyor, taptıkları tanrıyı eleştirmeye çünkü tahtalı köyde kebap olma tehlikesi var.

Yahu hergün sayısız çocuğa tecavüz ediliyor ve bunların tanrısı sadece dikizlemekle yetiniyor ve müslümanlar buna rağmen tanrılarına toz kondurmuyorlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...