Jump to content

HİÇBİR TANRI BENİ KENDİSİNE İNANMADIĞIM İÇİN CEZALANDIRAMAZ


Recommended Posts

>>> Rüyamızdada kafamıza taş atıldığında acısını hissettiğimiz gibi

Rüyanda kafana taş atıldığında acısını hissetmezsin..

>>> Peki sen hiç rüya içinde rüya gördünmü ya daha kapsamlı bir rüyanın içindeysek bunu farkedebilirmiyiz?

Bunu farkedebilmek için öncelikle üryayı görecek bir şeyin varlığını ortaya koymak gerekir.. Nerde o şey?

bizim rüyalarımızı beynimiz görüyor.. Yani short-term memory ve algı merkezi.. Hatta bu nedenle uyumadan da rüya görmek imkan dahilinde ki adına halüsinasyon deniyor. Ve bu tanrı, cin, cadı vs. hikayeleri aslında bu durumun çıkardığı mevzular..

>>> nsanın algılarıyla maddenin gerçek veya algıladığımızın aslı olup olmadığını bilemeyeceği bilimsel bir kabuldür tartışmak bile komik

Bunun zaten hiç bir önemi yok.. Önemli olan ikimizind eaynı şeyi söylüyor, ölçüyor olmamız.. Yani, ben senin mor gördüğün şeyi yeşil görüyor olabilirim, ama bu bir şeyi değiştirmez. Zira ikimizde o renge kırmızı diyor olacağız..

Elbette olay bu kadar basit değil. Bunlar, ortaçağın son kalnıtısı fikirlerdir. algı sisteminin vs. pek bilinmediği, psikolojinin vs. var olmadığı devirlerin bilgi parıltıları. Bugün ise, biyoloji denen bir şey var.. Sen ile ben, limondan aynı tadı alıyoruz, bundan emin ol.. Elbette temel olarak bu böyle.. Fakat, farzen, ben nezle olmuşum.. gıcık olup burnumdaki kılları yolmuşum vs. farklı bir tat hissediyorum.. Am benzer fizyolojik meseleler yoksa, ikimizde aynı tadı alıyor, aynı şeyi görüyoruz.. Zira, ikimizde aynı makineden ibaretiz..

Gözün nasıl gördüğü bilinmezken, elbette bunlar söylenecektir, normaldir. Ama artık gözün nasıl gördüğü biliniyor.. İşte espri burada.. Biz, dünyanın beynimizin, algımızın bir oluşumu olmadığını biliyoruz.. Nasıl biliyoruz?

Algı sistemi sorunlu olanlar vasıtasıyla.. Adama bir bisiklet çizmesini istiyorsun.. Arka tekerleğini çizmiyor.. Çünkü onu göremiyor. Bir algı sorunu.. Hımmm, diyorsun, bir başka adama gidiyorsun, o ise sesleri görüyor.. Yani, sesleri önünde renkli bulutlar vs. gibi resmen görüyor..

İşte bu gibi hastalıklar vs. gösteriyor ki, biz bir rüya filan değiliz..

Elbette o "olsa, ya öyleyse, ya böyleyse, matrix, 13. kat vs. vs." tripleri..

Bunların böyle olup olmaması ancak havanda su dövecek bir tartışmadır.. Zira, şöyle bir bakıyoruz, 15 Milyar ışık yılı yarı çapındaki kainatın içinde biz.. Bu aklıselim olan herkesin "geçin bu ayakları ya..." diyeceği bir husustur..

Bildiğimiz tek şey, madde denen şeyin varolduğudur.. Nasıl oluyorda var oluyor? Beynimiz, matrix, algılarımızda mı zart mı, şu mu bu mu hiç önemi yok.. Varlığını bildiğimiz ve emin olduğumuz tek şey bu.. Tanrı vs. gibi şeyler sadece masaldan ibaret.. Var olmayan, var olması da gerekmeyen şeyler..

Göremiyor olmak, yokluğuna delalet olur mu, olmaz mı? Yahu başka işimiz mi yok.. gidip olduğuna dair hiç bir emare olmayan şeyi arayıp, haha burda da yok diyeceğiz? Varsa, hani nerde, göstersinler OK.. O zaman kadar, tanrı filan yok.. Bu kesin bir bilgidir ve aksi kanıtlanana kadar doğrudur.. İşte mesele budur..

Bunun pratik sonucu şudur.. "amanda tanrı var looo.. Tanrı şunu diyoo loooo... Siz yapmayonuz loooo.. Siz budalasınız loooo.." diyenler, birer beyinsiz aptal, bunak ve gerzektir hepsi bu kadar.. GEtirir gösterirler tanrıyı, bu kavga biter..

hoş, göstermeleri yetmez.. Ben beceremediğim tanrıya inanmam.. Bir tanrının var olma koşulu, benim becerebiliyor olmamdır.. Keh, keh... Hadi çık işin içinden şimdi..

Kısaca, tanrıymış, şuymuş, buymuş gibi işkembedeb uydurulan zırvalarla uğraşmak, hele birde ona umut bağlamak, ancak göz göre göre kıllı koları olan adamın kucağına oturmak demektir.. İşte bu bir türlü görülmek istenmemektedir ki, asıl mesele budur.. Bu tanrı vs. zırvaları, ancak sizi çaktırmadan susuz sabunsuz düzebilmek için bir bahanedir..

Birazcık uyanıp, ne yani diyenlere, "Yok, yok, aslında bir tanrı olabilir looo.." diyerek yarı uykuda kalmaları sağlanır ki, uyanıp gürültü patırtı çıkarıp öbürküleri uyandırmasınlar, işte mesele bundan ibarettir sadece..

Evet, gidip tanrı vs. bunu arşatırmak yerine, bu tanrı denen zırvalıkları başımıza saranlar ve niyetlerine bakmak çok daha iyi olur her zaman..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 94
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Hakikatin ne olduğunu bilmiyoruz. İnanç ve inançsızlık kanıtsızdır ve onları tanımlayan da budur.

Bildiğimiz zaman artık inanmaya ya da inanmamaya yer yoktur.

Ben Tanrı nın "asla" bilininemeyceğini hiç bir zaman söylemedim

Bilmiyorum demek belki var belki yoktur..Ama ben bu noktada, tüm varlığa bakarak "belki yok" kısmına inanmıyorum...

Eğer inandığın tanrı Allah'sa imtihan icabı asla bilinemiyecek ,bunu kabul etmiyormusun?

Çünkü bilindiği zaman inanç olmayacağını kabul ettiğine göre imtihanda olamaz.

Bilindiğinde, imtihan sürecinin bitip bitmeyeceğini biliyormusun? Kimse bilemez..tahmin edebilir tabi.Bilim, hiçbir zaman kesinlik arz etmez.Zaten bunun için bilimdir.Biz bunları 100 yıl evvel tartışıyor olabilseydik, bilim madde ezelidir dediğinden ben hiç bir şey konuşamayacak idim.Bir de malum evrim tabi.Sadece bu iksini üstüste koyunca Tanrı yok kanaatine varmak mümkün ve akıllıca idi.Fakat geldiğimiz noktada bilim, dün söylediklerinin tam tersini söylüyor; bir enerji patlaması olmuş, zaman ve hafızası madde ortaya çıkmıştır. Şimdi, dün materyalist olanlar, madde değil enerji ezelidir diyorlar..Madde tekrar enerji olacak ve tekrar bir patlama olacak ve bu sürüp gidecek diyorlar..Hiç bir deneyselliği olmadan, sadece spekilasyon (vehim) yapıp inanıyorlar..Bu böyle bile olsa, bunun bir amacı olması lazım..Gözlemlediğimiz herşey bir sebep-sonuç ilişkisi içindeyken, bütün bu olanlara oluyor ve olasılık gerçekleşmiştir demek, kesinlikle cevap değildir..Bir şeyin başı varsa ise sonuda vardır..Eğer bir şeyin bir başı ve sonu varsa o şey bir süreçtir..Eğer bir süreç var ise amaçta vardır..İnancın kesin bilgiye dönüşeceği an sürecin sonu olabilir..

Eğer benim fikrimi kabul etmiyorsan yerine alternatif bir fikrin muhakkak olmalıdır..

İnancımdaki mantıksızlığı eleştiriyorsan, hangi mantığa göre eleştirdiğini ortaya koyman lazım.

Daha önce bu fikri ortaya koymuştum,benim inandığım tanrı adaletli olduğundan kendisine inanmayanları cezalandırmayacak

Mantığınıda aşağıda verdiğin örnekle açıklayayım

Ha ben mantıklı olarak düşünürüm diyorsun, bilmediğim için ceza almak mantıksız..Doğrudur..Birçok misalle anlatmaya çalıştım ama anlamadın..Bir öğrenciye hiç bir şey öğretmeden imtihana tabi tutup ona zayıf veremezsiniz..Sen kendini sürekli hiçbir şey öğretilmemiş bir öğrenci gibi görüyorsun..Sonra da bana neden zayıf verdin diye öğretmenine sorabiliyorsun..Bu bile senin bir şeyler bildiğini gösterir..Ben ne öğrenciyim, ne sınav ne de imtihan var bilmiyorum diyorsan, neden zayıf alıyorum diye de soramazsın..

Peki öğretmen sorduğu problemde cevap için bir çok değişik olasılığın doğru olabileceğini öğretmişse,

herhengi birini işaretlediğimizden dolayı bize zayıf verebilirmi?

Öğretmişse veremez tabi..Ama sen öğrenmedim, bilmiyorum diyorsun..Ben bunun olamayacağını söylüyorum..Genler neden bilgiyi kopyalar ve aktarır? En basit cevap, genlerin var olabilmesi için bu gereklidir..Peki genler neden varolmak zorunda? Varolmak zorunda değil, sadece öyle olmuştur ki biz varız demek, cevap şıkları arasında yok bana göre.Elimizdeki verilere göre, 14 milyar önce başlayan bu olasılıklar zinciri, hep varlığın korunması lehine gerçekleşmişse ben buna olasılık değil tercih derim, zira yokta olabilirdik..Yine elimizdeki verilere göre, bir çekirdek etrafında spin atan elektronun hızının belli ölçüler dışına çıkmaması da bir olasılık değil tercihtir..Ama yapılan bir tercih ile de olasılık gerçekleşir.İşte bu noktada olası ki olmuş denilebilir..Fakat aslında bu "bilmiyorum" demek değildir..Aslında en önemli nokta burasıdır; eğer enerji maddeye döndü ise, bu maddenin her zaman olmadığını gösteriyor ve hatta zaman ında..Eğer madde veya enerji hep var olsa idi bir nedensizlik gerektirecekti..O zaman belki bir nedensizlikten söz edebilirdik.Ama enerji maddeye dönüyor ise olasılıkların oluşmasının bir nedeni kesinlikle olmalıdır..İşte bu nedenin adını ben Allah diye koyuyorum..Bir başkası isim vermez veya başka bir isim verir..Mesala bilim formu yöneticilerinden Hacı başka bir isim vermiş;

Madde her zaman vardı dediğiniz zaman kanıtlamanız gerekiyor.

Kanıtlamanız ise mümkün değil.

Çünkü bilindiği kadarıyla madde her zaman yoktu..

Madde Big Bang sırasında yaratıldı..

demiş ve eklemiş;

Bu durumda fizik yasalarının madde ve enerjiden önce veya enerji ile birlikte var olduğunu da kabul etmek zorundasınız..

Yani "tanrı=fizik yasaları" şeklinde isimlendirmiş..Bir başkası da olasılık diyebilir..E çıkıp bir başkası da madde idi enerji oldu, büyük patlama ile tekrar madde oldu diyebilir..Ama malesef bilim, varlığımıza sebep olan enerjiden evvel ne olduğunu söyleyemiyor. Ben şahsen bu büyük Gücün, daha evvelde söylediğim gibi, cezalandırmama ihtimalini göze alamıyorum..Ha neden zeus, umc, bambino vs.. değil de Allah diye sorarsan, ipuçları var ama, bunuda başka bir zaman, başa bir konuda tartışırız..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bilindiğinde, imtihan sürecinin bitip bitmeyeceğini biliyormusun? Kimse bilemez..tahmin edebilir tabi

Öğretmişse veremez tabi..Ama sen öğrenmedim, bilmiyorum diyorsun..

İşte bu nedenin adını ben Allah diye koyuyorum..

niye Allah diye sorarsan, ipuçları var ama, bunuda başka bir zaman, başa bir konuda tartışırız.. [/color]

imtihan süreci insan öldüğünde biter ölmeden zamansız ve mekansız tanrı zamana ve mekana tabi insan tarafından nasıl kanıtlanabilir

o olasılıkların içinde şuan aniballa tartıştığımız matrix olasılığıda var

tüm dinleri, tarihi, mekanları kurgulayan olmadığı halde gerçekmiş gibi rüyasını yaşatan bizimle oynayan bir tanrı olabilir

tarihinde matrixx tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

olabilirlik sadece insan gözlemleriyle tanımlanan bir olasılıktır.

(baştaki ve sondaki kelimeler aynı anlama gelir.)

oynayan bir tanrı, zaten o gövde gösterisini sergilemez.

insan istemez mi, ölüm ötesinde sevdikleriyle beraber olsun.

bu dünya rüya, ister güzel ister tam tersi.

önemli olan rüyadan uyandıktan sonraki gerçek gerçeklik.

Link to post
Sitelerde Paylaş
imtihan süreci insan öldüğünde biter ölmeden zamansız ve mekansız tanrı zamana ve mekana tabi insan tarafından nasıl kanıtlanabilir

o olasılıkların içinde şuan aniballa tartıştığımız matrix olasılığıda var

tüm dinleri, tarihi, mekanları kurgulayan olmadığı halde gerçekmiş gibi rüyasını yaşatan bizimle oynayan bir tanrı olabilir

Tek insanın imtihan sürecinden bahsetmiyorum, tüm insalığın imtihan sürecinden bahsediyorum..yani kıyametten bahsediyorum..Neden tanrı nın seninle veya bizimle oynadığını düşünüyorsun ki? Fakat burda tartışılan mevzu şu olsa gerek; sen, ben rüya görüyor olabilirim diyorsun, bizlerde senin gördüğün rüyaya gerçek diyoruz..Eğer sen, ben rüya gördüm veya görüyorum diyorsan, sana senin rüya görmediğini kimse ispatlayamaz..Fakat sende rüya gördüğünü ispatlayamazsın..

Aslında tüm söylediklerinin açılımı yukarıdaki şu cümle içinde gizli:

tüm dinleri, tarihi, mekanları kurgulayan olmadığı halde gerçekmiş gibi....

"Gerçekmiş gibi" bir cümle kurabiliyorsan, rüya ile gerçeği ayırt ettiğini de kabul etmelisin..Ve tabi bütün bunlar da görecelidir...

tarihinde Matrix tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Biraderim, artık biraz uyanın, cümleniz birden..

Tanrı filan yok..

Varsa hani nerde?

Size bir hikaye anlatayım..

ABD askerleri Saddam'ın sarayının kapısına dayanmış.. Saddam, ah bir atom bombam olsaydı diye aranmış.. Ama yok işte, hayrını görememiş, eşek cennetini boylamış..

Evet, atom bombası diye bir şey var, ama sizden erişemeyeceğiniz kadar uzaktaysa, var olmasının da bir anlamı yok..

Diyorsunuz ki olabilir belki filan.. Sadece kendinizi kandırıyorsunuz.. Tanrı yok ve olamaz.. Bu sadece bir masal..

Yok kainata bakıp edipte, "ama ama bi tanrı olmalı yav..." diyorsanız, o sizi unutmuş olan bir tanrı, muhtemel varlığınızdan bile haberi yok.. Yok ölünce sevdiklerimle nasıl birlikte olacam diyorsan, biraderim derim ki: Kerane şu tarafta, telekızlar şu yola çıkıyor akşam.. Bırak artık bu saçma mastürbasyonu..

Eğer bir tanrı varsa bile, ki yok, bu %100 kesin bir gerçek, size zerre kadar faydası yok.. Rusyanın deposundaki atom bombasının saddamla olan alakası kadar basit bir mevzu bu.. Varsa bile o tanrıdan size fayda yok. Büyük ihtimal, sizin tanrı dediğiniz şey, her osurduğunda bir kainat yaratan bir şey.. Şu anda, "hanım kuru fasulye pek güzeldi, bi daha..." diyerek yeni kainatlar yaratmaya hazırlanıyor.. Ve emin olun, osuruğunda kainat olan bir tanrı bile, bu kainata bu kadar kayıtsız kalmazdı..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Tek insanın imtihan sürecinden bahsetmiyorum, tüm insalığın imtihan sürecinden bahsediyorum..yani kıyametten bahsediyorum..Neden tanrı nın seninle veya bizimle oynadığını düşünüyorsun ki? Fakat burda tartışılan mevzu şu olsa gerek; sen, ben rüya görüyor olabilirim diyorsun, bizlerde senin gördüğün rüyaya gerçek diyoruz..Eğer sen, ben rüya gördüm veya görüyorum diyorsan, sana senin rüya görmediğini kimse ispatlayamaz..Fakat sende rüya gördüğünü ispatlayamazsın..

Aslında tüm söylediklerinin açılımı yukarıdaki şu cümle içinde gizli:

tüm dinleri, tarihi, mekanları kurgulayan olmadığı halde gerçekmiş gibi....

"Gerçekmiş gibi" bir cümle kurabiliyorsan, rüya ile gerçeği ayırt ettiğini de kabul etmelisin..Ve tabi bütün bunlar da görecelidir...

Kıyamet koparkende insanların imtihan süreci bitmeyecekki taki herkes ölene kadar(her nefis ölümü tadacaktır)

Zaten herkes ölmeden kendini gösterse bilinebilir kanıtlanabilir olsa bilenlerin hiçbiri imansız gitmez böyle kayırmaca yapmaz heralde

Neyse neden kıyamete kadar gittik anlayamadım bu zamana kadar ölmüş tüm insanlık asla tanrının varlığını bilemezlerdi

Onlardan yola çıkarsak kesin olmayan bilinemeyen birçok farklı olasılığın olduğu bir problemde Allah şıkkını işaretlemeyenler nasıl

hangi mantıkla cezalandırılacak

ben rüya görüyor olabilirim diyorsun, bizlerde senin gördüğün rüyaya gerçek diyoruz..Eğer sen, ben rüya gördüm veya görüyorum diyorsan,

sana senin rüya görmediğini kimse ispatlayamaz..Fakat sende rüya gördüğünü ispatlayamazsın..

Kesinlikle kimse ne bizim rüyada olmadığımızı kanıtlayabilir nede olduğumuzu sadece buna inanabilinir

Dolayısıyla Allah varsa ve böyle bir olasılığı(rüyaları kontrol edip bizimle oynayan tanrı)açık bırakmış aksi ispatlanamıyorsa

buna inanan insanları(yani kendisine inanmayanları)cezalandıramaz(adaletliyse)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Rüyanda kafana taş atıldığında acısını hissetmezsin..

>>> nsanın algılarıyla maddenin gerçek veya algıladığımızın aslı olup olmadığını bilemeyeceği bilimsel bir kabuldür tartışmak bile komik

Bunun zaten hiç bir önemi yok.. Önemli olan ikimizind eaynı şeyi söylüyor, ölçüyor olmamız.. Yani, ben senin mor gördüğün şeyi yeşil görüyor olabilirim, ama bu bir şeyi değiştirmez. Zira ikimizde o renge kırmızı diyor olacağız..

Elbette olay bu kadar basit değil. Bunlar, ortaçağın son kalnıtısı fikirlerdir. algı sisteminin vs. pek bilinmediği, psikolojinin vs. var olmadığı devirlerin bilgi parıltıları. Bugün ise, biyoloji denen bir şey var.. Sen ile ben, limondan aynı tadı alıyoruz, bundan emin ol.. Elbette temel olarak bu böyle.. Fakat, farzen, ben nezle olmuşum.. gıcık olup burnumdaki kılları yolmuşum vs. farklı bir tat hissediyorum.. Am benzer fizyolojik meseleler yoksa, ikimizde aynı tadı alıyor, aynı şeyi görüyoruz.. Zira, ikimizde aynı makineden ibaretiz..

Gözün nasıl gördüğü bilinmezken, elbette bunlar söylenecektir, normaldir. Ama artık gözün nasıl gördüğü biliniyor.. İşte espri burada.. Biz, dünyanın beynimizin, algımızın bir oluşumu olmadığını biliyoruz.. Nasıl biliyoruz?

Elbette o "olsa, ya öyleyse, ya böyleyse, matrix, 13. kat vs. vs." tripleri..

Bunların böyle olup olmaması ancak havanda su dövecek bir tartışmadır.. Zira, şöyle bir bakıyoruz, 15 Milyar ışık yılı yarı çapındaki kainatın içinde biz.. Bu aklıselim olan herkesin "geçin bu ayakları ya..." diyeceği bir husustur.. Bildiğimiz tek şey, madde denen şeyin varolduğudur.. Nasıl oluyorda var oluyor? Beynimiz, matrix, algılarımızda mı zart mı, şu mu bu mu hiç önemi yok.. Varlığını bildiğimiz ve emin olduğumuz tek şey bu.. Tanrı vs. gibi şeyler sadece masaldan ibaret.. Var olmayan, var olması da gerekmeyen şeyler..

Rüyamda bir çok kez acıyı hissettiğim gibi dünya zevklerindende tattım hatta rüyasında hiçbir hastalığı ve müdahale olmadan ölenler bile var

Atlanta Hastalık İzleme Merkezlerine 1981 yılından 1990 yılına kadar 120den fazla sebebi bilinmeyen ölüm vakası bildirilmiştir.

Birçoğu Laotian Yaylalarından göç etmiş olan Hmong topluluğuna ait yetişkinlerden oluşan bu insanlar uykularında ölmüştür

Ölümlere dair hiçbir tıbbi açıklama getirememiştir,bunun yanısıra kurbanların ölmeden önce korkunç bir kabusun içinde çırpındıklarına dair

bilimsel bulgular söz konusudur.Açıklanamayan Ani Gece Ölümü Sendromu olarak literatüre geçen bu raporlar düşlerin insanı öldürebileceğini kabul ettirmiştir.

Hipnoz ile uyutulan insanlar üzerinde yapılan deneylerdede bu gerçek açıkça görülür

Örneğin Paul Thorsen isimli bir araştırmacı, hipnoz altındaki bir kişinin koluna sadece bir kalemin ucunu değdirmiş ve bunun kızgın bir şiş olduğunu telkin etmiştir.

Kısa bir süre sonra kalemin ucunun değdiği noktada bir yanık kabarcığı belirmiştir. Yine aynı araştırmacı, Anne O. isimli kişiye, hipnoz esnasında kolunun

A harfi şeklinde kanırtırcasına çizildiğini telkin etmiştir. Başka hiçbir şey yapılmadığı halde, o bölgede A harfi şeklinde kızarıklık belirmiştir.

Bourru ve Burot isimli araştırmacılar ise, hipnoz altındaki bir kişiye kolunun kesildiğini telkin ederek, yumuşak bir kalemle çizilen hafif bir çizginin ardından kan sızdığını görmüşlerdir.

Aksine başta gözün ve diğer tüm algı sistemlerinin biyolojinin geliştiği bu dönemde bu gerçek daha anlam kazanmıştır

Hatta başta Harun Yahya gibileri bunu mekansız zamansız tanrıyı anlatabilmek için kullanmak zorunda kalmışlardır

Ama bambaşka sorunlar ortaya çıkaracağını farkedememişlerdir(bknz 28. ileti)

Bu aklıselim olan herkesin "geçin bu ayakları ya..." diyeceği bir husustur

Aksine bilimadamları tarafından en çok tartışılan ciddiye alınan mevzulardan biridir

tarihinde matrixx tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Örneğin Paul Thorsen isimli bir araştırmacı, hipnoz altındaki bir kişinin koluna sadece bir kalemin ucunu değdirmiş ve bunun kızgın bir şiş olduğunu telkin etmiştir. Kısa bir süre sonra kalemin ucunun değdiği noktada bir yanık kabarcığı belirmiştir.

Hipnoz zaten aynen bu demek..

Eğer beynin bilmem nerene bir kızgın şiş değdiğini anlarsa, elbette orası için bir şey yapacaktır. Bunda şaşılacak bir şey yok..

Bu verdiğin örnekler, işin beyinden ibaret olmadığını, tam tersine aslında beynin sadece var olan maddeyi algıladığını gösteriyor..

Sen dediğin şey, beynin ve vücudun olarak bir bütün. Bu bütün doğayı algıladığı için doğa ve madde var olmuyor. Doğa ve madde var olduğu için sen onu algılıyor, tepki veriyorsun.. İşte hepsi bundan ibaret.. Elbette yanlış algılarsan, yanlış tepki veriyorsun böyle olduğu için..

Bilimadamları bunları zaten tartışıp sonuca ulaştırdılar çoktan.. Sonuç, maddenin gerçek, bizim algılayıcı olduğumuz yönünde.. Hubble'ı hiç bir şey olmayan bir yere çeviriyorsun, gidip bize tonla galaksi gösteriyor.. Eğer mevzu bizim algımız ise, bu nasıl oluyor?

Söylediğin şey, hubble oraya baktığı için o galaksi var demek gibi abes bir şey.. Oysa gerçek, o galaksi orada var olduğu için hubble'ın onu gördüğü...

Link to post
Sitelerde Paylaş
>>> Örneğin Paul Thorsen isimli bir araştırmacı, hipnoz altındaki bir kişinin koluna sadece bir kalemin ucunu değdirmiş ve bunun kızgın bir şiş olduğunu telkin etmiştir. Kısa bir süre sonra kalemin ucunun değdiği noktada bir yanık kabarcığı belirmiştir.

Hipnoz zaten aynen bu demek..

Eğer beynin bilmem nerene bir kızgın şiş değdiğini anlarsa, elbette orası için bir şey yapacaktır. Bunda şaşılacak bir şey yok..

Bu verdiğin örnekler, işin beyinden ibaret olmadığını, tam tersine aslında beynin sadece var olan maddeyi algıladığını gösteriyor..

Sen dediğin şey, beynin ve vücudun olarak bir bütün. Bu bütün doğayı algıladığı için doğa ve madde var olmuyor. Doğa ve madde var olduğu için sen onu algılıyor, tepki veriyorsun.. İşte hepsi bundan ibaret.. Elbette yanlış algılarsan, yanlış tepki veriyorsun böyle olduğu için..

Bilimadamları bunları zaten tartışıp sonuca ulaştırdılar çoktan.. Sonuç, maddenin gerçek, bizim algılayıcı olduğumuz yönünde.. Hubble'ı hiç bir şey olmayan bir yere çeviriyorsun, gidip bize tonla galaksi gösteriyor.. Eğer mevzu bizim algımız ise, bu nasıl oluyor?

Söylediğin şey, hubble oraya baktığı için o galaksi var demek gibi abes bir şey.. Oysa gerçek, o galaksi orada var olduğu için hubble'ın onu gördüğü...

Rüyanda kafana taş atıldığında acısını hissetmezsin..

kızgın şiş değmediği halde beyin değmiş gibi algılayabiliyorsa demekki rüyalarımızdada acıyı hissedebiliyormuşuz değilmi?

demekki beynimiz bir şeyi algılaması için madde gerekmiyormuş olmasada olurmuş

demekki maddenin olup olmadığını yada algıladığımızın aynısı(kalem-kızgın şiş)olup olmadığından insan asla emin olamazmış

Link to post
Sitelerde Paylaş

Rüyanda kafana taş atıldığında acısını hissetmezsin..

>>> kızgın şiş değmediği halde beyin değmiş gibi algılayabiliyorsa demekki rüyalarımızdada acıyı hissedebiliyormuşuz değilmi?

Hala aynı yerdesin.. Rüyanda acı hissetmezsin..

Eee, sen hissediyorsun amma..

Alakası yok.. Rüyayı ortaya çıkaran etmenlere bakman lazım.. Rüya REM esnasında ortaya çıkar.. Ve hiç bir şekilde hatırlamazsın.. Velakin, eğer rüya görürken uyanırsan, ancak o zaman hatırlaman mümkündür. Ve rüyanda acı verecek/vermeyecek bir durumda olman, aslen yaşadığın bir acıyı hatırlaman demektir.. Daha hatta, rüyanda konuşamaz, cümle kuramazsın. Elbette rüyana giren karakterlerde öyle.. Onların ve senin cümlelerin, daha önce duyduğun cümlelerdir.. Ama cümle bile değildir..

Sen rüya görürken uyandın.. Ne oldu, rüyanı hatırlamaya zorluyorsun kendini. İşte o anda olay kopar.. O yarım yamalak cümleleri, hissedilmesi gerekirken hissedilmeyen acıyı vs. beynin tamamlar. Sanki öyle bir laf edilmiş, öyle bir acı yaşamışsın gibi beyin bunu düzenler.. Bu, üç çizgide bir yüz görmek gibi bir durumdan ibarettir..

>>> demekki beynimiz bir şeyi algılaması için madde gerekmiyormuş olmasada olurmuş

Bu zaten mesele değil.. elbette mümkün ve olması gereken mevzu.. Biraz bally çekersin, olmayan şeyleri var gibi görürsün..

Bizde ne dedik sana, işte o nedenle ölçme denen şey getirilmiştir dedik.. Bir şeyin varlığını, yokluğunu vs. algılarınla tespit edemezsin, beyin sana oyun oynamaya hazır ve nazırdır her durumda..

Örneğin, ufo ve kaçırılma hikayeleri, beynin bu tarafını gösteren en ilginç örneklerdir. Adamın içine şeytan gidriğini sanması vs. vs..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Alakası yok.. Rüyayı ortaya çıkaran etmenlere bakman lazım.. Rüya REM esnasında ortaya çıkar.. Ve hiç bir şekilde hatırlamazsın.. Velakin, eğer rüya görürken uyanırsan, ancak o zaman hatırlaman mümkündür. Ve rüyanda acı verecek/vermeyecek bir durumda olman, aslen yaşadığın bir acıyı hatırlaman demektir.. Daha hatta, rüyanda konuşamaz, cümle kuramazsın. Elbette rüyana giren karakterlerde öyle.. Onların ve senin cümlelerin, daha önce duyduğun cümlelerdir.. Ama cümle bile değildir..

Sen rüya görürken uyandın.. Ne oldu, rüyanı hatırlamaya zorluyorsun kendini. İşte o anda olay kopar.. O yarım yamalak cümleleri, hissedilmesi gerekirken hissedilmeyen acıyı vs. beynin tamamlar. Sanki öyle bir laf edilmiş, öyle bir acı yaşamışsın gibi beyin bunu düzenler.. Bu, üç çizgide bir yüz görmek gibi bir durumdan ibarettir..

Tüm söylediklerin bu dünya rüyasında gördüğün rüyanın tanımı tıpkı bunun gibi,bu dünya rüyasından uyandığında yapacağın tanım gibi

Buradaki önemli nokta insan rüyasında gerçekmiş gibi kandırılabiliyor ve bunun farkına varmıyorsa beyin

Şuandada bir rüyada olup olmadığımızı, beynimiz farkına varamaz

demekki beynimiz bir şeyi algılaması için madde gerekmiyormuş olmasada olurmuş

demekki maddenin olup olmadığını yada algıladığımızın aynısı(kalem-kızgın şiş)olup olmadığından insan asla emin olamazmış

Bizde ne dedik sana, işte o nedenle ölçme denen şey getirilmiştir dedik..

Bir şeyin varlığını, yokluğunu vs. algılarınla tespit edemezsin, beyin sana oyun oynamaya hazır ve nazırdır her durumda..

ölçümü beynimizle yapmıyormuyuz?nasıl güvenilir bilgi oluyor bu durumda?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ölçme denen şeyin ne olduğunu bilmediğin anlaşılıyor..

Beyninle sıcaklığı nasıl ölçersin?

Amanda su sıcak.. Peki ne kadar, neye göre? İşte bu noktada, tüm beyinlerin üzerinde budur diyebileceği bir ölçüt gerekir. İşte ölçmede bunu söyler..

Ama bununla kısıtlı değildir. Algı hataları, ölçme, yanlış ölçme, okuma hatası gibi isimlendirilir. İşte mesele budur. Ölçme denen şey, bir varlığın (soyut/somut) algı hatalarından bağımsız olarak gösterilebilmesidir.

Örneğin, sıcaklık dedik.. Sıcaklık ölçümünü, genleşme yoluyla yapabilirsiniz. Peki suyun genleşmesini kullanırsanız, çuvallarsınız..

Ölçme, amanda benim evin bahçesi 30 adım genişlikte demek değildir. Çok çok geniş ve kapsamlı bir husustur..

Elbette olay ölçme ile bitmez.. Aynı şekilde ölçme/değerlendirme kuralları mevcuttur. Tüm bunlar, algı ve sanrılardan bağımsız olarak bir şeyin varlığını ortaya koyabilen yapılardır..

Buna somutlaştırma denir. Elle tutulur, gözle görülür hale getirme.. Ama atlanılan husus somutlaştırma kavramındaki bu tanımın, el ve gözü kastetmediği, olayıvarlığın temeli olan maddileştirmeye dayandırdığı hususudur..

Peki asıl dert nedir?

Maddenin varlığı kesindir.. Varlığın membaı herhangi bir şey olabilir, ama madde her durumda vardır..

Ve beyinde, algı sistemide maddeden ibarettir.

Bakılacak şey şudur.. Amanda karşımda 7 başlı bir ejderha var.. Valla var, görüyorum işte...

Ya? Öyle mi?

Görme denen şey bellidir. Görme sürecinin işlemesi için, ejderhadan çıkan veya yansıyan ışığın sana ulaşması gerekir. Bu durumda..

Ya ejderha kendisi bir ışık kaynağı olacak.. Basit, eğer öyleyse, bu ışığı, ığıktan etkilenen şeylerle, mesela atıyorum bir fotoselle tespit edebiliriz.. En basit yoldan, fotoğraf diyebiliriz..

Yada ejderha bir yerden kendisine ulaşan ışığı yansıtacak.. O zamanda basit.. Demekki bu durumda, ejderhanın bir gölgesi olacak.. Bunu da benzer yoldan tespit edebiliriz..

Bu yöntemle baktık, netice vermedi.. Hımm, demekki senin beynine bu imge, dışarıdan gelmiyor, beyinindeki algı merkezinin bir sorunu..

Şimdi ne oldu? Bir şeyi somutlaştırmış olduk.. Zira bir beyin sende var, bir diğeri bende.. Sen ejderhayı görüyor, ben görmüyorsam... Beynin var olanı görememe ve var olmayanı görme gibi anomalileri olabilir. İkimizden birinde bu anomalilerden biri var. Hangimiz doğru görüyoruz? İşte bunu anlamanın yolu, ölçmeden, yani bir gölge aramaktan, bir fotosel tutmaktan vs. geçer.

Sizler ise, bu hususu gözardı edip maddeyi algıya dair görmeye çalışıyorsunuz.. Yani, siz ejderhayı gördünüz ya, ejderha var artık..

Eğer madde, kainat, sizin algınızdan ibaretse, gördüğünüz rüyalarında gerçek olması, sanrıların gerçek olması gerekmez mi?

Biraz doğru dürüst felsefe çalış.. Mesela, konsatrasyon ve idealizasyon kavramlarını.. Elbette bunlara girebilmek için confirmation gibi kavramları de öğrenmen gerekecek..

Ha, olayı bu kadar abartmana gerek yok aslında..

Hasta oldun.. Bana geldin.. Ben bir doktorum.. Kanından bir damla aldım.. Baktım, amanda aids virüsleri..

Şimdi diyorum ki, "Hımm, yaşasın idealizm.." ve idealist bir doktor olarak o virüslerin sadece benim zihnimd eolduğunu düşünüyorum. Ve sana turp gibi sağlamsın diyorum.. Hadi evine..

İşte cevabını vermen gereken husus bu.. Varlığı algıya endeksleyerek, varlık hakkında güvenilir bilgi sahibi olabilir misin?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ölçme denen şeyin ne olduğunu bilmediğin anlaşılıyor..

Beyninle sıcaklığı nasıl ölçersin?

Amanda su sıcak.. Peki ne kadar, neye göre? İşte bu noktada, tüm beyinlerin üzerinde budur diyebileceği bir ölçüt gerekir. İşte ölçmede bunu söyler

ne kadar olduğunu hesap eden termometrede beynimizin ürünü olduğu gibi,tüm beyinlerin aynı sıcaklık derecesini algıladığınıda bilemeyiz

Bir şeyin varlığını, yokluğunu vs. algılarınla tespit edemezsin, beyin sana oyun oynamaya hazır ve nazırdır her durumda..

dedikten sonra

Maddenin varlığı kesindir.. Varlığın membaı herhangi bir şey olabilir, ama madde her durumda vardır.. Ve beyinde, algı sistemide maddeden ibarettir.

diyorsun bu bir çelişki değilmi?maddeden ibaret olan beyninle farklı fizik kanunularının olduğu rüyada yaşayabiliyorsan(ki rüyadada beyin ameliyatı yapabilirsin)

farklı fizik kanunları olan başka bir gerçeklikte bu dünya rüyasını görüyor olabilirsin bu bilinemez

rüyayı nasıl gerçekmiş gibi algılayıp yaşatıyorsa beynimiz,seninde başa gelen taşın acıtması ve hastana tespit ettiğin virüsü hayal diyerek söylememenin komikliği

bu dünyayı gerçekmiş gibi sanmanı ve yaşamanı sağlıyor olabilir...

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> maddeden ibaret olan beyninle farklı fizik kanunularının olduğu rüyada yaşayabiliyorsan(ki rüyadada beyin ameliyatı yapabilirsin)

farklı fizik kanunları olan başka bir gerçeklikte bu dünya rüyasını görüyor olabilirsin bu bilinemez

Hala ortaçağın acayip fikirleriyle çıkyıorsunuz.. Rüyada farklı bir dünyada yaşadığın filan yok.. Bunu bir türlü anlamadın.. Rüya, algı merkezinin başıboş kalmasından ibaret bir olay.. Ve maddenin, beynin nasıl çalıştığının anlaşılmasıyla, bu mevzu zaten artık tartışma konusu bile değil..

Beyin rüyayı gerçekmiş gibi algılatıp yaşatmaz.. Beyin zaten onun boş martaval olduğunu bilir ve çabucak siler.. İşte o yüzden her gece gördüğün on kadar rüyanın hemen hiç birini hatırlamazsın..

Beyin değil rüyayı gören.. Bunu anlamamakta ısrarcısın.. Beyin, bir tek parça değil.. Algı merkezi, mantık merkezi gibi bölümlerden oluşur.. Beyin, yani asıl düşünce sistemi algı merkezini denetleyerek algıları kontrol eder. Bu sayede, bir taşın taş olduğunu anlarsın.. Rüya denen noktada, algı merkezin üzerinden denetim kalkar.. O da sanki varmış gibi algıları beyne gönderir. İşte olay bundan ibarettir.

Niye bunları yazıyoruz? Çünkü, beynin ve rüyanın mekanizması açık, bilinen ve maddeye dayalı bir durum.. Peki ya dünyada bir rüya ise dediğin şey?

Gerçekte bu dünya rüyasını görüyor olabiliriz demek, sadece bir sayıklaman ibarettir. Çünkü, rüyanın olabilirliği kesindir.. Beyin ve mekanizmaları rüyanın olabilmesi için gereken koşulları sağlar.. MEselenin özü şudur, rüyanda gördüğün anka kuşu gelip benim rüyama benim ayağımı gıdıklıyorsa işte o zaman mesele tartışılabilir olur.. Rüya tamamen senin bilinicine bağlı bir durum.. Ama dünya ve hayat senin bilincine bağlı olmadan sürüp gidiyor, ondan bağımsız..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hala ortaçağın acayip fikirleriyle çıkyıorsunuz.. Rüyada farklı bir dünyada yaşadığın filan yok.. Bunu bir türlü anlamadın.. Rüya, algı merkezinin başıboş kalmasından ibaret bir olay.. Ve maddenin, beynin nasıl çalıştığının anlaşılmasıyla, bu mevzu zaten artık tartışma konusu bile değil..

Beyin rüyayı gerçekmiş gibi algılatıp yaşatmaz.. Beyin zaten onun boş martaval olduğunu bilir ve çabucak siler.. İşte o yüzden her gece gördüğün on kadar rüyanın hemen hiç birini hatırlamazsın..

Beyin değil rüyayı gören.. Bunu anlamamakta ısrarcısın.. Beyin, bir tek parça değil.. Algı merkezi, mantık merkezi gibi bölümlerden oluşur.. Beyin, yani asıl düşünce sistemi algı merkezini denetleyerek algıları kontrol eder. Bu sayede, bir taşın taş olduğunu anlarsın.. Rüya denen noktada, algı merkezin üzerinden denetim kalkar.. O da sanki varmış gibi algıları beyne gönderir. İşte olay bundan ibarettir.

Bir şeyin varlığını, yokluğunu vs. algılarınla tespit edemezsin, beyin sana oyun oynamaya hazır ve nazırdır her durumda.. demedinizmi?

Sizde beni bir türlü anlamıyorsunuz.Bu dünyada gördüğünüz rüyalar hakkında güvenilir olmayan algılarınızdan oluşan bilgilerle rüyalara bir tanım getiriyorsunuz.

Halbuki halada sanki varmış gibi algıları beyne gönderiyor farklı bir rüya boyutunda yaşıyor olabiliriz.Ancak uyandığımızda bunu anlayabiliriz

matrix ve felsefe kitabını tavsiye ederim.Washington Üniversitesinden David Mitsuo Nixon(ki kendisi algılamanın epistemolojisi üzerine tezi vardır)

matrix olasılığının kesinlikle tutarlı olduğunu savunur.

Aslında konumuz gerçeğin bilinemeyeceğinden tanrının yargılayamayacağıdı ama nedense hiçbir müslümana cazip gelmedi

Matrix nikli arkadaşta bu dünyanın bir rüya olabileceğini kabul etmekle beraber hala böyle bir olasılık varken

neden Allah'a inanmadığıız için cezalandırılacağımızı açıklayamadı

tarihinde matrixx tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Halbuki halada sanki varmış gibi algıları beyne gönderiyor farklı bir rüya boyutunda yaşıyor olabiliriz.

Olamazsın.. İşte seninde anlamadığın bu.. Uyanamazsında, çünkü, zaten uyanıksın..

Neden olamazsın?

Zira, rüya denen şeyin ne olduğu belli diyoruz. Bu senin beyninin bir sorunu diyoruz..

Ama, hayat dediğin şeyde, aynı anda hepimize aynı akıbete uğruyoruz diyoruz.. Eğer senin algıların bende de zuhur ediyorsa, bu benim iç dünyamdan değil, dış dünyadan geldiği için ancak böyle olabilir.. Zira yok başka yolu..

Efenim biz bir simülasyonsak, şuysak, matrixsek.. Ne farkeder? Bunlar sadece masaldır, zira bu işin öyle olduğuna dair hiç bir emare yoktur.. Bilinen ve güvenilir tek gerçek, maddenin ve hayatın tek gerçek olduğudur..

Anlamadın gene, tekrar biraz daha açık yazayım: Bu hayatın bir rüya olabilmesi için gereken "rüya görücü" ve daha ötesi "rüya gösterici" yok.. Böyle bir şeyin olduğuna dair hiç bir şey yok.. İşte o yüzden, doktor kanına bakınca "rüya gösterici bana bunları gösteriyor, aslında adam verem filan değil" demiyor, sana çoklu antibiyotik tedavisi başlatıyor..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zira, rüya denen şeyin ne olduğu belli diyoruz. Bu senin beyninin bir sorunu diyoruz..

Rüyanın ne olduğunu ''Bir şeyin varlığını, yokluğunu vs. algılarınla tespit edemezsin, beyin sana oyun oynamaya hazır ve nazırdır her durumda..''

dediğin güvenilir olmayan beyninle çözdüğünü zannediyorsun

Ama, hayat dediğin şeyde, aynı anda hepimize aynı akıbete uğruyoruz diyoruz..

Eğer senin algıların bende de zuhur ediyorsa, bu benim iç dünyamdan değil, dış dünyadan geldiği için ancak böyle olabilir.. Zira yok başka yolu..

Kendinden başka kimsenin varlığından emin olamazsın sana gösterilen simülasyonun bir parçası olabiliriz

Efenim biz bir simülasyonsak, şuysak, matrixsek.. Ne farkeder? Bunlar sadece masaldır, zira bu işin öyle olduğuna dair hiç bir emare yoktur..

Bilinen ve güvenilir tek gerçek, maddenin ve hayatın tek gerçek olduğudur..

http://www.netkitap.com/kitap/8223/holografik_evren.htm Holografik Evren Michael Talbot

Forum Yöneticilerinden ricam başlığın HİÇBİR TANRI BENİ KENDİSİNE İNANMADIĞIM İÇİN CEZALANDIRAMAZ olarak değiştirilmesi

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...