Jump to content

Müslümanlara açık mektup..


Recommended Posts

Kuran'ı ilk okudugum zaman ayetlerin her sayfasindan damla damla kanlar aktigini hissettim. Insanlara domuz, pislik, maymun yakistirmalari yapildigini ilk okudugumda hayretler icine dusmustum. Kuran'i okudukca Islam'in aslinda ilahi degil, tam aksine seytani olabilecegini dusundum. Sayet bir Tanri varsa, neden insanlar arasinda ayrimcilik yaptigini, yapici olacagi yerde neden yikici olduguna bir turlu anlam verememistim. Yunanlarin savas tanrisi Zeus'un savasi bir cozum yolu olarak gorebilmesini kabul edebilirim. Fakat Araplarin hosgoru ve kardeslik tanrisi diye empoze etmeye calistiklari Allah'in neden insanlara "Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın!" ya da "savaş, hoşunuza gitmediği halde, size farz kılındı." demesini anlayamiyorum ve hic bir zaman anlayamacagim..

Baris, ancak nefretin tamamiyle elenmesi sonucu saglanabilir. Dunya'da Islam kadar nefret tuccarligi yapan baska bir felsefe yoktur. Islam, Komunizm ve Nazizm'den cok daha tehlikeli ve bir o kadar zararli doktrindir. Islam insanlari diger nefrete dayali ideolojilerden cok daha derin bir boyutta etkilemektedir. Nedeni ise Fasizm, Nazizm ve Komunizm gibi tum bu cirkin ideolojilerin yaraticilarinin, kotu ve sadist dusunceli insanlar oldugu bilinmektedir. Oysa Islam'in yaraticisinin Tanri oldugu dusunulmektedir. Insanlik tarihinde ki tum nefrete dayali idelojiler birer birer cokerken, Islam'in gunumuze kadar yasayabilmesinde ki tek neden Tanri'dan geldigi sanildigi icindir. Bu ornege Musevilik ve Hristiyanlikta dahildir. Hitler'in dedigi gibi, "Ortaya atilan yalan ne kadar buyukse, inandiriciligi da bir o kadar yuksektir.". Islam, insanlik tarihinin en buyuk yalanidir.

Islam, psikopat bir kisinin ruhu ve ruyasidir. Narsist bir kisinin, sadist fikir ve dusuncelerini baskalarina aktarma ve uygulatma seklidir. Kisinin sapik dusunce ve hayallerini gerceklestirebilme azmidir. Muhammed'in tum dunya tarafindan itaat edilen kimse olma hayali ile Hitler'in tum dunyayi ele gecirme hayali arasinda zerre kadar fark yoktur. Bu deliligi durdurmak yine biz suurlu insanlarin eline kalmis bir inanc olmalidir. Bu inancin adi, "Tum insanligin birlesme" hayalidir. Hic kimsenin inandigi din yuzunden "pislik" olarak gorulmedigi, taptigi tanri yuzunden "maymun" olarak gorulmedigi bir hayaldir. Gerceklerin baslangic yeri aklimizdir. Akilli olanlar basarili olmali ve bu hayale inancli olanlar kazanmalidir.

Sevgi ve kardesligin insanlarin dogasinda olduguna inaniyorum. Muslumanlarda bu insanligin bir parcasidir. Onlarin icinde kasti bir kotuluk oldugu dusunulemez. Onlar, icindeki bulunduklari karanliktan cekip alinmali ve ozgurluge giden yolda aydinlatilmalidirlar.

Islam, kardeslige tum kalbi ve iyi niyeti ile inanan insanlarin cabasi ile maglup edilecektir. Saglikli bir hastaligin olamayacagi gibi, bariscil ve insancil bir Islam seklide dusunulemez.

Ya biz Islam'in kokunu kurutacagiz, ya da Islam insanligin kokunu kurutacaktir.

Karar sizin...

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam ya da diğer dinlerin devam etmesinin nedeni olarak eleştirel ve sistematik düşünce eksikliğini görüyorum. Aslında bu düşünceye sahip olmuş insanlar da inanmaya devam edebiliyorlar ama bence inancın asıl nedeni bu tür düşünce eksikliği. İnananların çoğu kendilerinin iyi insan olduğunu düşünüyorlar, çok masum düşünceler ile inanan insanlar da var. İslam dinine inanıp sevgi ve kardeşliğe gerçekten inanan insanlar da var. Bu insanlar İslam hakkındaki düşüncelerimi değiştirmiyor ama mücadele etmemiz gereken kısım hakkında bir fikir veriyor. Bu insanlar sistematik bir düşünce yapısına geçseler, bazı evrensel değerleri benimseseler bir dine inanacaklarını zannetmiyorum. İnanç neden değil sonuç bence. Düşünce ve değer eksikliğinin bir sonucu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
İslam ya da diğer dinlerin devam etmesinin nedeni olarak eleştirel ve sistematik düşünce eksikliğini görüyorum. Aslında bu düşünceye sahip olmuş insanlar da inanmaya devam edebiliyorlar ama bence inancın asıl nedeni bu tür düşünce eksikliği. İnananların çoğu kendilerinin iyi insan olduğunu düşünüyorlar, çok masum düşünceler ile inanan insanlar da var. İslam dinine inanıp sevgi ve kardeşliğe gerçekten inanan insanlar da var. Bu insanlar İslam hakkındaki düşüncelerimi değiştirmiyor ama mücadele etmemiz gereken kısım hakkında bir fikir veriyor. Bu insanlar sistematik bir düşünce yapısına geçseler, bazı evrensel değerleri benimseseler bir dine inanacaklarını zannetmiyorum. İnanç neden değil sonuç bence. Düşünce ve değer eksikliğinin bir sonucu.

Kisi kendi inancini hakli ve dogru gosteren her turlu yoruma yanlis bile olsa inanabilir ve daha dogrusu inanmak ister.. Bu insanin dogasinda vardir. Bu yuzden yaziniza katiliyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bireysellik ve topluma uyum

İnsan kendi gibi birçok bireyden oluşan toplum içinde yaşar ama çoğunlukla kalabalık içinde bir birey olduğunun farkında değildir. Bu, tarih içinde genellikle doğu toplumlarına özgü bir durum olarak gösterilir. Batı medeniyetinde birey bilinci Rönesans'la birlikte epey önem kazanmıştır.

Ortaçağın kapalı ve kilise kurallarına göre hareket eden toplumları içinde sanat ve sanatçılar dini konular üzerine ve kiliseyle ilgiliydi. Kişiler ön plana çıkmazdı. 15.yy’dan itibaren* toplum içinde, kültürel ve sosyal ortamlarda, birey kalabalıklardan sıyrıldı. Kendine, kalabalığa ve dünyaya bakıp yeni bir şeyler oluşturmak gerektiğinin farkına vardı**.

Basmakalıp düşünce ve dogmalardan kurtulabilmenin yollarını aradı. Sanat ve bilim kilisenin baskısından çıkıp*** daha açık, evrensel ve dünyevi bir hal alıyordu. Kişide dünyadaki her şeyi araştırma ve düşüncesini ortaya koyma isteği belirdi. Yapılan işin yanında isimlerden de söz edilir oldu. Bütün bunlar o çağ için yenilikti, çok kolay kabullenilip benimsenen şeyler değildi. Her değişim gibi sancılı ve sıkıntılı bir dönem sonucu ortaya çıkmıştı.

Yaşanılan ortamın kurallarına uyum sağlandığı sürece mutlu ve huzurlu bir yaşantıdan söz edilir. Ancak her birey o toplumu oluşturan diğerleri gibi yaşamak zorunda mıdır? Burada bir çelişki doğar. Bireyin toplum içinde yer alan diğer insanlar gibi olmak zorunda hissettiği yanıyla dilediğince yaşamak isteyen tarafı karşı karşıya gelir. Bu durum kişide huzursuzluk yaratır. Kendi kendine şöyle der " diğerleri gibi yaşamak zorunda değilim, onlar gibi düşünmek istemiyorum, popüler şeyleri sevmiyorum, fabrikasyon bir üretim olmak bana göre değil, kendim olmalı, şartlanmış beyinlerin ürettiği kavram, fikir ve davranışlardan arınmalı, yıllardır uğradığım imge bombardımanından sıyrılıp en arı ve en sade olana yönelmeliyim." Huzursuzluk, iki karşıtın birbiri üzerinde baskı kurması sonucu oluşan belirsizlikle kendini gösterir ve çelişkilerle güçlenir. Herkesin keyif alabileceği şeylerden ve ortamlardan hoşnut olamama, kaygılarla yaşama huzursuzluğun belirtilerindendir.

Herkes mutlu ve başarılı olmak zorunda değil. Birey hayatını bunun üzerine kurarsa mutsuzluk ve başarısızlıklarla karşılaştığında yılmamalı, acıları ve hayal kırıklıklarını da göze alabilmelidir. Seneca bütün kaygılardan kurtulmanın en iyi yolunun korkulan şeyin başa geldiğini düşünmek olduğunu ifade eder. İnsan hayal kırıklığı yaşamamak için her şeye hazırlıklı olmalıdır ama yaşanırsa da onu sakin bir şekilde kabul edebilmelidir. Mutluluk genel bir kavram değildir. Herkese göre değişen bir şeydir. Kimi insan zevkle mutluluğa ulaşır, kimisi hiç acı çekmemekle mutluluk bulur. Kimisi tam tersi zorluklarla karşılaşıp acı çekip sonrasında mutluluğa ulaşır. Kimi münzevi bir hayat yaşamaktan hoşnuttur kimi de kalabalıklar içinde olmaktan. Bu örnekler çoğaltılabilir. Doğru ve yanlış kavramında da ‘faydacılar’ın ifade ettiği gibi mutluluk ölçüt değildir. Eylem mutluluk veriyorsa doğru vermiyorsa yanlış olamaz. Bazıları içki içtiğinde daha neşeli ve mutlu olurken bazıları da hüzünlenir melankolik olur. Nietzsche sanatçının en mutlu kişi olduğunu düşünüyordu. Ortaya çıkardıkları onlara büyük bir manevi tatmin sağlıyordu ama aynı zamanda çok büyük acılara dayanmayı gerektiriyordu. Nietzsche başarısızlıklar ve zorluklar yüzünden pes edip vazgeçen, kendine ve hayata küsüp geri çekilen sanatçıları değil, sabreden, acılara katlanan ve çaba gösterenleri seviyordu.

Sağlam bir kişilik oluşturamayan, kendini iyi tanıyamayan, hayat hakkında donanımsız, bilgisiz kişiler mutluluğun belli yolları olduğunu sanırlar. O yoldan gitmeyenlerin mutsuz olduğunu düşünürler. 'Yabancı ve farklı olan bilinmez. Bilinmeyen tehlikelidir.' Kişi kendisiyle ve hayatı yaşama şekliyle ilgili düşüncelerinin başkalarının kendisine yönelttiği eleştirilerden ve kınamalardan daha önemli olduğunu fark etmelidir. Sokrates yaşadığı toplumda farklı biriydi. İnsanların o zamana kadar hiç düşünmeden kabul ettikleri şeyi sorgulamalarını öğretiyordu. Paraya, statüye ve başarıya önem vermiyordu. Herkesin doğru bildikleri ve tartışmasız kabul ettikleri düşüncelerin tutarsızlığını açığa çıkarıyordu ve bunları kendilerinin yapmasını sağlıyordu. Toplum içindeydi ama kendine özgü tarzıyla. Uyumlu olmak zorunda hissetmiyordu kendini. Ancak bundan rahatsızlık duyanlar gençlere kötü örnek olduğunu ileri sürerek onu tutuklattılar ve yargılanmasını sağladılar. Sokrates kendini savundu ama değişmeyeceğini, istedikleri gibi olmayacağını ifade ettiğinde idam edilmesine karar verildi. O da sakin bir şekilde bu durumu kabullendi ve içinde baldıran olan tası ağzına götürüp içti.

Sokrates topluma zararlı biri değildi sadece insanları yaşadıkları dünyanın farkına varmalarını ve düşünmeyi öğretmeye çalışıyordu.

Donanımlı, bir tarzı olan, kendini, yeteneklerini, kapasitesini, yapabileceklerini bilen ve kabul eden biri kendi için iyi ve doğru olanı sezgileri, bilgisi, deneyimleri, gözlemleri ve aklı sayesinde bulabilir. Kendisi için doğru olanı bulabilen topluma da faydalı olur. Oysa birey olduğunu, düşünmesi, kararlar alması gerektiğini fark edemeyenler eski, alışılmış, denenmiş, herkes tarafından kabul görmüş bir yol tutturup kendini onun içine bırakmayı daha kolay buluyor ve aslında bunun zor olduğunu savunuyor. Elbette toplumun çeşitli kesimlerinde çalışanlar diğer insanlar için yararlı ve gerekli şeyler üretirler. Ama kendinden, işinden, hayatından memnun kişiler olumlu ve mutlu halleriyle daha güzel bir dünya oluşmasına katkıda bulunurlar.

Toplumda öncü biri ya da kahraman önemlidir. Kitleyi harekete geçirir. Kitle bazı olaylardan kolayca etkilenip eyleme geçer bazen de sessiz ve tepkisiz kalır. Biri önderliğinde coşkuya kapılıp güruh halinde olumlu veya olumsuz olduğunu düşünmeden hareket ettiği de olur. Körü körüne bağlanılan, sorgulanmayan fikirler buna neden olabilir. Bazı kitle hareketleri

insanlığın gelişiminde gerekli olduğu için olumludur. Mesela insanların özgür, huzurlu ve güvende olmalarına karşı yapılan her türlü davranışa ses çıkarmak ve mümkün olduğunca kalabalık bir halde bunu gösterebilmek bir tepkidir. Çeşitli ülkelerdeki terör eylemleri sonucu bir araya gelen insanlar buna örnek verilebilir. Toplumun gelişimine ve iyi yaşamasına faydası olabilecek özel, sivil kuruluşların çoğalması da önemlidir. Yardım ve beklentiler için tek bir kuruma bağımlı olunmaması topluma olan güveni de artıracaktır. Konserler ve spor yarışmalarındaki kitle ise toplum yararına değil de eğlenme amaçlı bir toplanma içindedir. Günlük hayat içindeki sıkıntılardan kurtulmak, rahatlamak, sevdiği takım veya sanatçıyı desteklemek ve coşkusunu, enerjisini aktarabilmek kısacası eğlenmek için oradadır. Bu da bir ihtiyaçtır.

Fertlerde bireysellik bilinci oluşursa toplum içinde de daha iyi standartlarda bir yaşam kalitesi olabilir. Herkes konuşurken aynı kalıplaşmış sözleri kullanmaz, davranışları ve olaylara tepkileri birbirinin aynı olmaz. Birey olmanın bilinciyle kendi fikirleri olur ama bunları insanlara zorla kabul ettirmeye çalışmadan onlarla paylaşır. Bu çeşitliliği getirir. Çeşitliliğin, alternatif düşünce ve yaşantıların ardından hoşgörü gelir. Ancak kendini birey olarak göremeyen, sürü içgüdüsüyle hareket edenlerin ne kadar hoşgörülü olabilecekleri tartışılır. Bireysellik toplumdışı olmak, kalabalıkları yadsımak, insan sevmezlik ve bencillik değildir. İnsanlar kendileri için bir şeyler yaptıklarında, kendilerini geliştirip tanımaya çalıştıklarında daha huzurlu olurlar ve çevresindekilerle olan ilişkileri daha sağlıklı yürür. Tek bir kişiden başlayarak topluma yayılan zincirleme olumlu gelişmeler söz konusu olabilir. Toplum içindeki bireylerin düşünsel, ahlaksal, kültürel zenginlikleri toplumun kazancıdır.

*14.yy sonlarında dini konuların anlatıldığı resimlerde içtenlik ve yapmacıksızlıkla hıristiyan öncesi dönemin biçimini kullanan, özenle çalışan ve duyguyla birlikte düşünceyi de önemseyen sanatçılar da vardı.

** Bu durumda Antik dönem eserlerinin ortaya çıkışı ve felsefesi de etkiliydi-

*** Gökyüzü Kepler ve Copernik gibi gökbilimcileri tarafından düş ve sezginin ötesinde araştırılıyordu.

Alıntıdır : Nalan Yılmaz - 16 Ekim 2005, Pazar Hurriyet

Link to post
Sitelerde Paylaş

hep yalan hep yalan kafirler ancak yalan uydurur başka bir şey yapmazlar hadi iddanızda doğruysanız bütün insanlar toplanın da kuranı kerim gibi bir kitap yapın da görelim insan ancak ne yaparsa kendi yapar Allah kimseye zulüm etmez ancak insan kendine zulüm eder hadi iddanızda doğruysanız bütün insanlar topğlanın da kuranı kerim gibi bir kitap yapın bunu yapamazsanız ki asla yapamayacaksınız yenilginizi kabul edin ve islamın hak din olduğunu kabul edin hadi bütün yandaşlarınızı toplayın bütün arkadaşlarınızı çağırın elinizden ne gelirse yapın da kuranı kerim gibi bir kitap yapın dünyada en çok okunan bir kitap yapın dünyada en doğru olan kitap yapın bunu Allah kuranında diyor hadi iddanızda doğruysanız getirin kuranı kerim gibi bir kitap sizden öncekiler de denemiştiler başaramadılar siz de denediniz siz de yapamayacaksınız sizden sonrakiler de yapamayacak bunu

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kim kurutacaksa kurutsun bir an evvel. iyi olur. islamın neresi nur. düpedüz karanlık. kara çarşaf. kara cübbe. kara sakal.

Kurutsalar da bizde bir görsek..Ancak böyle topic ler açarlar kendi çaplarında..20 kişi okuyunca büyük bir şey yaptım işte derler:):)

Yüzyıllardır İslamın kökünü kazımaya kendini adamış dandirikler çok geldi dünyaya..Yoklar işte ama İslam var..

Bin yıl sonrada bu söylemleri tekrarlayacak insanlar gelecek mutlaka..İslam yine dünyada kalacak ve onlar silinip gidecekler:) Üzülmeyin 20 -30 kişi okur sizi:)Dünyayı kurtardım sanarak ölürsünüz:)

Link to post
Sitelerde Paylaş
sizin ora neresi fatih mi

Bebekte oturuyorum..

Çinde oturuyorsan o başka tabi bebek yiyen yamyam ateistler ordalar arkadaşım..

Fatihte oturanların dini yaşadığını savunmamıştım dikkat edersen..

İslamı yaşayanlardan görmek yerine oturup araştırsan fatihteki yaşanan şeyin islama zıt olduğunu rahatça görebilirdin..

Yinede senin gözlerin okumaya da elverişli değil anlıyoruz bunu önyargılar beynini örümcek ağı gibi sarmış..Ben öyle birşey görmedim diyorum adam bana fatihtemi oturuyorsun diyor:)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bebekte oturuyorum..

Çinde oturuyorsan o başka tabi bebek yiyen yamyam ateistler ordalar arkadaşım..

Fatihte oturanların dini yaşadığını savunmamıştım dikkat edersen..

İslamı yaşayanlardan görmek yerine oturup araştırsan fatihteki yaşanan şeyin islama zıt olduğunu rahatça görebilirdin..

Yinede senin gözlerin okumaya da elverişli değil anlıyoruz bunu önyargılar beynini örümcek ağı gibi sarmış..Ben öyle birşey görmedim diyorum adam bana fatihtemi oturuyorsun diyor:)

ozaman bir kac lise cikisina ugra bir kac bara ugra

herhangi..

yeni nesilin cogunlugunun artik islami yasamadigi cok acik..

Link to post
Sitelerde Paylaş
ozaman bir kac lise cikisina ugra bir kac bara ugra

herhangi..

yeni nesilin cogunlugunun artik islami yasamadigi cok acik..

En azından Tanrıyı biliyorlar ..İyimser çocuk senii..Gir içeri bir bara Allahlarına bir küfret bakalım gözlerini yuvalarından çıkartmıyorlarmı senin..

Link to post
Sitelerde Paylaş

18.yüzyıla kadar filozoflar Dünya yı anlamaya çalışmakla meşgullerdi ama artık sadece anlamak değil değiştirmeye

çalışmaktır aslolan.

Dinlerin bütün insanlık tarihinde yol açtığı yıkım ve tahribatın ortadan kaldırılması ve dinsiz bir Dünya ya ulaşabilmeyi

insanlık nasıl başarabilir?

Birinci adımda görülmesi gereken, kitleselleşmiş dinlerin özelliği, ilkel topluluklardaki üretim araçlarının gelişimine paralel

olarak ortaya çıkan sınıflarla organik ilişkiler içinde olmalarıdır.Bilinmeyenle korkutmaya dayalı iktidar erki geniş toplulukları

bu yolla tam bir kontrol altında tutmakta eylemlerinin sorgulanmasının önünü kesmektedir.Binlerce yıldır sınıflar ve dinler birbirlerini besleyici,yaşatıcı roller üstlenmişlerdir.Sorgulamamız ve bakmamız gereken temel noktada bu ilişkidir.

Tekbaşına dinleri yada sınıfları ortadan kaldırmayı hedefleyen bir proramın başarı şansı sıfırdır.Hedeflenmesi gereken

dinlerin ve sınıfların topyekün ilgası olmalıdır.

Aydınlanma çağı sonrasının insanlığa sunduğu bilimin egemenliğini artırması olgusunun bize verdiği fırsat burada ortaya

çıkmaktadır.İnsan ın herşeyi sorgulanabilir olarak kabul etmesiyle birlikte din-sınıf ilişkileride sorgulanarak bunlarla savaşılıp yok edilmeden insanlığın huzur ve barış bulamayacağı bilinmelidir.

Din ideolojisi,elbetteki bilimle karşılanıp felsefi anlamda karşı tezi yaratılarak çürütülmüştür.Ancak bu, tekbaşına yetinilebilecek ve çözülmesi için yüzlerce yıl, onlarca nesil onun zararlarıyla,yarattığı acı ve gözyaşıyla bedeller ödeyerek kendiliğinden tasfiye olmasını beklememizi gerektirmez.Bu sürecin kısaltılması ancak örgütlü ve uzun soluklu bir mücadelenin sonucu olabilir.

Nasıl bir program!?

Link to post
Sitelerde Paylaş
ozaman bir kac lise cikisina ugra bir kac bara ugra

herhangi..

yeni nesilin cogunlugunun artik islami yasamadigi cok acik..

yaşamalarına da gerek yok iyi yapıyorlar..

eski nesiller de yaşamıyor...

islam can çekişiyor farkında değilsiniz.. hayali islamınızla baş bşaa kkalabilirsiniz... ama islam ölüyor.. öldüğü gün de helva ve rakı benden...

Link to post
Sitelerde Paylaş
En azından Tanrıyı biliyorlar ..İyimser çocuk senii..Gir içeri bir bara Allahlarına bir küfret bakalım gözlerini yuvalarından çıkartmıyorlarmı senin..

Sence tanrıyı bilmek bir müslüman olmakla aynı şey mi?Çünkü islamiyet yok olmakta diye yazıp bardaki çocukları örnek göstermişler sense tanrıya inanıyorlar diye karşı çıkmışsın.Şimdi romanya ya gidelim seninle.herkes tanrıyı biliyormu,evet.Yani burası müslüman bir ülke.Orada allahı yazmaya bile cesater edememişsin çunku biliyorsun ki bu insanların senin muhammedinle,namazınla.zekatınla,cartınla curtunla ilgisi yok,sadece zorunlu din dersinden zar zor akıllarında kalan bir kaç önemsiz buldukları şeyle sadece adını bildikleri allahları var.Onlara müslüman denilirmi sence.Bir müslüman olmakla yaklaşık olarak bir deist olmak arasında ne kadar fark var takdir edersin artık.

Bizim lisede bile sınıfta 4 ateist vardı benim tanıdığım ve sınıfın muhabbetim olmayan çoğunluğunu ise hiç bilmiyorum.

Bu isyankarlık neden kaynaklanıyodu diyorsan hocanın anlatırken isteri krizlerine girdiği masallardan.Aslında ayarında anlatsa kimsenin bunları tartışacağını sanmıyorum çünkü buna gerek yoktu ne de olsa yine namaz(mesela) nedir akla getirmeyceklerdi ama hoca,dediklerinin daha etkili olabilmesi için ilgili masalımsı olaylarla pekiştirerek ya da her tarafından mantıksızlık akan mantıksal kanıtlamalarıyla öğrencilerin üzerine geliyordu.Namazı anlatırken ilkin 50 rekat olduğu sonra muhammedle allahı arasındaki irtibatla en son 5 e indirildiğini anlattığı,adamın tekinin kendini sakalından tavana asıp tanrıya dualar edişine peygamberin(muhammed değil) ise kelle yapıp bi sonraki günkü iddialarında bu adama göt oluşuna ait rivayetleri anlattığı(adamın kendisini sakalından asmasını öyle bir anlatıyorduki sanırsın kendisi olayın kahramanı),cuma namazına 4 kere gelmeyenin münafık sayılacağına dair peygamber hadisleri anlattığı dersler kalmış aklımda(düşünsene ne kadar münafık var).Şimdi bu adam bizim bu hikayelere inanmamızı bekliyordu senin gibi.İnsanlar aptal değil keleyt haliyle tepki oluştu dine karşı.Sorgulanmaya başlandı.

Demek barda allaha küfretsek gözlerimizi yuvalarından çıkaracaklar öylemi keleyt :lol: Sen öyle san.

Herkesin sofu olduğu bir sınıfta( bu lise değil üniversite hazırlık) muhammede yalancı dediğimi,allah için insanlara kötülük yapıyor dediğimi hatırlarım.Konuyu değiştirip seni böyle böyle yaparız diye bi tehtid bile etmedi kimse.Etmeye de hakkı yok zaten.Onlar üniversiteye giden akıllı insanlardı çünkü 3 kuruş için eşek gibi çalışıp huri aşkıyla yanıp tutuşan aptal,cahil varoş çocuğu değil.

Bi daha okudum yazıyı,son birşey daha biz allaha küfretmeyiz çünkü ondan nefret etmiyoruz,çünkü allah diye bişey yok.Ancak allaha inanan biri ona küfredebilir.Küfretmek için nefret duymak lazım.Olmadığını düşündümüz bir varlığa nasıl nefret duyalım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...

Dunya tarihi 3 milyon yil. Ve bu 3 milyon yil icinde sadece son 100 yilda hersey oldu. Etrafiniza bir bakin bilgisayarinizdan sise suya hersey bu yuzyila ait. 150 yil oncesine ait hicbirsey yok.

Dunyada teknolojideki gelisme - zaman ivmesi o kadar hizli artiyorki artik kontrolden cikmis durumda. Bugun yapilan birsey yarin eskiyor.

Dinlerde bundan nasibini aliyor. 600 senesinde uydurulmus kuran biz 2000 yilindayiz. 1400 sene gecmis. Fakat bir fark var. Bu 1400 senenin sadece son 100 senesinde radyo, televizyon, internet, youtube vb girdi. Farki yaratan da bu

yani bir yalan 1400 sene kapali kapilar ardinda soylendi. fakat simdi bu mumkun degil artik. televizyon denen kutuya bakip insanlar dunyanin oteki ucunda yasananlarin aslinda onlara anlatilanlardan farkli oldugunu gorebiliyor. kuranda sadece hurmadan ve deveden bahseder, sanki baska meyve ve hayvan yokmus gibi. simdi bunlari herkes goruyor.

resim yapilmasini yasaklayan islamin cocuklari simdi youtubede video paylasiyor.

Simdi bu durumda islam yalaninizin ne kadar daha omru kaldi saniyorsunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Dunya tarihi 3 milyon yil. Ve bu 3 milyon yil icinde sadece son 100 yilda hersey oldu. Etrafiniza bir bakin bilgisayarinizdan sise suya hersey bu yuzyila ait. 150 yil oncesine ait hicbirsey yok.

Dunyada teknolojideki gelisme - zaman ivmesi o kadar hizli artiyorki artik kontrolden cikmis durumda. Bugun yapilan birsey yarin eskiyor.

Dinlerde bundan nasibini aliyor. 600 senesinde uydurulmus kuran biz 2000 yilindayiz. 1400 sene gecmis. Fakat bir fark var. Bu 1400 senenin sadece son 100 senesinde radyo, televizyon, internet, youtube vb girdi. Farki yaratan da bu

yani bir yalan 1400 sene kapali kapilar ardinda soylendi. fakat simdi bu mumkun degil artik. televizyon denen kutuya bakip insanlar dunyanin oteki ucunda yasananlarin aslinda onlara anlatilanlardan farkli oldugunu gorebiliyor. kuranda sadece hurmadan ve deveden bahseder, sanki baska meyve ve hayvan yokmus gibi. simdi bunlari herkes goruyor.

resim yapilmasini yasaklayan islamin cocuklari simdi youtubede video paylasiyor.

Simdi bu durumda islam yalaninizin ne kadar daha omru kaldi saniyorsunuz.

2 veya 3 nesil arkadasim..

Bugun kainatin sozde efendisini koru korune savunanlarin ya cocuklari, ya da torunlari islami terkedecektir..

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Kuran gibi bir kitap yazmak/yazamamak"

Bu ne anlama geliyor acaba?

Yazılabilir neden yazılmasın, ayrıca hiç bir kitabın zaten aynısından yazılamaz ki, Cin Ali'nin de aynısından yazılamaz.

Ben bu cümleden ne anlaşılması gerektiğini anlamıyorum tam olarak.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...