Jump to content

Sivas olaylarının perde arkası


Recommended Posts

Türkiye'nin önemli şehirlerinden olan Sivas'ta ateist yazar Aziz Nesin'in dine ve İslâm'ın kutsal değerlerine saldırması sonucu çıkan olaylarda 35 kişi öldü 60 kişi de yaralandı. Olaylar 2 Temmuz 1993 Cuma günü Sivas'ta başlatılan Pir Sultan Abdal şenliklerine davet edilen ateist ve din düşmanı yazar Aziz Nesin'in İslâm'ı ve Müslümanları tahkir edici bir konuşma yapması üzerine başladı. Bu konuşma üzerine onbinlerce Sivaslı ateist yazar Aziz Nesin'i protesto amacıyla bir gösteri yürüyüşü düzenledi. Sivas'a dışarıdan getirtilen bazı ateist gençlerin protesto yürüyüşü düzenleyenlerin üzerine taşlarla saldırmaları ve hakaret etmeleri sonucu da çatışmalar başladı. Bu saldırı dolayısıyla galeyana gelen kalabalık ateist yazar Aziz Nesin'in ve Pir Sultan Abdal şenliklerine katılmak üzere Sivas'a davet edilen kişilerin kaldıkları Madımak Oteli'nin etrafını kuşattılar. Bu kuşatma sırasında otelin önünde duran bir arabanın benzin deposuna ateş verilmesi sonucu yangın çıktı. Gerek bu yangın dolayısıyla ve gerekse polisin kalabalığı dağıtmak için müdahalede bulunması sonucu çıkan panik dolayısıyla 35 kişi öldü, 60 kişi de yaralandı. Yangın esnasında Madımak Oteli'nde bulunan ve olayların asıl müsebbibi Aziz Nesin ise özel bir gayretle kurtarılıp derhal Sivas dışına çıkarıldı. Olayların arkasından Sivas'ta iki gün sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Sivaslı yetkililer ve olaylarla ilgili incelemede bulunan kişiler bu üzücü olayların tek sebebinin ateist yazar Aziz Nesin'in insanların inançlarına ve mukaddes değerlerine saldırması olduğunu ifade ettiler. İçişleri bakanı Mehmet Gazioğlu Sivas'taki olaylara Aziz Nesin'in tahrik edici konuşmasının, Türk halkını aşağılayıcı sözler sarf etmesinin ve Sivas Kültür Merkezi'nin önüne dikilen heykele duyulan tepkinin sebep olduğunu ve olaylara karışan kişilerin ve kamu görevlilerinin verecekleri ifadeler doğrultusunda Aziz Nesin hakkında da soruşturma açılabileceğini söyledi. Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu da yaptığı açıklamada olayların kesinlikle bir mezhep çatışması olmadığını Aziz Nesin'in sözlerine duyulan tepkiden kaynaklandığını ifade etti. Olayların yatışması ve kalabalıkların dağılması için bütün gücüyle çalışan Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu şöyle söyledi: "Buradaki hadise doğrudan doğruya Aziz Nesin'in düşüncelerine bir tepkiydi. Kesinlikle halk arasında bir mezhep çatışmasına sebep olacak bir slogan atılmadı. Sloganlar genellikle Aziz Nesin'e ve yapılan heykele tepkiydi. Niye bu heykel gizli ve aniden dikiliyor diye bir tepki oldu. Bunun arkasından valiye tepki göstermişler."

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz'da Sivas'ta meydana gelen olayların bir alevi-sünni çatışması olmadığını halkın inancıyla alay edilmesi ve tahrikte bulunulması sonucu bu üzücü olayların meydana geldiğini ifade etti. Mehmet Nuri Yılmaz vatandaşlarımızın inançları hususundaki hassasiyetlerinden yararlanmak isteyen karanlık güçler bulunduğuna dikkat çekti.

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT)'nın eski müsteşarlarından Prof. Dr. Mahir Kaynak da olaylarla ilgili açıklamasında Sivas olaylarının bazı güçler tarafından planlı bir şekilde çıkarıldığını ifade etti ve insanların inançlarıyla oynanmayacağına dikkat çekti. Mahir Kaynak bu tür olaylar için alevilerle sünnilerin bir arada yaşadıkları Sivas'ın seçilmesinin de maksatlı olduğuna işaret etti.

Sivas olaylarıyla ilgili incelemelerde bulunanlar, olaylarda Sivas valisi Ahmet Karabilgin'in de önemli ihmali ve hatası olduğuna işaret ettiler. Bu kişiler sürekli Müslümanlara saldıran ve onların inançlarıyla alay eden Aziz Nesin'in Pir Sultan Abdal şenliklerine çağrılmasında ve söz konusu şenliklerin amacından saptırılmasında valinin büyük sorumluluğunun bulunduğunu söylediler.

Bunun yanı sıra Türkiye'nin resmi televizyonları ve din aleyhtarı bazı yayın organları Sivas olaylarını olduğundan farklı göstererek Müslümanları rencide ettiler. Resmi televizyon kanalları olayları "hür düşünce"ye karşı bir ayaklanma gibi göstererek, dine ve dini inançlara saldırıyı hür düşünce olarak değerlendirdi. Pek çok fikir adamı ve yazar Türkiye toplumunun % 98'ini oluşturan bir kitlenin inançlarına hakaret edilmesinin hür düşünce olarak gösterilmesinin büyük bir hata olduğunu ifade ederek, resmi televizyonların bu tutumlarıyla Türk halkıyla tam bir tenakuza düştüğüne dikkat çektiler. Bazı gazeteler de olayları şeriatçıların ayaklanması gibi vermeye çalıştılar. Sadece insanların inançlarına hakaret edilmesine karşı bir tepki şeklinde kendini gösteren Sivas olaylarında şeriatla ilgili hiç bir slogan atılmadığı halde din aleyhtarı gazetelerin bu olayları bir "şeriatçılar ayaklanması" gibi göstermesi laik rejimi korumakta kararlı görünen devletle Müslüman halkı karşı karşıya getirmeyi amaçlıyor.

Bir Yorum:

Seksen yaşındaki ateist yazar Aziz Nesin'in Türkiye'de din düşmanlığını bir ideoloji haline getiren ve bütün yazılarında dine hakaret eden, bütün imkânlarını Müslümanları rencide etmek, onlara hakaret etmek için değerlendiren tek yazar olduğunu söyleyebiliriz. Aziz Nesin özellikle son aylarda Müslümanlara yönelik saldırılarını daha da artırdı. Bunda belki ölüme giden yolda önünde sadece bir kaç adım kaldığını görmesi dolayısıyla birileri tarafından öldürülüp "ateizm kahramanı" diye anılma amacı taşıyor olmasının da etkisi olabilir.

Aziz Nesin, din düşmanlığı konusundaki tutumunu bütün İslâm dünyasını sarsan "Şeytan Ayetleri" adlı kitabın bir kısmını Türkçe'ye tercüme ettirip maocu komünistlerin çıkardıkları bir gazetede tefrika ettirerek bayraklaştırdı. Türkiye'deki halkın inançlarını küçümseyen ifadeler taşıdığından Türkçe'ye tercüme edilmesi yasaklanan söz konusu "Şeytan Ayetleri" adlı kitabın bir bölümünü Aziz Nesin'in tercüme ettirip yayınlatmasına devletin göz yumması veya ufak tefek toplatma kararlarıyla geçiştirmesi Türkiye'deki İslâmi oluşuma karşı bazı planlar çevrildiğinin açık göstergesiydi. İşte son Sivas olayları da bu son bir kaç ayda Aziz Nesin'e verilen dine ve Müslümanlara hakaret fırsatının bir neticesi. Şimdi soruyoruz: Bu yaşlı din düşmanına bu kadar süre dine hakaret fırsatı verilmesinden ve onun vasıtasıyla Türkiye toplumunun % 98'ini oluşturan kitlenin rencide edilmesinden kim kârlı çıktı acaba? Bu kadar insanın öldürülmesinin ve yaralanmasının asıl sorumlusu kim? Evet. Bu soruların muhatabı bizce en başta insanların en değerli varlıkları olan inançlarına saldırılmasının iyi sonuç getirmeyeceğini anlamak istemeyenler. Ama ne yazık ki onların hâlâ insanların inançlarına hakaret etmeğe devam ettiklerini ve üzerinde durduğumuz gerçeği anlamamakta ısrar ettiklerini görüyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 116
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

ağzınınızla kuş tutsanız, kendinizi bir gram haklı gösteremezsiniz

aziz nesin in islam hakkındaki söylemleri, senin kuranda kafirler hakkında yazanlarla mukayese bile olamaz. saldırmışmıs..

bu tavırlarınız sivasta yaşananları daha da unutulmaz kılıyor

evet hatalıydık deyin, binayı müze yapın, insana benzeyin biraz

gerçi insan yakıp slogan atmanın affedilecek ne yanı varsa

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hayatını kaybedenler

Muhibe Akarsu - 35 yaşında, Muhlis Akarsu'nun eşi

Muhlis Akarsu - 45 yaşında, sanatçı

Gülender Akça - 25 yaşında

Metin Altıok - 52 yaşında, şair, yazar

Ahmet Alan - 22 yaşında

Mehmet Atay - 25 yaşında, gazeteci

Sehergül Ateş - 30 yaşında

Behçet Aysan - 44 yaşında, şair

Erdal Ayrancı - 35 yaşında

Asım Bezirci - 66 yaşında araştırmacı, yazar

Belkıs Çakır- 18 yaşında

Serpil Canik - 19 yaşında

Muammer Çiçek - 26 yaşında, aktör

Nesimi Çimen - 67 yaşında, şair, sanatçı, üç telli curanın son ustası

Carina Cuanna - 23 yaşında, Hollandalı gazeteci

Serkan Doğan - 19 yaşında

Hasret Gültekin - 23 yaşında şair, sanatçı, şelpe tekniğinin önderi

Murat Güneş,Murat Gündüz - 22 yaşında

Gülsüm Karababa -22 yaşında

Uğur Kaynar - 37 yaşında, şair

Asaf Koçak - 35 yaşında, karikatürist

Koray Kaya - 12 yaşında

Menekşe Kaya - 17 yaşında

Handan Metin - 20 yaşında

Sait Metin - 23 yaşında

Huriye Özkan - 22 yaşında

Yeşim Özkan - 20 yaşında

Ahmet Öztürk - 21 yaşında

Ahmet Özyurt - 21 yaşında

Nurcan Şahin - 18 yaşında

Özlem Şahin - 17 yaşında

Asuman Sivri - 16 yaşında

Yasemin Sivri - 19 yaşında

Edibe Sulari - 40 yaşında, sanatçı

İnci Türk - 22 yaşında

Kenan Yılmaz - 21 yaşında

buna kılıf bulamazsınız hayvanlar

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hırsızlar kahramanlıklarını anlatırken, yaptıkları hırsızlıkları anlatır.

Bu yobaz da. Bir konuşma nedeniyle 35 kişiyi yaktıklarını anlatıyor.

Konuşma neymiş? Neden buraya asmıyorsun.

Millet baksın bu konuşma insanları yakmak için geçerli bir sebep midir? diye.

Ateist gençler yürüyüş yapmışlar da, çıkan olaylarda 35 kişi ölmüş de. Türkiye'nin %98 i müslümanmış da.

Allah hepinizin belasını versin. Yalancı pislikler. Yavuz hırsızlar.

Bu olay; değil müslümanların, Türkiye'nin yüz karasıdır. Bu olaydan hicap duymaları gerekirken, övünüyor kişiliksiz herifler.

Bunlar işte böylece kişiliklerini sergiliyorlar. Demek ki bunların eline geçsek diri diri gömecekler bizi.

İslam dini barış diniymiş de, islamda zorlama yokmuş da. Hepsi hikaye.

Bunlar gözü dönmüş katillerdir.

İğreniyorum bunlardan.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bize gözdağı mı bu?Bu saçma yazı islamdan soğumak adına tek başına yeterli bir sebep zaten, ne denilebilir ki?...

Gözdağına lüzum yok,farkındayız herşeyin..hakarete uğramışlar da....yok bilmem ne..

Biz ne yapalım o zaman?

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte bu yüzden nefret ediyorum hepinizden. Kendinizi eleştirmeye bile tahammülünüz yok. Binlerce cahil, gözünü kan bürümüş pislik,yobaz bir araya gelip 37 kişiyi (doğrusu budur ) canlı canlı katlediyor, sen ve senin gibi düşünen mahlukatlar da provakasyon var diyip o pisliklerle empati kurmaya çalışıyor. Maraşda da çorumda da sivasda da provakasyon.. Ufacık çocukların bacaklarını birbirinden ayıranlar CIA ajanı değildi oysaki.

Ne kadar hevesliniz insanları katletmeye. Sonra islam dini barışın dinidir, kardeşlik dinidir. Bi s.ktirin gidin. Dininizi de yanınızda götürün.

Vakit gazetesinde Sivas Katliamı'nın Ergenekon'la bağlantısı olduğu şeklinde bir haber yayınlanmış. Pislikler..

tarihinde delusion tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaptıklarınız ve mahkemelerdeki tutum ve davranışlarınız aşağıdaki gibi olmuş.

Görün ne denli aşağılık olduğunuzu.

Sıvas cankırımı davası

Hem suçsuz olduklarını söyleyip hem de mahkemede “Dinsizlere ölüm” sloganı atan 106 sanıktan yalnızca 38’i cezalandırıldı. Oysa bu kanlı olaya binlerce kişi örgütlü olarak katıldı

Duruşmalar başlıyor...

Sıvas cankırımıyla ilgili ilk dava, olaydan 18 gün sonra, 20 Temmuz 1993 tarihinde 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası’na aykırılık savıyla Kayseri Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde açıldı. 22 Temmuz 1993’te ise Sıvas Ağır Ceza ve Asliye Ceza mahkemelerinde aynı olayla ilgili iki ayrı dava daha açıldı. Davalar, olayın kamuoyunda yarattığı büyük tepkiyi yatıştırmak amacıyla, kısa sürede ve ciddi bir hazırlık yapılmadan alelacele açılmıştı. Tüm kanıtlar toplanmamış, sanıklardan pek çoğu yakalanmamıştı. Hazırlık soruşturması ise, aynı yasa kapsamında başka davalarda yargılanan sol örgüt üyelerinden farklı olarak, gözaltında sanıkların birbirleriyle görüşmesi sağlanarak ve her türlü kolaylık gösterilerek gerçekleştirilmişti. Üstelik, daha işin başında, kanıtlar tam değerlendirilmeden, 60 sanık hakkında savcılıkça “takipsizlik” kararı verilerek, dava dosyasındaki sanık sayısı azaltılmaya çalışılmıştı.

Müdahil avukatlar, aynı konuda üç ayrı dava açılmasını hukuka aykırı buldular ve davaların, “Anayasal düzene karşı şeriatçı amaçlarla kalkışma” eylemine uyan TCY’nin 146. maddesi kapsamında değerlendirilerek dosyaların DGM’de birleştirilmesini istediler. Bu arada, Kayseri ve Sıvas’ta açılmış olan davalar, olay yerinde ve Kayseri’de güvenlik sorunu yaratacağı gerekçesiyle Ankara’ya nakledildiler. Nakilden sonra Ankara 3. Ağır Ceza ve 19. Asliye Ceza mahkemeleri, eylemin “şeriatçı kalkışma” olduğunu, “örgütlü, planlı, organize tek suçtan söz edilmesi gerektiğini” ve suçun TCY’nin 146. maddesi içinde ele alınmasının uygun olacağını belirterek görevsizlik kararı verdiler. Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı da 20 Eylül 1993 günlü yazısıyla, aynı doğrultuda görüş bildirdi. Ancak, Ankara 1 Numaralı DGM bu kararları ve başsavcılık istemini yerinde bulmayarak, görev konusundaki uyuşmazlığın çözülmesi için dosyayı Yargıtay’a gönderme kararı aldı. Üyelerden Yargıç Yarbay Ertan Urunga, davanın DGM’de görülmesi gerektiğini belirterek bu karara karşı çıktı.Yargıtay 10. Dairesi, 8 Kasım 1993 tarihinde verdiği kararla, Ankara Ağır Ceza ve Asliye Ceza mahkemelerinin daha önceki görevsizlik kararlarını yerinde buldu. Böylece dava, 21 Ekim 1993 tarihinde yeniden Ankara DGM’de görülmeye başlandı.

Saldırılar mahkemede de sürdü

Sıvas davasına, Türkiye Barolar Birliği ve Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatlar büyük destek verdiler. Çeşitli illerden 300 kadar avukat, gönüllü olarak mağdur yakınlarını savunmak için duruşmalarda görev aldı. Ayrıca, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve Alevi Birlikleri Federasyonu, davanın düzen içinde yürütülmesi ve hukuksal giderlerinin karşılanması için büyük çaba gösterdiler.

25 Mart 1994’teki duruşmada DGM savcısı, 51 sanığın salıverilmesini istedi. Daha önceki salıvermelerle tutuklu sayısı zaten 78’e düşmüştü. Öğleden sonraki oturumda mahkeme, 26 kişinin daha salınmasına karar verdi. Aynı oturumda, müdahil avukatların tüm itirazlarına karşın, mahkeme heyeti “gizlilik” kararı aldı. Bu kararla davanın mahkeme salonuna hapsedilmesi ve kamuoyunun dikkatinden kaçırılması amaçlanıyordu. Müdahil avukatlar kararı protesto ederek, davanın bundan sonraki oturumlarına katılmayacaklarını açıkladılar.

Bu gergin koşullarda duruşmalar birbirini izledi. Sonunda mahkeme, 26 Aralık 1994 günlü oturumunda kararını açıklayarak, yirmi iki sanık hakkında 15, üç sanık hakkında 10, bir sanık hakkında 5, elli dört sanık hakkında 3, altı sanık hakkında 2 yıl ceza; 37 sanık hakkında beraat, bir sanık için de tefrik (dosyayı ayırma) kararı verdi. Katliam sanıkları, bu hafif cezalar karşısında bile mahkeme heyetine saldırmaktan geri durmayarak, ceplerindeki bozuk paraları, çakmakları, kalemleri kürsüdeki yargıçların yüzüne fırlattılar. Küfürler ve sloganlar arasında yargı sürecinin ilk perdesi kapandı...

Düş kırıklığı

Mağdur yakınları ve müdahil avukatlar için tam bir düş kırıklığı yaratan bu karar, Sıvas katliamını “adiyen adam öldürme” bağlamında değerlendiriyor ve sanıkların örgütlü kalkışma girişimini gizlemeyi amaçlıyordu. DGM’nin bu kararı, müdahil avukatların yanı sıra, cezaları çok bulan sanık vekillerince de temyiz edildi. Bu süre içinde, DGM heyetinde kimi değişiklikler olmuştu. Uzun bir inceleme sürecinden sonra Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 6 Haziran 1996 tarihinde, müdahillerin hukuksal değerlendirmesine katılarak, 42 sanık hakkında TCY’nin 146/1., 39 sanık hakkında 146/3. maddelerinin uygulanmasını istedi.

Bozma kararı üzerine yargılama yeniden başladı. Mahkeme bu kez esas olarak Yargıtay kararına uyarak TCY’nin 146. maddesine aykırılık savını benimsedi. Böylece, toplam 38 sanık, TCY’nin 146. maddesinin değişik fıkralarına aykırı davranmaktan çeşitli cezalara çarptırıldı. Ancak, davayla ilgili “usul” sorunları bitmek bilmiyordu. Kimi sanıkların doğum kayıtlarında “Nüfus müdürlüğü mührünün okunaksız olduğu” gibi gerekçelerle dava dosyası, daha uzun yıllar yerel mahkeme ve Yargıtay arasında gidip geldi. Sonunda Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 4 Mayıs 2001 tarihinde, birkaç sanığın Pişmanlık Yasası’ndan yararlanma istemiyle ilgili hüküm konulmaması nedeniyle kararı kısmen bozmakla birlikte, tüm sanıkların mahkûmiyetlerini onadı. Böylece, ölüm cezaları yönünden karar kesinlik kazanmış oldu

SUÇ VE CEZA

“Sıvas davası”nın Ankara 1 Numaralı DGM’deki “karar duruşması”nı gazeteci olarak izlemiştim...

Ankara’daki yargılama sürecinde, katliam sanıklarının gözlerindeki kini, yüreklerindeki öc alma isteğini yakından gördüm.

Sanıklar, Sıvas’taki kalkışma sırasında attıkları sloganları duruşmalarda da pervasızca haykırmış; sokaklardan sonra mahkeme salonunu da savaş alanına çevirmişlerdi!

Hem suçsuz olduklarını söylüyor, hem “dinsizlere ölüm!” ığlıklarıyla mahkeme salonunun altını üstüne getiriyorlardı!

DGM yargıçları bile bu gözü dönmüş saldırganlar karşısında korkuya kapılmış, çareyi dışarı kaçmakta bulmuşlardı!

Tutuklu sanıklar, duruşma arasında kapatıldıkları nezarethanenin demir parmaklıklarını kırabilselerdi, hepimizi oracıkta parçalayacaklardı! Üstelik, bu niyetlerini gizlemiyor, ölüm tehditlerini yüzümüze karşı açık açık haykırmaktan çekinmiyorlardı.

Laik medyayı “can düşmanı” gördüklerinden, hepimizi bir an önce cehenneme göndermek için sabırsızlanıyorlardı!

Biz, onların gözünde “kâfir” ve “zalim”dik; bu yüzden de “cehennem ateşi”ni çoktan hak etmiştik!

Nitekim, Ankara DGM’deki son duruşmada da “cehennem” tehdidini yüzümüze karşı haykırmaktan geri durmadılar. Karar açıklanırken, bir yandan sağ el parmaklarını havaya kaldırarak “İBDA-C” ve MHP’nin “kurt başı” işaretini yapıyor; bir yandan da, “Yaşasın kâfirler için cehennem!” diye slogan atıyorlardı...

Bu iflah olmaz fanatik katiller için, “Öyleyse sizin de canınız cehenneme!” demekten başka bir şey gelmiyordu elden…

Yargı sürecinde yaşanan bu ürkütücü sahnelere karşın, Ankara DGM, sanıklara yine de en hafif cezaları vermiş, işin “örgütlü şeriatçı kalkışma” boyutunu ısrarla görmezlikten gelmişti.

Çünkü, “cuma”yı ve “cami”yi tarih boyunca “kıyam” (dinci kalkışma) için sıçrama tahtası olarak kullanan şeriatçılar, Sıvas cankırımının kendiliğinden “zuhur” ettiği masalına devletin kimi birimlerini de inandırmışlardı!

Oysa, Sıvas Valiliği’nin 2 Temmuz 1993 tarihli “olay raporu”, bunun tam tersini söylüyordu. Raporda, örgütlü saldırının gelişimi dakika dakika anlatılmıştı.

Dönemin Sıvas Valisi Ahmet Karabilgin de olayın cumhuriyete karşı “irticai tertip ve kalkışma” olduğunu açıkça belirtmişti.

Müdahil avukatların bütün çabalarına karşın, Ankara DGM, suçun gerçek niteliğini görmemekte direndi.

Neyseki yanlış karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nden döndü. Yargıtay, Sıvas cankırımının cumhuriyete ve laikliğe karşı gerici bir ayaklanma olduğu gerekçesiyle, Ankara DGM’nin kararını bozdu... Ancak, adaletin gerçekleşmesi için, Sıvas mağdurlarının sekiz yıl beklemeleri gerekti…

Link to post
Sitelerde Paylaş

Utanıp sıkılmadan Sivas Olayları demiş birde, müptezel!!

Sıkışınca biz yapmadık, tüm müslümanları suçlamayın diye böcek gibi ağlayan bu aşşağılıklar, her fırsatta katliamı haklı göstermeye, yumuşatmaya çalışırlar.

İğrençsiniz, siz insansanız ben değilim, sizin yaşadığınız yer benim için cehennemdir..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Saldırı ve katliamdan iki gün önce dağıtılan bildirilerden biri şöyledir:

MÜSLÜMAN KAMUOYUNA

Bismillâhirrahmânirrahim

?Peygamber, mü?minlere kendi canlarından ileridir. Onun hanımları da mü?minlerin analarıdır.? (Ahzâb:6)

?Mü?minlere öz canlarından daha ileri olan Allah Resûlü (S.A.V.)?ne ve O?nun temiz zevcelerine, Allah?ın beytine (Kâbe?ye) ve kitab?ı Kur?an?a alçakça küfredilmekte ve mü?minlerin izzet ve namuslarına saldırılmaktadır.

?Dünyanın bazı bölgelerinde şeytan ve onun yandaşları olan emperyalist kâfirler, dinimize ve mukaddes değerlerimize dil uzatmaktadırlar. Bunun başını ise satılmış, mürted Salman Rüşdi köpeği çekmektedir.

?Bu şeytanî oyunlara karşı, izzetli ve duyarlı Müslümanlar yiğitçe mücadele ortaya koyarak, bu uğurda canlarını feda etmekten çekinmemişlerdir.

Bu iğrenç oyunların bir uzantısı olarak ülkemizde de; AYDINLIK gazetesi denilen bir paçavrada, mel?un Rüşdi?nin figüranlığına soyunan, dünya emperyalizminin gönüllü uşağı Aziz Nesin, aynı şekilde, Kur?an?ın korunmuşluğuna dil uzatmış, Hazret-i Peygamber (S.A.V.)?in aile hayatını (hâşâ) bir genelev ortamına benzetmiş ve ümmetin anaları olan hanımlarına (hâşâ) fahişe deme cür?etinde bulunmuştur. Bu olay, dünyanın değişik yerlerinde kâfir devletler tarafından dahi kabul görmezken, basımına müsaade edilmezken, ne yazık ki laik ve ikiyüzlü T.C. Devleti tarafından yayımlanmasına izin verilmiş, ayrıca bunu kabullenmeyip protesto eden izzetli Müslümanlar, devletin polis ve jandarması tarafından coplanmış, kurşunlanmış, bir kısmı da hapishanelere atılmıştır. ?Salman Rüşdi köpeği Müslümanlar?ın çok az olduğu kâfir bir ülkede korkudan sokağa çıkmaya bile cesaret edemezken, onun yerli uşağı Aziz Nesin köpeği, yanında kendisiyle beraber bir ekiple birlikte, şehrimiz Valisi tarafından davet edilip, şehirde adeta Müslümanlar?la alay edercesine gezebilmektedir

.

?Kâfirler şunu iyi bilmeli ki:

?İslâmın Peygamberi?ni ve kitab?ın izzetini korumak için, bu uğurda verilecek canlarımız vardır.

?Gün, Müslümanlığımızın gereğini yerine getirme günüdür.

?Gün, Allah (C.C.)?ın vahyi Kur?an-ı Kerim?e, Allah?ın meleklerine, Allah?ın Resûlü Hz. Muhammed (S.A.V.)?e, O?nun ailesine ve ashabına yöneltilen çirkin küfürlerin hesabının sorulması günüdür.

??İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. Kâfirler de tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır.? (Nisa:76)

?Galip gelecek olanlar, şüphesiz ki Allah taraftarı olanlardır.

Saldırı ve katliam gecesi 1 Temmuz akşamı da başka bir bildiri evlere dağıtılır:

?Halkımıza Çağrı;

?Müslüman halkın yaşadığı bu ülkede, İslam için binlerce şehit verilmiş bu topraklarda, bir kesim tarafından, ?basın özgürlüğü, düşünce hürriyeti? adı altında, Müslümanlar?ın kutsal değerlerine sözlü veya yazılı olarak kimse saldıramaz.

?Biz Müslümanlar, canımız pahasına da olsa, bu değerlerimizi korumakta kararlıyız.

?Müslüman halkımızdan bu konularda duyarlı olup, İslam?ın değer yargılarını alaya alanlara izin vermemelerini, ne pahasına olursa olsun bunu engellemeyi dini bir görev olarak bilmelerini, bu alçaklar karşısında susulduğunda, yarın mahşerde Allah?a nasıl hesap vereceğimizi düşünmelerini istiyoruz.

? ?Müminlerin, Peygamberi kendi nefislerinden çok sevmeyi gerekir. O?nun eşleri, onların anneleridir...? (Ahzâb Suresi, Ayet: 6)

? ?Ve kâfirlerin hesapları varsa, Allah?ın da bir hesabı vardır. Allah hesabı çabuk görendir.? (Enfal Suresi, Ayet : 30)

? ?Kâfirler istemese de, Allah nurunu tamamlayacaktır.? (Saff Suresi , Ayet:8)

?Not: Bu yazıyı okuyan, Allah rızası için çoğaltarak dağıtsın.

MÜSLÜMANLAR?

tarihinde arat tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

noluyo burda lan..bu başlığı bana küfür edin diyemi açtım..bilip bilmeden konuşuyorsunuz işte..

otel bilerekmi yakılmış yoksa ötelin önünde bulunan yakıt tankı patladıktan sonramı otel alev almış

bu yakıt tankını kim patlattı? gördünüzmü?

Size de sıra gelir elbette..

siz kim biz kim söylermisin? bu ülkede siz biz diye bi kavrammı var?

tarihinde Kosovalı tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Belgeselin linkini koyduk körmüsün .. İzlesene belgeseli .. Aziz Nesin mi koydu tankı .. Kendi kendini mi yaktırmak istedi, buna mı inanıyosun yani!!

bilgisayarım video açmıyor..virüsten dolayı..başka zaman bakıcam ona..kaydediyorum..

Link to post
Sitelerde Paylaş

farzedelimki burası forum değilde gerçek bi ortam ve ateistlerin çoğunlukta olduğu bi yer.

3- 5 tane provokatör çıksa ulan öldürün bu müslümanları dese sizde bizi yakarsınız..

baksana tehtit dolu yorumlar havada uçuşuyor..

Link to post
Sitelerde Paylaş
bilgisayarım video açmıyor..virüsten dolayı..başka zaman bakıcam ona..kaydediyorum..

Senin gibi bi adamın fikri değişmez.. Çünkü senin, ordaki yobazlarda hiçbir farkın yok!!!

Ben sadece videoyu koydum, bana düşen görevi yaptım .. Umarım herkes izler videoyu, yanlış düşündüğü halde birazcık kafası çalışan insanın fikri değişir..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...