Jump to content

BİR YAPAN OLMADAN KENDİLİĞİNDEN KÖPRÜ OLUR MU?


Recommended Posts

Getir kanitini.

Ben senden iddia degil, kanit istiyorum.

Bu dediklerin senin iddian.

Bir museviye sorsan, o da Alah mallah kabul etmez, Allah denilen Tanri Muhammed'in uydurmasidir diyecek, bunu yapan yerleri gokleri yapan sadece Yehova'dir der. Tabi bu da onun kendi iddiasi olacak.

Bir hindu "yerleri gokleri yaratan Brahma'dir!" diyecek. Bu da onun iddiasi.

Herkes kendi tanrisini kabul edecek digerlerine "hadi ordan!" diyecek. Aynen senin dedigin gibi.

Madem sen ille de Allah var, bunlari da Allah yapti diyorsan, hadi getir kanitini.

kanıtlarım milyonlarca ve milyarlarcadır milyarlarca maddenin herbiri allaha işarettir ama sana birtek kanıt göstercem o kanıt

milyonlarca varlığın olduğu dünyada birtek insanda olan akıldır o akılı allah sana allahı bulasın diye verdi onu inkar edesin diye değil bak o akılı gösteremessin ama onunda var olduğuna kanaat getirirsin üstelik bak ne hindular var onlar hindu olarak doğdukları halde akıllarıyla gerceği arayıp islamiyete ulaşmışlardır ve ne müslüman olarakda doğanlar vardırki senin gibi müslüman türklerin arasından cıktığı halde onu inkar eder yani senin o hangi dinden doğarsan o dinden ölürsün tezinde böylece çürümüştür

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 76
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

Vefa sana kaynak sorduk sen hala efendinden dem vruyorsun,sorum gayet net,bu hadis(?) kimden nakledilmiş?

Sen insanın nerden geldiği sana söylendiği halde neden araştırıp zamanını harcıyorsun,Al-lah'ına peygamberine güvenmiyorsun demek ki? sence yalan mı söylemişler de ,sen tekrar araştırıyorsun? Mesela ben zaten inandığım şeyi araştırmaya tekrar zaman harcamam..güvendiğim arkadaşım bana telefon ettiğini ama ulaşamadığını söylerse ben bunu telefon kayıtlarını inceleyerek araştırmak gereği duymam.sen neden güvenmiyorsun Al-lah'ına ve peygamberine? demek ki içini kemiren birşey var :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Vefa sana kaynak sorduk sen hala efendinden dem vruyorsun,sorum gayet net,bu hadis(?) kimden nakledilmiş?

Sen insanın nerden geldiği sana söylendiği halde neden araştırıp zamanını harcıyorsun,Al-lah'ına peygamberine güvenmiyorsun demek ki? sence yalan mı söylemişler de ,sen tekrar araştırıyorsun? Mesela ben zaten inandığım şeyi araştırmaya tekrar zaman harcamam..güvendiğim arkadaşım bana telefon ettiğini ama ulaşamadığını söylerse ben bunu telefon kayıtlarını inceleyerek araştırmak gereği duymam.sen neden güvenmiyorsun Al-lah'ına ve peygamberine? demek ki içini kemiren birşey var :)

ben sana kaynağini verdim hadis i şerif dedim daha nasıl yardımcı olcam bak hadis i şerife orda var

allah büyüktür o beni şüphecilerden ve inkarcılardan olanlardan korur sen rahat ol ona şükürler olsun ona inancım tam

Link to post
Sitelerde Paylaş

Demek akıl tanrının varlığının kanıtı!!Ciddsi olduğuna bir türlü inanamıyorum ya..

Ve ne tuhaf ki o akıl sende de bende de var ama sana tanrıyı işaret ederken bana tam tersini işaret ediyor.

Acı da elle tutulmaz ama ona inansan da inanmasan da kafana vurunca acıyı hissedersin.yani sen de ben de...

Akıl kanıt olsaydı bizlerin bu tartışmayı yapmıyor olması gerekmez miydi?

Sürekli ayetler hadisler yazıp duruyorsun,inanmadığımız şeyleri araç ederek bize ne göstereceğini sanıyosun?

Onları hiç okumadık mı sence?kendi adıma ne kadar anlamaya çalıştıysam o kadar uzaklaştığımı söyleyebilirim.

Kelime oyunları yapmayı da bırak,sandığın gibi çarpıcı falan olmuyo.Tartışmak istediğin bi şey varsa koy ortaya..

abuk sabuk hikayelerle insanların sinirini bozma.Senin söyleyeceklerin daha evvel söylendi ve daha da fazlasını ise bizler zaten düşünmüş,sorgulamıştık.

Link to post
Sitelerde Paylaş

BU BAŞLIK ALTINDA SİZLERE SON CEVABIMDA YİNE NEFRET DUYDUĞUNUZ İNANMADIĞINIZ ALLAH IN 3 AYETİDİR

En’âm Sûresinin 25 . Ayetinde

İçlerinden, (Kur’an okurken) seni dinleyenler de var. Onu anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler (gereriz), kulaklarına ağırlık koyarız.6 Her türlü mucizeyi görseler de onlara inanmazlar. Hatta tartışmak üzere sana geldiklerinde inkâr edenler, “Bu (Kur’an) evvelkilerin masallarından başka bir şey değil” derler.

En’âm Sûresinin 110 . Ayetinde

Biz onların kalplerini ve gözlerini ters döndürürüz de ilkin ona iman etmedikleri gibi (mucize geldikten sonra da inanmazlar) ve yine onları azgınlıkları içinde bırakırız da bocalar dururlar.

Yûnus Sûresinin 96,97 . Ayetinde

Şüphesiz, haklarında Rabbinin sözü (hükmü) gerçekleşmiş olanlar kendilerine bütün mucizeler gelse bile, elem dolu azabı görünceye kadar inanmazlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
mmm

Güzel bir yazı ve saf bir ateist'e yüklenme çabaları yazı gayet açık

Köprüyü yapan ustanında ustası varken

dünyayı yapan allahında allahı olması şart değilmi?

gibi sorularda bulunabilirdi

ancak senaryo ve kurguyla yapılan hayali bir yazı olduğu açık ve net.

ateist'e hiç cevap hakkı ve düşünme süresi verilmemiş.

iilginçç.

O allah ki varlığı kendindendir o hep vardı hep olacak

bunun üstüne anlaşılmayacak bişey olabilirmi neden inkar için yarışırsınız

anlamak zor

İnsaf diyorum artık size... Hiç inanç eksenli bir yargılama ile insanları sonsuz cehenneme atacak bir tanrı inancı olur mu yaw; aklınız alıyor mu böyle bir şeyi ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
BU BAŞLIK ALTINDA SİZLERE SON CEVABIMDA YİNE NEFRET DUYDUĞUNUZ İNANMADIĞINIZ ALLAH IN 3 AYETİDİR

En’âm Sûresinin 25 . Ayetinde

İçlerinden, (Kur’an okurken) seni dinleyenler de var. Onu anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler (gereriz), kulaklarına ağırlık koyarız.6 Her türlü mucizeyi görseler de onlara inanmazlar. Hatta tartışmak üzere sana geldiklerinde inkâr edenler, “Bu (Kur’an) evvelkilerin masallarından başka bir şey değil” derler.

En’âm Sûresinin 110 . Ayetinde

Biz onların kalplerini ve gözlerini ters döndürürüz de ilkin ona iman etmedikleri gibi (mucize geldikten sonra da inanmazlar) ve yine onları azgınlıkları içinde bırakırız da bocalar dururlar.

Yûnus Sûresinin 96,97 . Ayetinde

Şüphesiz, haklarında Rabbinin sözü (hükmü) gerçekleşmiş olanlar kendilerine bütün mucizeler gelse bile, elem dolu azabı görünceye kadar inanmazlar.

Sorulara mantıklı cevap yok; yine kıvranıyor Allah fıkır fıkır...

Link to post
Sitelerde Paylaş
ben sana kaynağini verdim hadis i şerif dedim daha nasıl yardımcı olcam bak hadis i şerife orda var

allah büyüktür o beni şüphecilerden ve inkarcılardan olanlardan korur sen rahat ol ona şükürler olsun ona inancım tam

Bir Hadis:

Ebu Surahi anlatiyor,

Bir gun genc bir adam Resullah'a (S.A.V.) yaklasir. Ve "Ya Allah'in Resulu, bundan boyle ben artik muslumanim, Allah'in kitabini kabul ettim" der. Resulallah (S.A.V.) genc adamin omuzunu tutarak soyle seslenir "Her kim bu kitabi kabul edip ustlenirse, bilsin ki o kisi artik cok cahildir, cok zalimdir!"

Kaynak: Hadis

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir Hadis:

Ebu Surahi anlatiyor,

Bir gun genc bir adam Resullah'a (S.A.V.) yaklasir. Ve "Ya Allah'in Resulu, bundan boyle ben artik muslumanim, Allah'in kitabini kabul ettim" der. Resulallah (S.A.V.) genc adamin omuzunu tutarak soyle seslenir "Her kim bu kitabi kabul edip ustlenirse, bilsin ki o kisi artik cok cahildir, cok zalimdir!"

Kaynak: Hadis

FreWill alemsin :) hatta bu hadis-i şerif'in buharli,Tirmıki ve ebu Muslüm gündüzden de rivayet ediliyormuş :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
FreWill alemsin :) hatta bu hadis-i şerif'in buharli,Tirmıki ve ebu Muslüm gündüzden de rivayet ediliyormuş :)

Bu Hadis Kuran'a da uygundur:

Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara sunduk; onu yüklenmekten kaçındılar, insan onu yüklendi. Çünkü o, çok zalimdir, çok cahildir. (Ahzab-72)

:)

Link to post
Sitelerde Paylaş
herkese iyi kandiller diliyorum...

Kandil basligi Cafe'de.

Kandil ile ilgili sikayet ve dileklerinizi oraya iletirseniz sevinirim.

Tesekkurler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

cebbar;

Bu köprüleri de Tao yaptı.Doğa yasaları Tao'yu izler

Su, sediman, rüzgar...

Bunlar tao'yu tanıyorlarmı cebbar ?

Benimle tanıştırabilirmisin ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Vefa, sen daha muhammed denen uçkur budalası bedevinin ne söyleyip söylemediğini bile bilmeyen, zavallı bir tipsin.. Bahsettiğin gibi bir hadis yok.. Sizi işte aynen öyle amanda şöyle böyle diye kandırıyorlar..

Bak aynen şöyle bir hadis var:

Buhari, Tirmizi Ebû Saîd-i Hudrî'den Hasen sahih olarak rivayet ediyor:

Benî Mustalık gazâsında Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem ile berâber sefere çıkmıştık. Ve arab esirlerinden birçok kadın esirlere kavuşmuştuk. O günlerde kadınlara karşı arzumuz artmış ve bekârlık bize çok güç gelmişti. (Esir kadınlara yaklaşmak, fakat çocuk yapmamak için) azl etmeği de düşünüp azletmek istiyorduk. Ancak Resûlullah aramızda iken (bunun hükmünü) ona sormadan nasıl azlederiz? dedik de bu mes`eleyi Peygamber`den sorduk. Resûlullah: Bunu yapmamanızda bir beis yoktur. (Azil yapmanızda sorun yoktur). Fakat Allah`ın ezelî ilminde kıyâmet gününe kadar vücud bulacak olan her zî-hayât, bu dünyâda her halde vücud bulacaktır! diye cevab verdi.

Bak işte, muhammed denen bedevi ancak böyle, esir kadınlara, kızlara tecavüze cevaz verir. BU hadis kapı gibi sağlamıdr ve dilediğin her hadis kitabında bulabilirsin.. Kütübü sitte'de 1596 numara ile kayıtlıdır..

Daha dinini bilmeyeni peygameberim dediği aşağlık bedevinin ne mal olduğunu bilmeyen senin gibi tiplere, sünepe demekten başka çaremiz yok.. VE bu froumdakilerin senin gibi sünepelere itibar edeceğini mi sanıyorsun?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 months later...
--------------------------------------------------------------------------------

BİR YAPAN OLMADAN KENDİLİĞİNDEN KÖPRÜ OLUR MU?

Biliyorsunuz İmam-ı Azam Ebu Hanife büyük bir din alimidir. İbadet konusunda onun yolunda olduğumuz için İmam-ı Azam’a uyanlara Hanefi denilmektedir. İşte bu İmam-ı Azam daha küçük bir çocukken bile çok akıllı , zeki ve bilgili imiş . küçük bir bilginmiş anlayacağınız. Onun yaşadığı Bağdat şehrine bir inançsız adam gelmiş. Adam çok kendine güvenen biriymiş ... Kim bana ALLAH’ın varlığını ispat edebilir demiş... o zaman İmam-ı Azam’ı göstermişler.

Bizim bu küçük bilginimiz bile sana ALLAH’ın varlığını ispatlayabilir, demişler...

İnançsız adam küçümseyen bakışlarıyla şöyle bir süzmüş bilgini ve demiş ki;

Hadi bakalım ispatlasında görelim

Büyük bir meraklı kitlesi toplanmış. İnançsız adam kurulan yüksek bir kürsüye çıkıp oturmuş. Herkese tepeden bakıp kasılıyor, bilginlik taslıyormuş. bu sırada İmam-ı Azam , demiş ki: Benim kitaplarım evde kaldı. Gidip onları getireyim önce.

Peki demişler.

İmam-ı Azam gitmiş gelmemiş yitmiş bulunmamış. Herkesin sabrı tükenmiş. Biraz da pişman olmuşlar. Keşke başkasını çıkarsaydık bu adamın karşısına gibilerden...İnançsız adam , kasım kasım kasılıyor ve nerede kaldı şu küçük bilgininiz diye büsbütün canlarını sıkıyormuş... Ama herkes bu işin içinde bir anormallik olduğunu da sezmekteymiş. Çünkü İmam-ı Azam dosdoğru bir insandır. Yalan söylemez sözünde durur. Gelmeyecekse mutlaka söyler , ya da haber gönderir...

Böylece bir hayli zaman geçtikten sonra çıkıp gelmiş küçük bilgin. Tabii kalabalıkta bir uğultu ve rahatlama ... inançsız adamda ise biraz daha kendine güven belirmiş. sormuş İmam-ı Azam’ a : “ Nerede kaldın ? yoksa ALLAH’ın varlığını ispatlayamayacağından mı korktun “ diye.

İmam-ı Azam gayet rahat ve soğuk kanlılıkla cevap vermiş:

Hayır , böyle bir korkum yok. Çünkü ALLAH’ın varlığını ispatlamak çok kolay bir konudur. Ancak benim gecikmemin bir sebebi vardır. Benim evim karşı kıyıdadır. Biliyorsunuz , Bağdat’ın ortasından kocaman bir ırmak akar. Karşıya geçtikten sonra büyük bir sel ve fırtına çıktı... Tekrar dönmek için ne bir sandal ne bir köprü kaldı..

Peki şimdi nasıl geçip geldin?...

İşte bende onu anlatacağım. Geldim kıyıya . birde baktım ki , kocaman kocaman taşlar kıyıdan yuvarlanıp atlıyor ırmağın içine . yeni gelen taşta ötekinin üstüne , derken köprü ayakları meydana geldi. bu arada havada kendi kendine uçan uzun tahtalar bu ayakların üzerine örtüldü. arkasından yine çiviler yine havadan uçuşarak kurşun gibi saplanıp tahtaları ayaklara tutturdular. O sırada kıyıda ki toprakta ayağımın altından kayarak bu tahtaların üstüne kapattı. Büyük ve rahat bir yol gibi , kocaman bir köprü meydana geldi. Bende üzerinden yürüyüp geçtim ve geldim.

Herkes şaşkınlık ve üzüntüyle bu sözleri dinlerken inançsız adamın keyfi büsbütün artmış ve demiş ki :

yahu karşıma küçük bir bilgin diye akılsız bir çocuk mu çıkardınız? Bir yığın saçma ile uğraşacak vaktim yok benim...

İmam-ı Azam , adama bakmış ve tane tane şöyle konuşmuş:

Neresi saçma bu anlattıklarımın?..

Neresi saçma değil ki?.. Koskoca bir köprünün kendi kendine oluştuğunu anlatıp duruyorsun. Hiç yapan , çalışan olmadan köprü oluşur mu?

İmam-ı Azam’ın gözleri sevinçle parlamış inançsız adamı susturan şu cevabıyla , dinleyenlerde derin bir nefes almışlar:

Peki bir köprü mü daha sanatlı ve büyüktür, yoksa dünya mı?

Elbette dünya çok daha büyük ve sanatlıdır.

Öyle ise dünyaya göre çok daha küçük ve sanatsız olan bir köprünün kendi kendine olamayacağını söylüyorsun da , bu muhteşem dünyanın nasıl kendi kendine oluştuğunu söyleyebiliyorsun? Köprüyü bir yapan vardır , ustasız olmaz diyorsun , doğru... Evet ama , bu dünyayı yaratan , yapan olmalı değil midir?

İnançsız adamın bütün keyfi kaçmış bir anda. Kızarıp bozarmış, yutkunmuş bir süre. gülmeye çalışmış ama , bu gülüş çok acı bir gülüş olmuş. Çaresizlik ve perişaniyet içinde:

Peki demiş, kabul ediyorum ki , bu dünya kendi kendine olmamıştır. Onunda yaratıcısı vardır.

İşte o yaratıcı ALLAH’tır demiş İmam-ı Azam.

ALLAH’I NİÇİN GÖREMİYORUZ?

Ama inançsız adamın bütün kozları bitmemiş. Öyle ise bir soru soracağım demiş. Tam olarak ALLAH ‘a inanmam için , bunada cevap vermelisin.

İmam-ı Azam , gayet rahat ve korkusuz bir tavırla, sor demiş. İnançsız adam biraz morali bozuk bir şekilde şu soruyu sormuş.

Peki ALLAH varsa O’nu niçin göremiyoruz. ?

İmam-ı Azam soruyu pek kolay bulmuşçasına tebessüm etmiş. “ Önce demiş bize biraz süt versinler de sohbetimiz biraz daha tatlansın” . inançsız adam dudaklarını kemirerek iyi olurya demiş , hem içer hem konuşuruz.

Sütler gelmiş. O zaman sütü tatlandırmak için içine pekmez katılırmış. Tabii şimdiki şekerler yok henüz. Adam sütünü tatlandırıp içmeye başlamış. Fakat İmam-ı Azam adama bir kaşık daha pekmez sunmuş, buyurun sütünüzü tatlandırın... Adam sağ ol demiş, ben pekmezi karıştırdım, sütüm pekmezlidir. Sen benim soruma cevap ver şimdi.

İmam-ı Azam önce sütün pekmezini , bugünkü tabiriyle şekerini halledelim demiş. Adam biraz daha kızgın söylenmiş:

Benimkisinin pekmezi vardır dedim ya...

İmam-ı Azam :

İnanmam , demiş.

Adam büsbütün kızgın :

Niçin inanmıyorsun deyince de şu cevabı vermiş:

Ben görmediğim şeye inanmam . süte karıştırdığın pekmezi gösterirsen inanırım...

Adam , çattık belaya der gibi başını iki yana sallayıp bağırmış:

Süte karıştırılmış pekmez görünür mü? Onu gözüne gösteremem ama , ama içersen tadını dilin anlar. Çok merak ediyorsan gözünle değil ama , dilinle sütün tatlandığını görebilirsin. Hem bununla da niye uğraşıyoruz? Sen bana sorumun cevabını söyle bakalım...

İmam-ı Azam tatlı tatlı tebessüm ederek demiş ki :

Bana fırsat vermediniz ki.. sorunuzun cevabını kendiniz verdiniz.

Nasıl yani?

Nasılı var mı ? sütün içine karıştırılmış pekmezi nasıl görülmezse ALLAH vardır ve bu gözümüzle görünmez. İçtiğimiz sütün yağını da gösteremezsiniz. Ama süt çok güzel ve yağlıdır. Onu da gözümüzle değil dilimizle tadınca anlarız. Demek ki bu dünyada ki pek çok şeyi de biz gözümüzle göremiyoruz. Ancak onları meydana getirdikleri tesirlerden ve eserlerden anlıyoruz. Yada bir başka duyu organımızla varlıklarını anlıyoruz. Siz sütün yağını ve şekerini bile göremediğiniz halde ALLAH’ı görmek istiyorsunuz. halbuki bu gözümüz dünyadaki her şeyi de göremeyen sınırlı bir gözdür.

Aynen bunun gibi , bizde ALLAH’I gözümüzle bu dünyada göremiyoruz ama , O’nun yarattıklarını , eserlerini görüyoruz. Meydana getirdiği tesirleri anlıyoruz. Ama kafa gözümüzle değil , akıl gözümüzle oluyor bu iş...

İnançsız adam, biraz daha bozulmuş vaziyette şaşkın ve üzgün ne yapacağını bilemez bir halde düşünmeye başlamış...

Peki demiş. Son bir soru daha.. Eğer buna da cevap verirsen , bende ALLAH’a inanıp Müslüman olacağım...

İmam-ı Azam hedefe yaklaşmanın verdiği tatlı bir sevinçle “ sor” demiş.. adam son bir hamle çabasıyla doğrulmuş ve demiş ki :

Peki kabul ediyorum ki ALLAH vardır. O’nun görünmediğini de anladım. Öyle ise bu gözümüzle görmediğimiz ve varlığına aklımızla inandığımız ALLAH şimdi yapıyor?

Bu sorunuz da çok kolay demiş İmam-ı Azam ... Ama cevabı sizin oturduğunuz kürsüden vermek isterim . iner misiniz aşağıya...

Adam çok şaşkın bir vaziyette kalkmış oturduğu yüksek kürsüden ve inmiş aşağıya. İmam-ı Azam çıkmış ve kurulmuş adamın boşalttığı kürsüye. Şöyle bir etrafı ve kendisine şaşkın şaşkın bakan adamı süzdükten sonra demiş ki:

ALLAH, şimdi senin gibi inançsız bir adamı bu kürsüden aşağı indirdi ve yerinede benim gibi imanlı bir çocuğu oturttu.

Neticede adam Müslüman olmak zorunda kalmış.

Aşağıdaki anlatımımdaki çeşme, kainat manasındadır.

Çeşme başında köylüler bir yandan su doldururken, bir yandan da sohbet ederler:

-- İyi ki de köyümüzde bu çeşme varmış. Olmasa ne yapardık? Kim yapmış bu çeşmeyi acaba?

-- Çok eski tarihlerde Reşat bey adında biri varmış, o yapmış. Bizim akrabalar böyle anlatır.

-- Yok sen, yanlış biliyorsun, Leyla hanım diye biri varmış, o yaptırmış. Bizim akrabalar böyle anlatır.

-- İkiniz de yanlış biliyorsunuz, bu çeşmeyi bundan 500 yıl önce, Şinasi bey adında birisi yapmış. Bizim akrabalar böyle anlatır.

Bu tartışmalar, sürerken çeşmenin başına Recep adında bir köylü gelmiş.

-- Hoop, hoop bir dakka, napıyorsunuz yaa? Çekilin bakayım ordan, bu çeşmenin müdürü benim, benim kurallarıma göre su alabilirsiniz ancak.

-- Nassı yani?

-- Ne demek "Nasıı yani?" saygılı konuş çeşme müdürüyle. Bu çeşmeyi yapan, benim büyük büyük babamdır ve bana bıraktığı bir mektup var, size okuyayım:

"Eyyy Recep, yaptığım çeşme sana emanet. Çeşmeden su alanları uyar. Bu su benim onlara sağladığım bir nimettir. Suyumdan içsinler, faydalansınlar ve her gün en az 5 kere bana teşekkür etme amacıyla amuda kalkarak; "Bu çeşmenin sahibi yücelerin yücesi El-Hasanidir, Recep ise onun vekilidir." diyerek nankör olmadıklarını belli etsinler."

-- Sen bu mektubu nerden buldun? Niye şimdiye kadar bize söylemedin?

-- Dedemden kalan eski bir sandık vardı, sandık kırılınca kapağının arasından çıktı.

-- Mektubu senin yazmadığını nerden bilelim?

-- Mektubun içinde "bu mektubu Recep yazmadı" yazıyor.

-- Pekiyi mektubu yazanın senin büyük büyük baban olduğunu nerden biliyorsun?

-- Mektubun içinde, "bu mektubu El-Hasani yazdı" yazıyor.

-- Pekiyi bu çeşmeyi yapanın o olduğunu nerden bileceğiz?

-- Mektubun içinde bu çeşmeyi yapanın o olduğu yazıyor.

-- Başka ne yazıyor mektupta?

-- Bu mektup hangi torunumun eline geçmişse, çeşmenin müdürü odur yazıyor.

-- Başka?

-- Dur size sayayım:

** Çeşmenin müdürü, çeşmeye su almaya gelen kızların hepsini başlık parası vermeden düdükleyebilir.

** Bu çeşmenin sahibinin El-Hasani olduğuna inananlar akıllıdır, inamayanlar ise aşağılık, pisliktir. Fesatlıklarından dolayı inanmazlar.

** İnamayanlar nankördür, nankör oldukları için dünyaya her türlü kötülük yayabilirler. Bu yüzden onları yakaladığınız yerde öldürün. İnamayanların malları da size helaldir. İstediğiniz gibi yağmalayabilirsiniz. Ancak öldürmede çok da ileri gitmeyin, merhametli olun. Çünkü merhametsiz olup, hepsini öldürürseniz, onları köle gibi çalıştırma ve tecavüz etme fırsatını kaçırmış olursunuz.

-- Tecavüzcüler: Nee? "İnanmayanlara tecavüz etmek serbest hee?" ben inanıyorum.

-- Hırsızlar: Nee? Hırsızlık serbest hee? Ben de inanıyorum.

-- Evet serbest ama birbirinize karşı adaletli olun, merhametli olun, birbirinizin malını çalmayın, birbirinizin malına tecavüz etmeyin ki, sizi idare etmemde bana bir zorluk olmasın. İnanmayanlara istediğinizi yapabilirsiniz. Yalnız, çaldıklarınızın beşte biri büyük büyük babama ve bana aittir ona göre. Mektupda öyle yazıyor.

-- Diğerleri: Yahu git kardeşim işine, delimisin nesin? Bir de hırsızı arsızı üstümüze kışkırtıyorsun.

-- Deli mi? Bana kalan mektupda; benim deli olmadığım yazıyor. Eğer bana inanırsanız, hem aklınızı ispat etmiş olursunuz, hem nankör olmadığınızı belli edersiniz, hem de mallarınızı canlarınızı, karılarınızı ve kızlarınızı kurtarmış olursunuz.

-- Sana neden inanalım? Elindeki mektupdan başka hiç bir delilin yok.

-- Aaa ne demek hiçbir delilin yok. Olmaz olur mu hiç? Koskoca çeşmeyi görmüyormusunuz? Yalan mı yani o çeşmenin var olduğu?

Oluk yapılmış, yalak açılmış, tee dağların ötesinden kanal açılmış. Bütün bunlar kendi kendine mi oldu? Tesadüf mü bunların hepsi?

O çeşmeyi öylece gördüğünüz halde hala nasıl da inanmazsınız? Benim dedem yapmadıysa kim yaptı öyleyse?

-- Refika hanım yapmış, bizim akrabalar öyle anlatır.

-- Yok yaa! Nerde Refika hanımın mektubu? Nerde şahit? Nerde ispat?

-- Senin de ispatın yok ama.

-- Benim mektubum var.

-- Yalan atıyorsun, o mektubu sen yazdın.

-- Yok yaa! yalan atıyormuşum. Bak mektubun içinde benim yalan atmadığım yazıyor.

-- Onu da sen yazmışındır.

-- Bana bak, tepemi attırma, bu kadar insan salak mı da bana inanıyor? Bak, Ali, Veli, hasan, Hüseyin, hepsi inandı.

-- Onlar zaten hırsız, çeşme sayesinde hırsızlıklarını legalleştirmek istiyorlar.

-- Nee benim inananlarıma hırsız mı dedin? Ey bana inananlar, şu saygısızı benim için kim öldürecek? Şüphesiz ki kim öldürürse, inanmayanların kızlarını en çok o düdükleyecek, inanmayanların mallarından en çok o çalacak. Mektupda öyle yazıyor.

-- Hırsız: ben öldüreceğim.

-- Sapık: Hayır ben öldüreceğim.

-- İlk önce hırsız öldürmek istedi, haydi hırsız bitir şunun işini.

-- Hırsız: tamam hallettim.

-- Var mı başka inanmayan?

-- Ben inanıyorum.

-- Ben de.

-- Ben de.

-- Ben de.

-- Ben de.

-- Şu falanca inanmıyor.

-- Onu da gebertin.

-- Başka inamayan var mı?

-- Yok, yok yok, aman aman.

-- Heh şöyle yola gelin. Çocuklarınıza da böyle anlatacaksınız. "Bu çeşmeyi, E-hasani bey yaptırmıştır ve Recep de onun vekilidir" diyeceksiniz. Ben ölünce arkamdan başka vekil bırakacağım. Ganimetlerin beşte biri onun olacak.

Şimdi bu köyde inanmayan kalmadı. Ganimet tükendi. Büyük büyük babamın mektubunda, çevre köylerin çeşmelerini de onun yaptığı yazıyor. O Çeşmelerin de müdürü benim.

Şimdi işi gücü bırakın, hep beraber yandaki köylere gideceğiz. Ordaki çeşmeleri dedemin yaptığını ilan edeceğiz.

İtiraz ederlerse; (umarım ederler), ganimetimiz sağlam olur. Ganimetlerden hepinizin payı vardır.

Bu köydeki kazancınızdan size hayır gelmez, diğer köylerin ganimetleriyle şimdi kazandığınızın 10 katını kazanırsınız.

Haydiii, hucüüüüm.

-- Hoop, birader, sen niye katılmıyorsun savaşa?

-- Benim çoluk çocuğum var.

-- Nee? Demek sen inanmakta hala şüphelisin hee? Mektupda, "haklı davamız uğruna savaşa katılmayanları gebertin" yazıyor. Bitirin şunun işini.

-- Var mı başka gelmeyen?

-- Yok

-- Yok

-- Yok

Aradan yüzyıllar geçer.

-- Bu çeşmeyi El-Hasani bey yapmadıysa kim yaptı? Ne yani şimdi siz bu çeşme kendi kendine mi oldu sanıyorsunuz? Tesadüfen mi oluştu bu çeşme?

-- Sen nerden biliyorsun El-Hasani bey'in yaptığını?

-- Bu kadar insan salak mı ki inanıyor?

-- O insanlar görmüş mü çeşmeyi El-Hasani beyin yaptığını?

-- Görmemişler ama El-Hasani beyin, torunu Recep'e bıraktığı bir mektup var, orda öyle yazıyor.

-- Ya mektubu Recep kendi yazdıysa?

-- Yok kendi yazmamış, mektupda öyle yazıyor.

-- Pekiyi ya mektubu sonradan birisi değiştirmişse?

-- Yok, değiştirmemiş, "mektupda bu mektubu kimse değiştirmemiştir, değiştiremez" yazıyor.

-- Pekiyi sen şimdi ne istiyorsun?

-- Çeşmeyi El-Hasani beyin yaptığına inamanı istiyorum.

-- İnamazsam?

-- Bana cizye verirsin. Veya seni gebertirim, mektupda öyle yazıyor.

-- İnanırsam?

-- O zaman sen de bizdensin. Yalnız, inandığını ispat etmen için, her gün beş kez amuda kalkarak; "Bu çeşmeyi El-hasani bey yapmıştır ve Recep de onun vekilidir" diyeceksin.

-- Başka?

-- Çocuklarına da böyle anlatacaksın.

Aradan daha yüzyıllar geçer. Alenen hırsızlık dönemi kapanır.

-- Bu çeşmeyi Recep'in dedesi El-Hasani yapmıştır.

-- Eeee?

-- E'si M'si yok. Sen de buna inanacaksın.

-- İnamazsam?

-- İnamazsan inanma, bizde zorlama yok. Ama çocuğuna okulda zorla Hasani bey'in mektubunu okuturum. Onu Hasani bey'in geleneklerine göre yetiştiririm, günde beş kere kulelere çıkıp "en büyük hasani bey, başka büyük yok" diye bangır bangır bağırırım ve bütün bunların parasını da senin vergilerinden alırım.

-- mmm soygun hee?

-- Yok canım soygun olur mu? Sen de inanırsın olur biter.

-- İnanırsam?

-- Aklını ispatlarsın, saygıdeğer olursun.

-- İnandım.

-- Aferin. Şimdi beni iyi dinle. Benim bir TV kanalım var, orada Hasani beyin maceraları anlatılıyor. Sürekli o TV'yi izle, Hasani beyi öğrendikçe daha da şükredeceksin. Ordadaki reklamları iyi izle, alışverişlerini ona göre yap. Arasıra VCD satışlarımız var, sakın kaçırma.

Benim ayrıca Hasani beyin köyüne tur düzenleyen bir de seyahat firmam var. Hasani bey, mektubunda "benim köyümü ziyaret eden en namuslu insandır" demiş. Seni oraya en uygun fiatla götürürüm.

Ayrıca Hasani bey'in köyünün örf ve adetlerine göre giyinmen gerekiyor, yoksa namussuz olursun. Benim bir de konfeksiyon mağazam var, orayı da sık sık ziyaret et.

Ayrıca Hasani bey'in mektubunu anlatan kitapların satıldığı bir de kitap evim var. O kitapları da okuman lazım.

Bir de Hasani medyam var, sakına başka gazete okumayasın. Hasani bey'e destek olasın.

Hasani bey, iyilik yapanları çok sever. Benim "Keriz Dozeri" adında bir hayır derneğim var, bağışlarını oraya yap ki; Hasani beyin ruhuna gitsin.

Bir de benimle bağlantını hiç koparma, başka işyerleri de açabilirim.

Hee bir de kızım mızın var mı senin? Şööyle taze 12'lik filan? Varsa arasıra bana Kursa gönder, ona Hasani beyin bazı sırlarını uygulamalı olarak öğreteyim.

Yukarda anlattıklarım sadece bir örnekti.

Ama şimdi size gerçek olan bir şeyi anlatayım. Tekerleği kim icad etti? Kimi öyle der, kimi böyle der. Gerçeğini bilen var mı?

Gerçeğini ben size söyleyeyim. Bizim ailede bir gelenek vardır. Bir tane taştan bir kutu vardır babadan oğula geçer. Baba kutuyu oğula teslim ederken, "bu kutuyu açan cehennemlik haindir" diyerek teslim eder. O yüzden nesilden nesile kimse açmamış.

Geçenlerde ben o kutuyu kırdım. Bir de baktım ki, içinde eski mısır dilinde birşeyler yazan, papirus bir kağıt var.

Kağıdı uzmanlara tercüme ettirdim.

İçinde aynen şöyle yazıyor: "Benim adım Teakrisus. Tekerleği ben icad ettim. Telif hakkımı ise, bu mektubu okuyan torunuma miras bırakıyorum".

Şimdi artık, tekerleği kimin icad ettiğini ve telif haklarının kime ait olduğunu öğrenmiş oldunuz.

Bu günden itibaren bana telif hakkı ödemeden, kimse tekerlekli vasıta kullanmasın, otobüslere, tranlere, hatta tekerleği olduğu için uçaklara bile binmesin. At arabaları, bebek arabaları, bisikletler, el arabası vs. bunları da kullanmayın.

Kullanan ahlaksızdır, zaten mektupda da öyle yazıyor.

Ne yani, tekerlek kendi kendine mi icad oldu? At'ın mı aklına geldi yükü arabaya yüklemek? Tekerleğin var olduğunu inkar mı ediyorsunuz?

Tekerleği bana mektubu ulaştıran büyük büyük büyük dedem Teakrisus icad etmediyse kim etti? Var mı kanıtı olan? Var mı elinde mektubu olan?

Benimkinden sonra ortaya çıkan mektuplar geçersizdir ona göre. Benim mektupda öyle yazıyor.

Not: Yazı üyelerimizden Notamatik'e ait bir yazıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...