Jump to content

Cafe de Emre_1974tr


Recommended Posts

siz ateistler müslüman mahallesinde salyongoz satabilirsiniz, çünkü zaten Kuran'daki gerçek İslam'a göre salyongoz yemek haram falan değildir. Ben de ateist mahallesinde bir müslüman cafe daha açılsın, ışık şansı artsın bu karabulutların hakim olduğu diyarda dedim. Hiç endişelenmeyin, yeter ki isteyin, güneş ışıkları birden her yana coşkusunu ulaştırıverir.

Burada da herşey açık büfe ve de ücretsiz tabii ki.

İlk olarak adventure senaryolarımla işe başlayalım. İkinci senaryo olan Yılanın Dişlerini biraz değiştirerek AdventureSoul sitesinde senaryo yarışmasına göndermiştim. Zaten ilki olan Kıyametin Eşiği'nde geçen yılki yarışmada 2. seçildi.

KIYAMETİN EŞİĞİNDE

Sorun-Düşman: Çılgın bir Avustralyalı profesör olan Clark, dünyadaki ilk "yapay kara deliği" vücuda getirmeye çalışıyor. Belki de getirdi. Eğer öyleyse dünyanın başı cidden belada. Çünkü kendisi dengesiz biri ve dünyayı bu kara deliğine yem yapabilir. Bu uğurda kendini harcamış vs. mantık aramayın. Çünkü kendini de eserine kurban etmekten çekinmeyecektir.

Bilindiği üzere, iğne ucu kadar bir kara delik bile hemen dünyamızın merkezine çökecek ve iştahla gezegenimizi yiyip bitirecektir.

Bu kötü adamın merkezi ülkesindeki ormanlık bir bölgede. Çok ileri teknoloji üssünün nimetlerini kullanarak, çevredeki yerli halkın korkularını-efsanelerini yapay bir şekilde hayata geçirmiş aynı zamanda. İnançlarındaki canavarları-orman yaratıklarını, robot ve benzeri teknolojileri kullanarak yaratmış. Yani halktan hiç kimse merkezine değil yaklaşmak, aklına getirmeye bile pek cesaret edemiyor. Artık rivayetler, hemen herkesin şahit olduğu ve hatta canlar alan gerçek kabuslara dönüşmüş durumda. Avustralya ormanlarının derinliklerinde özellikle bastıran sisin ardından kan içen yaratıkların yerli halkı ve büyükbaş hayvanları kendilerine kurban olarak seçtikleri iddia ediliyor. Ayrıca bu canavarların uçma yeteneğine sahip oldukları da söyleniyor. Bilim adamları bile gelişmeler karşısında şaşkın. Sorunu çözecek kimse: Türk gizli servisinden Volkan. Hem bu üsse sızmak hem de kara deliği etkisiz hale getirip imha etmek için hem silahlarına, hem de zekasına ihtiyacı var. Çözmesi gereken sayısız bulmaca onu hedefe götürmekle birlikte kara deliği etkisiz hale getirmesini sağlayacak. Tabii bu arada aksiyon da olacak. Ayrıca çılgın dahinin emrindeki adamlardan biri olan Carter eski belalarından biri. Çok zeki, aynı zamanda da teknolojiden, dövüş sporlarına kadar birçok konuda bir uzman. Kahramanımız Volkan’la birlikte geçmişte aynı saflarda yer almasına karşın, şimdi paranın peşinde, Clark’ın ölümcül koruyucu meleği… Volkan’la da yarım kalan bir hesabı var.

Kahramanımız bunlarla tek başına mücadele edecek, ama sonunda yardımcı bir kuvvet gelebilir. Hem zamana karşı, hem de düşmanlarına karşı yarışacak.

Evet, vahşi hayvanlarla ve bin bir tuzakla dolu bir orman. Ormanın içindeki ölümcül teknolojik oyuncaklar. Kara deliğin bulunduğu, çok iyi korunan teknoloji merkezi ve içindeki ölümcül düşmanlar. Ayrıca çevre halkı da her an sizin aleyhinizde bir şeyler yapabilir. Üssü arama ve bulma aşamalarındaki gizem ve çok gerekli bir yüksek zeka. Kara deliği imha aşamasına kadar hem aksiyon, hem gizem, hem de bulmacaların kol kola geçtiği, oldukça tehlikeli bir girdap. Söylememe gerek yok, tüm dünyanın geleceği kahramanımızın ellerinde.

*************************************

Bu maceradan bir sahne:

-Merhaba sevgili Volkan,uzun zaman oldu

-Ah evet dostum Carter,sanırım aramızda yarım kalan hesabı kapatmaya niyetlisin bu sefer.

Kavga birden başladı,Carter dans edercesine tekmesini Volkan'a savururken bir yandan da kıvrak bir vücut hareketiyle dönerek diğer tarafına sokulmaya çalıştı aynı anda.Gerçekten çok hızlıydı ama Volkan istem dışı ani bir refleksle hem bu şaşırtma tekmeden hem de pozisyondan sıyrılmıştı.

Carter Kungfu dan Brezilya Jiu Jitsusuna birçok dövüş sanatında kara kuşağa sahipti.Ormanın derinliklerinde Volkan’la yaptıkları bu çarpışma onun için hayati bir öneme sahipti.Şaşırtma bir yumruk daha savurdu,Volkan’ın gözleri yumruğunu takip ederken aniden dönerek ters yönden eğilerek rakibinin ayaklarını tutmasıyla kaldırması bir oldu.Yere düşen Volkan’ın bir kolunu , hem elleri hem de bacaklarıyla kavrayarak var gücüyle kırma hamlesine başladı.Volkan’ın yüzünde büyük bir ızdırap ve hafif bir inilti oluşmuştu.

-Tıpkı eski günlerdeki gibi öyle değil mi Volkan,tek farkı bu sefer karşı taraflarda yer almamız ……

Volkan cevap verecek durumda değildi.Ama tam kolu kırılacakken , can havliyle, normal üstü bir güçle boştaki eliyle rakibinin nazik kısmına yumruğunu indirmeyi başarmıştı.Aslında yerdeki bu kilitli pozisyonda bunu başarmak neredeyse imkansızdı.Evvelden bale çalışmasının vücuda kazandırdığı esneklikle bu dönüşü ve hamleyi yapabilmişti.Bu sefer Carter zor duruma düşmüş ve kendini hızla geriye çekmişti.Volkan toparlanmasına izin vermeden tekmeyi suratına oturtmuştu.Üç metre kadar ileriye yuvarlanan Carter sersemlemesine ve acısına rağmen yine hemen savunma pozisyonunu almıştı.Volkan çok iyi biliyordu ki,vücudunun herhangibi bir yerini Carter’a kaptırmak ölümcül bir hata demekti.Zaten bir düşman sürüsüyle , bir ton tehlikeyle az önce savaşmıştı ve yorgundu.Bu Avustralyalıya karşı yapacağı her hareketi ölçüp biçmeliydi.Buna karşılık rakibi çok zinde ve hazırdı.

Birden Carter’in eli,yırtılan elbisesinden dışarı çıkan kolyeye kazayla dokundu.Bu olay birdenbire ona büyük bir manevi güç verdi,tam da tükenmek üzereyken.

************************************************************ ****

Elizabeth hediye etmişti bunu ona.Sevdiği kadın, sarı saçları rüzgarın etkisiyle hafif savrulurken inceden titreyen ellerle uzatmıştı kolyeyi.

-Bu sana olan sevgimin sembolü olarak hep boynunda kalsın.En zor anlarında bile beni hatırlaman için………………..

Artık Elizabeth’in çenesi titremeye başladı ve daha fazla bir şey söyleyememişti.Carter’in para için kötüler adına çalışmaya başlaması onu yıkmıştı.Artık sevdiği adama karşı çok karışık duygular içindeydi…..Ayrılık vakti gelmişti.Çünkü böyle bir insanla bir gelecek kurmak istemiyordu.O sevdiği adam,acımadan insanları harcayabilen bir canavara dönüşmüştü.

Carter bir şey diyecek gibi oldu,sonra Elizabeth’in yanaklarından süzülen yaşları görünce bunu yapamamıştı.Sadece:

-Seni asla affetmeyeceğim ……….

Elizabeth Carter’in bu sözü üzerine, zincirinin bir ucundan karşısındaki adamın tuttuğu kolyeyi hızla bırakıp ona arkasını dönmüştü.Hem bu yolla ağlamasını daha fazla göstermeyi engellemiş olmuştu.

Carter sevdiği ve muhtemelen br daha görüşemeyeceği kadının saçlarına son bir kez arkasından baktı.Sırtını dönen Elizabeth , bir daha yüzünü dönerek ona bakmayacaktı artık.Birkaç saniye daha ona baktıktan sonra büyük bir öfkeyle o da sırtını dönerek hızla oradan uzaklaştı.

Bir yandan Elizabeth’in hıçkırıklarını giderek azalan bir tonda duyarken,bir yandan da yeni planları üzerinde düşünmeye başlamıştı.Çok yüksek bir ücret önerilmişti kendisine.Emrine gireceği adam bir dahi olarak kabul ediliyordu ve yapay bir karadelik üretmek üzereydi.Bu gizli projede onun koruyucu meleği olacaktı.

****************************************************

Tüm bunları ve tabiatıyla Elizabeth’i hatırlamanın moraliyle birden kendine gelen Carter,bu hırsla hızla Volkan’ın üzerine atıldı.,Carter’daki bu ani canlanmayı görünce biraz şaşırır gibi oldu Türk.Avustralyalıdan aldığı bir karate darbesi üç adım kadar geriletti kendisini.Carter Türkün üzerine bitirici vuruşlarını savurmaya başladı.Buna karşılık hemen hepsini engellemeyi başarmıştı Volkan.

Carter’ın suratını büyük bir kin dalgası kaplamıştı.Volkan bu kıskaçtan kendini kurtaramadan işi bitirmek istiyordu.Birinci darbe….ikinci….üçüncü………..birden Volkan sürpriz bir karşı vuruş gerçekleştirdi.Biraz da şansının yardımıyla tam da düşmanının nefesini kesici noktaya altın hareketi gerçekleştirmişti.

Carter artık soluk alamıyordu,biraz sonra olacakları gayet iyi biliyordu çünkü dövüş sporları onun uzmanlık alanıydı.Az sonra her şey iyice kararacaktı.Son bir kuvvetle birkaç adım atarken,duyduğu sesler zayıflayıp,görüntüler yerini kapkara bir boşluğa bırakırken,gözünde artık tek canlanan Elizabeth’in o son , sırtını kendine döndüğü manzaraydı.Ve tabii orada duyduğu hıçkırıkları da veda edercesine kulaklarında tekrarlanıyordu……….

************************************************************ ****

YILANIN DİŞLERİ

Sorun:Tüm dünyada birbiri ardına önemli insanlar cinayete kurban gitmeye başlar.Ve dünyadaki tüm Latin ülkelerinde ırkçı görüşler hakim olmaya başlamıştır.

Aynı zamanda bu ülkelerde spiritualist öğretiler hızla yayılmaya başlamıştır.Tüm bunların arkasında Anguis isimli çok zeki, lider ruhlu ve dünyaya hükmetme tutkusu olan bir İtalyan kadın vardır.Avrupa’da İtalya’dan Fransa’ya kadar tüm Latin ülkeleriyle,Güney Amerika’daki tüm Latin(brezilya-arjantin vs..) ülkelerini tek bir devlet haline getirip ırkını dünyaya hakim kılmak istemektedir.

Felsefesi nasyonel sosyalizm ve spiritualism karışımıdır.Yani Hitlerin yeni ve dişi versiyonu.O da Hitler gibi medyumları aracılığıyla bir varlıktan aldığı direktifler doğrultusunda hareket etmektedir.Teşkilatı sadece Latin ükelerini değil,tüm dünyayı sarmış durumdadır.Bir ahtapot gibi her an her yerde kollarına rastlayabilirsiniz Anguis teşkilatının.

Karizmatik ve hükmedici kişiliğiyle dünyadaki milyonları peşinden koşturmaya başlamıştır.Dünyayı yepyeni bir kaosa ve hatta belki de 3. Dünya savaşı’na doğru hızla sürüklemektedir.

Ruh çağırma seansları,çeşitli parapsikolojik yöntemler ve en son teknolojinin harmanı,bu teşkilatın karakteristiğini oluşturmaktadır.Tüm dünyayı artık çok kolay bir şekilde etkileri altına alabileceklerdir.

Yine sarışınların üstün ırk olduğu inancı insanlara aşılanmaktadır.Ama temelde Latinler esmer ırktır.Bu yüzden teşkilatın bilim adamları genetik çalışmalarla Latinleri sarışınlaştırma projesine başlamışlardır.Öncelikle gönüllüler üzerinde deneyler yapılarak dönüşüm hedeflenmektedir.Daha sonra gerekirse zorla tüm dünyayı sarışın hale getirmeyi hedeflemektedirler.Çünkü direktifler aldıkları varlık-hayalet bunu emretmektedir.

Sorunu çözecek olan kişi:Tabii ki dünyayı daha yeni , bir tür kıyametten kurtarmış olan Volkan’dır.Dünyanın hemen her noktasına sızmış bu oluşumla savaşmak ve tehlikeyi durdurmaya çalışmak gerçekten çok zor gözüküyor.

Ve işin asıl kötü tarafı,Volkan Anguis isimli bir dişi belayla mücadele etmeye hazırlanırken,olayın perde arkasında çok daha büyük bir düşmanın var olmasıdır.Aslında Anguis’in iletişime geçtiği varlık ruh falan değildir.Ve hiçbir seansta gelen varlıkta hayalet falan değildir.Anguis bir maşadan başka bir şey değildir bu ölüm oyununda.

Evet politik gerilim ve casusluk macerasından korku öğelerine(seanslar,ürkütücü gelişmeler…),felsefi açılımlardan aksiyona ve çözülmesi gereken büyük gizemlerine kadar yepyeni bir dünyayı kurtarma macerası başlamıştır artık Volkan için.Bu sefer sadece insanoğlu veya teknoloji değil,başka varlıklar da dünyanın ve kahramanımızın ensesinde soğuk nefesini hissettirmektedir.Şimdiye kadar hayatında hiç yaşamadığı deneyimlere ve bulmacalara karşı artık her saniyenin değil,salisenin bile hayati önemi vardır.

********************************************************************************

Selam ve sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

dostum kusura bakma ama bazen seslendirmesi rezalet dandik ötesi ucuz holywood filimlerinin senaryosuna benzemiş

ben sonuna kadar okudum,ama kara delik kıyamet volkan vs yemiyor anlıyormusun ,neden türk kardeşim dünyanın sonunu getirecek

kişiyle mücadele eden kahraman ve adı neden volkan bunlar bende beğenmeme sebebi

anlata bilmişimdir umarım.daha çok fırın ekmek yemen lazım gibime geliyor.sen 4. boyut yada 5. boyut larla ilgilensen daha iyi edersin

küp misali :rolleyes:

Link to post
Sitelerde Paylaş

ÜCRETSİZ SATRANÇ PROGRAMLARININ EN GÜÇLÜSÜ

Kesinlikle şu an için Toga .

Rybka'nın "ücretsiz versiyonundan" bile daha güçlü.

Ama bu ücretsiz program için öncelikle grafik motoruna sahip olmalısınız.

http://www.superchessengine.com/

Ama tekrarlayalım. Bu program grafik içermediğinden bir programın içine entegre ederek oynayabiliyorsunuz. Örneğin Shredder programının 1 aylık ücretsiz demosunu kurup onun içinde çalıştırabilirsiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Anibal'in Afrika Maceraları

Anibal ve arkadaşları Adis Ababa’ya ulaşmışlardı. Kendisinden başka Fransız, Alman ve Japon meslektaşları vardı.

“Ara geçiş formlarını bulmalıyız bu sefer” diyordu Anibal . Ekip çalışmaya başladı, Alman meslektaşı Auman kendisine sesleniyordu, yeni bir şey bulunmuştu.

Anibal heyecanla koşarak geldi. Almanın üstünü nazikçe süpürdüğü şey tarihi bir hançer idi. Anibal hayal kırıklığına uğramış biraz da öfkelenmişti. Meslektaşları ise mutluluk içinde objeyi inceliyorlardı.

-Ne kadar ustaca yapılmış bir eser!

-Evet ama bunlarla vakit kaybetmeyelim, bizim asıl işimiz canlılardan kalan fosillerle (dedi Anibal)

-Neden sinirleniyorsun noluyoruz böyle Anibal. Şundaki tasarıma, işçiliğe-sanata bak.

-Bana bak serseri herif!, biliyorum benim damarıma basmak için “tasarım”dan dem vuruyorsun. Şunu kalın kafana sok, bu cansız bir şey ve bir yapımcısı olmak zorunda. Ama biz canlılarla ilgileniyoruz ve canlılar için aynı şey geçerli değildir

-Öyle mi Anibal, öyleyse gezegenler, kara delikler ve hatta tüm evren de cansız olduğuna göre onlardaki tasarımı ve tasarıcıyı kabul ediyorsun.

-Şey………….

Anibal sinir bozukluğu ve moralsizlikten titremeye başlamıştı. Ama belli olmasın diye tutuğu piposunu sıkı sıkı kavrayıyordu. Şapkası güneşten korumasına rağmen sanki yüzünde bir yanma hissi oluşmuştu.

-Allah kahretsin!! (Diyerekten önündeki sandalyeyi bir tekmeyle dağıttı.)

-Ben forumdakilere söz vermiştim evrimi destekleyecek bir şeyler bulacağız diye. Yine rezil olduk, özellikle Emre_1974tr’ye yine madara olacağız. Zaten sürekli sopalıyor beni tartışmalarımızda. Olamaz!!!

-Emre_1974tr mi o da kim?

-Boşver kimse kim!! Yazıklar olsun bir halt olacak diye kalkıp Türkiyelerden buraya geldim, şu hale bak!! Gidiyorum ben sinirlerim bozuldu şimdi, laptopumda forumdakilere ne yazacağımın stratejisini belirlemek üzere bugünlük çadırıma çekiliyorum. Ama bu böyle olmayacak, bana iyi haberler vereceksiniz!!!

Anibal titreyen eliyle şapkasını düzeltip çadırına doğru yürürken, yine kendisine hüsran düştüğünün bilincinde gözleri karıncalanırken, bir maymun sanki kahkaha atarak onu gösteriyordu yanındakilere.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 weeks later...

Daha bugüne kadar dünyanın en güçlü satranç programı olan Rybka 2.2n2 artık ücretsiz olarak sunuluyor yapımcı şirket tarafından:

http://www.rybkachess.com/index.php?auswahl=Download+demo

Çünkü artık Rybka 3'ü çıkardılar ve dünyanın yeni satranç kralı o olacak.

Son maçta Kramnik'i perişan eden Fritz bu programla yani Rybka 3 ile musabaka yaptırıldığında perişan oluyor.

Şimdi ücretsiz olan versiyonu da bugüne kadar en iyisiydi ve o da Fritz'den çok güçlü.

Yalnız programı çalıştırabilmek için Arena gibi bir grafik motorun içine entegre etmelisiniz.

Selam ve sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...
Daha bugüne kadar dünyanın en güçlü satranç programı olan Rybka 2.2n2 artık ücretsiz olarak sunuluyor yapımcı şirket tarafından:

http://www.rybkachess.com/index.php?auswahl=Download+demo

Çünkü artık Rybka 3'ü çıkardılar ve dünyanın yeni satranç kralı o olacak.

Son maçta Kramnik'i perişan eden Fritz bu programla yani Rybka 3 ile musabaka yaptırıldığında perişan oluyor.

Şimdi ücretsiz olan versiyonu da bugüne kadar en iyisiydi ve o da Fritz'den çok güçlü.

Yalnız programı çalıştırabilmek için Arena gibi bir grafik motorun içine entegre etmelisiniz.

Selam ve sevgiler.

Bu arada Dünyanın en iyi free satranç kitabı M. Servet Kültür'ün çalışması.

Yani programınızı en güçlü hale getirmek için bu satranç kitabını da ekleyebilirsiniz programınızın içine.

Tabii en son güncellenmiş hali olan Compmaster 2.0'ı yükleyin ve ekleyin.

http://www.sedatchess.com/download.html

Selam ve sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Türkçe yazılarınızı Azeri Türkçesine çeviren güzel ve ücretsiz bir program:

http://www.dilmanc.az/en/dilmanc/download

Bir örnek.

Şu eski bir yazımı önce aktarayım sonra çevrilmiş halini altında sunalım:

HIZ MI YOKSA YAVAŞLIK MI?

Günümüzde her şey hız üzerine kurulmuş gözüküyor.Her geçen gün daha hızlı ulaşım araçları yapılıyor ve hız rekorları kırılıyor,işler daha hızlı yapılmaya çalışılıyor,bilgiye çok daha hızlı ulaşılıyor,işlemler daha hızlı yapılıyor hatta futbol ve basketbol gibi oyunlar bile çok daha hızlı oynanıyor,oynanması için kural değişikliğine bile gidiliyor.

Durum böyle olunca yani günümüzde daha hızlı eşittir daha iyi inancı yerleşince ,hayatın her alanında daha yüksek bir hıza ulaşılmaya çalışılıyor.

Peki bu inanç ne kadar doğru?Bence bu inancın haklı olduğu noktalar var,yanıldığı noktalar da....

Evet daha süratli ulaşım araçlarının yapılması,daha hızlı bilgisayarların yapılması, bunlar hızın gerekli ve güzel olan yanları.Ama bu demek değildir ki her alanda her zaman daha hızlı eşittir daha iyi.Bazı durumlarda yavaş ve sabırlı olmak hızlı olmaktan daha güzel ve faydalıdır.Ve de üstündür.

Bir kere insan için hız, yaratıcılığı öldüren bir unsur olabilmektedir.Aşırı tempolu bir yaşam uzun vadede insanı yıpratır ve dejenerasyona sebep olabilir.Çok çalışmak,oraya buraya koşturmak,hiç dinlenmemek ve tatil yapmamak.....ve buna benzer şeyler ilk başta bir şeyler kazandırıyor gibi görünse de daha sonraları götürüsünün getirisinden çok olduğu görülür.

Sakin yaşam sürenler ise uzun vadede daha çok ve güzel şeyler üreteceklerdir.Ve kesinlikle daha yaratıcı olacaklardır.Zaten tarihte yaratıcı beyinler hep çalışkanlıkla,tembelliğin dengelendiği bir yaşam sürmüşlerdir.

Bugün bunu oyunlarda da görebiliriz.Daha hızlı ama daha fakir ve düz oyunlar.Bugün basketbolu hızlandıracağız diye yeni kurallar koydular ve bu basketbolun yok olma noktasına gelmesine sebep oldu.Çünkü artık herkes tek düze ve yaratıcılıktan uzak oynuyor.

Ama bunun dışında hızın nimet ve güzelliklerini inkar edecek değiliz.Bence yapılması gereken,hızın faydalı olduğu ve zararlı olduğu alanların, durumların iyi belirlenmesi ve dengenin sağlanmasıdır.Ne hız lehindeki çalışmalardan vazgeçilmelidir ne de tembellik ve durağanlığın önemi gözden kaçırılmalıdır.İkisinin birbirinin tamamlayıcısı olduğu farkedilmeli ve buna göre yeni bir gelişim,yaşam felsefesi geliştirilmelidir.

Selam ve sevgiler.

Azericeye çevrilmiş hali:

çııÖÖçşıÜüGünümüzde hər şey sürət üzərinə qurulmuş görünür. Hər keçən gün daha sürətli nəqliyyat vasitələri edilir və sürət rekordları qırılır, işlər daha sürətli edilməyə çalışılır, məlumata çox daha sürətli çatılır, əməliyyatlar daha sürətli edilir hətta futbol və basketbol kimi oyunlar belə çox daha sürətli oynanır, oynanması üçün qayda dəyişikliyinə belə gedilir.

Vəziyyət belə olunca yəni indiki vaxtda daha sürətli bərabərdir daha yaxşı inancı yerləşincə ,həyatın hər sahəsində daha yüksək bir sürətə çatılmağa çalışılır.

Yaxşı bu inanc nə qədər doğru? Məncə bu inancın haqlı olduğu nöqtələr var, yanıldığı nöqtələr də....

Bəli daha sürətli nəqliyyat vasitələrinin edilməsi, daha sürətli kompüterlərin edilməsi, bunlar sürətin lazımlı və gözəl olan yanları. Amma bu demək deyil ki hər sahədə hər vaxt daha sürətli bərabərdir daha yaxşı. Bəzi vəziyyətlərdə yavaş və səbrli olmaq sürətli olmaqdan daha gözəl və faydalıdır. Və də üstündür.

Bir dəfə insan üçün sürət, yaradıcılığı öldürən bir ünsür ola bilməkdədir. Həddindən artıq templi bir həyat uzun vəd edə insanı köhnəldər və degenerasiyaya səbəb ola bilər. Çox işlə/çalışmaq, oraya bura qaçdırmaq, heç dinlən/istirahət etməmək və tətil etməmək. ....ve buna bənzər şeylər ilk başda bir şeylər qazandırır kimi görünsə də daha sonraları götürüsünün getirisinden çox olduğu görülər.

Sakit/sakin həyat müddətinlər isə uzun vəd edə daha çox və gözəl şeylər çıxaracaqlar. Və qətiliklə daha yaradıcı olacaqlar. Zatən tarixdə yaradıcı beyinlər hamı/həmişə çalışqanlıqla, tənbəlliyin tarazlıqlandığı bir həyat sürmüşlər.

Bu gün bunu oyunlarda da görə bilərik. Daha sürətli amma daha kasıb və düz oyunlar. Bu gün basketbolu sürətləndirəcəyik deyə yeni qaydalar qoydular və bu basketbolun yox olma nöqtəsinə gəlməsinə səbəb oldu. Çünki artıq hər kəs tək düzə və yaradıcılıqdan uzaq oynayır.

Amma bunun xaricində sürətin nemət və gözəlliklərini inkar edəcək deyilik. Məncə edilməsi lazım olan, sürətin faydalı olduğu və zərərli olduğu sahələrin, vəziyyətlərin yaxşı təyin olunması və tarazlığın təmin edilməsidir. Nə sürət lehindəki işlərdən imtina edilməlidir nə də tənbəllik və sabitliyin əhəmiyyəti gözdən qaçırılmalıdır. İkisinin bir-birinin tamamlayıcısı olduğu fərqinə varılmalı və buna görə yeni bir gəlişim/inkişaf, həyat fəlsəfəsi inkişaf etdirilməlidir.

Salam və sevgilər.

tarihinde Emre1974tr tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 months later...

Şu siteden Türkçe ve diğer diller arasında çeviri yapabiliyorsunuz:

http://translation.babylon.com/English/to-Turkish

Şimdilik çeviri kalitesi iyi değil ama ilk defa dilimizin bir lisanlar arası çeviri sisteminde yer alması açısından önemli.

Umarım yakında Google da Türkçe'yi çeviri sistemindeki diller ailesi arasına dahil eder.

Selam ve sevgiler.

tarihinde Emre1974tr tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 months later...

Anibal'in Afrika Maceraları part tooooooooo

ANİBAL BECOMİNG HANNİBAL ( Way of the Darwin)

Sıkıntılı geçen günün ardından yepyeni bir güneş doğmuş ve bu da Anibal’e kötü talihinin geride kaldığını müjdeler gibiydi. Adis Ababa’da Nisan ayını karşılamak kendisini değişik duygulara itmişti. Gerçekten ülkesindekinden çok farklıydı burada...

Kazı yerine vardığında herkeste bir heyecan ve şaşkınlık vardı. Japonca,

Almanca ve diğer dillerdeki çığlıkları uzaktan duymaya başlamış, yaklaştığında tablo netleşmişti.

-Gel Türk meslektaşım Anibal, sonunda bulduk!!

Karşısında gördüğü manzara donup kalmasına neden olmuştu. Ömrünün uzun bir bölümünü aramaya adadığı bir geçiş formu önünde duruyordu. Hiçbir şey söylemeden önce arkadaşlarına bakındı, sonra şaşkınlıktan yalpalayarak fosilin yanına koştu. Gözlerine inanamıyordu, her şey o kadar belirgindi ki. Meslektaşlarına:

-Doğrusu ben bile inanmıyordum gerçekte. Ama bu gerçek olmalıydı yoksa inancımın hiçbir dayanağı kalmayacaktı. İşte ne mutlu ki onu bulduk sonunda.

Arkadaşlarının garip bakışları arasında titreyen eliyle kemiklere dokundu. Dün sinirden titriyordu bugün ise mutluluktan. Hayat gerçekten garip diye iç geçirdi Anibal. Şu ana kadar zor tuttuğu iki damla gözyaşı yanaklarından süzülüverdi. Çevresindekilerin bakışı daha da garipleşmiş ve derin bir sessizlik hâkim olmuştu olay yerinde. Ama kemikler biraz fazla parlak gibiydi sanki.

- Şimdi….. şimdi görecek Müslümanlar ve diğerleri bilimin neyi gösterdiğini. Evet bugüne kadar zorlamalarla, inançlarımızı biraz da körü körüne savunarak evrimin var olduğunu kabul ettirmeye çalıştık insanlara….ama….ama bu gerçekten bundan sonra bilimsel olarak da inancımızın doğru olduğunu gösterecektir.

-NİSANNNN BİİİRRRRRRRRRRRRR

Anibal neye uğradığını şaşırmıştı.Şok ve dehşet dolu bakışlarla, kendisine kahkahayla gülen meslektaşlarına bakarken, onlardan dünden beri ayrı-uzak durmanın kendisine ne kadar pahalıya patladığını hemen kavramıştı.

Eline aldığı yapay uzun bir kemikle üzerlerine doğru koşmaya başladı. Öfkeden gerçekten birilerinin canını fena yakacaktı. Olayın ciddiyetini gören kalabalık hemen çil yavrusu gibi dağılarak kaçmaya başladı.

- KAÇINNN HANNİBALLL GELİYORRRR (diye bağırdı kalabalıktan biri)

-

- Ulan ******* herifler hepinize ödeteceğim bunu!!!!

Can derdine düşen bilim adamları yüz metre rekoru kırarcasına yokuşu tırmanmışlar ve mağaranın yanından düzlüğe doğru koşmaktaydılar.

Birden kamerayı fark eden Anibal durmak zorunda kaldı. BBC’den bir muhabir ve kameraman her şeyi kaydetmişti. Ve bu olay dünya tarihindeki en iyi 1 Nisan şakalarından biri olarak arşivdeki yerini alacaktı.

Elindeki yapay kemiği ormanın içlerine doğru hınçla savurdu. Kameraya gülümseme ve öfke karışımı bir ifade gönderdikten sonra yine homurdanarak çadırına doğru yolculuğuna başladı. Bu kadarı fazlaydı, büyük bir ihtimalle bavulunu toplayıp Türkiye’ye dönüyordu.

Bu sırada gözüne ilişen olağanüstü güzellikteki tabiat bile kendisini yatıştıramayacaktı.

“Bir gün evrimi destekleyecek şeyleri bulacağız” diye kendi kendine mırıldanıp çadırına girdiğinde, tek düşündüğü forumdakilere artık ne diyeceğiydi.

Selam ve sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Chuck dizisi 13 Nisan'da 3 boyutlu olarak yayımlanacak.

Yalnız bu yeni "Color Code 3-d" teknolojisini kullanan gözlüklerle izleyebilirsiniz.

Bu ay dergi zaten gözlüğü hediye olarak veriyor:

http://www.sinedizi.com/blog/chuck-3-boyutlu/

İnternetten bir kaç kısa film ve resme baktım. Hani o sinema tadında, karakterlerin ekrandan çıktığı gerçekçi 3 boyutu sunuyor.

Eğer gözlüğünüzü aldıysanız, siz de bakın:

http://www.colorcode3d.com/gallery/

Fotoğraflarda 3. boyut etkileyici,

Ve "Monsters vs. Aliens" animasyonunun reklam filmini de izleyebilirsiniz.

Selam ve sevgiler.

tarihinde Emre1974tr tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...