Jump to content

Big Bang ve Öncesi Üzerine Polemikler....


Recommended Posts

http://arsiv.ateizm2.org/ARSIV-V/T2920.HTM

Yukardaki adresde Big Bang'in genişleme kuramı ile ilgili fiziğini tartışmıştık.

Onu baz alarak Big Bang ve öncesi ile ilgili bazı spekülasyonların polemiğini yapmanın zorunlu olmaya başladığına inanıyorum.

Umarım konu mümkün olduğu kadar bilimsel sınırlar içinde tutularak tartışılır.

Böyle bir tartışmanın mümkün olacağına inanıyorum..

Konuyu anlamsız, içeriksiz, palavra, değersiz bulanlar olabilir.

Onların bu görüşünü anlıyor, takdir ediyor ve onlardan tartışmaları bu tür olumsuz düşüncelerle kösteklememelerini rica ediyorum.

Konuyu anlamsız bulanlar onu izlemezler diye düşünüyorum..

Ama tartışmalar sırasında yanlış bir iddia ile karşılaştığına inanan herkesin hemen müdahale etmesinde de yarar olduğuna inanıyorum.

Tabii önce öyle düşünüp de sonra fikir değiştirenlere dergâhımız her zaman açıktır..

Tartışmalara Big Bang ile başlayıp, geriye, yani singulariteye doğru giderek yapmayı düşünüyorum.

Bakalım altından bir çapanoğlu çıkacak mı?

Selamlar..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 51
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

big bng kuramı tek gerçek kuram değil

big bang yalpalıyor

yeni yeni teoriler ortaya çıkıyor mesela bir tek ptlama yerine bir çok patlama olan evren modeli gibi

Herşeyden önce Big Bang, isminin patlama olmasına rağmen, patlama değil.

Ayrıca birçok patlama olması evrenin Big Bang ile ortaya çıkmadığının kanıtı değildir.

Olsa olsa multiverslerin açıklamasıdır ki bu sadece bir hipotezdir..

Big Bang teorisi sağ ve salimdir.. Çünkü genişleme kuramı ile modifiye edilmiştir.

Big Bang kuramı yanlıştır demekle yanlışlanmaz. Neden yanlış olduğu, neden çürütüldüğü açıklanmalıdır.

Bunu yapabileceğinizi sanmıyorum.

Big Bang kuramını reddedenlerin kuramlarını biliyorum ama, onları burada tartışmak istemiyorum.

Onlar için ayrı bir başlık açılabilir.

Burada biz Big Bang ile ilgili konuları tartışacağız..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Big Bang teoreminin dayandigi noktalarda hakkikaten akilda soru isareti uyandiran noktalar var. Olmamistir demiyorum! Ama olusu aninda evrenin yayilma hizi isik hizinin bilmem kac katina cikmistir, planck zamaninda muazzam bir hacim artisi olmustur.

Benim düsüncelerimden bir tanesi - isik hiziyla ilgili - muhtemel higg bozonlari ve higg alaninin isik hizina cikisimiza engel oldugudur. Patlama aninda bu bozonlarin etrafta olmamasi ve ya yeni olusuyor olmasi gibi bir sey mümkün. Öte yandan büyük patlama, baska boyutlardan birisindeki bir yildizin sönüp karadelik haline gecmesi esnasinda bu karadeligin icindeki enerji ve kütlenin bizim boyutlarimiza gecme olasiligi var.

Bundan 100 yil önce evren eter ile kaplidir düsüncesi vardi. Sonra böyle birseyin olamiyacagi ispatlandi. En azindan elektromanyetik isinlarin böyle bir seye maruz kalmadigi gösterildi. Simdi 3 boyutlu higgs alanindan bahsediliyor. Evrenin higg alani ile dolu oldugu, bizim tahmin ettigimiz gibi bos olmadigi.

Muhtemelen bizim diger boyutlarla iliski kurmamizi da bu alan kesiyor olabilir.

biliyorum cok science fiction bir düsünce, cok sacma gözüken bir teori. Ama üzerinde düsünülmesi gereken bir teori. Daha önceleride bahsettigim, varligi big bang'dan önce oldugu ölcülmüs takim yildizlari, galaksilerden bahsediyorlar!!!

Öte yandan gelismekte oldugunu bildigimiz bir evrende yasiyoruz, burasi dogru. Ama evrenin özkütlesi bu gelismenin ne gibi bir durum alacagiyla cok alakali. Eger Kütle yogunlugu tahmin edilenden fazla ise, bu ilerleme bir süre sonra durup, evren kendi icine cökmeye basliyacaktir. ( Patlamanin etkisiyle alinan ivme düsecek, kütle cekim kanunu bütün maddenin yine ayni merkezde yogunlasmasina neden olacaktir )

Sorun su ki, evrenin genisleme ivmesi de her an artmakta(artmaktaymis) bunun getirisini/götürüsünü henüz arastirmadim!!!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Big Bang'i tartışmaya başlamadan önce, laboratuvar koşullarında ve direkt olarak Big Bang öncesine neden gidilemeyeceğine değinmek istiyorum.

Bilim adamları Big Bang'in çok sıcak bir ateştop olarak başladığı konusunda hemfikirler.

Bu ateştopda sıcaklığın bir trilyon Kelvin olduğu hesaplanıyor.

Bu sıcaklığa Big Bang için bir laboratuvar işlevi gören hızlandırıcılarda ulaşmak mümkün değil.

Bu nedenden dolayı 10^-43 saniye olan Planck zamanının ötesine giderek, varoluşla ilgili deneyleri tekrarlamak mümkün değil.

Ama bu demek değildir ki Big Bang öncesi hakkında spekülatif de olsa bilimsel kuramlar ortaya atılamaz ve Big Bang öncesini kurgulamak anlamsızdır.

Bilim adamlarının bu konudaki kişisel görüşlerine ilerde yer vereceğim.

Evrenin yaşını enerji veya temperatür düzeyine paralel bir ölçeğe göre saptamak mümkündür.

Evren ne kadar sıcaksa o kadar gençtir.

Günümüzde mevcut hızlandırıcılarda ulaşına enerji bir proton kütlesinin 1000-2000 katı kadardır.

Yeni kurulacak hızlandırıcılarda, örneğin CERN'de, bu enerji bir proton kütlesinin 10 bin katı kadar olacaktır.

Buna rağmen bu enerji düzeyleri Planck zamanına kadar ulaşmada yetersizdir..

Yeri gelmişken burada tartışacağımız enerji ile ilgili bazı kavramlara kısaca değinmek istiyorum.

Maddenin temel yapı taşı proton olduğundan enerjiyi, protonu temel birim olarak kabul ederek tanımlamak bir gelenek haline gelmiştir. Herhangi bir astronomik olgunun enerjisi protonun kütle-enerjisi olarak ifade edilebilir. Daha spesifik olarak enerji, GeV birimleri şeklinde yazılır. Burada kabaca 1 (bir) GeV, bir protonun kütlesinin Einstein’in E=MC2 denklemine göre enerjiye dönüşmesine tekabül eder. Burada G, gigadır. Yani milyar demektir. GeV, bir milyar elektron volt demektir. Aslında duran protonun kütlesinin karşıtı 0,938272 GeV’dir ama, biz onu bir kabul edebiliriz.

Enerji, logaritmik olarak ifade edilir. E=10wGeV formülünde w, enerji indeksini belirtir. Logaritmik olarak ifade edildiğinden w değerinin bir artması, enerjinin 10 kere artması demektir. Yukarda da değindiğimiz gibi kozmozda enerji kendini, son derece geniş uçlar arasındaki değerler şeklinde manifest eder. Bu durumu bazı somut örneklerle açıklamada yarar vardır.

Bir megatonluk hidrojen bombasının gücü bir milyon ton TNT’nin patlayıcı gücüne eşittir. Bir megatonda w enerji indeksi 25,5’dir.

Yani w=25,5. Bu enerji ile büyükçe bir şehri yok etmek mümkündür.

Soğuk savaş zamanında tarafların 50 bin kadar bir megatonluk bombası olduğu tahmin edilmektedir. Bunların karşılıklı kullanılması durumunda w şeklinde ifade edilen enerji indeksi 30,5 olacaktır.

Bunu, dünyaya çarpması muhtemel küçük bir astronomik obje olan ve çapı beş km’yi bulan bir kuyruklu yıldızla karşılaştıralım. Bu objenin dünyaya çarpmasından açığa çıkacak kinetik enerjinin miktarı 10^8 megaton olacaktır. Yani 100 milyon megaton TNT kadar olacaktır. Bunun enerji indeksi w=33,5’dur. Başka bir deyişle bir dünya savaşında patlatılan bütün hidrojen bombalarının toplamından bin kere daha fazla bir güce sahiptir.

Güneşin bir günde etrafa yaydığı enerji miktarı 8x10^18 kiloton TNT kadardır. Başka bir deyişle, güneşin günlük enerji indeksi 41,4’dür. Her ne kadar bu enerjinin çok küçük bir kısmı dünyaya ulaşmakta ise de, ulaşan enerji indeksi yine de 32’den az değildir. Buna göre her gün dünyaya gelen güneş enerjisi, bir dünya savaşında açığa çıkacak kinetik enerjiden 30 kere daha fazladır.

Yukarda değindiğimiz elektron volt kavramı ilk defa 1912 yılında ortaya atılmıştır. Bir elektron volt, tek bir elektronun 1 voltluk potansiyel farkı olan bir ortamda hızlanması sırasında kazandığı enerjidir. Bunu joule olarak da ifade edebiliriz. 1eV=1,602x10^-19 joule dur.

Bu son derece küçük bir miktardır. Ama kozmik birimler arasında mevcut enerji farkı dikkate alınırsa, pratik önemi olan bir değerdir. Bir GeV’nin karşılığı bir milyar elektron volt olup, bir protondaki enerjidir.

Bir kitabın beş sm’den masaya düşmesi, milyar kere milyar elektron volt enerji açığa çıkaracaktır. 100 wattlık bir elektrik lambası saniyede 6,24x10^20 eV enerji yakmaktadır.

Bir bardak çayı masadan kaldırmanın enerji indeksi 10’dur.

Hiroşima’ya atılan ilk atom bombasında w=23,5’dur.

Gözlemlenen evrenin enerjisi, GeV olarak 10^80, w olarak ise 80’dir.

Görüldüğü üzere evrende mevcut enerji aklın alamayacağı kadar büyüktür ama, sonsuz değildir. Aynı şeyleri ısı ve yoğunluk için de iddia edebiliriz, maddenin miktarı ve evrenin genişliği için de… Sayı ile ifade edilen hiç bir şey sonsuz olamaz.

Devam edecek..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

CERN'de bir protonun kütlesinin 10 bin katı kadar yüksek bir enerji düzeyine ulaşılacağına değinmiştim.

Bunun enerji indeksi olarak karşılığı, kabaca, W=4'dür.

Evren henüz 10^-14 saniye yaşında iken, kozmik zemin radyasyonundaki temperatür bu enerji düzeyindedir.

Bu durumda diyebiliriz ki Planck zamanına, yani Big Bang'in 10^-43 saniyesine gitmek mümkün değildir.

Dünyada bu enerji düzeyine ulaşan bir hızlandırıcı yoktur.

Bu enerji düzeyine ulaşacak hızlandırıcının büyüklüğünün güneş sistemi kadar olması gerektiği hesaplanmıştır.

Dolayısıyla dünyada hiç bir zaman Planck zamanını ve ötesini laboratuvar koşullardında denemek mümkün olamayacaktır.

Ancak şunu unutmayalım ki, bütün evren bilim için bir laboratuvardır.

Kozmologlar daha yüksek enerji düzeylerine indirekt yöntemlerle ulaşabilirler.

Dünya, güneşten ve uzayın derinliklerindeki müthiş katastrofilerden kaynak alan yüksek enerjili kozmik ışınlar tarafından sürekli olarak bomardıman edilmektedir. Bu ışınlar atmosferin üst tabakalarında dünyanın atmosferi ile temasa gelmektedirler. Bu kozmik ışınlardaki enerji düzeyi CERN'de ulaşılacak enerji düzeyinden yaklaşık 10 milyon kere yüksektir. Kozmik ışınlardaki enerji indeksi en fazla 11'dir. Yani W=11.

Bu enerji düzeyi bizi evrenin yaşının 10^-28 saniye olduğu bir zamana götürür.

Bu enerji düzeyi de geçmişi laboratuvar ortamında incelemek için yeterli değildir.

Yeni yöntemler geliştirilmeye çalışılmaktadır. Bunlardan en ilginci proton çözünme denemeleridir.

Bu konuda geliştirilen detektörlerin araştırdığı enerji indeksi (W) 16'dır.

Bu enerji indeksi bizi evrenin 10^-38'inci saniyesine götürmektedir.

Ama hala Planck zamanını araştıracak enerji düzeyine ulaşılamamıştır.

Devam edecek..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zamanda geriye doğru giderken deneylerden elde edilen bilgiler giderek azalmaktadır.

Bu durumda bilim adamları kazanılan bilgileri çeşitli şekillerde değerlendirerek anlamlandırmaya çalışmaktadırlar.

Sonunda öyle bir zaman aralığına ulaşılıyordur ki, denenerek tekrarlanabilir pozitif bilimin yerini spekülatüf bilim almaktadır.

Fred Adams, John Gribbin gibi fizikçilere ve diğerlerine göre, bu alanda yapılacak bilimsel spekülasyonlar yalnız ilginç değillerdir. Aynı zamanda hayati öneme sahiptirler. Yüksek enerji fiziği geçmişe bakan bir penceredir. Ne kadar büyük enerji düzeylerine ulaşılabilirse, geçmişe o kadar geniş bir pencereden bakılacaktır.

Big Bang sırasında sonsuz yoğunluk hızla azalmaktadır.

Big Bang'in 10^-4'üncü saniyesinde evrenin yoğunluğunun bir atomdaki yoğunluk kadar olduğuna inanılmaktadır.

Bu zaman diliminde evrenin sıcaklığı 1 trilyon Kelvindir.

Evrenin daha sonraki yaşamını çok iyi bildiğimizi söyleyebilirim.

Ama daha önceki bir zamanı değerlendirmek için bilimsel spekülasyonlara baş vurmak gerekmektedir.

Buna rağmen bilim adamlarında Big Bang'in başlangıç ve öncesi dönemlerine ait bazı nosyonlar gelişmiştir.

Big Bang'de geriye doğru giderken Einstein'ın genel görelik kuramının çöktüğü bir zaman dilimine ulaşılacaktır.

Bu zamanda Einstein'ın fiziğinin yerini quantum fiziği alacaktır.

Bu ne demektir?

Einstein'a göre düzgün, kesintisiz, defosuz bir uzay-zaman (uzam) vardır.

Quantum fiziğinde ise böyle bir regülarite, homojenite yoktur.

Quantum teorisine göre uzay-zaman da quantize edilmelidir.

Yani enerji etrafa quanta denen ve daha küçüğü, küsürü olmayan paketler şeklinde yayıldığı gibi, uzay-zaman da böyle bir nitelik almak zorundadır.

Quntum fiziğinde Planck mesafesi denen 10^-35 metreden daha kısa mesafeler yoktur.

Tabii Planck zamanı olan 10^-43 saniyeden kısa bir zaman da yoktur.

Bu evrene dışından baktığımızı farzedelim.

Big Bang vuku bulmuş, Planck zamanına gelinmiş ve Planck uzunluğuna ulaşılmıştır.

Evrenin çapı 10^-35 metredir.

Bir santimetreküpünün yoğunluğu 10^94 gramdır.

Yaşı 10^-43 saniyedir....

Bu zamanın ötesinin anlamı yok mudur?

Bunu iddia etmek Big Bang gibi muhteşem yaratılışla alay etmek demektir....

Burada bütün söylenecek bu zamandan bir önceki zamanın tekillik olduğunu vurgulamaktır.

Tekillikten önceki bir zamana gitmeye teşebbüs etmek anlamsız olabilir.

O zamana da zatan Planck zamanı temel alınarak gidilebilir.

Yani geriye doğru giden zaman aralığı 10^-43 saniyeden fazla olamaz.

Tekilliken önceki zaman ve mekan önemlidir elbette ama, bilimsel olarak ona ulaşmak mümkün değildir.

Yine de öyle bir zaman ve mekanın varlığını destekleyen ilginç bir deney vardır.

Casimir deney denen bu deney aslında hiçliği ve oradaki yalancı zerreleri ilginç bir şekilde somutlaştırmaktadır.

O deneye ve diğer gözlemlere ilerde değineceğim..

Devam edecek.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kozmologlar için evrenin neyin içinde genişlediği sorusu anlamsızdır.

Böyle bir soru sorulamaz.

Oysa biliyoruz ki saçma olmadığı gibi, anlamsız da olan bir soru yoktur.

Cevabı saçma ve anlamsız olabilir ama, sorular asla anlamsız ve saçma olarak nitelendirilmemelidirler.

Kozmologların bu soruyu yanıtlamada bocalamalarının en büyük nedeni bütün fizik yasalarının yalnız içinde yaşadığımız evren için geçerli olmasıdır.

Daha doğrusu kozmologlar bunu böyle kabul ederler...

Onlara göre evrenin dışında farklı fizik yasaları egemendir.

Orada başka evrenler olsa bile onların herbiri farklı fizik yasalarına tabidirler.

Ben bu görüşe kısmen katılıyorum.

İçinde yaşadığımız evrenin dışında, yani evrenin içinde genişlediği hiçlik içinde, farklı fizik yasalarının olduğuna inanmıyorum.

Nedenlerini de birazdan açıklayacağım.

Ama eğer multiversler, yani diğer evrenler, varsa, onlarda farklı fizik yasalarının geçerli olabileceğini kabul ediyorum.

Enerji korunumu yasalarını biliyoruz. Hiç bir şey yoktan var edilemez. Var olan bir şey yok edilemez.

Bu durumda evrenin yaratılışını bilimsel olarak nasıl açıklayacağız?

Evrenin ya ezelden beri var olmuş olması, ya da çok farklı bir takım fizik yasalarının etkisi altında yoktan yaratılmış olması gerekmektedir.

Ex nihilo olarak bilinen yoktan yaratılış bilimsel bir açıklama değildir. Teistik bir açıklamadır.

Evren ex nihilo yaratılmamıştır.

Ayrıca ilginç olarak, ezelden beri de var olan bir varlık değildir.

Bir başlangıcı vardır.

Bu görüşleri nasıl bir araya getirip inceleyebiliriz.

Evren hem yoktan var olmamıştır, hem de farklı fizik yasalarına tabi değildir diyoruz..

Enerji tutumu yasaları evren içi ve dışı için de geçerlidir diyoruz..

Öyle ise bu evren nasıl ortaya çıkmıştır?

Enerji tutumu yasalarına göre eğer evren yoktan var olmuşsa, içindeki toplam enerjinin sıfır olması gerekmektedir.

Bu mümkün müdür?

Bildiğimiz kadarıyla evren enerji doludur. Dünya, güneş, diğer yıldızlar ve galaksiler hep enerjinin madde olarak manifestasyonları değil midir?

Bu durumda evrenin oluşumunu bilimsel olarak nasıl açıklayabiliriz?

Açıklayabilir miyiz?

Yoksa bu konuda spekülasyondan başka bir şey yapamaz mıyız?

Bence spekülasyon yapmadan bilimsel olarak açıklayabiliriz....

Devam edecek..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yukarda uzay-zamanın da kuantumlara ayrıldığına değinmiştim.

Yani Planck zamanı olan 10^-43 saniyenin gerisine gidilmemesinin neden budur.

O zamanın bir gerisi Big Bang'in kaynak aldığı tekilliktir.

Tekillikte bütün güçler bir aradadırlar. Çekim gücü diğer güçlerle birleşmiştir.

Laboratuvarda Big Bang tekrarlanamaz ama, Big Bang öncesine ait bazı tahminler yapılabilir.

Yapılmalıdır da. Yaratılışın gizemini başka türlü araştırmaya olanak yoktur.

Bilim ya bu işten vazgeçecektir, ya da bir takım spekülasyonlarla tekilliğin ve Big Bang öncesinin gizemini çözmeye çalışacaktır.

Big Bang öncesini araştırmak anlamsızdır gibi laflarla bu iş başarılamaz.

Bence Big Bang'in gizemini çözecek en önemli soru, evrenin neyin içinde genişlediğidir.

Bu anahtar sorudur ve kilidi açacak daha uygun bir anahtar yoktur.

Bu soru bizi sonsuz bir boşluğu düşünmeye sevkedecektir.

Sonsuz bir boşluk düşününce de, onun içinde neyin olduğu sorusu akla gelecektir.

Yani bir soru, diğerini çağrıştıracaktır.

Onları şöyle sorup, cevaplarını vermeye çalışacağım..

Evren neyin içinde genişlemektedir..

Evren sonsuz bir boşluk içinde genişlemekte ise, o boşlukta evrenden başka neler vardır?

Gelecek yazılarımda bu soruların yanıtını vermeye çalışacağım..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
Evren neyin içinde genişlemektedir..

Evren sonsuz bir boşluk içinde genişlemekte ise, o boşlukta evrenden başka neler vardır?

Evrenin neyin içinde genişlediğini daha önce tartışmıştık.

http://forum.ateizm2.org/index.php?showtopic=4699&st=20

Evrenin sonsuz bir boşluk içinde genişlemekten başka çaresi yoktur.

Bunun başka bir alternatifi olamaz.

Peki ama neden?

Evren neden sonsuz bir boşluk içinde genilemek zorundadır?

Daha önce bu konuda şunlara dikkati çekmiştim.

İçinde bulunduğumuz evrende bazı yasalar vardır. Onların en temeli enerji koruma yasalarıdır.

Enerji ve madde yoktan var olamaz.. Varsa yok olamaz.

Evrende enerji ve madde var.

Öyle ise onlar yoktan var oldular..

Bu durumda evrenin toplam enerjisinin sıfır olması gerekir.

Mevcut enerji ve maddenin karşıtı olmalıdır..

Bu durumda evrenin içinde bir şeyler olan bir boşluktan kaynak alması ve o boşluk içinde genişlemesi gerekmektedir.

Evrenin kendi boşluğunu kendisinin yaptığı kabul edilemez bir açıklamadır.

Çünkü bu görüş evrenin ortaya çıkış teorilerinden hiç birisi ile bağdaşmamaktadır.

Evreni sonsuz bir boşluk içinde genişleyen sınırlı bir oluşum olarak kabul ederseniz, hem evrenin yaratılış sorununa çok mantıklı açıklamalar yapabilirsiniz, hem de neden ışık hızına yakın bir hızla genişlediğini açıklayabilirsiniz.

Evren bu sonsuz boşlukta yer alan yalancı zerrelerden birinin Heisenberg'in belirsizlik kuralına uyarak, false vacuum olmasından ortaya çıkmıştır.

Bu süreç sırasında fizik yasaları ihlal edilmemişlerdir.

Enerji karşıtı olan itim-çekim gücü ile birlikte ortaya çıkmış ve genişlemiştir.

Bu açıklamayı, evren kendi boşluğunu kendisi oluşturuyor iddiası ile bağdaştırmak mümkün değildir.

Eğer evren bir şeyden çıkıyorsa, o şey bir yerlerde var olmalıdır.

O yer neresidir?

Sonsuz bir hiçlikten başka bir yer midir?

Bu açıkca mantıksız bir düşüncedir.

Bu yüzden sonsuz hiçlik bir gerçektir ve bu hiçlik aslında varlık ve yokluk kavramlarının birlikte var olması ile niteliklidir.

Burada varlık dediğimiz şey yalancı zerrelerin kendileridir. Yoklukta onlardır.. Vakümde açığa çıkan yalancı zerrelerin anti olanlarıdır yokluk.

Evrenin ortaya çıkışının bu açıklaması hiçliğe gereksinim duyar.

Hiçliği reddeden bir görüş için mantıklı bir açıklama söz konusu değildir.

Çünkü o görüş ex nihilo, yani yoktan yaratılış görüşü ile özdeştir.

O da ilahi bir görüştür ve kabul edilemez.

Öyle ise evren hiçlik içinde genişlemektedir.

Evren sonsuz bir boşluk içinde genişlemekte ise, o boşlukta evrenden başka neler vardır?

Diğer evrenler vardır...

Bir iki temel fizik yasası vardır.

Yalancı zerrelere bağlı vaküm enerjisi vardır.

Bunların varlığını laboratuvarda kanıtlayabiliriz.

Ona da gelecek yazımda değineceğim.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Merhaba,

Çalışmalarınızı yeni takip etmeye başladım. Ve anlamaya çalışma aşamasındayım. Yazılarınızda ki bazı terimler yabancı geldiği toparlayamadığım noktalar olduğunu söylemek isterim. Ama tekrar göz atmayı düşünüyorum. Gerçi fiziksel veriler üzerinde çok durmama gerek. Boşa kürek çekmiş olurum. Bu sırada uygun görürseniz daha iyi kavrayabilmem için bir kaç sorum olacak. Şimdiden teşekkür ederim.

1- "Enerji tutumu yasalarına göre eğer evren yoktan var olmuşsa, içindeki toplam enerjinin sıfır olması gerekmektedir. Bu mümkün müdür?"

Yaratılıştan bahsederken, "mümkün müdür" sorusu biraz garip değil mi?

2- "Yaratılışın gizemini başka türlü araştırmaya olanak yoktur."

Yaratılıştan kastettiğiniz nedir?

3- "Yalancı zerreler" nedir?

4- "Evrenin sonsuz bir boşluk içinde genişlemekten başka çaresi yoktur"

Sonsuz boşluk (hiçlik), yokluk değil midir?

5- "Hiçlik"ten kastettiğiniz nedir?

6- "Yoktan yaratılış" nedir? Sadece maddenin yaratılışı mı kastediliyor?

7- Eğer öyle ise Bing Bangın öncesinin olması, yoktan varedilişi tekzip eder mi?

(Not : Her halde kastım anlaşılmıştır. Madde madde veya sıra uygun cevaba gerek yok. Ama biraz sade olursa sevinirim. Anlamakta zorlanıyorum da)

Link to post
Sitelerde Paylaş

1. Yaratılıştan bahsederken mümkün mü sorusu asında bunun nasıl mümkün olduğunu sorgulamaktır.

Mümkün olduğunu elbette biliyoruz. Çünkü varız.

2- "Yaratılışın gizemini başka türlü araştırmaya olanak yoktur."

Yaratılıştan kastettiğiniz nedir?

Burada kullandığım yaratılış terimi bilimsel yaratılış içindir.

Ortaya çıkmadır.

3- "Yalancı zerreler" nedir?

Yalancı zerreler, ingilizcesi virtual particles, Arapçası zimni zerreler, vakümde kendiliğinden karşıtları ile birlikte ortaya çıkan ve 10^-21 saniye var olduktan sonra birbirlerini yok eden, vaküm enerjisinden sorumlu son derece küçük parçacıklardır.

Onlara ilerde Casimir etkiyi açıklarken değineceğim.

4- "Evrenin sonsuz bir boşluk içinde genişlemekten başka çaresi yoktur"

Sonsuz boşluk (hiçlik), yokluk değil midir?

Değildir. Onu da açıklamaya çalışacağım..

5- "Hiçlik"ten kastettiğiniz nedir?

Hiçlikten de bahsedeceğm ama, şu kadarını eklemekle yetineyim ki hiçlik tam anlamı ile yokluk demek değildir.

Yalancı zerrelerin açıklaması sırasında bu kavram da açıklık kazanacak...

6- "Yoktan yaratılış" nedir? Sadece maddenin yaratılışı mı kastediliyor?

Yoktan yaratılış (latincesi ex nihilo yaratılış) dinlerin inandığı yaratılıştır. Bilimsel değildir. Tanrı herşeyi yoktan yaratmıştır demektir.

7- Eğer öyle ise Bing Bangın öncesinin olması, yoktan varedilişi tekzip eder mi?

Eder! Yoktan varoluş yoktur.

Sorulara teşekkürler..

Ne kadar çok soru sorulursa konu herkes için o kadar çok anlaşılır olacaktır.

Kabul edilmesi ayrı bir konu...

Link to post
Sitelerde Paylaş
vakümde kendiliğinden karşıtları ile birlikte ortaya çıkan ve 10^-21 saniye var olduktan sonra birbirlerini yok eden, vaküm enerjisinden sorumlu son derece küçük parçacıklardır.

1- Ya üstad tartışmayı kelime oyunlarıyla boğmak istemem ama "kendiliğinden" demişsin. Bir de "birbirlerini yok eden" demişsin.

Buralar bilimin tıkandığı noktalar mı?

2- Küçük parçacıklar madde midir?

Diğer sorularıma da esasen bir cevap yok. Sanırım konuları takip et demek istiyorsun

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu nedenden dolayı 10^-43 saniye olan Planck zamanının ötesine giderek, varoluşla ilgili deneyleri tekrarlamak mümkün değil.

Ama bu demek değildir ki Big Bang öncesi hakkında spekülatif de olsa bilimsel kuramlar ortaya atılamaz ve Big Bang öncesini kurgulamak anlamsızdır.

Tekrak okuyunca farkettim.

Yanlış anlamadıysam, Bing Bang öncesi diye bir şeyin olmadığını kabullenmek. Yoktan yaratılışı kabul etmek anlamına geliyor.

Bu durumda siz yukarıdaki alıntıdan anladığım kadarıyla "mutlaka birşeyler olmalı" düşüncesiyle sizin deyiminizle "spekülatif" zihin cimlastiği yapıyorsunuz.

Bu durumda objektif yaklaşma şansımız var mı?

Teşekkürler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bilim adamlarının bu konudaki kişisel görüşlerine ilerde yer vereceğim.

Sevgili Haci

Aynı zamanda anlattığın bilimsel varsayımların, karşı görüşlerden de yani yoktan yaratılışı destekleyenlarin, Bing Bangın öncesini yokluk olarak tanımlayanların yaklaşımlarını da kısada olsa aktarırsan sevinirim.

Armut piş ağzıma düş oluyor ama. İdare edersin herhalde.

Kolay gelsin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Eğer evren bir şeyden çıkıyorsa, o şey bir yerlerde var olmalıdır.

O yer neresidir?

Sonsuz bir hiçlikten başka bir yer midir?

Bu açıkca mantıksız bir düşüncedir.

Bu yüzden sonsuz hiçlik bir gerçektir ve bu hiçlik aslında varlık ve yokluk kavramlarının birlikte var olması ile niteliklidir.

Burada varlık dediğimiz şey yalancı zerrelerin kendileridir. Yoklukta onlardır.. Vakümde açığa çıkan yalancı zerrelerin anti olanlarıdır yokluk.

Sevgili Haci, yanılıyorsam düzelt lütfen.

Anladığım kadarıyla, senin görüşlerinle yoktan varoluşçuların görüşleri arasındaki tek fark "YALANCI ZERRELER"

Latife olsun diye söylüyorum. Zerrelerin önündeki isme (yalancı) bakılırsa 1 - 0 yenik başlıyorsun maça. Başka bir isim bulamamışlar mı buna, yoksa sen mi öyle niteledin?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yalancı zerreler (virtuel particles) vakumdan kendiliginden çıkıp kaybolan parçacıklardır. Karşıtlarıyla ortaya çıkıp, kaybolurlar. Bu parcaciklar fizik tarafından kabul edilmektedir. İlk olarak dirac tarafından varoldukları ileri sürülmüştür. Bu zerrelerin varlıgı kısmen belirsizlik ilkesiyle de açıklanmaktadır.

haci nin anlattigi kuram guth un meshur genisleme kuramidir. Bilimadamlari arasinda encok ragbet gören bigbang kuramdır.

Eger ilgileniyorsanız bir ara bigbang kuramlarinin yer aldigi scientific american sayısını yükleyebileceginiz bir link ayarlayayim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet..Zardos bu işin aslını biliyor.

Ben konuyu tartışmaya devam ediyorum..

CASİMİR ETKİ ve GÜCÜ

Kuantum fiziği ve evrenin ortaya çıkış nedenlerini, bazı ayrıntıları ile birlikte tartışmadan önce temeli Casimir etkiyi yeterince öğrenmek gerekiyor. Hendrik Casimir hala yaşayan Holandalı bir teorik fizikçidir. Kendi ismini taşıyan bir etkiyi 1948 yılında ortaya atmış ve bu kuram daha sonra kesinlik kazanmıştır. Konu hakkında daha geniş ingilizce bilgi için aşağıdaki adrese bakabilirsiniz..

http://physicsweb.org/articles/world/15/9/6

Aşağıda bu kaynağın açıklamalı bir özetini bulacaksınız. İlginç bulacağınıza eminim..

Vaküm nedir? Bir küp alın.. İçinde ne varsa boşaltın.. İçinde tek bir atom bile kalmasın. Sonra onun ısısını absolu sıfır dereceye indirin. Klasik fizikte vakümun tanımı bu kadar basittir. İçinde hiç bir şeyin olmadığı daha soğuğunun olamayacağı kadar soğuk bir yerdir.

Vakümu kuantum fiziği bakış açısından değerlendirirsek çok daha farklı bir şey olduğunu görürüz. Bütün alanlar belli değerler arasında dalgalanırlar. En iyi bilineni elektromanyetik alanlardır. Vaküm boşluğu da bir alandır ve bu bağlamda bir istisna değildir. Dalgalanır. İlginç olarak bu dalgalanma yalnız soyut bir kavram değildir. Onun somut gösterileri de vardır. Casimir etki vaküm dalgalanmasına bağlı olarak ortaya çıkan mekanik bir süreçtir.

Elektromanyetik alan çeşitli frekansların bir arada bulunduğu bir spektrum oluşturur. Serbest ve geniş bir boşlukta her frekansın önemi aynıdır. Alan çok geniş ise, frekanslardan biri diğerinden önemli değildir. Ama dar bir alanda, alanın genişliğine bağlı olmak üzere, durum değişiktir. Bu dar alanda bazı frekanslar önem kazanabilir. Bunu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz. Vaküm içinde iki aynayı, yüzleri birbirlerine karşı olmak üzere bir araya getirin. İkisi arasında elektromanyetik bir dalganın varlığını düşününün. Bu alan kendisine tam uyan dalga boyundaki yarım dalgaların iki ayna arasında gidip geldikleri için çoğaltıldığı bir mekan olacaktır. Belli dalga boyunda olan elektromanyetik spektrum abartılacaktır. İki ayna arasına mükemmel şekilde sığanların dışındakilere yer yoktur. Bu dar boşluğun içindeki frekansı ifade etmek için kavite rezonansı, kavite titreşimi terimi kullanılıyor. Yalnız belli dalga boyunda olan dalgalar burada yer alabilecekler ve abartılacaklardır. Aynı şekilde vaküm dalgalanmalarının frekansları da kavite titreşimine bağlı olarak ya abartılacaklardır, ya da süprese edileceklerdir. Burada kavite çeperlerine uygulanan basınç için kavite titreşimi basıncı terimi kullanılmaktadır.

Yeri gelmişken yeni bir kavrama kısaca değinmek istiyorum. Ona radyasyon alanı basıncı deniyor. Kuantum mekaniğine göre istisnasız her alan enerji içeriyor. Yukarda tanımını yaptığımız vaküm alanı bir istisna değil demiştik. Elektromanyetik alanlar uzayda yayılırlar. Ve bu arada etrafa bir basınç uygularlar. Buna radyasyon basıncı deniyor. Nasıl bir nehir akarken yamaçlarına basınç uyguluyorsa, elektromanyetik alan da etrafa basınç uygulamaktadır. Bu radyasyon basıncı enerjiye parelel olarak artacaktır. Radyasyonun enerjisini ise dalgalarının frekansı saptayacaktır.

Aynalar arasındaki kavite titreşimi basıncı söz konusu olunca, kavite titreşim frekanslarında kavite içindeki radyasyon basıncı daha büyük olacak ve aynaları dışa doğru itecektir. Kavite titreşim frekansı dışında kalan radyasyon basıncı ise dışarda daha çok olacak ve aynaları birbirlerine doğru itecektir.

Casimir etki vakümda vuku bulan dalgalanmaları ölçen bir yöntemdir. İki metal yüzeyi birbirlerine son derece yakın olmak üzere karşı karşıya getirin. Aralarındaki mesafeyi birkaç nanometreye indirin. Vakümda dalgalanma oluyorsa ve bu dalgalanmalar belli frekanslar arasında gerçekleşiyorsa, ancak belli dalga boyunda olan frekanslar iki metal plaka arasına sığacaktır. Yani kavite titreşimine uyanlar kavite içinde abartılacaklardır. Diğer frekanslar metal plakaların dışında kalacaklardır. Enerji içeren bu dalgalanmaların bir radyasyon basınıcı vardır. Ancak belli frekansların sığdığı plakalar arasındaki boşlukta basınç daha az, her türlü frekansa izin verilen dışında ise daha çok olacaktır. Bu da metal plakaların birbirlerine doğru yaklaşmasına neden olacaktır.

Casimir etki vakümda belli frekanslar arasında dalgalanan bir enerjinin varlığına işaret etmektedir. Bu enerjinin kaynağı ise yalancı zerrelerdir..

Bu yazıma ilk iletinin kısa özeti ile başlamak istiyorum.

Her türlü alanda enerji vardır ve bu enerji bazı değerler arasında dalgalanır. Vaküm boşluğu da bir alandır. Bu alanlardaki enerjiyi dalgaların frekansları saptar.

Her türlü radyasyon etrafına basınç uygular.

Alanın genişliği sınırlı ise, örneğin alan yüzyüze bakan iki paralel aynanın arasında ise, ancak belli dalga boylarının uyacağı bir aralık olacak ve radyasyon basıncı dışa göre hafifce az olacaktır. Nedeni dar aralığa uyan frekansların sınırlı olmasıdır.

Vakümdaki enerjiden ve bu enerjinin dalgalanmasından yalancı zerreler sorumludur.

Yalancı zerre (virtual particle) kavramı çok önemlidir. Çünkü evrenin ve muhtemelen evrenlerin ortaya çıkışını onlarla açıklamak mümkündür. O konulara değinmeden önce kısaca yalancı zerrelerden bahsedelim..

Yalancı zerreler vaküm boşluğunda ve hiçbirşeylik dediğimiz kuramsal ortamlarda aniden, karşıtları ile birlikte, ortaya çıkan ve 10^-21 saniye kadar var olduktan sonra yok olan zerrelerdir. Karşıtları ile demek, biri negatif ise, diğeri pozitif demektir. İkisi bir araya gelince birbirlerini yok etmektedirler. Bunu madde ve antimadde olarak düşünmemeliyiz. Çünkü yalancı zerreler maddenin ortaya çıkmasından çok daha önceki bir dönemi simgelemektedirler. O dönemde daha ne madde vardır ne de büyük bir enerji. Bu kısa zaman dilimi tükenince doğadan borç aldıkları enerjiyi ona iade ederek yok olur giderler. Borç aldıkları bu enerji vaküm enerjisidir. Bizim hiçbirşeylik veya yokluk dediğimiz kavram işte budur. Hiçlik yokluk gibi durmaktadır ve pratik olarak yoktur da ama, bu yokluk zıt nitelikli yalancı zerrelerin birbirlerini nötralize etmesinden başka bir şey değildir. Bu kavramın önemini abartamayız.

Kuantum fiziğinin ilgi alanı olan atomaltı evrenini ve orada vuku bulan olağanüstü tepkileşmeleri insan aklının imgelemesi mümkün değildir. Fizikçiler yapılan gözlemleri açıklamak için bazı modeller oluşturmaya çalışırlar ama, çoğu kere onda başarılı olamazlar. Bu modeller çoğu kere matematiksel denklemler ve kuantum evreninde nelerin vuku bulduğunu simgeleyen imajlar şeklinde belirtilirler. O modellerden bazıları adı geçen quantum fenomeni açıklamada gerçeğe çok sadık olabilirler. Ve onu doğru ve anlaşılır bir şekilde yansıtabilirler. Ancak diğerleri son derece müphem imgelerden öteye gitmeyen anlaşılmaları güç soyut kavramlardır.

Modellerle ilgili bilinmesi gerekli tek gerçek onların gerçek olmadıklarıdır. Bir quantum fenomeni açıklamada son derece başarılı birden fazla model olabilir. İlginç olarak bu modeller birbirlerinin tam zıttı da olabilirler. Örneğin ışık modelini ele alalım. Işık hem dalga hem de zerre olarak imgelenebilir. Bazı koşullarda dalga özelliği diğer durumlarda ise zerre özelliği manifest hala geçer.

Atom modeli de böyle bir şeydir. Yapılan modellerin hiç birisi gerçeği yansıtmaz. Bazı atom modelleri atomun gözlemlenen niteliklerinden birini çok güzel açıklayabilir. Ama diğerlerini açıklamada başarısızdır. Her model yalnız kendi konusunda yararlıdır.

Muhtemelen insan aklının quantum aleminde vuku bulan süreçleri anlamasına olanak yoktur. Modellemelerle o dünyada vuku bulan ekzotik süreçlerden yalnız birinin bir yüzü açıklanabilir. Yalancı zerreleri de bu ilkeler göz önünde bulundurarak değerlendirmek gerekmektedir.

Yalancı zerrelere değinmeden önce Casimir etkiden ve vaküm dalgalanmalarından bahsettim. Aslında vaküm dalgalanması kuantum dalgalanmasıdır. Bu dalgalanma sırasında yalancı zerreler ortaya çıkmaktadır. Bu bir modellemedir. Aslında ortaya çıkan yalancı zerre çiftleridir. Bunlar birbirlerinin zıttı olduklarından evrenin elektrik yükünün dengesi bozulmaz. Hep nötraldir. Bunların ortaya çıkması konservasyon (conservation) yasalarını tatmin etmek zorundadır. Doğa için bu önemli bir yasadır. Ama konservasyon yasalarını izlemeyen zerreler de vardır. Örneğin fotonlar.. Fotonlar karşıtları olmadan ortaya çıkabilirler.

Yalancı zerreler, gerçek zerrelerle ilgili davranışları açıklamadaki büyük önemlerine rağmen, direkt olarak asla gösterilmemişlerdir. Casimir etki onların varlığının, direkt değil, indirekt kanıtıdır. Her yalancı zerre konservasyon yasalarına uymaz. Yani zıt etkili çiftler halinde ortaya çıkmaz. Yalancı zerrelerin de türleri vardır. Şimdi biraz da onlardan bahsetmek gerekiyor.. Elektronların etrafında bir bulut oluşturan yalancı zerreler vardır. Onlar için bazan yalancı fotonlar da deniyor. Elektronal nötrino arasındaki tepkileşmeye kısa bir göz atalım. Elektronun çevresindeki yalancı zerrelerden W- denen bir zerre nötrinoya doğru gönderilir ve nötrino tarafından bu zerre absorbe edilir. Peki bunun sonucunda ne olur? Çok ilginç ve insan sağduyusu ile bağdaşmayan bir şey olur. W- yalancı zerresini gönderen elektron nötrino olurken, nötrino elektron olur. Her ikisinin de yükü ve diğer nitelikleri konservasyon yasaları tarafından korunmuştur. Burada aradaki ilişkileri başaran W- yalancı zerresi karşıtı ile bunu başarmamıştır. Karşıtı ile ortaya çıksaydı böyle bir tepkileşme vuku bulmayacaktı.

Bütün quantum zerrelerinin etrafında yalancı zerrelerden oluşan bir bulutun varlığına inanılmaktadır. Onlar yayılır ve emilirler. Bu yalancı zerrelerin yaşamı, ve ne kadar uzağa gidebilecekleri belirsizlik yasaları ile saptanmıştır. Enerjileri ne kadar yüksekse yaşamları ve kat ettikleri mesafe o kadar kısadır. İki madde zerresi birbirlerine yakınlaşırlarsa, aralarında bu yalancı zerreler aracılığı ile bir tepkileşme vuku bulacaktır.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tarık'ın sorularına cevap:

1- Ya üstad tartışmayı kelime oyunlarıyla boğmak istemem ama "kendiliğinden" demişsin. Bir de "birbirlerini yok eden" demişsin.

Buralar bilimin tıkandığı noktalar mı?

2- Küçük parçacıklar madde midir?

Diğer sorularıma da esasen bir cevap yok. Sanırım konuları takip et demek istiyorsun

Kendiliğinden demek başka bir süreç veya fizik yasası tarafından tetiklenmeden ortaya çıkıyor demektir.

Küçük parçacıklar madde değillerdir. Onlara yalancı zerreler deniyor.

Tekrak okuyunca farkettim.

Yanlış anlamadıysam, Bing Bang öncesi diye bir şeyin olmadığını kabullenmek. Yoktan yaratılışı kabul etmek anlamına geliyor.

Bu durumda siz yukarıdaki alıntıdan anladığım kadarıyla "mutlaka birşeyler olmalı" düşüncesiyle sizin deyiminizle "spekülatif" zihin cimlastiği yapıyorsunuz.

Bu durumda objektif yaklaşma şansımız var mı?

Teşekkürler.

Mutlaka bir şeyler olmalı elbette.. Evrenin çıkacağı bir şey olmalı ve onlar var zaten.. Casimir etkiye bakınız.

Casimir etiki onları objektif olarak demonstre ediyor. Daha objektif olunamaz..

Aynı zamanda anlattığın bilimsel varsayımların, karşı görüşlerden de yani yoktan yaratılışı destekleyenlarin, Bing Bangın öncesini yokluk olarak tanımlayanların yaklaşımlarını da kısada olsa aktarırsan sevinirim.

Armut piş ağzıma düş oluyor ama. İdare edersin herhalde.

Kolay gelsin.

Bence onların yaklaşımlarını anlatmak gereksiz.

Çünkü onlar için Big Bang öncesi anlamsız..

Bu ifadelerini fena şekilde eleştirebilirim..

Big Bang öncesi var mıdır sorusu için anlamsız denmez.

Hiç bir soru anlamsız değildir. Yalnız cevaplar anlamsızdır.

Soruyu anlamsız olarak yanıtlamak, onun hakkında çok şey bildiğini ihsas etmektir.

Çünkü bir olgunun anlamsız olduğunu ileri sürmek o şeyi bilmekle özdeştir.

Adama sorarlar.. Anlamsız olduğunu ne biliyorsun?

Sevgili Haci, yanılıyorsam düzelt lütfen.

Anladığım kadarıyla, senin görüşlerinle yoktan varoluşçuların görüşleri arasındaki tek fark "YALANCI ZERRELER"

Latife olsun diye söylüyorum. Zerrelerin önündeki isme (yalancı) bakılırsa 1 - 0 yenik başlıyorsun maça. Başka bir isim bulamamışlar mı buna, yoksa sen mi öyle niteledin?

Evet.. YALANCI ZERRELER. Ama dahası da var..Onlara değineceğiz..

Bu benim uydurduğum bir terim değil.

Virtual particle denen zerreler bunlar.

Arapçası zimni zerreler......

Gerçeğe en yakın zerreler de diyebilirsin..

Ya da nerdeyse gerçek zerreler şeklinde de düşünebilirsin..

Ama varlıkları Casimir etki ile gösteriliyor..

Ve onlar vakümdeki enerjiden sorumlular..

Umarım merakınızı biraz da olsa tatmin edebilmişimdir.

Soru sorulmayı çok seviyorum nedense..

Çünkü işlenen konuların anlaşılmasına çok yardım ediyor.

Bu yüzden teşekkürler..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...