Jump to content

Bioyakıt sizce mantıklı mı?


Recommended Posts

Bence değil. Yakıt kullanarak tarım yapıp uretilen ürünleri işleyerek tekrar yakıt elde etmek mantıklı değil.

Bu dongu içerisinde dışarıdan döngüye katılan tek fazlalık guneşışığı. Yani bizim elde edeceğimiz maksimum enerji güneş ışığı kadar.

Guneşten direkt enerji üretmek çok daha verimli ve doğru bir çözüm olur. (Bioyakıt üretiminin verimli olduğunu da sanmıyorum)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bence de değil.

Biyoyakıt yiyecek fiyatlarının artmasından sorumlu..

Aptalca bir yaklaşım..

Hatta tehlikeli...

Yiyecek ve yakıt fiyatlarının sürekli artmasına neden olacak global krizlere ayaklanmalara yol açabilecek bir yöntem. Bir yandan da uluslararası şirketlerin karını arttıran bir yöntem tabi.

İşin sosyal yanın ötesinde; X kalori üretmek için Y kalori harcanıyorsa, X ve Y arasında Y>X bağlantısının olduğunu düşünüyorum. Yanılıyor muyum?

Bu akla zarar yöntemin Amerika tarafından benimsenmiş olması oldukça manidar! Hatta bioyakıt konusundaki akla zarar tutum ile senin günümüz fiziğine yönelttiğin "sicim teorileriyle fiziğin bilimsellikten uzaklaştığı" eleştirilerinde bir paralellik olduğunu düşünüyorum. Yani, her iki konuda da akla zarar bir tutum destek buluyor.

Nasıl oluyor da bu akla zarar tutumlar destek buluyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bunlar politik yeğlemeler..

Başı Gore çekiyor.

Yeşil olmanın önemi sündürülüyor..

Aşırı boytulara ulaşılıyor.

İzliyorsanız, duymuşsunuzdur. Şu aralar Çin ve Hindistan suçlanıyor.

Bekleyelim ve görelim..

Bu sorunu ancak zaman halledeceğe benziyor.

Bu arada bu çılgınlıktan en çok zarar gören ülkeler Batı ülkleleri ve ABD değil.

Fakir ülkeler..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Biyoyakitin yiyecek maddelerinde fiyat artisi yapmasini anlamadim, anlatirmisiniz?

Amerika'nın geniş gıda reservleri var.. Dünyada en fazla tahıl ve mısır üreten ülke..

Mısırın bir kısmı alkol yapmaya kullanılınca mısır fiyatları artıyor.

Artan mısır fiyatları diğer tahıl ürünleri fiyatının artmasını tetikliyor.

Pirinç fiyatları da artıyor. Buğday fiyatları da..

Tabii bütün gıda maddeleri birbirleri ile ilgili. Hepsi artıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bioyakıt denen saçmalık zihnisinir procelerinden bile beter bir şey. Dolar milyarderlerinin servetine servet katmak dışında bir amacı daha var. Ki bu da dolar milyarderlerinin servetine servet katan bir şey... Azalan petrole karşı akaryakıt tedbiri olarak insanlara kabul ettirilmeye çalışılıyor. Tüm dünya çapında akaryakıtla çalışan araçlara bakarsak akaryakıt sektöründe, otomotivde, iş makinalarında ve pek çok konuda tekellerin bir ayağının çukurda olduğunu görürüz. Peki bu işin altından nasıl kalkılır? Tabi ki her şey olup bittikten sonra bioyakıt yardımıyla faturayı tüketiciye ödettirmekle... Alternatif enerji kaynaklarına ani bir yönelim tüm dünya genelinde katrilyonlarca dolarlık yatırımların çöpe atılmasıyla eşdeğer olabilir. Bu yüzden bioyakıt yardımıyla akaryakıttan alternatif enerji kaynaklarına yumuşak geçiş yapılacak ve tekeller bu işin altından minimum zararla kalkmış olacak.

Benim aklıma başka bir açıklama gelmiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Biyoyakıt veya biyodizel’in dünyadaki açlık sorununu daha da berbat hale getireceğini düşünüyorum. Biyoyakıtın petrol ile kalori değerleri açısından önemli farkı yok.

Bildiğiniz gibi, biyodizelin ilk versiyonu sanayi ve evlerde kullanılan atık yağların yakıt olarak kullanımıydı. Örneğin fastfood’ların kızartma yağlarının dizele dönüştürülmesi, lağıma karıştırılmadan kullanımı masum bir düşünceydi. Sokakların tavuk kızartması kokmasına da yol açıyordu. Dünya petrol fiyatlarının yükselmesi ile bitkisel yağlar ucuz hale geldi. Özellikle Al Gore gibi barış (!) ödüllü angutların öncülüğünde çevre adına dengeler bozulmaya başladı.

Kolza (kanola yağı) topraklarımızda sanayi yağı olarak ekilen ilk üründür. Bazılarınız eski yıllarda hükümetin radyo duyurularından, daha sonra zeytinyağı yolsuzluklarından kolza yağı veya kanola yağını anımsayacaktır. Kolzanın ıslah edilmemiş şekli (şimdi anımsayamadığım içeriği nedeniyle) toksik idi. Sanayide kullanılmak üzere ekim izni verildi, sonra aklına esen kolza ekip, yemeklik yağlara karıştırıp, birçok kişiyi hasta ettiler. Yanılmıyorsam İtalya’ya zeytinyağı niyetine satılınca anlaşıldı. Günümüzde ıslah edilmiş şekli ekilmekte, toksik etkilerinin sıfıra yaklaştığını biliyorum. Şimdilerde sıvı yağlara karıştırılmak için ve biyodizel için üretilmekte.

Anadolu’da birçok yerde niteliksiz topraklara uyumu nedeniyle, kolza üretimine izin verilmişti. Şimdilerde daha çok para ettiğinden ayçiçek başta olmak üzere, besin niteliği olan ürünlerin yerine ekildiğini duydum. Tıpkı tütünün Akhisar ovası gibi, en verimli ovalarda ekilmesine benziyor.

Petrol fiyatlarının 140 dolar üzerine çıkması ve büyük petrol şirketlerinin daha az çevre kirliliği (sanki umularındaydı!) yaptığı gerekçesiyle tesis kurduklarını, dizele katıp biyodizel pazarlamalarının arttığını okumaktayız. Avrupa'da kullanım oranı yüksek.

Vahşi kapitalizmin özellikle ucuz maaliyet nedeniyle az gelişmiş/açlık riskinde olan ülkeleri yağ üretimi için yönlendirmeleri en önemli sorun.

Burada 3 sorun var:

1- Yağ üretimi yapılan ürünlerin, besin olarak fiyatlarının artışı.

2- Besin yerine sanayi ürünlerinin ekimi, besin üretim alanlarını daraltması, fiyatlarının artışı

3- Doğal dengenin bozulması. (Ziraatçı arkadaşlardan aldığım bilgiye göre) Bazı yağlı ürünler dönüşümlü ekilince verim artar. Sanayi yağı üretimi daha çok para edince her yıl ekilmesi; hem besin azalmasına, yağ üretiminin de giderek azalmasına, hem de sonraki yıllarda toprağın niteliğinin yitirmesine yol açması gibi bir kısır döngüye girilmesi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Enerji konusunda birşeyler eklemek istedim:

Türkiye enerji konusunda gerçek bir sömürge. 2008 itibari ile 50 milyar dolar civarında ithalat yapılmış. Bu rakam petrolün 120 dolar olmasına göre hesaplanmış. Türkiye önümüzdeki 5 yıl salt ucuz enerji yatırımı yapsa ithalat azalacağı için inanılmaz gelir elde eder.

1- Rüzgar türbini üretimi (hali hazırda ithal ediyoruz, ısmarlandığında 2-4 yıla randevu veriyorlarmış=Polat holdingin açıklaması).

2- Güneş (solar) panel teknolojisinde ARGE ve üretim: Kişisel olarak solar panel sordum, neredeyse daire fiyatına mal olmakta ve hepsi ithal. Verimi çok iyi değil. TUBİTAK destekli ARGE ve üretim ülkenin geleceğini değiştirir.

3- Derin toprakta dolaştırılan su ile ısıtma ve soğutma yapılması: Toprağın 10 metre altından itibaren ısının yaklaşık 10 derecede sabitlendiği bilinmekte. Yazın klimalar yerine su borularının derinde dolaştırılması, özellikle soğuk bölgelerde yine ısıtma amacıyla kışın kullanılmasının çok efektif olduğundan bahsedilmekte.

Başta Ege kıyıları olmak üzere birçok bölgede rüzgar türbinleri kurulabilir. Bildiğim kadarıyla şimdilik en fazla İzmir Alaçatı’da (20 civarında), Karadenizde bir bölgede, Bandırma’da var. Manisa’da kuruluyormuş. Oysa Hollanda’ya gittiğimde gözlerime inanamadım.

Bir üretime ne kadar ağırlık verirseniz, ürün o kadar ucuzlar. Üstelik ARGE ile verim ve maaliyet de azaltılır.

Sanırım Afrika’da güneş ışınlarını odaklayarak çalışan bir santral var. Güneydoğuda denenebilir.

http://turbin.org/ isimli bir site var. Göz atmanızı öneririm.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 6 months later...

Bitkilerden biyodizel üretmeyi atın bir kenara, ben hep petrolden besin elde edebilmeyi düşünmüşümdür.

Petrol enerjisinin tonlarca otomobillerin motorlarında taşımacılıkta kullanılırken zayi edildiğini düşünüyorum. 70-80 kg lık bir insan için genellikle bir tonun üstünde otomobiller de taşınıyor.

Petrol özünde milyonlarca yılın birikimi fosil yakıttır. Yani orjini yine canlılardır. Milyarlarca ve milyonlarca yıl birikip yeraltına depolanmıştır. Çağımız insanı bu birikimi çok çömertce zayi etmektedir. Verimli kullanmamaktadır.

Petrol tüketimini azaltıcı önlemlerin yanı sıra, petrolden besin elde etmek amacıyla AR-GE çalışmalarına hız vermek gerektiğini düşünüyorum.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Biraz yanlış taraflardan bakılmış gibime geldi..

Biyoyakıt, bir sürü şey olabilir, mesela kokaryakıt (anlayan alamıştır diyecemde, anlamayan google'a sorsun). Ama sanırım üzerinde durulan biyodizel olmuş..

Biyodizel'in gıda fiyatlarını artırıp açlığa sebep olacağını söylemek bence bir balondan ibarettir. Bu noktada günümüzün sorunu şudur. Gıda olarak üretilen stoğu siz alıp yakarsanız, elbette bu bir sorun olacaktır. Ama bunun sebebi, şu anda biyodizel üretimi için ekim yapılmıyor olmasıdır. Bu herşeyin baında biyodizelin maliyetli olması ile neticelenmektedir.

Diğer yandan, biyodizel'in kullanılmış ve insan sağlığı için zararlı yağlardan elde edilmesi de mümkündür.

Biyodizel üretmek için gereken enerji, gene biyodizel ile de sağlanabilir. Yani, biyodizel bitkisini biyodizel kullanna traktörle ekebilirsiniz. Eğer mazot ile ekince kurtarıyorsa, biyodizel ile ekince de kurtaracaktır. Zira maliyetleri çok yakındır.

Çevre kriletme vs. yönünden biyodizel normal dizelden son derece verimlidir.

Yani hadi hep beraber biyodizel yapmaya mı? Değil, bunu söylemiyorum..

Biyodizel üretmek için, üretim maliyeti daha düşük olacak ve gıda stok alanlarını etkilemeyecek türler yetiştirilebilir. Basitçe örnek olsun, vetiver diye bir bitki vardır, ekin yol kenarlarına, bayırlara, çayırlara vs. Tarlaya çit yapın. Şunu bunu yapın. Yağını çıkarıp biyodizel yapın.. Çorak, batak vs. yerlerde, son derece düşük maliyetle bir sürü şey kazanın. Benzer bitkiler çoktur. İnsan besini olmayacak kadar kötü pek çok yağ vs. veren bir sürü bitki vardır. Ve bunların bir çoğuda insan besini olan bitkilerin yetişmediği yerlerde, aşırı tarım masrafı etmeden, gübre, melez tohum, ilaç vs. gerektirmeden kolayca ve bolca yetişebilmektedir.

Bugün, biyodizel üretimi henüz yeterinc egelişmiş değil. O nedenle bu gibi ekimler vs. uygun maliyetle yapacak, işleyecek edecek organizasyon ve teknoloji yok. Yani, tamam vetiver bedavaya süratle büyür ama, onu hasat edecek bir biçerdöğer yok. Hal böyle olunca, maliyet gereksiz yere, elle hasat veya uygunsuz aletle hasat yüzünden artıveriyor birden bire..

Biyodizel mesele değil ve dahası insanlık için gerçekten büyük bir umut. Neden derseniz.. Hiç biriniz, içine deniz anası, turp, haşhaş genleri eklenmiş ve şahane olmuş bir kabak yemek istemezsiniz. Ama hiç kimse, arabasına koyduğu mazotun, solucan, zakkum, deniz kestanesi ve ısırgan otu genleri eklenmiş bitkiden yaplılıp yapılmadığına bakmaz. Bugün, biyoteknoloji yoluyla, daha fazla alkol, yağ, hatta alkol, safsu filan vs. gerektirmeyen biyodizle üretimi yapacak bitkiler yetiştirilmesi elbette mümkündür.

Ama henüz biyodizel emeklemiyor bile. Basitçe şunu söyleyeyim, öyle tanklara filan doldurup kaynat, süz, alkol kat, suyla yıka vs. abes işler aslında.. Biyoteknoloji, makul bir yatırımla, yani ar-ge yatırımı, Meyvelerinin içi hazır biyodizel dolu olan ağaçlar yapabilir. Tamam bu belki pek uzak ihtimal ama, ideal bir bitki üretip bunu idela biyodizele çevirecek bir bakterinin önüne atabilir. Bakteriler bizim için tonla bakteri ve şarap yapabiliyorsa, neden biyodizel yapamasın?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Otomobillerde kullanılan motorların verimliliği %25, %30 civarında. Yani en iyi hesapla 3 kalorinin 1 kalorisi arabayı ilerletmek için kullanılıyor geri kalanı isı vs olarak heba ediliyor.

Tohumdan başlayarak, tarlanın ekilmesi, bakımı, ürünün ilaçlanması, hasadı, fabrikay götürülmesi, işlenmesi, yakıt haline getirilmesi, yakıtların benzin istasyonuna taşınması ve oradan benzin deposuna konması ve araç tarafından tüketilmesi (Tüm bu sürece katılan araç ve insanların geçimi vs) sürecini göz önünde bulundurursak;

G kalori girdi harcayarak üretilen yakıtın Ç kalorisini yararlı olarak kullanabiliyorsak; bu süreç ancak ve ancak; Ç>=G ise sürdürülebilir ve sistemin dısına ancak Ç-G kalori aktarılabilir. Sistemin toplam verimliliği(TV diyelim) formulu (Ç-G)/G dir.

Ancak G girdisi ile U kadar enerji üretip bunun Ç kadarını kullanıyorsak sistemin üretim verimliliği (UV diyelim) formulu (U-G)/G olur.

Dünyayı kapalı bir sistem kabul edersek, sisteme dışarıdan enerji aktarılmadan artı enerji elde edemeyeceğimize göre ya depolanmış enerjiyi veya sisteme dışarıdan aktarılan enerjiyi kullanıyoruz. Biyodizelde ise aslında güneş enerjisini kullanmış oluyoruz. Bir yerde ekili alanlar da guneş enerji santrali oluyor.

Bu kadar dolambaçlı süreçlerden geçerek verimsiz harcanan bir yakıt elde etmektense, direk güneş enerji santrallerinden elektrik elde etmek daha verimli olur. Sonuçta güneşten elde edilen enerjiyi daha doğrudan kullanmış oluyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Bu kadar dolambaçlı süreçlerden geçerek verimsiz harcanan bir yakıt elde etmektense, direk güneş enerji santrallerinden elektrik elde etmek daha verimli olur.

Nedense, söz konusu olan biyodizel olunca, dolambaçlı yolları pek güzel görüyorsunuz. Ne güzel yapıyorsunuz maliyet hesabını..

>>> Tohumdan başlayarak, tarlanın ekilmesi, bakımı, ürünün ilaçlanması, hasadı, fabrikay götürülmesi, işlenmesi, yakıt haline getirilmesi, yakıtların benzin istasyonuna taşınması ve oradan benzin deposuna konması ve araç tarafından tüketilmesi (Tüm bu sürece katılan araç ve insanların geçimi vs) sürecini göz önünde bulundurursak..

Birde güneş enerjisinin böyle hesabını yapsanız? Santralin yerinin hazrılanması, panllerin vs. yapılması, kurulması, rüzgarın söktüğünün yerine konması, ömrü dolunca yeniden kazanımı vs. vs .hiç hesabını yaptınız mı?

Bir güneş santralinin ömrü yaklaşık 30 yıl civarında.. 1 MW'lık böyle bir santralin maliyeti öyle ki, 1 MW'lık bir nükleer, termik vs. santrali kurar ve 30 yıllık yakıtını, yakıtın artığının saklanmasını vs. şuraya koyarsanız, kafa kafaya denk geliyor. Kısaca, Bir termik santral, nükleer santral, hidroelektrik santralı vs. için, kurulum ve 30 yıllık işletme maliyeti toplamı, bir güneş santralindne daha ucuza geliyor. Buna birde, o elektriği nasıl taşıyacağınız, bir arabaya nasıl koyacağınız, araç için kullanacağınız LiIon vs.pillerin üretim vs. maliyetlerini filan bir hesaba katın..

Güneş maalesef harcandığı yerde enerjiye dönüştürmek için verimli bir enerji kaynağı değil. Geniş bir alanda ve uzun süre gelen enerjiyi depolamanız gerekiyor. Yani, mesela, 1m2 yeri ısıtmak için, 40m2 yere düşen güneş enerjisini toplamanız gerekiyor. Güneşten gelen enerji söylendiği gibi öyle ahım şahım fazla bir şey değil. Totali çok yüksek olabilir elbette. Ama düştüğü yüzey vs. geniş filan olunca, maalesef kafi gelemiyor.

Güneşten direkt veya dolaylı yoldan (dalga, rüzgar vs.) enerji elde etmek şu an verimsiz olsa bile, muhakkak yapılması gereken bir şey. Yani, otomobil için güneş enerjisi absürd ve verimsiz olabilir. Ama evdeki klimayı çevirmek için gereken enerjiyi verimli bir şekilde elde edebilecek kadar bol çölleri var dünyanın..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 year later...

Fosil yakıtlarda biyoyakıttır.

Biyoyakıtları eleştirirken iyi düşünün.

Biyoyakıtları elde edilişinde masrafları ve enerji kayıpları üzerinde durulmus hep.

Günes panelleri ile akülerin elde edilirken harcanan enerji miktarları üzerinde de durun biraz.

Güneş paneli ve aküler ömrü boyunca üretiminde harcanan enerji kadar enerji üretebiliyormu?

Böyle bir araştırma hakkında bilginiz varsa buraya aktarabilirmisiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

biogaz üzerine biraz araştırma yapmıştım...

bizim buralarda hayvancılık yaygın...

ve hayavan damlarının hepsini afedersiniz bok götürüyor...

hem daha hijyenik bir dam hem de bu terslerden elde edilebilecek biogaz ile köylüye ek bir kaynak elde edilebilir diye düşünüp...

şöyle pratik ve hesaplı bir biogaz tesisi projesi nasıl ortaya çıkarılabilir diye uğraşmıştım...

halada bazı çiftiçilere tavsiye ediyorum...

ama bizim memeleketin insanı bir örnek görmeden pek aklına yatmaz...

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Güneş paneli ve aküler ömrü boyunca üretiminde harcanan enerji kadar enerji üretebiliyormu?

Aküler enerji üretmez. Enerjiyi saklamak ve taşımak için kullanılır. Ve her zaman kayıpları vardır.

Güneş panelleri ise nasıl yapıldıklarına bağlı olarak imali için gereken enerjiden daha fazlasını kolayca üretebilir. Fakat, genel toplamda üretilen enerji yatırım maliyetine göre çok azdır. Genel olarak 30 yıl dayanacak güneş santrali maliyeti = konvansiyonel santral + 30 yıllık yakıt gibi olur. En kaba hesapla, bir günün sadece yarısında güneş olabildiğine göre, toplam verim hiç bir zaman %50'yi aşamaz.

Güneş santralleri henüz yolun başındaki teknolojiler. Bir takım gelişmeler var, umut vadediyor, ama henüz yeterli değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...