Jump to content

Recommended Posts

  • İleti 49
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Muhammed adlı bu konuda Sexy Huri ve ozedonus adlı kullanıcılar konuşacaklardır.

Tartışmanın gidişatı ve seviyesi burada kalıp kalmayacağını belirleyecektir.

Seviyeli ve yararlı bir konuşma olması dileği ile.

SAYGILAR.

Sayın xislam' a teşekkür ederiz.Gerçi birazdan çıkmam gerekecek.Fakat tartışmanın tamamında iddia sahibi sexy Huri olacağından ilk iddiasını yazabileceğini,yeni oturumumda kendisine cevap vereceğimi söylemek isterim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yazima baslamadan once bende degerli forum yoneticilerine bu tartisma imkanini bize sagladiklari icin tesekkur ediyorum ve bu muzakere seklinde gececek olan tartismanin bir cok insani aydinlatmasini diliyorum.

Sayin Ozedonus,

Ilk yazi hakkini bana verdiginize gore sanirim bu tartisma da iddialarda bulunacak ve Muhammed'i suclayacak kisi ben, iddialara cevap verecek ve Muhammed'i savunacak kisi ise siz olacaksiniz.. Oyle ise sizin de bana verdiginiz izni alarak sorularima basliyorum.

Ilk olarak masa uzerine yatirmak istedigim konu "Muhammed'in karakteri ve kisiligi".

Muhammed, Islami kaynaklardan bugune kadar edindigim bilgilere gore sehvetine duskun, toplu katliamci, pedofil, yagmalamaci ve sizofrenik narsisist bir kisiydi. Umarim Muhammed'in karakteri ile ilgili tum konulari bu tartismada konusabilecegiz. Simdilik izninizle ilk olarak diger konulara hic girmeden Muhammed'in "suikastci" kisiligini tartisalim.

Muhammed 622 yilinda hicret ederek Medine'ye vardiktan sonra kendisi hakkinda elestirilerde bulunan Yahudi ve diger putperest Araplarin teker teker seslerini kestirmistir. Muhammed'den nasibini alan kisilerden biri ise zavalli yasli adam Ebu Afak'dir. Ebu Afak Medine'de kendi halinde yasayan 120 yasinda bir yahudidir.

Ebu Afak'in sucu diger Medinelilere Muhammed hakkinda siir yazarak sorgulamaya tesvik etmesiydi.

Islam alimi Ibn Ishak'in "Siret Resulullah" eserinde bahsettigi olay su sekilde gecmistir;

Ebu Afak, Ubayda kabilesinden biriydi. Allah'in elcisinin El-Harit B. Suveyd B. Samit adli kisiyi oldurmesini hazmedemiyor ve eline aldigi kalem ile siir yazarak hosnutsuzlugunu su sozlerle dile getiriyordu;

Uzun yillar yasadim

Ama Kayla Ogullari gibi

Bir araya geldiklerinde

Ustlendikleri seyi yapma ve muttefikleri konusunda

Onlardan daha sadik olan,

Daglari deviren ve hic bir zaman boyun egmeyen

Bir topluluk ya da halk grubu gormedim

Onlara gelen bir atli onlari

Her konu hakkinda

"Haram" ve "Mubah" diyerek ikiye ayirmistir

Yucelik ve kralliga inansaydiniz

Tubba'yi izlerdiniz

Not= Tubba, eskiden Arap topraklarini isgal etmis yemenli bir hukumdar. Kayla ogullari o'na karsi koymuslardi.

Bunun uzerine Allah'in sevgi ve hosgoru abidesi peygamber efendi, "ornek insan" Muhammed, tipki gunumuzde ki bir uyusturucu kacakciligi yapan mafya babasi tabiri ile "Bu alcagi benim icin kim halledecek!!" beyanatinda bulunmus ve "agitcilardan" biri olan Salim B. Umayr bu "suikast" gorevini ustlenerek yasli adami gece karanliginda katletmistir.

Umama b. Muzayriya adinda bir sair; Ebu Afak' in öldürülmesi olayindan hemen sonra su satirlari yazmistir:

Sen Tanri dini' ne ve Muhammet'e '-Yalancisin-' dedin...

(Bu nedenle) geceleyin bir Hanif sana yaklasti, senin güvenini kazandi.

'Yasina ragmen al bunu Ebu Afak-' diyerek (hançeri gögsüne sapladi ve)seni gebertti...

Gece karanliklarinda seni geberten yaratik insan mi idi? yoksa Cin mi?, hiç bilemiyorum".

(Kaynak: Ibn Sad, Tabakat, cilt 2)

Gerçekten de Ebu Afak 'in öldürtülmesi pek feci bir sekilde olmustur. Cinayeti islemeyi serefli bir is gibi üzerine alan Salim b. Umayyr, gece karanliginda Ebu Afak 'in evine giderek sanki onu dostça ziyaret ediyormus gibi görünmüs, ve kendisini agirlamak için kapiyi açan ihtiyarcigi oracikta kiliçla yere sermistir.

Muhammed'in bu yasli adami oldurtmesi elbette kendisine fiziksel bir tehdit olarak gordugu icin degildi. 100 yasini askin bu zavalli yasli adamin tek sucu Muhammed'i "elestirmekti". Narsisist liderler kisilikleri icabi kendileri hakkinda en ufak elestiriye bile tahammul edemezler. Ebu Afak icin hic bir Islami kaynakta Muhammed'i yaralamak ya da oldurmek gibi bir girisiminin ya da planinin oldugu yazmamaktadir. Allah'in ornek insan olarak gonderdigi peygamber efendi, Ebu Afak'la hic bir zaman yuzlesmemis, tam aksine gaddar, acimasiz bir mafya babasi gibi tetikcilerine oldurulmesini emretmistir.

Simdi ise Ebu Afak'in cinayeti hakkinda sorularimi sormak istiyorum;

1) Muhammed'in 120 yasinda zavalli adamcagizi geceleyin kallesce oldurtmesi, bize Muhammed'in kisiligi hakkinda ne gibi ipuclari veriyor?

2) Ebu Afak, Muhammed'i elestirdigi icin onun guvenirliligine bir tehdit olabilir. Fakat bu onun geceleyin kallesce bir suikastla oldurulmesi icin yeterli bir neden midir? 120 yasinda yasli bir adamin elestirileri, koskoca Allah'in peygamberine ne derece tehdit unsuru olabilir? Bedir'de Muhammed'e melekler yardim etmemis miydi? Oyle ise, Muhammed neden bu yasli adamdan korkup onun oldurulmesini emretmistir?

3) Fikirlerimiz uyusmuyor veya benim hakkimda elestirilerde bulunuyorsunuz diye sizi geceleyin uykunuzda evinize sizip, sizi oldurme hakkini kendimde bulabilir miyim?

4) Sayet bu suikastin gerceklesmesini emreden "ornek insan" Muhammed bunu yapiyor ise, bugun Islam karsiti konusan ya da elestirilerde bulunan sayisiz kisinin muslumanlarca katledilmelerini bu olaya baglayabilir miyiz?

5) Muhammed bugun yasiyor olsaydi, sirf bu olay yuzunden bugunun kanunlari ve yasalari geregi hapise girmesi gerekmiyor mu?

6) Modern dunyanin bugunku terbiye, ahlak ve insani yapisina ve kurallarina gore Muhammed'in bu davranisina "ornek insan" davranisi diyebilir miyiz?

Bu olay Muhammed'in emri dogrultusunda gerceklesen suikastlerden yalnizca bir tanesidir.

Sizin bu konudaki cevaplarinizi ve goruslerinizi aldiktan sonra, konuda bir sonuca varip diger suikast olaylarina deginmek istiyorum..

Buyrun, cevap hakki sizin..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Öncellikle bu şekilde olayları ele alamın imkansız olduğunu vurgulamak isterim.Konu hz.Muhammed olduğuna göre önce onun ilk hayatından başlamak gerekir.İddianız hemen medine döneminde gerçekleştiği iddia edilen konulara dayanmış.Hepinizden şunu dostlukla isteme hakkım var.Çoğu zaman olayların önü ve sonrası düşünülmeden değerlendirdiğiniz yolunda eleştirilerim olmuştur.Bunu ideolojimi deteklemek için değil,tarihi gerçeklerle nesnel bir şekilde yüzleşmek için istiyorum.

Sukastlerle ilgili eleştiri yapma hakkına sahipsiniz.Fakat bu konuyu sebep ve sonuçlarıyla ele almadığınız zaman çözüm noktasında bir şey yapmamış oluyorsunuz..Bu ve benzeri konuları önünden ve arakasından makasladığınız zaman tartışma mecburi bir şekilde kilitleniyor.Muhammedin kişiliği peygamberliğinde 16 yıl sonra gerçekleştiği söylenen bir olayla çözülemez.Peygamberin kişiliği tüm hayatının ele alınması ile ilgilidir.

Diğer taraftan muhammedi sadist görmeniz için verdiğiniz örnekler hem yetersiz..Aynı kitaplarda Hz.Muhammedin affedicilik yönü üzerinde duran yüzlerce olay var.En önemlisi mekke fethedilirken gösterilen tevazu ve Allah için tüm kinden arınmışılk var..

Buyrun hz.Muhammedin küçüklüğünü konuşalım ....Oradan devam edelim.Kavmi içinde sevilen,emin olduğuna inanılan,sıkıntısız bir hayat yaşarken,kimse ile hiçbir soerunu yok iken neden yalan ve kandırmalar uğruna başını bu kadar olaya sokabilsin?

Link to post
Sitelerde Paylaş
"tartışmanın tamamında iddia sahibi sexy Huri olacağından ilk iddiasını yazabileceğini,yeni oturumumda kendisine cevap vereceğimi söylemek isterim."

"Ama her türlü konuya sizinle tartışmaya var olduğumu söyleyeyim."

Sayin Ozedonus,

Ustte ki alintilar bizzat sahsiniza ait. Ben sizinle Muhammed hakkinda her turlu konuyu tartisabilecegimi sanmistim. Umarim yanilmiyorumdur.

Öncellikle bu şekilde olayları ele alamın imkansız olduğunu vurgulamak isterim.

Ortada islenen bir suikast var Sn. Ozedonus. Farzedelim ki Muhammed sizin bir muvekkiliniz ve sizde o'nu temsil eden bir avukat olsa idiniz, "Hakim bey, suikast olayini bu sekilde ele almam imkansiz, lutfen izninizle muvekkilimin cocuklugundan soz etmek istiyorum" demek ne kadar dogru olurdu?

Ustelik ilk yazi ve iddia hakkini bana verdiginiz icin, malum konu "Muhammed" iken sizinle Muhammed hakinda her konuyu tartisabilecegimi dusunmustum..

Konu hz.Muhammed olduğuna göre önce onun ilk hayatından başlamak gerekir.İddianız hemen medine döneminde gerçekleştiği iddia edilen konulara dayanmış.

Sayet konuya sizin arzu ettiginiz sekilde baslamak istiyor iseydiniz, o halde ilk soz hakkini neden bana verdiniz?

Muzakerenin konusu "Muhammed", amaci ise insanlarin fikir sahibi olup aydinlanabilmesidir..

Sn. Ozedonus, son yazdiginiz ileti ile insanlari aydinlatabildiginizi soyleyebilir misiniz?

Çoğu zaman olayların önü ve sonrası düşünülmeden değerlendirdiğiniz yolunda eleştirilerim olmuştur.Bunu ideolojimi deteklemek için değil,tarihi gerçeklerle nesnel bir şekilde yüzleşmek için istiyorum.

Sn. Ozedonus,

Iste size bir firsat..

Buyrun tarihi gercekleri sizinde dediginiz gibi masaya yatiralim, insanlar gercekleri gorebilsin ve tarihi gerceklerle nesnel bir sekilde yuzleselim..

Sizi, iddialari mi curutmekten ve gercekle yuzlesmekten alikoyan durum nedir?

Sukastlerle ilgili eleştiri yapma hakkına sahipsiniz.Fakat bu konuyu sebep ve sonuçlarıyla ele almadığınız zaman çözüm noktasında bir şey yapmamış oluyorsunuz..Bu ve benzeri konuları önünden ve arakasından makasladığınız zaman tartışma mecburi bir şekilde kilitleniyor.Muhammedin kişiliği peygamberliğinde 16 yıl sonra gerçekleştiği söylenen bir olayla çözülemez.Peygamberin kişiliği tüm hayatının ele alınması ile ilgilidir.

Iste tam bu sirada sizin tartismaya hakim olup, direksiyonun basina gecmeniz icab ediyor..

Buyurun, efendim...

Olayi tum sebep ve sonuclari ile ele almak istediniz de, biz mi karsi geldik?

Konuyu makasladigim fikrinde iseniz, konunun kilitlendigi bolumu sizin acmamaniz icin hic bir neden yok..

Diğer taraftan muhammedi sadist görmeniz için verdiğiniz örnekler hem yetersiz..Aynı kitaplarda Hz.Muhammedin affedicilik yönü üzerinde duran yüzlerce olay var.En önemlisi mekke fethedilirken gösterilen tevazu ve Allah için tüm kinden arınmışılk var..

Sayin Ozedonus,

Muhammed'in sadist yonunu su an hic tartismadik bile.. Muhammed'in sadist kisiligine daha sonraki yazilarimda deginecektim. Tartisdigimiz konu, Muhammed'in sadist kisiligi degil, Muhammed'in emri dogrultusunda islenen kalles suikast ve cinayet olaylaridir.

Buyrun hz.Muhammedin küçüklüğünü konuşalım ....Oradan devam edelim.Kavmi içinde sevilen,emin olduğuna inanılan,sıkıntısız bir hayat yaşarken,kimse ile hiçbir soerunu yok iken neden yalan ve kandırmalar uğruna başını bu kadar olaya sokabilsin?

Muhammed'in suikast olaylarina simdi bir cevap veremiyor iseniz, daha sonra bu isi nasil basaracaksiniz?

Siz resmen konuyu sizin acinizdan "cikmaz bir sokaga" cevirdigimi soylediniz.

Henuz daha ilk mesajimda sizden iddialarima karsi saglikli bir cevap alamiyor isem sizinle tartismanin bir anlami olmadigini dusunuyorum.

Halbuki Muhammed'in suikastlari hakkinda sizinle tartismak istedigim tek konu Ebu Afak degildi..

Siz Muhammed'in emri dogrultusunda gerceklesen suikastlarin yanlis oldugunu ve insani degerlerle bagdasmadigini kabul ediyor musunuz?

Sayet etmiyor iseniz, muvekkilinizi mudafaa etmek zorundasiniz..

Lakin muvekkil kisi, Allah'in insanliga ornek olsun diye gonderdigi en sevgili kulu oldugu ve her yonu ile insanlarin ornek almasi gereken bir kisi oldugu icin, bu sizin icin pek de zor olmamali..

tarihinde Sexy Huri tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayın Sexy Huri

Henüz yeni tartışmaya başlamış kişiler olarak metodoloji konusunda itirazlarımız olacaktır.Ben şahsen,muhammedi olayların bir tanesi üzerinde değil de genel hayatının bütünlüğü içerisinde tartışacağımızı düşünmüştüm.Ancak öyle görülüyor ki tartışmamız,bir olay hakkında geçecek.Ama olsun..Bu metodla da tartışalım.Faydalı olacağını düşünüyorum.Zaten forumda hodri meydan şekilde tartışmaların hepimiz için daha faydalı olacağını düşünüyorum.Olayları öncesi ve sonrası le ele alamk istersek..

Hz.Muhamedin kendisine masum eleştirilerde bulunan herkesin sonunu getirdiği ile ilgili tarihi bir vesikaya rastlamıyoruz.kendisi sadece savaş suçlularını öldürtmüştür.Bunlarında hepsi öncden yaptıklarından vazgeçmeleri için çağrıda bulunulmuştur.kab olayını böyle biliyorum.Savaş suçluları,eskiden beri de öldürülmüşlerdir.Kab.b eşref hakkında bilgim olmasına rağmen eBu AFAK OLAYINI İLK DEFA DUYMAKTAYIM.oLAYIN iBNİ hİŞAN VE İBNİ İSHAK GİBİ MUTEBER SİYER KİTAPLARINDA GEÇMESİ BENİM İÇİN DAHA FAYDALI OLACAKTI.Dönem insanlarının savaş sonrasında yaptıkları işkencelere kendisi hiç bulaşmamıştır.Bu da islammda işkencenin olmadığını göstermektedir.

Ama isterse Ebu Afak olsun ister kab olsun,demek istediğiniz,islamın çıkış döneminde muhalif sesleri susturduğunu,yer yer suikastler düzenleyerek hedeftekileri bertaraf etiklerini düşünüyorsunuz.Anladığım bu..Bir olay uydurma diğer doğru olabilir..Ama siz buna getiriyorsunuz..

Ben de diyorum ki,kendisien islama laf atmamması istenen,hatta yıkıcı olmamması istenen kiş,ler her türlü iyi niyet çabalarına rağmen ortamı geriyorlarsa bunların bertaraf edilmesi,sadece bir inancın değil,tüm insanların faydasınadır.Çünkü ikiyüzlü,verdiği sözden cayan,bu da yetmiyormuş gibi sözlemeli tarafa karşı harb halinde olan bir toplulukla beraber olup insanların namuslarına söven,onları kafaya alanın öldürülmesi dışında başkabir seçenek kalmamıştır..

Eğer kendi halinde eleştiride bulunan herkes öldürülmek istenseydi,olaylar bu şekil cereyan edemeyecekti.Hz.Muhammed davasını yaydığı zaman,onu eleştirnler olmuştur ama eleştirisiyle savaşın bir taarfı olmayanlara dokunulmamıştır.Hatta onların içinde dahi Mekke fethinde olduğu gibi affedilenler çıkmıştır.Şair Kab.züheyr de var.Kendisi hakkında ada(artık anlatılacal yol kalmadığı düşünülerek) ölüm kararı çıkmış.Ama kendisi ,tevbed eder ve kendisini gizleyip huzuruna gelir.kenini tanıttığında sahaberl üzerine varır.Ama affedilmiştir.Çok kan dökmeyi seven biri neden o an onu öldürmesin..

Ama bağımsızcı bir tarih olarak şunu sorguluyorum.Sağa sola saldıran,yağmalayıcı bu çete grubu en büyük düşmanı kureyşi dize getirdiği gün neden kan gövdeyi götürmedi.Neden teslim olan ve uslanacakalrı bilinen savaş esirleri dahi iyi mumeleye maruz kaldılar..Bunların açıklanması gerekiyor....

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayin Ozedonus,

Bakiniz ilk mesajimda ne demisim;

Ilk olarak masa uzerine yatirmak istedigim konu "Muhammed'in karakteri ve kisiligi".

Simdilik izninizle ilk olarak diger konulara hic girmeden Muhammed'in "suikastci" kisiligini tartisalim.

Siz ise soyle demissiniz;

Ben şahsen,muhammedi olayların bir tanesi üzerinde değil de genel hayatının bütünlüğü içerisinde tartışacağımızı düşünmüştüm.Ancak öyle görülüyor ki tartışmamız,bir olay hakkında geçecek.

Oncelikle sunu belirtmek isterim ki, ilk mesajimda da goruldugu gibi Muhammed'in sadece bir olayi uzerinde durulmayacagini, her olayin teker teker incelenip konusulduktan sonra diger konulara gecilecegini soylemistim.

Ustelik ilk yazimin son paragrafinda bunu daha acik bir sekilde belirtmistim;

Bu olay Muhammed'in emri dogrultusunda gerceklesen suikastlerden yalnizca bir tanesidir.

Sizin bu konudaki cevaplarinizi ve goruslerinizi aldiktan sonra, konuda bir sonuca varip diger suikast olaylarina deginmek istiyorum..

Neyse, bunu gecelim...

Daha sonra demissiniz ki;

Hz.Muhamedin kendisine masum eleştirilerde bulunan herkesin sonunu getirdiği ile ilgili tarihi bir vesikaya rastlamıyoruz.kendisi sadece savaş suçlularını öldürtmüştür.Bunlarında hepsi öncden yaptıklarından vazgeçmeleri için çağrıda bulunulmuştur.kab olayını böyle biliyorum.Savaş suçluları,eskiden beri de öldürülmüşlerdir.Kab.b eşref hakkında bilgim olmasına rağmen eBu AFAK OLAYINI İLK DEFA DUYMAKTAYIM.

Ebu Afak, Muhammed hakkinda her ozgur iradeli bir kisinin yapmakta hur oldugu bir sekilde elestirilerini yapmis ve akabinde Muhammed'in tetikcileri tarafindan feci bir sekilde oldurulmustur. Sanirim ustte ki cumlenizde, tarihte boyle bir hadiseye "rastlamiyoruz" kelimesi yerine "rastalayamadim" gibi bir ifade kullanmali idiniz. Bu sizin acinizdan talihsiz bir hata olmus. Ustelik iddianizin tam aksini ispatlayan bir suikast olayini size sunmus iken, sizin bunun tam tersini iddia etmeniz, uzulerek soyluyorum ki biraz abes kacmaktadir. Ayrica demissiniz ki, "kendisi sadece savaş suçlularını öldürtmüştür". O halde Ebu Afak ve daha sonra ki yazilarimda bahsedecegim oldurulen zavalli masum kisilerin hangi savas suclululari oldugunu kanitlamaniz gerekiyor. Sayet hic bir kanitim yok diyor iseniz, o halde beyanatiniz "asılsız" cikmaktadir. Zaten 120 yasinda zavalli bir adamin savas suclusu oldugunu savunmak, akli basinda her babayigitin yapabilecegi bir is degil olsa gerek. Ka'b bin el-esref suikastina ise yazimin sonlarinda deginecegim.

oLAYIN iBNİ hİŞAN VE İBNİ İSHAK GİBİ MUTEBER SİYER KİTAPLARINDA GEÇMESİ BENİM İÇİN DAHA FAYDALI OLACAKTI.Dönem insanlarının savaş sonrasında yaptıkları işkencelere kendisi hiç bulaşmamıştır.Bu da islammda işkencenin olmadığını göstermektedir.

Sanirim yine bir anlik talihsiz bir dikkatsizlige kurban gitmissiniz..

Bakiniz yine ilk mesajimda ne demisim;

Islam alimi Ibn Ishak'in "Siret Resulullah" eserinde bahsettigi olay su sekilde gecmistir;

Hemen sunu belirtmek isterim ki, Ibn Ishak'in "Siret Resul" adli eseri, bahsettiginiz "muteber siyer kitaplarina" en guzel ornektir.

Zaten Arapca "Siret" kelimesi, "Siyer" kelimesinin cogul halidir. Anlami ise "hal, durum, hadise, kisinin basindan gecmis olaylar" demektir.

"Siret Resul" ise tahmin edebileceginiz gibi "peygamberin hayati, basindan gecen hadiseler" anlamindadir. Yani kisaca Muhammed'in biyografisidir.

Sayin Ozedonus, sakin yanlis anlamayin. Kustahlik edip size Arapca ya da dininizi ogretme gibi bir caba icerisinden degilim. Siyer kitaplari detayli bir sekilde aciklamamin nedeni, konuyu takip eden kisilerin yazimi daha saglikli anlayabilmelerini saglamaktir.

Fakat hal boyle iken, yani sizin tercih ettiginiz Islami kaynaklari referans gosterip iddialarimda bulundugum halde, bu durumun sizin gozunuzden kacmasi, sanirim konuyu iyi takip etmediginizi ve dikkatli okumadiginizi gostermektedir. Sizden lutfen konuya biraz daha hakim olmanizi ve ciddiye almanizi arzu ediyorum. Aksi takdirde tartismanin bir anlami kalmiyor.

Ama isterse Ebu Afak olsun ister kab olsun,demek istediğiniz,islamın çıkış döneminde muhalif sesleri susturduğunu,yer yer suikastler düzenleyerek hedeftekileri bertaraf etiklerini düşünüyorsunuz.Anladığım bu..Bir olay uydurma diğer doğru olabilir..Ama siz buna getiriyorsunuz..

Sayet "Siret Resul" adli buyuk Islam eserini, Vakidi, Hisham ve daha nicelerinin eserlerini bizzat benim yazdigimi iddia ediyor iseniz, o halde simdiye kadar yazdiklarimin sadece benim dusuncelerim ve benim kaleme aldigim uyduruk hurafeler oldugunu kabul ediyorum. Oysa ki, ortada olan benim sahsi gorusum dogrultusunda yazilmis cizilmis bir senaryo degil, Islam dininin en buyuk alimlerinin, gorgu taniklari ve olayi bizzat yasamis kisiler ile kaleme aldigi suikast olaylari bulunmaktadir. Olaya hangi yonden bakarsak bakalim, ne dusunursek dusunelim, ortada kallesce islenen bir suikastin oldugu asikardir.

Ben de diyorum ki,kendisien islama laf atmamması istenen,hatta yıkıcı olmamması istenen kiş,ler her türlü iyi niyet çabalarına rağmen ortamı geriyorlarsa bunların bertaraf edilmesi,sadece bir inancın değil,tüm insanların faydasınadır.Çünkü ikiyüzlü,verdiği sözden cayan,bu da yetmiyormuş gibi sözlemeli tarafa karşı harb halinde olan bir toplulukla beraber olup insanların namuslarına söven,onları kafaya alanın öldürülmesi dışında başkabir seçenek kalmamıştır..

Eğer kendi halinde eleştiride bulunan herkes öldürülmek istenseydi,olaylar bu şekil cereyan edemeyecekti.Hz.Muhammed davasını yaydığı zaman,onu eleştirnler olmuştur ama eleştirisiyle savaşın bir taarfı olmayanlara dokunulmamıştır.Hatta onların içinde dahi Mekke fethinde olduğu gibi affedilenler çıkmıştır.Şair Kab.züheyr de var.Kendisi hakkında ada(artık anlatılacal yol kalmadığı düşünülerek) ölüm kararı çıkmış.Ama kendisi ,tevbed eder ve kendisini gizleyip huzuruna gelir.kenini tanıttığında sahaberl üzerine varır.Ama affedilmiştir.Çok kan dökmeyi seven biri neden o an onu öldürmesin..

Ama bağımsızcı bir tarih olarak şunu sorguluyorum.Sağa sola saldıran,yağmalayıcı bu çete grubu en büyük düşmanı kureyşi dize getirdiği gün neden kan gövdeyi götürmedi.Neden teslim olan ve uslanacakalrı bilinen savaş esirleri dahi iyi mumeleye maruz kaldılar..Bunların açıklanması gerekiyor....

Ustte ki yazinizdan acikca belli oluyor ki, Muhammed'in Ebu Afak isimli, 120 yasinda ki bir adami sirf kendisini elestirdi diye oldurtmesini hakli bir davranis sekli olarak goruyorsunuz.. O halde bugun dunyada Islam karsiti konusan ve elestiren kisilerin oldurulmelerini, Islam adina duzenlenen tum suikastlerin hakli oldugunu savunmus bulunuyorsunuz. Sayet sizin gibi siradan bir musluman (siradan derken yanlis anlamayin, ekstremist olmadiginizi dusunurek boyle diyorum) boyle dusunuyor iseniz, belinde bomba, elinde silahla Islami elestiren kisileri olduren teroristler bunu peygamberlerinden onlara kalma bir sunnet olarak gorup ve tipki peygamberlerinin yaptigi gibi islam karsiti her konusani kaba kuvvet ile susturmaya calismaz mi? Aslinda peygamberin bu davranis bicimini onaylayarak, dogru bir davranis bicimi olarak empoze etmeye calisma cabaniz, Islam dininin kisiye etkisini ve her muslumanin siddete yonelmeye ilimli, potansiyel bir ekstremist olabilecegini dogrulamissiniz. Sayet peygamber efendiniz ornek insan ise, ve her yaptigini ornek bir davranis bicimi olarak kabul ediyor isek, ozgur iradesi ile islami elestiren kisileri olduren teroristleri hangi insaniyet degerlerine gore suclayacagiz? Insanlara davranisi, oturusu, konusmasi, yemek yemesi, sacini taramasi kisaca her yonu ile ornek olarak gonderilen Allah'in peygamberi, kendisinin guvenirliligini sarsan en ufak bir elestiriye bile tahammul edemiyor ve kisinin oldurulmesini emrediyor ise, bu peygamberin(!), kendisini elestiren kisileri oldurten diger herhangi narsisist, tahammulsuz, gaddar rejim diktatorlerinden ne farki kaliyor? Sanirim bizim insaniyet ve adalet anlayisimiz birbirimizden epey farkli..

"Çünkü ikiyüzlü,verdiği sözden cayan,bu da yetmiyormuş gibi sözlemeli tarafa karşı harb halinde olan bir toplulukla beraber olup insanların namuslarına söven,onları kafaya alanın öldürülmesi dışında başkabir seçenek kalmamıştır.." demissiniz..

Sayin Ozedonus, siz genelleme yapiyorsunuz.. Tartismaya basladigimizda herhangi alakasiz baska bir konuya atlamayacagimizi konusmustuk. Ebu Afak denen 120 yasinda adamin muslumanlarla savastigini mi savunuyorsunuz? Musluman kadinlarin namuslarina sovup, gelene gecene pandik attigini mi iddia ediyorsunuz? Bahsettiginiz olaylar olmus olabilir, fakat bahsettiklerinizin konumuzla direk alakasi olmadigi gibi, Ebu Afak'in geceleyin kallesce oldurulmesini de hakli cikarmamaktadir.

Sanirim Ebu Afak konusu ile ilgili yeterince aciklayici iddialarda ve goruslerde bulunduk..

Ebu Afak konusunu daha once duymadiginizi soylemistiniz..Artik simdi duydunuz...

Ilk mesajimdan sonra konunun sizin acinizdan kilitlendigini ve soyleyecek birseyinizin olmadigini beyan etmistiniz..

Oysa kendinize "Acaba konunun kilitlenmesinin nedeni, Muhammed'in bu davranisinin yanlis oldugu ve insani degerlerle bagdasmadigindan olabilir mi?" gibi bir soruyu kendinize sorma cesareti gosterebilseydiniz, su an zaten bu konuyu sizinle tartismiyor olacaktik.

Konu hakkinda fazla bilginiz olmadigini soylediginiz icin size daha fazla yuklenmek ve bu konuyu daha da uzatmak istemiyorum. Karar, konuyu okuyan ve okuyacak olan nice suur sahibi insanlarin dusuncelerine ve hur iradelerine kalmis bir durumdur.

Simdi ise hazir sizde Ka'b bin esref konusunu bildiginizi yada en azindan duydugunuzu iddia ettiginiz icin o konuya deginmek istiyorum..Lutfen konu hakkinda genelleme yapmadan, olaylari direkman ele almayi ve cevabinizi direk konu ile ilgili olarak veriniz..

Konu ile ilgili sahih hadis'i lutfe okuyunuz.

Hz. Peygamber bir gün "Şu Ka'b b. Eşref denen adam Allah'a O'nun Resûlüne eziyet etmektedir. Bizi ondan kim kurtaracak?"dedi. Muhammed b. Mesleme kalkarak "Ey Allah'ın Resûlü! Onu öldürmemi ister misiniz?"diye sordu. Hz. Peygamber de "Evet!"dediler. Bunun üzerine Muhammed b. Mesleme "O halde müsaade et de ona yalan söyleyeyim"dedi. Hz. Peygamber ona bu konuda izin verdi. Bundan sonra Muhammed b. Mesleme, Ka'b'a giderek "Bu adamın aldığı sadakalar bizi zayıf düşürdü. Senden borç istemeye geldim"dedi. Ka'b da "Yemin ederim ki o sizi usandıracaktır"dedi. Muhammed de "Biz ona bir kere bağlanmış olduk; sonucun ne olacağını görmeden de bırakmak istemiyoruz. Peki sen bize borç olarak bir veya iki yük hurma verebilir misin?"dedi. Ka'b "Sana borç verebilirim ama rehin olarak ne bırakacaksın?"dedi. Sahabiler "Sen ne istiyorsan onu söyle!"dediler. Ka'b da "Rehin olarak hanımlarınızı bırakınız"dedi. Sahabiler "Hayır, hanımlarımızı sana rehin olarak bırakamayız; çünkü sen Arapların en güzelisin"dediler. Ka'b da "O halde çocuklarınızı rehin olarak bırakın!"dediler. Bunun üzerine sahabiler "Hayır, çocuklarımızı da bırakamayız. Çünkü büyüdüklerinde "İki yük hurma karşılığında rehin bırakılan değil misin?"diye küçümsenecekler ve bu da bizim için bir utanç olacaktır. Fakat sana zırhlarımızı bırakabiliriz"dediler. Muhammed b. Mesleme gece geleceğini söyleyerek oradan ayrıldı. Geceleyin yanında Ebu Nâile olduğu halde geldi. Ebu Nâile, Ka'bin süt kadeşi idi. Ka'b onları yukarıya davet ettiyse de onlar çıkmayıp kendisinin aşağıya gelmesini istediler. Bunun üzerine karısı "Ne olursun gitme! Ben bu sesten kan kokusu alıyorum"dedi. Ka'b da "Korkma! Bunlar Muhammed b. Mesleme ile kardeşim Ebü Nâile'dir. Onlardan bana bir zarar gelmez. Kaldı ki kerim bir kimse geceleyin kavgaya bile çağrılsa icâbet eder"dedi.

Muhammed b. Mesleme, Ebu Abs b. Cebr, Hâris b. Evs ve Abbâd b. Bişr'i de beraberinde getirmişti. Onlara "Ka'b bizim yanımıza geldiğinde ben onun saçlarını tutup koklayacağım. Onu sıkıca tuttuğumu anladığınızda üzerine çullanıp ona vurunuz!"dedi. Ka'b süslü elbiseler giyip güzel kokular süründükten sonra aşağıya indi. Onun aşağıya inmesiyle etrafı güzel bir koku kapladı. Muhammed b. Mesleme, Ka'b'a "Ömrümde bu kadar güzel bir koku görmedim"dedi. Ka'b' da "Benim yanımda bundan çok daha güzeli vardır: O da Arapların en güzeli ve onların en güzel kokanı olan karımdır"dedi. Muhammed b. Mesleme "Saçlarını koklamama izin verir misin?"dedi. O da "Tabi ki koklayabilirsin!"dedi. Muhammed b. Mesleme onun saçlarını kokladı ve arkadaşlarına da koklattı. Bunun üzerine Muhammed ikinci kez koklayıp koklayamayacağını sordu, Ka'b olumlu cevap verdi. Koklayabilmesi için de başını hafifçe eğdiğinde Muhammed onu saçlarından sıkıca yakaladı ve arkadaşlarına "Haydi! Onu öldürünüz!"dedi. Hep birden saldırarak Ka'b'ın işini bitirdiler ve sonra da Hz. Peygamber'e giderek durumu ona haber verdiler.

Kaynak: Fethü'l-Bâri VII/239 (Buharî'den, O da Câbir bin Abdillah'tan)

Konfucyus demis ki;

"Bir insan hakkinda fikir sahibi olmak icin, kisinin sozlerinin, davranislarina uyup uymadigina bakmak yeterlidir."

Yalan soylemek ve adam oldurmek Islam dinine gore cok buyuk gunahtir. Buna ragmen Muhammed'in bizzat kendisi muridlerine yalan soylemelerini ve zevk-i kahyasina gore insanlarin oldurulmelerini emretmistir.

Yukaridaki hadise gore Ka'b bin esref koskoca Allah'a eziyet etmistir. Bir insan Allah'a nasil eziyet eder?

Sayin Ozedonus, eziyet cekenin Allah degil de, Muhammed'in ta kendisinin oldugunu soyleyebilir miyiz?

Sirf bu bile Muhammed'in kendi emelleri icin Allah'i nasil bir arac olarak kullandigini gostermeye yetmiyor mu?

Cumlede gecen "eziyet" kelimesinin mecazi bir anlami oldugunu savunacaginizi tahmin ettigim icin su soruyuda sormak istiyorum. Allah'in elcilik gorevine ustlenmis yuceler yucesi, dogruluk abidesi bir insan, sozlerinde kullanacagi kelimelerde daha secici ve daha dikkatli olmasi gerekmiyor mu? Allah ve Allah'in elcisi neden yanlis anlasilmalara neden oluyor? Muhammed yanlis anlasilmalara neden oluyor ise, elcilik gorevini gayet iyi yapiyor diyebilir miyiz?

Madem Allah kendisine eziyet cektiren bu kulundan sikayetci ve onun oldurulmesini emrediyor, o halde Islamiyet'in onune tehdit olarak cikacak bu adami nicin yaratti?

Ayrica bu adami kendisi olduremiyor mu?

Allah'in, Muhammed'in isini zorlastirma gibi bir hobisi mi var?

Allah neden bugunku dunya adaletine gore kanundisi sayilabilecek bir eylemi gerceklestirmek icin peygamberinden yardim istiyor?

Hem Kab bin esref'i yaratip, hem de daha sonra dunyaya yaymak istedigi dininin yayilma isini zorlastirmanin ve peygambere eziyet cektirmenin manasi nedir?

Ustelik isini zorlastirdigi kisi, "Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım" dedigi, en sevgili kulu Muhammed degil mi?

"Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım" diyen bir Allah, neden bu derece sevdigi bir kulunun onune engel cikariyor?

Lutfen sorularimi teker teker cevaplayiniz..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Öncelikle sunu belirtmek isterim ki, ilk mesajımda da görüldüğü gibi Muhammed'in sadece bir olayı üzerinde durulmayacağını, her olayın teker t incelenip konuşulduktan sonra diğer konulara geçileceğini söylemiştim. Üstelik ilkyazımın son paragrafında bunu daha açık bir şekilde belirtmiştim;

Konu anlaşılmıştır. her olay teker teker alınıp, diğerlerine geçilecektir. Ancak Ebu Afak olayını bilemediğim için, şu aşamada Kab. b.eşref hakkında malumat sahibi olduğum için cevaplarımı da onun üzerinden vereceğim. Ancak Ebu Afak için geliştirmiş olduğunun her türlü eleştirinin kab için de geçerli olduğunu, yaşı dışında kab b.eşref e göre getireceğiniz ek bir eleştiri olmayacaktır. Ebu Afak hadisesini bilmediğim için kendisinin ne yaşı ne de savaşçı olup olmadığı konusunda bir kanıt getirmem. Bu açıdan cevaplarım sadece kab ile ilgili getirmiş olduğunuz konu ile alakalı olacaktır.

Bu arada her türlü konuyu kendi inançlarıma yamayacağım şekliye bir platform tartışması başlatmış değilim.Bu açıdan konun içinde yapacağım tespitleri bir Müslüman olarak değil,bir agnostik olarak cevapladığımı düşünmenizi istiyorum.

Birincisi Kab bin Eşref öyle sıradan masum bir şair değildi.Kab Medine'deki kozmopolit ortamı tahrik edici, Müslümanlara eziyet ve rahatsızlık veren sözler söylüyordu.

Buna rağmen, Allah onlar hakkında önce şu ayeti şu âyeti indirdi.

Alıntı:

"Hiç şüphesiz, sizden önce kitap verilenlerden ve Allah'a eş koşanlardan çok üzücü sözler işiteceksiniz. Sabreder ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bu üzerinizde sebat edilecek işlerdendir" (Âl-i İmrân 186).

Bu ayetin Müslümanların, Yahudi ve putperestlerden incitici sözler duyacakları konusunda bir ön bilgi olarak geldiği rivayet edilmektedir. Fakat Kab hakaret dolu eziyet verici şiirleriyle Yahudileri ve müşrikleri Müslümanlar aleyhine tahrik etmeye devam etti. Bununla kalmadı Müslüman kadınlar üzerine aşk şiirleri yazdı, Peygamberi sövdü. Yani kab öylesine bir eleştirmenlikle nitelendirilecek kadar masum biri değildir. kab en sonunda Müslümanlara karşı tam bir savaşçı durumuna gelmiştir. Kab Mekke'ye gittiğinde Mekkelilerle Müslümanlara karşı mücadele etmek üzere antlaşma yapmıştır. İşte bu onun tam bir savaşçı rolünü üstlendiğini göstermektedir.

İbnu Hacer Ka'b'ın öldürülmesine bir başka sebep daha kaydeder.

Buna göre: "Ka'b bir yemek hazırlar. Yahudilerden bir gruba da, Muhammed'i bir ziyafete çağıracağım, gelince siz bir punduna getirip öldürün. der. Ziyafet hazırlanır, Resulullah da çağrılır. Efendimiz birkaç ashabıyla gelir. Oturduktan sonra Cebrâil aleyhisselam, planı haber verir. Resulullah kalkar ve gider. Aleyhissalâtu vesselâm, işte bu sırada "Ka'b'ı bana kim halledecek?" demiştir.

Yani Kab'ın öldürülmesi sadece yazdığı güzel! Şiirler ve masumane eleştiriler sebebiyle değildir.

Bu arada bir konuda ancak bir mesele üzerinden gidebilirim. Konunun içinde müteşalabihleri, Allahın insanlara müdahalesi, insanlığın dünyadaki var oluş sebebi gibi konuyu tamamen dağıtacak konulara girmek istemiyorum. Konuyu kab ve benzerleri için şu şekilde bağlamak istiyorum.

İlk mesajımda savaşçı olmayanlara karşı bir müdahaleye girişilmediği yönünde bir tespit getirdim.Ebu Afak hakkında bilgim olmadığından onu üzerinden eleştirileri getirmemenizi istedim.Şair kab hakkında kaynaklara bakılırsa artık kendisi için öldürülme dışında bir seçenek kalmamıştır.Çünkü o artık insanların namuslarıyla oynamaktadır.başkalarının hanımları üzerinde aşk şiirleri getirmekte,bu yetmiyormuş gibi Müslümanlarla savaş halinde olan bir toplulukla antlaşlma yaparak Müslümanlara karşı güç hazırlamaktadır.Bu durumda kab ne yapılabilirdi..

Kendisine güler yüzle mi davranılacaktı.Güler yüz ve sabır insanların düzeleceğine inanıldığı sürece olur.Çünkü peygamber sadece bir derviş değildir.Zulme ve haksızlığa karşı çıkma misyonu da var peygamberliğin..Başak bir şekilde ceza verile bilir miydi?Bunu okuyabilmek için dönemin Yahudi ve Müslüman münasebetleri ile dönemin savaş hukuku ve dönemin cezai müeyyidelerini beraber okumak gerekiyor.Bu üçünü beraberce okumadığınız sürece olaya tarafsız ve bilimsel bir şekilde yaklaşamazsınız.

Ancak konunun başında sizin bu olayları tasvip ettiğimden günümüzde ellerinde bomba ile insanları öldürenlere de davetiye çıkardığınız yönündeki tespitlerinize katılmayacağım. Günümüz Müslümanlarının yaptığı biraz da aldatılmışlık ve ukalalık. Günümüz Müslümanlarının elinden her türlü hukuki yol alınmış değildir. Her türlü hukuki yol alındığı zaman o da savaş la sınırlı olmak üzere mümkün olabilir. Çarşı pazarlarda intihar bombalarıyla sorunların çözüleceğine inananlar yanılıyorlar. Oysa döneme baktığımızda mümkün olduğu kadar insanlar dine girişe zorlanmıyorlar. Ancak Yahudi ve Mekkeli putperestlerin yaptığı ise bu olayların hukuki yollarının hepsini tıkamıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayin Ozedonus,

Onceki yazimda teker teker cevaplamanizi arzu ettigim sorulari tamamen es gecerek iletinizi yazmissiniz. Sanirim verilecek mantikli bir cevabiniz olsa idi, zaten sorulara yanit verirdiniz. Su ana kadar verdiginiz cevaplar benim icin hicte surpriz olmadi. Muhammed'in suikast olaylarini inkar etmediniz. Aksine insanlarin geceleyin uyurken ya da gafil olduklari zamanda oldurulmelerini hakli bir davranis bicimi olarak gostermeye calistiniz ve halen de oyle yapiyorsunuz.

Size daha once "bizim insaniyet ve adalet anlayisimiz birbirimizden epey farkli.." demistim.

Siz, kisinin Muhammed'i ya da Islam'i elestirmesi sonucunda oldurulmesi gerektigini savunuyorsunuz. En azindan o durumda bu gerekli idi demeye calistiniz.

Sanirim bu cumleyi assagi yukari ayni sekilde daha once duymussunuzdur.

"Kendine yapilmasini istemedigin bir seyi, bir baskasina yapma".

Sayin Ozedonus, sahsen ben....

Suikast'e karsiyim, cunku sahsen kendim suikast edilmek istemem.

Birilerinin kasabami isgal edip beni oldurmelerini, mallarima el koymalarini, cocugumu esir alip karimla yatmalarina karsiyim, o yuzden boyle bir seyi baskalarina yapmam.

Bir kisiye itaat etmedigim icin "dovulmek" istemem, o yuzden eşimi dovmuyorum.

Birinin benim yuzume gulup arkamdan kallesce vurmasini istemem, o yuzdendir ki baskalarina bu sekilde davranmiyorum..

Ustte ki ornekler ile aramizda ki "insaniyet ve adalet" anlayis farkliligimizi azicikta olsa size gosterebildim umarim.

Yazinizda bir cok iddialarda bulunmussunuz...

Ornegin, Ka'b musluman kadinlar icin "ask siirleri" yaziyor idi veya Mekkeli musrikleri Muhammed ile savasmalari icin tahrik ediyordu vs vs..

Sayin Ozedonus, Muhammed musriklerin karilarini birer cariye olarak gormuyor muydu da, Ka'b denen sair musluman kadinlar hakkinda ask siirleri yazinca bozuldu? Ustelik Muhammed'in sairlerle ne alip veremedigi var? Muhammed ve Muhammed'in koruyucusu Allah madem siirlerden bu kadar nefret ediyor, o halde Kuran neden siirsel bir dille indi? Allah neden kendisinden baska siir yazanlari kiskanir? Kiskanan Muhammed mi yoksa? Bunlar hep sorulmasi ve cevaplanmasi gereken sorular..

Ka'b musluman kadinlar hakkinda siir yazmis olabilir, fakat bu kisinin gafil durumda iken kallesce oldurulmesini temize cikarmamaktadir. Kisinin yuzune gulup arkadan vurmak kallesce bir istir. Koca evreni yaratan Tanri'nin bu gibi bir eylemin gerceklestirilmesini istedigini dusunebilmek icin insanin (afedersiniz) deli olmasi lazim.

İlk mesajımda savaşçı olmayanlara karşı bir müdahaleye girişilmediği yönünde bir tespit getirdim.Ebu Afak hakkında bilgim olmadığından onu üzerinden eleştirileri getirmemenizi istedim.Şair kab hakkında kaynaklara bakılırsa artık kendisi için öldürülme dışında bir seçenek kalmamıştır.Çünkü o artık insanların namuslarıyla oynamaktadır.başkalarının hanımları üzerinde aşk şiirleri getirmekte,bu yetmiyormuş gibi Müslümanlarla savaş halinde olan bir toplulukla antlaşlma yaparak Müslümanlara karşı güç hazırlamaktadır.Bu durumda kab ne yapılabilirdi..

Oncelikle sunu belirtmekte yarar vardir ki, Ka'b'in herhangi bir muslumanla degil savas ettigi, tokat attigi bile hic bir islami kaynakta yazmamaktadir. Bu adamin tek sucu Muhammed'i siirleri ile elestirmektir. Tipki Ebu Afak'in yaptigi gibi. Ustelik Ebu Afak adli 120 yasinda bir adamin sirf siir yazdi diye olduruldugunu Islami kaynaklari ele alarak kanitladiktan sonra nasil "savaşçı olmayanlara karşı bir müdahaleye girişilmediği yönünde bir tespit getirdim." diyebiliyorsunuz, hayretler icinde okumaya devam ediyorum.

Daha onceki yazilarinizdan birinde demistiniz ki;

oLAYIN iBNİ hİŞAN VE İBNİ İSHAK GİBİ MUTEBER SİYER KİTAPLARINDA GEÇMESİ BENİM İÇİN DAHA FAYDALI OLACAKTI.

Bakiniz Islam alimi Ibn Hisam, "El-Sira El-Nebeviye" (Peygamberin hayati) adli eserinde Ka'b ibn el-esref'in oldurulmesinden sonraki gunleri nasil anlatiyor;

"...kendi hayati icin korkmayan tek bir yahudi bile kalmamisti" (El-Sira El-Nebeviye, Ibn Hisam, sayfa 127)

Benu Nadir kabile reisi olan Ka'b ibn el-esref'in oldurulmesinden kisa zaman sonra Muhammed bu kabileyi tamamen kusatmis ve topraklarinin disina, uzaklara surmustur. Kilictan gecirilenler bir yana, ganimetler ve esirlerde Allah'in emri ile muslumanlara kalmistir diyerek Ka'b konusunu kapatmak istiyorum..

Muhammed'in sadece kendisine savasta tehdit unsuru olarak gordugu kisileri katlettigini savunuyorsunuz. Bakalim 5 cocuklu savunmasiz "sair" (tesadufen 3. kurban yine sair) bir kadini nasil bir tehdit unsuru olarak suclayacaksiniz, simdiden merak ediyorum.

Bahsettigim 5 cocuklu sair kadin, Umayya b. Zeyd kabilesinden Esma bint mervan'dir. Bu kadin Ebu Afak adli 120 yasinda zavalli bir adamin ve Benu Nadir kabile reisi Ka'b'in kallesce oldurulmesini kinamis ve kalemini alarak su dizeleri yazmistir;

B. Malik ve El-Nabit ve Auf ve El-Khazraj'e saygi duymuyorum.

Sizden biri olmayan bir yabanciya

Murad yada Mahrij (yemenli iki kabile) olmayan bir yabanciya itaat ediyorsunuz.

Ahcinin pisirdigi yemegin olmasini bekleyen ac adamlar gibi bekleyen

Resinizi olduren bu adamdan (Muhammed'den) size iyilik geleceginizi mi bekliyorsunuz?

Aranizda onu gafil avlayarak ona saldiracak

Ve ondan gelmeyecek yardimi bekleyenlerin

Umutlarina son verecek gururlu bir adam yok mu?

(Kaynak Ibn Sad, Siret resul)

Muhammed efendi bu kadinin soylediklerini duyar duymaz "Beni Marvan'in kizindan kim kurtaracak?" diyor.

Muhammed'in tetikcilerinden biri olan Umayr B El-Hatmi bu isi ustleniyor ve geceleyin kadinin evine girerek 5 cocugunun gozleri onunde savunmasiz kadini olduruyor. Kadincagizi cocuklarinin onunde dograyan tetikci Umayr, sabah olur olmaz cetenin ele basina, yani Muhammed'e kadinin isini bitirdigini bildiriyor.

Muhammed ise Umayr'a "Allah'a ve onun halkina yardim ettin Ya Umayr!" diyor.

Umayr, isledigi cinayetten oturu bir ceza gorup gormeyecegi hususunda Muhammed'e soruyor, Muhammed ise "O kadin icin iki keci bile toslaşmaz" diyor ve Umayr'a ailesinin yanina donmesini emrediyor.

Esma, Muhammed'in oldurttugu kisiler icin iyice icerlemis olacak ki, halktan Muhammed'i (tipki Muhammed'in oldurttugu gibi) gafil avlayacak birinin cikmasini umit ediyor. Bu demektir ki Esma'nin kendisi hem kadin oldugu icin ve hem de acizliginden boyle bir isi kendisi yapamaz. O halde Esma denen bu 5 cocuklu kadin Muhammed icin ne gibi bir tehdit unsuru idi?

Ayrica buraya kadar tartistigimiz kisilerin hepsinin (Ebu Afak, Esma, Ka'B) sair olmalari birer rastlanti mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayin Ozedonus,

Onceki yazimda teker teker cevaplamanizi arzu ettigim sorulari tamamen es gecerek iletinizi yazmissiniz. Sanirim verilecek mantikli bir cevabiniz olsa idi, zaten sorulara yanit verirdiniz. Su ana kadar verdiginiz cevaplar benim icin hicte surpriz olmadi. Muhammed'in suikast olaylarini inkar etmediniz. Aksine insanlarin geceleyin uyurken ya da gafil olduklari zamanda oldurulmelerini hakli bir davranis bicimi olarak gostermeye calistiniz ve halen de oyle yapiyorsunuz.

Olayı teker teker ele almanın gerekli olmadığına inanıyorum.Olayları teker teker ele aldığınız vakit,kendisine göre anlam çıkarma,olayı öncesi ile alakasını kesme gibi yollara başvurma olabileceği için genel cevaplar veririm.Şair kab meselesini de kendisinden önce meydana gelmiş olayların bir sonucu olarak görüyorum.

Size daha once "bizim insaniyet ve adalet anlayisimiz birbirimizden epey farkli.." demistim.

Siz, kisinin Muhammed'i ya da Islam'i elestirmesi sonucunda oldurulmesi gerektigini savunuyorsunuz. En azindan o durumda bu gerekli idi demeye calistiniz.

Sanirim bu cumleyi assagi yukari ayni sekilde daha once duymussunuzdur.

"Kendine yapilmasini istemedigin bir seyi, bir baskasina yapma".

Öncellikle görüşümün islamı bağlamadığını ancak islamdan anladığım olduğunu tekrarlamam gerekir.Bu açıdan adalet anlayışlarım1ızın farklı oluşu,inançlarımızın da farklı olduğu anlamına gelmez.Konunun masum bir eleştiri olmadığını söylemiştim.Başkasnın nammuslarıyla alay etmek,onları dile dolamak,savaş halinde olan bir grupla düşmanına karşı bir işbirliği antlaşması yapmak ne zaman masum bir eleştiri haline geldi.Hiçbir devletin siyasetinde kişilik haklarına saldırı niteliğindeki hicivlerin,masum eleştiri olarak görülebileceğini düşünüyor musunuz?

Sayin Ozedonus, sahsen ben....

Suikast'e karsiyim, cunku sahsen kendgeçiim suikast edilmek istemem.

rmekBirilerinin kasabami isgal edip beni oldurmelerini, mallarima el koymalarini, cocugumu esir alip karimla yatmalarina karsiyim, o yuzden boyle bir seyi baskalarina yapmam.Bir kisiye itaat etmedigim icin "dovulmek" istemem, o yuzden eşimi dovmuyorum.Birinin benim yuzume gulup arkamdan kallesce vurmasini istemem, o yuzdendir ki baskalarina bu sekilde davranmiyorum..Ustte ki ornekler ile aramizda ki "insaniyet ve adalet" anlayis farkliligimizi azicikta olsa size gosterebildim umarim.

Suikaste mümkün olduğu sürece başvurulmaması gerektiği konusunda sizinle aynı görüşteyim.Fakat ortalıkta hiçbir adalet mekanizmasının dıoğru düzgün çalışmadığı bir ortamı düşünün.Düşmanlarınız da sayısız defa size karşı suikast düzenlemişler.Gerek Mekkelilerin gerekse yahudi kabilelerinin bir çok suikastını da şu vermiş olduğunuz kitaplar vermektedirler.Bu bir haddi aşma değil,düşmanın yöntemini kullanmaktır.Düşmanın kullanmadığı bir yöntemi uygulamak,haddi aşmaktır ve islamda yasaktır.Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın.Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez” (Bakara Sûresi,190)Düşmanı kendi yöntemiyle vurmayı evrensel bir öğretinin peygamberi için etik bulmayabilirsiniz.Ama karşı tarafın masum olduğu ve hiçbir savaşçı özelliği olmadığı yönünde eleştiri yapmanız sorunu çözemez.

Birilerinin kasabamaı işgal etmesine ban da razı olamam.Ama eğer birileri içinde bulunduğum kasabaya sadece inancını yaşamak istediği için geliyorsa mert insanlar gibi onu ağırlamam gerekir.Ona inanmayabilirim.Ama insani konularda onunla beraber olmalyım.Bu açıdan tarihte müslümanların medineyi işgale kalktıkları yolunda bir haber okunuş değilim.Adalar inançlarını daha çok yaşamak için uygun yer arıyorlar.

Ganimet bağlamında demiş olduğunu mal el koymaya gelince bunu bizzat dönemin savaş hukuku olduğunu duymuş olmanız lazım.Başkaları beni mağlub ettiğinde benden ne istiyorlarsa ben de onları yendiğimde aynı şeyi isteyeceğim ki düşmanım beni aradan bitirmesinn.(ganimeti özel açıklamak gerekiyor.Uzun bir konu çünkü..)Şu ana kadar savaşan tarafların savaştan sonra öpüşüp"haydi herkes evine" dediklerini duymadım sayın sexy huri..

Savaş sonrası cüveyriye ile ilgili olayı sanırım"karımla yatmalrını "kabul etmem demeye getirmişsiniz.Bu konu da ayrıca işlenmelidir.Bu konu da kısaca şu eserlerin şu sayfalarını şu an okyun.ZAMANI GELİNCE DEVAM EDERİZ.

Muhabbar, s. 88-89; Prof. Hamîdullah, age., c. 2, s. 22.

Dövme konusu da zaman alan bağımsız bir konu..

Yazinizda bir cok iddialarda bulunmussunuz...

Ornegin, Ka'b musluman kadinlar icin "ask siirleri" yaziyor idi veya Mekkeli musrikleri Muhammed ile savasmalari icin tahrik ediyordu vs vs..

Sayin Ozedonus, Muhammed musriklerin karilarini birer cariye olarak gormuyor muydu da, Ka'b denen sair musluman kadinlar hakkinda ask siirleri yazinca bozuldu? Ustelik Muhammed'in sairlerle ne alip veremedigi var? Muhammed ve Muhammed'in koruyucusu Allah madem siirlerden bu kadar nefret ediyor, o halde Kuran neden siirsel bir dille indi? Allah neden kendisinden baska siir yazanlari kiskanir? Kiskanan Muhammed mi yoksa? Bunlar hep sorulmasi ve cevaplanmasi gereken sorular..

Hayır,onları birer cariye görmüyordu ve mükün olduğu kadar savaşmak da istemiyordu.Konunun bir şiir düşmanlığı da olmadığı ayrıca başka ele alınması gereken konu...

Ka'b musluman kadinlar hakkinda siir yazmis olabilir, fakat bu kisinin gafil durumda iken kallesce oldurulmesini temize cikarmamaktadir. Kisinin yuzune gulup arkadan vurmak kallesce bir istir. Koca evreni yaratan Tanri'nin bu gibi bir eylemin gerceklestirilmesini istedigini dusunebilmek icin insanin (afedersiniz) deli olmasi lazim.

Bunu öncede dedim zaten..Ortalık da başak bir seçeneğiniz olmadığında ne yaparsınız.Bunun Allahi yönü başkadır.

Devam edecek...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Oncelikle sunu belirtmekte yarar vardir ki, Ka'b'in herhangi bir muslumanla degil savas ettigi, tokat attigi bile hic bir islami kaynakta yazmamaktadir. Bu adamin tek sucu Muhammed'i siirleri ile elestirmektir. Tipki Ebu Afak'in yaptigi gibi. Ustelik Ebu Afak adli 120 yasinda bir adamin sirf siir yazdi diye olduruldugunu Islami kaynaklari ele alarak kanitladiktan sonra nasil "savaşçı olmayanlara karşı bir müdahaleye girişilmediği yönünde bir tespit getirdim." diyebiliyorsunuz, hayretler icinde okumaya devam ediyorum.

Kabın,savaşçı olabilmesi için illa da kılıçla birilerini öldürmesi gerekmiyor.Savaşın sadece sıcak savaştan ibaret olmadığını devletler arası siyasetten bilmeniz gerekirdi.Eğer öldürmeler masum ve öylesine bir şiirden öldürme olsaydı eminim daha çok kişi öldürülecekti.

Bakiniz Islam alimi Ibn Hisam, "El-Sira El-Nebeviye" (Peygamberin hayati) adli eserinde Ka'b ibn el-esref'in oldurulmesinden sonraki gunleri nasil anlatiyor;

"...kendi hayati icin korkmayan tek bir yahudi bile kalmamisti" (El-Sira El-Nebeviye, Ibn Hisam, sayfa 127)

Benu Nadir kabile reisi olan Ka'b ibn el-esref'in oldurulmesinden kisa zaman sonra Muhammed bu kabileyi tamamen kusatmis ve topraklarinin disina, uzaklara surmustur. Kilictan gecirilenler bir yana, ganimetler ve esirlerde Allah'in emri ile muslumanlara kalmistir diyerek Ka'b konusunu kapatmak istiyorum..

Buradan kab konusunu kapattığınızı ve olayı bu defa nadir oğulları ile ilgili konuya getirmişsiniz.

Muhammed'in sadece kendisine savasta tehdit unsuru olarak gordugu kisileri katlettigini savunuyorsunuz. Bakalim 5 cocuklu savunmasiz "sair" (tesadufen 3. kurban yine sair) bir kadini nasil bir tehdit unsuru olarak suclayacaksiniz, simdiden merak ediyorum.

Bahsettigim 5 cocuklu sair kadin, Umayya b. Zeyd kabilesinden Esma bint mervan'dir. Bu kadin Ebu Afak adli 120 yasinda zavalli bir adamin ve Benu Nadir kabile reisi Ka'b'in kallesce oldurulmesini kinamis ve kalemini alarak su dizeleri yazmistir;

B. Malik ve El-Nabit ve Auf ve El-Khazraj'e saygi duymuyorum.

Sizden biri olmayan bir yabanciya

Murad yada Mahrij (yemenli iki kabile) olmayan bir yabanciya itaat ediyorsunuz.

Ahcinin pisirdigi yemegin olmasini bekleyen ac adamlar gibi bekleyen

Resinizi olduren bu adamdan (Muhammed'den) size iyilik geleceginizi mi bekliyorsunuz?

Aranizda onu gafil avlayarak ona saldiracak

Ve ondan gelmeyecek yardimi bekleyenlerin

Umutlarina son verecek gururlu bir adam yok mu?

(Kaynak Ibn Sad, Siret resul)

Muhammed efendi bu kadinin soylediklerini duyar duymaz "Beni Marvan'in kizindan kim kurtaracak?" diyor.

Muhammed'in tetikcilerinden biri olan Umayr B El-Hatmi bu isi ustleniyor ve geceleyin kadinin evine girerek 5 cocugunun gozleri onunde savunmasiz kadini olduruyor. Kadincagizi cocuklarinin onunde dograyan tetikci Umayr, sabah olur olmaz cetenin ele basina, yani Muhammed'e kadinin isini bitirdigini bildiriyor.

Muhammed ise Umayr'a "Allah'a ve onun halkina yardim ettin Ya Umayr!" diyor.

Umayr, isledigi cinayetten oturu bir ceza gorup gormeyecegi hususunda Muhammed'e soruyor, Muhammed ise "O kadin icin iki keci bile toslaşmaz" diyor ve Umayr'a ailesinin yanina donmesini emrediyor.

Esma, Muhammed'in oldurttugu kisiler icin iyice icerlemis olacak ki, halktan Muhammed'i (tipki Muhammed'in oldurttugu gibi) gafil avlayacak birinin cikmasini umit ediyor. Bu demektir ki Esma'nin kendisi hem kadin oldugu icin ve hem de acizliginden boyle bir isi kendisi yapamaz. O halde Esma denen bu 5 cocuklu kadin Muhammed icin ne gibi bir tehdit unsuru idi?

Ayrica buraya kadar tartistigimiz kisilerin hepsinin (Ebu Afak, Esma, Ka'B) sair olmalari birer rastlanti mi?

Esmanın öldürülmesini de ilk defa duyuyorum.Ancak dediğimiz gibi gerek Ebu Afak gerekse de Esma için kab dan farklı olduklarını gösterecek pek de bir şey yok.Biri yaşından biri cinsiyetinden olabailir.Bunları da detaylı okumamız gerekecek.Yalnız ibni sadın kitaplarına ulaşamıyorum.Bu açıdan ibni sadda bulunan rivayetleri burada bırakmak zorunda kalıyorum.

En iyisi asrımızın islam tarihi otoriteri hamidullahın Kitaplarından bakmak olacaktır.

tarihinde ozedonus tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Olayı teker teker ele almanın gerekli olmadığına inanıyorum.Olayları teker teker ele aldığınız vakit,kendisine göre anlam çıkarma,olayı öncesi ile alakasını kesme gibi yollara başvurma olabileceği için genel cevaplar veririm.Şair kab meselesini de kendisinden önce meydana gelmiş olayların bir sonucu olarak görüyorum.

Sayin Ozedonus,

Olaylari teker teker incelemez isek, ne sekilde saglikli bir sonuca varabiliriz?

Islenen tum cinayetlere sadece bir genelleme yapip "o devirde suikastler gerekiyordu" dersek, asil o zaman olaylarin arkasini ve onunu kesmis olmuyor muyuz?

Sizin yapmak istediginiz, islenen cinayetleri teker teker tartismadan, olaylarin tumune bir genelleme yapip kolay yoldan siyrilmaktir. Tipki bir Nazi generali gibi oldurulmus yahudileri toptan cukura atip, "Gömün gitsin!" demektir.

Öncellikle görüşümün islamı bağlamadığını ancak islamdan anladığım olduğunu tekrarlamam gerekir.Bu açıdan adalet anlayışlarım1ızın farklı oluşu,inançlarımızın da farklı olduğu anlamına gelmez.Konunun masum bir eleştiri olmadığını söylemiştim.Başkasnın nammuslarıyla alay etmek,onları dile dolamak,savaş halinde olan bir grupla düşmanına karşı bir işbirliği antlaşması yapmak ne zaman masum bir eleştiri haline geldi.Hiçbir devletin siyasetinde kişilik haklarına saldırı niteliğindeki hicivlerin,masum eleştiri olarak görülebileceğini düşünüyor musunuz?

Konuyu carpitiyorsunuz..

Ebu Afak veya Asma Bint marvan'in diger kafirlerle Muhammed'e karsi is birligi yaptigini savunuyorsunuz..

Tekrar size hatirlatmak istiyorum,

Bakiniz Muhammed, Esma bint mervan'in oldurulmesinden sonra ne demisti;

"O kadin icin iki keci bile toslaşmaz"

Muhammed'in cumlesinden anliyoruz ki, Esma'nin olumu halk icinde pekte ses getirecek bir hadise degildir. Bu demektir ki Esma o donemlerde otoriter, devlet idaresinde bulunan bir kisi ya da Muhammed'e karsi diger kabilelerle is birligi yapabilecek mevkide bir kadin degildi. Esma, kendi capinda siirler yazan 5 cocuklu sair bir annedir. Esma degil diger soylu guclu kabileleri Muhammed'e karsi savasmak icin is birligi yapabilmek, kendi halkini bile Muhammed'e karsi ayaklandiramayacak kadar aciz bir kadindir. Tek sucu Muhammed'in kisileri gafil avlamasina ve kallesce islenen suikast olaylarina kizarak, Muhammed'in bu eylemlerini elestirmesidir. Akabinde yazdigi dizelerin bedelini kendi cocuklari onunde vahsice katledilerek odemistir.

Suikaste mümkün olduğu sürece başvurulmaması gerektiği konusunda sizinle aynı görüşteyim.Fakat ortalıkta hiçbir adalet mekanizmasının dıoğru düzgün çalışmadığı bir ortamı düşünün.

Saniyorum bu cumlelerinizle o donemlerde adaleti saglayacak gerekli kanunlarin olmadigini soylereyek, Muhammed'in suikast girisimlerinin tek cikar yol oldugunu savunuyorsunuz. En azindan ben bu sekilde anladim. Ortada insan yapimi adalet kanunlari olsa idi, size gore Muhammed, Allah'in emri ile(!) bu yasalari cignemeyecegini mi savunuyorsunuz? Sozleri "faslu-l kitab", yani kanun niteliginde olan Muhammed'in insan yapimi adalet kanunlarina saygi gosterebilme ihtimali sizce nedir?

Düşmanlarınız da sayısız defa size karşı suikast düzenlemişler.Gerek Mekkelilerin gerekse yahudi kabilelerinin bir çok suikastını da şu vermiş olduğunuz kitaplar vermektedirler.Bu bir haddi aşma değil,düşmanın yöntemini kullanmaktır.Düşmanın kullanmadığı bir yöntemi uygulamak,haddi aşmaktır ve islamda yasaktır.

Muhammed'e karsi sayisiz suikast?

Hani surekli Cebrail'in muhammed'e bildirdigi suikastlerden mi bahsediyorsunuz?

Sayin ozedonus, onceki yazilarinizdan birinde aynen soyle demistiniz;

yapacağım tespitleri bir Müslüman olarak değil,bir agnostik olarak cevapladığımı düşünmenizi istiyorum.

Uzulerek soyluyorum ki, siz doga ustu bir yaratigin (cebrail'in) Muhammed'i islenecek suikast hakkinda uyardigina inandikca, sizin yazilarinizi bir agnostik kisinin cevapladigini dusunerek okuyamiyorum.

Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın.Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez? (Bakara Sûresi,190)Düşmanı kendi yöntemiyle vurmayı evrensel bir öğretinin peygamberi için etik bulmayabilirsiniz.Ama karşı tarafın masum olduğu ve hiçbir savaşçı özelliği olmadığı yönünde eleştiri yapmanız sorunu çözemez.

Ustte ki verdiginiz ayet yine sizin genellemelerinizden bir ornek. Dusmani kendi yontemleri ile vuran bir peygamber, Ebu Afak ve Esma bint Marvan'a yine siirle karsi koymali idi. Gece uykusunda kilictan gecirerek degil..

Birilerinin kasabamaı işgal etmesine ban da razı olamam.Ama eğer birileri içinde bulunduğum kasabaya sadece inancını yaşamak istediği için geliyorsa mert insanlar gibi onu ağırlamam gerekir.Ona inanmayabilirim.Ama insani konularda onunla beraber olmalyım.Bu açıdan tarihte müslümanların medineyi işgale kalktıkları yolunda bir haber okunuş değilim.Adalar inançlarını daha çok yaşamak için uygun yer arıyorlar.

Yasadiginiz sehire gelip, orada kervanlara saldirmaya baslayan yabancilari mert insanlar gibi mi agirlamaniz gerekiyor? Yoksa ben mi yanlis anladim? Mekke'den Medine'ye goc etmis 80-100 civari kisinin gecim kaynagi hakkinda bize bilgi verebilir misiniz? Bu insanlar ne ile geciniyordu?

Ganimet bağlamında demiş olduğunu mal el koymaya gelince bunu bizzat dönemin savaş hukuku olduğunu duymuş olmanız lazım.Başkaları beni mağlub ettiğinde benden ne istiyorlarsa ben de onları yendiğimde aynı şeyi isteyeceğim ki düşmanım beni aradan bitirmesinn.(ganimeti özel açıklamak gerekiyor.Uzun bir konu çünkü..)Şu ana kadar savaşan tarafların savaştan sonra öpüşüp"haydi herkes evine" dediklerini duymadım sayın sexy huri..

Yani diyorsunuz ki, Koca Allah'in o zamana kadar uygulanmis savas hukugunu uygulamasi yani bu uygulamayi devam ettirmesi gerekliydi.

Savaş sonrası cüveyriye ile ilgili olayı sanırım"karımla yatmalrını "kabul etmem demeye getirmişsiniz.Bu konu da ayrıca işlenmelidir.Bu konu da kısaca şu eserlerin şu sayfalarını şu an okyun.ZAMANI GELİNCE DEVAM EDERİZ.

Muhabbar, s. 88-89; Prof. Hamîdullah, age., c. 2, s. 22.

Dövme konusu da zaman alan bağımsız bir konu..

Aslinda bu konulari ileride tartisacaktik. Neden simdiden dile getiriyorsunuz anlamis degilim. Amaciniz konuyu dagitmak degildir umarim.

Hayır,onları birer cariye görmüyordu ve mükün olduğu kadar savaşmak da istemiyordu.Konunun bir şiir düşmanlığı da olmadığı ayrıca başka ele alınması gereken konu...

Bunu öncede dedim zaten..Ortalık da başak bir seçeneğiniz olmadığında ne yaparsınız.Bunun Allahi yönü başkadır.

Haklisiniz Muhammed siir dusmanligi yapmiyordu. Fakat kendisini siirsel bir dille elestiren herkesi oldurtuyordu. Hatta kendisini yuceltmeyen her turlu saire dusmandi diyebiliriz. Buhari'nin su sahih hadisi iddia mi dogruluyor;

(el-Hudri'den Müslim'in kaydettiği rivayette şöyle denmiştir; "Resulullah (sav) yürümekte iken karşısına şiir irşad eden bir şair çıktı. Efendimiz: "Şeytanı tutun" veya "Şeytanı yakalayın" diye emretti.)

Kaynak: Buhari, Edeb, 92; Müslim, Şiir 7, (2257); Ebu Davud, Edeb 95, (5009); Tirmizi, Edeb 71, (2855)

Muhammed'in yakalattigi saire neler oldu, maalesef orasini bilemiyoruz. Fakat adamcagizi hurma ile beslemedikleri kesin.

Diger iletinize ise simdi cevap yazacagim..

Devam edecek....

tarihinde Sexy Huri tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Kabın,savaşçı olabilmesi için illa da kılıçla birilerini öldürmesi gerekmiyor.Savaşın sadece sıcak savaştan ibaret olmadığını devletler arası siyasetten bilmeniz gerekirdi.Eğer öldürmeler masum ve öylesine bir şiirden öldürme olsaydı eminim daha çok kişi öldürülecekti.

Oldurulmedigini nereden biliyorsunuz Sayin Ozedonus?

Bu dile getirdiklerimiz islami kaynaklarda bulunan cogu suikast olaylarindan yalnizca bir kaci.

Esmanın öldürülmesini de ilk defa duyuyorum.Ancak dediğimiz gibi gerek Ebu Afak gerekse de Esma için kab dan farklı olduklarını gösterecek pek de bir şey yok.Biri yaşından biri cinsiyetinden olabailir.Bunları da detaylı okumamız gerekecek.Yalnız ibni sadın kitaplarına ulaşamıyorum.Bu açıdan ibni sadda bulunan rivayetleri burada bırakmak zorunda kalıyorum.

Sanirim suikastler konusunu uzun uzun tartistik ve aydinlatici bir tartisma oldugu kanaatindeyim.

Dilerseniz suikast konusunu kapatalim.

Bundan sonraki tartisacagimiz konuyu siz secin..

Konumuzun basligi "Muhammed" oldugu icin lutfen Muhammed'in kisiligini ya da karakterini ilgilendiren bir konu secin.

Konuyu sizin secmeniz, daha sonra "Konu hakkinda kaynaklar bulamiyorum" ya da "konu hakkinda pek bilgim yok" dememeniz icindir. Okuyucularin, herhangi bir konuda size karsi avantajli oldugumu dusunmelerini istemem.

Ayrica simdiye kadar sergilediginiz beyefendi uslubunuz icin size tesekkur ederim.

tarihinde Sexy Huri tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayın Ozedonus,

Olayları teker teker incelemez isek, ne şekilde sağlıklı bir sonuca varabiliriz?

İslenen tüm cinayetlere sadece bir genelleme yapıp "o devirde suikastlar gerekiyordu" dersek, asil o zaman olayların arkasını ve onunu kesmiş olmuyor muyuz?

Sizin yapmak istediğiniz, islenen cinayetleri teker teker tartışmadan, olayların tümüne bir genelleme yapıp kolay yoldan sıyrılmaktır. Tipki bir Nazi generali gibi öldürülmüş Yahudileri toptan çukura atıp, "Gömün gitsin!" demektir.

Aslında olayların teker teker işlenmesi veya genelleme yaparak işlenmesini hazırlayacak olan başlığın kendisidir. Şuan başlığımız, genel bir başlık niteliğindedir. Yazıların başlığa uygun olabilmesi için detaylı bir şekilde incelenerek, konuya son noktanın konulması gerekir. Başlığımız “Muhammed’in Kişiliği” gibi çok geniş bir başlıktır. Oysa şu ana kadar tartıştıklarımız, “Hz. Muhammed’in savaş stratejisi” nin dışına çıkmamıştır. Bu durum, başlığın biraz daha özelleştirilmesi gerektiğini ve konuları bizim seçmemizin lazım olduğunu göstermektedir.

Konuyu çarpıtıyorsunuz..

Ebu Afak veya Asma Bint marvan'in diger kafirlerle Muhammed'e karsi is birligi yaptigini savunuyorsunuz..Tekrar size hatirlatmak istiyorum,Bakiniz Muhammed, Esma bint mervan'in oldurulmesinden sonra ne demisti;"O kadin icin iki keci bile toslaşmaz"

Muhammed'in cumlesinden anliyoruz ki, Esma'nin olumu halk icinde pekte ses getirecek bir hadise degildir. Bu demektir ki Esma o donemlerde otoriter, devlet idaresinde bulunan bir kisi ya da Muhammed'e karsi diger kabilelerle is birligi yapabilecek mevkide bir kadin degildi. Esma, kendi capinda siirler yazan 5 cocuklu sair bir annedir. Esma degil diger soylu guclu kabileleri Muhammed'e karsi savasmak icin is birligi yapabilmek, kendi halkini bile Muhammed'e karsi ayaklandiramayacak kadar aciz bir kadindir. Tek sucu Muhammed'in kisileri gafil avlamasina ve kallesce islenen suikast olaylarina kizarak, Muhammed'in bu eylemlerini elestirmesidir. Akabinde yazdigi dizelerin bedelini kendi cocuklari onunde vahsice katledilerek odemistir.

Size sadece Kab olayından haberdar olduğumu ve verdiğiniz kaynaklar elimde olmadığından Ebu Afak ve Esma binti Mervan hakkında yorum yapamayacağımı söylemiştim.Buna rağmen siz,” Ebu Afak veya Asma Bint marvan'in diger kafirlerle Muhammed'e karsi is birligi yaptigini savunuyorsunuz” demeye getirmişsiniz.Oysa ben, bunlardan haberdar olmadığımı verdiğiniz kitapları ,kendim de görmediğim sürece içindeki yazılara güvenemeyeceğimi söylemiştim.Bu açıdan benim Ebu Afak ve Esma hakkında bir yorumda bulunmadığımı tekrarlamak istiyorum.Ancak ilgili konuyu okuduktan sonra bu konuları yorumlayacağım.

Ama şu anki bilgimle bile bu olaydan pek de güzel bir koku alamıyorum. Çünkü gerek Ebu Afak gerekirse Esmanın sizin deyişinizle ”sadece masum bir eleştiri”den dolayı öldürülmelerinin doğru olabilmesi için, kendilerinden çok daha beter olanların öldürülmesi gerekirdi. Olayların akışına baktığımızda İslam’la alay eden, Müslümanları tahkir edip ve açıktan düşmanlık yapan ve İslâm aleyhinde kamuoyu oluşturan Şairlerin öldürüldüğü gözükmektedir. Savaşın psikolojik yönlerinden birisi de bugün medyadır. Şairlerin islama ve Müslümanlara karşı duruşu da ogün için bir medya oluşturmak idi ve psikolojik bir savaş niteliğinde idi. Savaşın bir tarafı olmayan insanların öldürüldüğü İslam tarihinde bulmak mümkün değildir. Hatta savaşlarda yaşlıların ve kadınların öldürülmeyeceğine dair kurallar var.

Saniyorum bu cumlelerinizle o donemlerde adaleti saglayacak gerekli kanunlarin olmadigini soylereyek, Muhammed'in suikast girisimlerinin tek cikar yol oldugunu savunuyorsunuz. En azindan ben bu sekilde anladim. Ortada insan yapimi adalet kanunlari olsa idi, size gore Muhammed, Allah'in emri ile(!) bu yasalari cignemeyecegini mi savunuyorsunuz? Sozleri "faslu-l kitab", yani kanun niteliginde olan Muhammed'in insan yapimi adalet kanunlarina saygi gosterebilme ihtimali sizce nedir?

Bu cümleden maksadım, eksik olmakla beraber anladığınız şeklindedir. Yani, ortada savaş hukukunu çiğneyenler için oluşturulmuş bir yapı yoktur. Devletlerarası hukuku çiğneyenlerin günümüzde hapis, ceza ve hatta idam cezası alabildikleri bilinmektedir. O gün, Yahudiler Müslümanlarla olan antlaşmalarını çiğnenmiş, Müslümanlara açıkça cephe almışlardı. Yoksa bu ne yargısız bir infazdır, nede her İslam düşmanını keyfine göre öldürmeye bir ruhsattır.Hatta hatırladığım kadarıyla yeni olmuş iki Müslüman,yeni Müslüman olduklarında,islama inanmayan babalarını öldürmüşlerdi.Biri bizzat kendisi,diğeri başkasını tutarak öldürtmüştü.Olay Hz.Muhammede intikal ettiğinde yapılanın yanlış ve sorunluluk getireceğini söylemiştir.Sanırım maune olayından sonra olacak.Görüldüğü gibi bunlar islamı kabul etmediği ve hatta İslam yer yer laf da attıkları halde Müslümanlarla fiili bir savaşın tarafı olmadıjkları için öldürülmelerinin yanlış olduğu söylenmiştir.Bir Müslüman ve ve İslam peygamberi hem hem masum insanları öldürmek hem de Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur.(Maide , 5/32) diye bir ayeti uydurarak yaptıklarıyla çelişemez.Ayet islamın haksız ve masum bir şekilde cana kıymasının ne büyük olduğunu göstermiştir.Haklı yer de savaş halinden ibarettir.O,insanların gönüllerinin kazanmasının en büyük gerçek olduğunu biliyordu.Ne varki karşısındakü güçler her türlü fiili müdahaleden çekinmiyorlardı.

Muhammed'e karsi sayisiz suikast?

Hani surekli Cebrail'in muhammed'e bildirdigi suikastlerden mi bahsediyorsunuz?

Sayin ozedonus, onceki yazilarinizdan birinde aynen soyle demistini.Uzulerek soyluyorum ki, siz doga ustu bir yaratigin (cebrail'in) Muhammed'i islenecek suikast hakkinda uyardigina inandikca, sizin yazilarinizi bir agnostik kisinin cevapladigini dusunerek okuyamiyorum.

Sayın Sexy Huri

Agnostsizim, inanmak veya inkar etmek değildir. Olabiir veya olmayabilir gözüyle her olguyu açıklar.Suikastların Cibril kökenli olması da olmaması da mümkündür.Allah yoksa da onun elçisi olduğunu sanmış birinin insanları en güzel bir dille ahlaklı olmaya çalıştıklarını devasa İslam kültüründen anlamak mümkün..Ve bu insanın defalarca suikasttan geçtiği de bilinmektedir.Suikastlardan herhangi bir şekilde kurtulduğu da görülmektedir.O halde bize düşen bu olay karşısında herkese hakkını vermek olacaktır.Hz. Muhammed’e fiili güç kullanmayı başlatanların kimler olduğunu rahatlıkla görmek mümkündür.İslam’ın ilk doğuşu yıllarında Müslümanlara yapılan işkenceler, tarihin en büyük insanlık suçu işkenceleridir.Bunları insanlığın vicdanı adına görmezlikten gelemem.

Ustte ki verdiginiz ayet yine sizin genellemelerinizden bir ornek. Dusmani kendi yontemleri ile vuran bir peygamber, Ebu Afak ve Esma bint Marvan'a yine siirle karsi koymali idi. Gece uykusunda kilictan gecirerek degil..

Doğrudur.Tasrih kitaplarını okuduğumuzda Hz.Muhammedin de şairlerinin bu olaylarda Müslümanlara moral aşılamak konusunda iş gördükleri biliniyor.Mute savaşı öncesi Abdullah b.Revahanın şiirlerinin İslam ordusunu coşturduğu biliniyor.Ama bu şairlerin Yahudi ve putperestler gibi bel altı şiirler dizmedikleri de gözükmektedir.Teşvik ve karşı tarafı demoralize etmeye yöneliktir.Şaire karşı şair,suikastçıya karşı suikast uygulanmış elbette..Ama kimlere şiirle,kimlere suikastle gidilmesi gerekeceği bilinmelidir.Ayet karşıdaki genelin yaptıklarını söylüyor,yoksa kişi kişi örnek vermiyor..Kaldı ki Müslümanlar düşmandan beterini yapmayı bırakın,onlar gibi bile yapmamışlar.Uhud günü,Müslümanlardan ölenlerin çiğerleri delinmiş,kulakları kesilmiş,berbat edilmiştir.Ancak Müslümanların hiçbir savaşında işkence ile öldürme görülmediği gibi bu düşmanlara karşı mekkede büyük bir üstünlük kazanılmasına rağmen genel af ilan edilmiştir.

Yasadiginiz sehire gelip, orada kervanlara saldirmaya baslayan yabancilari mert insanlar gibi mi agirlamaniz gerekiyor? Yoksa ben mi yanlis anladim??

Yaşadıkları şhere gelenler,kendi kavimleri tarafından dünyanın en büyük ikencelerinden geçerek,orada yer bulmuş insanlar..Bu yeni gelenler,eski memleketlerinde ne varsa hepsini bırakmıştı.Mekkeli putpererestler bunların bıraktığı her türlü malı gap ve talan etmiş,tüm eşyalarını yağmalamışlardı. (HAMİDULLAH Muhammad, Hz. Peygamber'in Savaşları, Yeni Şafak, Yay.s 32) Müslümanlar açısından bu olaya baktığımızda Mekke’de yağmalanmış mallarının telafi edilmesi için talancıların kervanına saldırıp kendi mallarını alma hakkı doğmuştur.Böyle bir durumda şehrin bir yerlisi olarak en fazla bu iki grup arasında seyirci kalmam gerekirken,onlarla hem saldırmazlık antlaşması yapmak hem de onları antlaşmaya rağmen arkadan vurmak benim mertliğimle uyuşmaz.Ortada şehrime geldikleri gibi sağa sola saldıranlar yok.Ortada benim şehrime geldikleri halde başka şehirlerde bulunanlar tarafından misafirlerimin taciz edilmeleri vardır.Hem bu misafirim zaten geldiği yerin tüm kabilelerinin toplu bir suikasttan bile zorla kurtulmuştu.

Mekke'den Medine'ye goc etmis 80-100 civari kisinin gecim kaynagi hakkinda bize bilgi verebilir misiniz? Bu insanlar ne ile geciniyordu..

Bunu anlayabilmek için Mekkeli Muhacirler ile Medineli ensar arasında dünyada benzeri zor görülebilecek kardeşliği iyi okumak gerekiyor.Evet,muhacirler yeni geldikleri zaman,mekkede tüm varını ve yoğunu kaybettiği için fakir kalmışlardı.Ama Medinede kurulan kardeşlik ile Medinelilerin kendilerine yardım edilmeleri sağlandı.Ayet önce şunu gösterdi onlara… Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir." (59/9) Kardeş ilan edilen Müslümanlar, başlangıçta birbirlerine varis bile oldular. Fakat varislik, iki yıl kadar sonra bir ayetle iptal edildi: "Rahim sahipleri (akraba olanlar), Allah’ın kitabına göre birbirlerine (varis olmaya) daha uygundurlar. Allah her şeyi bilir." (8/75)

İbni kesir şöyle anlatır: 44.

</SPAN>”</SPAN>Muhacirler Medine’ye gelip başlarını sokacak bir yer bulamadıkları, geçimlerini sağlamak için ne yapacaklarını bilemedikleri zaman, Medineli kardeşleri onlara her türlü yardımı yapmış, evlerini açıp yemeklerini paylaştılar. Kardeşliğin tesisinden sonra ise bunlar bir zorunluluk halini aldı. Fedakarlıkta sınır tanımayan ensardan bazıları Rasulüllah’a başvurup kendi hurmalıklarını muhacirler arasında paylaştırmasını önerdiler. Rasulüllah(s.) bunu kabul etmedi. Bu sefer ’Bakım ve sulama işlerini Muhacirler üzerlerine alsınlar, ürünü onlarla paylaşalım’ dediler. Ensar, kardeşliğin gereklerini yerine getirmekte öylesine istekliydiler ki, onların bu özellikleri muhacirleri şaşkın ve hayran bırakmıştı. Muhacirler bir defasında Rasulüllah’a: ’Ey Allah’ın Resulü! Yanlarına gelip sığındığımız bu insanların benzerini hiç görmedik. Aza ortak edip, çoktan vermekte kendilerini geçecek hiç kimse yok. Çalışmadık, ama bizi ürünlerine ortak ettiler. Bu nedenle bütün sevabı onların toplamasından korkuyoruz. Bu gidişle bize sevap kalmayacak’ dediler. Rasulüllah bu anlamlı sözler karşısında onlara; ’Sizler onları övdüğünüz ve onlar için Allah’a duacı olduğunuz sürece sevapta siz de pay sahibisiniz’” İbn Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye, II/328; Tirmizi, Sıfati’l Kıyame

Kaynaklar çoğaltılabilir. Ama Müslümanların ticaret yapıp gelir elde etmelerine rağmen ensarın onlara yardımda bulunduklarına dair İslam tarihi bunun gibi çok olay zikrederler. Sağa sola saldırp başkalarının hakkına girecek kadar insaf olmak, Müslümanların kuruluş döneminde adını anmaktan dahi korktukları kavramlardır.

Yani diyorsunuz ki, Koca Allah’ın o zamana kadar uygulanmış savaş hukukunu uygulaması yani bu uygulamayı devam ettirmesi gerekliydi.

İslam,bir çok uygulamayı zamanı gelince kaldırır.Sözlü olarak bazı uygulamaların yanlış olduğunu söylerse de toplumda henüz aşılmamış olan bazı uygulamalar,Müslümanların mağdur edilmemesi için devam edilmiştir.Bu devam edilen uygulamalar da genelde savaş hukuku ile ilgilidir.Kölelik ve ganimet, zaman bırakılarak kökten çözülmesi gereken konulardı.Müslümanlar bu uygulamaları tek taraflı olarak bıraksalardı düşman tarafından güçsüz duruma düşerlerdi.Ama İslam gerek köleliği gerek ganimeti yaşanabilir bir seviyeye getirdi ve bir nevi dönemin uygulamalarının altını oyarak ismen varlıklarını kabul etti.

Aslinda bu konulari ileride tartisacaktik. Neden simdiden dile getiriyorsunuz anlamis degilim. Amaciniz konuyu dagitmak degildir umarim.

Hayır, bir önceki mesajda siz cüveyriye olayı ile ilgili bir eleştiri getirdiniz.

Haklisiniz Muhammed siir dusmanligi yapmiyordu. Fakat kendisini siirsel bir dille elestiren herkesi oldurtuyordu. Hatta kendisini yuceltmeyen her turlu saire dusmandi diyebiliriz. Buhari'nin su sahih hadisi iddia mi dogruluyor;

Şiirle ilgili hadisler hiç birbirini tutmuyor sayın sexy Huri..Bir konu hakkında birbirini tutmayan haberler olduğunda,o haberlerin ya uydurma olduğunu düşünürüm veya ilgili konunun öncesi ile beraber ele alınması gereken bir konu olduğunu düşünürüm.Şiir de böyledir.Şiiri öven hadisler olduğu gibi,yeren hadisler de var..Bunların hangilerinin yerildiğini detaylıca ele almak gerekir.Verdiğiniz hadis,islamın şiire bakışı konusunda yeterli bir bilgi olamaz.

Oldurulmedigini nereden biliyorsunuz Sayin Ozedonus?

Bu dile getirdiklerimiz islami kaynaklarda bulunan cogu suikast olaylarindan yalnizca bir kaci.

Burada amacım öldürülme sayısı değil, öldürülmenin niteliğidir, bu konuyu defalarca söylemiş durumdayım. Tekrarlama gereği duymuyorum.

Sanirim suikastler konusunu uzun uzun tartistik ve aydinlatici bir tartisma oldugu kanaatindeyim.

Dilerseniz suikast konusunu kapatalim.

Bundan sonraki tartisacagimiz konuyu siz secin..

Konumuzun basligi "Muhammed" oldugu icin lutfen Muhammed'in kisiligini ya da karakterini ilgilendiren bir konu secin.

Konuyu sizin secmeniz, daha sonra "Konu hakkinda kaynaklar bulamiyorum" ya da "konu hakkinda pek bilgim yok" dememeniz icindir. Okuyucularin, herhangi bir konuda size karsi avantajli oldugumu dusunmelerini istemem.

Ayrica simdiye kadar sergilediginiz beyefendi uslubunuz icin size tesekkur ederim.

Umarım,suikastların niteliği hakkında görüş açım net olarak anlaşılmıştır.Konularda bana karşı avantajlı olduğunuzu düşünmüyorum.Sizin getirmiş olduğunuz kaynakların belirli kaynaklar olduğunu bildiğimden ilgili kaynaklara mesafeli yaklaşmaktayım.

Konuyu baştan demiştim..Hayatını baştan ele alalım..Mesela çocukluğunu..Çocukluğundaki hayatı Hz. Muhammed’in nasıl bir insan karakterine sahip olduğunu göstermektedir. Diye bir konu seçebiliriz. Ve hayatını sıra sıra gidebiliriz.

Bu arada ben de konuya yaklaşımındaki üslubunuz için teşekkür ederim.Bu şekil tartışmaların çok daha faydalı olduğu konusunda hiç şüphem yok..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Aslında olayların teker teker işlenmesi veya genelleme yaparak işlenmesini hazırlayacak olan başlığın kendisidir. Şuan başlığımız, genel bir başlık niteliğindedir. Yazıların başlığa uygun olabilmesi için detaylı bir şekilde incelenerek, konuya son noktanın konulması gerekir. Başlığımız “Muhammed’in Kişiliği” gibi çok geniş bir başlıktır. Oysa şu ana kadar tartıştıklarımız, “Hz. Muhammed’in savaş stratejisi” nin dışına çıkmamıştır. Bu durum, başlığın biraz daha özelleştirilmesi gerektiğini ve konuları bizim seçmemizin lazım olduğunu göstermektedir.

Sayin Ozedonus,

"Su ana kadar tartıştıklarımız, “Hz. Muhammed’in savaş stratejisi” nin dışına çıkmamıştır." demissiniz.

Su ana kadar konuda, "Muhammed'in Kisiligi ve Karakteri" basligi altinda, Muhammed'in "savaş stratejisi" nin disinda konustugumuz;

• Muhammed'in kendisi hakkinda yapilan elestirilere tahammulsuzlugu

• Elestiride bulunan kisilere karsi kallesce, gecenin karanliginda pusuya dusurerek, gece uykusunda ya da coluk cocugun onunde islenen suikastler

• Suikastlerin bugunki Islam teroristlerine etkisi

• Muhammed'in emellerine ulasabilmesi icin Allah'i bir arac olarak kullandigi

• Islam dininin yayilmasini Allah'in nasil zorlastirdigi, fakat bu zorlastirmanin Muhammed'in nasil isine geldigi

• Allah'in kullarindan eziyet cekebilecegi

• Muhammed'in kanun tanimaz, Narsisist kisiligini (ozellikle buna daha sonra cok deginecegim)

Ve bunun gibi bir cok konuyu simdiye kadar tartistik. Sanirim sizi en cok rahatsiz eden olay peygamber efendinizin insanlara karsi uyguladigi "savas stratejisi" olacak ki, aklinizda sadece kalan bu olmus.

Size sadece Kab olayından haberdar olduğumu ve verdiğiniz kaynaklar elimde olmadığından Ebu Afak ve Esma binti Mervan hakkında yorum yapamayacağımı söylemiştim.Buna rağmen siz,” Ebu Afak veya Asma Bint marvan'in diger kafirlerle Muhammed'e karsi is birligi yaptigini savunuyorsunuz” demeye getirmişsiniz.Oysa ben, bunlardan haberdar olmadığımı verdiğiniz kitapları ,kendim de görmediğim sürece içindeki yazılara güvenemeyeceğimi söylemiştim.Bu açıdan benim Ebu Afak ve Esma hakkında bir yorumda bulunmadığımı tekrarlamak istiyorum.Ancak ilgili konuyu okuduktan sonra bu konuları yorumlayacağım.

Referans gosterdigim kaynaklari sizin bilip bilmediginiz, ya da simdiye kadar okuyup okumadiginiz gercekleri degistirmez. Muslumanlar dinlerini sadece imamin cuma vaazlerinde salya sumuk hungur hungur aglayarak anlattiklariyla, veya dini kitaplarda iclerinden ozenle secilmis hadiselerin suslenip puslenmis hallerini okuyarak ogrenmemeliler. Bizler, Islam'in ic yuzunu diyanetin bastirdigi dini kitaplarla yada mecmualarini okuyarak degil, Islam'in temelini olusturmus, yuzyillardir ayakta tutmus ve bin yili askin suredir muslumanlara Islam dinini ogretmis, Vakidi'nin, Buhari'nin, Muslim'in, Ibn Sa'd'in, Ibn Hisam'in ve Tirmizi'nin bizzat kendi yazdiklari eserlerinden ogrenen kisileriz.

Ama şu anki bilgimle bile bu olaydan pek de güzel bir koku alamıyorum. Çünkü gerek Ebu Afak gerekirse Esmanın sizin deyişinizle ”sadece masum bir eleştiri”den dolayı öldürülmelerinin doğru olabilmesi için, kendilerinden çok daha beter olanların öldürülmesi gerekirdi. Olayların akışına baktığımızda İslam’la alay eden, Müslümanları tahkir edip ve açıktan düşmanlık yapan ve İslâm aleyhinde kamuoyu oluşturan Şairlerin öldürüldüğü gözükmektedir. Savaşın psikolojik yönlerinden birisi de bugün medyadır. Şairlerin islama ve Müslümanlara karşı duruşu da ogün için bir medya oluşturmak idi ve psikolojik bir savaş niteliğinde idi.

Bu sizin sahsi gorusunuz. Benim iddialarim ise Islam alimleri tarafindan kaleme alinmis eserlere dayalidir.

Savaşın bir tarafı olmayan insanların öldürüldüğü İslam tarihinde bulmak mümkün değildir. Hatta savaşlarda yaşlıların ve kadınların öldürülmeyeceğine dair kurallar var.

Insanlarin guvenirliligini kazanmak icin caba veren bir kisinin cocuk ve kadinlari oldurtmesi sizce mantikli olur muydu? Kadinlarin ve cocuklarin oldurulmesini istememek, sadece ilahi peygamberlere has bir ozellik mi? Sayin Ozedonus, kadin ve cocuklarin oldurulmesine bende karsiyim, bundan sonra lutfen beni yeni peygamberiniz ilan eder misiniz? Ustelik size kafir kadin ve cocuklari canli yakaladiginiz halde, bunlari Arap carsi pazarinda satarak bu isten Allah'in ve benim tonla para kazanacagimi ve sizinde kazanacaginizi soylesem, artik sabah aksam bana da dua eder dururdunuz sanirim.

Peygamber efendiniz, kafir cocuklari ve kadinlari hakkinda ki asil dusuncelerini su "sahih" hadiste aciklamistir;

"Ya Resulallah! Evlere yapılan gece baskınlarında, müşriklerin kadınları, çocukları da öldürülüyor, ne dersin?"

"Onlar da öbürlerindendir.(Kadın ve çocuklar da onlardandır.)(Bkz.Ebu Davud, Cihad/102, hadis 2638; Cihad/121, hadis 2672; Ibn Mace, Cihad, hadis 2840; Ahmet Ibn Hanbel, 4/46; Tirmizi, Siyer/19, hadis 1570)

Madem gece baskinlarinda masum coluk cocuk olduruluyor, o halde ornek insan peygamber efendi neden gece baskinlari duzenliyordu? Ustelik bu masum cocuklar hayatin tadina varamadan oldukleri halde, bundan dolayi hic kimsenin hanesine "gunah" yazilmiyor, olduren musluman haydut kisi elini kolunu sallayarak daha cok ganimet hirsi ve mal mulk azmi ile kafirlere "Allah, Allah" nidalari ile saldiriyordu.

Sn Ozedonus,

Daha once demistiniz ki;

Düşmanın kullanmadığı bir yöntemi uygulamak,haddi aşmaktır ve islamda yasaktır. Düşmanı kendi yöntemiyle vurmayı evrensel bir öğretinin peygamberi için etik bulmayabilirsiniz.

Bakiniz Peygamber efendi ve egosu Allah kafirlerden ogrendigi taktigi nasil uyguluyor;

Fasil : GAZVELER BÖLÜMÜ

Konu : Gazveler - Beni Müstalik

Ravi : Abdullah İbnu Avn

Hadis : Nafi` rahimehullah`a kıtalden önce (yapılan İslam`a) davet hakkında sormak üzere yazmıştım. Bana şöyle yazdı: "Bu İslam`ın evvelinde idi. Resulullah (sav) Beni Müstalik`e (önceden haber vermeden ani) baskın yaptı. Onlar (bu sırada) gafil haldeydi, hayvanları su kenarında sulanııyorlardı. Mukatillerini öldürdü, çocuklarını ve kadınlarını esir aldı. O gün Cüveyriye`yi de ele geçirmişti."

Ustte ki "sahih" hadisin uydurma oldugunu ya da carpitilmis oldugunu savunabileceginizi dusundugum icin olayi dogrulayan kutsal kitabinizdan ornek vermek istiyorum;

Araf

(4) Nice memleketleri helak ettik. Onlara azabımız gece uykusuna dalmışken, yahut gündüz istirahat halinde iken gelmişti.

Sayin Ozedonus, Allah'in ve Muhammed'in savas taktigi olarak kafirlerin yontemini sectigini ve uyguladigini savunmustunuz. Lutfen bizlere kafirlerin muslumanlara karsi gerceklestirdigi "gafil avlama" ya da "gece baskini" olaylarina ornek verebilir misiniz? Madem Allah'in kafirleri onlarin taktikleri ve yontemleri ile vurma gibi bir plani var, o halde sizde bunu ornekleri ile bizimle paylasir misiniz? Kafirler Allah'a "gece baskinini" ve "gafil avlamayi" nerede ve hangi olayda ogretmis? Lutfen bu konuda bizleri aydinlatin..Sayet ornek verecek olursaniz, orneklerinizin Cebrail gibi herhangi soyut bir sekilde degil, mantikli ve somut orneklere dayali olmasini temenni ederim.

Bu cümleden maksadım, eksik olmakla beraber anladığınız şeklindedir. Yani, ortada savaş hukukunu çiğneyenler için oluşturulmuş bir yapı yoktur. Devletlerarası hukuku çiğneyenlerin günümüzde hapis, ceza ve hatta idam cezası alabildikleri bilinmektedir. O gün, Yahudiler Müslümanlarla olan antlaşmalarını çiğnenmiş, Müslümanlara açıkça cephe almışlardı. Yoksa bu ne yargısız bir infazdır, nede her İslam düşmanını keyfine göre öldürmeye bir ruhsattır.

Lutfen kaynak gosteriniz..

Görüldüğü gibi bunlar islamı kabul etmediği ve hatta İslam yer yer laf da attıkları halde Müslümanlarla fiili bir savaşın tarafı olmadıjkları için öldürülmelerinin yanlış olduğu söylenmiştir.Bir Müslüman ve ve İslam peygamberi hem hem masum insanları öldürmek hem de Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur.(Maide , 5/32) diye bir ayeti uydurarak yaptıklarıyla çelişemez.Ayet islamın haksız ve masum bir şekilde cana kıymasının ne büyük olduğunu göstermiştir.Haklı yer de savaş halinden ibarettir.O,insanların gönüllerinin kazanmasının en büyük gerçek olduğunu biliyordu.Ne varki karşısındakü güçler her türlü fiili müdahaleden çekinmiyorlardı.

Sayin Ozedonus,

Konularin kilitlenmesinden, basi ve sonunun kesilmesinden sikayetci olan sizdiniz. Keske bahsettiginiz ayetinde onunu ve basini kesmeden direk olarak verseydiniz. Basini ve sonunu keserek yayinlamadiginiz ayetin tamami su sekildedir;

Maide suresi

32. Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitapta) şunu yazdık: "Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir.

33. Allah'a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.

Ayetten alinti yaparak sanki Kuran'in bunu evrensel bir prensip gibi sundugunu empoze etmeye calismissiniz. Halbuki ayetin "basi ve sonu" tam olarak okundugunda bunun insanlara ogretilmek istenen evrensel bir davranis bicimi degilde, Yahudilere karsi bir seslenis ve tehdit oldugu tum acikligiyla ortada. 32. ayette diyorki;

"Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitapta) şunu yazdık:" ve sonrasinda sizin yazinizdaki alintiladiginiz bolum geliyor.

Akabinde 33. Ayette Muhammed kendisine karsi savasmak isteyen Yahudilere gozdagi vererek onlari savasmaktan caydirmaya calisiyor. Yani sizin anlayacaginiz acik acik tehdit ediyor. Sizin bu ayetin basini ve sonunu keserek okuyuculara sanki Allah Kuran vesilesiyle tum insanliga bir mesaj iletiyormus gibi gostermeye calismanizi cok cirkin buldum. Ayette Muhammed'in hitap ettigi kisiler tum insanlik degil, Yahudilerdir.

Sayın Sexy Huri

Agnostsizim, inanmak veya inkar etmek değildir. Olabiir veya olmayabilir gözüyle her olguyu açıklar.Suikastların Cibril kökenli olması da olmaması da mümkündür.Allah yoksa da onun elçisi olduğunu sanmış birinin insanları en güzel bir dille ahlaklı olmaya çalıştıklarını devasa İslam kültüründen anlamak mümkün..Ve bu insanın defalarca suikasttan geçtiği de bilinmektedir.Suikastlardan herhangi bir şekilde kurtulduğu da görülmektedir.O halde bize düşen bu olay karşısında herkese hakkını vermek olacaktır.Hz. Muhammed’e fiili güç kullanmayı başlatanların kimler olduğunu rahatlıkla görmek mümkündür.İslam’ın ilk doğuşu yıllarında Müslümanlara yapılan işkenceler, tarihin en büyük insanlık suçu işkenceleridir.Bunları insanlığın vicdanı adına görmezlikten gelemem.

Farzedelim ki ben psikolojik sorunlari olan bir kisiyim ve surekli kisilerin bana zarar verecegini ve oldurulecegimi dusunuyorum. Obsesif Kompulsif bozukluklari olan kisilerde sikca gorulen bir durum. Size diyorum ki beni oldurmek isteyen kisiler var, hatta ben bunu dun gece ruyamda bile gordum. Yakin bir zamanda beni mutlaka oldurecekler diye surekli paranoya halinde korku icinde yasiyorum. Aradan gunler, aylar hatta yillar geciyor ama hic kimse kilima bile zarar vermiyor. Bu durumda ben, beni oldurmek isteyen kisilerden mi kurtuluyorum, yoksa psikolojik rahatsizligimdan oturu icimde besledigim saplantidan mi? Muhammed'in psikolojik rahatsizliklari, olum nedeni olan hastaligi ve obsesif saplantilari hakkinda ileride mutlaka konusacagiz. Sizin Cebrail orneklerini vermeniz, konuya "somut" anlamda hicbir sey katmamaktadir. Sayet Cebrail gibi mantikdisi, olaganustu, hayal urunu varliklara inanacak olsa idik, su an hepimiz musluman olur, bu tartismaya hic girmez idik.

Doğrudur.Tasrih kitaplarını okuduğumuzda Hz.Muhammedin de şairlerinin bu olaylarda Müslümanlara moral aşılamak konusunda iş gördükleri biliniyor.Mute savaşı öncesi Abdullah b.Revahanın şiirlerinin İslam ordusunu coşturduğu biliniyor.Ama bu şairlerin Yahudi ve putperestler gibi bel altı şiirler dizmedikleri de gözükmektedir.Teşvik ve karşı tarafı demoralize etmeye yöneliktir.Şaire karşı şair,suikastçıya karşı suikast uygulanmış elbette..Ama kimlere şiirle,kimlere suikastle gidilmesi gerekeceği bilinmelidir.Ayet karşıdaki genelin yaptıklarını söylüyor,yoksa kişi kişi örnek vermiyor..Kaldı ki Müslümanlar düşmandan beterini yapmayı bırakın,onlar gibi bile yapmamışlar.Uhud günü,Müslümanlardan ölenlerin çiğerleri delinmiş,kulakları kesilmiş,berbat edilmiştir.Ancak Müslümanların hiçbir savaşında işkence ile öldürme görülmediği gibi bu düşmanlara karşı mekkede büyük bir üstünlük kazanılmasına rağmen genel af ilan edilmiştir.

Su ana kadar belki farketmissinizdir. Yazilarimda iddialarimi dogrulayici kaynaklari her zaman referans olarak gostermisimdir. Sizden ricam, lutfen sizde bu gibi iddialarda bulundugunuzda, iddialarinizi dogrulayici ve onaylayici kaynaklari bizlerle paylasmaniz. Iskence olayina gelince, yazimin sonunda bu konu ile ilgili size bir kac sorum olacak. Lutfen okumaya devam ediniz.

Yaşadıkları şhere gelenler,kendi kavimleri tarafından dünyanın en büyük ikencelerinden geçerek,orada yer bulmuş insanlar..Bu yeni gelenler,eski memleketlerinde ne varsa hepsini bırakmıştı.Mekkeli putpererestler bunların bıraktığı her türlü malı gap ve talan etmiş,tüm eşyalarını yağmalamışlardı. (HAMİDULLAH Muhammad, Hz. Peygamber'in Savaşları, Yeni Şafak, Yay.s 32) Müslümanlar açısından bu olaya baktığımızda Mekke’de yağmalanmış mallarının telafi edilmesi için talancıların kervanına saldırıp kendi mallarını alma hakkı doğmuştur.Böyle bir durumda şehrin bir yerlisi olarak en fazla bu iki grup arasında seyirci kalmam gerekirken,onlarla hem saldırmazlık antlaşması yapmak hem de onları antlaşmaya rağmen arkadan vurmak benim mertliğimle uyuşmaz.Ortada şehrime geldikleri gibi sağa sola saldıranlar yok.Ortada benim şehrime geldikleri halde başka şehirlerde bulunanlar tarafından misafirlerimin taciz edilmeleri vardır.Hem bu misafirim zaten geldiği yerin tüm kabilelerinin toplu bir suikasttan bile zorla kurtulmuştu.

Bunu anlayabilmek için Mekkeli Muhacirler ile Medineli ensar arasında dünyada benzeri zor görülebilecek kardeşliği iyi okumak gerekiyor.Evet,muhacirler yeni geldikleri zaman,mekkede tüm varını ve yoğunu kaybettiği için fakir kalmışlardı.Ama Medinede kurulan kardeşlik ile Medinelilerin kendilerine yardım edilmeleri sağlandı.Ayet önce şunu gösterdi onlara… Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir." (59/9) Kardeş ilan edilen Müslümanlar, başlangıçta birbirlerine varis bile oldular. Fakat varislik, iki yıl kadar sonra bir ayetle iptal edildi: "Rahim sahipleri (akraba olanlar), Allah’ın kitabına göre birbirlerine (varis olmaya) daha uygundurlar. Allah her şeyi bilir." (8/75)

İbni kesir şöyle anlatır: 44.

</SPAN>”</SPAN>Muhacirler Medine’ye gelip başlarını sokacak bir yer bulamadıkları, geçimlerini sağlamak için ne yapacaklarını bilemedikleri zaman, Medineli kardeşleri onlara her türlü yardımı yapmış, evlerini açıp yemeklerini paylaştılar. Kardeşliğin tesisinden sonra ise bunlar bir zorunluluk halini aldı. Fedakarlıkta sınır tanımayan ensardan bazıları Rasulüllah’a başvurup kendi hurmalıklarını muhacirler arasında paylaştırmasını önerdiler. Rasulüllah(s.) bunu kabul etmedi. Bu sefer ’Bakım ve sulama işlerini Muhacirler üzerlerine alsınlar, ürünü onlarla paylaşalım’ dediler. Ensar, kardeşliğin gereklerini yerine getirmekte öylesine istekliydiler ki, onların bu özellikleri muhacirleri şaşkın ve hayran bırakmıştı. Muhacirler bir defasında Rasulüllah’a: ’Ey Allah’ın Resulü! Yanlarına gelip sığındığımız bu insanların benzerini hiç görmedik. Aza ortak edip, çoktan vermekte kendilerini geçecek hiç kimse yok. Çalışmadık, ama bizi ürünlerine ortak ettiler. Bu nedenle bütün sevabı onların toplamasından korkuyoruz. Bu gidişle bize sevap kalmayacak’ dediler. Rasulüllah bu anlamlı sözler karşısında onlara; ’Sizler onları övdüğünüz ve onlar için Allah’a duacı olduğunuz sürece sevapta siz de pay sahibisiniz’” İbn Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye, II/328; Tirmizi, Sıfati’l Kıyame

Kaynaklar çoğaltılabilir. Ama Müslümanların ticaret yapıp gelir elde etmelerine rağmen ensarın onlara yardımda bulunduklarına dair İslam tarihi bunun gibi çok olay zikrederler. Sağa sola saldırp başkalarının hakkına girecek kadar insaf olmak, Müslümanların kuruluş döneminde adını anmaktan dahi korktukları kavramlardır.

Mekke'de Muhammed'in muridlerinin surekli eziyet ve iskence cektigini dile getirmissiniz. Daha dogrusu oyle okumussunuz. Size Kuran ayetlerini ele alarak olaya farkli bir bakis acisi sunmak ve akabinde bir kac soru sormak istiyorum.

Muhammed Mekke'den medineye goc etmesine, mekkelilerin o na ve ona inananlara eziyet ettigini sebep olarak gostermeye calismistir..Halbuki Muhammed her ne kadar kendisini magdur gostermeye calissa da ayetler isin gercegini tum ciplakligi ile gozler onune seriyor;

Nahl

41. Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, elbette onları dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz. Ahiret mükafatı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi...

Muhammed, Mekkede ki evlerini terk etmelerini ve yaninda medine'ye gelmelerini emrettigi muslumanlara ustteki ayeti yazmak zorunda kalmistir. Nedeni ise mekkede kurulu duzenlerini birakip Medine'de issiz gucsuz, evsiz barksiz kalan muslumanlarin beyinlerini yine cennet vaadleri ile yikamaktir. Inananlarin gozunde artik Muhammed'in kredisi tukeniyordu. bazilari artik medine'den firar etmeye baslamisti.. Bir baska tehdit iceren ayeti ise su sekilde yazdirmistir;

Nisa

89. Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı.

Sadece yukarida ki ayet bile aslinda eziyet cektirenin mekkeliler degil tam aksine Muhammed oldugunu anlamak icin yeterlidir.

Ailesini, colugunu, cocugunu, dogdugu topraklari ve kurulu duzenini birakmak istemeyen bir insan sizce olumu ne kadar hak ediyor?

Muhammed'in empoze etmeye calistigi gibi oratada buyuk bir cile zulum var ise cehennem azabli tehditlere ne gerek olabilir?

Muslumanlarin o eziyet ve cileden kacmak icin Mekkeyi seve seve terketmeleri gerekmiyor mu? Bu adamlar aptal mi?

Mekkeli muslumanlari iskence ve zulumden kurtarmak isteyen bir kisi, neden onlari olumle tehdit ediyor?

Hayır, bir önceki mesajda siz cüveyriye olayı ile ilgili bir eleştiri getirdiniz.

Cok iyi bir takipciyimdir. Konuda ne yazip yazmadigimi cok iyi bilirim. Ben Cuveyriye ile ilgili bir iddia da henuz bulunmadim. Bahsettigim sey muslumanlarin kafir kadinlarin kocalarini oldurup karilarini cariye olarak gormesi idi. Yani Muslumanlarin genelinden bahsetmistim. Cuveyriye hakkinda ileriki yazilarimda konusacagim.

Şiirle ilgili hadisler hiç birbirini tutmuyor sayın sexy Huri..Bir konu hakkında birbirini tutmayan haberler olduğunda,o haberlerin ya uydurma olduğunu düşünürüm veya ilgili konunun öncesi ile beraber ele alınması gereken bir konu olduğunu düşünürüm.Şiir de böyledir.Şiiri öven hadisler olduğu gibi,yeren hadisler de var..Bunların hangilerinin yerildiğini detaylıca ele almak gerekir.Verdiğiniz hadis,islamın şiire bakışı konusunda yeterli bir bilgi olamaz.

Burada yaniliyorsunuz. Bir cok hadis birbiri ile celiskili olabilir. Fakat bu hadislerin hepsinin uydurma oldugu anlamina gelmez. Hangisinin sahih oldugu hakkinda saglikli karar verebilmek icin Kuran ile celisip celismedigine bakilir. Size ornek olarak verdigim sahih hadisin Kuranla celisir bir yani var mi? Yok ise kabul etmek durumundasiniz.

Umarım,suikastların niteliği hakkında görüş açım net olarak anlaşılmıştır.Konularda bana karşı avantajlı olduğunuzu düşünmüyorum.Sizin getirmiş olduğunuz kaynakların belirli kaynaklar olduğunu bildiğimden ilgili kaynaklara mesafeli yaklaşmaktayım.

Konuyu baştan demiştim..Hayatını baştan ele alalım..Mesela çocukluğunu..Çocukluğundaki hayatı Hz. Muhammed’in nasıl bir insan karakterine sahip olduğunu göstermektedir. Diye bir konu seçebiliriz. Ve hayatını sıra sıra gidebiliriz.

Bu arada ben de konuya yaklaşımındaki üslubunuz için teşekkür ederim.Bu şekil tartışmaların çok daha faydalı olduğu konusunda hiç şüphem yok..

Muhammed'in kucuklugu hakkinda bir kac mantikdisi hadisten baska saglam hic bir kaynak yok. Muhammed'in kucuklugunu tartisir isek konu "kalbinin yikanmasi", "beyaz sakalli adamlarin onu surekli ziyaret etmesi" ya da dogdugu gun "gunesin daha parlak dogmasi" gibi bir suru mantikdisi, soyut ve realist dusunce ile uzaktan yakindan alakasi olmayan hikayelere girilecegi icin acikcasi cocuklugu hakkinda fazla tartismak istemiyorum.

Izninizle hazir sizde son yazinizda "Iskence" kelimesini kullandiginiz icin bu konu hakkinda yine Islam eserlerinden bir ornek vermek istiyorum. Bakalim Muhammed kendisine inanmayanlara karsi iskence yapmis mi..

Buyuk Islam alimi Ibni Ishak Heyber'in ele gecirilisini ve Muhammed'in karisi Safiye'nin eski kocasi Kinane'ye yapilan iskenceyi su sozlerle anlatmaktadir;

Muhammed, Safiyye'nin babasi Huyey b. Ahtab'i, ve kocasi Kinâne b. Ebi'l Hukayk'i, ve kocasinin kardesi Rebi'b. Ebi'l-Hukayk'i esir olarak ele geçirir ve her birini, Benû'n Nadir kavmi'ne âid hazinenin yerini söylemeye zorlar, ve fakat onlardan olumlu bir cevap alamaz. Bu sirada Muhammed'in katina gelen Yahudilerden biri: "Ben Kinâne'nin her sabah iste su harabe etrafinda dolastigini görüyordum" diye bilgi verir. Muhammed Kinâne'ye sorar, fakat o bilmedigini söylemekte israr eder. Muhammed harabenin etrafinin kazilmasini emreder. Kazi sonucunda hazinenin bir kismi bulunur. Muhammed Kinâne'den hazinenin kalan kismini sorar fakat Kinâne bilmedigi söyler. Bunun üzerine Muhammed, Kinâne'yi iskence yolu ile söyletmege çalisir. Zübeyr b. Avvam adindaki adamina emir verir ve hazinenin nerede bulundugunu söyletmek üzere Kinâne'ye iskence yapilmasini ister. Zübeyr elinde tuttugu bilek kemigi ile Kinâne'nin gögsüne vurur ve ölecek dereceye gelinceye kadar onu döver. Bir rivâyete göre ateste kizdirilmis demiri onun gögsüne tutar.

Fakat her seye ragmen Kinâne, hazinenin nerede oldugunu bilmedigini söylemeye devam eder. Muhammed onun artik daha fazla iskenceye dayanamayip ölecegini anlayinca yaninda duran Muhammed bin Mesleme'ye teslim eder ve basini kesmesini emreder. Bu isi Muhammed b. Mesleme'ye vermesinin sebebi, ona kardesinin intikamini alma firsatini saglamak içindir. Çünkü Muhammed b. Mesleme ënin kardesi olan Mahmud b. Mesleme daha önce Yahudiler tarafindan öldürülmüstür ve iste simdi kardesi, onun intikamini alacaktir. (Bkz. Taberi, age, 1966, Cilt II. sh. 610).

Ustte okudugunuz Taberi'nin eserinde herhangi bir iskence var mi Sn. Ozedonus?

Sorularimi lutfen cevapsiz birakmayiniz. Tum sordugum sorularima sizden cevap bekliyorum.

Saygilar,

tarihinde Sexy Huri tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayin Ozedonus,

"Su ana kadar tartıştıklarımız, “Hz. Muhammed’in savaş stratejisi” nin dışına çıkmamıştır." demissiniz.

Su ana kadar konuda, "Muhammed'in Kisiligi ve Karakteri" basligi altinda, Muhammed'in "savaş stratejisi" nin disinda konustugumuz;

• Muhammed'in kendisi hakkinda yapilan elestirilere tahammulsuzlugu

• Elestiride bulunan kisilere karsi kallesce, gecenin karanliginda pusuya dusurerek, gece uykusunda ya da coluk cocugun onunde islenen suikastler

• Suikastlerin bugunki Islam teroristlerine etkisi

• Muhammed'in emellerine ulasabilmesi icin Allah'i bir arac olarak kullandigi

• Islam dininin yayilmasini Allah'in nasil zorlastirdigi, fakat bu zorlastirmanin Muhammed'in nasil isine geldigi

• Allah'in kullarindan eziyet cekebilecegi

• Muhammed'in kanun tanimaz, Narsisist kisiligini (ozellikle buna daha sonra cok deginecegim)

Ve bunun gibi bir cok konuyu simdiye kadar tartistik. Sanirim sizi en cok rahatsiz eden olay peygamber efendinizin insanlara karsi uyguladigi "savas stratejisi" olacak ki, aklinizda sadece kalan bu olmus.

Sayın Sexy Huri

Öncellikle şunu belirtmekte fayda görüyorum. Bu tartışma sayı ölçüleri içerisinde yapıldığı sürece rahatsız olmam. Beni rahatsız edecek tek şey varsa, bu da tartışmadaki nezaketin kalkmasıdır. Yaptığım yukarıdaki tespit, yöntem konusundaki anlaşmazlığımızın sebeplerinden biri idi. Ama bu rahatsız olduğum, işi başka alanlara çektiğim anlamlarına gelmez. Konuştuklarımız arasında geçen ve maddeler halinde yazmış olduğunuz konuların hepsi, neticede savaş stratejisi örneğinde verilmiştir. Yani yukarıdaki maddelerin hepsi, islamda savaş stratejisi ana başlığının alt başlıkları olabilirler. Bu verdiğiniz örnekler, tek başına ele alındıklarında hiçbiri için bir delil ve kanıt teşkil etmez. Ancak hepsi beraber ele alındıklarında Hz.Muhammed(s.av) in savaş stratejisi bağlamında değerlendirilebilecek konular olduğu açıkça gözüküyor. Fakat tüm maddeler bir ara gelse bile, yine savaş stratejisi için yeterli bir kanıt teşkil etmeyecekleri ve dönemindeki tüm savaş ve fiili müdahalelerin genel karakterini çizdikten sonra bunun mümkün olabileceğini ifade etmek isterim.

Yalnız sizden nezaketi elden bırakmamanızı isteyeceğim. Birçok yerinde “peygamber efendiniz” diyerek iğneli ve nezaketsiz bir dil kullandığınızı bu nezaketsizliğin ileride tartışmayı kilitlemekten endişe ettiğimi ifade etmek istiyorum. Şu ana kadar size karşı suçlayıcı, kişilik değerinizi rencide edici bir tespit yapmadım. Aynısını sizden de bekliyorum.

Referans gösterdiğim kaynakları sizin bilip bilmediğiniz, ya da şimdiye kadar okuyup okumadığınız gerçekleri değiştirmez. Müslümanlar dinlerini sadece imamın cuma vaazlarında salya sümük hüngür hüngür ağlayarak anlattıklarıyla, veya dini kitaplarda içlerinden özenle seçilmiş hadiselerin süslenip puslenmis hallerini okuyarak öğrenmemeliler. Bizler, İslam’ın ic yüzünü diyanetin bastırdığı dini kitaplarla yada mecmualarını okuyarak değil, İslam’ın temelini oluşturmuş, yüzyıllardır ayakta tutmuş ve bin yılı aşkın suredir Müslümanlara İslam dinini öğretmiş, Vakidi'nin, Buhari'nin, Müslim’in, Ibn Sa'd'in, Ibn Hisam'in ve Tirmizi'nin bizzat kendi yazdıkları eserlerinden öğrenen kişileriz.

Referans gösterdiğiniz kitapların çoğunu genel hatlarıyla okuduğumuzdan şüpheniz olmasın. Bundan olacak ki hz.Muhammedin hayatından en azından genel bir bilgi birikimine sahibiz. Fakat getirmiş olduğunuz bilgiler o kadar özel seçilmiş ve önü ve sonrası ile öyle bir kopuktur ki böyle bir bilginin var olup olmadığından şüphe edecek duruma geliyoruz.

Gerek diyanet ve gerekse diğer Müslümanlar, islamın hiçbir bilgisini makaslamamışlar ve hangi bilgi varsa aktarmayı kendilerine bir görev olarak bilmişlerdir. Fakat vaazlarda ahlaktan ve edepten bahsedileceğine göre, bir camii vaazında gelip bir makalelik konu işlenmez. Her bir bilginin yeri vardır. Yani bu konuda Türkiye’deki İslami kesime çok büyük bir önyargınız bulunmaktadır. Müslümanlar örnek verdiğiniz kitapları da okumakta, incelenmekte, ondan hükümler çıkarabilmektedirler. Ancak Müslümanların çıkardıkları hükümler, sizin anladığınız şekilde olmayınca, ya Müslümanların o konuları es geçtiğini düşünüyor veya işine geldiği gibi kıvırdıklarını düşünüyorsunuz. Oysa bir kısım savunmacı kişiler dışında hiçbir müslümanın kendi dinlerini başkalarına şirin gösterme uğruna çarpıtacak bir sorumsuzluğu yoktur. Onlar işine geldiği gibi tevil ve yorumlara girmenin büyük bir vebal olduğunun farkındalar. Eğer tespitleri sizin gibi çıkmıyorsa, konuları sizin gibi anlamamış olmalarından kaynaklanmaktadır.İlgili kitapların bir kısmı sahih,diğer kısmı pek de sahih sayılmamıştır.Hadis dalında Buhari ve müslimin rivayetleri,İslam tarihi dalında da ibni hişam ve ibni ishakın kitapları diğerlerine göre daha çok sağlam olduğuna karar verilmiştir.

Verdiğiniz eserlere gelince; yeri geldiğinde Kuran gibi tevatürle bize ulaştığına inanılan bir kitabın bile değiştirilmiş olabileceğini söyleyen sizlerin canla ve başla bu kitaplara kesin ve mutlak sağlam gözle bakmanız çok düşündürücüdür. Oysa bir kitabın genel anlamda başkaları tarafından sağlam kabul edilmesi, bu kitabın tamamının kesin bilgiler içerdiği anlamına gelmez. İslam bilginlerinin bu konuda yaptıkları “içeriği sağlamdır değerlendirmesi genel bir hükümdür. Tıpkı bir balya malın içinde birkaç adet bozuk parça bulunur ve bunların bozuk olduğu da balyanın üzerinde yazılmış olursa, işten anlayan kişiye, "bu balyadaki mallara güvenebilir miyim?" şeklinde bir soru sorulduğu zaman, onun vereceği cevap "evet"tir. Yukarıda sayılan hadîs ve İslam tarihi kitaplarının bir kısmı, bazı zayıf, gerçeğe nispetle değişik, hattâ bazıları uydurma haberleri de içermektedir. Ancak bu işin uzmanları onları tesbit etmiş ve yerinde işaretlemişlerdir.

Yoksa"Târih ve tefsir kitaplarında yazılı olanların tamamına güvenilir, ne yazılmış ise doğrudur" diyecek bir tane İslâm âlimi bulmak mümkün değildir. Bu kitaplar genel özellikleri itibarıyla değerlendirilir ve bu manada güvenilir olup olmadıkları ifade edilebilir. Belli konulara ait haber ve yorum söz konusu olunca "ancak incelenerek, ilmî metotlar uygulanarak" doğru olup olmadıklarına karar verilir. Eğer bu gerçeğe rağmen bu tespitlere mutlak yaklaşılır ve olayların bütünü ele alınmazsa kaynakların değerlendirilmesi konusunda hile ve saptırma ortaya çıkacaktır. Sizin, Turan dursunların ve sevgili misyoner kardeşlerinizin yaptığı da bir olay üzerinden ve o olayın da kesin bir bilgi olduğu üzerinden hüküm çıkarmak olduğu için saptırmadan ibarettir. Oysa bilimsel ateist olanın bu tür yaklaşımlara rağbet etmemesi gerekirdi. Konuları saptırmak, doğruyu yanlışa, yaşı kuruya katmak, işine geleni görüp, işine gelmeyenden yan çizmek... bilimsel tarafsızlık ile bağdaşmaz. Bu açıdan bu bilgileri okuyarak, kafa patlatacak derecede araştırarak bize sunmuş olduğunuzu sanmıyorum. Öyle olsaydı olayların hepsini ele alır ve beraber değerlendirmiş olacaktık. Maalesef yok…

Bu sizin sahsi gorusunuz. Benim iddialarim ise Islam alimleri tarafindan kaleme alinmis eserlere dayalidir.

Yüzyıllar önceki tüm kitaplarda olduğu gibi İslam tarihi ve hadis kitaplarında da konular bütüncül bir tespite tabi tutulmamıştır. Olayları bütüncül bir tespite maruz bırakan İslam tarihi ve hadis kitabı göremezsiniz. Ancak eski çağlarda bile olsa er-razi gibi bazı tefsirlerin ve özellikle inanç dalında bir konuyu bütüncül bir şekilde ele alan kitaplara rastlamanız mümkündür. Bu açıdan söz konusu İslam âlimlerinin, kitaplarının bir yerinde değinilmiş olayların, diğer olaylarla ilişkisini bulmak işi günümüz insanına düşmektedir. Onların yaptığı sadece bilgi toplamadır, bir tarihçi gibi bilgiyi analiz etme değildir. Böyle olunca ilgili İslam âlimlerine modern bir tarihçi gibi bakmak bizi yanlış tespitlere götürecektir.

Insanlarin guvenirliligini kazanmak icin caba veren bir kisinin cocuk ve kadinlari oldurtmesi sizce mantikli olur muydu? Kadinlarin ve cocuklarin oldurulmesini istememek, sadece ilahi peygamberlere has bir ozellik mi? Sayin Ozedonus, kadin ve cocuklarin oldurulmesine bende karsiyim, bundan sonra lutfen beni yeni peygamberiniz ilan eder misiniz? Ustelik size kafir kadin ve cocuklari canli yakaladiginiz halde, bunlari Arap carsi pazarinda satarak bu isten Allah'in ve benim tonla para kazanacagimi ve sizinde kazanacaginizi soylesem, artik sabah aksam bana da dua eder dururdunuz sanirim.

Yukarıdaki tespitlerim, sizin peygamberin önüne gelen herkesi öldürdüğü yönündeki iddianıza karşı söylenmiştir. Yoksa islamın, kadın, çocuk ve yaşlılara dokunulamayacağı yönündeki genel kuralı övünerek söylemiyorum. İslamın genel savaş stratejisi bağlamında konulara baktığımızda bu insanların öldürülmemesi gerekirken, sizin özellikle bunu iddia etmenize bağlı olarak dile getirdim. Durum böyle iken, beni de peygamber ilan edin diye tartışmanız, ilkokul çocuklarının tartışması düzeyine indirgeyecek tespitlere girişmeniz yanlıştır ve hiçbir geçerliliği yoktur.

Peygamber efendiniz, kafir cocuklari ve kadinlari hakkinda ki asil dusuncelerini su "sahih" hadiste aciklamistir;

"Ya Resulallah! Evlere yapılan gece baskınlarında, müşriklerin kadınları, çocukları da öldürülüyor, ne dersin?"

"Onlar da öbürlerindendir.(Kadın ve çocuklar da onlardandır.)(Bkz.Ebu Davud, Cihad/102, hadis 2638; Cihad/121, hadis 2672; Ibn Mace, Cihad, hadis 2840; Ahmet Ibn Hanbel, 4/46; Tirmizi, Siyer/19, hadis 1570)

Madem gece baskinlarinda masum coluk cocuk olduruluyor, o halde ornek insan peygamber efendi neden gece baskinlari duzenliyordu? Ustelik bu masum cocuklar hayatin tadina varamadan oldukleri halde, bundan dolayi hic kimsenin hanesine "gunah" yazilmiyor, olduren musluman haydut kisi elini kolunu sallayarak daha cok ganimet hirsi ve mal mulk azmi ile kafirlere "Allah, Allah" nidalari ile saldiriyordu.

Yukarıdaki hadisin sahih olduğunun tek ölçüsü olarak hadis ravilerini getirmişsiniz. Konuyu anlama noktasında tek bir hadisin bize gerçek bilgi vermeyeceği,ilgili konu üzerinde tüm hadislerin bir konu hakkında bize bir bili verebileceğini düşünen biri olarak bu konuyla ilgili tüm hadisleri bir araya getirmemiz gerekecek.Biz,kaynaklarını verdiğiniz hadislere bakalım.

Vermiş olduğunuz hadisin Ebu Davud versiyonuna bakıyorum:

<H3 style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt"><A name=_Toc145600205>93. Geceleyin Baskın Yapmak</H3><H3 style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt"> </H3>2614. ...Enes b. Malik (r.a.)'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Allah'ın ismiyle Allah için ve Allah Resulünün dininde (sebat ederek) savaşa çıkınız, aciz kalmış ihtiyarlan, buluğ çağına ermemiş çocukları ve kadınları öldürmeyin, ganimete ihanet etmeyin gani­metlerinizi toplayınız, (halinizi) düzeltiniz, ihsan ile muamele ediniz.Çünkü Allah ihsan edenleri sever."

<H3 style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt"> </H3>

2638. ...Seleme (r.a.)'den; demiştir ki; (Bir savaşta) Rasûlullah (s.a.), Ebu Bekr (r.a.)'i bize kumandan tayin etmişti. Müşriklerden bir toplulukla savaşmaya başladık, derken hepsini Öldürmek üzere geceleyin onlara ani bir baskın yaptık. O gece parolamız "öldür, öldür!" idi.

Seleme dedi ki: "Ben o gece, kendilerine baskın yapılan müş­riklerden yedi tanesini kendi ellerimle öldürdüm

2672. ...es-Sa'b b. Cessâme'den rivayet olunduğuna göre; Kendisi (bir gün) Peygamber (s.a.)'e, (savaşta) üzerlerine gece baskını dü­zenlenen müşriklerin saldırıya uğrayan, kadın çocuk ve evlerinin du­rumunu sordu. Peygamber (s.a.)'de:

“Onlar da onlardandır'1 buyurdu. Amr b. Dinar (bu son cüm­leyi) “Onlar babalarındandır." diye rivayet ederdi.

ez-Zührî dedi ki; Daha sonra Rasûlullah (s.a.) (savaşta) kadınla­rın ve çocukların öldürülmesini yasakladı

Ibni maceye geçelim.

BASKIN YAPMAK VE (BU ARADA) KADINLARI VE ÇOCUKLARI ÖLDÜRMEK

2839) "... Es-Sa'b bin Cessâme (Radıyallâhü anh)'der\; Şöyle demiştir: (Bir kere) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e müşrik -1 (muhârib)Ierden aile sahibi olanlara (İslâm mücâhidleri tarafından) .. geceleyin baskın düzenleniyor ve (bu arada ayırd edilemeyerek) on-| ların kadınları ve erginlik çağına varmamış çocukları da isabet alı-„ yor (yaralanıyor, öldürülüyor), diye soru soruldu. Peygamber (Sal-i lallahü Aleyhi ve Sellem) :

«Onlar da müşrikler (toplumun) dandır» buyurdu."

2840) "... Seleme bin el-Ekva' (Radtyallâkü anh)'den; Şöyle demiştir:

Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), hayatta iken biz Ebû Bekir (Radıyallâhü anh)'ın kumandasında Hevâzin savaşına gittik ve Benî Fezâre kabilesine ait bir suya varıp gecenin sonunda konakladık. Nihayet fecir zamanı olunca onlara yaygın bir baskın yaptık. Sonra biz başka bir su sahibi olan ailelerin olduğu yere vardık. Bunlara da geceleyin baskın yapıp dokuz veya yedi aşiret olan bunları da öldürdük."

2842) "... Hanzala el-Kâtib (Radıyallâhü a»*)'den; Şöyle demiştir:

;. Biz (bir kere) Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in bera-,P berinde bir savaşa gittik. Sonra başında halkın toplandığı öldürülmüş J bir kadın cesedine uğradık. Halk Resûl-i Ekrem (Sallalîahü Aleyhi

ve Sellem) için dağıldı. Sonra Resûî-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve

Sellem) :

«Bu kadın savaşanlar içinde savaşmış değildi», buyurdu. Sonra bir adama:

«Hâlid bin el-Velîd'e git ve ona de ki: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sana emrederek diyor ki:

Sakın hiç bir kadını ve (savaştan başka iş için) kiralanan hiç bir adamı öldürme.»

... Rebâh bin er-Rebî (Radıyallâhü anh) de Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den bunun mislini rivayet etmiştir.

Ebû Bekir bin Şeybe dedi ki: Sevrî kendi rivayetinde yanılıyor."

şimdi de ahmed b.hanbele bakalım

Böyle bir numarada hadis bulunamadı.

Şimdi de tirmiziye bakalım

savaşta kadın ve çocuklar öldürülmez

1569- İbn Ömer (r.a.)’in haber verdiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.)’in savaşlarının birinde bir kadın öldürülmüş olarak bulundu, Rasûlullah (s.a.v.) bunu çirkin gördü ve kadınlarla çocukların öldürülmesini yasakladı.” (Dârimî, Siyer: 25; Buhârî, Cihâd: 146)

Bu konuda Büreyde, Rebah = Rebah b. er Rabî’ de denilir. Esved b. Seri’ İbn Abbâs ve Sa’b b. Cessâme’den de hadis rivâyet edilmiştir.

1570- Sa’b b. Cessâme (r.a.)’den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Ey Allah’ın Rasûlü dedim. Atlarımız müşriklerin kadın ve çocuklarından bir kısmını çiğnedi! Rasûlullah (s.a.v.)’de; Onlar babalarından bir parçadır.” Buyurdular. (Müslim, Cihâd ve Siyer: 9; Ebû Dâvûd, Cihâd, 111)

Şimdi savaşta kadın ve çocularının öldürülmesi ile ilgili hadis kaynaklarına başvurduğumzda durum hiç de sizin yaptığınız gibi olmadığını görüyoruz.Bir kısım rivayetlerde zaten kadın ve çocuktan bahsedilmediğini geriye kalan rivayetlerde ise kadın ve çocukların öldürülmesinin yasak oluşundan bahsediliyor.O halde bu konuları tüm verileri ile biraraya getirerek bir tarihçi olarak analiz etmeliyiz.Yukarıda verdiğiniz tek hadis üzerinden hüküm çıkarmak, bilimsel tarihi veri analizine saldırı sayılır.O halde analiz edelim.

İslam alimleri bu verileri ele almaya başlamışlardır.Hadislerde hem nehiy hem de bazen kısmi izin olması islam hukukçularını farklı görüşlere sevketmiştir.

Bu mevzuda Hattâbî şunları söylüyor:

"Harpte kadınların, çocukların öldürülmesinin yasaklanmasını iki şe­kilde anlamak mümkündür:

1. Bunları esir aldıktan sonra öldürmek yasaktır,

2. Esir almadan önce de esir aldıktan sonra da öldürmek yasaktır.

Öldürülmeleri yasaklanan çocuk ve kadınlardan maksat, savaşan düş­man kuvvetlerinin içine katılmayan, çocuklar ve kadınlardır. Fakat düş­man muhariplerinin arasında bulunurlar da bunları muhariplerden ayır­mak mümkün olmaz ve onları öldürmeden düşman kuvvetlerini imha et­mek mümkün olmazsa o zaman çocuklarla kadınlar da öldürülür. Düş­man kuvvetleri arasında savaşmadıkça kadını öldürmek caiz değildir.

Tirmizî de derki: Bu hadis hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve başkalarından bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise uygundur. Yani çocuk ve kadınların öldürülmesini hoş görmezler. Sûfyân es Sevrî ve Şâfii bunlardandır. Bazı ilim adamları ise geceleyin düşmana baskın yapmaya bu arada kadın ve çocuk öldürülmesine izin vermişlerdir. Ahmed ve İshâk’ın görüşü budur; gece baskın yapmaya izin vermişlerdir.

Biz de bunlara bakarak şöyle diyoruz.Sıcak ve fiili bir savaşın içinde olan bir durumda,düşman askerlerinin bertaraf edilmesinin mümkün olmadığı bir durumda diğerleriyle beraber gidecekleri takdirde kadın ve çocuklara dokunulabilir.Hatta kadının günümüz şartlarında askeri savaş uçaklarının pilotu da olabileceği düğşünülürse tam bir asker olabileceğini bile söyleyebiliriz.O halde genel tespit,savaşa katılmayan masumların öldürülmeyeceğidir.

Bu fetvayı günümüz intihar bombaları için uygulayabilme durumumu ortaya çıkıyor diye bir soru sorulabilir. Benim görüşüme göre, günümüzün hiçbir din savaşı hukuki değildir ve terörist eylem sayılır. Çünkü ortada hukuki yollar tıkanmış değildir. Müslümanların her türlü sivil, insani ve hukuki yolları ellerinden alınmadığı sürece arada savaşçı olmayanların da bazen öldürme zorunda bırakılabileceği bir saldırıya imza atılamaz.Kaldı ki günümüzde savaşçı olmayanlar savaşçı olanlardan iyice ayırt edilmiştir.

Sn Ozedonus,

Daha once demistiniz ki;

Fasil : GAZVELER BÖLÜMÜ

Konu : Gazveler - Beni Müstalik

Ravi : Abdullah İbnu Avn

Hadis : Nafi` rahimehullah`a kıtalden önce (yapılan İslam`a) davet hakkında sormak üzere yazmıştım. Bana şöyle yazdı: "Bu İslam`ın evvelinde idi. Resulullah (sav) Beni Müstalik`e (önceden haber vermeden ani) baskın yaptı. Onlar (bu sırada) gafil haldeydi, hayvanları su kenarında sulanııyorlardı. Mukatillerini öldürdü, çocuklarını ve kadınlarını esir aldı. O gün Cüveyriye`yi de ele geçirmişti."

Ustte ki "sahih" hadisin uydurma oldugunu ya da carpitilmis oldugunu savunabileceginizi dusundugum icin olayi dogrulayan kutsal kitabinizdan ornek vermek istiyorum;Araf

(4) Nice memleketleri helak ettik. Onlara azabımız gece uykusuna dalmışken, yahut gündüz istirahat halinde iken gelmişti.

Sayin Ozedonus, Allah'in ve Muhammed'in savas taktigi olarak kafirlerin yontemini sectigini ve uyguladigini savunmustunuz. Lutfen bizlere kafirlerin muslumanlara karsi gerceklestirdigi "gafil avlama" ya da "gece baskini" olaylarina ornek verebilir misiniz? Madem Allah'in kafirleri onlarin taktikleri ve yontemleri ile vurma gibi bir plani var, o halde sizde bunu ornekleri ile bizimle paylasir misiniz? Kafirler Allah'a "gece baskinini" ve "gafil avlamayi" nerede ve hangi olayda ogretmis? Lutfen bu konuda bizleri aydinlatin..Sayet ornek verecek olursaniz, orneklerinizin Cebrail gibi herhangi soyut bir sekilde degil, mantikli ve somut orneklere dayali olmasini temenni ederim.

En meşhur gece baskını Hz.Muhammedin Mekke’den çıkacağı gece olmuştur. O gece Mekke’deki tüm kabileler bir gece yarısı Onu öldürecek ve her kabileden olduğu için ve zaman da gece olduğu için olay bir vurdugittiye gelecekti. Yatağında Hz. Ali’yi bıraktı ve malların sahiplerine verilmesini de tavsiye etti. İşte gece yarısı suikastlarının en büyüğü ve önemlisi bu olmuştur.

Kaynuka Yahudilerinin Hz.Muhammede yapacakları suikastı Cebrail öğretmemişse bile Yahudiler bir suikast planının olmadığını söylememişler. Ancak suikast sayısının eşit olup olmaması başka bir konudur. Fakat karşılıklı bir yöntem olduğu gözükmektedir.

Bu cümleden maksadım, eksik olmakla beraber anladığınız şeklindedir. Yani, ortada savaş hukukunu çiğneyenler için oluşturulmuş bir yapı yoktur. Devletlerarası hukuku çiğneyenlerin günümüzde hapis, ceza ve hatta idam cezası alabildikleri bilinmektedir. O gün, Yahudiler Müslümanlarla olan antlaşmalarını çiğnenmiş, Müslümanlara açıkça cephe almışlardı. Yoksa bu ne yargısız bir infazdır, nede her İslam düşmanını keyfine göre öldürmeye bir ruhsattır.

İçin kaynak talebinde bulunmuşsunuz.

Lutfen kaynak gosteriniz..demişsiniz

Neyi kaynak olarak getirilmesini istediğinizi anlamamakla beraber, Yahudilerin Müslümanlarla yaptıkları antlaşmaları bozmalarının verildiği kaynağı soruyorsunuz sanırım.Medine vesikası ile ilgili yapılan araştırmalara baktım.İlgili sözleşmenin genel anlamda Müslümanlar arasında hakları belirleyen bir antlaşma olduğunu gördüm.Ancak içersinde ayrıca Yahudilerle bir muvada’a (hüdne=saldırmazlık sözleşmesi) de imzaladığı söylenmektedir. Siret-i İbn-i Hişamda ayne şöyle denmektedir. Allah’ın Resulü, muhacirler ile ensar arasında bir kitab (yazı) yazdı. O yazı içinde Yahu­dilerle ‘muvada’a’ (saldırmazlık sözleşmesine-ahidleşmesine) gitti. Onlara din ve mal güvenliği verdi. Onlara şart koştu, onlardan şart aldı, (İbn-i Hişam, c:2, s:348 baskı: Mısır)

Bu saldırmazlık antlaşmasında belki Medine uzağında bulunan Yahudi kabileleri dahil değildi. Ancak Medine antlaşmasında 44. madde, “Yesrib herhangi bir saldırıya uğradığı zaman ortak savunma gerekir.” İle “Ne Kureyş ve ne de bir müttefiki asla himayeye (koru­maya) alınamaz.” şeklindeki 43. madde çevredeki Yahudiler de dahil kabilelerden destek antlaşması yapıldığı söylenmektedir..

Bir topluluğun antlaşmalı olduğu başka bir topluluğu en kötü zamanında arkadan vurması olarak Yahudi savaşlarına bakacağız. Buna rağmen Müslümanların önceden bunları antlaşmayı yenilemeye çağırdıkları de söylenmektedir.Müslümanlar kendileri ile savaşta olan gruplarla bile olsa tüm seçenekleri kullanmadan saldırmış değillerdir.. Bunu sevgili kardeşiniz Arif Tekin de kabul etmektedir. Ancak bunun İslama uygun olduğunu söyleyerek suçu Müslümanların üzerine yığmaktadır. Müslümanlar önlerine gelen her düşmanı bu çoğunlukta kılıçtan geçirselerdi Mekke’nin fethinde bu sayı 2.000 huneyn savaşı sonrası hevazin kabilesi ile yapılan savaş sonrası ise 10.000 kişinin kellesi gitmeliydi. O halde Yahudilerle olan savaşlar tamamen devletlerarası savaş hukukudur.

Sayin Ozedonus,

Konularin kilitlenmesinden, basi ve sonunun kesilmesinden sikayetci olan sizdiniz. Keske bahsettiginiz ayetinde onunu ve basini kesmeden direk olarak verseydiniz. Basini ve sonunu keserek yayinlamadiginiz ayetin tamami su sekildedir;

Ayetten alinti yaparak sanki Kuran'in bunu evrensel bir prensip gibi sundugunu empoze etmeye calismissiniz. Halbuki ayetin "basi ve sonu" tam olarak okundugunda bunun insanlara ogretilmek istenen evrensel bir davranis bicimi degilde, Yahudilere karsi bir seslenis ve tehdit oldugu tum acikligiyla ortada. 32. ayette diyorki;

"Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitapta) şunu yazdık:" ve sonrasinda sizin yazinizdaki alintiladiginiz bolum geliyor.

Akabinde 33. Ayette Muhammed kendisine karsi savasmak isteyen Yahudilere gozdagi vererek onlari savasmaktan caydirmaya calisiyor. Yani sizin anlayacaginiz acik acik tehdit ediyor. Sizin bu ayetin basini ve sonunu keserek okuyuculara sanki Allah Kuran vesilesiyle tum insanliga bir mesaj iletiyormus gibi gostermeye calismanizi cok cirkin buldum. Ayette Muhammed'in hitap ettigi kisiler tum insanlik degil, Yahudilerdir.

Olay Yahudiler hakkında ise o zaman ayette belirtilen cezalarda Yahudilerin geçmişte başlarına gelen cezaları bilgi vermekten ibarettir. Yani 33.ayet Yahudilerin geçmişte maruz kaldığı cezaları bildirmektedir. Bu arada konumuz ile ilişkili olmadığı halde bir ayeti sonrası ile getirmeyi belki de unuttuğum için görmüş olduğunuz bu çirkin yöntemin devamlı uygulayıcıları olmamanızı tavsiye ederim. Kaldı ki bir sonraki ayetle de ilişkilendirsek ortada haksız yere cana kıymanın ne kadar büyük bir vebal olduğu söylenmiş olmaktadır.

Farzedelim ki ben psikolojik sorunlari olan bir kisiyim ve surekli kisilerin bana zarar verecegini ve oldurulecegimi dusunuyorum. Obsesif Kompulsif bozukluklari olan kisilerde sikca gorulen bir durum. Size diyorum ki beni oldurmek isteyen kisiler var, hatta ben bunu dun gece ruyamda bile gordum. Yakin bir zamanda beni mutlaka oldurecekler diye surekli paranoya halinde korku icinde yasiyorum. Aradan gunler, aylar hatta yillar geciyor ama hic kimse kilima bile zarar vermiyor. Bu durumda ben, beni oldurmek isteyen kisilerden mi kurtuluyorum, yoksa psikolojik rahatsizligimdan oturu icimde besledigim saplantidan mi? Muhammed'in psikolojik rahatsizliklari, olum nedeni olan hastaligi ve obsesif saplantilari hakkinda ileride mutlaka konusacagiz. Sizin Cebrail orneklerini vermeniz, konuya "somut" anlamda hicbir sey katmamaktadir. Sayet Cebrail gibi mantikdisi, olaganustu, hayal urunu varliklara inanacak olsa idik, su an hepimiz musluman olur, bu tartismaya hic girmez idik.

Benim Cebrail, vahyin niteliği, peygamberin metafiziği açıklayış tarzı konusundaki görüşlerim sandığınız klasik teist betimlemelerden ibaret değildir. Hz.Muhamed vahiy olarak nitelendirilen olayla ilk karşılaştığında sizin de söylemiş olduğunuz hastalıklara maruz kaldığını sanmıştır. Zira içinde yaşadığı toplumda benzer durumları yaşayan insanlar vardı. Bunların bir kısmı mecnun, bir kısmı kâhin olarak bilinirlerdi. Peygamberin normal bir hayat sürerken birden sıra dışı bir tecrübe yaşaması, kendisinin de bu mecnun ve kâhinler gibi mi olduğuna dair bir zihin bulanıklığı yaşamasına sebep olmuştur. Bunun böyle olmadığına ilişkin vahyin bildirimi ve peygamberi bu kategorilerin dışında olduğu yönündeki ikna olması, Kur’an tarafından bir ‘beyyine’ üzere olduğu söylenerek sağlanmıştır. Bu beyine peygamberin peygamber olduğuna, kâhin, şair, mecnun, vs.olmadığına kanıt olarak sunulmuştur. Zira, bir mecnun, şair veya kâhinin insanları uyarmak gibi bir sorumluluğu olmamıştı. Peygamberin ‘uyar’ emrini alması onu bütün bu diğer kategorilerden ayırmış ve ayaklarının yere sağlam basmasını sağlamıştır. Yaşadığı bu zihin halinin ardından, Hz. Muhammed’in peygamber olduğu ve bunun ilk olmadığı daha önce geçen peygamberlerin de bu şekilde bir tecrübe yaşadıkları söylenmiş ve ardından, peygamberliğin gereği olarak, insanları uyarmak için kalkması emredilmiştir:

“Ey örtüsüne bürünen (yalnızlığa sığınan)! Kalk ve uyar”.(müdessir 1-2)

Kuranı uydurmadığı ve beklemediğine dair bir örnek te şudur ki Hz. Peygamber yapı olarak çekingen olmasına karşın, Kur’an mesajı oldukça devrimci ve dışa dönüktür. Onun için de Allah, vahye ilk kez muhatap kıldığı Hira mağarasından Hz.Muhammed’i doğrudan toplumun içine çıkarmıştır. Neyse, konuyu uzatmadan, vahye imanın kuru bir şekilcilik olmadığını söylemek isterim. Zamanı gelirse bunu vahiy bölümünde detaylıca konuşuruz.

Su ana kadar belki farketmissinizdir. Yazilarimda iddialarimi dogrulayici kaynaklari her zaman referans olarak gostermisimdir. Sizden ricam, lutfen sizde bu gibi iddialarda bulundugunuzda, iddialarinizi dogrulayici ve onaylayici kaynaklari bizlerle paylasmaniz. Iskence olayina gelince, yazimin sonunda bu konu ile ilgili size bir kac sorum olacak. Lutfen okumaya devam ediniz.

İsterseniz bu konuya İslam savaş stratejisinde işkence konusunu işlediğinde kaynaklarıyla beraber analiz ederek tartışalım.Sanırım bunu mesajınızın sonunda dile getirmişsiniz.

Mekke'de Muhammed'in muridlerinin surekli eziyet ve iskence cektigini dile getirmissiniz. Daha dogrusu oyle okumussunuz. Size Kuran ayetlerini ele alarak olaya farkli bir bakis acisi sunmak ve akabinde bir kac soru sormak istiyorum.

Muhammed Mekke'den medineye goc etmesine, mekkelilerin o na ve ona inananlara eziyet ettigini sebep olarak gostermeye calismistir..Halbuki Muhammed her ne kadar kendisini magdur gostermeye calissa da ayetler isin gercegini tum ciplakligi ile gozler onune seriyor;

41. Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, elbette onları dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz. Ahiret mükafatı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi...

Muhammed, Mekkede ki evlerini terk etmelerini ve yaninda medine'ye gelmelerini emrettigi muslumanlara ustteki ayeti yazmak zorunda kalmistir. Nedeni ise mekkede kurulu duzenlerini birakip Medine'de issiz gucsuz, evsiz barksiz kalan muslumanlarin beyinlerini yine cennet vaadleri ile yikamaktir. Inananlarin gozunde artik Muhammed'in kredisi tukeniyordu. bazilari artik medine'den firar etmeye baslamisti.. Bir baska tehdit iceren ayeti ise su sekilde yazdirmistir;

89. Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı.

Buradaki tespitleriniz tamamen temenni ve iddiadan ibarettir. Hz.Muhammede ve ona inananlara yönelik psikolojik tespitlerde bulunabilmek için iddialarınızı daha güçlendirmeniz gerekirdi. Ayetler ise tam iddianızın tersini söylüyor. Zulme maruz kaldıktan sonra ifadesi Müslümanların geçmişte zulüm gördükleri anlamına geliyor. Bundan sonraki hayatlarının düzene gireceğine dair bir vaade bulunarak da onlara ümid vermiştir. Söylenen de gerçekleşmiştir. Müslümanlar hak ve gerçek bildikleri bu öğreti için sıkıntıya maruz kalmaktan usansalardı Medine’ye girdikten sonra bu ayetle moral bulmuş olsalardı Mekke’de iken çektikleri işkenceler esnasında bu davadan vazgeçeceklerdi. En yalnız zamanda en büyük işkencelere maruz kalmak gerekli miydi? Hayır, demek bunlar bu yolda her şeyi göze almışlardı.

Sadece yukarida ki ayet bile aslinda eziyet cektirenin mekkeliler degil tam aksine Muhammed oldugunu anlamak icin yeterlidir.

Ailesini, colugunu, cocugunu, dogdugu topraklari ve kurulu duzenini birakmak istemeyen bir insan sizce olumu ne kadar hak ediyor?

Muhammed'in empoze etmeye calistigi gibi oratada buyuk bir cile zulum var ise cehennem azabli tehditlere ne gerek olabilir?

Muslumanlarin o eziyet ve cileden kacmak icin Mekkeyi seve seve terketmeleri gerekmiyor mu? Bu adamlar aptal mi?

Mekkeli muslumanlari iskence ve zulumden kurtarmak isteyen bir kisi, neden onlari olumle tehdit ediyor?

Bu sorularınızı da bir mesaj yukarıdaki cevaplamalarla tekrarlamak mümkün. Muhammed’e inananlar gönülden isteyerek ve ölümleri pahasına i iman etmişlerdi. İmanın insana verdiği manevi psikolojik gücü görmezden gelemezsiniz. Tespitinize bakarsak, Muhammed ayetlerdeki tehditleri de kullanarak pek de kendisi ile beraber olmaya hevesli olmayanları yanlarına çekmiştir.Bunula alakalı hiçbir tarihi veri olmadığı gibi bunun zıddı ile tarihi veriler doludur.Bu sadece temenniden ibaret bir tespittir.

Hayır, bir önceki mesajda siz cüveyriye olayı ile ilgili bir eleştiri getirdiniz.

Cok iyi bir takipciyimdir. Konuda ne yazip yazmadigimi cok iyi bilirim. Ben Cuveyriye ile ilgili bir iddia da henuz bulunmadim. Bahsettigim sey muslumanlarin kafir kadinlarin kocalarini oldurup karilarini cariye olarak gormesi idi. Yani Muslumanlarin genelinden bahsetmistim. Cuveyriye hakkinda ileriki yazilarimda konusacagim.

Ama ben öyle anladım,Yanlış anlamış olabilirim.

Burada yaniliyorsunuz. Bir cok hadis birbiri ile celiskili olabilir. Fakat bu hadislerin hepsinin uydurma oldugu anlamina gelmez. Hangisinin sahih oldugu hakkinda saglikli karar verebilmek icin Kuran ile celisip celismedigine bakilir. Size ornek olarak verdigim sahih hadisin Kuranla celisir bir yani var mi? Yok ise kabul etmek durumundasiniz.

Kuranda şiire nasıl bakılmaktadır. Sanırım siz şuara süresinde anlatılanlara kafa takmışsınız. Şiirin toplumda gördüğü görevi ile şiirin kendisi birbirlerinden ayrıt edilmelidir.Hadis ve ayetlerin genel anlamından çıkan,şiir hikmetli olduğu zaman tavsiye edilen,olmadığı zaman yerieln bir vasıtadır.Eğer şiir her zaman yasak olsaydı ortada hiçbir Müslüman şair olmazdı.

Muhammed'in kucuklugu hakkinda bir kac mantikdisi hadisten baska saglam hic bir kaynak yok. Muhammed'in kucuklugunu tartisir isek konu "kalbinin yikanmasi", "beyaz sakalli adamlarin onu surekli ziyaret etmesi" ya da dogdugu gun "gunesin daha parlak dogmasi" gibi bir suru mantikdisi, soyut ve realist dusunce ile uzaktan yakindan alakasi olmayan hikayelere girilecegi icin acikcasi cocuklugu hakkinda fazla tartismak istemiyorum.

Izninizle hazir sizde son yazinizda "Iskence" kelimesini kullandiginiz icin bu konu hakkinda yine Islam eserlerinden bir ornek vermek istiyorum. Bakalim Muhammed kendisine inanmayanlara karsi iskence yapmis mi..

Buyuk Islam alimi Ibni Ishak Heyber'in ele gecirilisini ve Muhammed'in karisi Safiye'nin eski kocasi Kinane'ye yapilan iskenceyi su sozlerle anlatmaktadir;

Muhammed, Safiyye'nin babasi Huyey b. Ahtab'i, ve kocasi Kinâne b. Ebi'l Hukayk'i, ve kocasinin kardesi Rebi'b. Ebi'l-Hukayk'i esir olarak ele geçirir ve her birini, Benû'n Nadir kavmi'ne âid hazinenin yerini söylemeye zorlar, ve fakat onlardan olumlu bir cevap alamaz. Bu sirada Muhammed'in katina gelen Yahudilerden biri: "Ben Kinâne'nin her sabah iste su harabe etrafinda dolastigini görüyordum" diye bilgi verir. Muhammed Kinâne'ye sorar, fakat o bilmedigini söylemekte israr eder. Muhammed harabenin etrafinin kazilmasini emreder. Kazi sonucunda hazinenin bir kismi bulunur. Muhammed Kinâne'den hazinenin kalan kismini sorar fakat Kinâne bilmedigi söyler. Bunun üzerine Muhammed, Kinâne'yi iskence yolu ile söyletmege çalisir. Zübeyr b. Avvam adindaki adamina emir verir ve hazinenin nerede bulundugunu söyletmek üzere Kinâne'ye iskence yapilmasini ister. Zübeyr elinde tuttugu bilek kemigi ile Kinâne'nin gögsüne vurur ve ölecek dereceye gelinceye kadar onu döver. Bir rivâyete göre ateste kizdirilmis demiri onun gögsüne tutar.

Fakat her seye ragmen Kinâne, hazinenin nerede oldugunu bilmedigini söylemeye devam eder. Muhammed onun artik daha fazla iskenceye dayanamayip ölecegini anlayinca yaninda duran Muhammed bin Mesleme'ye teslim eder ve basini kesmesini emreder. Bu isi Muhammed b. Mesleme'ye vermesinin sebebi, ona kardesinin intikamini alma firsatini saglamak içindir. Çünkü Muhammed b. Mesleme ënin kardesi olan Mahmud b. Mesleme daha önce Yahudiler tarafindan öldürülmüstür ve iste simdi kardesi, onun intikamini alacaktir. (Bkz. Taberi, age, 1966, Cilt II. sh. 610).

Ustte okudugunuz Taberi'nin eserinde herhangi bir iskence var mi Sn. Ozedonus?

Sorularimi lutfen cevapsiz birakmayiniz. Tum sordugum sorularima sizden cevap bekliyorum.

Saygilar,

Küçüklüğü anlatırsak, var olduğunu sandığınız mantık dıiı uygulamaların gerçekte olmadığını ve peygambere hazırlık gibi bir girişimin olmadığı yönünde bilgiler elde edilmiş olacaktı. Hadislerinde küçüklüğünden bahsetmemesi anlatılan olayların yaşanmadığı için bir veri görevini görecekti.

İşkence konusuna da diğer konulara yaklaştığınız gibi yaklaştığınız bu tek hadis ile iyice ortaya çıkmaktadır. Bir defa islamın şefkat ve merhamet algısı insanı aşan ve hayvanları bile kapsayan bir özelliğe sahiptir. İslamda sadece insan hakkı değil, kul hakkı denilerek insanla beraber her şeyin bir hakkının olduğu gerçeği dile getirilmiştir. Hayvana dahi işkenceyi yasaklayan bir öğretinin insanı işkence yoluyla dize getirmesi mümkün mü? İşkence ancak İslam düşmanlarının ve söyleyecek hiçbir sözü olmayanlarının, kuvvetten başka bir şeyden anlamayanların başvurdukları bir yöntemdir. Hz. Peygamber, "Allah her şeyin üzerine güzellik yazmıştır. Bir şeyi öldürdüğünüz zaman güzel öldürün; bu şeyi boğazladığınız zaman güzel boğazlayın, eziyet vermemek için bıçağı bileyin ve hayvanın kolay ölmesini sağlayın " (Ebû Dâvud, Edâhî, 12; Tirmizî, Diyât, 14; Müslim, Sayd, 12). udile getirmektedir.. İnsanlar, hayvanlara karşı davranışlarının da karşılığını göreceklerdir. Kötü bir davranış ve ölüme sebebiyet, Cehennem'e atılmayı gerektiren bir suçtur: "Bir kadın evindeki kediyi hapsetti, yedirmedi, içirmedi, hayvanın kendi kendine yiyecek bulması için onu salıvermedi, böylece ölümüne sebep oldu. İşle bu kadın, bu yüzden Cehennem'e gitti" (Buharî, Enbiyâ, 54; Müslim, Sayd, 11). Hayvanlara karşı iyi bir davranış da kötü bir insanı sonsuz mutluluğa, Cennet'e götürebilir. Hz. Peygamber bunu da şöyle dile getirir: "Zina etmiş bir kadın, dilini çıkarmış solur vaziyette kuyunun çevresinde dolaşan bir köpeğe pabucuyla kuyudan su çıkarıp içirdiği için Cennet'e gitti" (Müslim, Selâm, 14).

İnsan hakkına gelince, İslâm hukukuna göre, her şeyden önce, suçu ispat edilmeyen kişi masumdur, suçlu muamelesine tabi tutulamaz; beraat-i zimmet asıldır. Cezalar şüphe ve zanlara değil, kesin delillere dayanmak zorundadır. Şüpheler sanık aleyhinde değil, lehinde kullanılır. Şüphelenildiği için hiç kimse cezalandırılamaz, tam tersine herhangi bir şüphe durumunda cezalar düşürülür. Suçun ispatı, iddia edene düşen bir görevdir. Davalı suçsuzluğunu ispat etmeye zorlanamaz; yalnızca yemin teklif edilebilir. Herhangi bir zorlamanın söz konusu olduğu tüm beyanlar geçersizdir, hukuki anlamda bir delil sayılamaz. Bu nedenle hiç bir kimse, hiçbir şekilde itirafa zorlanamaz.

İslam nazarında hükümlü olanların ne muameleye maruz kalacakları konusunda bedir savaşının esirleri ve diğer örnekler en iyi örnektir. Hem zaten bunun gibi örnekleri ibni hişam başta olmak üzere esirlere karşı davranışlar bölümlerinde bulmanız mümkündür. Burada yaptığınız da diğer yerlerde yaptığınız gibi işinize gelen bir olayı vermenizdir. Yalnız bu vermiş olduğunuz eseri bulamıyorum. Yoksa diğer hadisler gibi genel bilgileri verirdim. Ama bu uyduruk olma ihtimali çok yüksek habercik ile islamda işkencenin olduğuna inanıyorsanız sizin bileceğiniz iştir.Genel ayet ve hadislerden çıkarılacak sonuç bunun uyduruk olduğudur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Misafir
Bu konu kapalıdır ama konuya cevap yazmaya yetkiniz var görünüyor.
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...