Jump to content

Recommended Posts

Sayın Sexy Huri

Öncellikle şunu belirtmekte fayda görüyorum. Bu tartışma sayı ölçüleri içerisinde yapıldığı sürece rahatsız olmam. Beni rahatsız edecek tek şey varsa, bu da tartışmadaki nezaketin kalkmasıdır. Yaptığım yukarıdaki tespit, yöntem konusundaki anlaşmazlığımızın sebeplerinden biri idi. Ama bu rahatsız olduğum, işi başka alanlara çektiğim anlamlarına gelmez. Konuştuklarımız arasında geçen ve maddeler halinde yazmış olduğunuz konuların hepsi, neticede savaş stratejisi örneğinde verilmiştir. Yani yukarıdaki maddelerin hepsi, islamda savaş stratejisi ana başlığının alt başlıkları olabilirler. Bu verdiğiniz örnekler, tek başına ele alındıklarında hiçbiri için bir delil ve kanıt teşkil etmez. Ancak hepsi beraber ele alındıklarında Hz.Muhammed(s.av) in savaş stratejisi bağlamında değerlendirilebilecek konular olduğu açıkça gözüküyor. Fakat tüm maddeler bir ara gelse bile, yine savaş stratejisi için yeterli bir kanıt teşkil etmeyecekleri ve dönemindeki tüm savaş ve fiili müdahalelerin genel karakterini çizdikten sonra bunun mümkün olabileceğini ifade etmek isterim.

Sayin Ozedonus,

Tartismamizin buraya kadar gelen bolumunde, muslumanlar ve kafirler arasinda gecen savaslari henuz tartismadik. Su ana kadar uzerinde durdugumuz konular Afak, Ka'b ve Esma'nin kaleme aldiklari siirleri dolayisi ile kallesce oldurulmeleri ve Muhammed'in Kinane'ye yaptirdigi iskence olayi idi. Sizin icin en kolay kacis yolu bu cinayetleri diger olaylara baglayip uzerlerinde genellemeler yapmak oldugu icin surekli konuyu savasa baglama cabasina girmektesiniz. Ustelik bu da yetmemis gibi, koca Allah'in ayetlerinin bile bir kitap halinde duzenlenemedigi bir zamanda o devrin medyasi ve medya'nin savasi nasil yonlendirdigine dair absurd iddialarda bulunup konuyu kendi isinize gelen bir sekile cekme ugrasi icerisindesiniz. Henuz ne hendek, ne Uhud, ne de Bedir savaslarini ince ince tartismadik. Muhammed'in narsisist kisiligi, kanun tanimaz yonu veya Allah'i nasil isine geldigi gibi kendi menfaatleri dogrultusunda kullanarak insanlarin beyinlerini yikamasi gibi konularin "savas stratejisi" ile uzaktan yakindan alakasi yoktur. Bu konular ilk mesajimda da belirttigim gibi, direk Muhammed'in sahsi kisiligi ve karakteri ile ilgili konulardir.

Verdigim ornekler tek baslarina ele alindiklarinda bir delil yada kanit teskil etmez demissiniz.

O halde soyle dusunelim;

A takimi, B takimi ile bugun bir mac oynayacak. Mac baslamadan once stadin cevresinde iki taraftar arasinda bir gerginlik kopmus diyelim. Sanki savas yapacaklarmis gibi bir hava icerisindeler.

A takiminin taraftarlarindan birisi (Esma), B takiminin tribun liderinin (Muhammed'in) bundan onceki maclarda sergiledigi davranistan oturu kendisine kirgin. Tepkisini gostermek icin evinde ufak bir pankart hazirlamis ve pankartinda B takiminin tribun liderini elestirmis.

Bunu goren B takiminin tribun lideri, taraftarlarina sesleniyor ve "Bu kadini benim icin kim temizleyecek" diye sesleniyor. Tribun liderine ve takimina bagliligini gostermek icin iclerinden birisi cikiyor ve kirgin olan bayan taraftarin gafil oldugu bir zamanda sirtindan bicakliyor ve olduruyor.

Bu durumda cinayeti inceleyecek olan ekipler, yerde yatan kadini, cinayeti isleyen sanigi ve cinayeti emreden tribun liderini birakip, stad cevresinde olup bitenleri mi inceleyecek?

Durusma gunu geldiginde katil zanlisi ve suikastin emrini veren kisi, oldurulen taraftarin pankartini ya da o gun stad cevresinde gecen gerginligi suikast nedeni olarak gosterebilirler mi? Stad cevresinde gecen gerginlik, suikasti temize cikariyor mu?

Hele ki bahsettigimiz kisi bir tribun lideri degilde, Allah'in insanlara "her yaptigi ornek olsun" diye gonderdigi bir kisilik ise, durum daha da dusundurucu bir boyut kazanmaktadir.

Sayin Ozedonus,

Bu konuda sizi ikna etmeye calismiyorum. Sizin dusuncenizi degistirme gibi bir gayem yok. Ayni sekilde sizde benim bu konuda ki fikirlerimi degistiremezsiniz. Cunku referans gosterdigim islami kaynaklar, sizin sahsi goruslerinizden ya da maazeretlerinizden (orn; onu arkasi kesik, uydurma) daha otoriter durumdadir. Gercek amacimizin tartismayi takip eden insanlari bilgilendirmek ve okuyucularin aydinlanmasi oldugu icin dilerseniz bundan sonra bu konuyu daha hic uzatmadan bir kenara koyalim. Aksi takdirde diger konulara gecemiyoruz. Bundan sonra suikastler konusuna hic girmeyecegim cunku tartisma bu sekilde uzadikca uzuyor. Zaten tartismanin uzadigi, yazilarimizin bir hayli uzamasindan da belli oluyor.

Yalnız sizden nezaketi elden bırakmamanızı isteyeceğim. Birçok yerinde “peygamber efendiniz” diyerek iğneli ve nezaketsiz bir dil kullandığınızı bu nezaketsizliğin ileride tartışmayı kilitlemekten endişe ettiğimi ifade etmek istiyorum. Şu ana kadar size karşı suçlayıcı, kişilik değerinizi rencide edici bir tespit yapmadım. Aynısını sizden de bekliyorum.

Sayin Ozedonus,

Bahsi gecen sozde peygamber kisi "sizin efendiniz", bizim degil. Bu durumda "Peygamber efendimiz" diyemeyecegime gore "Peygamber efendiniz" ifadesini kullaniyorum. Ustelik bunu ilk kullanan ben degilim. Muslumanlar Muhammed'den bahsederken surekli "peygamber efendimiz" diye bahseder. Bunu nasil bir nezaketsizlik olarak algiladiniz, sasmis durumdayim. Ustelik S.A.V takisi kullanmadigimiz icin bir cok musluman tarafindan tepki goruyoruz. Siz isterseniz bana Muhammed hakkinda yazarken ondan nasil soz etmem gerektigini bildirin, bende bundan sonra o kisiden bahsederken sizin istediginiz sekilde soz edeyim. Fakat umarim "Hz. Muhammed ya da Muhammed (S.A.V) demeniz gerekiyor" gibi absurd bir istekde bulunmazsiniz.

Referans gösterdiğiniz kitapların çoğunu genel hatlarıyla okuduğumuzdan şüpheniz olmasın. Bundan olacak ki hz.Muhammedin hayatından en azından genel bir bilgi birikimine sahibiz. Fakat getirmiş olduğunuz bilgiler o kadar özel seçilmiş ve önü ve sonrası ile öyle bir kopuktur ki böyle bir bilginin var olup olmadığından şüphe edecek duruma geliyoruz.

Getirmis oldugum bilgilerin ne onu kesik, ne de sonu. Her biri direk Islam kaynaklarindan alintidir. Yazilarimiz bir hayli uzadigi icin bu konulara hic girmek istemiyorum.

sevgili misyoner kardeşlerinizin yaptığı...

Yazinizda "Şu ana kadar size karşı suçlayıcı, kişilik değerinizi rencide edici bir tespit yapmadım." demistiniz.

Muhammed'i elestiriyorum diye sizin gozunuzde hemen misyoner mi oldum? Ateist olmadigimi forumda bir cok kisi biliyor. Siz bilmiyorsunuz diye atip tutmaniz gerekmiyor. Ayrica ateistler nasil misyonerlerle kardes oluyor? Nezaketten bahseden sizdiniz. Ben daha onceki yazilarimda sizi ekstremist, terorist muslumanlarla farkli kefeye koyarak kisiliginize saygi gostermistim. Peki size sahsima hitaben "Misyoner kardesleriniz" deme hakkini kim veriyor? Sizin sahsiniza yonelik en ufak bir iftirada bulunmadim. Ayni nezaketi sizdende bekliyorum.

BASKIN YAPMAK VE (BU ARADA) KADINLARI VE ÇOCUKLARI ÖLDÜRMEK

Benim bir onceki yazimda altini cizerek gostermek istedigim nokta, iyilik sembolu peygamberin gece uykusunda olan bir halki gafil avlamak icin pusuya yattigidir. Gece baskinlarinda olen kadin ve savunmasiz cocuklarda olmustur. Insanliga ornek olsun diye gonderilen bir peygamberin, gece uykuya yatmis masum cocuklarin oldurulmesine neden olmaya hakki yoktur. Irakta Amerikan askerleri tarafindan oldurulmus cocuklara gosterdiginiz yakinligi, 1400 sene once gecenin karanliginda dehseti tadan, annelerinin kollarinda hayatlarini yitirmis masum cocuklarada gostermenizi isterim. Lakin peygamberinizin "onlarda kafir cocuklaridir" cumlesinide goz onunde bulundurarak dusunursek, bu insani dusunce tarzinin sizin icin ne kadar zor oldugunu anlamak mumkundur.

En meşhur gece baskını Hz.Muhammedin Mekke’den çıkacağı gece olmuştur. O gece Mekke’deki tüm kabileler bir gece yarısı Onu öldürecek ve her kabileden olduğu için ve zaman da gece olduğu için olay bir vurdugittiye gelecekti. Yatağında Hz. Ali’yi bıraktı ve malların sahiplerine verilmesini de tavsiye etti. İşte gece yarısı suikastlarının en büyüğü ve önemlisi bu olmuştur.

Kaynuka Yahudilerinin Hz.Muhammede yapacakları suikastı Cebrail öğretmemişse bile Yahudiler bir suikast planının olmadığını söylememişler. Ancak suikast sayısının eşit olup olmaması başka bir konudur. Fakat karşılıklı bir yöntem olduğu gözükmektedir.

Tahmin ettigim bir sekilde cevap vermissiniz. Demek ki her seferinde Cebrail Muhammed'in habercisi olmustur. Bunun disinda Muhammed'e karsi yapilmis ya da yapilacak olan suikastin hic bir islami kaynakta "somut" delili yoktur. Bu konuda sizin yazinizin uzerine baska bir sey eklemek istemiyorum. Konuyu takip eden okuyucularin mantigina birakiyorum.

Neyi kaynak olarak getirilmesini istediğinizi anlamamakla beraber, Yahudilerin Müslümanlarla yaptıkları antlaşmaları bozmalarının verildiği kaynağı soruyorsunuz sanırım.

Bu konuda sizden "Yahudiler Müslümanlarla olan antlaşmalarını çiğnenmiş" cumlenize kaynak gostermenizi rica etmistim. Istegimi daha acik bir sekilde dile getirmeliydim, haklisiniz. Zaten kaynak istedigim olayi sizde anlamissiniz ve kisa bir yazi ile aciklamissiniz. Yazimin sonunda bu konu hakkinda soz edecegim.

Bu sorularınızı da bir mesaj yukarıdaki cevaplamalarla tekrarlamak mümkün. Muhammed’e inananlar gönülden isteyerek ve ölümleri pahasına i iman etmişlerdi. İmanın insana verdiği manevi psikolojik gücü görmezden gelemezsiniz. Tespitinize bakarsak, Muhammed ayetlerdeki tehditleri de kullanarak pek de kendisi ile beraber olmaya hevesli olmayanları yanlarına çekmiştir.Bunula alakalı hiçbir tarihi veri olmadığı gibi bunun zıddı ile tarihi veriler doludur.Bu sadece temenniden ibaret bir tespittir.

Muhammed muridlerine eziyet cektiklerini ve goc etmelerini bildiriyor. Ortada bu kadar eziyet ve gocu gerektirecek bir durum olsa idi muslumanlarin seve seve Mekke'yi terketmeleri gerekiyordu. Goc etmek istemeyenleri "bulduğunuz yerde öldürün!" gibi bir emir bu durumda Muhammed'in asil emelini ortaya cikarmak icin yeterlidir. Mekke'de kalan muslumanlar Muhammed'in elinin alntinda bulunmayacak ve akabinde onlarin beyinlerini istedigi gibi yikamayacaktir. Ben sorumu sordum, sizde cevabinizi verdiniz. Bundan sonrasi okuyucunun kendi hur iradesine kalir.

İslam nazarında hükümlü olanların ne muameleye maruz kalacakları konusunda bedir savaşının esirleri ve diğer örnekler en iyi örnektir. Hem zaten bunun gibi örnekleri ibni hişam başta olmak üzere esirlere karşı davranışlar bölümlerinde bulmanız mümkündür. Burada yaptığınız da diğer yerlerde yaptığınız gibi işinize gelen bir olayı vermenizdir. Yalnız bu vermiş olduğunuz eseri bulamıyorum. Yoksa diğer hadisler gibi genel bilgileri verirdim. Ama bu uyduruk olma ihtimali çok yüksek habercik ile islamda işkencenin olduğuna inanıyorsanız sizin bileceğiniz iştir.Genel ayet ve hadislerden çıkarılacak sonuç bunun uyduruk olduğudur.

Kinane olayinda ise tipki her muslumanin yaptigi gibi goz boyayici ayetler ve sozlere basvurarak gorusunuzu belirtmissiniz. Akabinde ise yine her zamanki gibi kaynagin "uyduruk" oldugunu belirtmissiniz. Bu konuda da sizin sozleriniz uzerine baska bir sey eklemek istemiyorum. Karar, okuyucularin.

Simdi ise Yahudi ve muslumanlarin anlasmasina deginmek istiyorum. Konumuz ve yazilarimiz gereksiz bir sekilde cok uzadi. Lutfen bundan onceki konustugumuz konulari bir kenara birakalim ve yeni konulara gecelim. Aksi takdirde hem bizim yazilarimiz uzuyor ve hem de konuyu takip etmek isteyen kisileri ayni konular uzerinde durarak sıkıyoruz.

Antlasma konusuna ikinci yazimda devam edecegim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 49
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Muhammed o gunku ismi ile bir yahudi sehri olan Yasrib'e yani Medine'ye geldiginde Yahudileri kendine inandirabilecegini saniyordu. Amaci yahudilerin kutsal kitabi Tevrat'i yine yahudileri kendisine inandirabilmek icin bir arac olarak kullanmakti.

Yasrib cogunlukta yahudilerin yasadigi bir sehirdi. Yahudiler arasinda soylu kabileler olarak El-Nadir, Kaynuka, Kurayza gibilerini ornek olarak verebiliriz. Yahudiler simdide oldugu gibi, o zamanda da yasadiklari yerde zengin, caliskan ve islerinde basarili kisilerdi. Araplar ise yahudilere calisan isci konumundaydilar.

Muhammed ilk olarak yahudileri kendi tarafina su sekilde cekmeye calismistir;

Ankebut 46. İçlerinden zulmedenler hariç, Kitap ehli ile ancak en güzel bir yolla mücadele edin ve (onlara) şöyle deyin: "Biz, bize indirilene de, size indirilene de inandık. Bizim ilahımız ve sizin ilahınız birdir (aynı ilahtır). Biz sadece ona teslim olmuş kimseleriz."

Muhammed ustte ornek verdigim ayette muslumanlara seslenerek yahudilere "bizim tanrilarimiz birdir, gelin bize inanin" gibilerine beyinlerini yikamalarini emretmektedir.

Yine baska bir ayette;

Maide 48. (Ey Muhammed!) Sana da o Kitab'ı (Kur'an'ı) hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik.

...diyerek, yahudilerin ve muslumanlarin tanrisini bir tutarak yahudileri inandirmaya calismistir. Yukarida ki ayetten acikca anlasiliyor ki Kuran'i gonderen Tanri, ayni zamanda eskiden Tevrat'i gonderen tanridan baskasi degil.

Muhammed yahudilere yaranabilmek icin her yolu denemistir. Bir baska ornegi ise yahudilerin tuttugu oructur. Muhammed muslumanlara tipki yahudiler gibi oruc tutmalarini emretmistir. Bu konu hakkinda "sahih" bir hadise goz atalim;

El-Buhari İbn Abbas (r.a)’dan şöyle dediğini rivayet etti:

"Resulullah (s.a.v) Medine'ye gelince, yahudileri Aşüra günü oruç tutar gördü. Onlara: "Bu da ne, (niçin oruç tutuyorsunuz)?" diye sordu. "Bu, sâlih (hayırlı) bir gündür. Allah, o günde Beni İsrâil'i düşmanlarından kurtardı. (Şükür olarak) Hz. Musa o gün oruç tuttu '' dediler. Resulullah (s.a.v): "Ben Musa'ya sizden daha layığım" buyurup o gün oruç tuttu ve Müslümanlara da tutmalarını emretti.” (Buhari hadis: 1865)

Yahudileri kendisine inandirabilmek icin her turlu yolu deneyen Muhammed yalnizca bunlarla kalmamis, birde ustune ustluk yahudilerin kutsal gordukleri kibleye dogru namazin kilinmasini emretmistir. Daha sonra yahudilerden umdugunu bulamayan peygamber kibleyi kabe'ye cevirmistir. Konu hakkinda diger sahih bir hadis;

Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR

Konu : Bakara Suresi

Ravi : el-Berd İbnu`l-Azib

Hadis : Resulullah (sav) Medine`ye gelince, önce Ensar`dan olan ecdadının -veya dayılarının- yanına indi: O zaman namazlarını on altı veya on yedi ay boyunca Beytu`l-Makdis`e doğru kıldı. Ancak kıblenin Kabe`ye doğru olmasını arzuluyordu. (Kabe`ye doğru) kıldığı ilk namaz da ikindi namazı idi. Bu namazı Resulullah (sav)`la birlikte ashabtan bir grup kimse kılmıştı. Bu namazı kılanlardan biri, oradan ayrılınca bir mescide rastladı. Cemaati namaz kılıyordu ve tam rükü halinde idiler. Adam onlara: "Şehadet ederim ki Hz. Peygamber (sav)`le Kabe`ye doğru namaz kıldık" dedi. Cemaat oldukları yerde Kabe`ye yöneldiler. Müslümanların Beytu`l-Makdis`e doğru namaz kılmaları Yahudilere memnun ediyordu. Yüzler Kabeye doğru yönelince Yahudiler bundan hiç memnun kalmadılar. Arkadan hemen şu mealdeki ayet nazil oldu: "Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz..." (Bakara, 144). Beyinsiz Yahudiler dedikoduya başladılar: "Uyageldikleri kıbleyi niye değiştirdiler?" De ki: "Doğu da batı da Allah`ındır. Allah dilediğini doğru yola hidayet eder" (Bakara, 144).

Cok gecmeden yahudileri kendine inandiramayacagini anlayan Muhammed, Kiblenin yonunu kabe'ye yani mekke'ye ceviriyor ve ardindan yahudileri dinlerini birakmakla, aksi takdirde gazabina ugrayacaklarini soyluyor ve bu sekilde tehdit ediyor. Bu konu hakkinda da su sahih hadise goz atalim;

Fasil : GAZVELER BÖLÜMÜ

Konu : Gazveler - Beni Nadir

Ravi : İbnu Ömer

Hadis : Nadir ve Kureyza yahudileri Resulullah Aleyhissalatu vesselam ile savaştılar. O da Beni`n-Nadir`i sürdü. Kureyza`yı yerinde bıraktı. Kureyza`ya ihsanda dahi bulundu. Sonradan onlar da Resulullahla savaştılar. Aleyhissalatu vesselam da erkeklerini öldürdü, kadınlarını, mallarını, çocuklarını müslümanlar arasında taksim etti.

Artik Muhammed kendisine bir turlu inanmayan yahudileri medine topraklarindan surmek icin kaba kuvvet kullanmaya baslamistir. Fakat bunu yaparken ortada bir antlasma oldugunu biliyor ve kendisine inananlar arasinda guvenirliligini kaybetmemek icin antlasmayi yahudilerin bozdugunu iddia etmistir.

Yahudi el-nadir kabilesine yapilanlari duyan Kureys, buyuk bir ordu ile Yasrib'e gelerek Muhammed ve Muhammed'in haydutlarindan kurtulmak istemistir ve yasrib'i kusatma altina almislardir. Muhammed ise, ne cebrail'in ne de Allah'in dusunemedigi ancak salman el farsi'nin aklina gelen tavsiyesi ile yasrip cevresine hendek (kuyu) kazitmistir. Muhammed ve Muhammed'in muridleri kusatilmis kale icerisinde aclik cekmeye baslamislardi.

Muslumanlar efendilerinin yaptigi sinsilik ve hilekarliklardan ovune ovune bahsederler. Duzembazlik ve hilekarligi peygamberlik gibi ilahi bir mevkiye layik goren ve bundan pekte hosnut bir bicimde bahseden muslumanlarda Muhammed'i yaptiklarindan dolayi sorgulayabilme cesareti yoktur. O yuzden Muhammed'in her yaptigi isi dogru olarak gorurler. O yapmis ise dogrudur. Bakiniz Ibni Ishak "Siret Resul" adli eserinde Hendek savasinda olan bir hadiseyi nasil anlatmistir;

Nuaym b. Mes'ud (ra), gizlice müslüman olmuştu. Allah Resûlü, ona bir müddet daha müslümanlığını gizlemesini söylemiş.. ve onu bu muhasara esnasında, çok mühim işlerde kullanmıştı.

Nuaym, hem Kureyş'in hem de Yahudiler'in itimat ve hürmet ettikleri bir insandı. Efendimiz, ona harbin bir taktik olduğunu söylemiş ve idare-i kelâm etmesine de izin vermişti. Nuaym, bu ruhsat üzerine Yahudiler'e giderek: Kureyş sizi terkedecek ve Muhammed (sav)le baş başa bırakacak. Düşünün o zaman haliniz nice olur. Eğer bu durumda kalmak istemiyorsanız, onların ileri gelenlerinden bir kaçını rehin olarak yanınızda alıkoyun dedi. Onlar Nuaym'a olan itimatlarından dolayı bu sözlere kesin olarak inandılar.

Nuaym daha sonra Kureyşe gitti. Onlara da: Yahudiler Muhammed (sav)le gizlice anlaştılar. Sizin ileri gelenlerinizden birkaçını rehin edip ona teslim edecekler. O da onlara ilişmeyecek. Sakın sizden böyle bir talepte bulunurlarsa onların dediğini yapmayın dedi. Kureyşliler de, Nuaym'a itimat ettiklerinden, onun bu tekliflerinden zerre kadar şüphelen-mediler.

Kureyş ileri gelenleriyle Yahudi liderleri, birgün bir araya geldiler. Her iki taraf ta birbirinden şüpheleniyordu. Evvela Yahudiler sözü açtı ve: Siz başınız sıkışınca çekip gidecek ve bizi bu adamla baş başa bırakacaksınız. Teminat için bize birkaç rehin vermezseniz biz savaşı bırakacağız dediler. Kureyş, zaten böyle bir teklif bekliyordu. Nuaym'ın sözünü hatırladılar ve tabii bu teklifi reddettiler. Onların reddi, Yahudilere de Nuaym'ı tasdik ettirdi. Böylece ittifak bozulmuş oldu ve Yahudiler harp sahnesinden çekilmeye başladılar.

Nuaym Müslüman olalı birkaç gün olmuştu. Allah Re-sûlü'nün insanları tanımadaki isabetine bakın ki, hemen Nuaym'ın becerebileceği bir işi ona teklif etmiş, o da arızasız bu işi yerine getirivermişti. (Ibni Ishak, Siret Resul.)

Yani Ibni Ishak'in yukarida bize anlattigi hikaye diyor ki;

Muhammed iki kabileyi iftira ile birbirine dusurmustur. Ornek kisi, durustluk abidesi Muhammed bir kere daha muslumanlara ne kadar guvenirilir bir kisi ve sozunun eri, durust oldugunu kanitlamistir. Kazinan cukuru bir turlu asamayan mekkeli putperest Araplar, daha sonra col firtinasi nedeniyle de geri cekilmek zorunda kalmistir.

Emellerine ulasmak icin her turlu yalan dolani mubah goren Muhammed, yine her zaman ki gibi emellerine ulasmak cebrail'i konusturmus ve hendek savasinin hemen ardindan Kureyza'ya saldirmistir Muhammed boylelikle bir yahudi kabilesinden daha kurtulmus olmaktadir.;

Fasil : GAZVELER BÖLÜMÜ

Konu : Gazveler - Hendek

Ravi : Aişe

Hadis : Resulullah (sav) Hendek`ten döndüğü zaman, silahları bırakıp (elini yüzünü) yıkamış, tam başındaki toprakları çırparken Cebrail aleyhisselam geldi. "Sen" dedi, "silahını bıraktın, vallahi biz daha bırakmadık! Onlara geri git." "Nereye kadar?" dedi Resulullah. "Şuraya!" diyerek Beni Kureyza`yı gösterdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu emir üzerine onlarla savaşmaya çıktı. Kureyzalılar hükmüne razı oldular. Hakem olarak Sa`d İbnu Mufaz`ı seçtiler. O da: "Ben onlardan muharib olanların öldürülmesine, kadın ve çocukların esir edilmesine, malların da taksim edilmesine hükmediyorum!" dedi. Sa`d, Hendek savaşı sırasında ana damarından yara almıştı. Resulullah (sav) tedavisiyle yakından ilgilenmek için mescidin içinde ona bir çadır kurdurmuştu. -Bir rivayette Sa`d der ki: "Ey Allahım sen biliyorsun ki, senin yolunda kendileriyle cihad etmekten en ziyade memnun olacağım bir kavim Resulünü tekzib eden ve Onu yurdundan sürüp çıkaranlardır. Ey Allahım kanaatim şu ki, sen, bizimle onların arasındaki [harbi artık] bıraktın. Eğer hala Kureyş`le savaş olacaksa bana daha hayat ver de senin yolunda onlara karşı cihad edeyim. Eğer savaşı kesti isen damarımı daha da aç, ölümüm ondan olsun." -Bu dua üzerine, o gece damarı iyice açıldı. O zaman mescidde bulunan Beni Gıfar`a ait çadırda kalanları kanın kendilerine doğru akmasından başka bir şey ürkütmemiş. "Ey çadır sahibi," dediler. "Sizin taraftan bize doğru gelen nedir?" Bu kanamakta olan Sa`d`ın yarasından akmıştı. O sebeple öldü, (ra)."

Yahudilerin anlasmayi bozduklarina dair "Muhammed'in iddialari" disinda hic bir kaynak yoktur. Yahudiler ve diger put perest araplarin aralarini bozmak icin her turlu yalanciligi ve duzembazligi ugulayan bir adamin iddialarina inanabilmek icin kisinin sadece musluman olmasi yeterlidir.

Yahudiler anlasmayi bozduklarina dair hic bir zaman "resmi bir duyuru" yapmamislardir. Tam aksine putperest arap ordusunun kumandani Ebu sufyan medine'den ablukayi kaldirmasina dair "yahudilerin o'na yardim etmemesinden" dolayi sikayetci olmustur.

Ebû Süfyan askerlere dönerek konuşma­sına devam etti: "Ey Kureyş! Vallahi sizler sağlam bir yerde sabahlamadınız, atlarınız ve de­veleriniz öldü. Benî Kureyza bizi terk etti. Gördüğünüz gibi şiddetli rüzgârlara yakalan­dık, ne kazanlarımız kaynıyor, ne de ateşleri­miz yanıyor... Bizim için burada yer ve yurt yoktur. Binâenaleyh buradan ayrılınız; işte ben ayrılıyorum..." Bakiniz http://www.islamiforum.info/Kitaplar/

Yahudilerin Ebu sufyan'a yardim etmeye cesareti bile olmamisti. Fakat Muhammed cebrailide konusturarak yahudileri topraklarindan surmus, Yahudilerin ganimetleri, mallari, topraklari ise Muhammed ve muslumanlara kalmistir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayin Ozedonus,

Tartismamizin buraya kadar gelen bolumunde, muslumanlar ve kafirler arasinda gecen savaslari henuz tartismadik. Su ana kadar uzerinde durdugumuz konular Afak, Ka'b ve Esma'nin kaleme aldiklari siirleri dolayisi ile kallesce oldurulmeleri ve Muhammed'in Kinane'ye yaptirdigi iskence olayi idi. Sizin icin en kolay kacis yolu bu cinayetleri diger olaylara baglayip uzerlerinde genellemeler yapmak oldugu icin surekli konuyu savasa baglama cabasina girmektesiniz.

Ben bu tartışmaya seni mat etmek için de katılmış değilim. Amaç eleştirilerimiz üzerinde doğru bildiğimiz gerçeklere ulaşmaktır. Bunun için konuyu diğer olaylarla bağlamak benim için bir kaçış yolu değildir. Tarihte yaşanmış olayları sebep ve sonuçları ile ele almak tarih biliminin yöntemidir. Olayları sebep ve sonuçları ile beraber ele almadığınızda araştırdığınız konular hakkında tüm verileri toplamadığınızda ortada tarihçi bir kimliğiniz kalmamış demektir. Biz bugün 1400 yıl öncesinin konuşuyorsak tarih biliminin alanına girmişizdir. Burada ateist, Müslüman, dindar, dinci olmak değil, veriyi olduğu gibi alıp analiz etmek önemlidir. Bilimsel yöntem, inkar ve iman üzerine değil, şüphe üzerine kuruludur. Ne var ki kimden geldiği son derece tartışmalı birçok konuyu "yaşanmış kesin gerçek" görme anlayışı daha çok islama karşı olan arkadaşlarda görmekteyim. Sanırım tartışmamızı da islama ne inanan ne de düşman olan tarafsız bir tarihçinin vereceği karar, diğer arkadaşların vereceği karardan daha gerçekçi olacaktır.

Her olayın sebepleri ve sonuçları vardır ve tarihteki olaylar bir zincirin halkaları gibidir.Tarihteki bir durumun bir önceki durumun sonuçları arasında ve bir sonrakinin sebebleri arasındadır.Bu sebeple tarihçi tarihi olayları sebep-sonuç ilişkisi içerisinde incelemelidir.

Kendi tespitlerimi, başta da söylediğim gibi tek bir haber üzerine kurmadığım için ulaştığım noktaların ve yaptığım tespitlerin, tek bir haberi ölçü alan kişilerden daha bilimsel ve gerçeğe yakın olduğunu düşünüyorum. Hz.Muhammedin hayatını da bu şekil okuyorum. Hayatını bir bütün olarak inceliyor ve ona göre yargıda bulunuyorum.Herhangi bir haber,tarih,insan ve doğa ile ters ise o haberin evrensel olduğu söylenen bir öğretide yeri olmaması gerektiğini düşünür ve onu analiz etmeye çaşılırım.1400 yıl önce meydan gelmiş bir olayı açıklama teşebbüsüne girsem,sosyoloji ve tarih kesin yanımda olmalılar.Bunlara bakarak yorumluyorum.

Ustelik bu da yetmemis gibi, koca Allah'in ayetlerinin bile bir kitap halinde duzenlenemedigi bir zamanda o devrin medyasi ve medya'nin savasi nasil yonlendirdigine dair absurd iddialarda bulunup konuyu kendi isinize gelen bir sekile cekme ugrasi icerisindesiniz. Henuz ne hendek, ne Uhud, ne de Bedir savaslarini ince ince tartismadik. Muhammed'in narsisist kisiligi, kanun tanimaz yonu veya Allah'i nasil isine geldigi gibi kendi menfaatleri dogrultusunda kullanarak insanlarin beyinlerini yikamasi gibi konularin "savas stratejisi" ile uzaktan yakindan alakasi yoktur. Bu konular ilk mesajimda da belirttigim gibi, direk Muhammed'in sahsi kisiligi ve karakteri ile ilgili konulardir.

O zaman ki şiirlerin etkisini günümüzün medyasına benzetmişliğim üzerinde bu kadar spekülasyon yapmanın ne gereği var sayın Sexy Huri..Tarihsel araçlar değişebilir fakat tarihsel araçların toplumsal olay ve olgulara etkisi aynı olabilir.Ele alınan olayların savaş stratejisi olduğunu söylemem iddiadan ibaret değildir.Bunu belgelendirdim zaten..Hele es geçmiş olduğunuz hadisleri de düşünsek,hadislerden çıkarılacak sonuçların savaşla ilgili hüküm olduğunu gördük.Vermiş olduğunuz eserler bile bu suikast olaylarını birbirlerini tutmayan versiyonlarla savaş ve cihad bablarında ele almışlardır.

O halde soyle dusunelim;

A takimi, B takimi ile bugun bir mac oynayacak. Mac baslamadan once stadin cevresinde iki taraftar arasinda bir gerginlik kopmus diyelim. Sanki savas yapacaklarmis gibi bir hava icerisindeler.

A takiminin taraftarlarindan birisi (Esma), B takiminin tribun liderinin (Muhammed'in) bundan onceki maclarda sergiledigi davranistan oturu kendisine kirgin. Tepkisini gostermek icin evinde ufak bir pankart hazirlamis ve pankartinda B takiminin tribun liderini elestirmis.

Bunu goren B takiminin tribun lideri, taraftarlarina sesleniyor ve "Bu kadini benim icin kim temizleyecek" diye sesleniyor. Tribun liderine ve takimina bagliligini gostermek icin iclerinden birisi cikiyor ve kirgin olan bayan taraftarin gafil oldugu bir zamanda sirtindan bicakliyor ve olduruyor.

Bu durumda cinayeti inceleyecek olan ekipler, yerde yatan kadini, cinayeti isleyen sanigi ve cinayeti emreden tribun liderini birakip, stad cevresinde olup bitenleri mi inceleyecek?

Durusma gunu geldiginde katil zanlisi ve suikastin emrini veren kisi, oldurulen taraftarin pankartini ya da o gun stad cevresinde gecen gerginligi suikast nedeni olarak gosterebilirler mi? Stad cevresinde gecen gerginlik, suikasti temize cikariyor mu?

Hele ki bahsettigimiz kisi bir tribun lideri degilde, Allah'in insanlara "her yaptigi ornek olsun" diye gonderdigi bir kisilik ise, durum daha da dusundurucu bir boyut kazanmaktadir.

Bu örneklermenizin benim anlattıklarımla hiçbir ilişkisi yoktur. Siz meydana geldiği kesin olan bir olaydan bahsediyorsunuz. Bizim tartışmada bahsettiğimiz olayın ise değişik versiyonları vardır.Bu versiyonlardan birinin sadece doğru olduğu düşünülürse yapmamız gerekne ne olabilir?Önce olay şahitlerinin hepsinin görüşlerini almak,ardından hangisinin doğru olduğunu öğrenmek olacaktır.Olayın akışını sebep ve sonuçları içerisinde anlatacak olan tanık en gerçekçi olacaktır.Bu olaylar işte bunun gibidir.Sizin bu esma olayını da biraz araştırdım.Bu olayın ravisinin uydurma olduğu yönünde zehebi ve ibni adyinin tespitleri var.

http://itarihulislam.wordpress.com/2007/03...inin-seriyyesi/

Yani olay hem sened hem diğer olaylar ve benzeri rivayetlerle ele alındığı zaman sorunlu bir rivayet olmaktadır. Bu açıdan bu rivayeti bir gerçek bilgi görme şansınız kalmamaktadır.

Getirmis oldugum bilgilerin ne onu kesik, ne de sonu. Her biri direk Islam kaynaklarindan alintidir. Yazilarimiz bir hayli uzadigi icin bu konulara hic girmek istemiyorum.

Fakat bilgilerinizin önünden ve arkasından kesik olduğunu yine sizin beslediğiniz kaynaklar ortaya koyuyor. Sözgelimi savaş sırasında gece ani baskın düzenlemelerle ilgili 4–5 hadis dururken birisini almanız, o olaydan önce nelerin yaşanmış olduğunu ifade etmemeniz konuyu tırpanladığınızı gösteriyor. Ama buna daha çok bilimsel tarihi yöntemin dışına çıkmaktan dolayı üzülüyorum. Çünü bu yöntemin terk edilişi bize gerçeği bulma imkânını kısıtlar.

Yazinizda "Şu ana kadar size karşı suçlayıcı, kişilik değerinizi rencide edici bir tespit yapmadım." demistiniz.

Muhammed'i elestiriyorum diye sizin gozunuzde hemen misyoner mi oldum? Ateist olmadigimi forumda bir cok kisi biliyor. Siz bilmiyorsunuz diye atip tutmaniz gerekmiyor. Ayrica ateistler nasil misyonerlerle kardes oluyor? Nezaketten bahseden sizdiniz. Ben daha onceki yazilarimda sizi ekstremist, terorist muslumanlarla farkli kefeye koyarak kisiliginize saygi gostermistim. Peki size sahsima hitaben "Misyoner kardesleriniz" deme hakkini kim veriyor? Sizin sahsiniza yonelik en ufak bir iftirada bulunmadim. Ayni nezaketi sizdende bekliyorum

Karşılıklı nezaket çağrınıza uyarak ilgili yeri uzatmadan diğer konuya geçiyorum.

Benim bir onceki yazimda altini cizerek gostermek istedigim nokta, iyilik sembolu peygamberin gece uykusunda olan bir halki gafil avlamak icin pusuya yattigidir. Gece baskinlarinda olen kadin ve savunmasiz cocuklarda olmustur. Insanliga ornek olsun diye gonderilen bir peygamberin, gece uykuya yatmis masum cocuklarin oldurulmesine neden olmaya hakki yoktur. Irakta Amerikan askerleri tarafindan oldurulmus cocuklara gosterdiginiz yakinligi, 1400 sene once gecenin karanliginda dehseti tadan, annelerinin kollarinda hayatlarini yitirmis masum cocuklarada gostermenizi isterim. Lakin peygamberinizin "onlarda kafir cocuklaridir" cumlesinide goz onunde bulundurarak dusunursek, bu insani dusunce tarzinin sizin icin ne kadar zor oldugunu anlamak mumkundur.

Bakınız size bu konuda çeşitli hadisler getirdim.Bu konuda Tirmizi ve Hattabinin yorumlarını da ekleyerek düşüncemi söyledim.Siz bu yorumlara bir eleştiride bulunsaydınız,konu ilerlerdi.Ne var ki hala konunun tek hadisle geçiştirildiği şekliyle olaya bakıyorsunuz.hatta yukarıdaki linki de okuyun.Bakalım bu takılmış olduğunuz olay ne kadar sapasağlam….

Tahmin ettigim bir sekilde cevap vermissiniz. Demek ki her seferinde Cebrail Muhammed'in habercisi olmustur. Bunun disinda Muhammed'e karsi yapilmis ya da yapilacak olan suikastin hic bir islami kaynakta "somut" delili yoktur. Bu konuda sizin yazinizin uzerine baska bir sey eklemek istemiyorum. Konuyu takip eden okuyucularin mantigina birakiyorum.

Bilinçli olarak bunu demedim.Zaten tarih bilimi kuşku le ilerler.Söylemiş de söylememeiş de olabilir.Ama elimizdeki veri,kendisinin birkaç suikasttan kurtulmuş olduğunu gösteriyor.

Muhammed muridlerine eziyet cektiklerini ve goc etmelerini bildiriyor. Ortada bu kadar eziyet ve gocu gerektirecek bir durum olsa idi muslumanlarin seve seve Mekke'yi terketmeleri gerekiyordu. Goc etmek istemeyenleri "bulduğunuz yerde öldürün!" gibi bir emir bu durumda Muhammed'in asil emelini ortaya cikarmak icin yeterlidir. Mekke'de kalan muslumanlar Muhammed'in elinin alntinda bulunmayacak ve akabinde onlarin beyinlerini istedigi gibi yikamayacaktir. Ben sorumu sordum, sizde cevabinizi verdiniz. Bundan sonrasi okuyucunun kendi hur iradesine kalir.

İnsanoğlunun doğasında içinde bulunduğu memleketi sevme vardır. Mecbur bırakılmadıkça kimse ayrılmak istemez. Ama gönülden inandığı bir öğretinin uğruna her şeyinden feda edecek bir gönül de insanoğlunda vardır. Mekke seviliyordu. Hatta Hz.Muhammedin kendisi bile Mekke ile vedalaşırken ona olan sevgisini dile getirmiştir. İnsan bin bir eziyet içinde de olsa içinde bulunduğu yeri sever. Yine de başka yere gitmek istemez.

Ama yeni stratejik bölge onların dinlerini ve yaşam biçimlerini devam etmeleri için uygun idi.Bunun için de oraya hicret ettiler.Göç etmek istemeyenleri bulduğunuz yerde öldürün diye bir ayet yoktur.Bu ayetin ne zaman indiğini tefsirlerin hepsi açık ortaya koyuyor zaten..Hz.Muhammed hiçbir zaman arkadaşlarını öldürtmemiştir.Hatta münafık olanları bile öldürtmemiştir.Bunu nereden çıkardığınıza anlam veremedim.Kaldı ki hicret etmeyenlere yönelik uyarılar da islamın daha iyi yaşandığı bir yer varken diğer yerde kalmanın inanca vereceği zarar sebebiyledir.

Kinane olayinda ise tipki her muslumanin yaptigi gibi goz boyayici ayetler ve sozlere basvurarak gorusunuzu belirtmissiniz. Akabinde ise yine her zamanki gibi kaynagin "uyduruk" oldugunu belirtmissiniz. Bu konuda da sizin sozleriniz uzerine baska bir sey eklemek istemiyorum. Karar, okuyucularin.

Simdi ise Yahudi ve muslumanlarin anlasmasina deginmek istiyorum. Konumuz ve yazilarimiz gereksiz bir sekilde cok uzadi. Lutfen bundan onceki konustugumuz konulari bir kenara birakalim ve yeni konulara gecelim. Aksi takdirde hem bizim yazilarimiz uzuyor ve hem de konuyu takip etmek isteyen kisileri ayni konular uzerinde durarak sıkıyoruz.

Antlasma konusuna ikinci yazimda devam edecegim.

Buna göz boyama diyorsanız sanırım anlatacaklarımızın bir anlamı olmayacaktır.Neden işinize gelmeyen hadisler göz boyama olmaktadır.Bu çok düşündürücüdür.Anlattığımız İslam hukukunun işkenceye ve kul hakkın olan bakışıdır ve belgelendirilmiş ifadelerdir.Göz boyama şeklinde düşünülecek bir şey de göremiyorum.

Diğer mesajınıza cevabım yarına sarkabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Muhammed o gunku ismi ile bir yahudi sehri olan Yasrib'e yani Medine'ye geldiginde Yahudileri kendine inandirabilecegini saniyordu. Amaci yahudilerin kutsal kitabi Tevrat'i yine yahudileri kendisine inandirabilmek icin bir arac olarak kullanmakti.

Yasrib cogunlukta yahudilerin yasadigi bir sehirdi. Yahudiler arasinda soylu kabileler olarak El-Nadir, Kaynuka, Kurayza gibilerini ornek olarak verebiliriz. Yahudiler simdide oldugu gibi, o zamanda da yasadiklari yerde zengin, caliskan ve islerinde basarili kisilerdi. Araplar ise yahudilere calisan isci konumundaydilar.

Hz. Muhammed, Medineye ilk geldiğinde de sonra da hidayetin bir nasip işi olduğunu biliyordu. Bu açıdan birileri Müslüman olur niyetiyle değil, orada inanan insan sayısının çok olması sebebiyle İslami yaşamlarını daha çok yerine getireceklerini düşünmüşlerdir. Bunun için Medine’ye gelişi daha çok Müslümanların kaynaşmasına yönelik olmuştur.

Hicretin olduğu yıllarda Yahudilerin büyük kabileleri zaten Medine içinde değildi. Medine içinde bulunan bazı kabileleri de vardı ki bunlarla “saldırmazlık antlaşmasının imzalandığını İbni Hişam yazdığını önceden de belirtmiştim. Medine dışında bulunan kabilelerin daha çok Medine antalşmasının 43 ve 44.maddeleri gereği antlaşmaya bağlı kılındıklarını da söyledik. Üç büyük Yahudi kabilesi, Medine İslam Devleti’nin sınırları dâhilinde değil, İslam Devleti’nin sınırları dı­şında kalan ve bugün Medine ile bitişik hale gelen ‘Avali’ (yüksek yerler) denilen bir mıntıkada ikamet ediyorlardı. Yani hem harem mıntıkası dışında idiler. Ben-i Nadir ve Ben-i Kureyza kabileleri Medine’den 12 km.’lik bir mesafede yaşıyorlardı. Ben-i Kaynuka’ya gelince; her ne kadar biraz daha yakın iseler de yine harem dışında kalan bölgede yaşıyorlardı. Bunlar harem içerisinde olmazlarsa bile Kureyş saldırılarına karşı kendilerinden saldırmazlık antlaşması almaları daha faydalı olacaktı. Medine İslam toplumu ve İslam Devleti’nin askeri güçleri, muhtemel Kureyş saldırılarına karşı harekete geçtiği zaman, Yahudi saldırılarından emin olmak için Yahudilere ilişkin mad­delerden 44. madde, “Yesrib herhangi bir saldırıya uğradığı zaman ortak savunma gerekir.” ve “Ne Kureyş ve ne de bir müttefiki asla himayeye (koru­maya) alınamaz.” şeklindeki 43. madde onları da antlaşma içine almışlardır. Böylece bu üç büyük kabilenin yesribin yerli halkı olmadığını anlyoruz.(ibni hişam c.2 s340-348)

Bu veriler bize Hz.Muhammedin yeni yerleşim yerinde insanları kazanmaktan çok, saldırı bekledikleri Kureyşe karşı kabilelerle saldırmazlık antlaşmaları yapmaya yönelmiştir.

Muhammed ilk olarak yahudileri kendi tarafina su sekilde cekmeye calismistir;

Ankebut 46. İçlerinden zulmedenler hariç, Kitap ehli ile ancak en güzel bir yolla mücadele edin ve (onlara) şöyle deyin: "Biz, bize indirilene de, size indirilene de inandık. Bizim ilahımız ve sizin ilahınız birdir (aynı ilahtır). Biz sadece ona teslim olmuş kimseleriz."

Ankebut süresinin Mekke’de mi yoksa Medine’de mi indiği konusu tefsirciler arasında tartışmalıdır..Bir kısmı ise sadece birkaç ayetin Medinede inmiş olduğunu söylemektedir. Bu açıdan bu ayetin öncellikle her iki yerde de inme ihtimali üzerinde durmamız gerekecek. Mekke'de indiği yönündeki rivayet kabul edildiği takdirde buradaki Ehl-İ kitap'tan maksat, Mekke'de bulunan az sayıdaki rnristiyanlardır. Hz. Peygamber'in bu hıristiyanlarla ilişkisinde ciddi bir sıkıntı bulunmadığı bildirilmekte, âyette de bu ilişkilerin iyi yolda götürülmesi yönünde talimat verilmektedir,diyeceğiz. Şayet sûrenin tamamının veya bu Ayetin de içinde bulunduğu bir bölümünün Medine döneminin başlarında indi- yönündeki bilgi doğru kabul edilirse buradaki Ehl-İ kitabın ağırlıklı olarak”haksızlığa sapanlar dışında" şeklinde bir istisnanın yer alması, bazı Medineli yahudilerin daha ilk zamanlarda İslâm'a, Peygamber'e ve müslümanlara karşı olumsuz bir tavır takınmaya başladıklarını göstermektedir.Yalnız ayetin devamında diyalogtan bahsetmesi,o zaman için pek de güçlü sayılmayan Yahudileri yanına çekmek için değil,islamın bir evrensel davet kuralıdır. Müslümanlarla Ehl-i kitap arasında daha sonra baş gösteren çatışmalar, Müslümanlardan kaynaklanmış değildir; nitekim tarihî bilgiler de bunu doğrulamaktadır. Bu ayet gerçekten tam bir yöntem dersi vermektedir. Zulmedip te işi savsaklayanlara siz de karşı çıkın ama diyaloga hazır olana sizde diyaloga girin ve diyalogun önemi bağlamında ”tanrı birliğini” dillendirin, denmektedir. Bu ayetten daha çok o dönemi anlatacak bir durum yoktur.

Muhammed ustte ornek verdigim ayette muslumanlara seslenerek yahudilere "bizim tanrilarimiz birdir, gelin bize inanin" gibilerine beyinlerini yikamalarini emretmektedir.

Yine baska bir ayette;

Maide 48. (Ey Muhammed!) Sana da o Kitab'ı (Kur'an'ı) hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik.

...diyerek, yahudilerin ve muslumanlarin tanrisini bir tutarak yahudileri inandirmaya calismistir. Yukarida ki ayetten acikca anlasiliyor ki Kuran'i gonderen Tanri, ayni zamanda eskiden Tevrat'i gonderen tanridan baskasi degil.

Muhammed yahudilere yaranabilmek icin her yolu denemistir. Bir baska ornegi ise yahudilerin tuttugu oructur. Muhammed muslumanlara tipki yahudiler gibi oruc tutmalarini emretmistir. Bu konu hakkinda "sahih" bir hadise goz atalim;

Yahudileri kendisine inandirabilmek icin her turlu yolu deneyen Muhammed yalnizca bunlarla kalmamis, birde ustune ustluk yahudilerin kutsal gordukleri kibleye dogru namazin kilinmasini emretmistir. Daha sonra yahudilerden umdugunu bulamayan peygamber kibleyi kabe'ye cevirmistir. Konu hakkinda diger sahih bir hadis;

Cok gecmeden yahudileri kendine inandiramayacagini anlayan Muhammed, Kiblenin yonunu kabe'ye yani mekke'ye ceviriyor ve ardindan yahudileri dinlerini birakmakla, aksi takdirde gazabina ugrayacaklarini soyluyor ve bu sekilde tehdit ediyor. Bu konu hakkinda da su sahih hadise goz atalim;

Yukarıdaki örnekleri konunun dağılmaması için uzatmayacağım.Ama bununla hiçbir ilgisinin olmadığını şu esma b.mervanın hikayesini getirdiği için kesin bilgi olarak baktığınız kitaplara bakın.

Artik Muhammed kendisine bir turlu inanmayan yahudileri medine topraklarindan surmek icin kaba kuvvet kullanmaya baslamistir. Fakat bunu yaparken ortada bir antlasma oldugunu biliyor ve kendisine inananlar arasinda guvenirliligini kaybetmemek icin antlasmayi yahudilerin bozdugunu iddia etmistir.

Medine’ye baktığımızda İslam gelmeden önce iki putperest Arap kabilesi bulunmaktadır. Evs ve Hazreç. Bunlar birbirlerinin kökünü kazımak üzeredir. Hatta islamdan sonra dahi çoğu defa tahrik edildikleri ve Hz.Muhammedin araya girmesiyle bu kabilelerin savaştan döndüğü bilinmektedir.

Kısacası kan davaları ve savaşlar bitmek tükenmek bilmeyen bir durumdadır. Bundandır ki hz.Muhammed veda Haccında tüm kan davalarını kaldırdığını ilan etmiştir. Bu açıdan son derece barış içerisinde yaşayan grupların islamla savaşla tanıştıkları yolunda bir tez havada durmaktadır.

Aksine Müslümanların bu din gruplarıyla özellikle dost ve barış ilişkisi içerisinde yaşama isteği vardır. Hatta bu davanın hiç kan dökmeden yayılması isteği vardır. Nitekim Medine’ye hicret ettikten sonra yapılan ilk işlerden biri de medindede Müslümanlar,putperest Araplar ve Yahudiler arasında bir antlaşma yapılmıştır.Gariptir ki medinede bulunan 3 Yahudi aşireti de kendileri antlaşmanın maddelerini bozuyor.Sonradan hudeybiye antlaşması yapılacaktır.Bu antlaşmanın maddelerini bozan da Mekkeliler olmuştur.Hz.Muhammed bu dini hukuki yollardan yaymak için gayret göstermiş ama karşı çıkanlar bunu savaşlara sebep yapmışlardır.Müslümanlar Mekke’den ayrılıp Medine’ye hicret ettiklerinde hiçbir gerekçe yokken Müslümanların mallarına Mekkeliler el koymuştur.Bedirde bu malların alınması için kervan yolunun kesilmesi kararı alınmaktadır.Savaş niyeti olmadığı için doğru dürüst savaş silahları bile bulunmamaktadır.Hatta kervanın kurtulduğunu gören utbe gibi ılımlı insanlar savaş çıkmamak için çok uğraşmışlar ama Ebu cehil her şeye rağmen Müslümanlarla savaş yapılması gerektiğini söylemiştir.Bedir savaşı bunun için çıkmıştır.Uhud savaşı yine Mekkelilerin intikam alma hırsları sonucu olmuştur.Hendek savaşı yahudisi,hıristyanı,munafığı ve putperesti iler tüm inanç gruplarının islamı yok etmek için saldırıya geçtikleri bir savaş olmuştur.Müslümanlar savunmuşlardır.Hudeybiye antlaşması ile bir barış ortamı oluşunca hz.Muhammed bundan istifade etmiş etrafa mektuplar göndererek islama davet etmiştir.Yahudilerin Suriye ticaret yolunda Müslüman tüccarlara sorun çıkardıkları görülünce Hayber de ellerinden alınmıştır.Mute savaşı hz.Muhammedin gönderdiği bir mektuptan sonra elçisinin öldürülmesi ve Müslümanlara Bizansların saldırması sonucu çıkmıştır.Tebük seferi sasanilerin Müslümanlara karşı saldırıya geçmesi ile olmuştur.Mekke antlaşma bozulunca alınmış,huneynde hevazin kabilesi Müslümanlara saldırdığı için çıkmıştır.Kısacası hiçbir savaş saldırı ve yayılmacı bir özellik taşımamaktadır.

Sizlerin İslam tarihi kitaplarını okumadığını düşünmek istiyorum.Burada 2 saate yakındır yazdıklarımı daha geniş bir şekilde başta ibni ishak ve ibni hişam olmak üzere klasik dönemin en sağlam kitaplarında bulmanız mümkün olduğu gibi modern dönemde İslam tarihi otoritesi Muhammed Hamidullahın kitaplarını da okumanız imkanı var….Şu başlıkta tartıştıklarımızı artık geçmiş ve islama hayranlık duymaya başlamış oryantalistler bile var.

Din savaşlarının hepsi görülüyor ki karşı taraftan gelmiştir.Bundan sonraki İslam tarihi bir yere kadar beni ilgilendirmez.Önemli olan peygamberin hayatının bilinmesidir.Dönemin siyasi güçleri bu davanın anlatımını zorla engellemeselerdi iş bu hale gelmezdi.Onlar bilali sırf inanıyor diye kızgın çöllere yatırdılar ama amekke fethedildiği zaman bunlara genel af ilan edildi Sayın sexi huri Size Mekke alındıktan sonra ki H.zMuhammedin halini anlatan kitapları okumanızı tavsiye ederim.Kinden geçmeyen bir insan öz düşmanları ellerinde iken nasıl davranır ve o nasıl davrandı..Bu örnek bile din savaşının olmadığını göstermesi bağlamında bize yeter

Yahudi el-nadir kabilesine yapilanlari duyan Kureys, buyuk bir ordu ile Yasrib'e gelerek Muhammed ve Muhammed'in haydutlarindan kurtulmak istemistir ve yasrib'i kusatma altina almislardir.

Bu cümle kiminle tartıştığım konusunda bana çok büyük bir ders vermektedir aslında..İslamın karşısında kim varsa haklıdır anlayışının dillendirildiği bu tespit beni ne kadar düşündürdüğünü ve içimi sökecek derecde ne kadar yaktığını ancak ben bilirim.Öyle ya,Kim islamın karşısında ise her türlü konuda haklıdır.İster taşa tapanlar olsun,ister de Museviler olsun.Ama bu bunaltının ve bu konuyu başka alanlara çekecek ididalarda bulunmanın bu kadar dehşetli oluşunun verdiği bu moralsizliği gidermek için konudan çekilmek durumunda kalsak,eminim "bu kişi gerçeklere karşı direnemeyeceğini gördü de kaçtı diyecekler.Sizin insanlık suçlularını bile Müslümanlara tercih etmeniz bilimle hiçbir alakası olmayan ve iftiralarla besleyen biri ile tartıştığım yönünde bana zanlar oluşturuyor.Forum sizin kardaş.Yer yer Muhammed bile denilmediğinin ve Muho olarak dillendirildiğinin de farkındayım.Fakat biz iyi niyetli Müslümanlar işte böyle saf insanlarız.Yine de olaki iyi bir şeyler payalaşırız diye ümitleniyoruz.

Muhammed ise, ne cebrail'in ne de Allah'in dusunemedigi ancak salman el farsi'nin aklina gelen tavsiyesi ile yasrip cevresine hendek (kuyu) kazitmistir. Muhammed ve Muhammed'in muridleri kusatilmis kale icerisinde aclik cekmeye baslamislardi.Muslumanlar efendilerinin yaptigi sinsilik ve hilekarliklardan ovune ovune bahsederler. Duzembazlik ve hilekarligi peygamberlik gibi ilahi bir mevkiye layik goren ve bundan pekte hosnut bir bicimde bahseden muslumanlarda Muhammed'i yaptiklarindan dolayi sorgulayabilme cesareti yoktur. O yuzden Muhammed'in her yaptigi isi dogru olarak gorurler. O yapmis ise dogrudur. Bakiniz Ibni Ishak "Siret Resul" adli eserinde Hendek savasinda olan bir hadiseyi nasil anlatmistir;

Yani Ibni Ishak'in yukarida bize anlattigi hikaye diyor ki;Muhammed iki kabileyi iftira ile birbirine dusurmustur. Ornek kisi, durustluk abidesi Muhammed bir kere daha muslumanlara ne kadar guvenirilir bir kisi ve sozunun eri, durust oldugunu kanitlamistir. Kazinan cukuru bir turlu asamayan mekkeli putperest Araplar, daha sonra col firtinasi nedeniyle de geri cekilmek zorunda kalmistir.Emellerine ulasmak icin her turlu yalan dolani mubah goren Muhammed, yine her zaman ki gibi emellerine ulasmak cebrail'i konusturmus ve hendek savasinin hemen ardindan Kureyza'ya saldirmistir Muhammed boylelikle bir yahudi kabilesinden daha kurtulmus olmaktadir.;

Yahudilerin anlasmayi bozduklarina dair "Muhammed'in iddialari" disinda hic bir kaynak yoktur. Yahudiler ve diger put perest araplarin aralarini bozmak icin her turlu yalanciligi ve duzembazligi ugulayan bir adamin iddialarina inanabilmek icin kisinin sadece musluman olmasi yeterlidir.Yahudiler anlasmayi bozduklarina dair hic bir zaman "resmi bir duyuru" yapmamislardir. Tam aksine putperest arap ordusunun kumandani Ebu sufyan medine'den ablukayi kaldirmasina dair "yahudilerin o'na yardim etmemesinden" dolayi sikayetci olmustur. Yahudilerin Ebu sufyan'a yardim etmeye cesareti bile olmamisti. Fakat Muhammed cebrailide konusturarak yahudileri topraklarindan surmus, Yahudilerin ganimetleri, mallari, topraklari ise Muhammed ve muslumanlara kalmistir.

Psikolojim bir önceki mesajınızdan sonra daha da beteri olan sizin bu hezeyanları şu an kaldıracak derecede değildir. İşinize gelen konuları başka göstermek öbürlerini ise bize karşı kullanmak konusunda çok kurnazsınız.Yahudi ve taşa tapanları bile hiç düşünmeden destekleme gayreti içeriside oluşunuzun hala şokundayım. Müslümanlara nefret uğruna Yahudi ve taşperesti bile aklamaya çalışan kişilerle tartışmanın çok ama çok zor olduğunu görüyorum.Herşey ortadadır ve nettir.Kendime gelebilsem belki devam edeceğim.Ama İslam düşmanı olan herkes çok iyi insandır anlayışında olan bir kişi ile ne kadar gerçekleri bulabilirim,bilemiyorum.

Ya gerçekten seksi huri kim İslam düşmanı ise o sütten çıkmış ak kaşık gibi temizdir ve kim Müslüman olsa şerefsizdir anlayışınızdasınız.İlahiyat fakğltesinde temel İslam bilimleri dalında doktorum.Bu kadar ideolojik yobazlık ile mücadele etmekte zorlanıyorum. Aklın yolunu seçen ve Ateist olan nice üyenin, aklın yolu içinde bilim bağnazlığına düştüğünü görüyorum. Sorgulayıcı düşünceden yana olan, sorgular sonucu Tanrı fikrinden uzaklaşmayı yeğleyen Ateistlerin, ulaştıkları düşünceye 'bağnazca' bağlandıklarını ve sadece karşıt fikre meydan okuyan bir tavır benimsediklerini anlıyorum. Saygı duyulacak bu değişim, 'sorgulama' alışkanlığının sona erdiği izlenimini yarattığı için, bağnazlaşma eğilimi gösteriyor kanımca. Belli bir sorgulama süreci sonunda ulaşılan felsefi görüşe mutlak bir gerçeklik inancıyla bağlanmak ve Tanrı'nın varlığına ilişkin tüm şüphelerden kurtulmak; artık sorgusuz bir düşünce akışının ve bilimsel bağnazlığın habercisidir.

Ben bir panenteistim. Müslümanlığın verileri hakkında şüphelerim var. Bana anlatılan her şeye kafa sallayan biri değilim.Böyle olsaydı bu forumlarda 2 yıldır 5.000 in üzerinde mesaj yazmazdım.Ama bu Müslümanlığın tüm faydalarını bu şüphe uğruna yok etme hakkını bana vermez. Benimsediğim din dışı inançlara karşıt tutuma rağmen, çok defa 'ateist' kimselerin yorumlarından etkilenmiş ve düşüncelerimi kontrol etme gereksinimi duymuşumdur. Kendimi bu etkilenmeye açık bırakmamın sebebi, sözünü ettiğim bilimsel bağnazlığa düşmemektir.

İşte bu konumuzun kökünde bu bağnazlığın ayak seslerini işitiyorum. Yukarıda size ait koyu yaptığım cümle, bağnazlığın dışında bir gerçeği haykıramıyor. Siz hangi duyguyla İslami olmayan her şeyi insani, İslami olan her şeyi hayvani görebiliyorsunuz? Bunu kendinize de yakıştırabiliyor musunuz? Sizin inanarak bu tespitleri yaptığınıza inanmıyorum. Sizinki sanırım anibalin de bir başka yerdeki mesajında demiş olduğu gibi kuyruk acısıdır. Kuranda belirtilen benzetmeleri kendi üzerinize aldığınız için intikam hırsıyla gerekirse tarihi de çarpıtmayı normal karşılıyorsunuz. Size bu yolu bırakmanızı bilimsel bir metotla işlere girişmenizi, konu hakkında bir İslam düşmanı veya bir İslam imancısı gibi tartışamamak için tavsiyelerde bulunuyordum. Bu konudan kaçtığım için değildi. Siz hep öyle anladınız. Ama eğer bu bilimsel tarihih metod olmaz,Ebu Cehil,Kab.Eşref gibi insanların% 100 haklı olduğuna iman etmişseniz bu konuları tartışmamız anlamsızdır.İmanlı insanların tartışması gereksizdir.Şüpheci insanlar ancak tartışır.Sizi artık efendiniz gibi lakaplarla bana karşı takılmamanızı istiyorum.Karşınızda islamı uygulayan değil,sorgulayan vardır.Tespitinizi de ona göre yapmalısınız..Bizi mürit görüyorsanız boşuna tartışıyorsunuz.

tarihinde ozedonus tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayin Ozedonus,

Son yazinizda iddia ve sorularima cevap degil, daha cok sahsima ithamlarda bulunmussunuz. Insanlar bu konuyu Ozedonus'un Sexy Huri hakkinda ki kisisel goruslerini degil, ortaya attigim iddia ve sorulara verdiginiz cevaplari okumak icin takip etmektedir. Sizin benim kisiligim hakkinda atip tuttuklariniz ne beni, ne de konuyu takip eden ve edecek olan okuyuculari ilgilendirmedigi gibi, Muhammed'i de temize cikarmamaktadir. Lutfen olayi kisisel bir boyuta cekmeyiniz.

Sorgulayici bir kisilige sahip oldugunuzu belirtmissiniz. Sorgulayici ozelliginizi benim kisiligim icin degil, daha cok Muhammed hakkinda ortaya sundugum iddialar icin kullanmanizi arzu ediyorum. Oysa tartismamizin su ana kadar geldigi noktaya bakarak degerlendirdigimde, sizin sorgulayici degil, daha cok inkarci, fundamentalist, koru korune inanan bir kisi oldugunuz kanaatindeyim. Simdiye kadar peygamberiniz hakkinda Islami kaynaklara dayali bir cok iddiada bulundum. Bir coguna "okumadim, duymadim, bilmiyordum" dediginiz halde, bilmediginiz konularda pesinen inkar yolunu sectiniz. Tartismamizin basinda kaynak olarak Ibn Hisam ya da Ibn Sa'd'i referans gostermemi tercih ettiginiz halde, yine bu kaynaklara dayali one surdugum iddialarimin "yalan, uyduruk" oldugunu kanitlama derdine dustunuz ve halen de ayni sekilde devam ediyorsunuz. Bu da sizin, konu Islam ya da Muhammed oldugunda sorgulamaktan ne kadar uzak oldugunuzu gostermektedir.

Sunu da belirtmek isterim ki, dine onem vermeyen kisiler, insanlari inanclari ve dinlerine gore siniflandirmazlar. Insanlari dinlerine gore siniflandiran ve bu sekilde ayiran kisiler dinci kesimin ta kendisidir. Hal boyle iken beni musluman dusmani ilan etmissiniz.

Sayin Ozedonus,

"Misyoner kardesleriniz" diyerek Islam'a inanmayan kisileri otomatikman misyonerlerle ayni kefeye koydunuz..

"Yahudi ve taşa tapanları bile hiç düşünmeden destekleme gayreti içeriside oluşunuzun hala şokundayım." dediniz. Kisilerin musluman ya da yahudi olusu beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Fakat esas siz "Yahudi ve taşa tapanları bile" diyerek, yahudi ve tasa tapanlarin, sizin gonlunuzde cok ozel bir yeri olduklarina dair bize guzel ipuclari veriyorsunuz.

Hele ki su cumleniz, sizin "Muslumanlar bir yana, dunya bir yana" mantiginizi tum ciplakligi ile gozler onune sermektedir;

"Fakat biz iyi niyetli Müslümanlar işte böyle saf insanlarız."

Sayin Ozedonus, siz bir musluman olarak islam dinine karsi yahudilere, putperestlere, ateistlere, hristiyanlara karsi cephe almissiniz. Dunya da islam disi tum dinleri ve insanlari ayri bir kefeye koymussunuz. Bu durumda "Islam karsiti kim varsa haklidir" gorusunu savunan ben degil, "Musluman olmayan kim varsa Islam karsitidir" durusu sergileyen ta kendinizdir..

"konudan çekilmek durumunda kalsak,eminim "bu kişi gerçeklere karşı direnemeyeceğini gördü de kaçtı diyecekler." demissiniz.

Gidenin arkasindan konusmak erdemlik degildir. Siz tartismada var oldugunuz surece tartismamiz devam edecektir. Benim erdemlik anlayisim icerisinde bes cocuklu bir kadini kallesce pusuya dusurup oldurtmek olmadigi gibi, oldurtulen kadinin arkasindan "o kadin icin iki keci bile toslasmaz" demekte yoktur. Kecilerin toslasip toslasmadigini bilemem ama zavalli bes masum cocugun sersefil kalip analarina agladigi asikar. Tartismayi birakmanizi istemem. Fakat biraktiginiz halde sizin arkanizdan konusmam.

"Yukarıdaki örnekleri konunun dağılmaması için uzatmayacağım.Ama bununla hiçbir ilgisinin olmadığını şu esma b.mervanın hikayesini getirdiği için kesin bilgi olarak baktığınız kitaplara bakın."

Ustte alintiladigim cumlenizden hic bir sey anlamis degilim. Lutfen biraz daha aciklar misiniz? Gosterdigim kaynaklari inkar mi ediyorsunuz? Oruc olayinin gectigi hadisi kabul ediyor musunuz? Yoksa onun da mi uyduruk oldugunu tespit ettiniz? Lutfen bilgilendirin. Cunku bu onemli bir konu.

Ayrica demissiniz ki,

"hz.Muhammed bundan istifade etmiş etrafa mektuplar göndererek islama davet etmiştir."

Hazir sizde bu metuplari dile getirmisken, Muhammed'in cevresinde bulunan hukumdarlara gonderdigi mektuplar uzerinde duralim. Umarim bu konu hakkinda bize aydinlatici bilgiler verirsiniz.

Umman hukumdarina gonderilen mektup

Muhammed Mekke'nin fethinden sonra gozunu hurma bahceleri ve ekinleriyle meshur olan Umman'a dikiyor ve yazdigi mektubu Umman hukumdari Ceyfer ve kardesi Abd'e iletmesi icin Amr B. As isimli kisiyi gorevlendiriyor..

Amr B. As Umman'a variyor ve elinde Muhammed tarafindan bizzat yazilmis veya yazdirilmis (Muhammed okuma yazma bilmedigi icin yazdirilmisda olabilir) mektubu Umman Hukumdarina iletiyor..

Mektupta aynen soyle yaziyor;

"Bismillahirrahmânirrahîm!

"Allah'ın Resulü Muhammed b. Abdullah'tan Cülenda'nın oğulları Ceyfer ve Abd'e!..

"Hidâyete uyanlara, doğru yolu tutmuş olanlara selâm olsun!

"Bundan sonra derim ki:

"Ben her ikinizi İslâm'a davet ediyorum! Müslüman olun ki selâmete eresiniz!

"Ben, sağ olanları âhiret azabıyla korkutmak, kâfirler hakkında da Allah'ın hükümlerini tatbik etmek için Allah'ın bütün insanlara gönderdiği Resulüyüm!

"Eğer İslâm'ı kabul ederseniz, hükümdarlığınız size bakî kalacaktır; eğer Müslüman olmaktan uzak durursanız, şüphesiz, hükümdarlığınız elinizden çıkacak, süvariler meydanınızı çiğneyecek ve peygamberliğim sizin mülk ve saltanatınızı mağlûb edecektir!" Yazinin kaynagi icin bu siteye bakabilirsiniz. http://www.hz-muhammed.net/site/data/peygamberimizin_hayati

Ayrica mektubun Umman muzesinde bulunan cerceveletilmis orjinali

omantv8.jpg

Bahreyn kralina gonderilen mektup

"Bismillahirrahmânirrahîm! "Hidâyete uyanlara selâm olsun!

"Ben, seni İslâm'a davet ederim! Müslüman ol, selâmete er! Allah, iki elinin altında bulunan (hükümdarlığını) yine sende bırakır.

"Şunu da bilmiş ol ki, benim dinim, develerin ve atların gidebilecekleri yerlere kadar uzanacak, hâkim olacaktır."

Size gore davetiye, bize gore tehdit olan bu mektup karsisinda haliyle korkan bahreyn hukumdari, Muhammed'e geri yazarak musluman oldugunu bildiriyor ve ulkesindeki yahudi ve mecusilere nasil davranmasi gerektigini soruyor.

Muhammed'den geriye gelen mektup ise soyle diyor;

"Bismillahirrahmânirrahîm!

"Muhammed Resûlullah'tan, Münzir b. Sava'ya!..

"Allah'ın selâmı üzerine olsun!

"Ben, sana olan hidâyet nimetinden dolayı O'ndan başka ilâh bulunmayan Allah'a hamdederim!

"Allah'tan başka ilâh bulunmadığına ve Muhammed'in de Allah'ın kulu ve Resulü olduğuna şehâdet ederim!

"Mektubunu aldım; okutup içindekileri dinledim.

"Sana, Yüce Allah'ı, O'nun emir ve yasaklarına göre hareket etmeni hatırlatırım! Muhakkak ki, nasihat eden kimse, onunla kendisi de nasihat almış, sevabından istifade etmiş olur.

"Elçilerime itaat eden ve onların emirlerine riâyet eden kimse, bana itaat etmiş sayılır; onları öğütleyen, dinleyen, beni dinlemiş olur.

"Elçilerim, seni bana övdüler ve hayırla andılar! Senin, kavmin hakkındaki şefaat ve iltimasını kabul ettim! Onlardan Müslüman olanları, Müslüman oldukları şeylere göre bırak.

Günahkâr olanların, geçmişteki suçlarını geç; onları geçmişte işlediklerinen mes'ul tutma!

"Şunu bilmiş ol ki, sen iyi davrandıkça, işinden seni uzaklaştırmayınız, vekilimiz olarak orada kalırsın!

"Yahudilik ve Mecusîliklerinde devam etmek isteyenlere gelince... Onları cizyeye bağlarsın.

"Selâm ve Allah'ın rahmeti üzerine olsun!"

Bu iki mektup hakkinda sorular;

Farzedelim ki,..... Bush, assagida ki mektubu Arabistan kralina gondermis. lutfen okuyunuz.

"Yeri gogu yaradan tanri'nin adiyla!

"Tanri'nın Elcisi George Bush'tan Arabistan Krali Abdullah'a!..

"Hidâyete uyanlara, doğru yolu tutmuş olanlara selâm olsun!

"Bundan sonra derim ki:

"Ben sizi hristiyanliga davet ediyorum! Hristiyan olun ki selâmete eresiniz!

"Ben, sağ olanları âhiret azabıyla korkutmak, kâfirler hakkında da Tanri'nin hükümlerini tatbik etmek için Tanri'nin bütün insanlara gönderdiği Resulüyüm!

"Eğer Hristiyanligi'ı kabul ederseniz, hükümdarlığınız size bakî kalacaktır; eğer hristiyan olmaktan uzak durursanız, şüphesiz, hükümdarlığınız elinizden çıkacak, savas ucaklarimiz ve tanklarimiz Kabe'yi bombalayacak ve peygamberliğim sizin mülk ve saltanatınızı mağlûb edecektir!"

Boyle bir mektup karsisinda Bush'un Tanri'nin elcisi olduguna inanir miydiniz?

Bu davet mektubunda herhangi bir tehdit gorebiliyor musunuz?

Muhammed insanlara Islam dinini anlatmadan nasil olurda insanlarin muslumanligi kabul etmelerini bekleyebilir?

Muhammed neden islam'dan bahsederken "Allah'in dini" demiyor da, "benim dinim" diyor?

Insanlara Islam'in hosgoru ve baris dini oldugunu anlatan Muhammed'in bu gibi tehditlere basvurmasi ne derece barissever ve hosgorulu olabilir?

Bahreyn'de ki Yahudilere ne oldu? Nereye gitti bu adamlar?

Sirf musluman oldugunuz icin bugun yasadiginiz ulkede agir vergi odemeyi adil bir duzen olarak kabul edebilir misiniz?

Bugune kadar sordugum cogu soru havada asili kaldi. Lutfen en azindan bu sorulari cevaplayabilir misiniz?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayin Ozedonus tarihsel verilere bakis acimizin farkliligindan, forumun genelinde Allah'a ve peygamber'e edilen hakaretlerden dolayi forumdan sogudugunu bana ozel ileti ile belirterek tartismaya bundan sonra yazmayacagini iletti. Beyefendi uslubu ve tartismaya verdigi emek ve yazilarindan dolayi kendisine tesekkur ediyorum..

Ayrica belirtmek isterim ki, tartismaya Ozedonus'un biraktigi yerden devam etmek isteyen yeni katilimcilar cikar ise lutfen bu konuda ya da bana ozel ileti atarak bildiriniz. Adminler tartismayi isterlerse simdilik kilitleyebilirler. Yeni tartismaci ciktigi halde tartisma devam edecektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Forum yönetimine sağladıkları bu ortamdan dolayı teşekkür ederken konunun gidişatı üzerinde bakış açımızın yakın olması durumunda kendisinden çok şey öğrenebileceğim sex huri arkadaşımıza da teşekkür ederim.Forumdaki başlıkların düzensizliği,aynı mesajın defalarca atıldığı,gırgır dışında pek fazla bişey bulamadığım bu forumda hodri meydan çok büyük bir boşluğu doldurmuştur.Bundan sonra ad devam etmesini umarım.Ancak bu böküğme ideolojik olmayacak felsefe,metafizik gibi konuların getirilmesi daha faydalı olacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sayin Ozedonus tarihsel verilere bakis acimizin farkliligindan, forumun genelinde Allah'a ve peygamber'e edilen hakaretlerden dolayi forumdan sogudugunu bana ozel ileti ile belirterek tartismaya bundan sonra yazmayacagini iletti. Beyefendi uslubu ve tartismaya verdigi emek ve yazilarindan dolayi kendisine tesekkur ediyorum..

Ayrica belirtmek isterim ki, tartismaya Ozedonus'un biraktigi yerden devam etmek isteyen yeni katilimcilar cikar ise lutfen bu konuda ya da bana ozel ileti atarak bildiriniz. Adminler tartismayi isterlerse simdilik kilitleyebilirler. Yeni tartismaci ciktigi halde tartisma devam edecektir.

Sayın Ozedonus'e bizlerde teşekkür ederiz.

Konuşmanın devam etme ihtimali olduğundan şimdilik kilitlemeye gerek yok.

Bu konuşmaya katılmak isteyen, veya devam etmek isteyen Özel mesaj ile bilgi verebilir.

SAYGILAR.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...

Sayin iLLeGaLTM,

Müzakerenin buraya kadar olan kısmında Özedönüş arkadaşımız ile Muhammed'ın "suikastçi" kişiliğine değindik. Sizinle tartışmak istediğim ilk konu ise Muhammed'in kadınlara karşı olan vahşi ve ilkel tutumu olacaktir. İddialarımın teker teker yanıtlanmasını arzu ederim.

IDDIA 1

Muhammed Arap kadınlarının toplum içindeki statüsünü olumsuz bir şekilde etkilemiştir

Ne yazık ki Arap yarımadasının İslam'dan önceki tarihini anlayabilmek için yine İslam kaynaklarına bakmak zorunda kalıyoruz. Çünkü Arapların İslam öncesi, yani "Cahiliye" olarak bilinen devrinden kalma tüm bilgiler yine zamanın müslümanları tarafından tahrip edilmiştir. Buna rağmen İslam öncesi kadınların çok daha hür ve toplum içinde daha yüksek statüde olduğunu görebilmekteyiz.

Tahmin edebileceğiniz gibi ilk olarak Muhammed'in ilk karışı Hatice'yi örnek vereceğim. Hatice hem dul ve hemde kariyer sahibi bir kadındı. Kainat'ın efendisi dahil, bir çok Arap erkeğinin efendisiydi. Bu gösteriyor ki Muhammed'in dininden önce kadınlar Arap yarımadasında iş ve kariyer sahibi olabiliyorlardı.

Hatice ile ilgili diğer bir örnek ise Muhammed'e evlenme teklifinde bulunmasıdır.. Günümüzde bir Müslüman kadının bir erkeğe evlenme teklifi etmesi hoş karşılanmadığı gibi, evli bir kadınında kocasını boşayabilme yetkiside yoktur. Bu da gösteriyor ki Muhammed'in dininden önce Arap kadınları evlenme teklifilerinde bulunabiliyor ve evlenmek istedikleri erkekler hakkında fikirlerini daha hür bir şekilde beyan edebiliyorlardı.

Muhammed öncesi Arap yarımadasında ki kadınların statüsü için örnek vermek istediğim bir diğer kişi ise Muhammed'in dedesi Abdulmuttalip'in annesi Selma. Dilerseniz Muhammed'in büyük babaannesi Selma hanımı İbn İshak'tan dinleyelim;

Hazreç'in en etkili kadınlarından biri.
Neccar sülalesinden Amr'ın kızı Selma idi. Haşim onunla evlenmek istedi.
Selma, kendisiyle ilgili İslerin kontrolünün kendisinde olmasını şart koşarak teklifi kabul etti
ve ayrıca bir erkek çocuk dünyaya getirdiğinde en azından on dört yaşına dek Yesrib'de büyütmeyi
şart koştu.
[1]

Üstteki İslami kaynaktanda açıkça anlaşıldığı gibi İslam'dan önce kadınlar Mekke'de tüccarlık yapabiliyor ve evlilik hakkında erkeğe şartlar koyabiliyordu. Selma hanım başarılı, otoriter ve mevki sahibi bir kadın idi.

Diğer bir örnek ise bu konuda daha önce adından söz ettiren Esma Bint Mervan. Mervan kızı Esma, Muhammed'in kallesçe öldürttüğü kişiler için sitem etmiş ve eline aldığı kalem ile Muhammed'i eleştiren bir şiir yazmıştır. Akabinde yazdığı şiir'in cezasını gece vakti beş çocuğunun gözleri önünde doğranarak ödemiştir. Bu da demektir ki kadınlar Muhammed'in dininden önce şiirler yazabiliyor, insanları fikir ve düşünceleri ile etkileyebiliyorlardı.

Yine diğer bir örnek ise Muhammed'in zamanında peygamberlik ilan eden kadın peygamberler. Bazı kadınlar tıpkı Muhammed'in ilan ettiği gibi peygamberliklerini ilan ediyorlar ve müridlerine nasihatlar verebiliyorlardı. Kısacası "takip edilen, örnek kisi" konumunda olabiliyorlar idi. Günümüzde İslami ülkelerde değil bir kadının peygamberlik ilan edip insanlara öğütler vermesi, sıradan bir imam olması bile söz konusu olamaz.

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Muhammed'in dininin henüz erişmediği Medine'de bile kadınların daha modern bir statüde olduklarını yine İslami kaynaklardan elde ettiğimiz bilgilerde açıkça görebilmekteyiz. Buharî, Müslim ve Tırmızı, Ensari kadınlarının Müslüman kadınlara göre toplumda daha çok saygı gördüklerini söyle rivayet ediyor;

Abdullah b. Abbas şöyle anlatıyor: Hz. Ömer'den, haklarında "Eğer ikiniz tevbe ederseniz (sizin için daha iyi olur). Çünkü kalbiniz gerçekten buna meyletmiştir"(Tahrim/4) âyetinin indiği Hz. Peygamber'in iki hanımının kişiler olduğunu sormak istiyor fakat buna bir türlü fırsat bulamıyordum. Nihayet Hz. Ömer'le birlikte bir hac yolculuğuna çıktık. Yolda o, abdest bozmak için bizden ayrıldığında ben de arkasından giderek bir yerde onun dönmesini bekledim. Elimde de bir ibrik su vardı. Dönüşünde ellerine su dökerek ona abdest aldırdım. Sonra da "Ey Mü'minlerin Emîri! Tahrim Sûresi'nde bahsedilen Hz. Peygamber'in iki hanımı hangileridir?"diye sordum. "Şaşılacak bir şey. Ey İbn Abbas; gerçekten sen bunu bilmiyor musun? O ikisi Âişe ile kızım Hafsâ'dır"dedi. (Zührî, bu sorunun Hz. Ömer'in hoşuna gitmediğini; fakat buna rağmen gerçeği Abdullah b. Abbas'tan gizlemediğini söyler). Sonra Hz. Ömer hadiseyi bana anlatmaya başlayarak şunları söyledi:

"Biz Kureyşliler, kadınlarına hâkim olan ve onlara galebe çalan bir kavimdik. Ancak Medine'ye vardığımızda orada kadınlarının kendilerine hâkim olduğu bir kavim bulduk. Bizim hanımlarımız da onların bu âdetlerini öğrendiler."
[2]

Hadiste çok açık bir dille anlatıldığı gibi, Ömer Mekke'deki kadın halkını Medine'de yaşayan Ensar halkının kadınları ile kıyaslayarak, Ensar kadınlarının Mekke kadınlarına göre daha otoriter ve erkeğine hakim olduğunu belirtmektedir. Mekkeli kadınların erkeklere köpekler gibi itaat ettiklerini bilen Ömer Efendi, Ensar kadınlarının bu durumunu hayretle karşılamıştır.

Elbette o tarihlerde Mekke henüz müslümanlar tarafından fethedilmemişti."Ömer belkide Mekkeli müsriklerin kadınları hakkında böyle demiştir" diyebilir miyiz? Kesinlikle hayır..

Çünkü Ömer, "Bizim hanımlarımız da onların bu âdetlerini öğrendiler." diyerek müslüman hanımlardan bahsetmektedir.

Mekkeli müslüman hanımlar Medine'ye göç ettiklerinde Yahudi ve Ensari kadınların özgürlüklerine doğal olarak imrenmiş ve aynı özgürlüğü ve saygıyı kendilerininde hak ettiklerini sezmişlerdir.

IDDIA 2

Muhammed'in Allah'ı örtünme fikrini Ömer'den almıştır

Ahzab 59.
Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Ömer üstteki bu ayetin iniş sebebini bize söyle açıklamaktadır;

Üç şeyde Rabime muvafakat ettim: (Resulullah (sa'a): "Ey Allah'ın Resulü! Makam-ı İbrahim'de bir namaz yeri edinsen!" dedim, arkadan: "İbrahim'in makamını namazgah edinin" (Bakara 125) ayeti nazil oldu. "(Bir gün)
"Ey Allah'ın Resulü! Huzurunuza iyiler de facirler de giriyor. Emretseniz de ümmühatu'l-mü'minin örtünseler!" dedim. Bunun üzerine hicab (örtünme) ayeti nazil oldu.
Resulullah (sav)'ın hanımları kıskançlıkta birleştiler. Ben de: O sizi boşarsa Allah O'na sizden hayırlısını verir" demiştim, bunun üzerine şu ayet indi (Mealen): "Rabbi O'na sizden daha hayırlı olan, Allah'a teslim olmuş, iman etmiş, ibadet ve itaatte sebat eden, günahlarından tevbe eden, Allah'a kullukta bulunan, orucunu tutan hanımlar nasib eder ki, onlardan dul olanı da bakire olanı da bulunur" (Tahrim 5). [3]

Üstteki hadisten anlaşılan o ki, koca kainatı ol diye yaratan bir Allah, kainatın kanunlarını atarken çamurdan yarattığı bir insanın tavsiyesini almaktadır.

İDDİA 3

Muhammed kıskançtı

Muhammed'in genç ve seksi hanımları elbette Mekke'de bir çok gariban fakat genç erkeğin iştahını kabartıyordu. Muhammed ilerleyen yaşlarında genç hanımlarını etraftaki genç erkeklerden koruyabilmek için türlü türlü çözümler üretmiştir. Bunlardan baziları aşsağıdaki ayetlerdir;

Ahzab 30, 31.
Ey Peygamber'in hanımları!
İçinizden kim apaçık bir çirkinlik yaparsa onun cezası iki kat verilir.
Bu Allah'a göre kolaydır. İçinizden
kim Allah'a ve Resülüne itaat eder ve salih bir amel işlerse, ona mükafatını iki kat veririz.
Biz ona bereketli bir rızık hazırlamışızdır.

Muhammed kıskançlığını ayrıca bu aşağıdaki ayetlerde de göstermiş, hanımlarını evcil hayvanlar gibi evcilleştirmek istemiştir. Hanımlarına erkeklerle konuşurken nazik olmamalarını söylemiştir.

Ahzab 32, 33.
Ey Peygamber'in hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz.
Eğer Allah'a karşı gelmekten sakınıyorsanız (erkeklerle konuşurken) sözü yumuşak bir eda ile söylemeyin ki kalbinde hastalık (kötü niyet) olan kimse ümide kapılmasın.
Güzel (ve doğru) söz söyleyin.
Evlerinizde oturun.
Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekatı verin. Allah'a ve Resülüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.

Üstte ki ayetler yaşlanmaya yüz tutmuş ihtiyar ve çaresiz bir adamın genç hanımlarını kontrol edebilme çabası değilde nedir? Arab'ın Allah'ı yarattığı kulunun hanımlarının peşine düşecek kadar ucuz bir karaktere mı sahip? Muhammed'in hanımlarını hizaya sokması yerine Afrika'da ki açlığı bitirseydi daha makbul olmaz mıydı?

IDDIA 4

Muhammed'e göre erkekler kadınlardan daha üstündür.

Muhammed kadınların giyiniş özgürlüğünü ellerinden almakla kalmayıp, onları erkeklere muhtaç kılmıştır.

Nisa 34. Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar.
Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır.

Üstteki ayet kadınları birer çiftlik hayvanı gibi göstermektedir.. Kadınlar tıpkı çiftlikteki birer eşek yada sığır gibi sahipleri tarafından kollanırlar.. Keşke bu ayetler gökten inerken Muhammed'in ilk hanımı Hatice hayatta olsaydı da, tam 25 sene boyunca besleyip kolladığı Muhammed efendi, Hatice'ye bunları söyleyebilseydi. Hatice'nın yaşadığı zamanlarda Allah'in bu ayeti indirmeye cesaret edebileceğini düşünebiliyor musunuz?

Yine başka bir ayette Muhammed'ın egosu Allah, erkeklerin kadınlardan bir derece üstün olduğunu iddia ediyor;

Bakara 228.
Yalnız erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır.

Yine başka bir rivayete göre Muhammed'in gözündeki "ideal kadın" şekli;

Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü! dendi, hangi kadın daha hayırlıdır?"

"
Kocası bakınca onu sürura garkeden, emredince itaat eden, nefis ve malında, kocasının hoşuna gitmeye şeyle ona muhalefet etmeyen kadın!"
diye cevap verdi."[4]

IDDIA 5

Muhammed kadın döverdi

Nisa 34. Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah'ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da "gayb"ı korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız)
onları (hafifçe) dövün.
Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür.

İslam dininin kilit adamlarından biri olan Ebu Bekir, İslamla şereflendikten sonra belli ki cahiliye(!) döneminin alışkanlıklarını üstünden atamamıs. Lütfen aşsağıdaki hadisi okuyunuz;

Hz. Aişe şunu anlattı:

Rasulullah'la benim aramda bir konuşma geçmişti. O:

- "Aramızda kimin hakem olmasına razı olursun? Ebu Ubeyde Îbnu'l-Cerrah'a razı olur musun?" dedi. Ben:

-Hayır. O ne senin lehine ne de benim aleyhimde hüküm verebile­cek birisidir" dedim. Rasulullah (s.a.v.):

- "Ömer'e razı olur musun?" dedi. Ben:

-Hayır ben Ömer'den korkarım, dedim. Rasulullah (s.a.v.): -Şeytan, ondan korkar. Ebu Bekir'e razı olur musun?" dedi. Ben de:

- Evet, dedim.

Rasulullah (s.a.v.) ona gelmesi için haber gönderdi. Ebu Bekir gel­di. Rasulullah (s.a.v.):

- "Bizim aramızda hakemlik yap" dedi. Ebu Bekir:

- Ben mi ya Rasulallah? dedi. Rasulullah:

- "Evet" dedi.

Rasulullah (s.a.v.) konuşunca ben; -Adil ol ya Rasulallah! dedim,

Ebu Bekr elini kaldırıp yüzüme bir tokat vurdu, hemen burnum­dan kan boşandı. Ebu Bekr şöyle konuştu:

"Babasız kalasıca! Rasulullah (s.a.v.) adil olmazsa kim adil olur?" Rasulullah (s.a.v,) da:

-"Böyle olmasını istememiştik" dedi. Kalkıp eliyle, yüzümden ve elbisemden kanı sildi. [5]

Muhammed, dili uzun Aişe'yi tokadı yedikten sonra yatıştırmaya kalkmıştır. Tokadı atan Ebu Bekir'e yaptığının yanlış olduğu hakkında hiç bir söz söylememiştir. Neden?

Çünkü Muhammed'de Ebu bekir'in kadın dövme sanatını iyi bilen ve uygulayanlardan biriydi;

"Resulullah benimle olduğu gecelerden birinde aba ve ayakkabılarını çıkardı ve örtüsünü yatağa serip uyudu. Bir süre sonra benim uyuduğumu zannederek sessizce elbise- sini giydi, ayakkabılarını aldı., kapıyı açıp dışarıya çıktı ve kapıyı yavaşça kapadı. Ben hemen elbisemi giyip başımı örttüm ve onun ardı sıra gittim. Resulullah (s.a.a.) Baki mezarlığına gitti ve biraz orada durdu. Ellerini üç kez göğe kaldırdı ve sonra hızla başka bir yöne doğru gitti ve ben de peşinden gittim. Sonra eve doğru geldiğini görünce ondan önce gelip hemen yatağa uzandım. Resulullah (s.a.a.) içeriye girdiğinde buyurdu ki: "Aişe! Sana ne oldu? Niçin böyle solukluyorsun? Neden kuşkulanıyorsun?" Ben: "Bir şey yok." dedim. Resulullah: "Sen söylemezsen Rabbim bana haber verir." buyurdu. Ben: "Ey Resulullah! Anam babam sana feda olsun." dedim ve sonra olup bitenleri ona anlattım. "Önümdeki karartı sendin öyleyse, değil mi?" buyurdu. "Evet bendim." dedim.
Sonra eliyle göğsüme öyle vurdu ki, göğsüm ağrıdı.
Sonra buyurdu ki: "Allah ve Resulünün sana haksızlık yapacağını mı zannettin?"[6]

IDDIA 6

Muhammed'e göre kadınların aklı noksandır

Muhammed kadınlara şöyle seslenir;

"Allah Resulü Ramazan veya Kurban Bayramında musallaya gitmek üzere yola çıktığında kadınlara rastladı ve şöyle dedi: " Ey kadınlar topluluğu sadaka veriniz, zira cehennem ehlinin çoğunluğunu sizlerin oluşturduğunu gördüm. Kadınlar neden ya Resullullah diye sorduğunda Allah Resulü "Çünkü kadınlar çok lanet ettiler ve kocalarına karşı da nankör oldular, cevabını vermiş ve devamla
sizin kadar eksik akıllı ve eksik dinli birinin akıllı ve dini sağlam bir kimsenin aklını çelebildiğini görmedim"
demiştir.

Kadınlar: "Aklımızın ve dinimizin eksikliği nedir ya Resullullah" diye sorduğunda Allah Resulu :
"İki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliği yerine geçmesi kadının aklının noksanlığı, hayızlı olduğu zaman namaz kılmaması ve oruç tutmaması da dininin noksanlığıdır
, cevabını vermiştir."[7]

Üstte ki hadis Muhammed'in kadın düşmanlığını açık bir şekilde gözler önüne sermektedir. Muhammed kendi uydurduğu hurafeleri yine kadınlara karşı kullanmıştır. Günümüzde halen Arap ülkelerinde erkekler tıpkı peygamberlerinden öğrendikleri şekilde kadının kafadan noksanlığını beyan etmek için "aklen ve dinen" terimini kullanmaktadırlar.

IDDIA 7

Muhammed kadınların sadece erkekler için yaratıldığını beyan etmiştir.

Rum 21.
Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir.
Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.

Yine her zaman ki gibi Muhammed'in Allah'ı kadınları üçüncü planda bırakarak direk erkeklere hitaben onların kendileri için yaratıldığını söylemiştir.

IDDIA 8

Muhammed der ki; Kocasıyla seks yapmayan kadına melekler sabaha kadar lanet okurlar

Assağıdaki hadis yine kadının sadece bir seks aracı olduğunu açıklamaktadır;

"Kocası çağırdığı halde yatağa gelmeyen kadına melekler sabaha kadar lanet eder."[8]

Üstte ki hadisi okuduktan sonra sormadan edemiyoruz. Allah'in işi gücü yokta sürekli müslüman erkeklerin uçkurlarının peşine mı düşmüş? Işın absürd tarafı, Allah'in sırf geceleyin kadınlara lanet okusunlar diye onca meleği yaratması..

Acaba bu korkutmaların nedeni Muhammed'in genç ve güzel hanımlarının yaşlı bir erkekle yatmak istememelerinden kaynaklanıyor olmasın?

IDDIA 9

Muhammed'e gore kadınlar tepeden tırnağa cinsel organ(Vajina)

Avrat kelimesi Arapça "ayn-vav-ra" kökünden türemiştir. Fiili olarak "avıra" şeklinde kullanılır ve Türkçe "tek gözü kor" anlamındadır. Bu kökten türeyen diğer sözcüklere örnek ise hatalı, küsur anlamındaki "avar" ve tek gözlü anlamındaki "avar" kelimeleridir. Bu demektir ki Arapça "kadın" anlamında olan "avrat" kelimesinin kökeni bile "kusurlu" anlamına gelmektedir.

"Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

Kadinin on tane avret yeri vardir. Evlenince kocasi bir avret yerini, ölünce toprak bütün avret yerlerini örter."[9]

Yine diğer bir hadiste Muhammed kadınların tepede tırnağa avret olduğunu beyan ediyor;

"Şüphesiz ki kadın avrettir. Dışarı çıkınca şeytan onu gözleyip bekler."[10]

Muhammed'in ilk hanımı Hatice'de işi gereği dışarı çıktığında şeytan o'nu da tepeden tırnağa avret olarak görüyor muydu?

İDDİA 10

Muhammed'e göre kadınlar erkeklerden daha az haklara sahiptir.

Aklen ve dinen kafadan noksan olan kadınların kanunen erkeklerle aynı haklara sahip olabileceği düşünülemezdi elbette.

Bakara 282.
Eğer borçlu, aklı ermeyen, veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın. (Bu işleme) şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa,
bir erkek ve iki kadını şahit tutun.

IDDIA 11

Muhammed'e göre kadınların erkeklerden daha az miras hakkı vardır

Müslümanlar cahiliye döneminde kadınların hiçbir hakka sahip olmadıklarını ve hayvan muamelesi gördüklerini söylerler.

O halde nasıl olurda Hatice'nin serveti babası Hüveylid'den miras kalmıştır?

Konu hakkında bir ayet;

Nisa 11.
Allah size, çocuklarınız (ın alacağı miras) hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder.
(Çocuklar sadece) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur.

Miras dağıtımındaki adaletsizlikten Muhammed'in hanımı Ummu Seleme rahatsız olur ve söyle der;

"Ey Allah'ın elçisi, erkekler gazveye çıkıyor, gaza ediyorlar, şehid oluyorlar; biz bunları yapmıyoruz, bize erkeklerin mirasının yarısı veriliyor Keşke biz de erkek olsaydık" dedi [11]

Muhammed akabinde Ummu Seleme'yi susturmak için Allah'in ağzına şu kelimeleri sokar;

Nisa 32.
Allah'ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri (haset ederek) arzu edip durmayın. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah'tan, onun lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

IDDIA 12

Muhammed'e göre kadınlar yöneticilik yapamaz.

Muhammed Fars hükümdarlığının başına Kısra'nin kızının geçtiğini duyar ve şu cümleyi söyler;

"Mukadderatini kadının eline veren bir millet felah bulamaz''[12]

Bu cümle Muhammed'in kadınların zekası hakkında ne düşündüğünü çok net bir şekilde açıklamıyor mü?

Kaynaklar;

[1]. Ibn Ishak, Siret Resul

[2]. İmam Ahmed; ayrıca hadisi Buharî, Müslim, Tirmizi Nesaî de rivayet etmişlerdir.

[3]. Buhari, Talak 32, Tefsir, Bakara 9, Ahzab 8, Tahrim 1; Müslim, Fezailu's-Sahabe 24 (2399)

[4]. Nesâî, Nikâh 14, (6,68)

[5]. [3]. Buharı Sahih, VII/140; IX/33; Ebu Davucl, Sünen, kİtabu'l-eşribe, bab:11; Tir-mizî, Sünen, no: 1831 ;İbnMace, Sünen, no: 3323; Darimî, N/157; İbn Ebi Şeybe, Musannef, İI/.157; İbn Sa'd, Tabakatü'l-Kübra, VIII/59; Tirmizî, Şemail, 85; Tarihu'l-Hatıb, VII/432; Ba-ğavî, Şerhu's-Sunne, Xl/108.

[6]. Sahih-i Müslim, c. 2, s. 669, h. 103; Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c. 6, s. 221.

[7]. Buhari, Kitap 6, cilt 1, hadis no 301

[8]. Buharî, Nikâh 85, Bed'ü'l-Halk 6; Müslim, Nikâh 120-122 (1436); Ebu Dâvud, Nikâh 41, (2141)

[9]. Kenzü'l Ummal, V. 22, Hadis No. 858

[10]. Tirmizi , Reza:18, No:1173, 3/476

[11]. Abduifettâh el-Kâdî, Esbâbu'n-Nüzûl, s 62 Benzer bir rivayet için bak: Ahmed ibn Hanbel, Müsned, VI305 Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/724

[12]. Sahih-i Buhari, cilt 10, s 449

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sexy Huriye teşekkürler.

Yazdığnız 12 iddaayı okudum.Ancak bir iletide hepsini açıklamaya çalışamam.Zİra doyurucu cevaplar olmasını ve anlaşılır olmasını istiyorum.Bu yüzden iddalarını tek tek ele alacağım bir iddaa hususunda uzlaşır yada geçme kararı alırsak o zaman ikinci iddanıza geçeceğim.

Öncelikle birinci iddaa ile başlayalım.

Muhammed Arap kadınlarının toplum içindeki statüsünü olumsuz bir şekilde etkilemiştir

Ne yazık ki Arap yarımadasının İslam'dan önceki tarihini anlayabilmek için yine İslam kaynaklarına bakmak zorunda kalıyoruz. Çünkü Arapların İslam öncesi, yani "Cahiliye" olarak bilinen devrinden kalma tüm bilgiler yine zamanın müslümanları tarafından tahrip edilmiştir. Buna rağmen İslam öncesi kadınların çok daha hür ve toplum içinde daha yüksek statüde olduğunu görebilmekteyiz.

Tahmin edebileceğiniz gibi ilk olarak Muhammed'in ilk karışı Hatice'yi örnek vereceğim. Hatice hem dul ve hemde kariyer sahibi bir kadındı. Kainat'ın efendisi dahil, bir çok Arap erkeğinin efendisiydi. Bu gösteriyor ki Muhammed'in dininden önce kadınlar Arap yarımadasında iş ve kariyer sahibi olabiliyorlardı.

Hatice ile ilgili diğer bir örnek ise Muhammed'e evlenme teklifinde bulunmasıdır.. Günümüzde bir Müslüman kadının bir erkeğe evlenme teklifi etmesi hoş karşılanmadığı gibi, evli bir kadınında kocasını boşayabilme yetkiside yoktur. Bu da gösteriyor ki Muhammed'in dininden önce Arap kadınları evlenme teklifilerinde bulunabiliyor ve evlenmek istedikleri erkekler hakkında fikirlerini daha hür bir şekilde beyan edebiliyorlardı.

Muhammed öncesi Arap yarımadasında ki kadınların statüsü için örnek vermek istediğim bir diğer kişi ise Muhammed'in dedesi Abdulmuttalip'in annesi Selma. Dilerseniz Muhammed'in büyük babaannesi Selma hanımı İbn İshak'tan dinleyelim;

Hazreç'in en etkili kadınlarından biri. Neccar sülalesinden Amr'ın kızı Selma idi. Haşim onunla evlenmek istedi. Selma, kendisiyle ilgili İslerin kontrolünün kendisinde olmasını şart koşarak teklifi kabul etti ve ayrıca bir erkek çocuk dünyaya getirdiğinde en azından on dört yaşına dek Yesrib'de büyütmeyi şart koştu. [1]

Üstteki İslami kaynaktanda açıkça anlaşıldığı gibi İslam'dan önce kadınlar Mekke'de tüccarlık yapabiliyor ve evlilik hakkında erkeğe şartlar koyabiliyordu. Selma hanım başarılı, otoriter ve mevki sahibi bir kadın idi.

Diğer bir örnek ise bu konuda daha önce adından söz ettiren Esma Bint Mervan. Mervan kızı Esma, Muhammed'in kallesçe öldürttüğü kişiler için sitem etmiş ve eline aldığı kalem ile Muhammed'i eleştiren bir şiir yazmıştır. Akabinde yazdığı şiir'in cezasını gece vakti beş çocuğunun gözleri önünde doğranarak ödemiştir. Bu da demektir ki kadınlar Muhammed'in dininden önce şiirler yazabiliyor, insanları fikir ve düşünceleri ile etkileyebiliyorlardı.

Yine diğer bir örnek ise Muhammed'in zamanında peygamberlik ilan eden kadın peygamberler. Bazı kadınlar tıpkı Muhammed'in ilan ettiği gibi peygamberliklerini ilan ediyorlar ve müridlerine nasihatlar verebiliyorlardı. Kısacası "takip edilen, örnek kisi" konumunda olabiliyorlar idi. Günümüzde İslami ülkelerde değil bir kadının peygamberlik ilan edip insanlara öğütler vermesi, sıradan bir imam olması bile söz konusu olamaz.

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Muhammed'in dininin henüz erişmediği Medine'de bile kadınların daha modern bir statüde olduklarını yine İslami kaynaklardan elde ettiğimiz bilgilerde açıkça görebilmekteyiz. Buharî, Müslim ve Tırmızı, Ensari kadınlarının Müslüman kadınlara göre toplumda daha çok saygı gördüklerini söyle rivayet ediyor;

Abdullah b. Abbas şöyle anlatıyor: Hz. Ömer'den, haklarında "Eğer ikiniz tevbe ederseniz (sizin için daha iyi olur). Çünkü kalbiniz gerçekten buna meyletmiştir"(Tahrim/4) âyetinin indiği Hz. Peygamber'in iki hanımının kişiler olduğunu sormak istiyor fakat buna bir türlü fırsat bulamıyordum. Nihayet Hz. Ömer'le birlikte bir hac yolculuğuna çıktık. Yolda o, abdest bozmak için bizden ayrıldığında ben de arkasından giderek bir yerde onun dönmesini bekledim. Elimde de bir ibrik su vardı. Dönüşünde ellerine su dökerek ona abdest aldırdım. Sonra da "Ey Mü'minlerin Emîri! Tahrim Sûresi'nde bahsedilen Hz. Peygamber'in iki hanımı hangileridir?"diye sordum. "Şaşılacak bir şey. Ey İbn Abbas; gerçekten sen bunu bilmiyor musun? O ikisi Âişe ile kızım Hafsâ'dır"dedi. (Zührî, bu sorunun Hz. Ömer'in hoşuna gitmediğini; fakat buna rağmen gerçeği Abdullah b. Abbas'tan gizlemediğini söyler). Sonra Hz. Ömer hadiseyi bana anlatmaya başlayarak şunları söyledi:

"Biz Kureyşliler, kadınlarına hâkim olan ve onlara galebe çalan bir kavimdik. Ancak Medine'ye vardığımızda orada kadınlarının kendilerine hâkim olduğu bir kavim bulduk. Bizim hanımlarımız da onların bu âdetlerini öğrendiler."[2]

Hadiste çok açık bir dille anlatıldığı gibi, Ömer Mekke'deki kadın halkını Medine'de yaşayan Ensar halkının kadınları ile kıyaslayarak, Ensar kadınlarının Mekke kadınlarına göre daha otoriter ve erkeğine hakim olduğunu belirtmektedir. Mekkeli kadınların erkeklere köpekler gibi itaat ettiklerini bilen Ömer Efendi, Ensar kadınlarının bu durumunu hayretle karşılamıştır.

Elbette o tarihlerde Mekke henüz müslümanlar tarafından fethedilmemişti."Ömer belkide Mekkeli müsriklerin kadınları hakkında böyle demiştir" diyebilir miyiz? Kesinlikle hayır..

Çünkü Ömer, "Bizim hanımlarımız da onların bu âdetlerini öğrendiler." diyerek müslüman hanımlardan bahsetmektedir.

Mekkeli müslüman hanımlar Medine'ye göç ettiklerinde Yahudi ve Ensari kadınların özgürlüklerine doğal olarak imrenmiş ve aynı özgürlüğü ve saygıyı kendilerininde hak ettiklerini sezmişlerdir.

Aslında bu şekilde bir iddaa beklemiyordum.İslam öncesinde arabistanda kadına muamele gerçekten kötüdür.

İslamın kadın haklarında devrim niteliğinde ki yapılanması herkes tarafından biliniyor.Sadece ayrı düşülen konu bugun kü kadın ile islam kadını hakkında.

Arap toplumunun kadına bakışını anlamak hususunda yanlış bir yol izlemişsiniz.Ekser kişilere bakmışsınız.Oysa ki bakılması ekser değil umudur.Yani örf adet töre gibi şeylerdir.Ekseriyet ile statü sahibi kadınların bulunması arap toplumununun kadına önem verdiğini göstermez.Hatice olsun abdulmuttalibin karısı olsun saygın ve zengin insanlardır.Bu kadınların statüleri ya babalarının zenginliğine yada kocalarının zenginliği iledir.

Hz.Hatice için

O, Araplarin en asil kavmi olan Kureys kavminden ve Kureys kavminin de, en asil, pak ailelerinden idi. Babasi Huveylid, annesi Fâtima'dir (Ibn Ishak, es-Sîre, Nesr. Muhammed Hamidullah, s. 60).

buyrulmaktadır

Örn vermek gerekirse türkiyede ki kadının yerini anlamak için sabancının eşine bakamazsınız.Yada saygın bir ailenin kızlarına..Bakılması gereken türkiyede ki kadını alakadar eden örf ve adetlerdir.

islamın kadına muamelesini anlamak için islamdan önce ki duruma bakmak şart.

öncelikle bahsetmek istediğim örf adetlerin başını en ünlüsü kız çocuklarının toprağa gömülmesi çekiyor.

araplar kız çocuklarınında utanç duyuyor ve bebekleri diri diri toprağa gömüyorlardı.

ikinci olarak belirtmek istediğim arap toplumunda nikah ve boşanma.

bu nikah çeşidleri kadının ne derece aşağılandığına çok kuvvetli delillerdir..

cahiliyye devrinde bir kızı babası istediği ile evlendirebilir kızın itiraz hakkı olmazdı.Oysa ki islamda bu şekilde bir uygulama yoktur..

islam döneminde reddeilen iffet zedeleyici kadını aşağılayıcı nikah türleri şunlardır

1. istibda nikahı: seçkin bir soya sahip olmak için kadının hayızdan temiz olduğu dönemde kocasının rızasıyla diğer biriyle ilişkide bulunup hamile kalmasından ibaretti. bir adam kendince asil bir evlada sahip olmak istediği zaman hanımına, hayızdan tenmizlendiği bir vakitte ?git falan erkekle münasebette bulun? ondan bir döl al derdi. kadın hamile kalıncaya kadar kocasıyla ilişkide bulunmazdı.

2. bedel nikahı: iki erkeğin zevcelerini değiştirmeleri adetiydi.

3. hıdn nikahı: hür kadınlar açıktan zina edemezlerdi. fakat gizli dost edinebilirlerdi. bu duruma nikah-ı hıdn denilir ve bunu yapan kadınlara da müttehizetu?l-hıdn denilirdi. fakat cariyeler aşikar olarak zina edebilirlerdi. bu cariyelere zaniye ve musafeha denilirdi.

4.müşterek nikah: on kişiden az olmak üzere bir takım erkekler aralarında anlaşarak bir kadını ortak eş edinirlerdi. kadın hamile kalır ve doğurursa bu erkekleri davet eder ?yaptığınız işi biliyorsunuz, işte bu çocuk doğdu? der ve onlardan hangisini sevmiş ise çocuğu ona nisbet ederdi. bu adam da bunu kabul etmek zorunda kalırdı.

5. biğa nikahı: bir takım kadınlar gelenleri kabul ettiklerine işaret olmak üzere kapılarına bayrak asar ve her geleni kabul ederlerdi. bağiyye denilen bu kadınlar doğurdukları zaman adamları toplar, bilirkişi çağırıdı. bilirkişi çocuğu bu erkeklerden hangisine benzetirse, çocuk onun olurdu.

6. şiğar nikahı: bazı erkekler başlık ve mehir vermemek için kızlarını, kız kardeşlerini ve kardeşlerinin kızlarını yani vasisi oldukları kadınları mübadele suretiyle alırlardı.

7.makt nikahı: babası ölen adamın üvey annelerini almaları adetiydi. cahiliyede babası, kardeşi veya oğlu ölen kimseler irsen onların eşlerine sahip olurlardı. isterlerse o kadınla evlenirlerdi. bunun için de abasını kadının üzerine atar ve bu suretle başlık vermeye gerek kalmaksızın o kadının nikahlı eşi olurdu. bunlar isterlerse kadını başkasıyla evlendirir ve bu yolla arzu ederse mehrin kendilerine verilmesini şart koşarlardı. bazen bu gibi kadınları ölünceye kadar evlendirmedikleri olurdu. hatta ölenin oğlu küçük ise çocuğun üvey annesini, çocuk büyüyünceye kadar bekletir, problemin çözümünü ona bırakırdı. kureyş?e göre velinin bu kadını sahiplenmesi mübah olduğu halde evs ve hazrec?e göre zorunlu sayılırdı. fakat kadın çabuk davranarak kendi kabilesine iltihak edebilirse, bu esaretten kurtulurdu. varis daha çabuk davranarak kadının üzerine elbisesini atmayı başarırsa artık kadın nikahlanmış olurdu. bu suretle üvey annesini alan kimseye dayzen ve bu evlilikten doğan çocuğa da makti ve makit denilirdi. arapların ünlülerinden eşas b. kays, muayt, kinane b. huzeyme ve ebu amr b. ümeyye?nin dayzen oldukları rivayet edilmektedir.

8. mut?a nikahı: velilerin onayına gerek görülmeksizin belli bir süre için akd edilen nikahtı. mut?a nikahında kadın kendi klanında kalırdı. kocasına bir mızrakla bir çadır verirdi. bu suretle erkek karısının klanında bulundukça o klanın halifi gibi sayılır, evlilik sürdüğü müddetçe erkek bu klanla hareket ederdi. kadın mut?aya son vermek istediği zaman çadırın kapısını daha önce bulunduğu yönün tersine çevirirdi. kocası bunu görünce kendi kalanına dönerdi. bu evlilikten meydana gelen çocuklar kadına ait olur, falanca kadının çocukları diye anılırlardı.

9. ortaklaşma nikahı: cahiliyede muahatık yoluyla kardeş olan erkeklerin gerek malları gerekse eşleri ortak olurdu.

_[1]es-seyyid mahmud şukri el alusi el-bağdadi, buluğu?l-ereb fi ma?rifeti ahvali?l-arab, I-III, mısır, ?, I, 365.

Sevgili Sexy Huri sizinde gördüğünüz üzere Bir kadına bir çok erkeğin münasebeti olan bu evlilikler eski arap toplumunda kadının değerini açıkça ortaya koyuyor.

cahiliye arapları arasında kahinlerin yanında bir de kaifler vardı. kaifler: ayak izinden sahibinin, bir çocuğun fiziki görünüşünden babasının kim olduğunu belirleyen şahıslardı. kaiflik çöl hayatının bir ürünüydü.

Bir çocuğun babasının kim olduğunun bulunması için meslek icad eden bir toplumda belli ki bir kadından birçok çocuk meydana getiriliyor artık 10 15 baba adayı içinden kaif gelip çocuğun babasını seçiyordu.

Daha bunun gibi birçok çirkin adet verebilirim ama iletiyi fazla uzatmak istemiyorum bu nikah çeşitleri bize arap toplumunda kadının yerini gayet açık bir şekilde anlatıyor..

Hatice ile ilgili diğer bir örnek ise Muhammed'e evlenme teklifinde bulunmasıdır.. Günümüzde bir Müslüman kadının bir erkeğe evlenme teklifi etmesi hoş karşılanmadığı gibi, evli bir kadınında kocasını boşayabilme yetkiside yoktur. Bu da gösteriyor ki Muhammed'in dininden önce Arap kadınları evlenme teklifilerinde bulunabiliyor ve evlenmek istedikleri erkekler hakkında fikirlerini daha hür bir şekilde beyan edebiliyorlardı.

Demişsiniz öncelikle belirtmek gerekir ki kadının evlenme teklifi etmesi hoş karşılanmıyor ancak bildiğim kadarıyla etmemesi için bağlayıcı bir hüküm yok.

ikinci olarak Demişsiniz ki

evlenmek istedikleri erkekler hakkında fikirlerini daha hür bir şekilde beyan edebiliyorlardı.

Aslında buunun tam zıttı olarak bir baba kızını istediği kişi ile evlendiriyordu.sormaya gerek duymuyordu oysa islamdan sonra bu durum değişmiştir.

Bunun için bir hadis nakledilir

Medine?nin yerlilerinden olan Hidam?ın kızı Hansa, bir gün Aişe validemize gelir ve sorusunu şöyle sorar: Valide, der. Babam beni itibarlı bulduğu akrabasıyla evlendiriyor. Bana sorma gereği duymuyor. Ben de bundan rahatsızlık duyuyorum. Ben bir kız olarak hayat arkadaşımı seçme hakkına sahip değil miyim? İslam bana bu hakkı tanımıyor mu? Babamın seçtiğini seçmeye mecbur muyum? Aişe validemizin cevabı: Şu anda Resulullah evde yok. Birazdan gelir. Sorunu O?na soralım, cevabını da O?ndan birlikte dinleyelim. Sen şuracıkta biraz bekle... Az sonra Efendimiz (sas) teşrif eder. Aişe validemiz de Hansa?nın sorduğu soruyu aynen sorar: Kızın seçme hakkı yok mu, der. Hansa bana böyle bir soru sordu. Babası Hidam onu itibarlı bulduğu bir akrabasıyla evlendiriyor, kızcağıza sorma gereği de duymuyormuş? Bu soruya Efendimiz özel bir ilgi gösterir ve ilk emrini verir: Hemen kızın babası Hidam?ı bulup getirin! Ensar?dan Hidam aranıp bulunur. Resulullah seni istiyor, derler. Telaşla huzura giren Hidam?a Efendimiz?in ilk sorusu: Hidam! Sen kızına sorma gereği duymuyor da kendi beğendiğini mi beğenmeye zorluyorsun? Baba Hidam?ın cevabı hazır: Ya Resulullah, der. Benim beğendiğim iyi bir ailenin akıllı bir çocuğudur. Kızıma layık olan da odur! Hidam, seçtiğin bu gençle hayatı yaşayacak olan sen misin, yoksa kızın mı? Kızımdır ya Resulullah! Öyle ise hayatı kim yaşayacaksa son söz de onun hakkı değil mi? Kızın yaşayacağı genci beğenme hakkına sahip olmazsa, beğenmediği gençle nasıl mutlu yaşayacak? Efendimiz sözünü söyler ve şöyle bağlar: Hemen kızına sormadan yaptığın bu anlaşmayı durdur! İşte bu sırada ötelerden beklenmedik bir ses gelir: Ya Resulullah, babamın seçtiğine artık ben de evet, diyorum. Anlaşmayı durdurmasın! Bundan sonra da şu fevkalâde güzel açıklamayı yapar Hansa kız. Der ki: Babamın kendi seçtiğini seçmeye beni mecbur bırakması, şehirde, ?Kızların seçme hakkı yoktur.? gibi bir düşüncenin yayılmasına sebep oldu. Bu yüzden sorma gereği duydum. Şimdi anlaşıldı ki, kızların seçme hakkı vardır. Ailesi kendi seçtiğini seçmeye kızlarını zorlayamaz. Artık ben babamın seçtiğine kendi isteğimle evet, diyorum. Sözünden dönme durumunda kalmasın babam! Elbette hiçbir baba kızına kötü aday seçmez...( Ahmet Şahin, 13 Mart 2007)

ayrıca Hz.Ömerin tabiri ise çok açık ve nettir

Biz İslam'dan önce kadınları insan yerine koymazdık.islam gelince onlara hem ayetlerde hem de hadislerde yer verdi, erkekler gibi hakları anlatıldı. Ondan sonra biz kadınların da erkekler gibi hakları olduğunu düşünür hale geldik!.." (Buhari, Müslim).

Ayrıca kadın Miras olarak kalır, kocası ölünce evlenemezdi. Koca ise istediği kadar kadınla evlenebilirdi.

Biz Kureyşliler, kadınlarına hâkim olan ve onlara galebe çalan bir kavimdik. Ancak Medine'ye vardığımızda orada kadınlarının kendilerine hâkim olduğu bir kavim bulduk. Bizim hanımlarımız da onların bu âdetlerini öğrendiler

Aslında gariptir ki bu verdiğiniz rivayet arap toplumunda ki kadının değerini belirtiyor.açıkça kureyşlilerin kadına galebe çalan bir kavim olduklarını belirtmiş.Medinede kadınların kendilerine hakim olan kavimi araştırmak gerek zira medinede bir kavim değil bir çok kavim vardı.Bunlar yahudimi putpesetmi mecusimi nedir bilmiyoru.

Bu rivayet arap toplumunda kadını yansıtmak için biraz sönük kalıyor.

Kadınların şiir yazmasına gelince

Burada pek değişen bir şey yok.Arap toplumunda kadın şairler bulunuyordu.

Aynı zamanda islam toplumundada bulunuyordu.

Şiir hususunda iznin olduğuna en büyük mdelil Hz.aişedir

Ürvet übnü Zübeyr hazretleri buyuruyor ki:

"Kur'an-ı kerimin manalarını ve helal ve haramları ve Arap şiirlerini ve nesep ilmini Hz. Aişe'den daha çok bilen kimse görmedim."

Musa bin Talha diyor ki:

- Hz. Aişe'den daha fasih, düzgün konuşanı görmedim. Resulullahı metheden şu manada bir şiir söylemiştir:

?Mısırdakiler, Onun yanaklarının güzelliğini işitmiş olsalardı, Yusuf aleyhisselamın pazarlığında hiç para vermezlerdi. Yani, bütün mallarını, Onun yanaklarını görebilmek için saklarlardı. Zeliha'yı kötüleyen kadınlar, Onun parlak alnını görselerdi, ellerinin yerine kalblerini keserlerdi de acısını duymazlardı.?

Umarım nikah çeşidlerinden kız çocuklarının gömülmesine eş seçme hakkına kadar yazılarımıokuduktan sonra hala cahiliyye devrinde kadınların statü sahibi olduklarını savunmazsınız.

Unutmayın iistisnalar kaideyi bozmaz.Arap toplumunda bulunan nikah adetleri bile kadına değeri açıkça yansıtıyor.

Sevgiler

tarihinde iLLeGaLTM tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Sexy Huriye teşekkürler.

Yazdığnız 12 iddaayı okudum.Ancak bir iletide hepsini açıklamaya çalışamam.Zİra doyurucu cevaplar olmasını ve anlaşılır olmasını istiyorum.Bu yüzden iddalarını tek tek ele alacağım bir iddaa hususunda uzlaşır yada geçme kararı alırsak o zaman ikinci iddanıza geçeceğim.

Anlastik.

Öncelikle birinci iddaa ile başlayalım.

Aslında bu şekilde bir iddaa beklemiyordum.İslam öncesinde arabistanda kadına muamele gerçekten kötüdür.

İslamın kadın haklarında devrim niteliğinde ki yapılanması herkes tarafından biliniyor. Sadece ayrı düşülen konu bugun kü kadın ile islam kadını hakkında.

Bu sizin sahsi gorusunuz. Ben ise aksini ispatlariyla size sunuyorum. Sizdende bunu beklerim..

Arap toplumunun kadına bakışını anlamak hususunda yanlış bir yol izlemişsiniz.Ekser kişilere bakmışsınız.Oysa ki bakılması ekser değil umudur.Yani örf adet töre gibi şeylerdir.Ekseriyet ile statü sahibi kadınların bulunması arap toplumununun kadına önem verdiğini göstermez.Hatice olsun abdulmuttalibin karısı olsun saygın ve zengin insanlardır.Bu kadınların statüleri ya babalarının zenginliğine yada kocalarının zenginliği iledir.

Gunumuzde Arabistan'da saygin ve zengin insanlarin karisi tipki Hatice ya da Selma gibi ticaret ile ugrasabiliyor mu?

Bize bugun Arabistan'da kariyer sahibi olmus BIR tane kadin ornegi verebilir misiniz?

Bu nasil bir cahiliye(!) donemiymis ki Muhammed, sozde cehaletin ust safhada oldugu bir zamanda bir bayanin sahip oldugu ticarethanede kendine is bulabiliyor?

Bugun Arabistan'da ticaret ile ugrasip, emrinde erkekler calistiran BIR tane kadin ornegi veriniz..Lutfen, BIR tanecik..

Ustelik siz muslumanlarin cahiliye diye adlandirdiginiz donemi, yine siz muslumanlarin yazip cizdigi kaynaklardan okuyup arastirdigimizda kadinlarin is sahibi oldugunu goruyoruz..Peki neden Islam'la sereflenip, ilmin ve medeniyetin tavana vurdugu bir Arabistan'da Muhammed'in peygamberligini ilan edisinden sonra bir Allah'in kulu bayan is sahibi olamiyor?

Hatice ve Selma zaten zenginlerdi, o yuzden bu ornekler mantiksizdir demeye getirmissiniz..

Burada konustugumuz Hatice'nin ne kadar zengin oldugu ya da kimin sayesinde zengin oldugu degil. Konumuz Hatice ve Selma'nin KARIYER sahibi olmalari.

Neden bugun Arabistan'da bir tane bile tuccar bayan yok???

Örn vermek gerekirse türkiyede ki kadının yerini anlamak için sabancının eşine bakamazsınız. Yada saygın bir ailenin kızlarına..Bakılması gereken türkiyede ki kadını alakadar eden örf ve adetlerdir.

Iddiam, "Muhammed, Arap kadınlarının toplum içindeki statüsünü olumsuz bir şekilde etkilemiştir" idi. Lutfen Turk kadinlarini konuya dahil ederek iddianin disina cikmayalim. Ustelik size gore Turkiye'de ki calisan kadinlarinda evde oturmasi gerekir.

Bir baska konuda su sekilde bir yazi yazmissiniz;

Mesaj Tarihi: Aug 23 2008, 03:01 AM

"Kadınlar çalıştığında günümüzde ki gibi olaylar cereyan eder tacizler o...puluklar patronların göz dikmeleri.

kadın çalışmamalıdır kadın çalışacaksan evinde çalışsın

Yan gel yat erkek eve baksın daha ne"

Ustteki mesajinizda kesin bir dille "kadinlar calismamalidir" demissiniz..

O zaman size gore Hatice'nin is sahibi olmasi zaten yanlis..

Isin enterasan tarafi, kainatin efendisi peygamber efendiniz, bir kadinin altinda isci olarak calismayi pek yadirgamamis..

Size gore bir kadinin calismasina tahammul yok, fakat bir kadinin kainat'in efendisine is vermesi normal..

Bunu nasil aciklayabilirsiniz?

islamın kadına muamelesini anlamak için islamdan önce ki duruma bakmak şart.

öncelikle bahsetmek istediğim örf adetlerin başını en ünlüsü kız çocuklarının toprağa gömülmesi çekiyor.

araplar kız çocuklarınında utanç duyuyor ve bebekleri diri diri toprağa gömüyorlardı.

Bu siz muslumanlarin iddiasi.

Dedigim gibi Islam oncesini yine muslumanlarin kaleme aldigi kitaplardan ogreniyoruz. Musluman tarihcilerin Islam oncesini assagilayip, Islam sonrasini yuceltmeleri cok dogal.

Islam oncesi kizlarin gomulmesi yaygin miydi? Yoksa sadece ufak bir kitle tarafindan mi uygulaniyordu?

Bu vahsetin yasanip yasanmadigini kesin olarak bilemedigimiz gibi, ne kadar buyuk bir kitle tarafindan uygulanip uygulanmadiginida bilemiyoruz.

Sayet kizlarin gomulmesi o donemin Araplarinda yayginsa, O halde Muhammed 12 tane kadini nereden bulmus?

Boyle bir uygulama sayet yayginsa, bu vahset Arap yarimadasindaki disi nufusunu buyuk derecede etkilemeli idi.

O halde Muhammed 1 erkege 4 kadin bollugunu nereden bulmus?

Ustelik Islam'in gelisi ile kadinlarin diri diri gomulmesi sona erdi mi?

Aksine Islam'in gelisi ile daha da korkunc ve insani dusunceye sigmayan bir uygulamayaya donusturuldu.

Bakiniz bunlarda diri diri gomulen kadinlar..

Hemde 1400 sene once degil, Gunumuzden goruntuler..

Islam'in guzellikleri

wd.jpg

howieiranstoning.jpg

Ustteki kadinlarin tek sucu zina yapmak..

Madem bu kadinlar zina yaptiklari icin ahirette Allah tarafindan cezalandirilacak, o halde neden bu dunyada bu sekilde hunharca oldurulup cifte ceza goruyorlar?

Hatasiz insan olmaz Sayin illegalTM,

Annenizin ya da varsa bacinizin bir anlik hataya dustugunu dusunup, zina yaptigini dusunursek bir tasta siz atarmisiniz?

Annenizin ya da bacinizin bu sekilde taslanarak feci bir sekilde oldurulmesini normal karsilar misiniz?

Ustteki fotograflar hangi insani dusunce ile bagdasiyor?

Allah bu kadar mi psikopat?

Kullarini hata yapmaya meyilli bir sekilde yaratan ve hata yapani bu sekilde cezalandiran bir Allah psikopat degilde nedir?

Yoksa psikopat Allah rolunu oynayan Muhammed'in kendisi mi?

ikinci olarak belirtmek istediğim arap toplumunda nikah ve boşanma.

bu nikah çeşidleri kadının ne derece aşağılandığına çok kuvvetli delillerdir..

cahiliyye devrinde bir kızı babası istediği ile evlendirebilir kızın itiraz hakkı olmazdı.Oysa ki islamda bu şekilde bir uygulama yoktur..

islam döneminde reddeilen iffet zedeleyici kadını aşağılayıcı nikah türleri şunlardır

1. istibda nikahı: seçkin bir soya sahip olmak için kadının hayızdan temiz olduğu dönemde kocasının rızasıyla diğer biriyle ilişkide bulunup hamile kalmasından ibaretti. bir adam kendince asil bir evlada sahip olmak istediği zaman hanımına, hayızdan tenmizlendiği bir vakitte ?git falan erkekle münasebette bulun? ondan bir döl al derdi. kadın hamile kalıncaya kadar kocasıyla ilişkide bulunmazdı.

2. bedel nikahı: iki erkeğin zevcelerini değiştirmeleri adetiydi.

3. hıdn nikahı: hür kadınlar açıktan zina edemezlerdi. fakat gizli dost edinebilirlerdi. bu duruma nikah-ı hıdn denilir ve bunu yapan kadınlara da müttehizetu?l-hıdn denilirdi. fakat cariyeler aşikar olarak zina edebilirlerdi. bu cariyelere zaniye ve musafeha denilirdi.

4.müşterek nikah: on kişiden az olmak üzere bir takım erkekler aralarında anlaşarak bir kadını ortak eş edinirlerdi. kadın hamile kalır ve doğurursa bu erkekleri davet eder ?yaptığınız işi biliyorsunuz, işte bu çocuk doğdu? der ve onlardan hangisini sevmiş ise çocuğu ona nisbet ederdi. bu adam da bunu kabul etmek zorunda kalırdı.

5. biğa nikahı: bir takım kadınlar gelenleri kabul ettiklerine işaret olmak üzere kapılarına bayrak asar ve her geleni kabul ederlerdi. bağiyye denilen bu kadınlar doğurdukları zaman adamları toplar, bilirkişi çağırıdı. bilirkişi çocuğu bu erkeklerden hangisine benzetirse, çocuk onun olurdu.

6. şiğar nikahı: bazı erkekler başlık ve mehir vermemek için kızlarını, kız kardeşlerini ve kardeşlerinin kızlarını yani vasisi oldukları kadınları mübadele suretiyle alırlardı.

7.makt nikahı: babası ölen adamın üvey annelerini almaları adetiydi. cahiliyede babası, kardeşi veya oğlu ölen kimseler irsen onların eşlerine sahip olurlardı. isterlerse o kadınla evlenirlerdi. bunun için de abasını kadının üzerine atar ve bu suretle başlık vermeye gerek kalmaksızın o kadının nikahlı eşi olurdu. bunlar isterlerse kadını başkasıyla evlendirir ve bu yolla arzu ederse mehrin kendilerine verilmesini şart koşarlardı. bazen bu gibi kadınları ölünceye kadar evlendirmedikleri olurdu. hatta ölenin oğlu küçük ise çocuğun üvey annesini, çocuk büyüyünceye kadar bekletir, problemin çözümünü ona bırakırdı. kureyş?e göre velinin bu kadını sahiplenmesi mübah olduğu halde evs ve hazrec?e göre zorunlu sayılırdı. fakat kadın çabuk davranarak kendi kabilesine iltihak edebilirse, bu esaretten kurtulurdu. varis daha çabuk davranarak kadının üzerine elbisesini atmayı başarırsa artık kadın nikahlanmış olurdu. bu suretle üvey annesini alan kimseye dayzen ve bu evlilikten doğan çocuğa da makti ve makit denilirdi. arapların ünlülerinden eşas b. kays, muayt, kinane b. huzeyme ve ebu amr b. ümeyye?nin dayzen oldukları rivayet edilmektedir.

8. mut?a nikahı: velilerin onayına gerek görülmeksizin belli bir süre için akd edilen nikahtı. mut?a nikahında kadın kendi klanında kalırdı. kocasına bir mızrakla bir çadır verirdi. bu suretle erkek karısının klanında bulundukça o klanın halifi gibi sayılır, evlilik sürdüğü müddetçe erkek bu klanla hareket ederdi. kadın mut?aya son vermek istediği zaman çadırın kapısını daha önce bulunduğu yönün tersine çevirirdi. kocası bunu görünce kendi kalanına dönerdi. bu evlilikten meydana gelen çocuklar kadına ait olur, falanca kadının çocukları diye anılırlardı.

9. ortaklaşma nikahı: cahiliyede muahatık yoluyla kardeş olan erkeklerin gerek malları gerekse eşleri ortak olurdu.

_[1]es-seyyid mahmud şukri el alusi el-bağdadi, buluğu?l-ereb fi ma?rifeti ahvali?l-arab, I-III, mısır, ?, I, 365.

Sevgili Sexy Huri sizinde gördüğünüz üzere Bir kadına bir çok erkeğin münasebeti olan bu evlilikler eski arap toplumunda kadının değerini açıkça ortaya koyuyor.

cahiliye arapları arasında kahinlerin yanında bir de kaifler vardı. kaifler: ayak izinden sahibinin, bir çocuğun fiziki görünüşünden babasının kim olduğunu belirleyen şahıslardı. kaiflik çöl hayatının bir ürünüydü.

Bir çocuğun babasının kim olduğunun bulunması için meslek icad eden bir toplumda belli ki bir kadından birçok çocuk meydana getiriliyor artık 10 15 baba adayı içinden kaif gelip çocuğun babasını seçiyordu.

Daha bunun gibi birçok çirkin adet verebilirim ama iletiyi fazla uzatmak istemiyorum bu nikah çeşitleri bize arap toplumunda kadının yerini gayet açık bir şekilde anlatıyor..

Yaziya verdiginiz kaynak;

"es-seyyid mahmud şukri el alusi el-bağdadi, buluğu'l-ereb fi ma'rifeti ahvali'l-arab, I-III, mısır,I, 365."

Ustte alintiladigim kaynak sizin eklediginiz yazinin kaynagi degildir..Ustte belirtilen nikah cesitleri yazar'in kaynak belirtmeden sundugu kendi kisisel gorusleridir.

Iste yaziyi aldiginiz sitenin linki;

http://silahvekalem.blogspot.com/2008/02/i...riemseddin.html

Dedigim gibi, Islam oncesini yine musluman kaynaklardan ogreniyoruz. Oysa ki gunumuz Arap kadinlari durumlarindan pek sikayetci..

Kadınlardan Suudi mahkemesinin kararına öfke

Suudi Arabistan?ın Mekke kentinde bulunan İslami Hukuk Meclisi?nin 12 Nisan?da aldığı "erkeklere, eşlerinin geçimini karşılamak zorunda olmaksızın evlenme imkanı tanıyan" karar, Körfez ülkelerinde yaşayan kadınların tepkisiyle karşılaştı.

Mahkemenin aldığı kararda, kadının eşinden beklediği barınma ve nafaka gibi haklarından vazgeçerek kocasının kendini ailesinin evinde gece veya gündüz istediği zaman ziyaret etmesini kabul ettiği "Misyar nikahı" denilen bu evlilik türü, kadın hakları savunucuları ve ılımlı din bilginlerini öfkelendirdi. Kadın hakları savunucusu ve Kuveyt Ekonomi Cemiyeti başkanı Rula Dashti, bu kararın evlilik dışı ilişkiler konusunda son derece sert olan İslami kaideleri delip erkekleri eşlerine karşı her türlü sorumluluktan kurtararak aile kurumunun temellerini yıktığını söyleyedi. "Alışıldık şekilde evlenen bir kadın bile boşanma söz konusu olduğunda çok büyük zorluklarla karşılaşırken, misyar evliliği yapan kadının durumu ne olacaktır" diye soran Dashti, ilerici İslam bilginlerinin İslami mahkemelerce alınan böylesi kararlara karşı ayağa kalkıp, kadınları yalnız bırakmamaları gerektiğini söyledi. İran-Irak Savaşı esnasında söz konusu iki ülkede yaygınlaşmaya başlayan Misyar nikahında Muta nikahında olduğu gibi önceden belirlenmiş bir süre kısıtlaması bulunmuyor.

Medine?nin yerlilerinden olan Hidam?ın kızı Hansa, bir gün Aişe validemize gelir ve sorusunu şöyle sorar: Valide, der. Babam beni itibarlı bulduğu akrabasıyla evlendiriyor. Bana sorma gereği duymuyor. Ben de bundan rahatsızlık duyuyorum. Ben bir kız olarak hayat arkadaşımı seçme hakkına sahip değil miyim? İslam bana bu hakkı tanımıyor mu? Babamın seçtiğini seçmeye mecbur muyum? Aişe validemizin cevabı: Şu anda Resulullah evde yok. Birazdan gelir. Sorunu O?na soralım, cevabını da O?ndan birlikte dinleyelim. Sen şuracıkta biraz bekle... Az sonra Efendimiz (sas) teşrif eder. Aişe validemiz de Hansa?nın sorduğu soruyu aynen sorar: Kızın seçme hakkı yok mu, der. Hansa bana böyle bir soru sordu. Babası Hidam onu itibarlı bulduğu bir akrabasıyla evlendiriyor, kızcağıza sorma gereği de duymuyormuş? Bu soruya Efendimiz özel bir ilgi gösterir ve ilk emrini verir: Hemen kızın babası Hidam?ı bulup getirin! Ensar?dan Hidam aranıp bulunur. Resulullah seni istiyor, derler. Telaşla huzura giren Hidam?a Efendimiz?in ilk sorusu: Hidam! Sen kızına sorma gereği duymuyor da kendi beğendiğini mi beğenmeye zorluyorsun? Baba Hidam?ın cevabı hazır: Ya Resulullah, der. Benim beğendiğim iyi bir ailenin akıllı bir çocuğudur. Kızıma layık olan da odur! Hidam, seçtiğin bu gençle hayatı yaşayacak olan sen misin, yoksa kızın mı? Kızımdır ya Resulullah! Öyle ise hayatı kim yaşayacaksa son söz de onun hakkı değil mi? Kızın yaşayacağı genci beğenme hakkına sahip olmazsa, beğenmediği gençle nasıl mutlu yaşayacak? Efendimiz sözünü söyler ve şöyle bağlar: Hemen kızına sormadan yaptığın bu anlaşmayı durdur! İşte bu sırada ötelerden beklenmedik bir ses gelir: Ya Resulullah, babamın seçtiğine artık ben de evet, diyorum. Anlaşmayı durdurmasın! Bundan sonra da şu fevkalâde güzel açıklamayı yapar Hansa kız. Der ki: Babamın kendi seçtiğini seçmeye beni mecbur bırakması, şehirde, ?Kızların seçme hakkı yoktur.? gibi bir düşüncenin yayılmasına sebep oldu. Bu yüzden sorma gereği duydum. Şimdi anlaşıldı ki, kızların seçme hakkı vardır. Ailesi kendi seçtiğini seçmeye kızlarını zorlayamaz. Artık ben babamın seçtiğine kendi isteğimle evet, diyorum. Sözünden dönme durumunda kalmasın babam! Elbette hiçbir baba kızına kötü aday seçmez...( Ahmet Şahin, 13 Mart 2007)

Hadis yanlis bir secim..

Islam oncesi kadinlarin kocalarini secme hakki yok diyebilmek icin Islam oncesi bir rivayeti ornek vermen gerekir. Oysa ki "Ahmet Sahin" adli sahih(!) muhadis'in dile getirdigi rivayette bahsi gecen aile musluman bir aile. Hidam ve kizi Hansa hadistende anlasildigi gibi muslumandirlar. Muhammed'e "resulullah" diye hitap etmektedirler.

Simdi istersen buyuk(!) muhadis Ahmet Sahin'in konuyla ilgisiz hadisini bir kenara birakalimda Muslim, Ebu Davud, Tirmizi, ve Nesai'i nin bize aktardigi sahih hadise bir goz atalim;

Fatima Bintu Kays radiyallahu anha'nin anlattigina gore, "kocasi kendisini talak-i bette ile bosamistir. Kocasi ortalikta olmadigi halde, vekilini (bir miktar) arpa ile Fatima'ya gondermis. Fatima da bunu pek az bulmustu. Veya vekile kizmisti). Vekil: "Vallahi bizim uzerimizde (nafaka hakki olarak) bir seyin yok!" demistir. Fatima da Resulullah aleyhissalatu vesselam 'a gelerek durumu anlatimis, aleyhissalatu vesselam da: "Senin onun uzerinde nafakan yok" buyurmus ve Ummu Serik el-Ensariyye radiyallahu anha'nin yaninda iddetini gecirmesini emretmistir. Sonra, Fatima'ya: " Bu kadin, ashabimin cokca ugradiklari birisidir. Sen iddetini Ibnu Ummi Mektum'un yaninda gecir. Zira o, ama birisidir, ortunu de (onun yaninda) cikarabilirsin. (Iddetin bitip) helal oldun mu bana haber ver!" buyurdu. (Fatima der ki): "Helal hale geldigim zaman, Resulullah aleyhissalatu vesselam 'a gelip Muaviye Ibnu Ebi Sufyan ve Ebu Cehm radiyallahu anhuma'nin benimle evlenmek istediklerini haber verdim.
Aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ebu Cehm, sopasini omuzundan indirmez. Muaviye ise fakirdir, parasi yoktur. Sen Usame Ibnu Zeyd radiyallahu anhuma ile evlen!"

Usame hosuma gitmedi. (Resulullah aleyhissalatu vesselam bunu sezmis olacak ki tekrar): "Sen Usame'yle evlen!" buyurdu. Ben de onunla evlendim. Allah Teala hazretleri onu bana hayirli kildi. Onunla mes'ud oldum."

Muslim, Talak 36, (1480); Muvatta, Talak 23, (2, 580, 581); Ebu Davud, Talak 39, 40, (2284, 2291); Tirmizi, Nikah 38, (1135), Talak 5, (1180); Nesai, Nikah 21, (6, 74); Talak 69, (6, 207), 71, 72, (6, 210).

Ustte ki hadisi okuyarak iki sonuca varmaktayiz..

1) Muhammed Fatima bin Kays'i israrla "begenmedigi" Usame ile evlendirmek istiyor

2) Muhammed "Muaviye ise fakirdir, parasi yoktur." diyerek maddiyata onem veriyor..

ayrıca Hz.Ömerin tabiri ise çok açık ve nettir

Biz İslam'dan önce kadınları insan yerine koymazdık.islam gelince onlara hem ayetlerde hem de hadislerde yer verdi, erkekler gibi hakları anlatıldı. Ondan sonra biz kadınların da erkekler gibi hakları olduğunu düşünür hale geldik!.." (Buhari, Müslim).

Hangi haklar?

Biraz aciklasaydiniz..

"Agizlarini burunlarini kirmak yerine artik onlari hafifce doveriz" demek, kadinin haklarinin savunulmasi demek midir?

Bu haklar cariyeleride kapsiyor mu?

Ayrıca kadın Miras olarak kalır, kocası ölünce evlenemezdi. Koca ise istediği kadar kadınla evlenebilirdi.

Ustte ki cumleden hic birsey anlayamadim..

"Dul kadin evlenemez, ama karisi olen koca istedigi kadinla evlenebilirdi" mi dediniz, yoksa ben mi yanlis anladim?

Aslında gariptir ki bu verdiğiniz rivayet arap toplumunda ki kadının değerini belirtiyor.açıkça kureyşlilerin kadına galebe çalan bir kavim olduklarını belirtmiş.Medinede kadınların kendilerine hakim olan kavimi araştırmak gerek zira medinede bir kavim değil bir çok kavim vardı.Bunlar yahudimi putpesetmi mecusimi nedir bilmiyoru.

Bu rivayet arap toplumunda kadını yansıtmak için biraz sönük kalıyor.

Hadis cok acik ve net bir sekilde musluman kadinlarin, Ensari kadinlarinin ozgurluklerine imrendiklerini belirtiyor.

"Biz Kureyşliler, kadınlarına hâkim olan ve onlara galebe çalan bir kavimdik. Ancak Medine'ye vardığımızda orada kadınlarının kendilerine hâkim olduğu bir kavim bulduk. Bizim hanımlarımız da onların bu âdetlerini öğrendiler"

Zorlama bir cevap vermissiniz.. Karar okuyucularin..

Kadınların şiir yazmasına gelince

Burada pek değişen bir şey yok.Arap toplumunda kadın şairler bulunuyordu.

Aynı zamanda islam toplumundada bulunuyordu.

Şiir hususunda iznin olduğuna en büyük mdelil Hz.aişedir

Ürvet übnü Zübeyr hazretleri buyuruyor ki:

"Kur'an-ı kerimin manalarını ve helal ve haramları ve Arap şiirlerini ve nesep ilmini Hz. Aişe'den daha çok bilen kimse görmedim."

Musa bin Talha diyor ki:

- Hz. Aişe'den daha fasih, düzgün konuşanı görmedim. Resulullahı metheden şu manada bir şiir söylemiştir:

?Mısırdakiler, Onun yanaklarının güzelliğini işitmiş olsalardı, Yusuf aleyhisselamın pazarlığında hiç para vermezlerdi. Yani, bütün mallarını, Onun yanaklarını görebilmek için saklarlardı. Zeliha'yı kötüleyen kadınlar, Onun parlak alnını görselerdi, ellerinin yerine kalblerini keserlerdi de acısını duymazlardı.?

Siir hususunda izin vardi tabiki. Fakat izin sadece Muhammed'i metheden siirlerdi..

Narsisist kisiler surekli methedilmek isterler.

Muhammed kendisini elestiren sairleri teker teker oldurtmustur.

Esma bint Mervan Muhammed'i elestirdi ve bunun cezasini hayati ile odedi.

Ebu Afak'ta Muhammed'i elestiren bir siir yazdi ve o'da Muhammed'in tetikcileri tarafindan hunharca olduruldu.

Stalin'de tipki Muhammed gibi kendisini elestirenleri oldurtmustur.

Stalin'in bir mafya babasi gibi davranmasini anlayabilirim.

Fakat "Sevgi ve hosgoru" peygamberinin kendisini elestiren kisileri ihtiyar, kadin demeden gece uykusunda kallesce oldurtmesini bana degil siz, Allah gelse yine anlatamaz.

Umarım nikah çeşidlerinden kız çocuklarının gömülmesine eş seçme hakkına kadar yazılarımıokuduktan sonra hala cahiliyye devrinde kadınların statü sahibi olduklarını savunmazsınız.

Unutmayın iistisnalar kaideyi bozmaz.Arap toplumunda bulunan nikah adetleri bile kadına değeri açıkça yansıtıyor.

Sevgiler

Tartisma yeni basladi..

Saygilar..

tarihinde xislam tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ramazan bayramı münasebeti ve 6 ekimde nişanım olması sebebiyle Sayın Sexy Huriden özür dileyerek araştırmalarımı durdurduğumu belirtmek isterim.

İnş.6 ekimden sonra bir kaynak aaraştırmasından sonra Arap cahiliyye kadını kız çocuklarının gömülmeleri ile ilgili bir argüman hazırlayacağım.

Saygılar

Link to post
Sitelerde Paylaş
Gunumuzde Arabistan'da saygin ve zengin insanlarin karisi tipki Hatice ya da Selma gibi ticaret ile ugrasabiliyor mu?

Bize bugun Arabistan'da kariyer sahibi olmus BIR tane kadin ornegi verebilir misiniz?

Bu nasil bir cahiliye(!) donemiymis ki Muhammed, sozde cehaletin ust safhada oldugu bir zamanda bir bayanin sahip oldugu ticarethanede kendine is bulabiliyor?

Bugun Arabistan'da ticaret ile ugrasip, emrinde erkekler calistiran BIR tane kadin ornegi veriniz..Lutfen, BIR tanecik..

Ustelik siz muslumanlarin cahiliye diye adlandirdiginiz donemi, yine siz muslumanlarin yazip cizdigi kaynaklardan okuyup arastirdigimizda kadinlarin is sahibi oldugunu goruyoruz..Peki neden Islam'la sereflenip, ilmin ve medeniyetin tavana vurdugu bir Arabistan'da Muhammed'in peygamberligini ilan edisinden sonra bir Allah'in kulu bayan is sahibi olamiyor?

Hatice ve Selma zaten zenginlerdi, o yuzden bu ornekler mantiksizdir demeye getirmissiniz..

Burada konustugumuz Hatice'nin ne kadar zengin oldugu ya da kimin sayesinde zengin oldugu degil. Konumuz Hatice ve Selma'nin KARIYER sahibi olmalari.

Neden bugun Arabistan'da bir tane bile tuccar bayan yok???

Bu yazdığınızı ya ben anlamadım yada siz ciddi değlsiniz..

arabistanda asrı saadetten tut bu zamana kadar her dönemde çalışan iş sahibi kadınlar olmuştur.

Cahiliye dönemini tam bilmiyorum ama muhakak o zamanda vardır.

Bizim şu anda anlamak istediğimiz şey Cahiliye devrinde kadına önem veriliyormu statüsü nedir

Sizin iddanız islamın bu statüyü düşürdüğü.

Örnek olarakta zengin ve soylu aileden gelen iki kadın verdiniz.

Demek istediğim şu bu şekilde cahiliye devrinde kadına verilen değeri kadının statüsünü anlayamayız.

Bakmamız gereken falancanın karısı değil.Örf adet töre kültür bunlardır..

Bu yüzden sizin ''bak hatice kariyer ve statü sahibi demek arap toplumunda kadınlar yüksek bir mevkideydi'' demeniz mantıksız.Geriye kalan binlerce ezilen kadın ne olacak?

örnek vermiştim

Örn vermek gerekirse türkiyede ki kadının yerini anlamak için sabancının eşine bakamazsınız. Yada saygın bir ailenin kızlarına..Bakılması gereken türkiyede ki kadını alakadar eden örf ve adetlerdir.

sizde demişsiniz

Iddiam, "Muhammed, Arap kadınlarının toplum içindeki statüsünü olumsuz bir şekilde etkilemiştir" idi. Lutfen Turk kadinlarini konuya dahil ederek iddianin disina cikmayalim. Ustelik size gore Turkiye'de ki calisan kadinlarinda evde oturmasi gerekir.

Bir baska konuda su sekilde bir yazi yazmissiniz;

Mesaj Tarihi: Aug 23 2008, 03:01 AM

"Kadınlar çalıştığında günümüzde ki gibi olaylar cereyan eder tacizler o...puluklar patronların göz dikmeleri.

kadın çalışmamalıdır kadın çalışacaksan evinde çalışsın

Yan gel yat erkek eve baksın daha ne"

http://forum.ateizm2.org/index.php?s=&...st&p=171051

Ustteki mesajinizda kesin bir dille "kadinlar calismamalidir" demissiniz..

O zaman size gore Hatice'nin is sahibi olmasi zaten yanlis..

Isin enterasan tarafi, kainatin efendisi peygamber efendiniz, bir kadinin altinda isci olarak calismayi pek yadirgamamis..

Size gore bir kadinin calismasina tahammul yok, fakat bir kadinin kainat'in efendisine is vermesi normal..

Bunu nasil aciklayabilirsiniz?

Bu konunun dışı değil tam manada içidir.

Biz eski arap toplumunda kadının yerini anlamaya çalışıyoruz eksere bakarsak anlayamayız tıpkı türkiyede kadının yeriini anlamaya çalışsak ve eksere bakarak hüküm versek yanlış olacağı gibi..

Bu konuda yorumu okuyuculara bırakıyorum.Benim görüşümle toplumda kadının yeri istisnalara değil genele bakılarak verilir

ikinci olarak benim şahsi görüşlerim tercihlerim islamı bağlamaz.

islamda kadının çalışmasını yasaklayan bir hüküm yok.En azından bildiğim kadarı ile yok eğer böyle bir yasak varsa okumak isterim.

Sadece islamın uygun olanı tavsiye etmesi kadının çalışmaması gerektiği var.Kadın önce evinin işlerini çocuklarının bakımını yapmalı zorda kalmadıkçada çalışmamalı.Ancak istisna durumlarda kadında çalışabilir.

Çalışma kapsamında değerlendirilen ticaret ile ilgili ?Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi helâk etmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir? (Nisa, 4/29), âyeti ile ?Sizden herhangi birinizin ipini alıp da dağdan sırtına bir bağ odun yüklenerek getirip satması, dilenmesinden daha hayırlıdır?[buhârî, Büyû? 5.>, hadisinde kadın erkek ayrımı söz konusu değildir.

Kadınlar cahiliyede çalışabiliyorlar ise islamla değişen birşey olmamıştır..

Bize bugun Arabistan'da kariyer sahibi olmus BIR tane kadin ornegi verebilir misiniz?

Neden bugun Arabistan'da bir tane bile tuccar bayan yok???

olmadığı kanısına nereden vardınız?

2004 yılında 10 Suudi işkadını yıllık Cidde Ekonomi Forumuna katılmıştı. Sonraki yıllarda da bu foruma katılan ve konuşmacı olan Suudi kadınların sayısı artmış bulunuyor. Ortadoğu'nun en önemli düşünce kuruluşu olarak kabul edilen Cidde Ekonomik Forumu'nun açılış konuşmasını yapan etkili iş kadını Lubna el-Olayan Suudi kadınlar için reform çağrısı yaparak 21'inci yüzyıl için devletin

ve özel sektörün birlikte çalışması gerektiğine, bu sayede hem erkekler, hem de kadınlar için daha fazla iş olanağı yaratılabileceğine dikkat çekmişti.

siteden veyahut pcden kaynaklanan bir sebeble resim yükleyemedim ama direk linkini veriyoru

http://img511.imageshack.us/my.php?image=s...anint212mp9.jpg

Eski arap cahiliyede kadılar çalışıyorsa islamdada çalşıyor.

Demiştim

islamın kadına muamelesini anlamak için islamdan önce ki duruma bakmak şart.

öncelikle bahsetmek istediğim örf adetlerin başını en ünlüsü kız çocuklarının toprağa gömülmesi çekiyor.

araplar kız çocuklarınında utanç duyuyor ve bebekleri diri diri toprağa gömüyorlardı.

Sizde demişsiniz ki

Bu siz muslumanlarin iddiasi.

Dedigim gibi Islam oncesini yine muslumanlarin kaleme aldigi kitaplardan ogreniyoruz. Musluman tarihcilerin Islam oncesini assagilayip, Islam sonrasini yuceltmeleri cok dogal.

Islam oncesi kizlarin gomulmesi yaygin miydi? Yoksa sadece ufak bir kitle tarafindan mi uygulaniyordu?

Bu vahsetin yasanip yasanmadigini kesin olarak bilemedigimiz gibi, ne kadar buyuk bir kitle tarafindan uygulanip uygulanmadiginida bilemiyoruz.

Sayet kizlarin gomulmesi o donemin Araplarinda yayginsa, O halde Muhammed 12 tane kadini nereden bulmus?

Boyle bir uygulama sayet yayginsa, bu vahset Arap yarimadasindaki disi nufusunu buyuk derecede etkilemeli idi.

O halde Muhammed 1 erkege 4 kadin bollugunu nereden bulmus?

Ustelik Islam'in gelisi ile kadinlarin diri diri gomulmesi sona erdi mi?

Bu biz müslümanların iddası ve bunun yalan olduğunu iddaa edenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez.

Gerek tarihçiler gerekse rivayetler cahiliyye devrinde kız çocuklarının gömüldüklerini doğruluyor.

şimdi Kız çocuklarının gömülmediklerini farzedelim..

8 - Diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğunda,

9 - "Hangi günahtan dolayı öldürüldü?" diye.

ayetleri nazil olunca neden böyle birşey yok diye itiraz eden olmamış?

Bu madem yalandı neden 21.yüzyıldakinler itirazı yapmışta o bölgeden itiraz eden çıkmamış?

Eğer tarihi malumatlar yok edildi silindi bu yalan karıştırıldı diyorsanız bu sizin inanmak istediğiniz şeydir.

Bu şekilde ciddi isbat isteyen bir iddaada isbat yoksa üzgünüm ama ehemmiyet veremem..

Arap toplumunda kadınların sayısının çok olması yada az olmaması bu iddaanın yalan olduğuna isbat olamaz.

Ayrıca savaşlarda erkeklerin öldürüldüğünü hatırlatırım.

Herkez kız çocuklarını gömmüyordu.Vicdanı el vermeyenlerin gömmediklerini rivayetlerden biliyoruz

Meselâ Zeyd b. Amr b. Huteyl'in cahiliyede kızını öldür­mek isteyen adama: "Onu öldürme. Onu, bana ver, ben ona kefil olayım. O büyüyüp geliştiği zaman istersen alırsın is­tersen tekrar bana iade edersin" İsmail b. Kesir, el-Bidâye ve'n-Nihaye, 2/237.

demesi buna delil olan bir çok rivayetten sadece biri.

31 - Bir de geçim korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, onlara da, size de rızkı biz veririz. Şüphesiz ki onları öldürmek, çok büyük bir suçtur.

ayeti yine bu gömmelerin günah olduğunu belirten ayetlerden..

Cahiliyede kız çocuğunu gömecek olanlar, doğum yaklaştı­ğı zaman, derince bir çukur kazar ve doğumu o çukurun kıyı­sında yaparlardı. Bu esnada ebe de hazır bulunur, eğer çocuk erkekse onu tutar, kız ise açılan çukura atar ve üzerine toprak yığardı. Bu cahiliye döneminde ar ve geçim korkusundan dola­yı yapılırdı.Münavi, Feyzu'l Kadir, c: 6, Hadis No: 9659.

dahada yardımcı olmak için Kız çocuklarının gömülmesi ile ilgili ayet ve hadisler şunlardır

1- "Onlardan birine kız çocuk müjdelendiği zaman içi öfkeyle dopdolu olarak yüzü simsiyah kesilir, kendisine ve­rilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. (Şimdi ne yapsın) onu, rezil rüsvay olma pahasına tutsun mu? Yoksa onu toprağa mı gömsün? Bak ne kötü hüküm veriyorlar." (Nahl, 16/58-59)

2- "Rahmân'a benzer olarak ileri sürdüğü (kız çocuğu) onlardan birine müjdelendiği zaman onun yüzü simsiyah kesilir, öfkesinden yutkunup durur." (Zuhruf, 43/17)

1- Hasna bint Muaviye es-Sarime amcasından şöyle riva­yet ediyor: Dedim: "Ey Allah'ın (cc) elçisi, kim Cennettedir? Peygamber (sav): Peygamber Cennettedir.. Şehit Cennette­dir.. Yeni doğmuş çocuk Cennettedir.. Toprağa gömülmüş kız) Cennettedir.Müsned, 5/58.

2- Rasûlullah (sav) buyuruyor ki: "Kimin bir kız çocuğu olur, onu gömmez, hor ve hakir görmez ve oğlan çocuğunu ona tercih etmezse Allah (cc) bu kız çocuğu sebebiyle onu Cennet'e koyar."[Ebu Davud, Edeb, 121.

Ayrıca sahebelerden birinin anlatımı bu durumun vahşetini peygamberin buna tepkisini gözler önüne seriyor

"Ya Rasûlallah! Biz cahiliye devrinde kız çocuklarımızı diri diri gömerdik. Benim de bir kız çocuğum vardı. Annesi­ne, "Bunu giydir, dayısına götüreceğim" dedim. (Kadın bu­nun ne demek olduğunu bilirdi. Ciğerparesi, evlâdı biraz sonra bir kuyuya gömülecek ve orada çırpına çırpına can verecekti. Fakat kadının böyle bir vahşetin önüne geçmek hak ve selâhiyeti yoktu. Yapabileceği tek şey, için için ağla­yıp gözyaşı dökmekti) Hanımım dediğimi yaptı. Çocuk ha­kikaten dayısına gideceğini zannediyor ve cıvıl cıvıldı. Elin­den tutup daha önce kazdığım bir kuyunun yanına getirdim. Ona kuyuya bakmasını söyledim. O tam eğilip kuyuya bakayım derken, sırtına bir tekme vurdum ve onu kuyuya yuvarladım. Fakat nasılsa, eliyle kuyunun ağzına tutundu. Bir taraftan çırpınıyor, diğer taraftan da "Babacı­ğım üzerin tozlandı" deyip elbisemi silmeye çalışıyordu. Bu­na rağmen bir tekme daha vurdum onu diri diri toprağa gömdüm."

Adam bunu anlatırken Allah Rasûlü ve yanındakiler hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. Orada oturanlardan birisi "Be adam Rasûlallah'ı hüzün içinde bıraktın" deyince, Efendimiz adama: "Bir daha anlat" dedi. Adam hadiseyi bir kere daha anlattı. İki cihan serverinin gözlerinden akan yaşlar mübarek sakalını ıslat­tı Darimi, Mukaddime, 1.

Bu hadis ve ayetlerin var olması ve itiraz yapılmaması açıkça böyle bir adetin var olduğunu kadının toplumda ki yerinin daha bebekken nasıl görüldüğünün kuvvetli delilidir.

Had cezası ile ilgili görüş belirtmeyeceğim zira bu iddanızın dışında bugun kü islam hükümleri ile ilgilidir.

tartışmanın kalitesi açısından bu gerekli.

Unutmayalım ki cahiliyede ki kadınların statüsünü konuşuyoruz..

Cahiliye devrinde nikahlar için verdiğim yazının kaynağı hakkında özür diliyorum.Kendi pc olmadığından dolayı kaynak bulmakta güçlük çekiyorum buda kaynak hususunda biraz ciddiyetsiz davranmama sebeb oluyor böyle bir yanlışın bir daha olmayacağını garanti ederim.

Bikahlarla ilgili daha sağlam kaynaklarım var.Bu nikah çeşidleri islamiyet öncesi arap toplumunda kadının yerini anlatan en öenmli etkenler.Bu nikah çeşitlerinin benimsendiği bir toplum asla kadına önem veren bir toplum değildir.Kaldı ki bu nikah çeşidlerini kaldıran islam adeta devrim yapmıştır.

nikahlarla ilgili Hz.Aişeden bir rivayet bütün rezilliği gözler önüne seriyor

"Cahiliyet zamanında nikah dört çeşitti. Bunlardan birisi, bu gün insanların yapmakta oldukları nikahtır. Şöyle ki: Erkek, diğer bir erkekten velâyetindeki kadını yahut kızını ister, akabinde o kadının mehrini tayin edip miktarını belirler. Sonra da o kadını nikah eder.

Diğer bir nikah şekli şudur: Erkek, kendi karısı hayızından temizlendiği zaman karısına: Kendini filan kimseye gönder de, ondan seninle cinsel ilişki yapmasını iste! Der. Ve kadının o cinsel ilişki yapmasını istediği erkekten gebe kaldığı anlaşılıncaya kadar, kocası asla kadınına dokunmayıp, ondan ayrı durur. Kadının gebeliği belirince, kendi kocası isterse o gebe kadınla cima eder. Kocası bu başka erkekle cinsel ilişki kurma işini ancak çocuğun necipliğine, asaletine rağbet ettiği için yapar. İşte bu nikah, "Nikah-ül İstibzâ'" (yani başkasından cinsi münasebet isteme) olur.

Diğer bir nikah şekli de şudur: On kişiden az bir cemaat toplanırlar da bunların hepsi bir kadının yanına giderler ve her biri ayrı ayrı kadınla cima eder. Neticede kadın bundan gebe kalıp da doğurduğu ve doğumdan birkaç gece geçtiği zaman o erkeklere haber gönderir. Artık o erkeklerden hiçbiri gelmemezlik edemez. Nihâyet hepsi kadının yanında toplanırlar. Kadın onlara hitaben:

- İşinizden meydana gelip de doğurmuş bulunduğum çocuğu tanıdınız. Bu çocuk, senin çocuğundur ey filan! der.

Ve kadın, onlardan arzu ettiği kimsenin adını söyler. Böylece kadının çocuğu, o adamın nesebine katılır. İsmini söylediği o erkek, bu çocuktan çekinmeye, yani onu kabul etmemeye muktedir olamaz.

Dördüncü nikah çeşidi şöyledir: Bir çok insanlar toplanırlar da bir kadının yanına girerler. O kadının yanına giren erkeklerden hiç biri çekinmez. Bu kadınlar bir takım fahişelerdir ki, bunlar kendi kapıları üzerine bir alamet olsun diye birer bayrak dikerlerdi. Artık kim isterse bu bayraklı kadınların yanına girer. Bunlardan biri gebe kalıp da çocuğu doğurduğu zaman, o erkekler kadın için toplanırlar ve kendileri için birkaç kâif, yani iz sürmekte hünerli kimseler çağırırlar. Sonra bu kâifler o kadının çocuğunu, karar verdikleri kimsenin nesebine katarlar. Böylece çocuk onun soyuna katılır ve o şahsın çocuğu diye çağrılır. O zat bundan çekinemez.

Nihâyet Muhammed hak ile peygamber gönderilince insanların bu günkü nikahı müstesna olmak üzere, bu cahiliyet nikahlarının hepsini kaldırdı."

(Sahih-i Buhârî Nikah 60, Ebu Davud Talak 33)

Görüldüğü gibi iffet zedeleyici nikahların çeşidleri arap toplumunun kadına verdiği statüyü gözler önüne seriyor..

Demişsiniz ki

Islam oncesi kadinlarin kocalarini secme hakki yok diyebilmek icin Islam oncesi bir rivayeti ornek vermen gerekir.

1- Evlenmek isteyen kişi, istediği kadının babası veya velisine başvurarak istediği kadınla evlenmek istediğini söylerdi. Onlar da teklifi kabul edince nikah aralarında icra edilirdi.....(Buhari, nikah, 37. bab; Ebu Davud, Nikah, 33. bab).

Bu hadis ilerisinde nikah çeşidlerinden bahseder yukarıda bahsettiğim üzere orayı makasladım.Ancak görüldüğü gibi evlenmek isteyen kişi kadının abasına yada velisine gidiyor onlar teklifi kabul ederse evlilik gerçekleşiyordu.Buda kanıtlar ki cahiliyyede kadınların eşlerini seçme hakkı bulunmuyordu.Örf ve adetlere göre tabiki.İstisna olanlar bu kaideyi bozmaz.İstisna zengin soylu olan kadınlarla arap toplumunun kadın statüsü anlaşılmaz.

İslamdan sonra kadının seçme hakkı doğmuştur bu hakkın bulunmadığına dair verdiğiniz rivayete bakalım

Fatima Bintu Kays radiyallahu anha'nin anlattigina gore, "kocasi kendisini talak-i bette ile bosamistir. Kocasi ortalikta olmadigi halde, vekilini (bir miktar) arpa ile Fatima'ya gondermis. Fatima da bunu pek az bulmustu. Veya vekile kizmisti). Vekil: "Vallahi bizim uzerimizde (nafaka hakki olarak) bir seyin yok!" demistir. Fatima da Resulullah aleyhissalatu vesselam 'a gelerek durumu anlatimis, aleyhissalatu vesselam da: "Senin onun uzerinde nafakan yok" buyurmus ve Ummu Serik el-Ensariyye radiyallahu anha'nin yaninda iddetini gecirmesini emretmistir. Sonra, Fatima'ya: " Bu kadin, ashabimin cokca ugradiklari birisidir. Sen iddetini Ibnu Ummi Mektum'un yaninda gecir. Zira o, ama birisidir, ortunu de (onun yaninda) cikarabilirsin. (Iddetin bitip) helal oldun mu bana haber ver!" buyurdu. (Fatima der ki): "Helal hale geldigim zaman, Resulullah aleyhissalatu vesselam 'a gelip Muaviye Ibnu Ebi Sufyan ve Ebu Cehm radiyallahu anhuma'nin benimle evlenmek istediklerini haber verdim. Aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ebu Cehm, sopasini omuzundan indirmez. Muaviye ise fakirdir, parasi yoktur. Sen Usame Ibnu Zeyd radiyallahu anhuma ile evlen!"

Usame hosuma gitmedi. (Resulullah aleyhissalatu vesselam bunu sezmis olacak ki tekrar): "Sen Usame'yle evlen!" buyurdu. Ben de onunla evlendim. Allah Teala hazretleri onu bana hayirli kildi. Onunla mes'ud oldum."

Muslim, Talak 36, (1480); Muvatta, Talak 23, (2, 580, 581); Ebu Davud, Talak 39, 40, (2284, 2291); Tirmizi, Nikah 38, (1135), Talak 5, (1180); Nesai, Nikah 21, (6, 74); Talak 69, (6, 207), 71, 72, (6, 210).

burada kadına seçme diye bir emir yasak yok sadece tavsiye var.Yani islamda kadın eş seçemiyor iddasını isbatlamaz.Bunun için eş seçemezsiniz gibi bir hüküm yasak getirmeniz gerek..

Kadınların şiir yazmalarına hz.ömer ile ilgili hadise daha sonra değineceğim.zira araştırmam gerek.

Sevgiler Saygılar

tarihinde iLLeGaLTM tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu yazdığınızı ya ben anlamadım yada siz ciddi değlsiniz..

arabistanda asrı saadetten tut bu zamana kadar her dönemde çalışan iş sahibi kadınlar olmuştur.

Cahiliye dönemini tam bilmiyorum ama muhakak o zamanda vardır.

Bizim şu anda anlamak istediğimiz şey Cahiliye devrinde kadına önem veriliyormu statüsü nedir

Sizin iddanız islamın bu statüyü düşürdüğü.

Örnek olarakta zengin ve soylu aileden gelen iki kadın verdiniz.

Demek istediğim şu bu şekilde cahiliye devrinde kadına verilen değeri kadının statüsünü anlayamayız.

Bakmamız gereken falancanın karısı değil.Örf adet töre kültür bunlardır..

Bu yüzden sizin ''bak hatice kariyer ve statü sahibi demek arap toplumunda kadınlar yüksek bir mevkideydi'' demeniz mantıksız.Geriye kalan binlerce ezilen kadın ne olacak?

örnek vermiştim

Örn vermek gerekirse türkiyede ki kadının yerini anlamak için sabancının eşine bakamazsınız. Yada saygın bir ailenin kızlarına..Bakılması gereken türkiyede ki kadını alakadar eden örf ve adetlerdir.

Sn IllegalTm,

Yine tekrarliyorum.. Islam oncesi donem hakkinda yeterli bilgi sahibi degiliz. Tum bilgiler muslumanlar tarafindan tahrip edildi.

"Geriye kalan binlerce ezilen kadin ne olacak?" demissiniz..

Peki bugun Arabistan'da ezilen kadinlari gormemezlikten mi geliyorsunuz?

Bunlar gunumuzde ezilen kadin ornekleri degilde nedir?

Suudi Arabistan'da toplu tecavüze uğradığı halde 200 kırbaç ve 6 ay hapse mahkum edilen kadın

http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/20...audi_rape.shtml

Suudi imamdan TV'de 'Kadın nasıl dövülür' dersleri

http://www.sabah.com.tr/2007/11/08/haber,2...B7B3BD9AA5.html

Suudi imam Dr. Ahmet El Mubi, 1 yaşındaki kızların evlenebileceği fetvasında bulundu.

http://www.guncel.net/gundem/dunya/2008/06...lenebilir/imam/

SUUDİLER TELEFON GÖRÜŞMELERİNİ ZİNA SAYDI

http://www.haberler.com/suudiler-telefon-g...=Ana_Menu_Mouse

Arabistan'da kadınlar özgürlük kazanmaya çalışıyor

http://www.haberaktuel.com/Arabistanda-kad...eri-120564.html

S. Arabistan’da Asyalı kadınlara köle muamelesi

http://msnbcntv.com.tr/news/452463.asp

Hala gozlerinizi gercege kapayacak misiniz?

Arabistan'da kadinlarin hayvan muamelesi gorduklerini tum dunya biliyor. Internette Arap kadinlarinin haklarini koruma adina acilmis binlerce site mevcut.

toplumda kadının yeri istisnalara değil genele bakılarak verilir

Siz Arabistan'in geneline mi bakipta kadinlarin modern bir statuye sahip oldugunu beyan ettiniz?

Saka mi bu?

Ya peki Arabistan'da ozgurluklerini arayan kadinlara ne diyecegiz?

Kole muamelesi goren kadinlara ne demeli?

Spor yapamayan, araba kullanamayan, oy hakkina bile sahip olmayan kadinlar sizin "genel" tabirinize girmiyor mu?

ikinci olarak benim şahsi görüşlerim tercihlerim islamı bağlamaz.

islamda kadının çalışmasını yasaklayan bir hüküm yok.En azından bildiğim kadarı ile yok eğer böyle bir yasak varsa okumak isterim.

Sadece islamın uygun olanı tavsiye etmesi kadının çalışmaması gerektiği var.Kadın önce evinin işlerini çocuklarının bakımını yapmalı zorda kalmadıkçada çalışmamalı.Ancak istisna durumlarda kadında çalışabilir.

Çalışma kapsamında değerlendirilen ticaret ile ilgili ?Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi helâk etmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir? (Nisa, 4/29), âyeti ile ?Sizden herhangi birinizin ipini alıp da dağdan sırtına bir bağ odun yüklenerek getirip satması, dilenmesinden daha hayırlıdır?[buhârî, Büyû? 5.>, hadisinde kadın erkek ayrımı söz konusu değildir.

Kadınlar cahiliyede çalışabiliyorlar ise islamla değişen birşey olmamıştır..

Sizin bu sekilde dusunmenizi saglayanda ilkel Arap kulturunden baskasi degil..

Dunya'da bugun hangi modern ulkede kadinlarin calismasi uygun degil?

Kadinlarin calismasina karsiyim dediniz..

Bu sekilde dusunmenizin kaynagi ilkel Islam dini degilde nedir?

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kadın avrettir, dışarı çıktı mı şeytan ona muttali olur."

Kaynak: Tirmizi, Rada 18, (1173)

Soyleyin bana, kadinin disari cikmasi seytan isi olarak kabul edilen bir toplumda kadinlar nasil calisacak?

Kadinla erkegin hic bir ortamda yalniz kalmasini kabullenemeyen bir zihniyet nasil olurda kadinin calismasini uygun gorebilir?

olmadığı kanısına nereden vardınız?

2004 yılında 10 Suudi işkadını yıllık Cidde Ekonomi Forumuna katılmıştı. Sonraki yıllarda da bu foruma katılan ve konuşmacı olan Suudi kadınların sayısı artmış bulunuyor. Ortadoğu'nun en önemli düşünce kuruluşu olarak kabul edilen Cidde Ekonomik Forumu'nun açılış konuşmasını yapan etkili iş kadını Lubna el-Olayan Suudi kadınlar için reform çağrısı yaparak 21'inci yüzyıl için devletin

ve özel sektörün birlikte çalışması gerektiğine, bu sayede hem erkekler, hem de kadınlar için daha fazla iş olanağı yaratılabileceğine dikkat çekmişti.

siteden veyahut pcden kaynaklanan bir sebeble resim yükleyemedim ama direk linkini veriyoru

http://img511.imageshack.us/my.php?image=s...anint212mp9.jpg

Eski arap cahiliyede kadılar çalışıyorsa islamdada çalşıyor.

Komik..

Sadece komik diyorum..

Bahsettiginiz ekonomi forumuna katilan unlu Arap kadinlari

Lubna Olayan

LubnaOlayan.jpg

Prenses Rabia

hghghvw7.jpg

Bu kadinlarda musluman kadin gorunumu var mi sizce?

Ustelik ornek verdigin Lubna Olayan adli kadin Amerika'da ogrenim gormus ve su an "John Xefos" adli Yunan asilli bir ortodoks ile evli..

Suudi Arabistan’da yapılan 6’ncı Cidde Ekonomik Forumu’nda batılı kadınlara erkeklere ayrılan salonda oturma hakkı tanınırken, Arap kadınlar, aynalı bölmenin ardında oturdu ve sadece sesleriyle oturumlara katılabildiler.

http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2005/02/22/603335.asp

Bu biz müslümanların iddası ve bunun yalan olduğunu iddaa edenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez.

Gerek tarihçiler gerekse rivayetler cahiliyye devrinde kız çocuklarının gömüldüklerini doğruluyor.

şimdi Kız çocuklarının gömülmediklerini farzedelim..

8 - Diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğunda,

9 - "Hangi günahtan dolayı öldürüldü?" diye.

ayetleri nazil olunca neden böyle birşey yok diye itiraz eden olmamış?

Bu madem yalandı neden 21.yüzyıldakinler itirazı yapmışta o bölgeden itiraz eden çıkmamış?

Eğer tarihi malumatlar yok edildi silindi bu yalan karıştırıldı diyorsanız bu sizin inanmak istediğiniz şeydir.

Bu şekilde ciddi isbat isteyen bir iddaada isbat yoksa üzgünüm ama ehemmiyet veremem..

Arap toplumunda kadınların sayısının çok olması yada az olmaması bu iddaanın yalan olduğuna isbat olamaz.

Ayrıca savaşlarda erkeklerin öldürüldüğünü hatırlatırım.

Herkez kız çocuklarını gömmüyordu.Vicdanı el vermeyenlerin gömmediklerini rivayetlerden biliyoruz

Meselâ Zeyd b. Amr b. Huteyl'in cahiliyede kızını öldür­mek isteyen adama: "Onu öldürme. Onu, bana ver, ben ona kefil olayım. O büyüyüp geliştiği zaman istersen alırsın is­tersen tekrar bana iade edersin" İsmail b. Kesir, el-Bidâye ve'n-Nihaye, 2/237.

demesi buna delil olan bir çok rivayetten sadece biri.

31 - Bir de geçim korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, onlara da, size de rızkı biz veririz. Şüphesiz ki onları öldürmek, çok büyük bir suçtur.

ayeti yine bu gömmelerin günah olduğunu belirten ayetlerden..

Cahiliyede kız çocuğunu gömecek olanlar, doğum yaklaştı­ğı zaman, derince bir çukur kazar ve doğumu o çukurun kıyı­sında yaparlardı. Bu esnada ebe de hazır bulunur, eğer çocuk erkekse onu tutar, kız ise açılan çukura atar ve üzerine toprak yığardı. Bu cahiliye döneminde ar ve geçim korkusundan dola­yı yapılırdı.Münavi, Feyzu'l Kadir, c: 6, Hadis No: 9659.

dahada yardımcı olmak için Kız çocuklarının gömülmesi ile ilgili ayet ve hadisler şunlardır

1- "Onlardan birine kız çocuk müjdelendiği zaman içi öfkeyle dopdolu olarak yüzü simsiyah kesilir, kendisine ve­rilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. (Şimdi ne yapsın) onu, rezil rüsvay olma pahasına tutsun mu? Yoksa onu toprağa mı gömsün? Bak ne kötü hüküm veriyorlar." (Nahl, 16/58-59)

2- "Rahmân'a benzer olarak ileri sürdüğü (kız çocuğu) onlardan birine müjdelendiği zaman onun yüzü simsiyah kesilir, öfkesinden yutkunup durur." (Zuhruf, 43/17)

1- Hasna bint Muaviye es-Sarime amcasından şöyle riva­yet ediyor: Dedim: "Ey Allah'ın (cc) elçisi, kim Cennettedir? Peygamber (sav): Peygamber Cennettedir.. Şehit Cennette­dir.. Yeni doğmuş çocuk Cennettedir.. Toprağa gömülmüş kız) Cennettedir.Müsned, 5/58.

2- Rasûlullah (sav) buyuruyor ki: "Kimin bir kız çocuğu olur, onu gömmez, hor ve hakir görmez ve oğlan çocuğunu ona tercih etmezse Allah (cc) bu kız çocuğu sebebiyle onu Cennet'e koyar."[Ebu Davud, Edeb, 121.

Ayrıca sahebelerden birinin anlatımı bu durumun vahşetini peygamberin buna tepkisini gözler önüne seriyor

"Ya Rasûlallah! Biz cahiliye devrinde kız çocuklarımızı diri diri gömerdik. Benim de bir kız çocuğum vardı. Annesi­ne, "Bunu giydir, dayısına götüreceğim" dedim. (Kadın bu­nun ne demek olduğunu bilirdi. Ciğerparesi, evlâdı biraz sonra bir kuyuya gömülecek ve orada çırpına çırpına can verecekti. Fakat kadının böyle bir vahşetin önüne geçmek hak ve selâhiyeti yoktu. Yapabileceği tek şey, için için ağla­yıp gözyaşı dökmekti) Hanımım dediğimi yaptı. Çocuk ha­kikaten dayısına gideceğini zannediyor ve cıvıl cıvıldı. Elin­den tutup daha önce kazdığım bir kuyunun yanına getirdim. Ona kuyuya bakmasını söyledim. O tam eğilip kuyuya bakayım derken, sırtına bir tekme vurdum ve onu kuyuya yuvarladım. Fakat nasılsa, eliyle kuyunun ağzına tutundu. Bir taraftan çırpınıyor, diğer taraftan da "Babacı­ğım üzerin tozlandı" deyip elbisemi silmeye çalışıyordu. Bu­na rağmen bir tekme daha vurdum onu diri diri toprağa gömdüm."

Adam bunu anlatırken Allah Rasûlü ve yanındakiler hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. Orada oturanlardan birisi "Be adam Rasûlallah'ı hüzün içinde bıraktın" deyince, Efendimiz adama: "Bir daha anlat" dedi. Adam hadiseyi bir kere daha anlattı. İki cihan serverinin gözlerinden akan yaşlar mübarek sakalını ıslat­tı Darimi, Mukaddime, 1.

Bu hadis ve ayetlerin var olması ve itiraz yapılmaması açıkça böyle bir adetin var olduğunu kadının toplumda ki yerinin daha bebekken nasıl görüldüğünün kuvvetli delilidir.

Had cezası ile ilgili görüş belirtmeyeceğim zira bu iddanızın dışında bugun kü islam hükümleri ile ilgilidir.

tartışmanın kalitesi açısından bu gerekli.

Unutmayalım ki cahiliyede ki kadınların statüsünü konuşuyoruz..

Kiz cocuklarinin diri diri gomulmesi kisinin "sagduyusu" ile ilgili bir durumdur.. Akli basinda hic bir insanin yapacagi bir is degildir.. Bunun kotu oldugunu anlayabilmek icin goklerden vahiy gelmesine ihtiyac yoktur..

Madem Muhammed Arap kadinlarinin toplum icindeki statulerinde olumlu gelismeler sagladi, o halde islam'dan once uygulanan ve halen uygulanmakta olan kadin sunneti'ni neden yasaklamadi?

Bakiniz kainatin efendisi bu konu hakkinda ne diyor;

Bir kadın Medine'de kızları sünnet ederdi. Resulullah (sav) (kadını çağırtarak) kendisine:
"Derin kesme. Zira derin kesmemen kadın için daha çok haz vesilesidir, koca için de daha makbuldür"
diye talimat verdi. (Rezin'in rivayetinde Resulullah şöyle buyurur:
"Kızları sünnet ederken üstten kes, derin kesme, bu şekilde kesilmesi yüze daha çok parlaklık, kocaya daha çok haz verir.")

Ebu Davud, Edeb 179, (5271)

"Sünnet (hıtan), erkeklere sünnet, kadınlar için fazilettir"

(Ahmed b. Hanbel, V, 75; Ebu Davud Edeb, 167; el-Fethu'r-Rabbânî, XVII, 1312)

Bunlar'da Islam'in guzelliklerini gunumuzde yasayan kadinlar;

kizsunnetqw6.jpg

_22765_egypt-circumcision.jpg

fcirc1-713407.jpg

fcirc5-751643.jpg

Ustte ki resimlerdeki kucuk kizlara kadin demeye dilim varmiyor ama sizin ilkel dininizce bu kucuk kizlar adet gormeye basladiklari icin kadin sayiliyor..

Daha ne kadar gercekleri gormezlikten geleceksiniz?

Bu sapiklik degilde nedir?

Illegaltm, siz kizinizi sunnet ettirecek misiniz?

veya sunnetli kadin akrabalariniz var mi?

Cahiliye devrinde nikahlar için verdiğim yazının kaynağı hakkında özür diliyorum.Kendi pc olmadığından dolayı kaynak bulmakta güçlük çekiyorum buda kaynak hususunda biraz ciddiyetsiz davranmama sebeb oluyor böyle bir yanlışın bir daha olmayacağını garanti ederim.

Bikahlarla ilgili daha sağlam kaynaklarım var.Bu nikah çeşidleri islamiyet öncesi arap toplumunda kadının yerini anlatan en öenmli etkenler.Bu nikah çeşitlerinin benimsendiği bir toplum asla kadına önem veren bir toplum değildir.Kaldı ki bu nikah çeşidlerini kaldıran islam adeta devrim yapmıştır.

nikahlarla ilgili Hz.Aişeden bir rivayet bütün rezilliği gözler önüne seriyor

"Cahiliyet zamanında nikah dört çeşitti. Bunlardan birisi, bu gün insanların yapmakta oldukları nikahtır. Şöyle ki: Erkek, diğer bir erkekten velâyetindeki kadını yahut kızını ister, akabinde o kadının mehrini tayin edip miktarını belirler. Sonra da o kadını nikah eder.

Diğer bir nikah şekli şudur: Erkek, kendi karısı hayızından temizlendiği zaman karısına: Kendini filan kimseye gönder de, ondan seninle cinsel ilişki yapmasını iste! Der. Ve kadının o cinsel ilişki yapmasını istediği erkekten gebe kaldığı anlaşılıncaya kadar, kocası asla kadınına dokunmayıp, ondan ayrı durur. Kadının gebeliği belirince, kendi kocası isterse o gebe kadınla cima eder. Kocası bu başka erkekle cinsel ilişki kurma işini ancak çocuğun necipliğine, asaletine rağbet ettiği için yapar. İşte bu nikah, "Nikah-ül İstibzâ'" (yani başkasından cinsi münasebet isteme) olur.

Diğer bir nikah şekli de şudur: On kişiden az bir cemaat toplanırlar da bunların hepsi bir kadının yanına giderler ve her biri ayrı ayrı kadınla cima eder. Neticede kadın bundan gebe kalıp da doğurduğu ve doğumdan birkaç gece geçtiği zaman o erkeklere haber gönderir. Artık o erkeklerden hiçbiri gelmemezlik edemez. Nihâyet hepsi kadının yanında toplanırlar. Kadın onlara hitaben:

- İşinizden meydana gelip de doğurmuş bulunduğum çocuğu tanıdınız. Bu çocuk, senin çocuğundur ey filan! der.

Ve kadın, onlardan arzu ettiği kimsenin adını söyler. Böylece kadının çocuğu, o adamın nesebine katılır. İsmini söylediği o erkek, bu çocuktan çekinmeye, yani onu kabul etmemeye muktedir olamaz.

Dördüncü nikah çeşidi şöyledir: Bir çok insanlar toplanırlar da bir kadının yanına girerler. O kadının yanına giren erkeklerden hiç biri çekinmez. Bu kadınlar bir takım fahişelerdir ki, bunlar kendi kapıları üzerine bir alamet olsun diye birer bayrak dikerlerdi. Artık kim isterse bu bayraklı kadınların yanına girer. Bunlardan biri gebe kalıp da çocuğu doğurduğu zaman, o erkekler kadın için toplanırlar ve kendileri için birkaç kâif, yani iz sürmekte hünerli kimseler çağırırlar. Sonra bu kâifler o kadının çocuğunu, karar verdikleri kimsenin nesebine katarlar. Böylece çocuk onun soyuna katılır ve o şahsın çocuğu diye çağrılır. O zat bundan çekinemez.

Nihâyet Muhammed hak ile peygamber gönderilince insanların bu günkü nikahı müstesna olmak üzere, bu cahiliyet nikahlarının hepsini kaldırdı."

(Sahih-i Buhârî Nikah 60, Ebu Davud Talak 33)

Görüldüğü gibi iffet zedeleyici nikahların çeşidleri arap toplumunun kadına verdiği statüyü gözler önüne seriyor..

Demişsiniz ki

1- Evlenmek isteyen kişi, istediği kadının babası veya velisine başvurarak istediği kadınla evlenmek istediğini söylerdi. Onlar da teklifi kabul edince nikah aralarında icra edilirdi.....(Buhari, nikah, 37. bab; Ebu Davud, Nikah, 33. bab).

Bu hadis ilerisinde nikah çeşidlerinden bahseder yukarıda bahsettiğim üzere orayı makasladım.Ancak görüldüğü gibi evlenmek isteyen kişi kadının abasına yada velisine gidiyor onlar teklifi kabul ederse evlilik gerçekleşiyordu.Buda kanıtlar ki cahiliyyede kadınların eşlerini seçme hakkı bulunmuyordu.Örf ve adetlere göre tabiki.İstisna olanlar bu kaideyi bozmaz.İstisna zengin soylu olan kadınlarla arap toplumunun kadın statüsü anlaşılmaz.

İslamdan sonra kadının seçme hakkı doğmuştur bu hakkın bulunmadığına dair verdiğiniz rivayete bakalım

burada kadına seçme diye bir emir yasak yok sadece tavsiye var.Yani islamda kadın eş seçemiyor iddasını isbatlamaz.Bunun için eş seçemezsiniz gibi bir hüküm yasak getirmeniz gerek..

Kadınların şiir yazmalarına hz.ömer ile ilgili hadise daha sonra değineceğim.zira araştırmam gerek.

Sevgiler Saygılar

Bahsettiginiz nikah cesitleri 9 yasinda hayiz olmaya baslamis bir kiz icinde gecerli mi?

Belirli bir yas sinirlamasi var mi?

Evlenmek isteyen kişi, istediği kadının babası veya velisine başvurarak istediği kadınla evlenmek istediğini söylerdi. Onlar da teklifi kabul edince nikah aralarında icra edilirdi.....(Buhari, nikah, 37. bab; Ebu Davud, Nikah, 33. bab).

Burada kiz babasinin kendi basina bir karar aldigini sonucu cikiyor mu?

Ya Muhammed'in kadinlar hakkinda savundugu bu goruslerine ne demeli?

"Kadın kaburga kemiği gibidir. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın.
Eğer ondan faydalanmak istersen bu hâliyle de faydalanabilirsin."

Buhârî, Nikâh 79; Radâ` 65.

Tecavuze ugramis bu kadin ne yapsin??

Hz. Ömer (ra)'e, zina yapmış olan deli bir kadın getirildi. (Recm edilip edilemeyeceği hususunda) halkla istişare ederek recmedilmesine hükmetti. Kadına Hz. Ali (ra) uğradı. (Hazırlığı görünce): "Bunun hali nedir?" diye sordu. Kendisine: "Falanca kabileden deli bir kadındır, zina yapmıştır. Hz. Ömer (ra), recmedilmesine hükmetmiştir" dediler. Hz. Ali (ra): "Kadını geri götürün!" dedi, sonra Hz. Ömer'e uğrayıp: "Ey müzminlerin emiri! Bilirsin ki, Resulullah (sav): "Kalem üç kişiden kaldırılmıştır (artık onlar yaptıklarından sorumlu değildirler): Buluğa erinceye kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan, şifa buluncaya kadar bunamıştan."
Bu biçare kadın falanca kabilenin bunağıdır. Ona tecavüz eden, muhakkak ki akli noksanlığı sırasında tecavüz etmiştir" dedi.

[ Ebu Davud, Hudud 16, (4399, 4400, 4401, 4402) ]

Yani ustte ki hadisten anladigimiza gore kadinin akli yerinde olsa tecavuz edildigi icin recm edilecek.

Bu mu sizin adalet ve insanlik anlayisiniz?

Arap kadinlar hakkinda sanirim yeterince konustuk..

Benim diyeceklerim bu kadar..

Isterseniz Ikinci iddia'ya gecelim.. Bu yavaslikta gidersek daha cevaplanmasi gereken 11 iddia aylar surebilir..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sn IllegalTm,

Yine tekrarliyorum.. Islam oncesi donem hakkinda yeterli bilgi sahibi degiliz. Tum bilgiler muslumanlar tarafindan tahrip edildi.

"Geriye kalan binlerce ezilen kadin ne olacak?" demissiniz..

Peki bugun Arabistan'da ezilen kadinlari gormemezlikten mi geliyorsunuz?

Bunlar gunumuzde ezilen kadin ornekleri degilde nedir?

Suudi Arabistan'da toplu tecavüze uğradığı halde 200 kırbaç ve 6 ay hapse mahkum edilen kadın

http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/20...audi_rape.shtml

Suudi imamdan TV'de 'Kadın nasıl dövülür' dersleri

http://www.sabah.com.tr/2007/11/08/haber,2...B7B3BD9AA5.html

Suudi imam Dr. Ahmet El Mubi, 1 yaşındaki kızların evlenebileceği fetvasında bulundu.

http://www.guncel.net/gundem/dunya/2008/06...lenebilir/imam/

SUUDİLER TELEFON GÖRÜŞMELERİNİ ZİNA SAYDI

http://www.haberler.com/suudiler-telefon-g...=Ana_Menu_Mouse

Arabistan'da kadınlar özgürlük kazanmaya çalışıyor

http://www.haberaktuel.com/Arabistanda-kad...eri-120564.html

S. Arabistan’da Asyalı kadınlara köle muamelesi

http://msnbcntv.com.tr/news/452463.asp

Hala gozlerinizi gercege kapayacak misiniz?

Arabistan'da kadinlarin hayvan muamelesi gorduklerini tum dunya biliyor. Internette Arap kadinlarinin haklarini koruma adina acilmis binlerce site mevcut.

Siz Arabistan'in geneline mi bakipta kadinlarin modern bir statuye sahip oldugunu beyan ettiniz?

Saka mi bu?

Ya peki Arabistan'da ozgurluklerini arayan kadinlara ne diyecegiz?

Kole muamelesi goren kadinlara ne demeli?

Spor yapamayan, araba kullanamayan, oy hakkina bile sahip olmayan kadinlar sizin "genel" tabirinize girmiyor mu?

Sizin bu sekilde dusunmenizi saglayanda ilkel Arap kulturunden baskasi degil..

Dunya'da bugun hangi modern ulkede kadinlarin calismasi uygun degil?

Kadinlarin calismasina karsiyim dediniz..

Bu sekilde dusunmenizin kaynagi ilkel Islam dini degilde nedir?

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kadın avrettir, dışarı çıktı mı şeytan ona muttali olur."

Kaynak: Tirmizi, Rada 18, (1173)

Soyleyin bana, kadinin disari cikmasi seytan isi olarak kabul edilen bir toplumda kadinlar nasil calisacak?

Kadinla erkegin hic bir ortamda yalniz kalmasini kabullenemeyen bir zihniyet nasil olurda kadinin calismasini uygun gorebilir?

Komik..

Sadece komik diyorum..

Bahsettiginiz ekonomi forumuna katilan unlu Arap kadinlari

Lubna Olayan

LubnaOlayan.jpg

Prenses Rabia

hghghvw7.jpg

Bu kadinlarda musluman kadin gorunumu var mi sizce?

Ustelik ornek verdigin Lubna Olayan adli kadin Amerika'da ogrenim gormus ve su an "John Xefos" adli Yunan asilli bir ortodoks ile evli..

Suudi Arabistan’da yapılan 6’ncı Cidde Ekonomik Forumu’nda batılı kadınlara erkeklere ayrılan salonda oturma hakkı tanınırken, Arap kadınlar, aynalı bölmenin ardında oturdu ve sadece sesleriyle oturumlara katılabildiler.

http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2005/02/22/603335.asp

Kiz cocuklarinin diri diri gomulmesi kisinin "sagduyusu" ile ilgili bir durumdur.. Akli basinda hic bir insanin yapacagi bir is degildir.. Bunun kotu oldugunu anlayabilmek icin goklerden vahiy gelmesine ihtiyac yoktur..

Madem Muhammed Arap kadinlarinin toplum icindeki statulerinde olumlu gelismeler sagladi, o halde islam'dan once uygulanan ve halen uygulanmakta olan kadin sunneti'ni neden yasaklamadi?

Bakiniz kainatin efendisi bu konu hakkinda ne diyor;

Bir kadın Medine'de kızları sünnet ederdi. Resulullah (sav) (kadını çağırtarak) kendisine:
"Derin kesme. Zira derin kesmemen kadın için daha çok haz vesilesidir, koca için de daha makbuldür"
diye talimat verdi. (Rezin'in rivayetinde Resulullah şöyle buyurur:
"Kızları sünnet ederken üstten kes, derin kesme, bu şekilde kesilmesi yüze daha çok parlaklık, kocaya daha çok haz verir.")

Ebu Davud, Edeb 179, (5271)

"Sünnet (hıtan), erkeklere sünnet, kadınlar için fazilettir"

(Ahmed b. Hanbel, V, 75; Ebu Davud Edeb, 167; el-Fethu'r-Rabbânî, XVII, 1312)

Bunlar'da Islam'in guzelliklerini gunumuzde yasayan kadinlar;

kizsunnetqw6.jpg

_22765_egypt-circumcision.jpg

fcirc1-713407.jpg

fcirc5-751643.jpg

Ustte ki resimlerdeki kucuk kizlara kadin demeye dilim varmiyor ama sizin ilkel dininizce bu kucuk kizlar adet gormeye basladiklari icin kadin sayiliyor..

Daha ne kadar gercekleri gormezlikten geleceksiniz?

Bu sapiklik degilde nedir?

Illegaltm, siz kizinizi sunnet ettirecek misiniz?

veya sunnetli kadin akrabalariniz var mi?

Bahsettiginiz nikah cesitleri 9 yasinda hayiz olmaya baslamis bir kiz icinde gecerli mi?

Belirli bir yas sinirlamasi var mi?

Evlenmek isteyen kişi, istediği kadının babası veya velisine başvurarak istediği kadınla evlenmek istediğini söylerdi. Onlar da teklifi kabul edince nikah aralarında icra edilirdi.....(Buhari, nikah, 37. bab; Ebu Davud, Nikah, 33. bab).

Burada kiz babasinin kendi basina bir karar aldigini sonucu cikiyor mu?

Ya Muhammed'in kadinlar hakkinda savundugu bu goruslerine ne demeli?

"Kadın kaburga kemiği gibidir. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın.
Eğer ondan faydalanmak istersen bu hâliyle de faydalanabilirsin."

Buhârî, Nikâh 79; Radâ` 65.

Tecavuze ugramis bu kadin ne yapsin??

Hz. Ömer (ra)'e, zina yapmış olan deli bir kadın getirildi. (Recm edilip edilemeyeceği hususunda) halkla istişare ederek recmedilmesine hükmetti. Kadına Hz. Ali (ra) uğradı. (Hazırlığı görünce): "Bunun hali nedir?" diye sordu. Kendisine: "Falanca kabileden deli bir kadındır, zina yapmıştır. Hz. Ömer (ra), recmedilmesine hükmetmiştir" dediler. Hz. Ali (ra): "Kadını geri götürün!" dedi, sonra Hz. Ömer'e uğrayıp: "Ey müzminlerin emiri! Bilirsin ki, Resulullah (sav): "Kalem üç kişiden kaldırılmıştır (artık onlar yaptıklarından sorumlu değildirler): Buluğa erinceye kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan, şifa buluncaya kadar bunamıştan."
Bu biçare kadın falanca kabilenin bunağıdır. Ona tecavüz eden, muhakkak ki akli noksanlığı sırasında tecavüz etmiştir" dedi.

[ Ebu Davud, Hudud 16, (4399, 4400, 4401, 4402) ]

Yani ustte ki hadisten anladigimiza gore kadinin akli yerinde olsa tecavuz edildigi icin recm edilecek.

Bu mu sizin adalet ve insanlik anlayisiniz?

Arap kadinlar hakkinda sanirim yeterince konustuk..

Benim diyeceklerim bu kadar..

Isterseniz Ikinci iddia'ya gecelim.. Bu yavaslikta gidersek daha cevaplanmasi gereken 11 iddia aylar surebilir..

Sevgili Sexy Huri

Bütü iletilerinizde ve muhalafetlerinizde iddanızın dışına taşıp bugun arabistanda ki kadının durumuna gelmişsiniz.Oysa ki bugun kü arabistan hükümetinin yaptığı yanlışlar islamı bağlamaz biz islama bakacağız..

demiştim ki

arabistanda asrı saadetten tut bu zamana kadar her dönemde çalışan iş sahibi kadınlar olmuştur.

Cahiliye dönemini tam bilmiyorum ama muhakak o zamanda vardır.

Bizim şu anda anlamak istediğimiz şey Cahiliye devrinde kadına önem veriliyormu statüsü nedir

Sizin iddanız islamın bu statüyü düşürdüğü.

Örnek olarakta zengin ve soylu aileden gelen iki kadın verdiniz.

Demek istediğim şu bu şekilde cahiliye devrinde kadına verilen değeri kadının statüsünü anlayamayız.

Bakmamız gereken falancanın karısı değil.Örf adet töre kültür bunlardır..

Bu yüzden sizin ''bak hatice kariyer ve statü sahibi demek arap toplumunda kadınlar yüksek bir mevkideydi'' demeniz mantıksız.Geriye kalan binlerce ezilen kadın ne olacak?

örnek vermiştim

Örn vermek gerekirse türkiyede ki kadının yerini anlamak için sabancının eşine bakamazsınız. Yada saygın bir ailenin kızlarına..Bakılması gereken türkiyede ki kadını alakadar eden örf ve adetlerdir.

demişsiniz ki

Yine tekrarliyorum.. Islam oncesi donem hakkinda yeterli bilgi sahibi degiliz. Tum bilgiler muslumanlar tarafindan tahrip edildi.

"Geriye kalan binlerce ezilen kadin ne olacak?" demissiniz..

Peki bugun Arabistan'da ezilen kadinlari gormemezlikten mi geliyorsunuz?

Bunlar gunumuzde ezilen kadin ornekleri degilde nedir?

Suudi kadınlar ehliyet istiyor

http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/20...udi_women.shtml

Suudi kadınların spor mücadelesi

http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/20...418_saudi.shtml

Suudi Arabistan'da toplu tecavüze uğradığı halde 200 kırbaç ve 6 ay hapse mahkum edilen kadın

http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/20...audi_rape.shtml

Suudi imamdan TV'de 'Kadın nasıl dövülür' dersleri

http://www.sabah.com.tr/2007/11/08/haber,2...B7B3BD9AA5.html

Suudi imam Dr. Ahmet El Mubi, 1 yaşındaki kızların evlenebileceği fetvasında bulundu.

http://www.guncel.net/gundem/dunya/2008/06...lenebilir/imam/

SUUDİLER TELEFON GÖRÜŞMELERİNİ ZİNA SAYDI

http://www.haberler.com/suudiler-telefon-g...=Ana_Menu_Mouse

Arabistan'da kadınlar özgürlük kazanmaya çalışıyor

http://www.haberaktuel.com/Arabistanda-kad...eri-120564.html

S. Arabistan’da Asyalı kadınlara köle muamelesi

http://msnbcntv.com.tr/news/452463.asp

Hala gozlerinizi gercege kapayacak misiniz?

Arabistan'da kadinlarin hayvan muamelesi gorduklerini tum dunya biliyor. Internette Arap kadinlarinin haklarini koruma adina acilmis binlerce site mevcut.

Burada açık bir şekilde arap cahiliye dönemi kadınından çıkıp bugun kü arap toplumundan bahsemişsiniz.Bu tamamen bahis dışı.

Buna rağmen İslam öncesi kadınların çok daha hür ve toplum içinde daha yüksek statüde olduğunu görebilmekteyiz.

demiştiniz ve hatice ve selmadan örnekler vermiştiniz.Bu iletinizle islam öncesi arap toplumunda ki kadınların statüsünden çıkmış günümüze bir yolculuk yapmışsınız.

bu ise tartışmaının kalitesini muhakkak etkileyecektir

Demişsiniz ki

Yine tekrarliyorum.. Islam oncesi donem hakkinda yeterli bilgi sahibi degiliz. Tum bilgiler muslumanlar tarafindan tahrip edildi.

Bende dedim ki

Eğer tarihi malumatlar yok edildi silindi bu yalan karıştırıldı diyorsanız bu sizin inanmak istediğiniz şeydir.

Bu şekilde ciddi isbat isteyen bir iddaada isbat yoksa üzgünüm ama ehemmiyet veremem..

Tahrip edildiğini kanıtlamalısınız.

Ancak belirtmem gerekir ki islam tarihinden belirli bir noktayı kabul edip diğerlerini tahrip ile suçlayacaksanız bu hiç adil olmaz çoğu konuda anlaşamayız.

Demişsiniz ki

Siz Arabistan'in geneline mi bakipta kadinlarin modern bir statuye sahip oldugunu beyan ettiniz?

Saka mi bu?

Ya peki Arabistan'da ozgurluklerini arayan kadinlara ne diyecegiz?

Kole muamelesi goren kadinlara ne demeli?

Spor yapamayan, araba kullanamayan, oy hakkina bile sahip olmayan kadinlar sizin "genel" tabirinize girmiyor mu

Dediğim gibi günümüzde ki durum islam öncesi cahiliye kadınını bağlamaz.Biz islam öncesini irdeliyoruz.

Demişsiniz ki

Sizin bu sekilde dusunmenizi saglayanda ilkel Arap kulturunden baskasi degil..

Dunya'da bugun hangi modern ulkede kadinlarin calismasi uygun degil?

Kadinlarin calismasina karsiyim dediniz..

Bu sekilde dusunmenizin kaynagi ilkel Islam dini degilde nedir?

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kadın avrettir, dışarı çıktı mı şeytan ona muttali olur."

Kaynak: Tirmizi, Rada 18, (1173)

Soyleyin bana, kadinin disari cikmasi seytan isi olarak kabul edilen bir toplumda kadinlar nasil calisacak?

Kadinla erkegin hic bir ortamda yalniz kalmasini kabullenemeyen bir zihniyet nasil olurda kadinin calismasini uygun gorebilir?

bende demiştim ki

Sadece islamın uygun olanı tavsiye etmesi kadının çalışmaması gerektiği var.Kadın önce evinin işlerini çocuklarının bakımını yapmalı zorda kalmadıkçada çalışmamalı.Ancak istisna durumlarda kadında çalışabilir

İstanai durumlarda kadının çalışmasının gerektiği söyleniyor.bu bir tavsiye.Uymayana islamda bir ceza tatbiki bulunmuyor.

verdiğiniz hadiste kadın avrettir dışarda bulunduğu müddetçe şeytanla ilgili zor durumu belirtilmiş ancak bu hadis kesinlikle kadının çalışmasını yasaklamaz.Sadece sakıncayı belirtir.Bu hadis hüküm koyucu muhkem bir hadis değil.İslamda kadının çalışması yasak diyebilmeniz için muhkem bir hadis getirmek zorundasınız..

demişsiniz ki

Komik..

Sadece komik diyorum..

Bahsettiginiz ekonomi forumuna katilan unlu Arap kadinlari

Lubna Olayan

Prenses Rabia

Bu kadinlarda musluman kadin gorunumu var mi sizce?

Ustelik ornek verdigin Lubna Olayan adli kadin Amerika'da ogrenim gormus ve su an "John Xefos" adli Yunan asilli bir ortodoks ile evli..

Suudi Arabistan’da yapılan 6’ncı Cidde Ekonomik Forumu’nda batılı kadınlara erkeklere ayrılan salonda oturma hakkı tanınırken, Arap kadınlar, aynalı bölmenin ardında oturdu ve sadece sesleriyle oturumlara katılabildiler.

http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2005/02/22/603335.asp

Verdiğim resimden iddadan yanlızca ikisidir bu kadınlar.

Benim verdiğim resmi incelemediniz mi başı örtülü kadınlarda var.

http://img511.imageshack.us/my.php?image=s...anint212mp9.jpg

Demişsiniz ki

Kiz cocuklarinin diri diri gomulmesi kisinin "sagduyusu" ile ilgili bir durumdur.. Akli basinda hic bir insanin yapacagi bir is degildir.. Bunun kotu oldugunu anlayabilmek icin goklerden vahiy gelmesine ihtiyac yoktur..

Madem Muhammed Arap kadinlarinin toplum icindeki statulerinde olumlu gelismeler sagladi, o halde islam'dan once uygulanan ve halen uygulanmakta olan kadin sunneti'ni neden yasaklamadi?

Bakiniz kainatin efendisi bu konu hakkinda ne diyor;

Bir kadın Medine'de kızları sünnet ederdi. Resulullah (sav) (kadını çağırtarak) kendisine: "Derin kesme. Zira derin kesmemen kadın için daha çok haz vesilesidir, koca için de daha makbuldür" diye talimat verdi. (Rezin'in rivayetinde Resulullah şöyle buyurur: "Kızları sünnet ederken üstten kes, derin kesme, bu şekilde kesilmesi yüze daha çok parlaklık, kocaya daha çok haz verir.")

Ebu Davud, Edeb 179, (5271)

"Sünnet (hıtan), erkeklere sünnet, kadınlar için fazilettir"

(Ahmed b. Hanbel, V, 75; Ebu Davud Edeb, 167; el-Fethu'r-Rabbânî, XVII, 1312)

Evet akılla muhakak o adetin çirkinliği bilinirdi ama cehalet işte yerleşmiş toplumun kanını emiyordu.

Bu iletinizden kız çocuklarının gömüldüğünü kabul ettiğiniz sonucuna varabilir miyim?

Kadın sünnetinin bir sakıncası varmıdır?

Demişsiniz ki

Illegaltm, siz kizinizi sunnet ettirecek misiniz?

veya sunnetli kadin akrabalariniz var mi?

Siz kadın sünnetinin mecburi olduğunu sanıyorsunuz sanırım ama değildir.

Demişsiniz ki

Bahsettiginiz nikah cesitleri 9 yasinda hayiz olmaya baslamis bir kiz icinde gecerli mi?

Belirli bir yas sinirlamasi var mi?

Evlenmek isteyen kişi, istediği kadının babası veya velisine başvurarak istediği kadınla evlenmek istediğini söylerdi. Onlar da teklifi kabul edince nikah aralarında icra edilirdi.....(Buhari, nikah, 37. bab; Ebu Davud, Nikah, 33. bab).

Burada kiz babasinin kendi basina bir karar aldigini sonucu cikiyor mu?

O nikah çeşidleri açıkça islam öncesinde kadına ne kadar değer verildiğini açıklıyor.

9 yaşında kızlara cahiliye devrinde muta istibda nikahı falan uygulanıyormuydu bilmiyorum.

Ayrıca bunun ne önemi var verdiğim kaynaklarda kadınlara uygulandığı mevcut buda belirtir ki kadın islamdan önce mal gibi görünüyordu.

Evlenmek isteyen kişi, istediği kadının babası veya velisine başvurarak istediği kadınla evlenmek istediğini söylerdi. Onlar da teklifi kabul edince nikah aralarında icra edilirdi.....(Buhari, nikah, 37. bab; Ebu Davud, Nikah, 33. bab).

Siz neden çıkartamadınız anlayamadım.

demişsiniz ki

"Kalem üç kişiden kaldırılmıştır (artık onlar yaptıklarından sorumlu değildirler): Buluğa erinceye kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan, şifa buluncaya kadar bunamıştan." Bu biçare kadın falanca kabilenin bunağıdır. Ona tecavüz eden, muhakkak ki akli noksanlığı sırasında tecavüz etmiştir" dedi.

Dikkat edin

şifa buluncaya kadar bunamıştan. hüküm kaldırılmış.

Bu biçare kadın falanca kabilenin bunağıdır

yani kadına hüküm giydirlmez demiş hz.ALi

Ayrıca tahminde bulunraka tecavüz edeninde akıl baliğ olmadığını beyan etmiştir.yani tecavüz eden akıllı bile olsa kadın recm edilmeyecek çünkü kadın bunaktır bunaktanda hüküm kaldırılmıştır vardığınız kanı yanlıştır..

İkinci iddaya geçebilirz.Ancak ben size bir soru sormak istiyorum.

Entellektüel bir dürüstlükle bakınca

Kız çocuklarının gömülmesinden ve nikah çeşidlerinden yola çıkarak ''islamın cahiliye devrine kıyasla kadın haklarını iyileştirdiğini'' söyleyebilirmiyiz?

Saygılar sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş
Misafir
Bu konu kapalıdır ama konuya cevap yazmaya yetkiniz var görünüyor.
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...