Jump to content

Ölümden sonra neden "yaşam" olmamalı?


Recommended Posts

Hayat ile tüm bağlarını koparmak üzere olan bir insan; algıladıklarını, gördüklerini, dış dünyadan elde etitği bilgileri bir zaman yadsıyabilir. Bu yadsıma, genellikle "ölüm" söz konusu olunca baş seviyelere vurur.

Neden "ölüm" den sonra bir yaşam vardır? Bu yaşam isteiği sadece psikolojik midir, yoksa daha farklı kaynakları var mıdır? Bunların cevaplarını öğrenmek hem kolay, hemde bir o kadar zor. Ölüm'ün ne olduğunu bir insan kolaylıkla bilebilir. Karanlıktan aydınlığa bir yoldur doğum. Gözlerini açınca yeni doğan canlı, kayıt ve bilgiye başlar. Bu kayıt, zaten anne karnında belirli seviyede başlamış durumdadır. Küçüktür, hayatı yeni tanır, büyür, gelişir, dış dünyayı kavrar.

Dış dünyaya şöyle bir göz atarsın. Bakarsın ki, seni oluşturan tüm materyaller burada mevcuttur. Ardından bunların ölüm ile ne olacağıan bakarsın. Dış dünyada birşekilde ölüm olayı ile karşılaşmışsınızdır. Ya ailenizden yakın birisi ya da hiç tanımadığınız birisi. O'nun ölümden sonraki yaşamı gözlerinizin önündedir. Bütün canlılık faaliyetleri bitmiş, hücreler ölmüş, paramparça olmuştur. Fakat bu bölünme, gerçek anlamda bir son değil, devinimin devam etmesi niteliğini taşır. Sizin içinizi kemiren ise; "benlik" bilincidir. Karanlıktan aydınlığa adım attığınızaki dış dünya, tüm bilinçsel olayları içine alan bir dünya kurmuştur artık. Sorun ise, o dünyadan çıkıştır, düşünce boyutundan çıkıştır. Ruhunuz, beyninizin ve diğer yapısal gelişmeler doğrultusunda bir kere oluşmuştur. Ölümden sonra ise yine geldiği yere, hiçliğe gidecektir. Sorun buradadır ki "hiçlik" kavramı, algılanması biraz zordur. Bir hiç olmak, bir zamanlar varolduğunu dahi hatırlamamak, garip düşünceler arasında bütün insanların zihninde yer edinmiş bir olaydır.

Yukardaki doğaya tekrar karışma olayında önünde iki seçeneğin var. Ya ruhunun tamamen dış dünyadan sıyrılıp başka bir boyuta geçecek, yada bu boyutta yaşam bulup bu boyutta ölecek. Bence seçim şansın çok kolay! Yeterki kabul etme kabiliyetin gelişmiş olsun! Bu dış dünyada hayat buldun, seni vareden herşey burada. Öldükten sonrada burada olucak. Ölümden sonra burada olucağının kanısını ise, ölüm olayını yaşamış diğer kişilerden (diğer senlerden) göreceksin. Birisi öldü ve azot ve karbon döngüsüne girdi. Düşünce yaşamıyor fakat birşey devam ediyor, o'da, düşünceyi oluşturan herşey...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hayat ile tüm bağlarını koparmak üzere olan bir insan; algıladıklarını, gördüklerini, dış dünyadan elde etitği bilgileri bir zaman yadsıyabilir. Bu yadsıma, genellikle "ölüm" söz konusu olunca baş seviyelere vurur.

Neden "ölüm" den sonra bir yaşam vardır? Bu yaşam isteiği sadece psikolojik midir, yoksa daha farklı kaynakları var mıdır? Bunların cevaplarını öğrenmek hem kolay, hemde bir o kadar zor. Ölüm'ün ne olduğunu bir insan kolaylıkla bilebilir. Karanlıktan aydınlığa bir yoldur doğum. Gözlerini açınca yeni doğan canlı, kayıt ve bilgiye başlar. Bu kayıt, zaten anne karnında belirli seviyede başlamış durumdadır. Küçüktür, hayatı yeni tanır, büyür, gelişir, dış dünyayı kavrar.

Dış dünyaya şöyle bir göz atarsın. Bakarsın ki, seni oluşturan tüm materyaller burada mevcuttur. Ardından bunların ölüm ile ne olacağıan bakarsın. Dış dünyada birşekilde ölüm olayı ile karşılaşmışsınızdır. Ya ailenizden yakın birisi ya da hiç tanımadığınız birisi. O'nun ölümden sonraki yaşamı gözlerinizin önündedir. Bütün canlılık faaliyetleri bitmiş, hücreler ölmüş, paramparça olmuştur. Fakat bu bölünme, gerçek anlamda bir son değil, devinimin devam etmesi niteliğini taşır. Sizin içinizi kemiren ise; "benlik" bilincidir. Karanlıktan aydınlığa adım attığınızaki dış dünya, tüm bilinçsel olayları içine alan bir dünya kurmuştur artık. Sorun ise, o dünyadan çıkıştır, düşünce boyutundan çıkıştır. Ruhunuz, beyninizin ve diğer yapısal gelişmeler doğrultusunda bir kere oluşmuştur. Ölümden sonra ise yine geldiği yere, hiçliğe gidecektir. Sorun buradadır ki "hiçlik" kavramı, algılanması biraz zordur. Bir hiç olmak, bir zamanlar varolduğunu dahi hatırlamamak, garip düşünceler arasında bütün insanların zihninde yer edinmiş bir olaydır.

Yukardaki doğaya tekrar karışma olayında önünde iki seçeneğin var. Ya ruhunun tamamen dış dünyadan sıyrılıp başka bir boyuta geçecek, yada bu boyutta yaşam bulup bu boyutta ölecek. Bence seçim şansın çok kolay! Yeterki kabul etme kabiliyetin gelişmiş olsun! Bu dış dünyada hayat buldun, seni vareden herşey burada. Öldükten sonrada burada olucak. Ölümden sonra burada olucağının kanısını ise, ölüm olayını yaşamış diğer kişilerden (diğer senlerden) göreceksin. Birisi öldü ve azot ve karbon döngüsüne girdi. Düşünce yaşamıyor fakat birşey devam ediyor, o'da, düşünceyi oluşturan herşey...

Ne kadar basitçi ve ben merkezci bir yaklaşım. Sonsuza kadar yaşamak, cennet gibi bile yer de dahi olsa, sıkıcı gelmiyor mu? Bana öyle geliyor. Açık konuşmak gerekirse, senin dediğin gibi bir arayış içinde değilim. İnsanlar senin yaptığın kadar basit bir şekilde, tek bir grup altında toplanamaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Neden "ölüm" den sonra bir yaşam vardır? Bu yaşam isteiği sadece psikolojik midir

Hayat; kör tesadüfler sonucu ortaya çıkan anlamsız bir süreç değildir. Bilimsel veriler herşeyin bir "akıllı tasarım" ürünü olduğunu gösterir. Herşeyin bir amaç için tasarlandıgı apaçık bellidir ve bu belirlik tüm bunların bir yaratıcı tarafından planlanarak yapıldıgını gösterir. Bu kadar kompleks bir sistemi tasarlayan birinden, sonunda bu sistemi çöpe atacağı beklenemez. Mantıgını yoklayan her insan aslında bu sonuca varır; ölümle herşeyin bitmesi insan mantıgına ters düşer. (tesadüflerle meydana gelmediğimize göre ölünce herşeyin bitecek olması anlamsız olur) Aslında insanların cogunlugu (bir yaratıcıya inanan yada inanmayan) öldükten sonra bir hesap sorulma sisteminin olmadıgı ispatlansa bile olmasını isterdi, hatta inanmayıpta "keşke oyle birşey (ahiret) olsaydı" diyenlere de çok rastlarız. Bunun nedeni korku yada merak değil, aksine adaletin gereğidir.

http://akillitasarim.org/darwin.zip url 'inden bu bilimsel videoyu indirip izlemenizi tavsiye ederim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Açık konuşmak gerekirse, senin dediğin gibi bir arayış içinde değilim. İnsanlar senin yaptığın kadar basit bir şekilde, tek bir grup altında toplanamaz.

Benim bir arayış içinde olduğumu kim söyledi? Tek grup altında toplamadım, sadece grupların nasıl düşünmesi gerektiği yönünde bir açıklama yaptım. Ölen bir insanı çok rahatlıkla görebilirsiniz, kendinizin nasıl bir deneyim yaşayacağını bir şekilde öğrenebilirsiniz. Eğer ölümler esrarengiz bir şekilde olsaydı, ölen birisi kaybolsaydı, bulunamasaydı derdik ki: "Bu ilngiç bir olay, bizimde başımıza gelebilir. Ölümden sonra ne olacağı belirsiz" derdik. Fakat görüyoruzki toprağa karışıyorlar, bütün yaşamsal faaliyetler iflas ediyor. İşte bunun karşısında rasyonel düşünmek gerekiyor, uçuk, fantastik şeyler değil.

Bu kadar kompleks bir sistemi tasarlayan birinden, sonunda bu sistemi çöpe atacağı beklenemez. Mantıgını yoklayan her insan aslında bu sonuca varır; ölümle herşeyin bitmesi insan mantıgına ters düşer. (tesadüflerle meydana gelmediğimize göre ölünce herşeyin bitecek olması anlamsız olur)

"Akıllı Tasarım" vaysayımı bilimsel bir konu değildir. Evrim karşıtlarının bilime sızma çabalarından oluşan ucube topluluklardır. Kompleks sistem varsayımı tamamı ile çürütülmüştür. Kalıtsal materyaller, birikimli seçilim vs. konuları bunlara ışık tutar. Ölümle herşeyin bitmesi hiçbir zaman söz konusu değildir. Sadece düşünme ve farkındalık son bulur. Bunları yapan beyin artık ölmüştür. Fakat bu ölüm, yaşamsal faaliyetler değilde, devinim içinde yoluna tekrardan devam eder. Yaşarken dahi bu yolda gidiyordur zaten.

Link to post
Sitelerde Paylaş
"Akıllı Tasarım" vaysayımı bilimsel bir konu değildir. Evrim karşıtlarının bilime sızma çabalarından oluşan ucube topluluklardır. Kompleks sistem varsayımı tamamı ile çürütülmüştür. Kalıtsal materyaller, birikimli seçilim vs. konuları bunlara ışık tutar. Ölümle herşeyin bitmesi hiçbir zaman söz konusu değildir. Sadece düşünme ve farkındalık son bulur. Bunları yapan beyin artık ölmüştür. Fakat bu ölüm, yaşamsal faaliyetler değilde, devinim içinde yoluna tekrardan devam eder. Yaşarken dahi bu yolda gidiyordur zaten.

Akıllı tasarım; bilimsel araştırmaların verdigi bir sonuctur arkadaşım. Evrim gibi hayatı kör tesadüfler ürünü olarak açıklamaya çalışmaktan %100 daha mantıklıdır. Akıllı tasarımın ortaya çıkması evrim ile açıklanamayacak kadar gelişmiş ve evrim sonucu ortaya çıkması imkansız olan canlı yapılarının oldugunun keşvedilmesidir.(bkz: bakteri kamçısı, bombardıman böceği)

Evrim teorisi ortaya çıktıgı dönemlerde bir canlı hücresi bilim adamlarına göre çok çok basit bi parçaydı, malum mikroskop teknolojisi bugunku kadar gelişmiş degildi. Ancak teknolojinin gelişmesi her geçen gün evrim teorisini yavas yavas teori bile olmaktan çıkarıyor. Bugunkü teknolojiye göre bir canlı hücresini insan beyni; en gelişmiş labaratuarlarda bile üretemiyor, sen ise kör tesadüfle oluştugunu savunuyorsun. Bu konuda yeterince bilgili olmadıgını düşünüyorum yada hala canlı hücresini hala çok basit bir yapı oldugunu zennedenlerdensin.(Evrime inanıyorsan biraz daha araştırma yapmanı tavsiye ederim.) Evrim bilinçsiz bir süreç oldugundan yeryüzünde acayip ucube canlılar olması (veya bir zamanlar yaşamış olması) gerekir, ancak evrimcilerin buldugu fosiller tüm kemik yapılarıyla mükemmeldir. Acaba nerede; 4 kollu, 6 gözlü, 8 parmaklı, 3 bacaklı, kafatası yamuk yumuk, gözler kafatası üstünde olan, vs.. mutasyona ugrayan insan formlarının fosilleri?.. bence evrimciler, çürüyen teorilerini ayakta tutabilmeleri için önce bu doğal seçilimin elediği ucube canlıların fosillerini bulmaları lazım..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Akıllı tasarım; bilimsel araştırmaların verdigi bir sonuctur arkadaşım. Evrim gibi hayatı kör tesadüfler ürünü olarak açıklamaya çalışmaktan %100 daha mantıklıdır. Akıllı tasarımın ortaya çıkması evrim ile açıklanamayacak kadar gelişmiş ve evrim sonucu ortaya çıkması imkansız olan canlı yapılarının oldugunun keşvedilmesidir.(bkz: bakteri kamçısı, bombardıman böceği)

Evrim teorisi ortaya çıktıgı dönemlerde bir canlı hücresi bilim adamlarına göre çok çok basit bi parçaydı, malum mikroskop teknolojisi bugunku kadar gelişmiş degildi. Ancak teknolojinin gelişmesi her geçen gün evrim teorisini yavas yavas teori bile olmaktan çıkarıyor. Bugunkü teknolojiye göre bir canlı hücresini insan beyni; en gelişmiş labaratuarlarda bile üretemiyor, sen ise kör tesadüfle oluştugunu savunuyorsun.

Evrim, hayatı, varoluşu kör tesadüflere bağlayan bir kuram değildir. Asıl siz Evrim kuramı hakkında hiçbirşey bilmiyorsunuz. Akıllı tasarımın bilimsel olmadığını, olmayacağını defalarca dile getirdik arkadaşım. "Akıl" nedir? "Akıllı tasarım" neye göre "akıllı tasarım?" insan aklına göremi akıllı tasarım? "Akıl" derken baz aldığınız noktası neresidir? Akıllı tasarım hangi aşamalarda bu kanıya rastlamış? Kuram olabilmiş mi? Destekleyen veriler nedir? O veriler hangi düzlemde değerlendiriliyor? Komik olmayalım. Hücre basit değildir, karmaşık bir yapıya sahiptir. Evrim kuramında geçen bir söz, "basitten karmaşığa" derkenki anlatım; yapısal değişiklerin birikmesi ve o doğrultuda karmaşıklaşmasıdır. Saf, pür anlamda "basit" sistem değildir. Basit diye tabir edilen, "şuan" ki sistemin alt aşamalarıdır. Basit+basit+basit=Karmaşık. Bilim gözlemlerini yapar, ortaya sunar. Buna kulp takmak sadece teist insanların işi olabilir. Akıllı tasarım dersin, "tasarım" dersin. Fakat bilmessin ki, "tasarım ve akıl" insan zihninin somut verilere yorumudur. Sen öldüğün zaman "akıllı tasarım" da ölür, akıl ve tasarım somut üzerinde kurulmuş bir soyutlamadır. Tıpkı, kırmızı derken zihninde "kırmızı bir nesne" canlanması gibi. Siz ölürseniz "kırmızı (soyut anlam)" ölür, fakat kırmızı olan "nesne" sizden bağımsız yaşamına devam eder.

Evrim bilinçsiz bir süreç oldugundan yeryüzünde acayip ucube canlılar olması (veya bir zamanlar yaşamış olması) gerekir, ancak evrimcilerin buldugu fosiller tüm kemik yapılarıyla mükemmeldir. Acaba nerede; 4 kollu, 6 gözlü, 8 parmaklı, 3 bacaklı, kafatası yamuk yumuk, gözler kafatası üstünde olan, vs.. mutasyona ugrayan insan formlarının fosilleri?.. bence evrimciler, çürüyen teorilerini ayakta tutabilmeleri için önce bu doğal seçilimin elediği ucube canlıların fosillerini bulmaları lazım..

Evrim'e bilinçsiz demişsiniz. yukarda defalarca tekrar ettiğim soyutlamaya bakalım. "Bilinç" nedir? Canlıların kazandığı bir üst boyut, düşünme ve farkındalık. Evrim, ortada cereyan eden bir olayın soyutlanmış halidir. Evrim, bir canlı değildir, süre gelen bir olayın soyutlanmış şekilidir. Örneğin yatmadan önce koyunlar sayıyorsunuz, "Koyunların gözümün önünden geçmesi" cümlesini ilksel olarak alalım, sonra buna isim verelim. İsimide "Koyungeç" olsun.Gözünüzün önünden geçen sadece koyun-lardır. Koyunları bir bütün olarak zihninizde soyutlarsınız. Bu soyutlama öznel veriler doğrultusunda yapılır, kişiye odaklıdır. Yine yukarda bahsettiğim gibi; "Koyungeç bilinçli mi?" gibi bir soru olmaz. Çünkü koyungeç bir bütün olarak soyutlanmıştır. Soyutlanan ise, "Koyunların gözümün önünden geçmesi" olayıdır.

tarihinde Mutant tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Evrim, hayatı, varoluşu kör tesadüflere bağlayan bir kuram değildir.

Yanlış.

Evrimciler ilk canlının ortaya çıkışı ile ilgilenmediklerini söylerler, ancak en basit olan ilk canlı onlara göre bir tesadüf ürünüdür. Yoksa sen ilk canlının yaratıldıgına mı inanıyorsun?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yoksa sen ilk canlının yaratıldıgına mı inanıyorsun?

Evet yaratıldığına inanıyorum, hatta Tanrı'nın emri ile oldu bu; "OL!" dedi ve oldu. Konumuz "Evrim Kuramı" değil, konumuz ölümden sonraki yaşam. Lütfen konuyu dağıtmayalım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...