Jump to content

Evrenin genişlemesi


Recommended Posts

  • İleti 85
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

evren genişlemez, şişmektedir.tipki bir balonun şişişi gibi şişmektedir.balonun yüzeyinde çizilen noktalar birbirlerinden nasil ayriliyorlarsa galaksiler ve evren adalarida birbirinden o şekilde ayrilmaktadir.

olay da enerji-momentum-tansör gibi hesaplar rol oynamaktadir.kütle çekimi nedir ki? siz bu işi araştiran teorik fizik alt dalinin halen 18.yy fiziğini kullandiğini mi saniyorsunuz?

Link to post
Sitelerde Paylaş
olay da enerji-momentum-tansör gibi hesaplar rol oynamaktadir.kütle çekimi nedir ki? siz bu işi araştiran teorik fizik alt dalinin halen 18.yy fiziğini kullandiğini mi saniyorsunuz?

Öyle görünüyor ki enerji-momentum-tansör gibi hesaplar sevgili YSvedlov'un aklına hitap ediyor bizimki yaya kalıyor.

teorik fizik alt dalı da gelip 21. yüzyılın ortalama insan aklını geçmiş, yaya kalmışız.

18. yüzyıl insanında zaten hiç kafa yoktu.

Bilenle bilmeyenin arası öyle açılıyor ki. Artık onlara yetişmek mümkün olmayacak.

Ama olsun karınca hareketleriyle birbirimize yaklaşır.

Kütlelerimizi artırırız.

o zaman belki enerji-momentum-tansör hareketlerine aklımız yatar.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş
evren genişlemez, şişmektedir.tipki bir balonun şişişi gibi şişmektedir.balonun yüzeyinde çizilen noktalar birbirlerinden nasil ayriliyorlarsa galaksiler ve evren adalarida birbirinden o şekilde ayrilmaktadir.

olay da enerji-momentum-tansör gibi hesaplar rol oynamaktadir.kütle çekimi nedir ki? siz bu işi araştiran teorik fizik alt dalinin halen 18.yy fiziğini kullandiğini mi saniyorsunuz?

Klasik fizik, Newton fiziği, hala geçerli..

Güneş sisteminde pratik kullanılma yerleri var..

Evrenin genişlemesi ile şişmesi arasında fark yoktur.

Balon şişerken genişler..

Ayrıca evren balon gibi değildir.

Ortası boş bir torus gibidir. Donut gibidir yani..

Ya da kalın bir halka şeklindedir. Veya simit şeklindedir..

Çekim gücünün ne olduğu henüz bilinmiyor..

Bu konuda yorum yaparken dikkate etmek gerekiyor.

Bütün iddiaların yanlış olma ihtimali var..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaklaşma yerel bir fenomen..

Evren genişlerken birbirlerine yakın, ya da çok büyük olan galaksiler birbirlerini çekiyor ve çarpışıyorlar.

Bize gelen ışığın tayfı maviye kayıyorsa, o galaksi bize yaklaşıyor demektir.

Tayf kırmızı ise uzaklaşıyor...

Galaksilerin büyük çoğunluğunun tayfı kırmızı..

Mavi tayf çok az.

Olabilmesi düşük bir olay evren genişlerken gezegenleri çarpışması.

meyveli kek gibi düşünebiliriz

hamuru evren içindeki meyveler gezegenler galaksiler ise

hamuru kabardıkça

yani evren genişledikçe

gezegenlerde birbirinden aralarındaki mesafe ne kdr yüksekse

o kdr uzaklaştıkları için

çarpışabilme olasılıkları çok düşük olmalı.

galaksileri bize çeken etkenler neler ?

tarihinde maggie tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Galaksilerin çarpışma olasalığı çok düşük değil..

Yaklaşık yüzde 10-15'inde tayf mavi. Yani galaksiler bize yaklaşıyor..

Eliptik galaksilerin çarpışan spiral galaksilerden oluştuğuna inanılıyor.

Onların sayısı da yüzde 25 civarında..

Demek ki geçmişte bu çarpışmalar daha olağanmış..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Karanlık enerjiyede değinelim

Evrenin hızla genişlemesinden bahsederken

Evren içinde bulunan karanlık enerji sayesinde genişliyorsa

bu karanlık enerji tükenmiyormu ?

ve nasıl oluyorda tükeniyorsa evren her saniyekinden daha hızlı genişliyebiliyor

evrenin %70'i oluşturduğu düşünülüyor olsa bile nasıl

daha hızlı genişliyor..

tarihinde maggie tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Karanlık enerjiyede değinelim

Evrenin hızla genişlemesinden bahsederken

Evren içinde bulunan karanlık enerji sayesinde genişliyorsa

bu karanlık enerji tükenmiyormu ?

ve nasıl oluyorda tükeniyorsa evren her saniyekinden daha hızlı genişliyebiliyor

evrenin %70'i oluşturduğu düşünülüyor olsa bile nasıl

daha hızlı genişliyor..

Bu enerji, tükenmesi bir yana, giderek artıyor..

Neden?

Bu önemli bir sorundur.

Nedeni bilinmiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Karanlık enerjinin artmasının

evrenin temel kuvvetleriyle alakası olabilir diye düşünüyorum

kütle çekimi,elektromanyetizma,zayıf çekirdek kuvveti ve güçlü çekirdek kuvveti.

karanlık enerji bunlardan ayrımı yoksa?

herhangi bir yasaya bağlı olmadanmı çoğalıyor..

eğer böyleyse nasılı ve nedeni gerçekten çok önemli.

tarihinde maggie tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yıldız ve galaksilerden bize gelen ışık sayesinde varlıklarından haberdar oluyoruz.

Ancak evrende ışık yaymayan önemli miktarda madde de olabilir.

Tıpkı bizim gezegenlerimiz gibi.

Bu türden çok büyük kütleli cisimler olduğunda bunları nasıl algılarız?

Önlerinde ışık saçan yıldız ve galaksiler varsa hiçbir şekilde algılayamayız.

Ancak önleri bize kadar açıksa. Arkasındaki yıldız ve galaksileri kapatırken uzayın o bölgesinde kara bir leke gibi algılarız.

Karadelik denilen şeyler belki böyle ışık yaymayan muazzam kütlelerdir. Kütlenin büyüklüğü yakınından geçen ışıkları bile çekip bır kısmını mass edip bir kısmının yönünün değiştirebiliyor olabilir.

Evrendeki gökcisimlerinin gravitasyonunu ölçebilseydik eğer. O zaman bu türden büyük kütleleri görüntülemek daha kolay olabilirdi. ve o zaman evrenin genişlemesi tezi yeniden gözden geçirilmesi gerekebilirdi.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Son iletinden şu sonuç çıkıyor

Galaksilerin kütle artışları, birbirlerinden uzaklaşma artışlarından fazladır.

Bu nedenle galaksiler kütlelerinin büyüklüğü oranında birbirlerini çekerler.

Dr. Ekinci, eğer öyle bir anlam çıkıyorsa yanlış yazmışım demek.. Galaksilerin kütlesi artmaz (başka galaksileri veya çevrelerinden geçen cisimleri yutmaları dışında). Daha doğrusu galaksilerin birbirlerini çekmelerinin, birbirlerine doğru hareket etmelerinin.. bununla bir ilgisi yok.

Tekrar ediyorum, evrenin genişlemesi çok büyük ölçekte etkisini gösteren bir şey. Yine bir örnekle açıklamak gerekirse, gelgit nasıl etkisini bir bardak suda değil okyanusta gösteriyorsa, genişleme de etkisini bin, onbin, yüzbin, milyon değil, milyar ışık yılı mertebesinde gösteriyor.

Yukarıda yine aynı kafa karışıklığından kaynaklanan sorular soruluyor: "evren genişledikçe gezegenlerin birbirlerine çarpışma olasılığı düşüyor mu?" Peki benim Kartepe'ye çıkmam dağın ağırlığını arttırarak Batı Karadeniz fayına yaptığı baskıyı büyütür o da İstanbul depreminin oluşma olasılığını yükseltir mi?!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yukarıda yine aynı kafa karışıklığından kaynaklanan sorular soruluyor: "evren genişledikçe gezegenlerin birbirlerine çarpışma olasılığı düşüyor mu?" Peki benim Kartepe'ye çıkmam dağın ağırlığını arttırarak Batı Karadeniz fayına yaptığı baskıyı büyütür o da İstanbul depreminin oluşma olasılığını yükseltir mi?!

Sevgili Deicide....

Tartışmalar ilginç bir mecraya dökülmeye başladı. Ben de katılmaktan kendimi alamıyorum.

Evet.. Senin Kartepe'ye çıkman dağın ağırlığını artırır ve Batı Karadeniz fayına yaptığı baskı büyütür ama, bir depreme neden olamaz ve deprem oluşma olasalığını da artırmaz. Devenin belini kıran son samanı unutmayalım. Bunu biz patolojide de sıklıkla görürüz. Örneğin beyin sapında bir gliom orada aylarca, hatta yıllarca durduğu halde en ufak bir belirti vermez. Ancak bir gün malign bir hücrenin daha ortaya çıkması belirtilere neden olur.

Ama benim üzerinde yorum yapmak istediğım husus bu değil.

Hareket halinde olan bir cismin, hızına bağlı olarak kütlesi artar.. Bunu biliyoruz..

Bu kütle hesaplanabilir bile..

Kütlesi artan bir cismin çekim gücü artar..

Bunu da tahmin edebiliriz.

Evrenin ışık hızına yakın genişlemesinin bazı sonuçları olmalıdır.

Galaksiler birbirlerinden uzaklaşıyorlarsa, çarpışan galaksilerin sayısı az olmalıdır.

Ama hızlarına bağlı olarak kazandıkları kütle ve çekim gücü, buna karşı gelerek, çarpışmaların azalmamasından da sorumlu olabilir.

Bu konunun bir çözüme bağlandığını sanmıyorum.

Evren balon gibi değildir. Ortası boş bir torus gibidir. İki kutuptan basıktır.. Donut veya simit şeklindedir.

Evrenin aldığı bu şekil galaksilerin birbirlerine çarpmasından ve bazı galaksilerin tayfının maviye kaymasından sorumlu olabilir.

Bizim galaksinin arkasında olan bazı galaksiler bize doğru hareket etmek zorundadırlar.

Örneğin Andormeda büyük hızlarla bize yaklaşmaktadır.

Selamlar...

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
Klasik fizik, Newton fiziği, hala geçerli..

Güneş sisteminde pratik kullanılma yerleri var..

Evrenin genişlemesi ile şişmesi arasında fark yoktur.

Balon şişerken genişler..

kozmoloji hakkinda bir şey bilmiyorsunuz,kozmoloji newton mekanigi ve kütlecekimi atmiştir.difransiyel geotmetriye dayali bir metriği ve tansör hesaplarini kullanmaktadir.öncül olarakta evrendeki enerji ve madde yogunlugunu ele almaktadir.kütleçekimi hesaplari güneş sistemi gibi ricche tansörünün önemsiz sayilabileceği kücük sistemler için geçelridir.söz konusu evren adalari(galaksileride geçtik) olunca devreye Genel Görelelik,M teorisi ve Tansör hesaplari girmektedir,kütle çekimi hemen bir hiçtir.

teorik fizik kitaplarini kurcalarsaniz belli başli evren modelleri ortaya konulmustur, bunlar drekinci ve sizin öncül aldiğiniz newton(ki yüzyil önce çürütüldü)modeli başta olmak üzere einstein(kapali, homojen maddeyle dolu ve küresel bir evren) de sitter(açik) ve adini unuttugum bir kaç model daha vardi.cogu şeyi unuttugum için detayli bilgi veremiyorum ama bu böyledir.forumlarda konustugunuz singularity yada sürekli genişleme şeklindeki tezlerde bu evren modellerinin her biri tarafindna ortaya atilmiştir.ama kütleçekim evrenolusum ve enflasyon(şişme) teorileri için artik kulllanilmamakta ya da ihmal edilmektedir.

tarihinde YSverdlov tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
kozmoloji hakkinda bir şey bilmiyorsunuz,kozmoloji newton mekanigi ve kütlecekimi atmiştir.difransiyel geotmetriye dayali bir metriği ve tansör hesaplarini kullanmaktadir.öncül olarakta evrendeki enerji ve madde yogunlugunu ele almaktadir.kütleçekimi hesaplari güneş sistemi gibi ricche tansörünün önemsiz sayilabileceği kücük sistemler için geçelridir.söz konusu evren adalari(galaksileride geçtik) olunca devreye M teorisi ve Tansör hesaplari girmektedir,kütle çekimi hemen bir hiçtir.

teorik fizik kitaplarini kurcalarsaniz belli başli evren modelleri ortaya konulmustur, bunlar drekinci ve sizin öncül aldiğiniz newton(ki yizyil önce çürütüldü)modeli başta olmak üzere einstein(kapali ve homojen ve küresel bir evren) de sitter(açik) ve adini unuttugum bir kaç model daha vardi.forumlarda konustugunuz singularity yada sürekli genişleme şeklindeki tezlerde bu evren modellerinin her biri tarafindna ortaya atilmiştir.ama kütleçekim evrenolusum ve enflasyon teorileri için artik kulllanilmamakta ya da ihmal edilmektedir.

Kozmoloji klasik anlamda bir bilim dalı değildir.

Laboratuvarda denenemez. Uzaklara gidilemez. Bütün yöntemleri gözlemlere ve bazı hassas aletlere dayanır.

Dolayısıyla benim kozmolojiyi bilmemem, birilerinin ve sizin bildiğiniz anlamına gelmez..

Newton yasaları güneş sistemi içinde yeterlidir. Bunu bütün fizikçiler söylüyor..

Bilim her yöntemden yararlanır.

M teorisi, süperstring kuramı, brane'ler ve diğer evren modellerinin hiç biri kanıtlanmamış, teori bile olamayacak kadar zayıf hipotezlerdir aslında.

Geçerli, gözlenebilir ve kanıtlanabilir ve yanlışlanabilir tek kuram inflation dır.. Big Bang'in yerini almıştır.

Kütleçekim gizemini korumaktadır ve evrenin oluşumundaki en önemli kuvvettir.

Bu konuda ne demek istediğiniz kesin değil..

Ne dediğinizi sizin de bildiğinizi sanmıyorum..

Bir olguyu herkesin anlayacağı bir şekilde basite indirgeyerek açıklayamazsanız, birilerinin yazılarını kopyalayıp buraya yapıştırıyorsunuz izlenimini verebilirsiniz..

Açıklamalarınız net ve anlaşılır olmalı yani..

Bizim bu tür saçmalıklarla işimiz yok..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kütleçekim gizemini korumaktadır ve evrenin oluşumundaki en önemli kuvvettir.

evrenin olusumunda 4 temel kuvvet rol oynamiştir,en büyük işi ise zayif ve güclü kuvvetler halletmiştir.kütlecekimi sadece yildiz ve gezegenlerin olusumunda(belli ölçülerde de galaksilerin)rol oynamiştir.

evren olusum ve şişme teorileri kütle cekimi hesaba alsa dahi bir yan unsur olarak ele alir.evrenin olusumunda bütün kuvvetlerin tek bir biçimde bileşik oldugunu ve sonradan yriştigini söyler ve hesaplari newton mekaniği ile lineer metriği kullanarak değil Genel Görelelik Sicim kurami M Teorisi dahilinde tansör hesaplari ve difransiyel metriği kullanarak yapar(reymann uzayi)

umarim daha aciklayici olmustur.

tarihinde YSverdlov tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

yani evren bilimi galaksileri ve evren adalari incelerken,F=m1*m2/d^2 demez.bunun yerine başka bir hesap ve metrik kullanir(tansör), anladiniz mi?nasil ki kuantum mekaniği,kücük sistemler için hilbert uzayini vektörel uzay yerine kullaniyorsa kozmolojide hesaplamalarinda lise fizik ve matematiğini(newton mekaniği, lineer metrik) kullanmaz.

tarihinde YSverdlov tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
evrenin olusumunda 4 temel kuvvet rol oynamiştir,en büyük işi ise zayif ve güclü kuvvetler halletmiştir.kütlecekimi sadece yildiz ve gezegenlerin olusumunda(belli ölçülerde de galaksilerin)rol oynamiştir.

evren olusum ve şişme teorileri kütle cekimi hesaba alsa dahi bir yan unsur olarak ele alir.evrenin olusumunda bütün kuvvetlerin tek bir biçimde bileşik oldugunu ve sonradan yriştigini söyler ve hesaplari newton mekaniği ile lineer metriği kullanarak değil Genel Görelelik Sicim kurami M Teorisi dahilinde tansör hesaplari ve difransiyel metriği kullanarak yapar(reymann uzayi)

umarim daha aciklayici olmustur.

Yanıldığınız noktayı açıklayım hemen..

Genel görelik kuramı ile singulariteye doğru geri giderken, Planck zamanında bütün hesaplar çöküyor..

Dolayısıyla hangi yöntemi kullanırsanız kullanın, Plack zamanının ötesini matematikle açıklayamazsınız...

Tensör hesapları diferansiyel falan, hiç biri işe yaramıyor..

Bu açıklamanızı daha iyi anladım ama, doğru olmaktan çok uzak..

Big Bang'in fiziğinde bir yerden sonra fizik ve matematik duruyor..

O zaman Planck zamanı. Big Bang'in 10^-43 saniyesi yani..

Kuantize edilince zaman, daha kısası olmayan bu aralarla geçiyor.

Yani tıklamalar her 10^-43 saniyede bir oluyor..

Newton yasaları kusurludur elbette.

Yerlerini genel görelik kuramına terketmişlerdir.

Ama genel görelik de yeterli değildir ve kusurludur...

Çünkü kuantum fiziği ile bağdaşmamaktadır.

Daha da ötesi, kuantum fiziği de eksik ve kusurludur.

Çünkü diğerleri ile bağdaşmamaktadır..

TOE ise henüz pratik bir kuram olamamıştır.. Belki de asla olamayacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Hacı,

Zaten burada anlatmaya çalıştığım, evrenin genişlemesi dolayısıyla galaksiler arasındaki uzaklıkların artmasının, hareket sonucundaki artıştan farklı olduğu.. Bir cismin hareketini değiştirmek için kuvvet uygulamalısınız.. Bu Galileo'dan beri bilinen bir yasa. Cisme kuvvet uygulayarak ivmelendirirsiniz; yani kuvvet uygulamaya devam ettikçe hızını arttırırsınız. Ancak özel görelilik kuramından dolayı biliyoruz ki, cismin hızı arttıkça, kütlesi de artar. Yani artık aynı ivmeyi verebilmek için uyguladığınız kuvveti de arttırmanız gerekir. Bu durum, ışık hızına yaklaştıkça giderek etkisini arttırarak sürer. Sonuçta öyle bir noktaya gelirsiniz ki, cismin hızını arttırmak için sonsuz kuvvet uygulamalısınız! Burası, cismin hızının asimptotik olarak ışık hızına yaklaştığı yerdir. Yani kütlesi olan hiçbir cismin hızını ışık hızına getiremezsiniz.

Öte yandan, büyük patlama sürecinin şişme (inflation) döneminde evrenin üstel (exponential) olarak büyüdüğü, sonuçta evrenin bazı bölgelerinin birbirinden ışık hızından fazla uzaklaştığı öne sürülüyor. Bu model bir çok gözlem ile destekleniyor. Peki böyle bir şey ışık hızının aşılmazlığı yasasıyla çelişmiyor mu? Eğer evrenin genişlemesi dolayısıyla galaksilerin arasındaki uzaklıkların artması, galaksilerin hareket ederk birbirlerinden uzaklaşması sonucu arasındaki uzaklıkların artması ile eşdeğer olsaydı, o zaman şişme kuramı en başta özel göreliliğe aykırı olurdu. Derdik ki, evren hızla genişledikçe toplam kütlesi sonsuza yaklaşır..

Ama öyle değil. Genişleme sonucu gözlenen galaksilerarası hız, galaksilerin kütlesini etkilemez. Eğer öyle olsaydı, ufukta gözlemlediğimiz kuasarların kütlesini sonsuz olarak ölçmemiz gerekidi. Onların bize uyguladığı çekim kuvveti de sonsuz olurdu.

Dolayısıyla evrenin yapısı gibi, genişleme gibi konuları günlük kavramlarla, analojilerle kavramaya çalışmanın tuzaklarına karşı hazırlıklı olmak gerek.

Gözlenebilir evrenin büyüklüğü olağanüstü. Eğer bir küvet dolusu su ile ilgili sağduyumuzu okyanusu anlamak için kullanmaya çalışıyorsak büyük hatalara düşmeye hazır olalım. Çünkü evren o kadar büyük ki, verilen örneklerin birbirine oranı neredeyse bir küvetteki su ile okyanus kadar.

Evrenin şekli üzerine de çeşitli modeller var.. Kimisi bir balon gibi, kimisi bir simit gibi, kimisi de iki boyutlu kesitinin bir eğerin yüzeyi gibi her yöne doğru dışbükey olarak kıvrıldığı bir şekilde.. Hatta simitin ucunun möbius şeridinde olduğu gibi kıvrılarak bağlandığı bir model de var. Buna göre evrenin bir yönüne doğru gönderdiğiniz sol el eldiveni, yeterince beklerseniz ters taraftan sağ el eldiveni olarak geri dönüyor! Ama bunların hangisinin doğru olduğunu henüz bilmiyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...