Jump to content

Muhammed'in Türk düşmanlığı


Recommended Posts

Muhammed'in Türk düşmanlığı

--------------------------------------------------------------------------------

"Müslümanlar, Türklerle öldürüşmedikçe, kıyamet kopmayacaktır."

Muhammed

(Bkz. Müslim, e's-Sahih, Kitabu'l-Fiten/62-65, hadis no:2912; Ebu Davud, Sünen, Kitabu'l-Melahim/9 Babun fi Kıtali't Türk, hadis no: 4303; Nesei, Sünen, Kitabu'l-Cihad/ Babu Gazveti't-Türk)

"Tevrat"ın Tanrı"nın son derece "ırkçı" olduğunu hemen herkes bilir. Kimi araştırmacılar, bu "Tanrı"daki özelliğin, Yahudilik için "yararlı" olduğunu da savunurlar. Ne var ki, şu da gerçek: Bugün, "yahudiler"in sergiledikleri tüyler ürpertici ve insanlık dışı acımasızlıklarda , Tevrat'taki "Tanrı"nın(Yehova) ilkel, katı bir ırkçı oluşunun payı az değildir.

Kur'an'ın "Tanrı"sının ırkçılığı

Tevrat'ınkinin "ırkçılığı"nı herkes bilir de, "Kur'an'ın Tanrı'sı"nın "ırkçılığı"nı çoğu kimse bilmez. Ve kimi "iyi niyetli aydınlar" bile; Kur'an'ı ve "Tanrı"sını "evrensel" sanır. Oysa, Kur'an'ınki, Tevrat'ınkinin bir çeşit "kopya"sıdır. Bunu, bu "Tanrı"nın "İsrailoğulları"nı nasıl tanıttığından bile anlamak mümkün:

Kuran'a Göre En Üstün Toplum, İsrail Toplumu"

Buna, kimileri şaşacaklar. Ne ki, bir gerçek. İşte ayetler: Kur'an'ın "Tanrı"sı, tıpkı, Tevrat'ın "Tanrı"sı "Yehova" gibi, iki yerde, aynen şöyle seslenir:

"Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve sizi dünyalara üstün kıldığımı hatırlayın." ( Bakara, ayet: 47, 122. Diyanet çevirisi.)

Bir yanda İslam dünyasındaki Yahudi düşmanlığı, öbür yanda da, Kur'an'daki Tanrının İsrailoğullarına böyle seslenişi... Bir çelişkidir bu. Bunu da geçelim.

Arap toplumundan başkası "muhatap" değil

Kur'an'da birçok şeyler anlatılır. Kaynakları biliniyor bugün. Ama tanrıdan diye sunulur. Bu "Tanrı"yla "insanlar" arasında, daha doğrusu, zamanına göre bir kesim insanlar, bir toplum ya da bir toplumun kesimi arasında da bir "elçi". "Tanrı Elçisi" diye sunulur. "Peygamber" deniyor. Kur'an'da anlatılan o ki, "Tanrı" şu açıklamayı yapmakta:

-"Biz her peygamberi, kendi toplumunun diliyle gönderdik. İlle de böyle yaptık ki, o toplumdan olanlara anlatabilsin." (İbrahim suresi, ayet: 4.)

Demek ki, Kur'an'a göre, "Tanrı'nın elçisi"nin bir "toplum"u var. "Elçi", "ırk"ından geldiği bu "toplum"la "Tanrı" arasında yapar aracılığını. Ne iletecekse bu "toplum"a ve "kendi diliyle" iletmekle yükümlü. Kur'an'da anlatılan bu. Yine buna göre; Muhammed de bu yükümlülüğü taşımakta. Onun da bir "toplumu" var ve o da "Tanrı"sıyla bu "toplum" arasında "aracı".

"KITALUT-TURK" ("TÜRKLERLE ÖLDÜRÜŞME") HADİSLERİNDEN. Sonunda Türkler kesilecekler...(Ebu Davud, Kitabu'l-Cihad/9, hadis no:4305.)

Kur'an'ın bütünü içinde, Muhammed'in "kavm"ından, yani "toplum"undan "Tanrı vahiyleri"ni, bu topluma iletmek zorunda olduğundan, bunu yaptığından söz edilir. Muhammed'in "toplum"u, "Arap toplumu"dur. Öyleyse "muhattap" da bu toplumdur. Kur'an, kendi deyimiyle Arapça, seslendiği kesim de, Araplar. Ama "Araplar"ın da tümü değil; yalnızca "bir kesimi".

Korkutma yalnız "Mekke ve çevresi"ne

Ayetler çok açık. "Kur'an"la yapılan "uyarı"ların, "korkutma"ların, "Mekke" (Ümmü'l-Kura) ve "çevresi"ne yönelik olduğu, En'am suresinin 92., Şura suresinin 7. ayetinde, kuşkuya yer bırakmayacak bir açıklıkla anlatıyor. Evet, Kur'an'ın "muhatab"ı, "Mekke ve çevresi"dir yalnızca. Bugün kendilerini müslüman sayan öteki toplumlarda hiçbirisinin, bu kapsamda yeri yoktur. Knou, bu denli açık. Muhammed'in "tüm insanların peygamberi", Kur'an'ın da "tüm insanlara yönelik" olduğunun anlatıldığı ayetler de var. Kur'an'daki nice çelişkilerden biridir bu. Ama, "kendisine açıklama yapılan toplum"un "Arap toplumu", bu toplum içinde de yalnızca "Mekke ve çevresi"nin ( hem de o zamanki) "halk"ı olduğu da bir gerçek. Başka toplumlardan, bu arada "Türkler"den "müslüman" olanlar olmuş; daha doğrusu kendilerini "müslüman" saymışlar; ama Kur'an'ın hangi toplumu "müslüman" saydığı önemli.

Özellikle "Türkler" için "hadis"ler vardır. Türkler için hiç de iyi şeyler söylemeyen bu hadisler, örnek ve yürekli bilim adamı Prof. Dr. İlahn Arsel'in "Arap Milliyetçiliği ve Türkler" adlı kitabında çok çarpıcı biçimde yer almakta. ( Bkz. İstanbul, 1987, İnkılap Kitabevi, s. 18 ve öt.)

Muhammed'in Türk düşmanlığı

Kendilerini "müslüman" sayan "Türkler"i Muhammed, "müslüman" saymak şöyle dursun; "düşman" diye ilan etmiştir. İslam dünyasında en sağlam kabul edilen hadis kitaplarında da bu var. Başlı başına bir bölüm olarak. Bölümün adı da çok. İlginç: "Kıtalu't-Türk". Anlamı da: "Türklerle öldürüşmek (savaş)". Buhari'de, Ebu Davud'da ve Tirmizi'de bölümün adı bu. İbn Mace'de "Babu't-Türk", yani "Türkler Bölümü". Müslim'deyse, "Kıyamet alametleri" arasında yer alıyor.

Muhammed, "Peygamberliğinin bir kanıtı" olarak, gelecekten haber verirken, Kıyametin bir alameti olarak Türklerle nasıl çarpışılacağını, müslümanların, Türkleri nasıl öldüreceklerini de anlatıyor. Hem Türk diye ad vererek, hem de tarif ederek, yüzlerinin, gözlerinin, burunlarının, derilerinin, renklerinin nasıl olduğunu anlatarak. Anlaşılan o ki, Türkler konusunda kendisine bir takım bilgiler verilmiş. Muhammed'in anlatmasına göre, "Türklerle öldürüşme", taa "Kıyamet"e dek söz konusu. Kıyametin bir alameti olarak da müslümanlar, yeryüzündeki Türkleri öldürüp temizleyecekler. Yoksa kıyamet kopmayacak. İşte hadislerden bir kesim:

- Müslümanlar, Türklerle öldürüşmedikçe, kıyamet kopmayacaktır. Yüzleri kalkan gibi, üst üste binmiş (kalın) derili olan bu toplumla.... kıl giyerler."( Bkz. Müslim, e's-Sahih, Kitabu'l-Fiten/62-65, hadis no:2912; Ebu Davud, Sünen, Kitabu'l-Melahim/9 Babun fi Kıtali't Türk, hadis no: 4303; Nesei, Sünen, Kitabu'l-Cihad/ Babu Gazveti't-Türk...)

-"Siz (müslümanlar), küçük gözlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan toplumla öldürüşmedikçe kıyamet kopmayacaktır." (Buhari, e's-SAhih, Kitabu'l-Cihad/96; Müslim, e's-Sahih, kitabu'l-Fiten/62 hadis no: 2912; Ebu Davud, Sünen, hadis no: 4304; Tirmizi, h. no: 2251; İbn Mace, h. no: 4096-4099)

"KITALU'T-TURK" HADİSLERİNDEN. "Türklere karşı k'tal, kesinlikle olacak."...

(Buhari, e's-Sahih, Kitabu'l-Cihad/96)

"Şu da kıyamet alametlerinden: Kıldan (keçe) ayakkabı giyen bir toplumla vuruşup öldüreşeceksiniz. Geniş yüzlü, yüzleri kalkan gibi, üst üste derili toplulukla vuruşmanız-öldürüşmeniz kıyamet alametlerindendir. Siz (müslümanlar), küçük gözlü, kızıl yüzlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan Türklerle öldürüşmedikçe kıyamet kopmaz."( Bkz. Buhari, e's-Sahih, kitabu'l-Cihad/95; Müslüm, e's-Sahih, Kitabu'l-Fiten/66, hadis no: 2912; İbn Mace, h.no: 4097-4098).

- "Sizinle(siz müslümanlarla), küçük (çekik) gözlü toplum, Türkler savaşacaktır. Siz onları, üç kez önünüze katıp süreceksiniz. Sonunda Arap Yarımadası'nda karşılaşacaksınız. Birincide, onlardan kaçan kurtulur. İkincide kimi kurtulur, kimi yok edilir.

Üçüncüdeyse onların tümü kırılacaktır."(Ebu Davud, sünen, hadis no: 4305.) Muhammed'in, bugün kendisine "Peygamberimiz, efendimiz" diyen Türklere bakışı tutumu budur işte.

İnsanlara "insan" olarak bakmak gerekir. Hangi ırktan, hangi renkten ve hangi "din"den olurlarsa olsunlar ya da hiçbir dinden olmasınlar. Ama "dinler", "dinliler", "ırkçılar" böyle bakamamakta. Yahudisi, Hristiyanı, İslam inanırı hep birbirine düşman. Irkçılar da kendi ırklarından olmayanlara karşı böyle. Bugün dünyamızın yaşadığı nice acı olaylarda, bu ilkelliğin payı az değildir. Bunlardan arınmalı artık insanlık. Yoksa acımasızlıklar, acılar, gözyaşları sürüp gidecektir.

Arap Kavminin Türk Düşmanlığı Duygularıyla Yoğrulmasını Sağlayan Kur'an Ayetleri Muhammed'in Günlük Siyasetinin Sonucudur

Kur'an'ın Kehf ve Enbiya surelerinde "Ye'cuc" ve "Me'cuc" ad­ları geçer ki, Araplar ve tüm insanlık için felaket kaynağı sayılan bir milleti tanımlar ve bu millet, Muhammed'in söylemesine göre, Türklerdir. Konuyu Arap Milliyetçiliği ve Türkler başlıklı kitabım­da incelediğim için burada kısa bir özetleme ile yetineceğim.

Muhammed'in söylemesine göre Tanrı, insanlığa zarar veremesinler diye vaktiyle Orta Asya'daki Türkleri bir set ile çevirtmek istemiş ve bu işi yapmaya da ZülKarneyn'i (ki "Büyük İskender" diye bilinir) görevli kılmıştır. Kehf Suresi'ndeki anlatışa göre Tanrı tarafından "ik­tidar ve kudret sahibi" kılınan ZülKarneyn, güneşin battığı bir yere gittiğinde "kafir" bir milletle kaşılaşır. Tanrı ona şöyle emreder:

"Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin."

ZülKarneyn, kendisine verilen emre uyacağını söyleyerek yo­luna devam eder ve bu kez güneşin doğduğu yere gider. Orada bir kavme rastlar ki, Tanrı "onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamış­tır. " Sonra yine yoluna devam eder ve bu kez iki dağ arasında bir yere ulaşır; görür ki orada hiçbir sözü anlamayan bir kavim yaşa­maktadır. Bunlar ZülKarneyn'e şöyle derler:

* Kehf Suresi, ayet 8389; Enbiya Suresi, ayet 96.

"Ey ZülKarneyn! Bu memlekette Yecuc ve Me'cuc bozguncu­luk yapmaktadırlar. Bizimle onlar arasında bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi?"

ZülKarneyn onlardan para istemez, sadece kendisine güç ver­melerini söyler ve:

"Bana, demir kütleleri getirin"

der. Bu getirilen demir kütleleriyle dağın iki yanı arasını aynı sevi­yeye getirir ve vadiyi doldurur, sonra da onlara:

"Üfleyin (körükleyin)" der. Onu kor haline sokunca:

"Getirin bana, üzerine bir miktar erimiş bakır dökeyim"

der. Ve bu suretle öylesine bir set kurmuş olur ki, onu ne aşmak ve ne de delmek mümkündür (Bu hususlar için bkz. Kehf Suresi, ayet 8389). Ve kıyamet günü bu set açılacak ve orada yaşamakta olan­lar her tepeden akın ederek çıkacaklar ve nankörlüklerini, kafirlik­lerini anlamış olarak "Bizler zalim idik" diye çırpınacaklardır (bkz. Enbiya Suresi, ayet 96).'

Ye'cuc ve Me'cuc olarak tanımladığı bu Türkleri Muhammed, mümkün olduğu kadar tiksinti verici kılıkta göstermeye çalışmış ve örneğin "yayvan suratlı, basık burunlu, kırmızı yüzlü" olarak tanım­lamıştır. Ve anlatmıştır ki, bu Türklerle savaşılmadıkça ve onlarla öldürüşülmedikçe kıyamet günü gelmiş olmayacaktır. Bu konuda bıraktığı hadislerden biri şöyle:

"Küçük gözlü, kırmızı yüzlü, basık burunlu ve suratları kalın deriden yapılmış kalkanlara benzeyen Türklere karşı savaş

1 Yorum için bkz. Elmalılı H. Yazır, age, c.IV, s.3371.

madıkça hüküm günü (kıyamet günü) gelmeyecektir. Ve hüküm günü gelmeyecektir, ta ki, sizle kıvrık kıldan yapılmış sandal­lar giyen (Türklere) karsı savaşana kadar. "2

Bunlara eklenebilecek diğer benzeri aşağılamaları göz önünde tu­tacak olursak diyebiliriz ki, tarih içerisinde hiç kimse Türk milletini, Muhammed kadar kötü tanıtmamıştır. Muhammed'in Türkler aley­hinde getirdiği hükümler ve söylediği sözler, sadece Arabın "tarihi Türk düşmanlığı" duygularını oluşturmakla kalmamış ve fakat genel olarak bütün insanlığı Türke karşı diş bilemeye vesile yaratmıştır.

Hemen belirtmeliyim ki, Muhammed Arapları Türk düşmanlığı duygularıyla yoğurmayı, dışa yönelik siyasetini gerçekleştirmek amacıyla gerekli görmüştür. Şu nedenle ki, Medine döneminde çe­te saldırıları ve savaşlar sayesinde iyice güçlendikten ve Yahudi ka­vimlerini yok ettikten sonra, artık kendisini dünyanın fatihi gibi ha­yal etmeye başlamıştır. Dıştan gelebilecek bir tehlikeyi haber ver­mek suretiyle hem Arapları birlik halinde tutup kendisine bağlı kıl­mak ve hem de dışa açılmak yollarını denemiş olacaktı. Zengin ti­caret yolu ve merkezi sayılan Orta Asya bölgelerine karşı girişile­cek saldırıların çok büyük kazançlar getireceğini düşünmüş olmalı­dır ki, EskiAhit'de sözü edilen Ye'cuc ve Me'cuc efsanesini kendisi­ne malzeme edinmiştir.3 Ve nitekim istediği olmuş ve Arap ordula­rı, Orta Asyalara açılarak oradaki Türk kavimlerini kılıçtan geçir­mişler, zengin bölgeleri fethetmişlerdir.4

2 Bu ve buna benzer diğer hadisler ve yorumlar için bkz. İlhan Arsel, Arap Milli­yetçiliği ve Türkler.

3 Konu hakkında daha geniş bilgi için bkz. ilhan Arsel, Arap Milliyetçiliği ve Türkler.

4 Bu konuda özellikle bkz. Erdoğan Aydın, Nasıl Müslüman Olduk?, Başak Yayın'an, İstanbul 1994.

Link to post
Sitelerde Paylaş
bu hadislerin orjinalinde turk kelimesi gecermi?

1) Kuran’da Irkçılığın Olduğu Ve Yahudilerin Üstün Irk Olarak Belirtildiği İftirası

Turan Dursun, sözkonusu yazısında Kuran'da ırkçı bir yaklaşım olduğunu iddia etmiştir. Hem de bu ırkçılığın "Yahudi ırkçılığı" olduğunu ileri sürmüştür. Kuran'da "En üstün toplum, İsrail toplumu" dendiğini iddia etmiş ve ardından kendince bir "çelişki" vehmetmiştir:

"Bir yanda İslam dünyasındaki "yahudi düşmanlığı", öbür yanda da, Kur'an'daki "Tanrı"nın "İsrailoğulları"na böyle seslenişi... Bir çelişkidir bu." (2000'e Doğru 28 Ocak 1990, Yıl 4, Sayı 5)

Oysaki gerçekler incelendiğinde Turan Dursun'un bu iddiasının son derece saçma bir itiraz olduğu açıkça görülmektedir. Turan Dursun'un iddiasına dayanak gibi göstermeye uğraştığı Kuran ayeti şu şekildedir:

Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi alemlere üstün kıldığımı hatırlayın. (Bakara Suresi, 47)

Normal bir akla sahip olan herkes anlar ki, bu ayette geçmiş zamandaki bir "üstünlükten" söz edilmektedir. Allah, İsrailoğullarına, onları bir zamanlar nimetlendirdiğini ve üstün kıldığını hatırlatmaktadır. İsrailoğulları'yla ilgili diğer Kuran ayetlerine ve kıssalarına baktığımızda, bu nimetin ve üstünlüğün nasıl olduğunu da açıklıkla görebiliriz. Allah, İsrailoğulları'nın atası olan Hz. İbrahim'den başlayarak, onlara peygamberler göndermiş ve aralarında yaşadıkları putperest kavimlere karşı onları manen üstün kılmıştır. Firavun döneminde Mısır'da baskı ve zulüm görürlerken, onları Hz. Musa vesilesiyle kurtarmış, ardından Hz. Musa'ya Tevrat'ı indirmiş ve İsrailoğulları'nı bu kutsal kitapla doğru yola yöneltip şereflendirmiştir. Hz. Musa'dan sonra da İsrailoğulları'na pek çok peygamber gönderilmiştir. Bunlar, Allah'ın bu kavme olan lütuf ve nimetleridir.

Ancak İsrailoğulları'nın önemli bir bölümü bu nimete layık olamamış, kendilerine gönderilen peygamberlere itaatsizlik etmiş, Allah'ın vahyi olan Tevrat'a başkaldırmış, hatta Tevrat'ı kendi menfaatlerine uygun olarak değiştirip tahrif etmiştir. Böylece Allah'a vermiş oldukları sadakat ahdini bozmuşlardır. Bir ayette İsrailoğulları'nın bu durumu şöyle anlatılır:

Andolsun, Allah İsrailoğullarından kesin söz (misak) almıştı. Onlardan oniki güvenilir- gözetleyici göndermiştik. Ve Allah onlara: "Gerçekten ben sizinle birlikteyim. Eğer namazı kılar, zekatı verir, elçilerime inanır, onları savunup-desteklerseniz ve Allah'a güzel bir borç verirseniz, şüphesiz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi gerçekten, altından ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkar ederse, cidden dümdüz bir yoldan sapmıştır."Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. Kendilerine hatırlatılan şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever. (Maide Suresi, 12-13)

Görüldüğü gibi, İsrailoğulları'nın Turan Dursun'un iddia ettiği manada, yani tüm bir ırk olarak üstün kılınmaları sözkonusu değildir. Allah, İsrailoğulları'nı bir ırk olarak, yani ahlak ve tavırlarından bağımsız olarak, kalıcı bir şekilde "üstün kılmış" değildir. Allah'ın Hz. İbrahim'e olan vahyini bildiren bir ayet, bu gerçeği vurgulamaktadır:

Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemişti. O da tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim'e): "Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım" dedi. (İbrahim) "Ya soyumdan olanlar?" deyince (Allah:) "Zalimler benim ahdime erişemez" dedi. (Bakara Suresi, 124)

Görüldüğü gibi Allah Hz. İbrahim'in soyundan olanları bir ırk olarak üstün kılmamış, aksine bu ırktan olup da zalim olanların Allah'ın ahdine, yani İsrailoğulları'na verdiği üstünlük ahdine dahil olmayacağını haber vermiştir. Allah'ın Hz. İbrahim'e ve soyuna verdiği üstünlük, ırk manasında bir üstünlük değil, her kim Hz. İbrahim'in yolunu izler, onun ahlak ve inancını takip ederse, onun tarafından devralınacak manevi bir üstünlüktür. Nitekim Allah "doğrusu, insanların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar ve bu peygamber ile iman edenlerdir. Allah, mü'minlerin velisidir" buyurarak (Al-i İmran Suresi, 68), çağımızda Hz. İbrahim milletinin Müslümanlar olduğunu bildirmiştir.

Allah, insanlar arasındaki ırk, soy, kabile bağlarının bir üstünlük konusu olmadığını da aşağıdaki ayetiyle açıkça bildirmiştir:

Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır." (Hucurat Suresi, 13)

Dolayısıyla Kuran'da ırkçılık olduğunu iddia etmek, ancak bu konuda hiç bir şey bilmeyen ve muhakemesi de zayıf olan insanları kandırabilecek bir iftiradır.

Turan Dursun ve diğer materyalistler, eğer ırkçılığın kaynağının ne olduğunu gerçekten öğrenmek istiyorlarsa, kendi dünya görüşlerinin temelini oluşturan evrim teorisini incelemelidirler. Çünkü, yeryüzündeki ırklar arasında kalıtsal "üstünlükler" bulunduğu, bazılarının "ileri" bazılarının ise "geri" olduğu iddiasının kaynağı, Darwin'in evrim teorisinden başka bir şey değildir.

2) Kuran’ın Sadece Araplar Ve Mekke Çevresindekiler İçin Gönderildiği İftirası

Turan Dursun'un bir diğer iddiası, Kuran-ı Kerim'in sadece Araplara yönelik bir kitap olarak vahyedildiği, diğer milletlerin Kuran'dan sorumlu olmadığı şeklindedir. Bunu, şu sözleriyle ileri sürmektedir:

"Kur'an'ın bütünü içinde, Muhammed'in "kavm"ından, yani "toplum"undan "Tanrı vahiyleri"ni, bu "toplum"a iletmek zorunda olduğundan, bunu yaptığından söz edilir. Muhammed'in "toplum"u, "Arap toplumu"dur. Öyleyse "muhattap" da bu toplumdur. Kur'an, kendi deyimiyle "Arapça", seslendiği kesim de, "Araplar". Ama "Araplar"ın da tümü değil; yalnızca "bir kesimi". Korkutma yalnız "Mekke ve çevresi"ne. Ayetler çok açık. "Kur'an"la yapılan "uyarı"ların, "korkutma"ların, "Mekke" (Ümmü'l-Kura) ve "çevresi"ne yönelik olduğu, En'am suresinin 92., Şura suresinin 7. ayetinde, kuşkuya yer bırakmayacak bir açıklıkla anlatıyor." (Turan Dursun, 2000'e Doğru, 28 Ocak 1990, Yıl 4, Sayı 5)

Turan Dursun’un bu iddiasına delil olarak kullanmaya çalıştığı ve bu amaçla çarpıtarak yorumlamaya kalktığı ayetin meali şu şekildedir:

İşte bu (Kur'an), önündekileri doğrulayıcı ve şehirler anası ile çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz kutlu Kitaptır. Ahirete iman edenler buna inanırlar. (Enam Suresi, 92)

Turan Dursun'un "Mekke" anlamında yorumladığı kelimenin ayetteki asıl ifadesi "ümmü’l kura"dır. Bu kelimenin sözlük karşılığı ise "köylerin, kasabaların, kentlerin anası" demektir. Yani bu kelimeyle sadece Mekke değil, bütün ana şehirler, kasaba ve köyler ifade edilmiş olur. Mekke de bir şehir merkezidir, fakat "ümmü’l Kura" Mekke ile sınırlı olmayıp, tüm zamanların tüm merkezi şehirlerini kapsamaktadır. Dolayısıyla, "Kuran sadece Mekke çevresindekilere yöneliktir" diye bir iddiada bulunmak, sadece bu iddia sahibinin cehalet veya samimiyetsizliğini gösterir.

Gerçekte üstteki ayette Turan Dursun seviyesindeki kişilerin hiç kavrayamayacakları bir hikmet açıklanmakta, İslam'ın bir tebliğ yöntemi olarak önce merkezi şehirlere, ardından bunların çevresine yayılmasına işaret edilmektedir.

Dikkat edilirse Turan Dursun, bir önceki başlık altında (ırkçılık iddiasında) karşılaştığımız çarpıtma yöntemini burada bir kez daha kullanmaktadır. Bir ayeti ele almış, içinde geçen bir kavramı kasten yanlış yorumlamış, dahası bu konuyu açıklayan, tefsir eden diğer Kuran ayetlerini kasten görmezlikten gelerek basit bir çarpıtma yapmıştır.

Nitekim bu konuyla ilgili diğer ayetlere baktığımızda, Turan Dursun'un ne kadar büyük bir çarpıtma yaptığı tüm açıklığıyla ortaya çıkar. Hz. Muhammed'in tüm insanlığa gönderilmiş bir peygamber olduğu ve Kuran hükümlerinden kıyamete kadar tüm insanların sorumlu tutulduğu pek çok ayette vurgulanmıştır. Aşağıdaki iki ayet, konuyu açıklığa kavuşturmaktadır:

Biz seni ancak bütün insanlığa bir müjde verici ve uyarıcı olarak gönderdik. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar. (Sebe Suresi, 28)

De ki: Ey insanlar, ben Allah'ın sizin hepinize gönderdiği bir elçisi (peygamberi)yim. Ki göklerin ve yerin mülkü yalnızca O'nundur. (A'raf Suresi, 158)

Görüldüğü gibi İslam peygamberi Hz. Muhammed, tüm insanlar için bir uyarıp korkutucudur. Tüm insanlar da Kuran'a uymakla sorumludur.

Turan Dursun'un iddiasının ikinci kısmı ise, Kuran'ın sadece Arapça bilenlere gönderildiği şeklindedir. Oysa Kuran’ın Arapça olması, bu kitaptan sorumlu olanların sadece Araplar olduğu anlamına gelmez. Yeryüzünde pek çok farklı dil konuşulmaktadır ve insanlara vahyedilecek bir kitabın doğal olarak bu dillerin birisinde olması gerekmektedir. İslam peygamberi Hz. Muhammed Arap olduğu ve etrafındaki insanlar da Arapça konuştuğu için, Kuran da Arapça olarak vahyedilmiştir. Ancak Kuran'ın anlamı her milletin kendi dilinde rahatlıkla tefsir edilebilir, açıklanabilir ve hükümleri anlaşılabilir. Nitekim öyle de olmuştur. Kuran'ın Arapça olması, diğer milletlerin İslam dinini öğrenmelerini ve uygulamalarını hiç bir şekilde engellememiştir.

3) Peygamberimizin Türkler Hakkında İthamlarda Bulunduğu İftirası

Turan Dursun'un milliyet konusundaki üçüncü asılsız iddiası, peygamberimiz Hz. Muhammed'in Türklere düşman olduğu yönündedir. Bu iddiasına delil olarak bazı sahih (doğru) olmayan, "mevzu" (yani peygambere atfedilerek sonradan uydurulan) hadisleri göstermeye çalışmıştır. Turan Dursun'un aktardığı hadisler şu şekildedir:

"Müslümanlar, Türklerle öldürüşmedikçe, kıyamet kopmayacaktır. Yüzleri kalkan gibi, üst üste binmiş(kalın) derili olan bu toplumlar.... kıl giyerler."

"Siz (müslümanlar), küçük gözlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan toplumla öldürüşmedikçe kıyamet kopmayacaktır."

Turan Dursun'un aktardığı bu hadislerin, peygamberimiz tarafından söylenmemiş, vefatından çok sonra bir takım art niyetli kimseler tarafından uydurulup ona atfedilmiş sözler olduğu bilinen bir gerçektir. "Mevzu hadisler" olarak bilinen bu gibi hadisler, başlı başına bir inceleme alanıdır. Bu konuda pek çok İslam alimi eserler yazmış, mevzu hadislerin genel özelliklerini tespit etmişlerdir. Bu konuda kabul edilen bir prensibe göre, bir milleti sırf milli kimliğinden dolayı yeren veya öven hadislerin hepsi uydurmadır. Bu şekilde pek çok uydurma hadis vardır. Turan Dursun'un aktardığı gibi Türkleri yeren ve kötüleyenler olduğu gibi, Türkleri dünyanın en üstün milleti gibi tanıtan uydurma hadisler de bulunmaktadır. Aynı şekilde Arapları da abartılı derecede öven veya yeren uydurma hadisler olduğu malumdur. Tüm bunlar, milli bir taassup içindeki kimseler tarafından uydurulmuş ve peygamberimize atfedilmiş uydurma sözlerdir.

Bu sözlerin uydurma olduğunun en büyük ispatı ise, Kuran'a aykırı olmalarıdır. Allah, başta da belirttiğimiz gibi, milletler, kavimler veya kabileler arasındaki farkların önemli olmadığını, önemli olanın takva (Allah korkusu ve bundan kaynaklanan ahlak) olduğunu Kuran'da açıklamıştır. Allah'ın hükmü bu iken elbette peygamberimizin farklı bir düşünce içinde olması düşünülemez. Aksine peygamberimiz, Kuran'ı en iyi şekilde anlayan, uygulayan, hayata geçiren ve Kuran'ın hiç bir hüküm ve ilkesinden taviz vermemiş kutlu bir insandır.

Sonuç

Turan Dursun'un burada ele aldığımız ve cevaplandırdığımız iddiaları, bu kişinin Kuran ve İslam aleyhindeki iftiralarının ne kadar cahil, akılsız ve samimiyetsiz bir yaklaşımın ürünü olduğunu da göstermektedir. Basit kelime oyunlarıyla, bir ayetin anlamını Kuran'ın genelinden koparıp çarpıtarak ileri sürdüğü iddialara, küçük kurnazlıklar ve göz boyamalar hakimdir. Kullandığı üslup, adeta "çocuk kandırma yöntemi" gibidir.

Turan Dursun'un İslam ve Türk milleti hakkındaki iddiaları, bu "çocuk kandırma yöntemi"nin bir örneğidir. Kuran'ı ve peygamberimizi sadece Araplara hitap eden ve Türkleri kötüleyen kaynaklar gibi göstererek, kendince Türk milletini İslam'dan soğutacağını zannetmiştir. Oysa Kuran'ı bilen ve muhakemesi düzgün işleyen bir insanın bu gülünç kışkırtmalara asla itibar etmeyeceği, aksine bunları öne süren kişilerin zeka ve kültür düzeyini gülünç bulacağı aşikardır.

Gerçekte sadece Turan Dursun'un değil, onunla aynı çizgideki Kuran ve İslam düşmanı ateistlerin tüm iddiaları; Kuran'ın Allah'ın Hak Kitabı olduğunu, içinde hiç bir çelişki ve uyumsuzluk bulunmadığını, Kuran'a karşı çıkanların ise sadece iftiralar ve yalanlar öne sürebildiklerini gösteren önemli bir "iman hakikati"dir. Allah inkarcıların içine düştükleri bu acze, Kuran'da şöyle dikkat çeker:

Sana nasıl örnekler vererek saptıklarına bir bak, artık onların bir yola güçleri yetmemektedir. (İsra Suresi, 48)

Turan dursunun modası geçti yahu kandırmaya çalıştığını hadislere eklenti ayetleri cımbızladığı ateistler tarafından kabul ediliyor artık

Link to post
Sitelerde Paylaş

Turan Dursun'un aktardığı bu hadislerin, peygamberimiz tarafından söylenmemiş, vefatından çok sonra bir takım art niyetli kimseler tarafından uydurulup ona atfedilmiş sözler olduğu bilinen bir gerçektir. "Mevzu hadisler" olarak bilinen bu gibi hadisler, başlı başına bir inceleme alanıdır. Bu konuda pek çok İslam alimi eserler yazmış, mevzu hadislerin genel özelliklerini tespit etmişlerdir. Bu konuda kabul edilen bir prensibe göre, bir milleti sırf milli kimliğinden dolayı yeren veya öven hadislerin hepsi uydurmadır. Bu şekilde pek çok uydurma hadis vardır. Turan Dursun'un aktardığı gibi Türkleri yeren ve kötüleyenler olduğu gibi, Türkleri dünyanın en üstün milleti gibi tanıtan uydurma hadisler de bulunmaktadır. Aynı şekilde Arapları da abartılı derecede öven veya yeren uydurma hadisler olduğu malumdur. Tüm bunlar, milli bir taassup içindeki kimseler tarafından uydurulmuş ve peygamberimize atfedilmiş uydurma sözlerdir.

Bu sözlerin uydurma olduğunun en büyük ispatı ise, Kuran'a aykırı olmalarıdır. Allah, başta da belirttiğimiz gibi, milletler, kavimler veya kabileler arasındaki farkların önemli olmadığını, önemli olanın takva (Allah korkusu ve bundan kaynaklanan ahlak) olduğunu Kuran'da açıklamıştır. Allah'ın hükmü bu iken elbette peygamberimizin farklı bir düşünce içinde olması düşünülemez. Aksine peygamberimiz, Kuran'ı en iyi şekilde anlayan, uygulayan, hayata geçiren ve Kuran'ın hiç bir hüküm ve ilkesinden taviz vermemiş kutlu bir insandır.

vay be peygamberimiz öyle şey yapmaz uydurmadır art niyetli kimseler tarafından yazılmıştır de.ispatını yapma

ki buhari gibi en büyük hadisçilerden bahsediyoruz..

sonra muhammed böyle yapamaz de kuran ahlakına aykırı de..kuranı kuranla ispatla

vay vay vay

Link to post
Sitelerde Paylaş
Turan dursunun modası geçti yahu kandırmaya çalıştığını hadislere eklenti ayetleri cımbızladığı ateistler tarafından kabul ediliyor artık
muhterem kardesim ben kutubi sittede arattigim halde turk sozcugunu bulamamistim.sorumuda bu yuzden sordum.acaba diorum bu hadislerin orjinallerinde turk kelimesi gecermi diye
Link to post
Sitelerde Paylaş
Turan Dursun'un aktardığı bu hadislerin, peygamberimiz tarafından söylenmemiş, vefatından çok sonra bir takım art niyetli kimseler tarafından uydurulup ona atfedilmiş sözler olduğu bilinen bir gerçektir. "Mevzu hadisler" olarak bilinen bu gibi hadisler, başlı başına bir inceleme alanıdır. Bu konuda pek çok İslam alimi eserler yazmış, mevzu hadislerin genel özelliklerini tespit etmişlerdir. Bu konuda kabul edilen bir prensibe göre, bir milleti sırf milli kimliğinden dolayı yeren veya öven hadislerin hepsi uydurmadır. Bu şekilde pek çok uydurma hadis vardır. Turan Dursun'un aktardığı gibi Türkleri yeren ve kötüleyenler olduğu gibi, Türkleri dünyanın en üstün milleti gibi tanıtan uydurma hadisler de bulunmaktadır. Aynı şekilde Arapları da abartılı derecede öven veya yeren uydurma hadisler olduğu malumdur. Tüm bunlar, milli bir taassup içindeki kimseler tarafından uydurulmuş ve peygamberimize atfedilmiş uydurma sözlerdir.

Bu sözlerin uydurma olduğunun en büyük ispatı ise, Kuran'a aykırı olmalarıdır. Allah, başta da belirttiğimiz gibi, milletler, kavimler veya kabileler arasındaki farkların önemli olmadığını, önemli olanın takva (Allah korkusu ve bundan kaynaklanan ahlak) olduğunu Kuran'da açıklamıştır. Allah'ın hükmü bu iken elbette peygamberimizin farklı bir düşünce içinde olması düşünülemez. Aksine peygamberimiz, Kuran'ı en iyi şekilde anlayan, uygulayan, hayata geçiren ve Kuran'ın hiç bir hüküm ve ilkesinden taviz vermemiş kutlu bir insandır.

vay be peygamberimiz öyle şey yapmaz uydurmadır art niyetli kimseler tarafından yazılmıştır de.ispatını yapma

ki buhari gibi en büyük hadisçilerden bahsediyoruz..

sonra muhammed böyle yapamaz de kuran ahlakına aykırı de..kuranı kuranla ispatla

vay vay vay

Sana yaşadığım bir olayı anlatayım

Ankaraya gidiyordum.Elimde islam aleminin güvenilir kaynaklarından kütübi sitte.

bu iddayıda çok olmamıştı duyalı.Bir arkadaşım buhariden kontrol etmiş ancak oradada türkler kelimesine rastlamamıştı.

Bu turan dursunun eklentisi gibi görünüyordu.

kütübbi sitteyi okurken birde baktım bu hadis.

AAA birde baktım türkler diye birşey yerine topluluk ismi kullanılmış türk ismi verilmemiş

Burdan ne anlıyoruz hadis mevzu hadistir.

Sen bana herhangi bir ırkı aşağılamak yada yüceltmek bakımından zikreden bir tane sahih hadis gösteremessin.

u hadislerin özelliklerine ters.Peygamber hiçbir şekilde böyle bir aşağılama yüceltme yapmadı.Aynı şekilde araplarıda yücelten hadisler var küllen yalan.

Verdiğin kaynak varya

Buhariden git bi konrtol et doğru söylediğii anlıcaksın.Buhari yokmu elinde o zman kütübbi sitteden araştır.

Oda mmı yok

Kapa bilgisayarı yat uyu

Link to post
Sitelerde Paylaş
muhterem kardesim ben kutubi sittede arattigim halde turk sozcugunu bulamamistim.sorumuda bu yuzden sordum.acaba diorum bu hadislerin orjinallerinde turk kelimesi gecermi diye

Kardeşim ben ktübi sitteden söz konusu hadisi gözlerimle okudum küllen yalan geçmiyor toplulukla savaşmadıkça diyor türklerle öldürüşmedikçe diye birşey yok

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 years later...

Türklerin müslüman olanları Allah dostudur.

Hz. Peygamber (s.a.v.) Türk milletinden bahsederken "Kanturaoğulları" sıfatını kullanmıştır. Kantura Hatun, Hz. İbrahim'in eşi ve Oğuz Kağan'ın kızıdır.

"Hz. İbrahim'in Kantura Hatun'dan da çocukları dünyaya gelmiştir. Hz. İbrahim, bunlardan üçünü yani Medûn, Üşbuk ve Şuh'u Doğu Ciheti Türk-Turan Yurdu bir diğer ifâde ile Oğuz Han ülkesine göndermiş ve onların 'Yeryüzünün en hayırlı kimseleri ve dünya hükümdarları olmaları bütün dünyaya hükmetmeleri' için Yüce Allah'a dualar etmiş ve Türk Milletine kefîl olmuştur” (el-Muharrer, s. 394, et-Taberi, I, s. 311)

tarihinde KHF-232 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir sır daha paylaşayım. Fakat bu sırrı bir soru olarak soracağım; cevabını doğrudan vermeyeceğim. Kafasını çalıştıran cevabı bulur.

Soru: Kuran'daki "TÛR" suresi ne anlama gelir, sen bilir misin?

TÛR, arapça delikanlı, dağ anlamındadır fakat; TÛR suresinde ne delikanlılardan ne de dağdan bahseder.

TÛR suresinin anlamı bir başka. Aklını çalıştıran bulur.

Bu gizli bilgiyi de dolaylı olarak paylaşmış oldum.

tarihinde KHF-232 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Aciyip ya. Valla seni tebrik ediyorum KHF. CIA nin bile bulamayacagi boylesi gizli seyleri bulmak sana Allah tarafindan lutfedilmis, Allahin en sevgili kulu sen olmalisin.

Kimse bedavadan Allah'ın sevgili kulu olamaz, bedeli var.

Allah'ın sevdiği kulu olmak için bazı şartları yerine getirmelisin.

Sen ne kadar Allah'a yaklaşırsan; Allah da sana o kadar lütufta bulunur.

Allah bize az miktarda bazı gizli bilgileri bahşetti. İnşallah Rabbimin iyi kulu olabilirim.

Allah'ın sevdiği kulu olmak için:

Kuran'daki tüm emir ve yasakları uygulamaya veya en azından uygulamaya çalışacaksın. En önemlileri de;

* Namaz kılmak,

* Arapça Kuran okumak, ve anlamını öğrenmek için de Türkçe Kuran okumak,

* Şeyhlere şunlara bunlara yani insana kulluk edip de Allah'a şirk koşmayacaksın.

* Dinler arası diyalog safsatasıyla, islamı yüz üstü bırakıp satmayacaksın.

* Zalimlere(abd-ingiltere-israilin yönetici kadrosu ve maşaları, PKK vb.) savaş(cihat) açacaksın.

tarihinde KHF-232 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Türklerin müslüman olanları Allah dostudur.

Hz. Peygamber (s.a.v.) Türk milletinden bahsederken "Kanturaoğulları" sıfatını kullanmıştır. Kantura Hatun, Hz. İbrahim'in eşi ve Oğuz Kağan'ın kızıdır.

"Hz. İbrahim'in Kantura Hatun'dan da çocukları dünyaya gelmiştir. Hz. İbrahim, bunlardan üçünü yani Medûn, Üşbuk ve Şuh'u Doğu Ciheti Türk-Turan Yurdu bir diğer ifâde ile Oğuz Han ülkesine göndermiş ve onların 'Yeryüzünün en hayırlı kimseleri ve dünya hükümdarları olmaları bütün dünyaya hükmetmeleri' için Yüce Allah'a dualar etmiş ve Türk Milletine kefîl olmuştur (el-Muharrer, s. 394, et-Taberi, I, s. 311)

Türk milli değerlerine sırf kuranla bağlantı kurmak için arap mitolojisi sokmaya çalışmanız yok mu komik oluyorsunuz ayrıca Türk milletinin değerlerini lekeliyorsunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 years later...
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...