Jump to content

Neden bu kadar samimiler?


Recommended Posts

>>> Bari evrim mevrim ne hikaye diyorsan de, sürü mürü ne zırvalıyorsan zırvalada karısını başkasının bilmem ne edeceğini bilerek ölmek ne dersen, sen kazık mı kakacan diye sormazlar mı adama yahu

Peki senin, karısını başkasının koynuna bırakarak "amanda erkek olacam" diye ölmeye gidenler hakkındaki görüşün nedir?

Elbet herkes ölecek.. Ama ölüme gitmekle, ölene kadar yaşamak arasında bir fark mevcut..

Ve elbette sen bu farkı görecek kadar zekaya sahip değilsin..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 73
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Yermük Savaşında, Haris b. Hişam, İkrime b. Ebi Cehil ve Süheyl b. Amr ağır yaralar

alarak yere düştüler. Haris b. Hişam içmek için su istedi. Askerlerden biri ona su götürdü.

İkrime'nin kendisine baktığını görünce "Bu suyu İkrime'ye götür" dedi. İkrime suyu alırken,

Süheyl'in kendine baktığını gördü, suyu içmeyerek "Bunu götür Süheyl'e ver" dedi. Fakat su Süheyl'e yetişmeden Süheyl öldü. Bunun üzerine sucu İkrime'ye koştu. Fakat İkrime de ölmüştü. Hemen Haris'in yanına koştu. Haris de ölmüştü.....

(Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatü's Sahabe, Hz. Muhammed ve Ashabının Yaşadığı İslami Hayat, Cilt 1, Sentez Neşriyat, Temel Eserler Serisi: 2/1)

Bu tabloyu canlı olarak zihnimde düşündüğümde ürperiyorum..Bu insanların samimiyeti neden olabilir...Gerçekten cennet,huri,elma,armut,kevser..v.s... Mİ??

Bu insanların gördüğü bir şey olmalı...Hz.Muhammed bunları nasıl etkilemiştir...

Ve bir soru daha>>Bir ateist dünya görüşünde bu fedekarlığın karşılığı nedir??Ahmaklık yada başka bir şey mi??

az önce

RUM suresi yeniden başlıklı iletinin altındaki yazışmalarda (9. sayfanın en altında) söz verdiğim için GLB (galip) kelimesi geçen 27 ayeti tek tek çevirirken

en son çevirdiğim nisa 74 de bu konuyla alakalı gibi:

4:74 fel yükatil fi sebilillahillezine yeşrunel hayated dünya bil ahirah ve mey yükatil fi sebilillahi fe yuktel ev yaglib fe sevfe nü'tihi ecran aziyma

4:74 böylece katlederse allah yolu içinde ki o satanınız/şerliniz/kötüleriniz aşağı/yakın hayatı/yaşamı ahiret/sonraki ile ve kim katlederse allah yolu içinde böylece katledilirse veya galip gelirse böylece erteler verileceğiniz bir ödül bir büyük

yalnız tüm mealler islami cihad anlayışı kafasıyla düşündüklerinden olsa gerek hepside: ...dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükafat vereceğiz.

gibi

öldürmeye ve ölmeye teşvik edici şavaşn karşılığında da yakında büyük bir mükafat vereceğiz diyerek

savaşa ve öldürmeye vede ölmeye özendiren ve yakında büyük bir mükafat var diye çeviri yapmışlar

oysa

ayette geçen yŞRv kelimesi bildiğimiz ŞER/KÖTÜ'dür yeşrunel satanınız değil ayrıca şerliniz/kötüleriniz demektir

ki

ayrıca

yakında büyük bir mükafat var demiyor

erteleriz diyor sevfe ertelmektir

bu da ayetin

kimler katlederse allah yolu içinde ki o şerlileriniz/kötüleriniz aşağı/yakın hayatda/yaşamda ahiret/sonraki için ve kim katlederken allah yolu içinde böylece katledilirse veya galip gelirse böylece erteleriz ona verilecek bir büyük ödülü

der gibi duruyor

ve

allah yolu içinde bile mecburen dahi olsa öldüren ve ölenlere

bunlar şerlileriniz/kötüleriniz ve mükafatıda burda değil ahirette ertelenecek

diyor sanki

tarihinde dogan tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
>>> Sen nasıl bir salaksın ki bu lafı ettikten sonra göremiyorum diye Allah yok diyebiliyorsun?

Alakası ne ki?

Elektronun hacmi yoktur, ama elektron vardır.. Hacmi yok diyerek bir şeyi yok ilan etmek dangalaklığın daniskasıdır..

Samanyolunun merkezinde bir kara delik var.. Onunda hacmi yok, peki nasıl var olabiliyor?

Ve mevzunun allah denen şerefsizle alakası nedir?

Ne zaman daha nezaketli yazarsın o zaman bende sana eski cici-bici, hanım hanımcık halimle yazarım şapşal adam. Evrende görmediğin, henüz hakkında hiçbir fikrin olmayan bir sürü şey var, bunları görmüyorsun diye yok diyemezsin, Tanrı da öyle. Aklına inanıyorsun ya görmediğin halde, elime veremediğin halde, he aklı hemen maddeye bağlarsın, madde dediğin şeyi oluşturan şey ne, hacimsiz bişey, madde ne o zaman? Bak gördünmü bu böyle uzar gider. Bu kadar varlık-yokluk kavramının içinde herşey olabiliyor bir Tanrı olamıyor bu da senin kısır döngün....

>>> Bari evrim mevrim ne hikaye diyorsan de, sürü mürü ne zırvalıyorsan zırvalada karısını başkasının bilmem ne edeceğini bilerek ölmek ne dersen, sen kazık mı kakacan diye sormazlar mı adama yahu

Peki senin, karısını başkasının koynuna bırakarak "amanda erkek olacam" diye ölmeye gidenler hakkındaki görüşün nedir?

Elbet herkes ölecek.. Ama ölüme gitmekle, ölene kadar yaşamak arasında bir fark mevcut..

Ve elbette sen bu farkı görecek kadar zekaya sahip değilsin..

anibal denen soytarı

Bu ülkede hangi asker karısını başkasına bırakıpda şehit olacam diye askere gidiyor, ya da geçmişte sence hangi erkek şehit olacam diye karısını başkasına bırakıp savaşa gitti. Ne biçim bir mantık bu. Ama insanın fikri neyse zikri oymuş değilmi, kadınları aşağılayan maddeci felsefenin sonucu bu. Sahi o senin müthiş uyumlu ve rastgele doğanda ava çıkan hayvanlar avlanmak için gruptan uzaklaştıklarında dişilerinin üstüne hemen başka gruplardan hayvanlar atlıyor mu? Böyle mi oluyor? Eğer senin dediğin mantık olsaydı, düne bak, çanakkale savaşı, kurtuluş savaşı, desene bizim nineler dedelere zorlada olsa çatal çatal takmışlar, belki sen, ben, belki ülkenin büyük bölümü veledi zina ne dersin, senin mantığın bunu götürüyor çünkü :angry:

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Bak gördünmü bu böyle uzar gider. Bu kadar varlık-yokluk kavramının içinde herşey olabiliyor bir Tanrı olamıyor bu da senin kısır döngün....

Varlığın tanımı bellidir berguzar.. Var diyorsan, göstereceksin.. Gösteremiyorsan yoktur..

>>>Bu ülkede hangi asker karısını başkasına bırakıpda şehit olacam diye askere gidiyor, ya da geçmişte sence hangi erkek şehit olacam diye karısını başkasına bırakıp savaşa gitti.

Bilmem, sana soralım... Hangi asker?

Benim sormadığım veya söylemediğim lafla beni ne itham ediyorsun ki? Çünkü yapacak başka bir şeyin yok.. Dallamanın biri çıkıp, "memleket uğruna ölmeyen erkek değildir" diyerek bir kesime laf sokuştururken sesin çıkmıyor..

Ve evet, bugün acaba hangi asker sormuştur kendine, karımı başkasının koynuna neden bırakayım diye? İyi bir soru, gidip araştırmak lazım..

Link to post
Sitelerde Paylaş
>>> Bak gördünmü bu böyle uzar gider. Bu kadar varlık-yokluk kavramının içinde herşey olabiliyor bir Tanrı olamıyor bu da senin kısır döngün....

Varlığın tanımı bellidir berguzar.. Var diyorsan, göstereceksin.. Gösteremiyorsan yoktur..

>>>Bu ülkede hangi asker karısını başkasına bırakıpda şehit olacam diye askere gidiyor, ya da geçmişte sence hangi erkek şehit olacam diye karısını başkasına bırakıp savaşa gitti.

Bilmem, sana soralım... Hangi asker?

Benim sormadığım veya söylemediğim lafla beni ne itham ediyorsun ki? Çünkü yapacak başka bir şeyin yok.. Dallamanın biri çıkıp, "memleket uğruna ölmeyen erkek değildir" diyerek bir kesime laf sokuştururken sesin çıkmıyor..

Ve evet, bugün acaba hangi asker sormuştur kendine, karımı başkasının koynuna neden bırakayım diye? İyi bir soru, gidip araştırmak lazım..

Bak anibal

Tam yaşını bilmiyorum ama ben yaşlarda olduğunu tahmin ediyorum, ben 43 yaşındayım. Üslubunla ilgili ciddi sıkıntılarım var, üslubunu naif bir şekilde kullanarak ta ne demek istediğini çok güzel anlatabilirken seviyesizleştiğin için insandaki savunma mekanizmasını hareket ettiriyorsun ve sonra adımız küfürbaz müslümana çıkıyor, bir hanım olarak rica ediyorum lütfen daha seviyeli bir üslupla yaz olur mu? İnan öyle olduğun sürece tartışmalarımız daha verimli olacak.

Şimdi sen diyorsun ki savaşta ölen erkeklerin kadınlarına başkası sahip çıkacağı için o adam salakmı niye savaşa gitsin? Bu mantık sakat bir mantıkdır. Neden dersen dedimki sana kurtuluş savaşı yıllarında bu ülkenin masum kadınına yabanca ülkelerin askerleri tarafından tecavüz edilmiştir, peki o adamlar ne yapsaydı sözkonusu olan vatanları idi, elbet cephede yerini alacaktı. Bugünkü askerlik mantığı, pkk vs ise o tartışılır, o konuda çünkü benim bile ciddi sıkıntılarım var. Bugün doğuda bitmeyecek olan bir terörün mermisinin ucuna vatanın evladını sürmek ne derece insancıl düşündürücü tarafı budur, lakin konumuz bu değildir.

Şimdi şöyle diyeyim, biri gelse senin evine elinde silahla, hadi aslanım yallah bu ev benim, bu kadın da benim dese sen var gücünle o adamla mücadele etmezmisin, karşındaki güçlü, belki öleceğin mutlak ama yine ne mücadele etmezmisin, ettiğin zaman da karını ona teslim etmeyi baştan kabul mü etmiş olursun? Bu yüzden senin bu mantığın sakat bir mantıkdır.

Varlığın tanımı bellidir diyorsun da madde denen şey hacimsiz elektronlardan oluşuyor, bu hacimsiz şeyler birleşince maddeyi oluşturuyor, bu biraz grift bir konu biliyorsun. Yani biri madde vardır diyor, biri yoktur diyor, biri kalkıp madde görebildiğimiz şeydir diyor, sonra biri çıkıp zekam var diyorsun be adam bana zekanı göster diyor vs vs

Bizim bugün elimizde Tanrının ne varlığına, ne de yokluğuna nesnel bir belirteç yok. Biz Tanrıya aklımız ile, fıtratımıza (genlerimize) yerleştirilmiş-kodlanmış inanma dürtüsü ile inanıyoruz ve kabul ediyoruz. Bu inanma dürtüsü herkesin içinde vardır, yoktur diyen yalan söyler. Ama herkesin Tanrısı farklıdır, kimininki gerçek Tanrı, kimininki para, kimininki bilim, kimininki kendine edindiği çeşit çeşit putlar-değerler, kimi de kendi Tanrılığına iman eder. Sonuçta insanın içinde bu inanma dürtüsü mutlaka ama mutlaka vardır. Biz Tanrıya buradan ulaşıyoruz, yoksa ben sana varlığını ispat edemem, sen ise bana yokluğunu ispat edemezsin. Aha masanın altına baktım yok demek yokluğuna delil değildir, görsel bir beklenti içindeysen bende zekanı avucumun içine koy derim sana...

Sevgiler...

Saygılar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Diyorsun ki, seviye isterim, üslup beklerim vs.. Terane okuyorsun.. Peki, kendi yaptıklarına nedne bakmıyorsun? Adam güya bizi erkek olmamakla itham ederken sesin çıkmıyor..

>>> Şimdi şöyle diyeyim, biri gelse senin evine elinde silahla, hadi aslanım yallah bu ev benim, bu kadın da benim dese sen var gücünle o adamla mücadele etmezmisin, karşındaki güçlü, belki öleceğin mutlak ama yine ne mücadele etmezmisin, ettiğin zaman da karını ona teslim etmeyi baştan kabul mü etmiş olursun? Bu yüzden senin bu mantığın sakat bir mantıkdır.

Biri gelse, elinde silahla şu ve bu dese.. İyi de bunun "memleket" uğruna olmakla ne alakası var? Ev benim ve elbette evimi koruyacağım..

Peki, çanakkale'de ölenler evlerini mi korudular? Veya, amanda gazamız mübarektir diyerek taa Viyana kapılarına gidenler? İşte bak bunu tartışamazsın.. Ve memleket için ölmek dediğinde ortaya bu çıkar.. Başkasının malı için ölmek ve karını başkasının koynuna bırakmak..

Aradaki farkı hala anlamamış gibi mırıldanıp duruyorsun.. Biz ne diyoruz: Memleket uğruna karısını başkasının koynuna bırakıp ölmek erkeklikle ne alakadır?

Sen çıkmış, amanda evini basarlarsa..

İyide sana: Evin ve bir kadın uğruna ölmek... diye soran yok ki? Boyuna sorudan ve mevzudan uzak, alakasız yerlere bakıyorsun.. Çünkü bir şekilde kefallik edip ekmek var diye atladığın (ve kıbrısa dolandığın) mevzunun içinden çıkamıyorsun.. İşte olay bundan ibaret.. Kefalin biri (ki kefal pis suların balığıdır) atladı ortaya, ekmek var sandı.. Sen ise, kendini kefal yerien koyan bir levrek gibi balıklama daldın ve işin içinden çıkamıyorsun, işte mevzun bundan ibaret..

Evet, evime, karıma göz dikene canım pahasına karşı gelirim.. Peki ya memleket uğruna bunu yapmak zorunda mıyım? Neden?

Belki soru böyle olsa biraz anlamlı olurdu.. Benim cevabım "elbette, sen bir sürü canlısısın.." olabilirdi..

Ama soru böyle değil.. Soru şöyle: "Memleket uğruna karını başkasının koynuna bırakıp ölmezsen erkek olmazsın.."

Ben niye "memleket" uğruna öleyim kardeşim? Bana ne memleketten? Ben o uğurda ölüp börtü böceğe yem olunca, karım başkasının altına yatınca bana faydası ne olacak?

İşte sana sorulan soru bu.. Memleket uğruna ölmekle, memleket uğruna mücadele etmek arasındaki farkta burada.. Artık bunu tekrar ettirip durma burada..

Ve mevzunun aslı şu: Memleket uğruna diyerek sizi ölüme sürenler ve ardınızdan karınızı tokmaklayacak olanların, bunu din sırtından yapıyor olması.. İşte örneği: Muhammed ve koynuna aldığı "şehit" karısı hafsa...

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Bizim bugün elimizde Tanrının ne varlığına, ne de yokluğuna nesnel bir belirteç yok. Biz Tanrıya aklımız ile, fıtratımıza (genlerimize) yerleştirilmiş-kodlanmış inanma dürtüsü ile inanıyoruz ve kabul ediyoruz. Bu inanma dürtüsü herkesin içinde vardır, yoktur diyen yalan söyler. Ama herkesin Tanrısı farklıdır, kimininki gerçek Tanrı, kimininki para, kimininki bilim, kimininki kendine edindiği çeşit çeşit putlar-değerler, kimi de kendi Tanrılığına iman eder.

Bu inanma dürtüsü insanın içinde filan yoktur.. Bu çok yapılan bir zırvalıktan ibarettir. insanların kökeni bellidir. Ve bu mevzu, ilk değil, çoook sonrası insanlarda ortaya çıkmış (60 bin yıl kadar evvel), bugünlere gelmiştir.. Elbette, o insanlar gittikleri her yere bu mevzunun atasını götürmüşler, izolasyon nedeniyle farklı farklı şekillerde gelişmiş bolca din ortaya çıkmıştır..

Dürtünün kaynağı, inanma dürtüsü değil, alfa birey olma, alfa bireye uyma/itaat ve sürüye tabi olma dürtüleridir ki, en başından beri size "sürü güdüsü" diyoruz.. Ve bu dürtüler, fillerde de vardır, ama gidip secde ettikleri görülmüş değildir..

Tanrının yokluğunu ispatlamaktan kolay bir şey olamaz.. Dur bak ispat edivereyim sana, ahada cebim, yok burada, masanın altında da yok.. Her sabah çıkarken klozete bakarım, orda da yoktu.. Demekki tanrı yok.. Sen aksini gösterene kadar bu ispat geçerlidir..

Zekanı avcunun içine koyamazsın.. Tipik ahmak müslüman laflarıyla bir yere varmayacağını artık bir anlmış olman lazım bunca zamandan sonra.. Zeka bir nesne değil eylemdir.. Beyin denen hücrelerin eylemi.. Bir eylemi alıp, nesne gibi göstermeye çıkmak, angutluğun daniskası olur ki, bu gibi angutluklarla uğraşmanın yolu, ancak süper zenciyi yardıma çağırmaktır, anladın sen onu..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Diyorsun ki, seviye isterim, üslup beklerim vs.. Terane okuyorsun.. Peki, kendi yaptıklarına nedne bakmıyorsun? Adam güya bizi erkek olmamakla itham ederken sesin çıkmıyor..

>>> Şimdi şöyle diyeyim, biri gelse senin evine elinde silahla, hadi aslanım yallah bu ev benim, bu kadın da benim dese sen var gücünle o adamla mücadele etmezmisin, karşındaki güçlü, belki öleceğin mutlak ama yine ne mücadele etmezmisin, ettiğin zaman da karını ona teslim etmeyi baştan kabul mü etmiş olursun? Bu yüzden senin bu mantığın sakat bir mantıkdır.

Biri gelse, elinde silahla şu ve bu dese.. İyi de bunun "memleket" uğruna olmakla ne alakası var? Ev benim ve elbette evimi koruyacağım..

Peki, çanakkale'de ölenler evlerini mi korudular? Veya, amanda gazamız mübarektir diyerek taa Viyana kapılarına gidenler? İşte bak bunu tartışamazsın.. Ve memleket için ölmek dediğinde ortaya bu çıkar.. Başkasının malı için ölmek ve karını başkasının koynuna bırakmak..

Aradaki farkı hala anlamamış gibi mırıldanıp duruyorsun.. Biz ne diyoruz: Memleket uğruna karısını başkasının koynuna bırakıp ölmek erkeklikle ne alakadır?

Sen çıkmış, amanda evini basarlarsa..

İyide sana: Evin ve bir kadın uğruna ölmek... diye soran yok ki? Boyuna sorudan ve mevzudan uzak, alakasız yerlere bakıyorsun.. Çünkü bir şekilde kefallik edip ekmek var diye atladığın (ve kıbrısa dolandığın) mevzunun içinden çıkamıyorsun.. İşte olay bundan ibaret.. Kefalin biri (ki kefal pis suların balığıdır) atladı ortaya, ekmek var sandı.. Sen ise, kendini kefal yerien koyan bir levrek gibi balıklama daldın ve işin içinden çıkamıyorsun, işte mevzun bundan ibaret..

Evet, evime, karıma göz dikene canım pahasına karşı gelirim.. Peki ya memleket uğruna bunu yapmak zorunda mıyım? Neden?

Belki soru böyle olsa biraz anlamlı olurdu.. Benim cevabım "elbette, sen bir sürü canlısısın.." olabilirdi..

Ama soru böyle değil.. Soru şöyle: "Memleket uğruna karını başkasının koynuna bırakıp ölmezsen erkek olmazsın.."

Ben niye "memleket" uğruna öleyim kardeşim? Bana ne memleketten? Ben o uğurda ölüp börtü böceğe yem olunca, karım başkasının altına yatınca bana faydası ne olacak?

İşte sana sorulan soru bu.. Memleket uğruna ölmekle, memleket uğruna mücadele etmek arasındaki farkta burada.. Artık bunu tekrar ettirip durma burada..

Ve mevzunun aslı şu: Memleket uğruna diyerek sizi ölüme sürenler ve ardınızdan karınızı tokmaklayacak olanların, bunu din sırtından yapıyor olması.. İşte örneği: Muhammed ve koynuna aldığı "şehit" karısı hafsa...

Bak anibal

Esas senin anlamadığın nokta şu, evin tekil, memleket çoğul, ben baştan beri bundan bahsediyorum. Yoksa birilerinin ekmeğine yağ sürmek, birilerinin abuk-subuk savaşları silahtan para kazanmak adı altında sürdürdükleri bir dünyada bu savaşta kişiye sen şehit olacaksın demek kadar ahmakça birşey olamaz, bunda hemfikiriz. Ama insanlar kutsal bildikleri değerler uğruna savaşırlar, bu senin karındır, o masum kandırılmış mehmet için vatandır. Buna birşey edemezsin. Peygamber zamanındaki savaşları ise çarpıtılmış şeyleri gerçek diye dayatıyorsunuz, tarih hiçbir zaman bize doğruyu söylemez, çünkü tarih yazanlar biliyorsun her zaman çarpıtılmış, işlerine gelmiş tarihi yazarlar. Bu yüzden kısaca özetlersek erkekler ölür, karıları da isterlerse evlenir, isterlerse evlenmez deyip geçelim. Memleket için ölmeyen erkek ahmaktır derken sen bu ülkede bir sürü çarpıklığı elbet benle beraber yaşıyorsun, lakin yine de bir birlik olmazsa bugün hududundan girenin yarın senin evine girmeyeceğini garanti edebilir misin? Edemezsin, edemiyorsan da bu düzlemde insanlarla doğruları bu şekilde tartışamazsın, ancak dersin ki bakın arkadaş senin erkeklik dediğin şey niyazilik, insanlar senin güzel duygularını kullanarak bunu yapıyor dersen insanlar doğru mantığı görebilir, yoksa sen şehit olunca karını biri bişey edecek dersen sana seni yiyecekmiş gibi bakar bu adam. Memleketim insanının eğitimi vs ortadayken yangına körükle gitmek iyi niyet değildir, umarım anlatabilmişimdir...

>>> Bizim bugün elimizde Tanrının ne varlığına, ne de yokluğuna nesnel bir belirteç yok. Biz Tanrıya aklımız ile, fıtratımıza (genlerimize) yerleştirilmiş-kodlanmış inanma dürtüsü ile inanıyoruz ve kabul ediyoruz. Bu inanma dürtüsü herkesin içinde vardır, yoktur diyen yalan söyler. Ama herkesin Tanrısı farklıdır, kimininki gerçek Tanrı, kimininki para, kimininki bilim, kimininki kendine edindiği çeşit çeşit putlar-değerler, kimi de kendi Tanrılığına iman eder.

Bu inanma dürtüsü insanın içinde filan yoktur.. Bu çok yapılan bir zırvalıktan ibarettir. insanların kökeni bellidir. Ve bu mevzu, ilk değil, çoook sonrası insanlarda ortaya çıkmış (60 bin yıl kadar evvel), bugünlere gelmiştir.. Elbette, o insanlar gittikleri her yere bu mevzunun atasını götürmüşler, izolasyon nedeniyle farklı farklı şekillerde gelişmiş bolca din ortaya çıkmıştır..

Dürtünün kaynağı, inanma dürtüsü değil, alfa birey olma, alfa bireye uyma/itaat ve sürüye tabi olma dürtüleridir ki, en başından beri size "sürü güdüsü" diyoruz.. Ve bu dürtüler, fillerde de vardır, ama gidip secde ettikleri görülmüş değildir..

Tanrının yokluğunu ispatlamaktan kolay bir şey olamaz.. Dur bak ispat edivereyim sana, ahada cebim, yok burada, masanın altında da yok.. Her sabah çıkarken klozete bakarım, orda da yoktu.. Demekki tanrı yok.. Sen aksini gösterene kadar bu ispat geçerlidir..

Zekanı avcunun içine koyamazsın.. Tipik ahmak müslüman laflarıyla bir yere varmayacağını artık bir anlmış olman lazım bunca zamandan sonra.. Zeka bir nesne değil eylemdir.. Beyin denen hücrelerin eylemi.. Bir eylemi alıp, nesne gibi göstermeye çıkmak, angutluğun daniskası olur ki, bu gibi angutluklarla uğraşmanın yolu, ancak süper zenciyi yardıma çağırmaktır, anladın sen onu..

İşte senin o alfa birey olma dediğin şeye biz inanç diyoruz. Sadece sendeki ve bendeki yansıması farklı, sen sürünün parçası olarak dürtülerinle hareket ediyorum diyorsun, ben fıtratımdaki genlerin sayesinde inanıyorum diyorum. Buna yapılacak birşey bu saatten sonra, ben sana saygı duyarım, sen de bana duyarsın...

Elbet birgün herkes gerçekle buluşacak ama o ne zaman bunu ben bilemem, buna da yapılacak birşey yok, seni gerçekle buluşturacak olan da ben değilim zaten... İllede tipik ahmak vs dersen senin zerre kadar düşünceye saygın olmadığın konusunda illede beni düşündürtme..

Fillerinde, kuşlarında nasıl secde ettiğini sen nerden bileceksin, aynı sürünün bireyimisin ki?

En iyisi dediğim gibi sen inanma, ben inanayım, karşılıklı saygı duyalım birbirimize ve tartışmalarımızda ise saygıyı elden bırakmayalım.

O süper zenciyi de millete musallat etmekten vazgeç, birgün sana musallat olur haberin bile olmaz, nasıl olsa sende görmeyeceksin dimi :rolleyes:

Bu yüzden ille de saygı. Verirsen, alırsın...

Selametle...

tarihinde berguzar tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Edemezsin, edemiyorsan da bu düzlemde insanlarla doğruları bu şekilde tartışamazsın, ancak dersin ki bakın arkadaş senin erkeklik dediğin şey niyazilik, insanlar senin güzel duygularını kullanarak bunu yapıyor dersen insanlar doğru mantığı görebilir, yoksa sen şehit olunca karını biri bişey edecek dersen sana seni yiyecekmiş gibi bakar bu adam. Memleketim insanının eğitimi vs ortadayken yangına körükle gitmek iyi niyet değildir, umarım anlatabilmişimdir...

Neymiş, memleket diye ölmek erkeklik değil, enayilikmiş.. İşte bunu sen al, "amanda memleket için ölmeyen erkek değildir.." diyen zata anlatıver bir zahmet..

Ve olay şudur bergüzar.. Birisi çıkıp, "amanda memleket için ölmeyen erkek değildir" diyerek, birilerinin erkekliğini sorguluyorsa, ona yapılacak tek şey onun erkekliğini sorgulamaktır: Erkeksin madem, neden karını başkasının koynuna terk ederek ölüyorsun? Bu nasıl abes bir erkekliktir?

Bu soruya biraz geveleyerek, ucundan bucağından azcık cevap verebilen sen oldun işte.. Ha, sende aynı dolduruşa gelip bol bol terane okudun, o ayrı...

Ve bak, hiç kimse, bilhassa bu "erkeklik sorgulamacılığı" yapanlardan hala gık çıkmış değil.. Sende, onların yanıldığını kabul etmiş haldesin zaten..

>>> İşte senin o alfa birey olma dediğin şeye biz inanç diyoruz.

Bu bir inanç değil berguzar.. İnanç bir şartlanmadır..

Şeker hasatı olma geni yoktur. Ama, pankreasın hızlı çalışıp kendini tüketmesine yol açan genetik kombinasyon vardır. Sen gidip, şeker hastalığı genetiktir diyorsan, bu abes olur.. Eğer konuyu yüzeysel değil, ciddi bir zeminde tartışacak, yüzeyin altına ineceksen.. Sana daha net bir örnek vereyim:

Balıklar kışın derin sulara giderler..

Balıkların derin sulara gitmesi, suların soğumasından dolayı değildir. Başka nedenlerle oralara giderler..

Ama bir balıkçı, "Hava soğudu, bu yüzden balıklar derinde olur.." derken, onun çerçecevesi doğrudur. Ben balığa giderken aynısını söylerim arkadaşlara.. Ama bir ihtiyoloji mevzusunda çıkıp bunu demem, dersem dalga konusu olurum..

Sende, bir teoloji tarıtşmasında, bir biyoloji uzmanına "amanda genlerimde var olduğu için allaha inanıyom.." dersen, sana "sen bizle dalga mı geçiyon, yoksa küfür mü ediyon?" denecektir.. Zira genlerde böyle bir şey yok..

Senin sürün, ailen, akrabaların, çevren vs. bir arada olma kriteri, yani sürünün kimliği olarak inanç, ırk vs. gibi bir takım şeyleri yapıştırıcı olarak kullanıyor. İster istemez bunun farkındasın ve allaha inanmazsan bu sürüden dışlanacağının bilincindesin. İşte bu yüzden allaha inanıyorum diyorsun.. Eğer, yanardağ tanrısı hoboloya inanılan bir yerde olsaydın, "Ne allahı ula...." diyecektin.. Dahası, tanrı inancı olmayan hindu olsaydın, "Ne tanrısı sayıklıyorsunuz yav.." diyecektin ama öldükten sonra bir fare olarak gene dünyaya geleceğini ısrarla savunacaktın..

Neymiş mesele, insanların sürüye ait olma güdüsü.. Bu din, fanatizm, taraftarlık vs. olarak ortaya çıkar. Sadece din değil.. Bugün, tayyip veya bir diğerine koşulsuz sadık olan tonla insan vardır ki, gene sebep aynıdır..

>>> Elbet birgün herkes gerçekle buluşacak ama o ne zaman bunu ben bilemem...

Gerçek, biyolojik bozulmaya uğrayacağın, ötesi yok..

İşte bunu derken seni dürtüleyen ise sürü güdüsünden farklı bir şey.. Buna biz şartlandırma diyoruz.. Bir mermer dağı ile bir afrodit heykeli ne kadar alakalı ise, genlerinle bu mevzu ancak o kadar alakalı.. Sen, yıllardır sana yapılan şartlanmanın sonucu olarak bunları söylüyorsun.. Ve bu şartlanmanın sonucunda, sanal dünyanda bir saray inşa ediyorsun.. Varlıkların efendisisin.. Her şey sana hizmet için yaratılmış.. Ölmek filan yok, sadece mekanın değişecek vs.. Ve tüm hayat nizamını bu sanal alem üzerine kurmuşsun.. Eğer bu şartlandırmaya karşı gelirsen, bu sanal huzuru kaybedeceksin, işte bu kesin..

Nasıl yani dersen.. PKK mevzusuna bakalım.. Bu teröristler, en azından yolun başında ne fikirle çıktılar? Bunlar kürt milletinin kurtarıcısı olarak tarihe geçecek, büyük kahramanlar olacaklardı. Haklarında destanlar yazılacak, anıtlar dikilecek, edilecekti.. Peki o zaman bile belli değil miydi, burada bir kürt devletinin olamayacağı? Bugün de belli değil mi?

Ama böyle yapmak, onlara sanal bir huzur veriyor.. Enayi olduklarını unutturuyor..

İşte ikisinin bir araya geldiği nokta.. Sana önce sanal bir alem kuruluyor.. O alemde sen bir numarasın.. Ve seni bu sanal alemden yoksun bırakmak tedidiyle, sana "karını başkasının koynuna bırakmak" pahasına canın isteniyor.. Sen ise, işte o sanal alemi kaybetmemek için, ölümü bile göze alıyorsun.. Zira yaşarken ölüyorsun aslında..

Yani neymiş, senin bu amanda ölünce göreceğiz, edeceğiz vs. mevzuların, tıpkı, o masum kandırılmış mehmet'in vatan diyerek niyazi olması durumyla aynı mekanizma imiş..

Farkında olman gereken, bu sanal alemlerin bir bağımlılık yaptığıdır. bunun en güzel örneği sigaradır.

İnsanlar tüm duygusal durum ve dışarıyla iletişim için, temelde hormonlar ve benzeri biyokimyasal süreçleri kullanırlar. Ve işin ilginç yanı, bu süreçlerin mimik edilebilmesidir. Yani, çeşitli yollardan bünyeye bunlar verilebilir. En bilinen şeyler alkol, sigara, uyuşturucular ve dindir. Bunlar, çeşitli dinamikler yoluyla hormonalrı filan tetikler. BU nedenle, dinden kurtulmak kolay değildir.. Ama dinde en az eroin ve sigara kadar zararlıdır..

Link to post
Sitelerde Paylaş
>>> Edemezsin, edemiyorsan da bu düzlemde insanlarla doğruları bu şekilde tartışamazsın, ancak dersin ki bakın arkadaş senin erkeklik dediğin şey niyazilik, insanlar senin güzel duygularını kullanarak bunu yapıyor dersen insanlar doğru mantığı görebilir, yoksa sen şehit olunca karını biri bişey edecek dersen sana seni yiyecekmiş gibi bakar bu adam. Memleketim insanının eğitimi vs ortadayken yangına körükle gitmek iyi niyet değildir, umarım anlatabilmişimdir...

Neymiş, memleket diye ölmek erkeklik değil, enayilikmiş.. İşte bunu sen al, "amanda memleket için ölmeyen erkek değildir.." diyen zata anlatıver bir zahmet..

Ve olay şudur bergüzar.. Birisi çıkıp, "amanda memleket için ölmeyen erkek değildir" diyerek, birilerinin erkekliğini sorguluyorsa, ona yapılacak tek şey onun erkekliğini sorgulamaktır: Erkeksin madem, neden karını başkasının koynuna terk ederek ölüyorsun? Bu nasıl abes bir erkekliktir?

Bu soruya biraz geveleyerek, ucundan bucağından azcık cevap verebilen sen oldun işte.. Ha, sende aynı dolduruşa gelip bol bol terane okudun, o ayrı...

Ve bak, hiç kimse, bilhassa bu "erkeklik sorgulamacılığı" yapanlardan hala gık çıkmış değil.. Sende, onların yanıldığını kabul etmiş haldesin zaten..

...........

Bak burada ısrarla aynı şeyi savunuyorsun, kandırılmış mehmetin durumunu hepimiz biliyoruz lakin hiçbir mehmet ben şehit olucam karımı kim ne ederse etsin diyerek askere gitmez, onun vatanı elbet kutsaldır ama bir kutsal için diğer kutsallardan da vazgeçilmez.

Erkeklik kriterleri kişiden kişiye değişir, önemli olan insanlıkta buluşuyormuyuz buna bakalım derim ben. Sen bir hadisten yola çıkarak bunu bütün inananlara mal edemezsin, ısrarla savunduğum budur. Memleket için ölünür, kutsal saydıkların için ölünür ama bunlar erkekliğin göstergesi değildir, memleket için ölmek vatan sevgisinin göstergesidir ve üzerinde yaşadığı vatanı da herkes sevmek ve sahip çıkmak zorundadır. Umarım buna itirazın olamaz........................

>>> İşte senin o alfa birey olma dediğin şeye biz inanç diyoruz.

Bu bir inanç değil berguzar.. İnanç bir şartlanmadır..

Şeker hasatı olma geni yoktur. Ama, pankreasın hızlı çalışıp kendini tüketmesine yol açan genetik kombinasyon vardır. Sen gidip, şeker hastalığı genetiktir diyorsan, bu abes olur.. Eğer konuyu yüzeysel değil, ciddi bir zeminde tartışacak, yüzeyin altına ineceksen.. Sana daha net bir örnek vereyim:

Balıklar kışın derin sulara giderler..

Balıkların derin sulara gitmesi, suların soğumasından dolayı değildir. Başka nedenlerle oralara giderler..

Ama bir balıkçı, "Hava soğudu, bu yüzden balıklar derinde olur.." derken, onun çerçecevesi doğrudur. Ben balığa giderken aynısını söylerim arkadaşlara.. Ama bir ihtiyoloji mevzusunda çıkıp bunu demem, dersem dalga konusu olurum..

Sende, bir teoloji tarıtşmasında, bir biyoloji uzmanına "amanda genlerimde var olduğu için allaha inanıyom.." dersen, sana "sen bizle dalga mı geçiyon, yoksa küfür mü ediyon?" denecektir.. Zira genlerde böyle bir şey yok..

Senin sürün, ailen, akrabaların, çevren vs. bir arada olma kriteri, yani sürünün kimliği olarak inanç, ırk vs. gibi bir takım şeyleri yapıştırıcı olarak kullanıyor. İster istemez bunun farkındasın ve allaha inanmazsan bu sürüden dışlanacağının bilincindesin. İşte bu yüzden allaha inanıyorum diyorsun.. Eğer, yanardağ tanrısı hoboloya inanılan bir yerde olsaydın, "Ne allahı ula...." diyecektin.. Dahası, tanrı inancı olmayan hindu olsaydın, "Ne tanrısı sayıklıyorsunuz yav.." diyecektin ama öldükten sonra bir fare olarak gene dünyaya geleceğini ısrarla savunacaktın..

Neymiş mesele, insanların sürüye ait olma güdüsü.. Bu din, fanatizm, taraftarlık vs. olarak ortaya çıkar. Sadece din değil.. Bugün, tayyip veya bir diğerine koşulsuz sadık olan tonla insan vardır ki, gene sebep aynıdır..

.................

İnsanların bir kısmı korkudan, bir kısmı cennet sevdasından, bir kısmı aman da ne iyi insan desinler diye, bir kısmı kendi çıkarı için, bir kısmı takiyye yaparak vs nedenlerle, bir kısmı da tertemiz bir şekilde beklentisiz-çıkarsız bir şekilde Tanrıya inanırlar. Kandırılmışı da vardır elbet bu da onların sorunudur, ellerinde rehberleri var açıp okusunlar. Lakin sen inanca şartlanma diyemezsin. Hele bir zamanlar ateist, ömrünün büyük bölümünü de deist olarak geçiren bana hiç diyemezsin. İçindeki sesi dinlersen sana derinden de olsa birşey diyen bir ses her zaman vardır.

Örnek vereyim, sen başkasının malını çalmanın kötü olduğunu bilirsin, küçük bir çocuğa dayak atmanın kötü birşey olduğunu bilirsin, başkasının hakkına tecavüzün kötü birşey olduğunu bilirsin; Ya da yolda bir cam parçası gördüğünde belki bir çocuk düşer bir yeri kesilmesin diye kaldırır atarsın ve bundan haz alırsın, ya da yolda kör birine yardımcı olursun bundan haz alırsın, bunun gibi düşün işte. Israrla genine yerleştirilmiş dediğim şey budur. Ha ben biyolog değilim, gende bilimin bulduklarıyla bunlar kıyaslanırmı kıyaslanmazmı bilmiyorum, bilimsel konuşmak haddim değildir. Demek istediğim bunları sana birilerinin bir kitaptan okumasına gerek yok, sen bunların iyi ya kötü olduklarına hissettiğin duygularla bulursun. Bir insan ne kadar tahrik olursa olsun, karşıdaki ne kadar hak ederse etsin işlediği cinayette bile bir pişmanlık duyuyorsa işte bu yüzdendir, içindeki gerçekten dolayıdır.......

>>> Elbet birgün herkes gerçekle buluşacak ama o ne zaman bunu ben bilemem...

Gerçek, biyolojik bozulmaya uğrayacağın, ötesi yok..

.....

Bak burada biyolojin bozulacak diyorsun, sen gördüğün doğada gözlemlediğin kadarıyla bunu diyorsun haklısın da. Lakin doğada hiçbirşeyin yok olmadığını bilim söylüyor değil mi? Evet söylüyor, ama kuranda bunu söylüyor, niye o zaman yok bunlar uydurma, şartlanmışlık vs diyorsun? Eğer ölen insanların durumunu biyolojik değişimin dışında bir hayat varmı yokmu bilim bu seviyeye gelseydi o zaman ikimizden biri mutlak haklı olurdu lakin bilim bugün bunu bize vermiyor ama dedim ya o iç sesimizle beraber doğaya da baktığım zaman ben Tanrıyı bulabiliyorum ve inancımı temiz temiz yaşıyorum, bunun kime, sana ne zararı var?

İnan bir hindu da aynı iç sesini duyuyor, bir japonda aynı iç sesini duyuyor, hatta bir aborjin, bir eskimo da aynı iç sesini duyuyor, ha bizim gibi adlandırıyormu onu bilemem ama hepsi duyuyor bunu, sende dahil...

........................

tarihinde berguzar tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Yermük Savaşında, Haris b. Hişam, İkrime b. Ebi Cehil ve Süheyl b. Amr ağır yaralar

alarak yere düştüler. Haris b. Hişam içmek için su istedi. Askerlerden biri ona su götürdü.

İkrime'nin kendisine baktığını görünce "Bu suyu İkrime'ye götür" dedi. İkrime suyu alırken,

Süheyl'in kendine baktığını gördü, suyu içmeyerek "Bunu götür Süheyl'e ver" dedi. Fakat su Süheyl'e yetişmeden Süheyl öldü. Bunun üzerine sucu İkrime'ye koştu. Fakat İkrime de ölmüştü. Hemen Haris'in yanına koştu. Haris de ölmüştü.....

(Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatü's Sahabe, Hz. Muhammed ve Ashabının Yaşadığı İslami Hayat, Cilt 1, Sentez Neşriyat, Temel Eserler Serisi: 2/1)

Bu tabloyu canlı olarak zihnimde düşündüğümde ürperiyorum..Bu insanların samimiyeti neden olabilir...Gerçekten cennet,huri,elma,armut,kevser..v.s... Mİ??

Bu insanların gördüğü bir şey olmalı...Hz.Muhammed bunları nasıl etkilemiştir...

Ve bir soru daha>>Bir ateist dünya görüşünde bu fedekarlığın karşılığı nedir??Ahmaklık yada başka bir şey mi??

bunun adi insanliktir

ister teist ister ateist ol

bu insanin kendisine baglidir inancla bi alakasi yoktur

Link to post
Sitelerde Paylaş
Önce aktarılan hikayenin doğru olup olmadığını kanıtlayın, yorumu sonra yaparsınız..

Ama ben size bir tüyo vereyim; hikaye "ben uydurmayım" diye bas bas bağırıyor..

Yalan üzerine laf üretme hafifliğini bırakın.. Yalanlara dayanarak İslamı kurtaramazsınız..

sende bazı hadislere/kaynaklara inanmayan din kardeşlerimizdensin vesselam..

aramıza hoşgeldin oğuz..

ama ben bu konuya inanıyorum oda ayrı bi konu

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Memleket için ölünür, kutsal saydıkların için ölünür ama bunlar erkekliğin göstergesi değildir, memleket için ölmek vatan sevgisinin göstergesidir ve üzerinde yaşadığı vatanı da herkes sevmek ve sahip çıkmak zorundadır.

Gene aynı kıvırma seansına başladın bergüzar.. Burada tartışılan, karısını başkasının koynuna bırakarak memleket için ölmenin erkeklik olup olmadığı.. Bunun ötesi konu dışı.. Herneyse, yazdıklarından bunun erkeklik değil, enayilik olduğunda hemfikir olduğumuzu görüyorum..

>>> İçindeki sesi dinlersen sana derinden de olsa birşey diyen bir ses her zaman vardır.

Bu sadece, işte o şartlandırmanın bir sonucudur. Zira şartlandırma hala sürmektedir. Günde 5 vakit tepende o şerefsiz allaha tapın diyen sesler uğuldarken, o şartlandırmadan zor kurtulursun..

Bir düşün bakalım.. Seni yaratacak, kainatı yaratacak, böyle muazzam bir düzen kuracak, öyle muazzam şeyler yapacak bir tanrı.. Gelecek, uçkur düşkünü bir bedevinin abazalık mevzularını halledecek, yok evlatlığının karısını ayarlayacak, yok sülalesinin kadınlarını ona karı edecek, yok karıları mız mız edince "sizden daha güzel bakire ve dul karılar" verecek.. Bu senin aklına yatıyor mu?

Her neyse, şartlanmış olduğunu görmen zor. Ama imkansız değil. Zamanla olur, merak etme..

>>> İnan bir hindu da aynı iç sesini duyuyor, bir japonda aynı iç sesini duyuyor, hatta bir aborjin, bir eskimo da aynı iç sesini duyuyor, ha bizim gibi adlandırıyormu onu bilemem ama hepsi duyuyor bunu, sende dahil...

Onlar böyle bir iç ses filan duymuyor, bundan emin ol..

Ama hazır hindları saymışken.. Kast sistemi nedir bilir misin? En altta, b.k toplayanlar ve ölü yakanlar vardır. Senin de bir müslüman olarak merteben bu. Ve bir dahaki dünyaya gelişinde bir üst kasttan olmak istiyorsan, bunları yapmak zorundasın, neden yapmıyorsun?

>>> Eğer ölen insanların durumunu biyolojik değişimin dışında bir hayat varmı yokmu bilim bu seviyeye gelseydi o zaman ikimizden biri mutlak haklı olurdu lakin bilim bugün bunu bize vermiyor ama dedim ya o iç sesimizle beraber doğaya da baktığım zaman ben Tanrıyı bulabiliyorum ve inancımı temiz temiz yaşıyorum, bunun kime, sana ne zararı var?

Bilim o seviyeye geldi berguzar. Biyolojik değişimin dışında bir hayat olmadığı artık açık seçik ve kesin bir bilgi.

Sen itiraz edeceksin elbette.. Efenim, yokluğunun kanıtı nerde hani gibisinden zırvalayacaksın.. Ben sana sadece şunu sorayım.. Uçkur düşkünü bedevinin bu cennet ve huriler masalının seni kurtarma şansı yok.. Sen gidip ellerinle milletin b.kunu toplamalısın, erkek olsaydın, ölü yakıcı da olabilirdin. Bu sayede ancak bir sonraki hayatını garantiye alabilirsin.. Bu çile çekilmeden asla yükselemezsin..

Evet, bu hint yaklaşımının değil de, senin saçmalık ötesi tanrı felsefenin doğru olması neden? Var mı böyle bir şey..

İşte şartlandırman bu kadar açık. Öyle ki, bir aptalca insan ötesi hayat kavramını kabul etmekle bitmiyor. Ve sen bunu bile görmekten acz içindesin..

Yada sana şöyle soralım.. Bu türban denen şeyin çıkış noktası, tapınak fahişeleridir. Ve sen cennete gidip huzur istiyorsan tapınak hayrına fahişelik yapman şart. Niye yapmıyorsun? Yapanlar neden yapıyordu?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...