Jump to content

Devlet Niye Var


Recommended Posts

Devletin olmadığı durumun nasıl olmuş olacağını bir mit olarak değil de bir düşünce deneyi olarak hayal eden ve burdan hareketle devletin bir toplumsal sözleşme ile kurulduğunu ortaya süren 3 filozof vardır: Locke, Hobbes ve Rouseau.

Bunlardan Lock'a göre devletin yokluğunda mafyalar ve eşkiyalar piyasaya çıkıp masum ve üretken insanların canına ve malına kastedeceği için devlet denilen aygıt sadece insanların haklarını korumak üzere kurulmuştur. Locke'a göre insanların doğal hakları mevcuttur ve bu haklar basitçe canlarına ve mallarına bir halel gelmemesidir.

Hobbes'a göre ise doğal durumda insanların hakları yoktur, ama yine de doğal durumda hayat kötüdür, çünkü devletin yokluğunda herkesin herkesle savaşı vardır ve hayat vahşi, kısa ve zordur, ve devlete ihtiyaç vardır. Rousseau'nun sosyalizme de ilham olmuş görüşüne göre ise doğal durum'da insanların hakları var olmasına karşın hayat güzeldir. Marxismin tarihin başlangıcı mitine göre başlangıçta insanlar komünler şeklinde ortaklaşa, organize ve barış içinde yaşıyorlardı ve ne zaman ki mülkiyet ve aile kurumları ortaya çıktı, bu "altın çağ" bozuldu ve mutluluk kayboldu.

Nietzsche ise politikaya dair birşey söylememiş olmasına karşın fikirlerinden anladığımıza göre insanların doğal hakları olduğunu reddetmiş, ve doğal durumda ayrıca insanların aynı Hobbes'un dediği gibi birbirinin kurdu olacağını bilerek, fakat Hobbes'tan farklı olarak ve Rousseau'yu çağrıştıran bir şekilde bu hayatın güzel ve arzulanır bir hayat olduğunu söylemiştir. Buna göre Nietzsche'nin arzuladığı hayat devletin olmadığı, acımasız gözü kara eşkiyaların (Nietzsche'nin Übermenschleri) halkın canına malına kastettiği bir "düzen" dir. Nietzsche bu "aydınlatıcı" fikirleri sayesinde tabi ki devlet felsefesinde adı geçmez, ama ben yine de onu da bu tartışmada nerede oturtacağımızı ve ne kadar gereksiz bir adam olduğunu göstermek için bahsettim.

Günümüz sosyalisterine göre insanların doğal hakları arasında canlarına ve mallarına halel gelmemesi dışında, ayrıca istihdam edilme, barınak sahibi olma, sağlık hizmeti alma gib bazı başka haklar da vardır. Locke'un felsefesinde böyle birşey görmemiştik, insanların sadece bir diğerine ilişmemesi, canına malına bir zarar vermemesi gibi bir ödevi olduğu söyleniyordu; bunlara negatif haklar diyelim. Bunlar insanların diğerlerine karşı yapmaması gereken şeyler olduğunu görüyoruz. Ama sosyalistlerin haklar hakkındaki görüşlerine baktığımızda, burda insanların bazı pozitif hakları olduğunu görüyoruz: aç kalınca yemek, gerekirse barınak, ihtiyacı olduğunda bedava sağlık hizmeti, işi yoksa iş, bedava eğitimi vs. gibi hakları vardır. Tabiki bu tür ihtiyaçların devlet tarafından "bedava" karşılanması, diğer insanlardan alınacak vergilerle mümkün olacağı için burda dolaylı yoldan her insanın diğer insanlara zarar vermeme dışında yapmaması gereken şeyler olduğu gibi, ayrıca diğer insanlara karşı yapması gereken ödevleri olduğunu da görüyoruz. Buna göre her insan başka insanlar için çalışmak zorundadır.

Burda kesiyorum ve görüşlerinizi bekiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 58
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Nietzsche'nin devlet hakkında kısa bi yazını asıyım.. Bu gereksiz(!) adamın fikirlerini daha iyi analiz edersiniz.

Bazı yerlerde daha uluslar ve sürüler vardır, ama bizde yoktur kardeşlerim: burda devletler vardır...

Devlet mi?... O da ne?... Peki!... Şimdi bana kulak verin, size ulusların ölümünden söz açacağım...

Bütün soğuk canavarların en soğuna devlet denir... Soğuk soğuk yalan söyler o; ve ağzından şu yalan sürüne sürüne çıkar: "Ben, devlet, _ulusum ben..."

Yalan!... Yaratıcılardı ulusları yaratanlar ve onların üstüne bir inanç ve bir sevgi asanlar: böylece hayata hizmet ettiler...

Yıkıcılardır, nicelere tuzak kuranlar ve buna devlet diyenler: onların üstüne bir kılıç ve yüz arzu asarlar...

....

"Yeryüzünde benden büyüğü yoktur: düzenleyen parmağıyım ben Tanrı'nın... " böyle böğürür o canavar... Ve yalnız uzun kulaklılar ve kısa görüşlüler değildir diz çökenler!...

Evet, sizi de bulur çıkarırır o, ey eski Tanrı'yı yenenler!... Siz savaştan yorgun düştünüz, şimdiyse yorgunluğunuz yeni puta yarıyor!...

Siz ona taparsınız, herşeyi verir size, bu yeni put: Böylece erdemlerinizin parıltısı ve gururlu gözlerinizin bakışını satın alır...

Devlet derim ona, herkesin ağı içtiği yere, iyilerin ve kötülerin: Devlet herkesin ağır ağır kendi canına kıymasına... "hayat" denen yer...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ewet okuyorum ve tek gördüğüm grameri bozuk anlamdan yoksun dam üstünde sakdağan gevelemeler. Nedir bu adamı bu kadar vazgeçilmez yapan? Nasıl oluyor da bu kadar "karizmatik" oluyor sizin için? Belki de bu deli saçması görünen zırvalıkları aslında onun "derin" ve "dahi" olduğunu gösteriyor, bunu da siz "görebildiğiniz" için dolayısıyle siz de "derin" ve "dahi" olmuş oluyorsunuz. Belki de cazibesi burda.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sosyalist bir arkadaşa başka bir başlıkta yazdığım bir iletiyi buraya çok alakalı olduğu için yapıştırmak isterim:

Önemli olan devletin asli görevinin ne olduğunu unutmamaktır. Locke'un dediği gibi doğal durumda eşkıyalar halkın canına ve malına zarar verecekleri için asli görevi halkın canını malını korumak, hatta ticari kontratların şhlali gibi mevzularda adaleti sağlamak olan devlet kurulmaktadır. Hadi bu devlet altyapı olayını da yapsın. Hadi para basma olayını da yapsın. Hadi enerji sektöründe tekel de olsun. Ama mesela emeklilik sigortası, sağlık sigortası işine girmesin. Eğitim işine girmesin. Belki dersin ki hadi Türkiye gibi bir yerde eğitim devlet tekelinde olmassa sakıncalı olaylar (medreseler yani) türer. Ona da tamam. Ama sizin yani sosyalistlerin dediği bundan da öte. Siz insanların servet sahibi olmasına nedense düşmansınız, ve bütün endüstriyi tamamını kamulaştırmak (tabi parasıyla değil, gasp şeklinde) istiyorsunuz. İnsanların belli ticari ilişkilere girmesini yasak etmek istiyorsunuz. Bunun da ötesinde ve sonucu olarak da herkesi devletin işçisi ve memuru haline zorla getirmek istiyorsunuz. Buna göre devlet "rasyonel" bir şekilde tüm üretimi planlayacakmış da, herkesin istihdamını, sağlık, eğitim, ev vs ihtiyaçlarını karşılayacakmış da. İnsanlara bu güvenceleri verirken tabi ki onların özgürlüklerini ellerinden alıyorsunuz, çünkü herkes şimdi kendisi için değil toplum için çalışmak durumunda oluyor.

Ayrıca sizin öngördüğünüz sistemin ne kadar "rasyonel" bir planlama olabileceğini yukarda yazdım. Mises gibi ekonomistler rasyonel bir planlı komut ekonomisinin imkansızlığını argümanlarla savunuyorlar.

Sonuç olarak, dediğim gibi devletin niye kurulduğunu, Locke'un öngördüğü şekliyle aklımızda tutarak, devletin bu sınırlar dahilinde kalması ve temel haklarımızı korumaktan öte bir görev üstlenmeye, özellikle siz sosyalistlerin öngördüğü şekliyle, kalkışmaması konusunda anlaşmalıyız. Devlet sadece insanların canını malını korumak için vardır. Bunun ötesinde bir görevi yoktur. İnsanların da istihdam edilme, hayatta kalma şartlarının olması, sağlık ve emeklilik güvencelerinin olması vs gibi hakları yoktur. Bu hakların tanınması sadece herkesin aynı zamanda angarya yani zorla çalıştırılma durumuna sokulması olacaktır. Çünkü devletin sağladığı beleş hizmetlerin hiçbiri aslında beleş değildir. Hepsi vatandaşın cebinden çıkmak zorundadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Günümüz sosyalisterine göre insanların doğal hakları arasında canlarına ve mallarına halel gelmemesi dışında, ayrıca istihdam edilme, barınak sahibi olma, sağlık hizmeti alma gib bazı başka haklar da vardır. Locke'un felsefesinde böyle birşey görmemiştik, insanların sadece bir diğerine ilişmemesi, canına malına bir zarar vermemesi gibi bir ödevi olduğu söyleniyordu; bunlara negatif haklar diyelim. Bunlar insanların diğerlerine karşı yapmaması gereken şeyler olduğunu görüyoruz. Ama sosyalistlerin haklar hakkındaki görüşlerine baktığımızda, burda insanların bazı pozitif hakları olduğunu görüyoruz: aç kalınca yemek, gerekirse barınak, ihtiyacı olduğunda bedava sağlık hizmeti, işi yoksa iş, bedava eğitimi vs. gibi hakları vardır. Tabiki bu tür ihtiyaçların devlet tarafından "bedava" karşılanması, diğer insanlardan alınacak vergilerle mümkün olacağı için burda dolaylı yoldan her insanın diğer insanlara zarar vermeme dışında yapmaması gereken şeyler olduğu gibi, ayrıca diğer insanlara karşı yapması gereken ödevleri olduğunu da görüyoruz. Buna göre her insan başka insanlar için çalışmak zorundadır.

Burda kesiyorum ve görüşlerinizi bekiyorum.

Sevgili ludwig

Kendimi liberal çizgide görmeme rağmen,liberal iktisatla liberal politika arasında umarsız bir uyuşmazlık olduğunu düşünüyorum.Liberal politika,içinde hukuku barındırır doğal olarak ama düzenlenen bu hukuk zaten liberal iktisadi anlayışla çelişmemek zorundadırki bu liberalizmin kendiyle çeliştiği noktadır.Liberal iktisat anlayışına göre doğada eşitlik yoktur,sen bir başkasından zekisindir ve görece diğerlerine karşı zekanla üstünlük kurabilir onları uzlaşılan bedel karşılığı çalıştırabilirsin.Aynı şeyi senden daha zeki biride sana yapabilir.Böylece toplum artı değerli bir gelişme gösterir,zenginlik ve ferah artar.

Fakat iberal politikanın güdümündeki hukuk için aynı şeyi söylemek zordur,sen "doğacı" bakışla iktisadi anlamda eşitsizliği doğal görüp bunu yine kendi iktisat anlayışınla çelişmeyecek şekilde düzenlediğin hukuk sisteminle halledeceğini söylediğinde bu çelişkili durum,relatif olarak senden aşağı olan tabakalarda ayar derecesi değişken hoşnutsuzluk yaratacaktır.Gelir dengesizliğini özgürlükçü,hakçı gibi dolaylı ve görkemli nutuklarla savunan hukuki düzenlemen için tabiri caizse adammı kandırıyorsun durumları peydah olacaktır.Sorunlar ne zamanki liberal devlet için tehdit olmaya başlayacak,o zaman önlem alma yoluna gidecektir.Çıkacak sosyal sorunları liberal devlet zor kullanıp halledemeyeceğine göre,geri çekilip sosyalist anlayışın ayarına gelecektirki,markstan-leninden bu yana yapılanda budur.Devlete bütün olarak bakmak gerekir,devleti sadece negatif hakları koruyan makina gibi görürsen çıkacak sorunlar başını ağrıtır.Bu baş ağrıları kapital ekonomileri deyim yerindeyse 100 yıl boyunca "hizaya" sokmuştur.Liberalizm bir bakıma vahşi kapitalizmin ehlileştirilmiş sosyalistleşmiş hali gibidir.

Devletin yalnızca negatif hakları koruması gerektiğini ortaya koyan bilimsel bir yasa yoktur.Öne sürülen düşünceler her iktisadi teori gibi belli önsel kalıplar içinde savunulur,objektif değildir.Devlete bütün olarak bakılmalıdır,devleti devlet yapan millet olduğuna göre,millete kendi içinde huzur sağlayıcı iktisadi ortamı sağlamak devletin görevidir.Bunu yaparken sosyal devlet anlayışını gütmelidir.Ne olursa olsun devletin bunu yapması ahlaki bir zorunluluktur.Ahlaki zorunluluktur çünkü hukuki düzenleme ahlaka doğrudan bağlıdır.Liberalist devletinde pozitif haklar bağlamında,sosyal anlamda hukuki olması işte bu yüzden zarurettir.

tarihinde stenger tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

daha yeni sırf sivillerin bulunduğu bir ortamda bomba patlatılarak bir sürü masum insan öldürüldü

bunun sorumlusu kim ludwig senin filozofların bu durum için ne tür bir açıklama yapıyor

sonuçta ortada boktan bir durum var,sırf canlı yayın yapılsın curcuna çıksın haber olsun diye

olmadı ya bu pislik,söz edilen kurum yani devlet o bomba patlatılarak haybeye öldürülen

17 kişinin canlarını alan güçlerin yaptıklarını yanlarınamı koymamalıdır .her şey para kazanmak için değildir sanırım

içine edeyim öyle dünyanın açıkcası,devlet ne için var?

haybeye ölen 17 kişinin intikamını almalıdır bence

bu işler bu kadar ucuz olmamalıdır

sırf kapitalist örgütlenme için kurulmamıştır devlet,

tarihinde rh-negatif tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Sosyalist bir arkadaşa başka bir başlıkta yazdığım bir iletiyi buraya çok alakalı olduğu için yapıştırmak isterim:

Önemli olan devletin asli görevinin ne olduğunu unutmamaktır. Locke'un dediği gibi doğal durumda eşkıyalar halkın canına ve malına zarar verecekleri için asli görevi halkın canını malını korumak, hatta ticari kontratların şhlali gibi mevzularda adaleti sağlamak olan devlet kurulmaktadır.

Doğal durum dediğin şey nedir?Bu kavram sade kullanıldığında kafa karıştırıyor.Devlet öncelikli tehdidi ortadan kaldırmaksızın vatandaşların mal ve can güvenliğini sağlayamaz.Öncelikli tehdit dediğimiz şey liberal ekonominin mülk bazında oluşturduğu ekonomik uçurumun sonucunda doğan doğal tehdittir.Kapitalist düzende aç kalan insanlara devlet nötral tavır takınamaz,çare olacak sosyal kurumlar oluşturmak zorundadır.Negatif hak savunucusu olmak demek,mal ve can güvenliğini sağlamak demek değildir.Daha doğrusu mal ve can güvenliği denen alanın içine sosyoekonomik mutabakatda girer.Bu sağlanamazsa eskilerin deyimiyle biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar durumu hasıl olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ludwig diyor ki:

-Devlet işverene elleşmesin. Asgari ücret masgari ücret olaylarına girmesin. İşveren saati 10 kuruştan işçi çalıştırabilsin. Daha fazla para isterse kıçına tekmeyi yesin.

-Devlet sağlık hizmetlerine el atmasın. Sağlık hizmetlerini girişimciler idare etsin. Sağlık parayla olsun. Saati 10 kuruştan günde 15 saat çalışan adam bile faydalanamasın. İcabında gebersin gitsin.

-Devlet eğitime burnunu sokmasın. Parası olan okusun, olmayan babası gibi saati 10 kuruştan çalışsın.

-Devlet can ve mal güvenliğini sağlasın. Yani zenginin parası cebinde kalsın. Saati 10 kuruştan çalışan adamın nasıl olsa çalınacak bir şeyi olmaz. Sağlık hizmetlerinden de faydalanamadığına göre can güvenliği de önemli değil...

Yanlış mı söylüyorum ludwig?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sigortacılık işi biraz kumar gibidir. Sigortalı her ay belli bir para öder. Sigortalı olduğu mevzu başına geldiğinde de sigorta şirketi onu karşılar. Özel sigorta şirketlerinin ayakta kalması sana sence ne anlatıyor? Sigorta şirketi kar ediyor. Çünkü sigortalı olduğun mevzu başına ne zaman gelecek, hatta hiç gelecek mi bilemezsin. Ama para ödemeye devam edersin. Başına gelirse sigorta şirketi senden o güne kadar aldığı paralardan daha fazla bir meblağ ödeme durumunda olabilir. Ama olmazsa yahut yıllar sonra olursa da sen ödediğin fazla parayla kalırsın. Ve özel sigorta şirketlerinin mevcudiyeti gösteriyor ki, bu sigorta kumarında sigorta şirketinin kendisi kazanıyor. Tek tek bireyler bazen başlarına gelen kötü durumlarda ödedikleri primlerden fazla hizmet alabilir, ama demek ki çoğunlukta millet aldığı hizmetten fazla prim ödüyor. Bu olayı emeklilik sigortası bağlamında da düşünebilirsin. Orda da emekli maaşının öldükten sonra kesilmesi durumuna göre, hayatın boyunca ödediğin primlerler diyelim ki 65 yaşından itibaren maaş almaya başlayıp, iki sense sonra mefta olursan kazık yemiş olursun.

Velhasıl, bu bütün sigorta olayı insanların seçimine bırakılmalı. Aklına yatan sigorta yaptırsın. Ama devlet herkesi zorlluyor. Her işveren ayrıca SSK primi ödüyor ve bunu işçisinin maaşından kesiyor. Her işçi mecburen SSK primi ödemek durumunda. Hizmet de bari deyse. Devlet hastanelerinin durumu, emekli maaşlarının seviyesi ortada. Devlet'ten bu işi daha iyi yapabilecek özel şirketler varken devletin bu işe girmsei yanlış. Ayrıca herkesin sigorta işine zorla sokulmaya çalışılması da yanlış. Herkesin kendi seçimi olmalı.

Eğitim olayına da bakarsan gene durum aynı. Ulusal bir eğitimi fonu zengin-fakir herkesten alınan bir fonla kuruluyor. Peki ya bir adamın çocuğu yoksa? O yine de eğitim vergisini ödemek zorunda. Sence bu adalet mi? Ayrıca ben iddia ediyorum ki, bir adamın hayatı boyunca ödediği eğitim vergilerinin toplamı çocuklarının eğitim masraflarını özel okulda karşılamasından daha pahalıya gelecektir. Aksi halde devlet iflas eder, yahut hep bütçe açığı verir, yahut para basıp enflasyona sebebiyet verir.

Ayrıca iddia ediyorum ki, eğer üniversiteler özel olsa, ve her insan kendi çocuğunun parasını ödemek durumunda olsa, ve eğitim vergileri alınmasa herkes çok daha mutlu olur ve eğitim ve okullar çok daha kaliteli olur. ÖSS denen rezaletten de çocuklar kurtulmuş olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin gibilerin devletinde durum böyle olur elbet. Emeğin ürettiği bütün artı değerin patron kasalarına saklandığı bir yerde devletten sosyal hizmet beklemek, devletin tanrı gibi bir şeyleri yoktan var etmesi demektir.

Senin dar kafan savunduğun sistemin dışarısına çıkamadığı için hem özel sermaye olacak hem devlet millete bakacak gibi algılıyorsun. Halbuki sosyalist devlette böyle bir durum yok. Herkes kendisi ve toplum için çalışacak. Patronunun kasasını doldurmak için değil. Kolektif bir birikim ortaya çıkarılacak. İhtiyaç sahipleri de bundan özgürce faydalanacak. Ha eğer diyorsan "ihtiyacı olmayana haksızlık değil mi?" diye, sana hastane kapılarında can çekişerek ölen insanlara bak derim... Onlar özel sigorta şirketleri ile kumar masasına oturmamış insanlar. Evine fazladan iki ekmek götürebilmek için yaşam güvencesini riske atmış insanlar.

Neden?

Üretmeyen, altın tuvaletlere sıçmayı marifet sanan, son model arabalarla dolaşan, yattığı yerden para kazanıp bir de arsız arsız "bunda bi adaletsizlik yok" diyen zibidilerin haksız kazancı cebinde kalsın diye...

Yok öyle yağma...

Link to post
Sitelerde Paylaş

İlk önce o altın tuvaletleri kullanan Arap sosyalisti Saddam veyahut da Kuzey Kore "kralı" Kim il Jung olmasın? Dikkat et.

İkinci olarak da o "artı-değer" dediğin olay majinal fayda teorisi ışığında nasıl var olabiliyor? Marx'a göre malın değerini içinde harcanmış emek belirler. Ama günümüz ekonomistlerine göre değeri emek belirlemiyor. O malın piyasadaki son biriminin alıcısının gözündeki değeri belirliyor. Sen biraz 19. yüzyılda kalmışsın.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Duygulara hitap etmeye çalışan sloganlardan başka hiçbirşeyin yok. Hesapta çok ince ruhlusun ah!! Şairane ince ruhluluğunuzla çocukların fabrikalarda çalışmaması, hastaların hastane kapılarında ölmemesi gibi şeylere ağlıyan, o narin kalbi acı çeken insanlarsınız. Ama sosyalist devrimlerden sonra, Lenin'in "Kırmızı Terör" ünde, Pl Pot'un, Mao'nun yaptıklarında, Stalin'in milyonlarla (yazması kolay okuması kolay, 3-5 değil milyonlarla insan) katletmesinde sizin aslında ne kadar "narin" ve "insan sevgisiyle" dolu olduğunuzu görüyoruz. Aklınızca otoriter polis devleti kurup milleti köle edince bize iyilik yapmış olacaksınız. Ah siz ne ince ruhlusunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ne sloganı kardeşim? Yalan mı? Piyasada rekabet olacakmış da fiyatlar düşecekmiş... Fiyat düşecek de sermaye neyle büyüyecek? Ucuz iş gücüyle... Karnını doyuramayan, okuyamayan (para yok ki okusun) çocukları topla, karın tokluğuna sabahtan akşama çalıştır. Tuğlayı alan memnun tuğlayı satan memnun di mi?

Esas "stalin, mao, hede, hödö" sloganları atan sensin. Kıçınızdan resmi tarih üfürmasyonları sallayın işte... Nasıl olsa gücünüz kuvvetiniz yerinde, diyaframınız sağlam, bağırsaklarınız dolu... Üfürün anasını satayım...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Eee işte İslam boş yere gelmemiş kardeşim, liberal ekonomiyi dengeye sokacak bir ahlak sistemi yok

her yerden pırtlıyor..

(şimdi bu ludwig hafiften kereste olduğu için liberal ekonomiyle "Zeynep&Muhammed" evliliğini ilişkilendirecektir aha şuraya yazıyom, ahlak denen felsefeyi öğrenmemiş liberalizm öğrenicem diye:))

İslam'da hem özel mülkiyete izin var,

hem de sosyal devlet anlayışına benzer koruma-kollama politikası var...

servete sınır konmamış ama tefrit'e de ahlaki engeller konmuş..

liberalizm özgür bireyler vaad edermiş demiş öte tarafta bizim ludwig...

özgürlükten ne kastediyor belli değil

özgür olanlar sadece sermayedarlardır, tüketici halk özgür felan değildir. onlar bir takım slogan ve marketing le tüketime kanalize edilen zombilerdir.

o yüzden süpermarket'lere aç gitmeyin, işinize yaramayan şeyleri de alırsınız:)

marketing ile psikolojik güdüleme yapılır..

insan alışverişe zorlanır ki tüketim ekonomisi üretimi tahrik etsin, ekonomi büyüsün..

pazarlamada agresif satış üzerine bir laf vardır, malı müşterinin almasını beklemeyeceksin, malı müşteriye zorla satacaksın..

ha bu iyi mi yoksa kötü bişey mi? nereden baktığına bağlı olarak değüşür..

eğer ifrat tefrit, gereksiz kaynak tüketimi kaidesini baz alarak bakarsan bunu eleştirebilirsin..

yok tüketim ekonomisi deyip toplumsal kalkınma sağlaması açısından bakarsan iyidir dersin..

hasılı kelam özgür birey falan yoktur,

özgür olduğunu sanan bireylerin toplamıdır liberal ülke halkları..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Marxismin tarihin başlangıcı mitine göre başlangıçta insanlar komünler şeklinde ortaklaşa, organize ve barış içinde yaşıyorlardı ve ne zaman ki mülkiyet ve aile kurumları ortaya çıktı, bu "altın çağ" bozuldu ve mutluluk kayboldu.

....

....

Günümüz sosyalisterine göre insanların doğal hakları arasında canlarına ve mallarına halel gelmemesi dışında, ayrıca istihdam edilme, barınak sahibi olma, sağlık hizmeti alma gib bazı başka haklar da vardır.

Sosyalistlerin devletin kökenine ilişkin söylediği şeylere karşın siz ne diyorsunuz? İlk insanlar mağarada bir araya geldiklerinde yaptıkları muhabbette devletin temellerini mi atmıştır...

Alıntıladığım ikinci bölümde ise bilmeden sosyalizmin propagandasını yapıyorsunuz. Belki siz ekonomik olarak iyi bir durumda olabilirsiniz ama milyonlar sizin gibi rahat değil. Yazdıklarınız milyonların özlemidir... İnsanın özlemlerini bulundukları yer belirler... Yakın bir zamanda kişi başına düşen milli gelir üzerin ahkam kestiğinizi hatırlıyorum (yanlışsa kusur abakmayın. hafızamda öyle yer edinmiş) Ekonomi konusunda o kadar döktürüyorsunuz ki (Tabi bu döküntüleri toplamak da zor oluyor arkadaşlar açısından) gerçek yaşamdan ne kadar uzakta olduğunuz ortaya çıkıyor. Farzımahal bu ülkede kişi başına düyen milli gelir 5 bin dolar mı? Siz ekonomiden o kadar iyi anlıyorsunuz ki 70 milyonun cebine kafadan 5 bin dolar girdi sanıyorsunuz? Birilerinin cebine binlerce hatta milyonlarçca dolar giriyor ama bu halk değil... Ve siz de bu bir avuç insanın cebine giren parayla liberalcilik oynuyorsunuz? Herhangi bir varoşa gidipde insanlara sizin cebinize 5 bin dolar giriyor türü laf etmeyiniz fena dayak yersiniz...

Ayrıca ekonomi ile birlikte matematikçilik istatistikçilik yapmak istiyorsanız, önce bu ülkenin dış borcunu alın onu 70 milyona bölün. İşte gerçek hesap kitap budur... Bir bakın bakalım yeni doğan bir bebek dah adoğar doğmaz kaç bin dolar borca sahipmiş. Evet o paranın tamamı o çocuğun cebinden çıkmıyordur ama o çocuğun ve milyonlarca insanın üreterek yarattığı ve de bu ülkenin insanları için kullanılması gereken kaynaklar birilerinin daha mutlu yaşaması için çarçur ediliyor ve bu ülkenin dolayısıyla bu ülkenin insanlarının gelecekleri ipotek altına alınıyor... Bunlar oluyor ama siz liberalcilik oynamaya devam ediyorsunuz...

Yukarıda dediğim gibi dostane bir tavsiye, liberal yalanlarınızı burada bize anlatın durun ama sakın ola halkın arasında böyle laflar etmeyin...

saygılarımla

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ayrıca ekonomi ile birlikte matematikçilik istatistikçilik yapmak istiyorsanız, önce bu ülkenin dış borcunu alın onu 70 milyona bölün. İşte gerçek hesap kitap budur... Bir bakın bakalım yeni doğan bir bebek dah adoğar doğmaz kaç bin dolar borca sahipmiş. Evet o paranın tamamı o çocuğun cebinden çıkmıyordur ama o çocuğun ve milyonlarca insanın üreterek yarattığı ve de bu ülkenin insanları için kullanılması gereken kaynaklar birilerinin daha mutlu yaşaması için çarçur ediliyor ve bu ülkenin dolayısıyla bu ülkenin insanlarının gelecekleri ipotek altına alınıyor... Bunlar oluyor ama siz liberalcilik oynamaya devam ediyorsunuz...

Yani sosyalizm gelince dış borç bitecek mi? Adamlara yok biz ödemiyoruz artık mı diyeceksin? Dış borç da nasıl olur biliyor musun? Devlet tarımı sübvansiyon edecem diye, yahut memurlar bürokratlar ordusuna maaş yetiştirecem diye, zarar eden BağKur'a bilmemneye para yetiştirecem diye borç alıyor. Bu sosyal devletin borcudur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...