Jump to content

Devlet Niye Var


Recommended Posts

Yani sosyalizm gelince dış borç bitecek mi? Adamlara yok biz ödemiyoruz artık mı diyeceksin? Dış borç da nasıl olur biliyor musun? Devlet tarımı sübvansiyon edecem diye, yahut memurlar bürokratlar ordusuna maaş yetiştirecem diye, zarar eden BağKur'a bilmemneye para yetiştirecem diye borç alıyor. Bu sosyal devletin borcudur.
Lale Devri'ni hatırlıyor musunuz ? Şimdi çağdaş Lale Devri'ni yaşıyoruz... Memur maaşlarıymış, Bağ-Kur'muş türü klasik yalanlara başvurmayın. BU ülkenin kaynaklarının holdinglere nasıl aktarıldığından, kaç holdingin kurtarıldığını, bu ülkenin kaynaklarının hortumculara nasıl peşkeş çekildiğinden bahsedin... Uzanları, Yahya Murat Demirel'leri yaratın sonra da suçu halkın üstüne atmayın...

Sakın unutmayın çağdaş Lale Devri'nin de çağdaş Patrona Halil'leri vardır...

saygılarımla

EDIT: Ne borcu... Biz borcumuzu fazlasıyla ödedik.... Hani savunduğunuz liberal ekonomi. serbest rekabet yalanıyla dolanıyla bu ülkenin yeraltı yerüstü zenginliklerini emperyalizme peşkeş çektiniz ya... Biz borcumuzu fazlasıyla ödedik...

tarihinde hallac01 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 58
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Laissez-faire kapitalizme inanan biri sence devletin tarıma sübvansiyon yapmasıyla batan holdingleri kurtarması arasında bir ayırım yapar mı? Biz kayıtsız şartsız devletin piayasadan elini çekmesini istiyoruz. Batan batsın, devlet kimseyi kurtarmasın.

Bu ülkenin kaynakları da hortumculara nasıl peşkeş çekiliyor biliyor musun? Çünkü devlet inatla yatırım yapmaya çalışıyor. Ve bütün yolsuzluk da bu kamu ihalelerinde bilmemnerelerde oluyor. Özel bir şirkette kolay kolay çalamazsın. Ama devletin işinde çalmak kolay, çünkü kamu malını kimse kendi malı gibi korumaz. Devlet asli görevi olan adalet ve güvenlik işlerine dönmelidir. Yatırım yapmazsa yolsuzluk da olmaz. Bu kadar basit.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Devlet asli görevi olan adalet ve güvenlik işlerine dönmelidir. Yatırım yapmazsa yolsuzluk da olmaz. Bu kadar basit.

Devlet batan batsın diyor zaten. Birileri batsın ki güçlü olanlar batanların üstüne basa basa yükselsin diyor. Bunu halk için diyor ve uyguluyor. Bakın devlette laissez-faire kapitalizmini güzel bir şekilde uyguluyor...

DEvlet yatırım yapmadan da yolsuzluk yapılıyor anlatamadım galiba. Yolsuzluk, hortumculuk için ihaleye mihaleye de gerek yok. Hem adalet ve güvenliği niye devlete bırakıyorsunuz. Oralarda da yolsuzluk yapılıyor. En başta oraları özelleştirsenize nasılsa "Adalet mülkün temelidir" ilkesini hayata geçiriyorsunuz.

Devletin(izin) tek bir asli görevi vardır. Bu halkın soyulmasını, sömürülmesini sağlamaktır. Zaten sizde ondan dolayı adalet ve güvenlikm dediniz galiba. Devlet o konularla uğrayşıp, sömürü düzeninizin devamını sağlamasını istiyorsunuz.

Öyle devleti şirin göstermeye çalışmayın... Gerçi siz bu liberalliğinizle domestos canavarını bile şirin bir şeymiş gibi pazarlarsınız..

saygılarımla

Link to post
Sitelerde Paylaş
Laissez-faire kapitalizme inanan biri sence devletin tarıma sübvansiyon yapmasıyla batan holdingleri kurtarması arasında bir ayırım yapar mı? Biz kayıtsız şartsız devletin piayasadan elini çekmesini istiyoruz. Batan batsın, devlet kimseyi kurtarmasın.

Bu ülkenin kaynakları da hortumculara nasıl peşkeş çekiliyor biliyor musun? Çünkü devlet inatla yatırım yapmaya çalışıyor. Ve bütün yolsuzluk da bu kamu ihalelerinde bilmemnerelerde oluyor. Özel bir şirkette kolay kolay çalamazsın. Ama devletin işinde çalmak kolay, çünkü kamu malını kimse kendi malı gibi korumaz. Devlet asli görevi olan adalet ve güvenlik işlerine dönmelidir. Yatırım yapmazsa yolsuzluk da olmaz. Bu kadar basit.

süper şeyler diyorsun da (biz bunları gavanelerde konuşur idük)

adam (Hallaç) sana biraz insani yönden bak, böle giderse patrona halil isyanı çıkacak diyor:)

sense maymun gözünü açmış liberal olmuş misali para, can ve mal nasıl korunur'un teknik analizini yapıyorsun..(Kapital'i okuduğunu sanmıyom, sağdan soldan felsefi eleştirisini okumuşun sadece)

hiç bir kapitalist sistem üzerinden para kazandığı halkı ezemez,

belli miktarda sosyal tavizler vermek durumundadır..

eğer vermez ise sosyal taviz, gidermeye çalıştığı statüs natüralis kendiliğinden ortaya çıkmağa başlar.. (aslı çıkmağa'dır, çıkmak, "ğ" ile yumuşar manduken:P)

bu yüzden salt liberal ekonomi hayaldir, ütopya ülkesinde var olabilir..

:)

Link to post
Sitelerde Paylaş
EDIT: Ne borcu... Biz borcumuzu fazlasıyla ödedik.... Hani savunduğunuz liberal ekonomi. serbest rekabet yalanıyla dolanıyla bu ülkenin yeraltı yerüstü zenginliklerini emperyalizme peşkeş çektiniz ya... Biz borcumuzu fazlasıyla ödedik...

Açıklarmısın nasıl olmuş bu "zenginliklerin" peşkeş çekilmesi olayı? Hangi zenginlik, kime, ne şekilde peşkeş çekilmiş? Hayal dünyasında yaşıyıp kendi anlattığınız hikayelere kendiniz inanıp, milleti de kandırıp halkı devlete köle etmenin yolunu meşrulaştırmak istiyorsunuz. Yalan dolan başka birşey değil. Açıkla anlat bakalım hangi zenginlik nasıl kime peşkeş çekilmiş.

Devlet o konularla uğrayşıp, sömürü düzeninizin devamını sağlamasını istiyorsunuz.

Sömürü düzeni değil maalesef. Sömürü olması için üretilen bir malın değerinin içindeki emek tarafından belirlenmesi lazım ki, patron da bunu tam da o fiyata satıp kendi kârını ayırınca işçiye kazık atmış, onu "sömürmüş" olsun. Ama bir malın değeri içindeki emek belirlemez. Bugün ekonomistler bu değer teorisini yani değerin emek tarınfan belirlendiği teoriyi kabul etmiyorlar. Biraz oku da öğren. Marjinal fayda teorisi bugün kabul edilen değer teorisidir.

Bir malın değeri içinde harcanmış emeğere eşdeğer olsaydı o zaman hiç bir işe yaramayan uğraş ürünleri de değerli olmalıydı. Mesela ben günlerce uğraşıp ataşları uçuca geçirip bir zincir yapsam, buna kim benim ona harcadığım emeğe göre karşılığını verir? Bu yüzden Marxistler değer teorisine şu kavramı ekliyorlar: "Toplumsal olarak gerekli" emek. Yani bu ekleme emek değer teorisinin yanlışlığını itiraftır. Toplumsal olarak gerekli olmak değerin malın içinde kristalleşmiş emekte değil bu malı alacak olan adamın gözünde olduğunu ortaya koyuyor. Böyle olunca da patron malı satarken ve kendi kârını ayırırken işçiye emeğinden az bir ücret ödemiyor çünkü malın objektif değeri olmadığı gibi işçinin emeğinin de objektif bir değeri yok. Tüm değerleri piyasanın kendi mekanizmaları belirler. Yani uzun lafın kısası "sömürü" maalesef yok. Bunu da ekonomistler yüzyıldır biliyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bunlardan Lock'a göre devletin yokluğunda mafyalar ve eşkiyalar piyasaya çıkıp masum ve üretken insanların canına ve malına kastedeceği için devlet denilen aygıt sadece insanların haklarını korumak üzere kurulmuştur. Locke'a göre insanların doğal hakları mevcuttur ve bu haklar basitçe canlarına ve mallarına bir halel gelmemesidir.

Sevgili ludwig devleti yalnız bir polis veya jandarma kurumu olarak görüyor. İnsanın canına ve malına halel gelmemesi görevini yüklüyor. Canına halel gelmemesi anlaşılabilir ve savunulabilir bir durumdur. Ama malını korumanın kriteri nedir? Eşkiyalar, hırsızlar ve mafya da mal edinebiliyorlar. Kimin ne şekilde kazandığına bakmaz ise, bunları dışarıda tutmayı başarabilir mi?

Örneği sevgili ludwig in kendi mesleğinden vermeğe çalışacağım.

Ludwig in kumarhaneleri var. Liberalizm espirisi içinde devlet bana karışmasın benim ağıma düşen kumarbazları ben söyüşlüyeyim istiyor. Kumarda kazanma propagandasına da para ayırıp, kazanmak gayesi ile kumar oynamak isteyenleri. Bul karayı al parayı hesabı ile söyüşlüyor. Beş parasız kalanlar ya kendileri kumarhane sahibi ile hesaplaşıyor. Veya vatandaş olarak dolandırıldım diye devlete baş vuruyor. Devlet te kumarhaneleri kapatıyor.

Şimdi bu devlet kötü mü yapıyor?

Sosyalist devlet ise bunun bir adım ilerisidir.

Adam bir fabrika kurmuş, Tüm çalışanları söyüşlüyor.

Sosyalist devlet te. Ya kendisi fabrika kuruyor. Toplumsal yarar esprisi içinde üretim yapıyor.

Veya kapitalistlerin fabrikalarını kamulaştırıyor.

Mesele bu kadar açık ve sarih. Sonuçta devlet tüm çalışanların canını ve malını korumuş oluyor.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sömürü olması için üretilen bir malın değerinin içindeki emek tarafından belirlenmesi lazım ki, patron da bunu tam da o fiyata satıp kendi kârını ayırınca işçiye kazık atmış, onu "sömürmüş" olsun. Ama bir malın değeri içindeki emek belirlemez. Bugün ekonomistler bu değer teorisini yani değerin emek tarınfan belirlendiği teoriyi kabul etmiyorlar. Biraz oku da öğren. Marjinal fayda teorisi bugün kabul edilen değer teorisidir.

Bir malın değeri içinde harcanmış emeğere eşdeğer olsaydı o zaman hiç bir işe yaramayan uğraş ürünleri de değerli olmalıydı. Mesela ben günlerce uğraşıp ataşları uçuca geçirip bir zincir yapsam, buna kim benim ona harcadığım emeğe göre karşılığını verir? Bu yüzden Marxistler değer teorisine şu kavramı ekliyorlar: "Toplumsal olarak gerekli" emek.

Sevgili ludwiq

Bir malın değerinin iki parametresi vardır. Biri kullanım değeri diğeri değişim değeri.

Kullanım değeri bu maldan ne oranda faydalanıyorsun. Zaruri ihtiyaç malzemesimidir değilmidir? bunu belirler. Burada malı alır kullanır veya tüketirsin. Kullanım değeri üzerinden sömürü olmaz. Çünkü piyasaya girmiyor. satışa çıkmıyor.

Sömürü değişim değeri üzerinden yapılır. Değişim değerini de onun üzerindeki billurlaşmış emek belirler. Emeği aradan çekip çıkarırsan kar edemezsin. Emeksiz üretilmiş ürün yalnız maaliyet üzerinden alıncı bulur. Çünkü aynı ürünü makinalar ve enerji tüketimi ile her kapitalist üretir ve maaliyetinin üzerinde satamazlar. İster basit, ister karmaşık, ister kaliteli, ister kalitesiz emek olsun tüm sömürü mekanizması emeğin yarattığı değerler üzerinden yapılır.

Bu mekanizma burjuva ekonomistleri tarafından hakkı teslim edilen bir mekanizmadır. Kabul etmeyenler kendilerini kandırmaktadır.

Hiçbir değer gökten zembille inmez. Tüm değerleri insanın kafa ve kol emeği belirler. Üretilen bu değerleri kapitalistler sahiplenir. Bir kısmını yarın işbaşı yapacak kadar çalışanına verir, diğerinin bir kısmını yeniden üretim için yatırıma önemli bir kısmını da lüks tüketimine harcar.

Marjinal fayda ile toplumsal olarak gerekli emek benzer şeylerdir.

Üstelik teori kesme. Sana başka başlıkta işin püf noktası olan sorular sordum yanıtlamaktan kaçındın. Kapitalistin sömürü mekanizmasının kumarhane sömürüsünden farkı yoktur.

Çünkü sonuçları her türlü teorik mülahazadan üstün ve geçerlidir. Sonuçlarında hiçbir yeteneği olmayan kapitalist bozuntusunun, üretim araçlarının mülkiyeti üzerinden haksız kazançlar sağladığı gerçeğidir. Gerisi fasa fiso.

Söyüşleme mekanizmasını, bir kumarhane işleticisi olarak benden daha iyi bilirsin.

Kumarhanede bul karayı al parayı gibi bir mekanizma işler ama, karayı buluncaya kadar sende de derman kalmaz.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sana diyorum ki bugün ekonomistler emek değer teorisni reddetmişler ve marjinal fayda teorisini onun yerine kabul ediyorlar diyorum. Sonra da sana emek değer teorisinin niye yanlış olduğuna dair ipucu olabilecek bir örnek veriyorum. Ama sen napıyorsun? Marxist doktrini bana aynen baştan okuyorsun. Anladık kardeşim. Bende ona cevap veriyorum zaten. Sen de benim yazdıklarıma bir cevap versen diyorum.

Bu arada kumarhane işletmenin ahlaksızlığı nerden geliyor anlamadım. Kimse kimseyi zorla gel benim kumarhanemde kuamr oyna diye zorlamaz. Oynayan riski bilerek alır, kazanır veya kaybeder. Burda ahlaksızlık berde? Ahlaksızlık sadece zorlama, dolandırma, gasp vs durumlarındadır. Kumar oynamak oynatmakta bir yanlışlık, hatta bunun ötesinde bir "söğüşleme" yahut "sömürü" göremedim. Adam kumar da kazana da bilir. Koyduğunun 50 misli de alabilir. O zaman da o mu kumarhaneyi söğüşlemiş oluyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ludwig

sen ne Marksizmi ne de marjinal fayda teorisini kapsamlı bir biçimde biliyorsun.

Emek değer teorisi hakkında primitif malumata sahipsin. Hepsi bu.

Önce bu yönde okumalar yap sevgili kardeşim.

Marksistlerin çoğu gibi cahil kalma.

Daha sonra iddialarını ateşli bir biçimde yine savunmaya devam edersin.

Ekonomistler emek değer teorisini reddetmişler , deyip duruyorsun.

Kim bunlar? Belli ekollerin temsilcileri.

İktisatçılar arasında marksistler yok mu sanıyorsun.

Bütün ekonomistler bir konsensus sağlamış ve sen de bundan haberdarmış gibi konuşuyorsun.

Benim yerime bir başkası olsaydı seni yerin dibine sokardı şimdi.

Pek çok iktisat teorisi var.

Marjinal fayda teorisi bunlardan biri.

Tıpkı emek-değer teorisi gibi.

Emek-değer teorisinin geçerliğine inanan pek çok iktisatçı var.

Ben varım mesela :)

Beni beğenmiyorsan sana bir sürü prof. düzeyinde isim de sayarım.

Tuhaf hatalar yapıyorsun Ludwig.

Mesela işe başlarken işçinin kontrat yapmış olmasını onun sömürülmediğinin kanıtı olarak sunuyorsun.

Nasıl bir nedensellik ilişkisidir bu?

Köleci toplumlarda bile bir toplum sözleşmesi vardır.

Kölelerin, açlık nedeniyle başgösteren ölüm tehlikesi karşısında sahiplerine sığınmaları ve hatta daha iyi köle olabilmek için yarıştıkları vakidir.

Bu ortada sömürü olmadığı anlamına mı gelir?

Fahişelerin para karşılığı -rızalarıyla- fuhuş yapıyor olmaları cinsel istismar/sömürü olgusunu ortadan kaldırır mı?

İnsan ne yapacağını bilemezse demek kendini düzdürebiliyormuş.

Nerde kaldı çalışmak.

Elbette işçi patrona kendi kazandığından fazlasını kazandıracağını bilerek -yani sömürülmeyi kerhen kabul ederek- işi kabul edecektir.

Yaşamak ve asgari ihtiyaçlarını karşılamak için buna mecburdur.

Bu mecburiyetini istismar eden patron haklı mıdır?

Yine iddia ediyorsun ki: patron sermayesini kullanarak ve belli bir riski göze alarak yatırım yapmıştır.

Bu yatırım neticiesi para kazanmak onun en doğal hakkdır.

Mesela Marks'tan önce yaşamış ve liberalizmin babalarından sayılan David Ricardo isimli bir iktisatçı, sermayeyi, birikmiş emek olarak tanımlamıştır.

Yani, senin risk alarak yatırım yapan patronunun sermayesi, daha evvelki emek sömürülerinden elde edilmiştir.

O halde girişimci/patron, daha önce emeği-sömürerek elde ettiği parayla (sermaye=birikmiş emek), yine emeği sömürmek ve daha da zenginleşmek için yaptığı yatırımlardan kar bekleyerek insanın en haris hislerinin temsilciliğini üstlenmektedir.

Bir de fakirlerin hepsini tembel görüyorsun.

Çok ayıp...İnsan olana yakışmaz bu.

Bir defa sistem herkese iş olanağı sunmuyor.

sistem yedek işgücü ordusu-işsizlik de üretiyor.

Saniyen, girişimcilik konusunda mutlak bir fırsat eşitliği sunmuyor kapitalizm (tam rekabet piyasasının yokluğu ve imkansızlığını düşün).

Herkes aynı noktadan başlamıyor yarışa.

Tüm bunlardan dolayı zavallı insanların bedava sağlık ve eğitim hizmetinden faydalanmasını doğru bulmuyor musun?

Bulmuyorsan utanmıyor musun?

Utanmıyorsan insan mısın? diye sorarlar adama.

Herkesin birbirinden kar etmeye çalıştığı, interpersonel ilişkilerin tüm ögelerinin parasal dile tercüme edildiği, cüzdan şişkinliğinin tek geçer akçe kabul edildiği bir dünyada yaşamak hoşuna mı gidiyor?

Allah'tan henüz bütün dünya tam anlamıyla manevi yanlarından bu ölçüde soyunmadı.

Hala insanın spirütel ihtiyaçları önem taşıyor.

Kapitalizmin büyük avantajları vardır.

Ve o hala miadını doldurmamıştır.

Doldursaydı zaten yokolur giderdi.

Muazzam bir teknolojik-bilimsel ilerleme katetmemizi de sağlamıştır.

Tabi bu süreçlere savaşlarda on milyonlarca insanın böcek misali ölümü de eşlik etmiştir.

Kapitalizm aynı zamanda rasyonel olmayan tüketim demektir.

Kıt kaynakların lüks tüketim eşyası üretimi ile heba edilmesinin de adıdır.

Gelişmiş ülkelerde yarattığı tüketim çılgınlığı bunun göstergesi değil mi!

Neyse...

Sana tahsilini ve mesleki durumunu sormuştum.

Bunları sana uygun cevabı yazabilmek için bilmek istiyorum.

Lütfedip üstü kapalı cevaplar mısın bir mahsuru yoksa.

En azından bundan sonraki yazılarımda bunu gözetirim.

Kendimle ilgili bu bilgileri vereyim.

Ben iktisat mezunuyum.

İşsizim.

tarihinde Fuzûlî tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bende lise mezunuyum ve işsizim.

İlk önce şurda anlaşalım. Sömürüden bahsetmek için emek değer teorisinin dpğru olması gerekiyor. Çünkü malın değerinin onun içinde kristalleşmiş emek kadar olduğu, artı-değer analizinin bir öncülüdür, öyle değil mi? Yani kapitalist dğzenin bir sömürü düzeni olması sadece emek değer teorisinin doğru olduğu bir halde doğru olabilir. Şu halde de senin de kabul ettiğin gibi emek değer teorisinin en azından tartışmalı bir teori olduğu halde ne diye ısrarla sömürü ha sömürü deyip duruyorsunuz? Emek değer teorisi eğer doğruysa sömürü vardır deseniz daha doğru olmaz mı? Bu teorinin de tartışmalı olduğunu, ve ekonomistler arasında konsensus bulunmadığını sen kendin söylüyorsun. Demek ki sömürünün olduğu da o derece tartışmalı. İlk önce bunu kabul edin.

Ben iktisadı dışardan anlayabildiğim kadar etüt eden birisiyim. Tabi ki bilgim sınırlı. Ama şu kadarını anlıyorum ki emek değer teorisi değerin objektif olduğunu, marlinalist teori de tersi subjektif olduğunu söylüyor. Benim aklıma subjektif olması daha yatkın geliyor. Özeliikle de emek değer teorisinin bariz açık bir şekilde faydasız emek (mesela benim ataş zincir örneği - oturup yüzbin tane ataşı uçuca ekleyip bir zincir yapsam kim emeğimin karşılığını verir?) durumunda olayı açıklayamaması ve bunu telafi için muğlak bir "toplumsal olarak gerekli" nitelendirmesini tanımın içine eklemesi zorunluluğu bana bu teorinin sakat olduğunu gösteriyor. Bana öyle görünüyor ki bu "toplumsal gereklilik" olayı nihayetinde subjektif yani insanların gözündeki bir değere atıfta bulunuyor.

Bunun da ötesinde Marxislerin emek değer teorisini kabul etmeleri onların metafizik kabulleriyle de çelişiyor. Çünkü Marxistler materyalisttir ve materyalist bir dünya görüşünde hayaletimsi "objektif değerler" felan olamaz. Madde dışında bir şeyin olmadığını kabul eden birisi nasıl oluyor da üretilmiş malların içinde "kristalleşmiş emek var" ve her malın insanın zihninden bağımsız olarak bir değeri var gibi inançları da kabul edebiliyor? Ben açıkça bir çelişki görüyorum burda.

Bunun da ötesinde materyalist insanlar sadece ekonomik değer değil, etik değerlerin de objektif varlığından ne kadar bahsedebilirler? Mesela siz işçilerin sömürülmesinin "kötü" yahut "adaletsiz" olduğunu nerden anladınız? Maddenin neresinde var "iyi/kötü" yahut "adalet"? Materyalist bir insanın aynı zamanda sanki mutlak ahlaki değerler varmış gibi konuşması ne derece tutarlı?

Bu arada zavallı insanların bedava sağlık hizmetlerin faydalanması demişsin. Ben buna yukarda cevap verdim. Devlet bu "bedava" hizmetleri illa ki gene vatandaştan aldığı vergilerle karşılamak durumunda. Ne kadar az sosyal hizmet verirse o kadar da vatandaşın sırtındaki vergi yükü azalır. Devletin milletten sağ eliyle alıp sol eliyle geri vermesi nasıl bir fayda yaratıyor sizce?

Ayrica o zavalli insanlara senin layık gördüğün yönetim biçimi de gizli düşünce polisli, tek partili, buharlaştırmacı, baskıcı, polis devletçisi, yönetenlerin mutlak hikmetinden dolayı hiçbir yaptıklarından sorumlu tutulamayan, insan hayatının sıfır değerde olduğu, toplum için adam öldürmenin olağan olduğu bir zulüm devleti. Bırak bazı insanlar belki de sefalet içinde yaşamayı köle olmaya tercih ediyor, ki sosyalizmin insanları ne kadar sefalatten kurtardığı da tartışılır ya. Sen niye milleti zorla "özgürleştirmek" istiyorsun ki? Pol Pot sağolsun memleketi Kamboçya'da nüfusun üçte birini yoketti. Onlara iyilik mi etti? Belki de Stalin gibi düşünüyorsun: "İnsan yoksa problem de yok" değil mi?

Hatırlayalım ki, George Orwell komunist bir insanken Stalin yönetimini görüp inancını kaybetti de 1984 romanını yazdı. Kuruşçev'de Stalin öldükten sonra zindanları boşaltıp Stalin'in günahlarını itiraf edince, Fransa'da Sartre "aman bunlar gizli kalsın, işçi sınıfının inancı devrime olan inancı kaybolmasın" demişti. Siz kendinizi millete iyilik etmek isteyen insanlar olarak görüyorsunuz, ama ne kadar iyilik ettiğiniz de tarih sayfalarında yazıyor.

tarihinde ludwig tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili ludwig

fuzuli iktisat mezunu işsizim.

Sen de lise mezunu işsizim diyorsunuz.

Senin savunduğun düzende işsizin açlıktan ölmesi gerekir.

Kimsenin dönüp sana bakmaması gerekir.

Devletin işsize iş bulma zorunluluğu olmasın diyorsun.

Peki senin çıkış yolun nedir?

İşsiz olduğun dönem bir ayı geçerse kimseden yardım almadığın için açlıktan ölmen gerek.

Peki sen yaşamını devam ettirtiğine göre birilerinin sırtından geçinmiş olmuyor musun?

Birilerini sömürmüş olmuyor musun?

Fuzulinin sosyal devlet yaklaşımı biraz da kendi içinde bulunduğu durumu kurtarmak içindir.

İşsize bir çıkış yolu bırakmazsanız ne yapar. Kendinin değer üretmesine izin verilmiyor ise üretilmiş değerlere el koymaya çalışır, kapkaç, hırsızlık, dolandırıcılık başka neden olsun ki!

Tabi patron olup, hiçbir iş yapmadan da geçinmek mümkün. İşsizliğin bekli böyle bir işsizliktir.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hayır, benim savunduğum düzende hayır hasenat sadaka yasak değil ki? Sadece kimse kimseye bakmaya devlet eliyle zorlanamaz diyorum. Ama bu demek değil ki özel hayır hasenat yardım dernekleri ihtiyaç sahiplerine yardım etmez. Hayırsever ne zenginler var. Mesela en basitinden Bill Gates. Adam ateist de olmasına rağmen şu anda milyonlarla doları hayır hasenat yapmak üzere Microsoft'u bıraktı. Bu arada Bill Gates o milyonları haketmedi de de göreyim seni.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Haketmedi... :lol:

Microsoft'un rakibi mi var? Adamlar tekel... Tabi kazanacaklar...

Az önce piyasada rekabetten bahsediyordun. Haksız kazancın önüne geçeceğinden, tüketicinin ucuza kaliteli mal alabileceğinden bahsediyordun. Şimdi Bill Gates parayı haketti diyorsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hayır, benim savunduğum düzende hayır hasenat sadaka yasak değil ki? Sadece kimse kimseye bakmaya devlet eliyle zorlanamaz diyorum. Ama bu demek değil ki özel hayır hasenat yardım dernekleri ihtiyaç sahiplerine yardım etmez. Hayırsever ne zenginler var. Mesela en basitinden Bill Gates. Adam ateist de olmasına rağmen şu anda milyonlarla doları hayır hasenat yapmak üzere Microsoft'u bıraktı. Bu arada Bill Gates o milyonları haketmedi de de göreyim seni.

Benim savunduğum düzende de kimse birilerinin hayırseverliği tutacak diye el açıp beklemek zorunda değil. Herkes çalışabilme ve emeğinin karşılığını alabilme imkanına sahip.

Böyle saçma şey mi olur? Adamları işsiz bırakacaksın, sonra birileri nasıl olsa hayırseverlik yapar diye dönüp gideeksin...

Siz sadrazamın "sağ" görüşlüleri misiniz?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Microsoft tekel felan değil. Piyasada başka işletim sistemleri de var. Micrisoft'un başarısı hakedilmiş bir başarıdır. Hepimiz bugün Micrisoft ürünlerini kullanıyoruz. Ev bilgisayarlarında, ofislerde felan yazılımlarıyla gayet başarılı. Alternatifi yoksa bu yasadışı yollarla rakipleri alaşağı ettiklerinden değil, kaliteli ve yeni şeyler ürettikleri için. Sen babalar gibi faydalanıyorsun, ama şikayeti dırdırı da bırakmıyorsun. Madem beğenmiyorsun kullanma bilgisayar felan. Zaten proleter adama yakışmaz. Bunlar fazla lüks. Ama Crow filmini de izlemeyi ihmal etmezsin. Yeri gelince de popüler kültüre demediğinizi bırakmazsınız. Sen de proleter sanatına takılsana. Ne güzel Kuzey Kore'de çok güzel propaganda marşları felan yapıyorlar. Biraz tutarlı ol da onlara takıl. Unutma ki dünya komunist olsaydı bir The Crow olmazdı. Bilgisayarlar da her eve giremezdi. Sen hem burjuva hayatından faydalanıp hem de ona bok atan nankör bir herifsin.

Benim savunduğum düzende de kimse birilerinin hayırseverliği tutacak diye el açıp beklemek zorunda değil. Herkes çalışabilme ve emeğinin karşılığını alabilme imkanına sahip.

Yanlız dikkat et. Herkes iş sahibi olma hakkına sahip mi? Doğa da bir insan nasıl oluyor da diğer insanlar tarafından istihdam edilme hakkına sahip olabiliyor? Hadş can ve mal haklarını anlıyoruz da, bu senin dediğin hak nasıl oluyor?

Bu arada daha can alıcı bir soru: Nasıl oluyor da bir materyalist olarak "hak" denen şeyden bahsedebiliyorsun ki herşeyden önce? Maddenin neresinde varmış haklar ödevler felan?

Link to post
Sitelerde Paylaş

1. Denyo doğada can ve mal hakkı var mı peki? Sen hiç geyiği öldürdüğü için penguenler tarafından tutuklanan aslan gördün mü?

2. "Hak" denen şey sosyal bir kavramdır. Materyalizm ile "hak" arasında nasıl bir bağlantı kurabiliyorsun anlamıyorum...

3. Salak herif neyden faydalanacağım konusunda niye birine hesap vereyim ki? Senin burjuva bilmem nesi dediğin her şey emekçinin emeği ile ortaya çıkmıştır. Esas hak sahibi olan benim. Sanattan da faydalanırım, tüketim materyallerinden de. Hepsini ben ürettim ne de olsa. Nankör olan emeği ile milyon dolarları cebine indirdiğiniz işçileri hayvanlar gibi aşağılayan sizlersiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Doğada penguenlerin hakkı var mı bilmiyorum ama benim dünyagörüşüme göre insanların hakları var. Çünkü ben senin gibi bir materyalist değlim Platonistim, ve haklara inanmak için metafizik bir temeli kabul ediyorum. Ama materyalist bir insan olarak sen dediğin gibi doğada (yani devletin olmadığı bir durumda) haklar olduğundan bahsedemezsin. O zaman toplumsal bir sözleşme olarak kuracağın devletin hangi "hakları" neye dayanarak koruyacak? Tamamen keyfi bir seçim olacak. Ben çikolatalı dondurma severim der gibi, ben insanların istihdam edilme hakkına inanıyorum dersin. Bu ağlaya zırlaya, duygu sömürüsü yapa yapa savunduğun hakların felsefi temelini ancak o kadar savunabilirsin, çünkü materyalistsin. Felsefe cahili olduğun içinde değerlerden bahsedebilmek için ne gibi metafizik kabullerimiz olması gerektiğinden haberin yok. Tutarsızlığının farkında bile olmadan bol keseden sallıyorsun.

İkinci olarak sen proleter ahlakını tam benimseyemişsin. Dikkat et devrim olduğunda seni burjuva ahlakından dolayı idam etmesinler. Savunduğun dünya görüşü toplumsal olarak gerekli emekten bahsediyor. Toplumsal olarak neyin gerekli olduğu tabi devrimi yöneten bürokratların keyfine kalmıştır, ama şu kadarını garanti ederim ki, evine bilgisayar ve internet, televizyonuna The Crow büyük ihtimal toplumsal olarak gerekli bulunmayacak, aksine kıt kaynakları boşuna harcayan lüks burjuva harcamaları olarak görülecektir. The Crow ise bir sanat eseri olarak devletten izin alamayacaktır. Özellikle Mao tarzı bir "kültürel devrim" yaşanırsa, izin verilen tek sanat aktiviteleri salak saçma propaganda komunist dans gösterileri ve marşlardan ibaret olacaktır.

The Crow'un da beğenmediğin emperyalist Amerika'da, popüler kültürün, filmlerde rol yaparak milyonlarla dolar alan ve uyuşturucu çekip milyon dolarlık malikanelerde yaşıyan, tamamen özel sektöre ait olan Hollywood'da yapılmış, diğerleri gibi tamamen ticari bir amaca dönük olan bir film. Bence sen Brandon Lee'nin resmini indir bir Lenin Mao felan koy. Tutarlı görünürsün.

tarihinde ludwig tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Doğada penguenlerin hakkı var mı bilmiyorum ama benim dünyagörüşüme göre insanların hakları var. Çünkü ben senin gibi bir materyalist değlim Platonistim, ve haklara inanmak için metafizik bir temeli kabul ediyorum. Ama materyalist bir insan olarak sen dediğin gibi doğada (yani devletin olmadığı bir durumda) haklar olduğundan bahsedemezsin. O zaman toplumsal bir sözleşme olarak kuracağın devletin hangi "hakları" neye dayanarak koruyacak? Tamamen keyfi bir seçim olacak. Ben çikolatalı dondurma severim der gibi, ben insanların istihdam edilme hakkına inanıyorum dersin. Bu ağlaya zırlaya, duygu sömürüsü yapa yapa savunduğun hakların felsefi temelini ancak o kadar savunabilirsin, çünkü materyalistsin. Felsefe cahili olduğun içinde değerlerden bahsedebilmek için ne gibi metafizik kabullerimiz olması gerektiğinden haberin yok. Tutarsızlığının farkında bile olmadan bol keseden sallıyorsun.

Sen platonist olduğun için mi, hakların var olduğuna inanıyosun.. Yoksa hakların var olduğuna inanmak için mi, platonist olmayı seçtin??

Ayrıca devletin materyalist olması, insanların haklarını gözetmeyeceği veya keyfi davranacağını göstermez.. Eğer devlet devamını sağlamak istiyorsa, kendi bünyesini korumak zorundadır.. Bu da zorunlu olarak insanların haklarını korumaya ''sebeb'' olur.. ''Ben senin sırtını kaşıyacağım, bak bundan sonra da sende benimkini kaşıyacaksın söz ver'' misali.. Bir takım değerlerden, kültürden vs bahsetmek için metafizik öğeleri kabullenmeye gerek yoktur.. Evrim mekanizmasını anlamak bu durum için yeterlidir.. Devlet materyalistse, o zaman keyfe göre insan öldürebilir mi?? Öldüremez, çünkü insanların yaşaması devlet yararınadır.. Bu yüzden devlet kendi için en yararlı olanı seçer.. Nerde kaldı peki, metafizik önkabuller!?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...