Jump to content

Allah'ın Yokluğunu Kimse İspatlayamaz!


Recommended Posts

Niye yapsın ki böyle bir şey?

Attığın iftira yüzünden Deicide'den özür dilemesi gereken sensin.

Aslında o "olay" dediğin şey çoktan kapandı...

Kendi zanların dışında ithamlarda bulunmayan ahlaksız çirkefin tekisin; Burada da aynen bunu sergiliyorsun.

Ya, Deicide'ye yüklediğin zanları temellendireceksin, ya da iftira attığını kabul edeceksin.

Sen bana baskı yapamazsın. Hele böyle hassas bir konuda. Deicidenin o resmi cevap olarak gönderdiğini gördüğüm an zaten ne diyeceğimi şaşırdım. Ben resmi birincil anlamına göre değerlendirsem ve yakışıksız anlamını görmezden gelip cevap versem, forumda birileri gelip sonradan saçmalayacak. Burada bunu yapacak birkaç kişi var. Kesinlikle benim zanlarım kaynaklı bir iftira söz konusu değil. Bu bilinen birşeydir. Ama deicide belki gerçekten bilmiyordu. Bak o konuda kesin birşey söyleyemem. Yada bilmesine rağmen amacı resmin birincil anlamını cevap olarak kullanmaktı. Bunu söylesin yeter. Hem özürden bahseden kim? Sadece kastını ifade edecek. Karşılıklı olarak sözler geri alınacak o kadar. Kimse kimseden özür dilemeyecek.

tarihinde baglanti tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 325
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Sen bana baskı yapamazsın. Hele böyle hassas bir konuda.

Niye? Nasıl bir yaptırım var bunu yapmamı engelleyecek? Nasıl bir etik anlayış?

Gayet güzel yaparım... kendi fesatlığın üzerinden bir kişiye iftira atıyorsun. Ya bu ithamını temellendirecek bir girişimde bulunacak kendini temize çıkaracaksın, ya da Deicide'ye attığın iftiranın altında ezileceksin.

Deicidenin o resmi cevap olarak gönderdiğini gördüğüm an zaten ne diyeceğimi şaşırdım. Ben resmi birincil anlamına göre değerlendirsem ve yakışıksız anlamını görmezden gelip cevap versem, forumda birileri gelip sonradan saçmalayacak.

Birincil, ikincil veya onbeşincil anlamı yok. O resmin tek anlamı var... geri kalanı senin kuruntun ve bu kuruntunu paylaşan tek kaynak gösteremedin.

Kesinlikle benim zanlarım kaynaklı bir iftira söz konusu değil.

Madem öyle, senin zanların dışında bir kaynak alalım.

Kimse kimseden özür dilemeyecek.

Sen deicide'den attığın iftira yüzünden özür dileyeceksin...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Niye? Nasıl bir yaptırım var bunu yapmamı engelleyecek? Nasıl bir etik anlayış?

Gayet güzel yaparım... kendi fesatlığın üzerinden bir kişiye iftira atıyorsun. Ya bu ithamını temellendirecek bir girişimde bulunacak kendini temize çıkaracaksın, ya da Deicide'ye attığın iftiranın altında ezileceksin.

Birincil, ikincil veya onbeşincil anlamı yok. O resmin tek anlamı var... geri kalanı senin kuruntun ve bu kuruntunu paylaşan tek kaynak gösteremedin.

Madem öyle, senin zanların dışında bir kaynak alalım.

Sen deicide'den attığın iftira yüzünden özür dileyeceksin...

Ben kaynak göstermem bu konuda. Sebebini on kere söyletme söyledim zaten. Konunun fesatlıkla ilgisi yok. Tepkimi gösterdim haklı olarak. Tabii ki özür dilemeyeceğim. Ben çözüm yolunu söyledim. Özür dilenmeksizin konu çözümlenebilir. Deicide iyi niyetli olduğunu dile getirsin. Konu kapansın. Zaten iddia bu değil mi? Sende aynı şeyi söylüyorsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Deicide'ın yolladığı resimden o tarz olumsuz bir anlam çıkartabilmek için kim bilir ne kadar uğraştın bağlantı...Bakan gözlerin güzelliği(!) diyorum...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bağlantı,

Bu defa hakikaten pes!

Bir kadın kadınlığını ancak bu kadar göze sokabilir.

Kalkmışsın bir adama "sen bana penis göndermesi yapıyorsun, üstelik bir de ebat belirliyorsun" diyorsun!

Adamın hiç böyle bir niyeti yokken ve aklından bile geçmemişken!

Tut ki Deicide sana bile isteye senin anladığın anlamda bir gönderme yaptı.

Aklı birazcık başında olan herhangi bir kadın ne yapardı biliyor musun?

Onu görmezden gelirdi, kesinlikle cevap yazmazdı, hiç de yüz göz olup millete kendini böyle küçük düşürmezdi.

Kadın olun biraz, kadın!

Çıkarın artık aklınızı bacak aranızdan!

Senin konuştuğun gibi konuşayım: Ben bayan'ım(!) demekle olmuyor bu işler!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Efendim, üniversitedeyken bir gün arkadaşlarla oturmuş, sohbet ediyorduk. Ben o sırada Mahmut Baler adında, bilen var mıdır burada bilmem ama, bir fıkracının (belki de meddah demem gerekir) kitabından aklımda kalan güzel fıkaları anlatıyorum. Bu sırada kişilik bozukluğu ve komplekslerinden dolayı pek hazzetmediğimiz birisi geldi. Benim tam anlatmaya başladığım şu fıkrayı sesini çıkarmadan, oradaki herkesle birlikte dinlemeye başladı:

Adamın biri meyhanede epey içip zor yürüyecek kadar sarhoş olmuş. Gecenin bir vakti evine gelmiş. Gece karanlığı, sarhoşluk birleşince, cebinden çıkardığı anahtarı bir türlü anahtar deliğine denk getiremiyormuş. Kapıdaki gürültüden karısı uyanmış, kocasının gelip kapıyı açamadığını farketmiş. Pencereyi açıp aşağı seslenmiş:

- Bey, anahtar atayım mı?

- Hanım, bende anahtar var, sen en iyisi delik at!

Fıkra bu şekilde sona erince, doğal olarak herkes güldü. Bizim eleman ise, bir süre sessiz kaldıktan sonra, "Utanmıyorsunuz, ne bu seviyesizlik böyle. Sizin aklınız hep mi belaltı çalışır? Sizin yanınızda durulmaz" diye bağıra çağıra ayağa fırlayıp gitti!

Kendi çarpık zihninden dolayı yaşadığı kompleksleri, duyduğu suçluluk duygusunu ders olarak okutulacak mükemmellikteki bir projeksiyonla üstümüze yansıtan bu zavallının olayı da yıllarca fıkra olarak çevremizde anlatılmıştı.

Magritte'in güzel çizilmiş bir pipo resmi altında "Ceci n'est pas une pipe", yani "bu bir pipo değildir" yazan tablosu epey ünlüdür ve dilbilimsel bir gönderme taşır. (Burada pipe, pipo demek tabi.. Bunu bu resmi gören hiç kimsenin asla anlamadığı şekilde "boru" olarak anlayıp, oradan da aklına geleni başkasına iftira olarak yapıştıran kompleks abidesine ise ne deneceğini herkes ayrıca düşünsün).

Efendim bir pipo resmi bir pipo değil, bir pipoya gönderme yapan bir işarettir sadece. "Kırmızı" sözcüğünün rengi yoktur. "Şeker" sözcüğü de tatlı değildir. "Çiçek" sözcüğünün kokusu yoktur, "pamuk" sözcüğü de yumuşak değildir. İmgelerle imgenin gönderim yaptığı şeyi karıştırmak, derin bir akıl karışıklığıdır.

Buraya nereden geldik? Yukarıda Bağlantı'nın fikir diye ifade ettiği şeylerin abuk subuk sayıklamalar olduğunu söylemiştim. Bağlantı da sözümona bana yanıt vermek için benim yazdığım "abuk subuk sayıklama" ibaresini alıntılamış, altına da Abuk subuk sayıklamaları bu forumda görmek istemiyorum. Var işte burada böyleleri. Sayıklıyorlar örnekte olduğu gibi. yazmış. Güya abuk subuk sayıklama, benden alıntıladığı "abuk subuk sayıklama" ibaresiymiş. Deyimin nesnesi ile deyimin kendisini karıştıran bu saçmalığı da çok beğenmiş ki, bir de "zekamın keskin açılımı" diyerek kendini övmüş.

Ben de kendisine, "ulan salak, 'abuk subuk sayıklama' abuk subuk sayıklama değildir" demek için, Magritte'in bu ünlü tablosunu astım.. Tablonun da ikincil, beşincil, binincil filan değil, gören herkesin biraz düşündükten sonra anladığı tek bir anlamı vardır. Tabi zihninin derinliklerinde olan sabit anlamı sürekli ortaya atanların da, Rorschach testindeki her desende çokomilk görenlerden farkı yok; o ayrı!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Efendim, üniversitedeyken bir gün arkadaşlarla oturmuş, sohbet ediyorduk. Ben o sırada Mahmut Baler adında, bilen var mıdır burada bilmem ama, bir fıkracının (belki de meddah demem gerekir) kitabından aklımda kalan güzel fıkaları anlatıyorum. Bu sırada kişilik bozukluğu ve komplekslerinden dolayı pek hazzetmediğimiz birisi geldi. Benim tam anlatmaya başladığım şu fıkrayı sesini çıkarmadan, oradaki herkesle birlikte dinlemeye başladı:

Adamın biri meyhanede epey içip zor yürüyecek kadar sarhoş olmuş. Gecenin bir vakti evine gelmiş. Gece karanlığı, sarhoşluk birleşince, cebinden çıkardığı anahtarı bir türlü anahtar deliğine denk getiremiyormuş. Kapıdaki gürültüden karısı uyanmış, kocasının gelip kapıyı açamadığını farketmiş. Pencereyi açıp aşağı seslenmiş:

- Bey, anahtar atayım mı?

- Hanım, bende anahtar var, sen en iyisi delik at!

Fıkra bu şekilde sona erince, doğal olarak herkes güldü. Bizim eleman ise, bir süre sessiz kaldıktan sonra, "Utanmıyorsunuz, ne bu seviyesizlik böyle. Sizin aklınız hep mi belaltı çalışır? Sizin yanınızda durulmaz" diye bağıra çağıra ayağa fırlayıp gitti!

Kendi çarpık zihninden dolayı yaşadığı kompleksleri, duyduğu suçluluk duygusunu ders olarak okutulacak mükemmellikteki bir projeksiyonla üstümüze yansıtan bu zavallının olayı da yıllarca fıkra olarak çevremizde anlatılmıştı.

Magritte'in güzel çizilmiş bir pipo resmi altında "Ceci n'est pas une pipe", yani "bu bir pipo değildir" yazan tablosu epey ünlüdür ve dilbilimsel bir gönderme taşır. (Burada pipe, pipo demek tabi.. Bunu bu resmi gören hiç kimsenin asla anlamadığı şekilde "boru" olarak anlayıp, oradan da aklına geleni başkasına iftira olarak yapıştıran kompleks abidesine ise ne deneceğini herkes ayrıca düşünsün).

Efendim bir pipo resmi bir pipo değil, bir pipoya gönderme yapan bir işarettir sadece. "Kırmızı" sözcüğünün rengi yoktur. "Şeker" sözcüğü de tatlı değildir. "Çiçek" sözcüğünün kokusu yoktur, "pamuk" sözcüğü de yumuşak değildir. İmgelerle imgenin gönderim yaptığı şeyi karıştırmak, derin bir akıl karışıklığıdır.

Buraya nereden geldik? Yukarıda Bağlantı'nın fikir diye ifade ettiği şeylerin abuk subuk sayıklamalar olduğunu söylemiştim. Bağlantı da sözümona bana yanıt vermek için benim yazdığım "abuk subuk sayıklama" ibaresini alıntılamış, altına da Abuk subuk sayıklamaları bu forumda görmek istemiyorum. Var işte burada böyleleri. Sayıklıyorlar örnekte olduğu gibi. yazmış. Güya abuk subuk sayıklama, benden alıntıladığı "abuk subuk sayıklama" ibaresiymiş. Deyimin nesnesi ile deyimin kendisini karıştıran bu saçmalığı da çok beğenmiş ki, bir de "zekamın keskin açılımı" diyerek kendini övmüş.

Ben de kendisine, "ulan salak, 'abuk subuk sayıklama' abuk subuk sayıklama değildir" demek için, Magritte'in bu ünlü tablosunu astım.. Tablonun da ikincil, beşincil, binincil filan değil, gören herkesin biraz düşündükten sonra anladığı tek bir anlamı vardır. Tabi zihninin derinliklerinde olan sabit anlamı sürekli ortaya atanların da, Rorschach testindeki her desende çokomilk görenlerden farkı yok; o ayrı!

Peki uzun ve bana hakaretler içeren bir açıklama olsada gerçek niyetini ortaya koyuyorsun. Yani iyi niyetli olduğunu söylüyorsun. Bende sana söylediğim "terbiyesiz ahlaksız" sözümü geri alıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bağlantı,

Bu defa hakikaten pes!

Bir kadın kadınlığını ancak bu kadar göze sokabilir.

Kalkmışsın bir adama "sen bana penis göndermesi yapıyorsun, üstelik bir de ebat belirliyorsun" diyorsun!

Adamın hiç böyle bir niyeti yokken ve aklından bile geçmemişken!

Tut ki Deicide sana bile isteye senin anladığın anlamda bir gönderme yaptı.

Aklı birazcık başında olan herhangi bir kadın ne yapardı biliyor musun?

Onu görmezden gelirdi, kesinlikle cevap yazmazdı, hiç de yüz göz olup millete kendini böyle küçük düşürmezdi.

Kadın olun biraz, kadın!

Çıkarın artık aklınızı bacak aranızdan!

Senin konuştuğun gibi konuşayım: Ben bayan'ım(!) demekle olmuyor bu işler!

Ben elbette görmezden gelmeyi tercih ederdim. Üstelik deicideden böyle birşeyi beklemem zaten. Bol bol hakaret eder ama seviyesinin bu olacağını sanmam. Ancak ikincil anlamı bilen bir tek ben olamazdım. Bilen başkalarıda çıkacaktı. Birisi gelip en ufak bir kinaye yapsa al başına belayı ondan sonra. İyisimi kimse söylemeden ben üstü kapalı olarak tepkimi vereyim dedim. Çünkü resmin cevap olarak gönderilmesi ile artık yapacak başka birşey kalmamıştı. Çakal kılıklı eğlence düşkünü bir takım serserilere meydanı bırakamazdım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bağlantı, sen külliyen zararsın ya... ofsaytta top koşturuyorsun...

Hadi oradan. Bu forum tarihinde benim gibi birisini görmemiştir. Ben hem naif hem cesur hem dobra hem araştırmacı birisiyim. Zararmış ofsaytmış. Sen kendine bak. Çoğunuzun beyni düz ya resmen düz. Sırf sayısal düşünce. Höh yani hayat bundan mı ibaret şimdi? Yok artık. Sıkıcısınız.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hadi oradan. Bu forum tarihinde benim gibi birisini görmemiştir. Ben hem naif hem cesur hem dobra hem araştırmacı birisiyim. Zararmış ofsaytmış. Sen kendine bak. Çoğunuzun beyni düz ya resmen düz. Sırf sayısal düşünce. Höh yani hayat bundan mı ibaret şimdi? Yok artık. Sıkıcısınız.

'Narsisizm veya özseverlik, kişinin kendisine duyduğu cinsi arzu, kabaca tabirle kişinin kendisine aşık olması olarak tanımlanan bir terimdir. Farklı tanımları ve kullanımları mevcuttur.

tarihinde kodoman tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu arada, bu öngörüsündeki isabet nedeni ile Deicide'ye şapka çıkartmak icap eder :hi:

Bu ne o zaman? Anlamamışımda bu yorumu nasıl yapmışım? Çok oluyorsun Kodoman.

"Ne demek anlamamak? Sen bana aklın sıra kültür sınavı mı yapıyorsun? Bende salak salak oturup ne olduğunu açıklayacak değildim herhalde. Sen prof bende öğrenci değilim burada. Biliyorum diyorsam biliyorumdur. Yazılı sınavda cevap verir gibi cevap verecek değilim sana. Adama bak yani kendisini birşey sanıyor. Resmin bilinen anlamı belli. Zaten açıklanmış. Benim yaptığım espriye karşılık bu resmi göndermen, esprimi bir anlamda yanılsama kullanarak yapmamdan kaynaklanıyor. Yani cümleyi keserek espriyi kurmuşum orada. Bu resimdede ana espri kişilerin gerçeklik algısının sorgulanması ve yanılsama üzerine kurulu. Tamam bir alaka var ve buraya kadar sorun yok."

Link to post
Sitelerde Paylaş

'Narsisizm veya özseverlik, kişinin kendisine duyduğu cinsi arzu, kabaca tabirle kişinin kendisine aşık olması olarak tanımlanan bir terimdir. Farklı tanımları ve kullanımları mevcuttur.

Narsizm başka özsaygı ve kendi benliğini sevmek başka. Narsist sadece kendisini sever. Oysa benim gibi insanlarda kişinin kendisine duyduğu sevgi başkalarını sevmesine engel değildir. Tam tersine daha sağlıklı insan ilişkileri kurmasına sebep olur. Kendisini sevmeyen başkalarınıda pek sevemez. Yalnız buna bir ek. Özsaygısı yüksek ve kendisi ile barışık insanlar bunu boşuna yada durup duruken yapmazlar. Onların içlerinden taşan bir neşeleri ve sevgileri vardır. Gülen yüzlerdir yani. Hayatın zorluklarına daha dirençli ve anlayışlı insanlardır. En önemlisi yapıcıdırlar. Zaten bu sebeple o özsaygıyı ve kendileri ile barışıklığı yaşarlar. Her zaman olduğu gibi güzel nitelikler sevilir. Kişi kendisinde güzel nitelikler görüyorsa kendi benliğini sevmesi normaldir. Bu kusursuzluk değildir. Kusurlar olabilir. Ama temelinde güzel niteliklerdir işte.

tarihinde baglanti tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu ne o zaman? Anlamamışımda bu yorumu nasıl yapmışım? Çok oluyorsun Kodoman.

Ne yorum yapmışsın ki? Birincil anlamnını biliyorum... zaten belli... kendimi kanıtlamak için açıklamak zorunda değilim...biliyorum diyorsam biliyorumdur... değildir anlamak... hele hele "kişilerin gerçeklik algısının sorgulanması ve yanılsama" değildir anlaman gereken. O bir yerde, resimin genel üzerine anlamını ifade eden bir yorum olarak görülebilir. Ve isteyen herkes bu basma kalıp yorumu kısa bir arama ile bulabilir ve ezberden tekrarlayabilir... Anlaman gereken konu özelinde ifade ettikleri idi, ki deicide bunları açıklayıncaya kadar anlamadın...

"Ne demek anlamamak? Sen bana aklın sıra kültür sınavı mı yapıyorsun? Bende salak salak oturup ne olduğunu açıklayacak değildim herhalde. Sen prof bende öğrenci değilim burada. Biliyorum diyorsam biliyorumdur. Yazılı sınavda cevap verir gibi cevap verecek değilim sana. Adama bak yani kendisini birşey sanıyor. Resmin bilinen anlamı belli. Zaten açıklanmış. Benim yaptığım espriye karşılık bu resmi göndermen, esprimi bir anlamda yanılsama kullanarak yapmamdan kaynaklanıyor. Yani cümleyi keserek espriyi kurmuşum orada. Bu resimdede ana espri kişilerin gerçeklik algısının sorgulanması ve yanılsama üzerine kurulu. Tamam bir alaka var ve buraya kadar sorun yok."
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben de bundan sonra sınavlarda bilmediğim sorulara biliyorum yazacağım. Biliyorum diyorsam biliyorumdur yani dimi, hocalar da puan veriversin :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
Oysa benim gibi insanlarda Özsaygısı yüksek ve kendisi ile barışık insanlar bunu boşuna yada durup duruken yapmazlar. Onların içlerinden taşan bir neşeleri ve sevgileri vardır. Gülen yüzlerdir yani. Hayatın zorluklarına daha dirençli ve anlayışlı insanlardır. En önemlisi yapıcıdırlar. Zaten bu sebeple o özsaygıyı ve kendileri ile barışıklığı yaşarlar. Her zaman olduğu gibi güzel nitelikler sevilir. Kişi kendisinde güzel nitelikler görüyorsa kendi benliğini sevmesi normaldir. Bu kusursuzluk değildir. Kusurlar olabilir. Ama temelinde güzel niteliklerdir işte.

yaa Bağlantı sen uzayda mı yaşıyorsun, dünya dışı bir kaynaktan mı bizimle muhabbet ediyorsun?

psikolojiden, sosyolojiden, antropolojiden, sosyo-politikten, felsefeden vs. bihaber bu yorumlarınla bonus kazanmaya çalışıyorsan boşuna uğraşma derim... tekrar diyorum, ofsaytta top koşturuyorsun, ama ofsaytta olduğundan bile haberin olmadığı için koşturmaya devam ediyorsun, bunu normal sanıyorsun, herşey kebap görünüyor sana...

bu tür yorumlar yapmak için çok mu zorlanıyorsun? birileri başına silah mı dayıyor bunları yazarken? ya da ne yiyip ne içiyorsun da böyle bir etki yapıyor sende???

tarihinde keyserSoze tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
"özgüven narsisizm" keywordleri ile arama yapınız.

Yaptım. Bak nasıl bir yazı çıktı? Benim söylediklerimle çeliştiği falanda yok. Çamur atacağım derken beni haklı çıkartıyorsun. İşte yazı:

NARSİZM Mİ? ÖZGÜVEN Mİ?

Genellikle narsizim ve özgüven birbirine karıştırılır. Narsist olan kişinin, özgüvenin yüksek olduğu sanılır. Dahası narsizim özgüven zannedilir.

Çevremizde sıkça gördüğümüz; kendinden emin, kendine çok değer veren, kendini dünya harikası zanneder kişilerin hepsinin özgüveni yüksek mi? Bu insanlar özgüvenli mi? Bu soruların cevabını arayacağız.

Bu iki kavramı ayrıştırmak için önce narsizmi ele alalım

Narsizim nedir?

İsmini mitolojik bir karakter olan Narkissos’dan alır. Mite göre Narkissos bir gün suda kendi yansımasını görür ve ona aşık olur. Saatlerce seyredip durur. Suyun üzerinde duran kendisine bakan ama karşılık vermeyen bu imge, tam ona sarılacakken yok olur. Sonunda Narkissos aşkına kavuşmak için suya düşer ve boğularak ölür. Aslında bu öykü Narsistlerin durumunu çok güzel alegorize etmektedir. Çünkü onlar da sürekli sudaki yansımalarına aşıktırlar.

Narsizim: Kendini aşırı sevme, aşırı güvenme ve büyük görmedir. Narsistik kişilik bozukluğu ise kişinin kendisiyle ilgili önemlilik, yeteneklilik duygularına fazlaca sahip olması, zihninin sürekli başarı kazanma ve önde olma ile meşgul olması, başkalarından üstünlük, sürekli ilgi ve hayranlık görme ihtiyacı, eleştiri ve değerlendirmeye aşırı tahammülsüzlük, empati yoksunluğu özellikleriyle tanımlanan bir kişilik bozukluğudur.

Peki kimdir bu Narsistler?

Tanımlardan da anlaşılacağı gibi bunlar son derece bencil ve ben merkezci kişilerdir. Çevrelerinde bir hayran kitlesi oluşturmayı hedefler ve ne yazık ki çoğunlukla başarırlar da. Övgüyle beslendikleri için sadece onları övenleri, övdükleri sürece etraflarında tutarlar. Amaçları için başkalarını kullanır ve atarlar.

Narsist kendini başkalarından farklı görür. O, farklı ve özeldir. Diğerlerinden daha akıllıdır, güçlüdür, güzel veya yakışıklıdır. Bu nedenle başkaları ona tapmalıdır. O hata yapmaz. Hata varsa asla onun suçu değildir.

Narsistler eleştirilmeye hiç gelemezler. Eleştirene düşman kesilirler. Başkalarının ne dediğinin bir önemi yoktur. Başkalarının duygularına ve acılarına anlayış göstermezler. Onlara göre bir kişi acı çekiyors,a bu onun kendi suçudur.

Özel olduklarına inandıkları için karşı tarafında özel olmasını isterler. Ortalama bir ilişki ve partner onlara göre değildir. İş hayatında da genelde yüksek mevkilerdedirler ya da çabucak yükselirler.

ASLINDA….

Narsistlerin görünen yüzünde bunlar var. Gerçekten böyle mi? Narsist aslında kendini dev aynasında gören ve gösteren bir cücedir. İçten içe yaşadığı ve üstesinden gelemediği için bastırdığı aşağılık kompleksinin esiridir. Sürekli onu yenmeye çalışır. Yenmesini yolunu da kendini ve yaptıklarını yüceltmekte bulmuştur.

Narsist, yalan söyler, hikaye uydurur. Ama en büyük yalanı kendinedir. Yalnızlıktan kıvranırken bile başkalarını terk ederek, yalnız bırakarak hayattan intikamını alır(tabi kendince).

İkili ilişkilerinde ezen ve hükmeden taraftır. Bunları yaşayacağı kişi yoksa saldırganlaşır, “sözel sadist”tir. Sürekli aşağılar, iğneler,imalarda bulunur. Sözel şiddetiyle, iktidarını korur.

Sürekli “en” olmaya çalışmak ve dikkat çekmek onların ruhlarını çok yorar ama bunun farkına bile varamazlar. Eksiklikleriyle yüzleşemedikleri için kolay olan yolu seçerler;yokmuş gibi yaparlar. Ortada bir sorun yoktur ve olmamıştır. Yıprandıkça yıpranırlar ama çevrelerine azap çektirmeye de devam ederler, kendilerine de.

Kendilerini değerli hissetmek için başkalarını değersizleştirip dururlar. Başkalarına ihtiyaçları yok gibi görünmeleri bir aldatmacadır. Başkaları üzerinden kendi benliklerini inşa ederler. Yani o hep küçümsediği “ötekiler” olmadan ne yazık ki narsist var olamaz. Benliği hep eksiktir.Başkasını ezerek ancak kendini sevebilir. Kendini sevebilmesi için diğer insanları aşağılama ya da küçümseme zorunluluğu duyarlar.

Aslında sevgi ve ilgi açlığı içinde büyümüşlerdir. Sevginin dolduramadığı benliklerini başka yanlarını abartarak doldurmaya çalışırlar. Kernberg (1975); narsistik hastaları incelediğinde bu hastaların geçmişlerinde örtük, sözel olmayan ancak yoğun ve incitici bir agresyona sahip; kronik olarak soğuk, duyarsız, ilgisiz, görünüşte iyi işlev gören bir anne figürüne sıkça rast geldiğini belirtir. Bu kişiler, çoğunlukla nesnel olarak fiziksel güzellik; özel, üstün bir yetenek, zekâ vb. gibi gerçekten de diğerlerinin hayranlığını uyandıran bazı doğal fiziksel ve zihinsel niteliklere sahiptirler. Bu ayırt edici özellikler, çocuğu annenin sevgisizliğinden, ilgisizliğinden, nefretinden; yani agresyonundan koruyucu bir işlev görürler.

Narsistler kendilerini hasta olarak görmezler ve asla psikoloğa gitmeye yanaşmazlar. Gitseler bile bu sadece 1 kere de kalır.

ÖZGÜVEN NEDİR?

Artık narsizmin ne olduğunu biliyoruz. Özgüveni yüksek olan kişi ise kendini iyi tanıyan, duygu ve düşüncelerini iyi yönetebilen kişidir. Kendini ve çevresini sever.

Başkalarını ezmez, hor görmez. En iyi kendinsin bildiğini düşünmez. Yanlış yaptığında ders alır ve bir daha yapmaz.

Eksik yönlerini bilir bunlarla kişiliğini olumlu yanlarıyla bütünleştirir. Gerçekçi düşünceleri vardır. “Ben yapmam, ben başaramam “ gibi içsel olumsuz konuşmaları yoktur. Evrene olumlu mesajlar gönderdiği için de olumlu şeyler yaşar.

SONUÇ YERİNE

Narsizm her zaman vardı. Ancak özellikle son yıllarda, bir artış gösterdiği görülmektedir. Bunun psikolojik nedenleri kadar başka nedenleri de var; paylaşma ve aidiyetlik duygusunu veren aile bağlarının çözünmesi, kapitalizmin, insanı “tüketici “düzeyine indirip tükettiği müddetçe var sayması, reklamların sürekli “daha fazlasını hak ettiğimiz”i söyleyen cümleleri, iş hayatında rekabet ekseninde sürekli daha iyi olunduğunu ispatlama çabası narsizmi besleyen ve kuvvetlendiren şeyler.

Narsistlerin içindeki canavar ona çanak tutanlarla büyür. Bu nedenle “Dünya kötüyse, bu Don Kişotların değil Sanço Panzaların suçudur.”

Kaynakça

Kernberg O. F.(1975). Borderline Conditions And Pathological Narcissism. New York: Jason Aronson

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...