Jump to content

HERŞEYİ AÇIKLAYAN KURAM (HAK)


Recommended Posts

Yaratılıdığından beri sürekli bir değişim içinde olan evren bu değişimini, değişmeyen fizik yasalarına borçludur. O yasalar maddeye nasıl davranması gerektiğini dikte ederler. Milyarlarca yıldır her sabah büyük bir sadakatla doğan güneşden, bir canlının kendi benzerini yaratmasına kadar her doğal süreç, katı fizik yasalarının sürekli denetimi altındadır.

Peki….. Bu fizik yasaları neden vardırlar?Neden ve nasıl ortaya çıkmışlardır?

Newton’dan beri bu sorular sorulmakta ve onlara yanıtlar aranmaktadır. Bu son derece görkemli evrenin son derece duyarlı ve nazik bir İsviçre saati gibi işlemesinin gizemi nedir? Bu konuda yapılan araştırmalar fizik yasalarının gizemini çözmede henüz başarılı olamamışlardır. Madde fizik yasalarına uyarak mı belli bir şekilde davranmaya zorlanmaktadır, yoksa madde zerrelerinin birbirleri ve ortamla olan ilişkileri mi fizik yasalarının varlık nedenidir? Bu sorun henüz bir çözüme bağlanmamıştır. Ama fizikçiler arasında yaygın genel bir inanışa göre fizik yasaları maddeden bağımsızdırlar. Bu tartışmalarda biz bu sorunun yanıtını aramayacağız. Fizik yasalarının varlığı ile yetineceğiz.

20’nci yüzyılın başında Newton mekaniği yerini Einstein’ın görelik kuramlarına terketmiştir. Her ne kadar Newton’un çekimle ilgili kanunları Einstein’ın görelik kuramı yanında yeterince hassas gibi durmamaktadır ama, Newton’un formülleri ile güneş sistemi içinde alınan sonuç oldukça güvenilirdir. Einstein’ın görelik kuramlarını çok kısa bir zaman içinde belirsizlik temel ilkesine dayanan quantum mekaniği izlemiştir. Ama Einstein görelik kuramında olduğu gibi, quantum mekaniği Einstein’ın görelik kuramlarının yerini almamıştır. Hatta onlarsız bir fizik dalının olmayacağı anlaşılmıştır. Daha ilerde göreceğimiz gibi, sicim kuramı ile ilgili hesaplamalarda Einstein’ın görelik kuramı ile ilgili denklemler kendiliğinden ortaya çıkmaktadırlar. Bilim adamlarını bu ilginç gözlem şaşkına çevirmiştir. Einstein’in görelik kuramlarının sicim kuramı ile ilginç bir ilişkisi vardır. O ilişkinin doğasını burada tartışmayacağız. Yüksek matematikten mümkün olduğu kadar uzak kalmaya çalışacağız. Ünlü Amerikalı fizikçi Edward Witten bu konuda şunları söylemiştir. Fizik eğitimi almayanların çoğu fizikçilerin son derece karmaşık hesaplamaları yapmak zorunda olduklarının düşünürler. Oysa fizik temel olarak kavramlarla ilgili bir bilim dalı olup, doğanın nasıl işlediğinin ilkeleri ile ilgilenir. Biz de ileri matematiğe değinmemeye çalışarak bazı kavramlarla doğayı tanımaya ve anlamaya çalışacağız.

Einstein görelik kuramını Newton’un formüllerinden yararlanarak ortaya koymuştur.

Newton’un ikinci kanununu ele alalım:

f=ma

f=force, güç

m= kütle

a= acceleration.. İvme. Giderek hızlanma…

f=ma formülüne göre güç ne kadar büyükse, o kadar ağır bir kütleyi, o kadar büyük bir hızla itebilir veya hareket ettirebilir.

Bu formüle göre gücün bir üst sınırı yoktur. İnanılmayacak kadar büyük veya sonsuz büyüklükte bir güç düşünün. O güç bir kütleyi sonsuz bir hızla hareket ettirebilir. Newton’a göre bu böyledir ve Einstein’a göre doğru değildir. Yine de bu konuda Newton’un az çok doğru olduğu bir durum vardır. Ona aşağıda değineceğim.

Einstein, Newton’un bu kanununu incelemiş ve doğru olmasının olanaksız olduğuna karar vermiştir. Çünkü Newton’un ikinci yasası hızlanmaya bir sınır koymamaktadır. Evrende hızın bir sınırı vardır. Onu ışık hızı ile ifade edebiliriz ki saniyede yaklaşık 300 bin km’dir. Bir saatte ise 1 milyar 80 milyon km’den hızlı gidilemez.

Oysa Newton’un ikinci yasasına göre gidilebilir. f=ma olunca, kuramsal olarak f o kadar büyük olabilir ki, ışık hızı kolaylıkla geçilebilir. Bunun yanlış olduğu Einstein zamanında bulunmuştur. Bulan da Einstein değildir. Einstein ise daha ilginç bir yasa bulmuştur. Bir cismin hızı artınca o cismin kütlesi de artmaktadır.Newton’a göre kütle, ivme ve güç birbirleri ile doğru orantılıdır. Cismin kütlesi artınca onu hızlandırmak için gerekli güç de artacaktır. Ama bu güç sonsuza kadar gidemeyeceği için, Newton’un ikinci yasası Einstein’ın rölativistik yasası açısından yanlıştır. Bu nedenden dolayı Einstein’ın görelik kuramı, Newton’un fiziğinin yerini almıştır. Aslında rölativistik açısından değerlendirince Newton’un bütün yasaları yanlıştır.

Newton’un ikinci yasası Einstein’ın üzerinde kuramını kurduğu bir başlangıç noktası olmuştur. Buna göre bir cismin ivmesi artarken kütlesi de artmaktadır. Artan ivme ve kütle, kinetik enerjinin artmasına neden olmaktadır. O halde kütle ve enerji birbirlerine dönüşebilirler. Yani e=mc2 dir. Madde ve enerji birbirlerine dönüşebilmektedirler. Bu formülde görüldüğü gibi madde içinde son derece büyük bir enerji vardır. Buraki c2, ışık hızının karesidir ama, ışık hızı ile başka bir ilişkisi yoktur. Denklemlerin çözümü sırasında açığa çıkan bir katsayıdır. Işık hızının karesi olması bir tesadüftür.

Yukarda Newton’un ikinci yasasının doğru olması muhtemel bir duruma değinmiştim. Işık hızının geçildiği bir durum olmuş mudur?

Evet.. Böyle bir durum olmuştur. Big Bang’in başında vuku bulan genişlemede ışık hızı en azından 100 kere geçilmiştir. Yani evren ışık hızından 100 kere daha büyük bir hızla genişlemiştir. Daha sonra bu hız ışık hızının altına inmiştir ama, genişleme hızının şimdi yine ışık hızına doğru yaklaştığına inanılmaktadır. Bu genişleme sırasında etrafa hızla yayılan madde değildir. Madde zerreleri arasındaki uzay genişlemektedir. Her ne kadar uzayın bir dokusu varsa da, kütlesi olmadığından bunu başaracağı düşünülmüştür. Big Bang’in ilk zamanında 10^-37 ile 10^-34 saniyeler arasında vuku bulan genişlemede evren bir protondan 100 milyar çarpı milyar kere küçük olmasına rağmen, 1 sm çapına ulaşabilmiştir. Bu konuya sonra daha ayrıntılı olarak değineceğiz.

HACI

Devam edecek...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 91
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

Quantum fiziği, yukarda da değindiğim gibi, Einstein’ın fiziğinin yerini almamıştır. Ona paralel bir fiziktir. Temel olarak atom ve atomaltı zerrelerin fiziğidir. Atom dışında uygulama alanı yoktur. Einstein’ın görelik kuramı atomüstü dünyanın nasıl işlediğini açıklamaya çalışırken, quantum fiziği atomaltı ortamın gizemini çözmeye çalışmaktaır. Görelik kuramları quantum ilkeleri ile bağdaşmazlar.

Bunun ne önemi olabilir?

Atomaltı ile atomüstü dünyalar için farklı fizikler mi söz konusudur?

Bu iki fizik dalını birleştirmek mümkün müdür?

İşte HAK bu iki fiziği birleştiren bir kuramdır.

HAK mümkün müdür?

Mümkünse nasıl bir yaklaşım, bu iki ayrı fizik dalının bütünleşmesini sağlayacaktır?

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Atomaltı dünyada çok garip şeylerin vuku bulmakta olduğuna değinmiştik.

Onlarla atomüstü evrende karşılaşmak mümkün değildir.

Bu garip dünyada aynı yerde aynı anda bulunmak mümkündür.

Quantum mekaniğini değiştirip modifiye etmeden atomüstü dünyaya uygulayamayız.

Değitirince de quantum fiziği olmaktan çıkar.

Öyle bir birleştirici temel kuram bulmalıyız ki, hem quantum garabetini açıklasın, hem de Einstein’ın görelik kuramı ile bağdaşsın.

Bu öyle bir kuram olsun ki hem bize quantum mekaniğinin atomüstü dünyaya uygulamasını sağlasın hem de neden quantum garipliğinin atomüstü dünyaya hükmetmediğini açıklasın.

Şimdilik onun sicim kuramı olduğunu söylemekle yetiniyorum.

İlerde bu kuramı bazı ayrıntılarına kadar inceleyeceğiz..

HACI

Devam edecek...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu garip dünyada aynı yerde aynı anda bulunmak mümkündür.

HACI

Bir yer düşünün ki. Atom çekirdeğinin etrafında bir yörünge. Bu yörüngede bir madde düşünün ki (elektron) ışık hızı ile dönmekte.

Atom kadar küçük bir alanın içinde aynı yer ve aynı zamanı tespit edebilecek bir teknoloji var mı?

Bu kadar küçük bir alanda ışık hızı ile hareket eden bir cismin aynı yerde ve aynı zamanda yörüngenin farklı yerlerinde görünmesi içinde bulunduğumuz teknoloji ile doğaldır, ancak bir yanılsamadır.

Bir örnek vereyim. Otomobil tekerleklerinin balans ayarlarını yaparken tekerleğin üstüne tebeşirle çizgi çizerler, balansta bir bozukluk varsa tekerlek hızda döndüğünde (belli bir dönüş hızında) konulan işaret bir yerde sabit görünmesi gerekirken sağa veya sola kayar. O zaman jant'ın kenarına bir ağırlık takar veya daha önce takılmış bir ağırlığı çıkarırlar. Ta ki çizilen işaret sabit duruncaya kadar. Buradaki sabitlik tekerleğe gönderilen ışığın belli aralıklarla verilmesinden ileri gelir. Şimdi öyle bir hız düşünün ki (ışık hızı) bu hızda dönen bir tekerleğe önceden konulmuş bir işareti sabit bir yerdeymiş gibi gösterecek teknolojiye henüz ulaşmış değiliz. Konulan işaret artık yörüngenin her yerindedir. Çünkü konulan işaretin yörüngede bir tek tur atmasını gösterebilecek büyüklükte (küçüklükte) kısa zaman aralığı kadar sürelerle kesintili ışık verecek bir teknolojiye ulaşmadık.

Teorik olarak (balans ayarı örneği gibi) böyle bir yöntemle elektronun yeri gösterilebilir.

Bu yaklaşımımı matematiğe döktüğümüzde matematiği güçlü biri hesaplasın. Hesap şu;

Atom büyüklüğündeki bir yörüngede ışık hızı ile bir saniyede kaç tur atılır.

Ortaya çıkan (rakam) kısa zaman dilimi frekansında bir ışık bulup atomun üzerine gönderebilirsek. Elektronun her yerde değil, bir yerde olduğunu gösterebiliriz.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Drekinci...

Teknoloji oldukça ilerledi.

Çeşitli yöntemlerle belirsizlik kuramının doğruluğu çoktan kanıtlandı..

Elektronun yerini kesin olarak bildiğimiz zaman, hızını bilemiyoruz.

Yani hızı ve konumunu aynı anda bilmek mümkün olmuyor..

Bu konuya sonra değiniriz..

Ben şimdilik garip bir quantum fenomene değinerek konuyu tartışmaya devam etmek istiyorum..

Bir ışık kaynağı alalım. Onun 50 sm ötesine beyaz bir karton koyalım.

Onun da 30 sm ilerisine ikinci bir kartonu koyalım.

Işık kaynağı ilk kartonu aydınlatacaktır.

Ancak fotonlar kartona penetre olamadıkları için arkadaki ikinci karton aydınlatılamayacaktır.

Şimdi ilk kartonda bir jiletle çok dar bir yarık açalım.

Işık o yarıktan geçecek ve arka plandaki ikinci kartonu kısmen aydınlatacaktır.

Birinci kartondaki yarığın hemen yanına, aynı boyutlarda bir yarık daha yapalım ve ışığı bu iki yarık üzerine düşürelim.

Arkadaki kartonda ne gözlemleyeceğiz?

Bu bundan 200 yıl önce yapılan ve ışığın doğasının dalga olarak kanıtlandığı bir deneydir.

Her iki yarıktan aynı anda geçen ışık dalgalarının birbirlerine zıt olanları birbirlerini yok etmişler ve birbirlerine benzer olanları ise birlikte hareket etmişlerdir. İkinci kartonda zebra derisi gibi, aydınlık-karanlık vertikal çizgiler ortaya çıkmıştır.

Işık kaynağını söndürelim ve yarıklara uzaktan fotonları teker teker gönderelim.

Günümüz teknolojisi bunu kolaylıkla başaracaktır.

Hedefi tek tek fotonlarla dövmek mümkündür.

Bu durumda da ikinci kartonda aydınlık-karanlık şeritlerin ortaya çıktığını göreceksiniz…

Sanki aynı foton, aynı anda iki yarıktan da geçmektedir.

Bu mümkün olamamalıdır.

Çünkü insan sağduyusu ve rasyonalitesi ile çelişmektedir.

Aynı fotonun iki yarıktan aynı zamanda geçip geçmediğini nasıl saptayabiliriz?

Yarıklara birer sensör koyabiliriz..

Böyle yaptığımız zaman deney bozulmakta ve arkada şeritler oluşmamaktadır.

Fotonun hangi delikten geçtiğini bilmek deney sonucunu değiştirmektedir.

Deneye yarıklara elektronları teker teker göndermekle devam edelim.

İkinci kartonda yine şeritlerin oluştuğunu gözlemleyeceğiz.

Bu gözlemi açıklamakta zorluk çekeceğiz.

İnsansal mantığımızı kullanarak yapacağımız bir açıklamayı Feynman kabul etmemektedir.

Feynman’a göre quantum fiziği ile ilgili deneylerde karşılaşılan garip durumlar mantıkla açıklanmamalıdır.

Açıklanamıyorlarsa onlara bir açıklama yapmaya teşebbüs etmemelidir.

Doğal kanunları mantıklı veya mantıksız olarak nitelendirilmemelidir.

Eğer doğa kanunları garip ise onların garip olduklarını bilmekle yetinilmelidir.

Onları oldukları gibi kabul etmelidir. Yapacak başka bir şey yoktur.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yukarda Newton’un ikinci yasasının doğru olması muhtemel bir duruma değinmiştim. Işık hızının geçildiği bir durum olmuş mudur?

Evet.. Böyle bir durum olmuştur. Big Bang’in başında vuku bulan genişlemede ışık hızı en azından 100 kere geçilmiştir. Yani evren ışık hızından 100 kere daha büyük bir hızla genişlemiştir. Daha sonra bu hız ışık hızının altına inmiştir ama, genişleme hızının şimdi yine ışık hızına doğru yaklaştığına inanılmaktadır. Bu genişleme sırasında etrafa hızla yayılan madde değildir. Madde zerreleri arasındaki uzay genişlemektedir. Her ne kadar uzayın bir dokusu varsa da, kütlesi olmadığından bunu başaracağı düşünülmüştür. Big Bang’in ilk zamanında 10^-37 ile 10^-34 saniyeler arasında vuku bulan genişlemede evren bir protondan 100 milyar çarpı milyar kere küçük olmasına rağmen, 1 sm çapına ulaşabilmiştir. Bu konuya sonra daha ayrıntılı olarak değineceğiz.

HACI

Devam edecek...

ekte verdiğim lorentz formülüne göre ki, Einstein’ın görelik kuramlarımının temelidir... v hızı ışık hızına yaklaşırsa zaman aralığı sonsuza dolasıyla zaman durma noktasına gelir... kütle sonuz olur.. Siz burda zamanın olmadığı yerde hareketi tanımlamışsınız? bunu nasıl yaptınız ? Bir zaman parametresine bağlı kalmadan hareketi tanımlamak oldukça zor olsa gerek !!!!!

Herşeyin birbiriyle ilişkişinin farkındalığına varılan boyut fiziksel üstü olmalıdır. buna ek boyutlar yani bir tür semavi düşünceleri getirir evreni kavramak için ...

post-3886-1207589815.gif

Link to post
Sitelerde Paylaş
ekte verdiğim lorentz formülüne göre ki, Einstein’ın görelik kuramlarımının temelidir... v hızı ışık hızına yaklaşırsa zaman aralığı sonsuza dolasıyla zaman durma noktasına gelir... kütle sonuz olur.. Siz burda zamanın olmadığı yerde hareketi tanımlamışsınız? bunu nasıl yaptınız ? Bir zaman parametresine bağlı kalmadan hareketi tanımlamak oldukça zor olsa gerek !!!!!

Herşeyin birbiriyle ilişkişinin farkındalığına varılan boyut fiziksel üstü olmalıdır. buna ek boyutlar yani bir tür semavi düşünceleri getirir evreni kavramak için ...

Nerede?

f=ma formülünde mi?

a ivmedir.. Birim zamanda yapılan harekettir. Hızdır.

Newton'un bu ikinci yasasında hızın sınırı yoktur. Yani a sonsuz olabilir.

Einstein a'ya bir sınır koymaktadır.

Bunda anlaşılmayan ne var?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Matematikci güzel bir noktaya temas etmiş.

Ben de bir şey eklemek isterim.

Yasalar mesela Big bang'in ilk anlarında ihlal edilebiliyorsa değişmez yasalardan nasıl bahsedilebilir?

Big bang'in bebeklik çağlarında ışık hızı aşılmıştır.

Işık hızı aşıldıysa zamanın geriye akması gerekmez miydi?

tarihinde Fuzûlî tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Maddenin tâbi olması gereken yasaları maddeden ayrı düşünmemek gerekir.

Onlar (yasalar) maddenin hareket edebilme ve değişme koşullarının bir ifadesi olabilirler mi?

Her bir madde içinde bulunduğu ortamın içeriği/ne'liği nispetinde hareket etme kapasitesine sahiptir.

Yani ve Ve ("ve"ler kasıtlı bu şekilde kullanılmıştır) işte yasalar birer limittir, zira özgürlük ve serbestlik mutlak yani kayıtsız olandır.

O halde herhangi bir madde, en azından içinde bulunduğu uzay ile kayıt altına alınmış olacağı için serbest ve sınırsız hareket yapamaz.

Madde uzay içinde çeşitli limitlerle yüzyüze gelir ki bu da yasalardan başka bir şey olamaz.

Onların (yasaların) ihlal edilemezliği de bu yüzdendir.

Çünkü birinin serbest hareketi diğerinin varlığının yadsınması demek olurdu...

tarihinde Fuzûlî tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Sevgili Matematikci güzel bir noktaya temas etmiş.

Ben de bir şey eklemek isterim.

Yasalar mesela Big bang'in ilk anlarında ihlal edilebiliyorsa değişmez yasalardan nasıl bahsedilebilir?

Big bang'in bebeklik çağlarında ışık hızı aşılmıştır.

Işık hızı aşıldıysa zamanın geriye akması gerekmez miydi?

Işık hızının aşılması zorulu olduğu için aşıldığına inanılmaktadır.

Işık hızı aşılmazsa Big Bang kuramı çuvallamaktadır.

Fizik yasalarının değişmezliği bir yasadır.

Ama bu demek değildir ki fizik yasaları her koşulda aynı sonucu verecektir?

Elbette yasalar koşullara bağlı olarak değişeceklerdir...

Çok sıcak ve basıncın yüksek olduğu bir ortamda maddenin davranışları, basıncın ve sıcaklığın düşük olduğu bir ortamdan farklı olacaktır.

Biz Big Bang'in başından bahsediyoruz. Sıcaklık ve yoğunluk korkunç derecede yüksek.

Bu durumda farklı fizik yasalarının hükmettiklerini kabul etmek zorundayız..

Big Bang'in fiziği bölümünde aşağıdakiler yazmıştım. Quote ediyorum..

Soğuk su dolu bir kaba, sıcak su dökelim ve sıcaklığın dağılımını izleyelim. Bir süre sonra sıcaklık homojen bir durum arzedecektir. Yani sıcaklık her tarafta aynı olarak ölçülecektir. Ama bu tür homojeniteyi Big Bang için ileri süremeyiz. Çünkü Big Bang son derece çabuk vuku bulan bir olgu olup, ısının homojen olarak dağılması için aradan hemen hiç zaman geçmemiştir. Yapılan hesaplamalara göre, 300 bin yıl sonra yüzbinde bir hata ile üniformite kazanan bir sıcaklığın gerçekleşmesi için evrenin ışık hızından 100 kere daha hızlı genişlemiş olması gerekmektedir. Bu da fizikte bir sorun yaratmaktadır. Hiç bir şeyin ışık hızından daha hızlı hareket edemeyeceği yasası anımsanırsa, sorunun ne olduğu kolaylıkla anlaşılır. Big Bang kuramı formüle edilirken bu hususun da açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Buna horizan (ufuk) sorunu denir.

Burada kullanılan ufuk terimi, informasyonun (bilginin) veya enerjinin kısa bir zaman içinde kat etmesi gerekli mesafe olarak da tanımlanabilir. Eğer bunu ışık hızı ile sınırlarsak, Big Bang’de karşılaşılan ufuk sorununu açıklamak mümkün değildir. Evrenin kutuplarındaki galaksiler arasında, sanki onların daha önce bir arada oldukları izlenimini veren bazı ilginç benzerlikler vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet.. Böyle bir durum olmuştur. Big Bang’in başında vuku bulan genişlemede ışık hızı en azından 100 kere geçilmiştir.

Ancak lorentz dönüşümüne göre böyle bir zaman aralığı yok... yani zaman yok.. sonuçta zaman yok hareket var demişsiniz ben onu anlamadım nasıl tanımladınız...

""Işık hızının aşılması zorulu olduğu için aşıldığına inanılmaktadır""

bu ifade değişik yorumlara açık... ancak tartışma farklı yerlere kayacapı için girmiyorum...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Evet.. Böyle bir durum olmuştur. Big Bang’in başında vuku bulan genişlemede ışık hızı en azından 100 kere geçilmiştir.

Ancak lorentz dönüşümüne göre böyle bir zaman aralığı yok... yani zaman yok.. sonuçta zaman yok hareket var demişsiniz ben onu anlamadım nasıl tanımladınız...

""Işık hızının aşılması zorulu olduğu için aşıldığına inanılmaktadır""

bu ifade değişik yorumlara açık... ancak tartışma farklı yerlere kayacapı için girmiyorum...

Yukarda neden ışık hızının aşılması gerektiğine değindim. Ufuk sorununun çözümü için bu gerekli.

Ayrıa hareket yok değil. Var..

Maddenin öncüleri var. Hareket eden onlar..

Hatta Big Bang sesli bir patlama..

Vakümde bile olsa, enerji maddeye dönüşürken titrediği için, bu titreşimin yayılabileceği bir ortam var olduğu için Big Bang sesli blr genişleme.

Evren hızla genişlediği için, titreyen atomaltı öğeler sesin yayılması için son derece uygun bir ortam oluşturuyorlar.

Ve bu genişleme çok hızlı vuku bulduğu için evrenin karşı kutupları değişmeye zaman bulamadan birbirlerinden uzaklaşıyorlar.

Bu uzaklaşmanın ışık hızından daha hızlı olması gerekiyor.

Big Bang teorisini kurtarmak için baş vurulan bir yöntem bu..

Aksi takdirde Big Bang kuramını çöpe atmak bile mümkün..

Lorentz dönüşümleri evrenin bu zamanı ile ilgili değil

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacı; başlangıç yazınız güzel.

"Işık hızının aşılması zorunlu olduğu için aşıldığına inanılmaktadır." Hacı

Ben bu cümleyi çok beğendim aslında çok da iyi ifade ediyor, izin verirseniz nereye kayacağına aldırmadan bir kaç söz eklemek istiyorum.

Fizik yasalarının değişmezliği zaman ve mekanla sınırlıdır, yasa kendini çevreleyen koşullarda anlamlıdır ve geçerlidir.

Big-Bang anında ışık hızının geçilmiş olması argümanını incelediğimizde, iki tane yöntemimiz vardır görelilik kuramına göre ışık hızı geçilemez deriz ve Big-Bang'in en önemli dayanağı çöker,yada Big-Bang kuramı bugün kü evrenin poziyonunu ve hareketini açıklamaktadır ve ışık hızı geçilmiş olmalıdır, çıkarımını yaparak, ışık hızının geçildiğini kabul eden hipotezimizle yolumuza devam ederiz.

Bunun bu şekilde yapılmasını yanlış bulmuyorum, çünkü Big-Bang anı farklı zaman ve mekandır, bir başka deyişle farklı bir boyuttur. Bu anlamda görelilik kuramının orda işlememesi de doğal bir sonuçtur. Aksi zorlama bir hipotez olur. Olanı yasaya uydurmak gibi bir saçmalıkla karşılaşırız.

George Gamow 'un dediği gibi:" Bir kuram, cisimlerin doğası ile ilgili bilgilerimizle çeliştiği zaman, cisimlerin yapısı değil kuram yanlış olmalıdır"

Selamlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Quantum fiziğinin Einstein’ın görelik kuramlarının hükmettiği fizikten farklı olduğuna değinmiştik.

Ama nedenine değinmemiştik.

Quantum fiziğindeki inanılmaz gariplikleri nasıl açıklayabiliriz?

Quantum fiziğini doğa atomüstü düzeyde ehlileştirmenin yolunu bulmuştur.

Bu durumda Einstein’ın görelik kuramı ile quantum fiziğini birleştirmenin mümkün olması gerekmelidir.

Çünkü bunu doğa bir tür başarmıştır.

Bizim bütün yapacağımız bu birleştirmeyi matematiksel ve intellektüel düzeyde gerçekleştirmektir.

Bütün yapılacak doğanın bunu nasıl başardığını öğrenmektir.

Ama bunu nasıl öğreneceğiz?

Neleri öğreneceğimizi bilmemenin şaşkınlığı içinde fizikçiler ortaya çeşitli kuramlar atmışlardır.

Doğa sırlarını ifşa etmede son derece cimridir.

Ancak fizikçiler iyimserliklerinden asla kaybetmeyen bilim adamlarıdır.

Durmadan yeni kuramlar geliştiriler ve onların doğruluğunu kanıtlamak için her türlü fedakarlığa baş vurmaktan çekinmezler.

Evet.. Quantum fiziği ile genel görelik kuramlarını, eğer bu fizikler doğru iseler, birbirleri ile birleştiren bir kuramın var olması gerekmektedir.

Tabii bunlardan birisi ya da ikisi de yanlış olabilir.

Ancak o zaman bu fizik türlerini bağdaştıran bir kuram yoktur diyebiliriz.

Fizikçiler bu iki fizik türü arasında kurulacak köprüden, küçük ve elementer bir zerrenin sorumlu olması olasalığı üzerinde durmaktadırlar.

Bu zerrenin davranışları o kadar özel olmalıdır ki hem quantum fiziğindeki garip gözlemlerden, hem de atomüstü dünyada mevcut ve görelik kuramı ile açıklanan düzen ve ahenkten sorumlu olmalıdır.

Doğanın bu en küçük ve elementer zerresine değinmeden önce, quantum mekaniğindeki garipliklerden birine daha değinmek istiyorum.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hedefi tek tek fotonlarla dövmek mümkündür.

Bu durumda da ikinci kartonda aydınlık-karanlık şeritlerin ortaya çıktığını göreceksiniz…

Sanki aynı foton, aynı anda iki yarıktan da geçmektedir.

Bu mümkün olamamalıdır.

Çünkü insan sağduyusu ve rasyonalitesi ile çelişmektedir.

Aynı fotonun iki yarıktan aynı zamanda geçip geçmediğini nasıl saptayabiliriz?

Yarıklara birer sensör koyabiliriz..

Böyle yaptığımız zaman deney bozulmakta ve arkada şeritler oluşmamaktadır.

Fotonun hangi delikten geçtiğini bilmek deney sonucunu değiştirmektedir.

Deneye yarıklara elektronları teker teker göndermekle devam edelim.

İkinci kartonda yine şeritlerin oluştuğunu gözlemleyeceğiz.

Bu gözlemi açıklamakta zorluk çekeceğiz.

İnsansal mantığımızı kullanarak yapacağımız bir açıklamayı Feynman kabul etmemektedir.

Feynman’a göre quantum fiziği ile ilgili deneylerde karşılaşılan garip durumlar mantıkla açıklanmamalıdır.

Açıklanamıyorlarsa onlara bir açıklama yapmaya teşebbüs etmemelidir.

Doğal kanunları mantıklı veya mantıksız olarak nitelendirilmemelidir.

Eğer doğa kanunları garip ise onların garip olduklarını bilmekle yetinilmelidir.

Onları oldukları gibi kabul etmelidir. Yapacak başka bir şey yoktur.

HACI

Feynman der ki foton hem parçacık, hem de dalga özelliği gösterir. Parçacık özelliği ile iki delikten geçmesi mantığımıza ters gelebilir ancak dalga özelliği ile iki delikten geçebilir. iki delikten geçince iki noktadan yayılan ışık dalgası gibi siyah ve beyaz görünümler vermesi de izah edilebilir. O zaman tek veya fazla sayıda foton göndermenin bir esprisi de yoktur.

İki delikten aynı anda geçmesi dalga özelliği ile açıklamak gayet mantıklıdır.

Mantıksızlığı, garipliği doğa yasası olarak kabul etmek, allahın işine akıl sır ermez demekten farkı yoktur. Gariplik, mantıksızlık, sihir bilimin için sokulmaz. Ne yazık ki. Atom altı olayların doğasını açıklamaktaki yetersizliği açıklamakta böyle kavramların işin içine sokulması talihsizliktir. Ve özünde bu yaklaşımın kendisi, mantıksızlığa pirim verme mantığıdır.

En azından atomaltı mantıksızlığın atomüstüne yansımaması bile bu doğanın kendi içinde bir mantığı olduğunu gösterir. Aksi halde buradaki mantıksızlık bir şekilde atomüstüne yansırdı.

Bizler maddi alemi, atomu ve atomaltını bize hitap eder hale getirirken ışık ve elektromanyetikradyasyonu kullanıyoruz. elimindeki yönlendirebileceğimiz en küçük eleman elektrondur, fotondur. Ancak elektronun kendisini ne ile inceleyeceğiz. Ondak daha küçük bir madde veya daha büyük bir frekans gerekecek. Elimizde bu anlamda kuarklar var ki onların ömrü de birkaç milisaniye sonra kayboluyorlar. onları ışık gibi sürekli üretip, sürekli yönlendiremiyoruz.

Teknolojimiz geçmişe göre çok ilerledi ama, pek çok konuda yetersiz.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Drekinci.

Allah'dan bahsetmeden yazamıyor musun?

Lütfen tüylerimizi ürperten bu isimden bir daha burada bahsetme..

Elektronlar da iki yarıktan aynı anda geçerler..

Sorun senin düşündüğünden çok daha karmaşık.

Görünüşe göre sen quantum fiziğini anlıyorsun ve bu teorinin kendisinden şoke olmamışa benziyorsun..

O halde sen bu fiziği anlamıyorsun.

Bunu ben değil, Niels Bohr söylüyor.

Bak bu ünlü Viking quantum fiziği konusunda nasıl bir vecize yumurtlamış.

Anyone who is not shocked by the quantum theory does not understand it..

keeeeeeeeh keh kehhhhhhhhhhhhhhhhh

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuantum belirsizliği ile ilgili bose-einstein yogunlaşması geldi aklıma araştırmanızı tavsiye ederim

Belirsizliğin teknolojik yetersizlikten kaynaklanmadıgını gösteren güzel bir örnek

Zaten belirslizlik dalga parçaçık ikileminin matematiksel bir sonucudur. hem dalga hem parçaçık özelliği gösteren bir yapının doğasında belirsizlik olmak zorundadır. konum ve momentum'a dair dalga fonksiyonları arasında fourier dönüşümleri yapılırsa birisindeki dalganın genişliğinin artmasının diğerinde azalmaya neden oldugu görülür. Olay tamamen duygusal yani :P

tarihinde kenzo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Görünüşe göre sen quantum fiziğini anlıyorsun ve bu teorinin kendisinden şoke olmamışa benziyorsun..

O halde sen bu fiziği anlamıyorsun.

Bunu ben değil, Niels Bohr söylüyor.

Bak bu ünlü Viking quantum fiziği konusunda nasıl bir vecize yumurtlamış.

HACI

Görünüşe göre sen quantum fiziğini anlamayarak ustalarının yumurtlamalarına ortak oluyorsun.

Yaw anlaşılmayanın, gizemi nerede?

Soru şu,

-Bu neden böyle oluyor?

Yanıt,

-Bilmiyorum. Çok mantıksız.

Bu yanıtın bilgeliği nerede?

Bu yanıtı sen vermişsin veya Bohr vermiş veya Wiking vermiş ne fark eder.

Üstelik bundan başka yanıtıda yok gibi bir çıkarsama getirilmiş.

-Dünya yaratılmış.

-Yok ya, ispat et.

-Kuranda yazıyor ya.

Kihhhh Kihhhhhh

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...