Jump to content

Tanrı Kavramına Sahip Olmayan Bir Kabile


Recommended Posts

Daniel Everett, Brezilya'daki Piraha topluluğunu Hıristiyanlıkla tanıştırmak amacıyla Aralık 1977'de yola çıktı. 26 yaşındaki misyonerin yanında eşi ve üç çocuğu da vardı.

Amazon ormanında yaşayan Pirahalar 'zorlu' bir topluluktu. Çünkü hiçbir misyoner Piraha'ların dilini öğrenememişti.

Üstün bir dil öğrenme becerisine sahip olan Everett'in asıl görevi, Piraha'lara Hıristiyanlığı bizzat öğretmekten ziyade, İncil'i onların diline çevirmekti.

Çünkü Everett ve eşi Karen'in bağlı olduğu Enstitü'nün (Summer Institute of Linguistics: SIL) hedefi İncil'in tüm dillere çevrilmesini sağlamaktı.

Everett ailesi göreve çıkmadan önce sıkı bir 'dilbilim ve hayatta kalma' eğitiminden geçmişti.

Daniel Everett hakikaten yetenekliydi. Piraha'larla sıcak ilişkiler kurmakla kalmamış, nispeten kısa bir sürede, dillerini kavramayı başarmıştı.

O da diğer misyonerler gibi, ilişki kurduğu halkın yaşam biçimine uyum sağlamaya çalışıyordu.

Böylece Hıristiyanlığı yerlilere aşılama yollarını kolayca keşfedebiliyordu.

Misyonerlerin en kolay hedefi, 'anlam bunalımı' geçiren, 'yönünü kaybetmiş' ruhlardı.

Ancak değişmeye başlayan Daniel idi. Bir süre sonra ateist oldu çıktı.

İnanç yitiminde birçok faktör rol oynuyordu: Çocukluk yılları, aile, eğitim, çevre...

Peki, Piraha'ların bunda etkisi neydi? Bunu anlamak için onlara daha yakından bakmak gerekiyordu.

Everett'in o güne dek öğrendiklerinin hiçbiri Piraha'lara uymuyordu.

* Örneğin sayı sistemleri yoktu. Hiçbir Piraha'ya ne 1'den 10'a kadar saymayı öğretebilmişlerdi, ne de örneğin 3+2'nin kaç ettiğini...

* Ayrıca "hepsi, her biri, bütün, tamamı" gibi kelimeleri de yoktu.

* Renk sistemleri ise siyah, beyaz, (sarı anlamına da gelen) kırmızı ve (mavi anlamına da gelen) yeşilden ibaretti.

Ancak hiçbiri tek bir kelimeyle ifade edilmiyordu. Siyah için 'kirli kan', beyaz için 'o şeffaf', yeşil için 'henüz olgunlaşmamış' diyorlardı.

* Piraha'larda 'Yüce Yaratıcı'yı ifade eden bir kavram (Tanrı, İlah, Ulu Baba, vb) ve dini inanç yoktu. Aynı şekilde yaratılış mitolojileri de bulunmuyordu.

* Dede Korkut Hikâyeleri, 1001 Gece Masalları gibi geleneksel anlatıları da yoktu.

Piraha kültürünün en önemli ilkesi 'doğrudan deneyim' idi. Direkt olarak tecrübe edilmemiş şeylere inanmıyor, onun hakkında konuşmak da istemiyorlardı.

Herhangi bir olay ya kendileri ya da iyi tanıdıkları bir kişi tarafından yaşanmış olmalıydı.

Everett, Hz. İsa hakkında söz edince onlar da dalga geçercesine soruyordu: "Hey Dan, İsa neye benziyor? Teni bizimki gibi koyu mu, yoksa seninki gibi beyaz mı?"

Hiçbir açıklama Piraha'ları tatmin etmiyordu: "Nasıl yani" diyorlardı, "hayatta hiç görmediğin ve konuşmadığın bir adama mı inanıyorsun?"

Arkadaşı Kohoi'nin söyledikleri de sarsıcıydı:

"Bak Dan... Sürekli İsa'dan bahsediyorsun. Bizse içkiden ve kadınlardan hoşlanıyoruz. Seni seviyoruz. Ama İsa'yı istemiyoruz. Artık İsa'dan söz etme. Olur mu?"

Yıl 1983'tü. Daniel Everett, Hıristiyanlığı yayma görevinin tamam mı, devam mı aşamasına vardığını anlamıştı.

Bugün 58 yaşında olan antropolog ve dilbilimci Daniel Everett'in geçen pazar başladığımız hikâyesine devam ediyoruz...

17 yaşında kendini Hıristiyanlığı yaymaya adayan Daniel'in yaşamı, Amazon'daki Piraha topluluğu ile tanıştıktan bir süre sonra değişmeye başlamıştı.

Dillerinde sayı ve renk yelpazesi bulunmayan Pirahaların, Tanrı inançları ve dinleri de yoktu.

Piraha kültürünün en önemli noktası ise 'doğrudan deneyim' ilkesiydi.

Yani bir Piraha, ancak gözüyle gördüğüne ya da güvendiği bir kişinin sözlerine inanıyordu.

İncil'de yer alan ya da Daniel'in anlattığı dini öyküler onları hiç ilgilendirmiyordu. Çünkü Daniel, Hz. İsa'yı bizzat tanımamıştı.

O güne kadar teolojiyle yetinmeyip kapı kapı dolaşarak envai çeşit insana Hıristiyanlığı anlatmış, ateistlerle ateşli tartışmalara girmiş, vaazlar vermiş olan Daniel, Piraha kültürü karşısında çaresiz kalmıştı.

İmanı aşılayacak uygun bir ortam, bir yarık, bir sızma noktası bulamıyordu.

Öte yandan Daniel, sadece iyi bir dindar değil, aynı zamanda iyi bir bilimci olarak da yetişmişti.

Somut kanıtlar, bilimin olmazsa olmaz parçasıydı. Pirahalar, "Bizzat tanımadan

Hz.İsa'ya nasıl inanıyorsun" diye sorarken, Daniel'in bilimci yönüne dokunuyorlardı:

"Tanrıyı hiç gördün mü? İsa ile tanıştın mı? Ölünce cennete gideceğini nasıl biliyorsun?"

Pirahalara göre Daniel'in inancı, batıl itikattan başka bir şey değildi.

Daniel açısından da durum çok garipti: Diliyle, kültürüyle, ekonomisiyle Pirahanın bir insan topluluğu olduğu apaçıktı.

Ancak bu insanlar dinle, inançla ilgili hiçbir temel varsayıma uymuyordu.

Örneğin, 'İnsanlar inançsız yaşayamaz' lafı burada geçerli değildi. Bal gibi de yaşıyorlardı!

Sonraki yıllarda keşfedildiği iddia edilecek olan 'Tanrı geni' (Tanrı inancına sahip olmamıza yol açan gen) Pirahalarda yoktu işte.

Pirahalar vicdanlı ve ahlaklı insanlardı. Ancak doğaüstü bir kurucu irade fikrine sahip olmadıkları için, günah kavramına da yabancıydılar.

Dünyayı olduğu gibi kabul ediyor, çevreyi ve insanları belli bir soyut kalıba uydurmaya çalışmıyorlardı.

Geçen yazıda da belirttiğim gibi inanç kaybında birçok faktör rol oynar: Çocukluk, aile, eğitim, çevre...

Daniel Everett'te de bunların etkisi vardı mutlaka. Ancak Pirahalarla kaynaşmak bardağı taşıran damla olmuştu.

1980'lerin ikinci yarısında Daniel artık bir tanrıtanımaz haline gelmişti. Bunu kendi de açıkça söylüyordu.

Ama derdi büyüktü: Bir misyoner kızı olan eşi Keren'e ne diyecekti?

İncil'i yaymak için küçük yaşta Amazon ormanlarına götürerek sıtma olmalarına yol açtığı çocuklarına vaziyeti nasıl izah edecekti?

Misyondaki arkadaşlarına, çalışmalarını destekleyen inançlı işadamlarına ne anlatacaktı?

Daniel'in en büyük endişesi ailesinin dağılmasıydı. Yıllarca düşündükten sonra gerçeği açıkladı. Ve korktuğu başına geldi!

Artık Tanrı'ya inanmadığını söylediğinde birçok yakını Daniel'i terk etti. Evliliği sona erdi.

"Büyük hakikatin baskısından kurtularak özgürleşmek" ona pahalıya mal olmuştu: Üç çocuğundan ikisi, babalarıyla selamı sabahı kesmişlerdi.

İnternette Daniel Everett'in bir konferansını izledim. Pirahaca konuşarak espriler yapıyordu. Dıştan bakınca mutlu görünüyordu. İçini bilemem.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Mail geldi; ilginç buldum koydum buraya

tarihinde KAM tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Pirahã tribe - South America

schoeller2-thumb-522x351.jpg

PirahaA34140-4A-1FR6F.jpg

DSCN5662.JPG

The Pirahã people are an indigenous hunter-gatherer tribe of Amazon natives, who mainly live on the banks of the Maici River in Brazil's Amazonas state, in the territory of Humaitá and Manicoré municipality. As of 2004, they number about 360, which is sharply reduced from the numbers recorded in previous decades, and the culture is in danger of extinction. The Pirahã people do not call themselves Pirahã but instead the Hi'aiti'ihi, roughly translated as "the straight ones".The Pirahã speak the Pirahã language. Members of the Pirahã can whistle their language, which is how the tribe's men communicate when hunting in the jungle.As far as the Pirahã have related to researchers, their culture is concerned solely with matters that fall within direct personal experience, and thus there is no history beyond living memory. Pirahãs have a simple kinship system that includes baíxi (parent, grandparent, or elder), xahaigí (sibling, male or female), hoagí or hoísai (son), kai (daughter), and piihí (stepchild, favorite child, child with at least one deceased parent, and more). There appears to be no social hierarchy; the Pirahã have no leaders. Their social system can thus be labeled as primitive communism, in common with many other hunter-gatherer bands in the world, although rare in the Amazon due to a history of agriculture pre-Western contact (see history of the Amazon). They barter with external traders but have resisted most external influences (such as encouragement to farm) retaining a hunter-gatherer lifestyle.

Bir kaç resim ve bilgi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Her çocuğun İslam fıtratında doğduğunu iddia eden İslamcı arkadaşların Piraha'lar hakkında bir yorumu olacaktır sanırım.

Pİraha'lar hayli ilginç bir toplulukmuş pante.Pirahalar ve Mr daniel hakkında pek bilgim yoktu ama ilginç bir bilgi :)

Kabile ya da topluluk yaşamı oldukça basit,doğayla bütünleşmiş yaşam biçimlerinden ibaretti.

Doğanın baş edemedikleri güçleri karşısında korkuyorlar ve bu korkuları ehlileştirebilmek adına büyü kültürünü kullanıyorlar.

Çünkü doğa,en basit düzeyde,duygu ve görgül yöntemlerle izleniyor ve bu sebeple olguların gerçek sebeplerini açıklayabilecek rasyonel düşünceyi de bilmiyorlardı.

Dünyanın kendileri dışında bir takım güçler tarafından meydana getirildiğine,ve çok eski zamanlarda nasıl yaratılmışsa kesin öyle duracağına dayanan kalıplaşmış bir inanç sistemine sahiptiler.

Tarih boyunca varolmuş çeşitli toplum türlerine baktığımzda kabile yaşamı ve küçük topluluklar için kültürel temel durağan(değişmeyen) dünya tasavvuru ile şekilleniyor yani..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Her çocuğun İslam fıtratında doğduğunu iddia eden İslamcı arkadaşların Piraha'lar hakkında bir yorumu olacaktır sanırım.

küllü veledin yüledü ala fıtrah...

her doğan fıtrat üzere doğar...

hadisin orjinal metni böyledir...

bazıları oraya fıtratil islam diye parantez içinde bir ekleme yapmışlardır...

fıtrat aslında her canlının temel proğramı biosu gibi bir şey...

insan insanlık özelliklerini gösteren bir yazılımla fıtratla geneomla dünyaya gelir...

diğer canlılarda kendi özel fıtratlarıyla...

insandan beklenen insanca davranmasıdır...

yani kendi doğasına uygun biçimde yaşamasıdır...

bu keyfince her istediğini yapması anlamında değil...

mesela bazı davranışlar insanlıkla bağdaştırılmaz ve biraz insan ol be adam denilir...

işte tanrının insandan beklediği de bu olmalı...

sizi insan olarak yarattım...

fıtratınıza uygun davranın...

insanlıktan çıkmadan yaşayın...

fıtrat dini en gerçek dindir...

tarihinde kirec tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Konuyla İlgili Bir Makale;

Piraha insanları sadece ikiye kadar sayabiliyor

02.06.2006

Brezilyada yaşayan bir yerli halkın hiçbir üyesi ona kadar bile sayamıyor. Dillerinde sadece bir ve iki sayısı var. Hatta onlar için renklerin bile önemi yok. Bu Brezilya yerlilerinin tuhaf yaşam biçimleri, bilim insanları arasında hararetli tartışmalara neden oldu.

Brezilyanın yağmur ormanlarında, Amazon havzasını sulayan Maici ırmağı kenarında küçük bir topluluk yaşıyor. Küçük yerleşme yerlerinde on ila yirmi kişilik gruplara bölünmüş olan Piraha halkının toplam nüfusu topu topu iki yüz, üç yüz kişi.

Avcı ve toplayıcılıkla geçinen yerliler, avcılık konusunda ustalar ve müthiş bir konumlama yetisine sahipler.

Piraha insanları dış dünyadan neredeyse tümüyle kopuk yaşıyorlar ve hiç ilgilenmedikleri Brezilya kültürüyle kaynaşmak gibi bir niyetleri de yok.

Buraya kadar her şey olağan gibi. Sonuçta yerli halkların birçoğu aşağı yukarı benzer bir yaşam sürüyor.

Parmak sayısı da yok

Fakat Piraha halkını diğerlerinden eşsiz kılan, konuştukları dil. Piraha dilinde sayı kavramı yok. Sayı sistemi sadece bir ve iki sayısının yerine geçen "hoi" (sözcük sonuna doğru kısık sesle okunduğunda bir, yüksek sesle okunduğunda iki anlamını alıyor) sayısı ve üç ya da çok için kullanılan baagi sayısından ibaret.

Piraha dilindeki bu eksikliği fark eden Columbia Üniversitesi psikolinguist Peter Gordon, dilbilimci Daniel Everett ile bazı testler yapmıştı.

Testlere katılanlardan örneğin fındık fıstık gibi objeleri belli sayılara göre sıralamaları istenmişti. Bu testler sayıların kavranışını gösterecekti.

Gordon, Science dergisinde yayımlamış olduğu makalesinde, yetişkinlerin üç objeye kadar sorun yaşamadıklarını söylüyor. Fakat obje oranı sekiz ila ona çıktığı zaman hatalar da önemli ölçüde çoğalıyordu. Hatta onun üzerindeki objelerde hata payı %100ün üzerindeydi diyor uzman.

İkinci bir testte, üzerinde birkaç balık resminin bulunduğu bir kutu ve bunun içinde bir obje gösterildikten sonra kutu kaldırılmış ve onun yerine iki kutu konmuş masaya.

İkinci kutunun üzerindeki balık sayısı birinci kutudakinden bir eksik veya bir fazla olduğu için bilim adamları, insanların objenin hangi kutuda bulunduğunu bileceklerini düşünmüşler.

Fakat ne var ki kutuların üzerindeki balık sayısı üçü veya dördü geçmediği zaman bile katılımcıların sadece %50si başarılı olmuş.

Pirahalarda parmak hesabı da işe yaramıyor. Çünkü katılımcılar saymak için parmaklarını kullandıkları zaman bile genelde hatalı yanıtlar vermişler.

Geçmiş zaman yok

Bununla birlikte Piraha dilindeki eksiklik sadece sayılar değil, insanlar sadece üç zamir kullanıyor, fiillerinde geçmiş zaman yok. Hatta renkler bile onlar için pek önem taşımıyor. Fakat dilbilimcileri en fazla hayrete düşüren nokta, Piraha dilinde yan cümlelerin bulunmayışı.

Gordon, gerçekleştirmiş olduğu testlerle, sayı kavramı bilmeyen bir halkın sayı saymayı öğrenemeyeceği sonucuna varmıştı. Dilbilimci böylece bir zamanlar Benjamin Worf tarafından ortaya atılan tartışmalı bir hipotezi de yeniden canlandırmış oldu.

Whorfun ilgi alanı Amerikan ve Orta Amerikan dilleriydi. Bilim adamı Hopi dili üzerinde yaptığı araştırmalarla ve lingüistik görelilik ilkesiyle ünlendi. Bu ilkeyi daha sonra Edward Sapirin çalışmalarıyla geliştirip Sapir-Whorf hipotezi olarak sunacaktı.

Sapir-Whorf hipotezi en başta dillerin, düşünceleri ne şekilde etkilediğiyle ilgili açıklamalar getirir.

Hipoteze göre, bir insanın konuştuğu dil, içinde yaşadığı kültürden bağımsız olarak, düşüncesini etkilemekte. Yani diğer sözlerle, dil yapısının çevreyi algılamada etkili olduğu söylenebilir.

Başarısız çaba

O halde yerliler, en azından aritmetiğin temel kurallarını anlayabilmeliydiler. Avustralyada yaşayan ve Pirahalar gibi sadece bir, iki ve çok sayılarını kullanan Aborjinler, kısa bir süre içinde fazla zorlanmadan İngilizce ona kadar saymayı öğrenebilmişler.

Ancak Pirahalarda durum farklı. Daniel Everett yıllar önce sekiz ay boyunca Pirahalara hesap yapmayı öğretmeye çalıştıysa da kesinlikle başarılı olamamış. Brezilya yerlilerinin hiçbir ona kadar saymasını bile öğrenememişler.

Ama insanların bu yüzden "geri kaldıkları" söylenemez. Konuşma, mekansal algılama, balık ve kara avcılığı konusunda gerçekten de becerikliler. Demek ki sayılar önem taşımıyor onlar için. Yakaladıkları balıklar ya az ya da çok. Karada avladıkları hayvanların sayısı ikiyi geçmiyor. Savaştaki düşmanlar bir ya da iki kişi veyahut da çoklar.

Anlık yaşama kültürü

Neredeyse otuz yıldır Piraha insanlarını inceleyen Everett, sonunda Piraha dili için ilginç bir açıklama getirdi: "Dil, kültürle gelişiyor". Ve Everette göre Piraha kültürünün temeli "anlık yaşama" dayanıyor.

Burada sadece o anda yaşananlar önemli. Tüm olaylar o anki konuşmalarla ilişkili. Bu yaşam tarzı ise geçmişle ilgili karmaşık bağlantılar kurmayı engellemekte, dolayısıyla da dili kısıtlamakta.

Birbirlerine anlatacak çok şeyleri olsa bile konuşmaları bizimkinden farklı. Konuşulanlar sadece güncel olaylardan ve güncel deneyimlerden ibaret. Sözcükler, peş peşe sıralanıyor ve hiçbir zaman birbirleriyle karmaşık bir şekilde ilişkilendirilmiyor.

Piraha insanlarının günü gününe yaşamları bireysel veya kolektif düşüncenin iki jenerasyonla sınırlı olmasına neden olmakta. Dillerinde sadece kız çocuk ve erkek çocuk için bir iki terim var. Bu düzlemden uzanan ailevi ilişkiler "yaşlılar" ve "genç nesiller" gibi genel tanımlar alıyor.

Chomskynin tezi

Everett çalışmasında, bu tuhaf kültürün Piraha dili ve düşünce tarzını ne şekilde etkilediğini gösteren kanıtlar sunuyor. Bu şekilde hem Sapir-Whorf Hipotezi yanlılarını hem de "evrensel grameri" savunan Noam Chomskyyi kışkırtmış oldu.

Chomskynin tezine göre her dil evrensel bir gramere dayanmakta. Yani her çocuk beyninde en ilkel kural sistemiyle dünyaya gelmekte ve bu kurallarla ilk bağırışlarına bile sözdizimi (sentax) ve anlam katmaya başlıyor.

Bu evrensel gramerle tam olarak neyin açıklanmaya çalışıldığı tartışmalıysa da, Chomsky, insan dilinin en önemli noktasından birinin rekürsiyon olduğunu söyler.

Bu fenomen, insan düşüncesinde yer alan yapının kendiliğinden tekrarlanması şeklinde açıklanmakta.

Rekürsiyon olmadan ne matematik, ne bilgisayar, ne felsefe ne de senfoniler üretilebilirdi.

Hatta insan, ayrı ayrı düşünceleri, düzenlenmiş parçalar olarak görme ve bunlardan karmaşık düşünceler üretme yetisine sahip olamazdı. Ve tabii ki yan cümleler de kuramazdı. Çünkü insan bunu ancak rekürsif düşünebildiği zaman yapabilir.

Dil-kültür bağlılığı

Dil ve kültürün birbirine bağlı olduğu, çok önceleri kültür bilimi araştırmalarıyla da kanıtlanmıştı. Çok çeşitli dış etkenlere rağmen Pirahalar özel yaşam biçimlerini ve dillerini iki yüz yıldan bu yana korumuşlardır.

Hatta dillerini öğrenen ve onların yaşam biçimini benimseyenler de topluluğa kabul edilmiştir. Everett yine de yerleşimlerin genişlemesi ve küreselleşmeyle ortaya çıkacak farklı sonuçların, Piraha halkının yaşam biçimini olumsuz yönde etkilemesinden endişeli.

İlginç bir tez

Birkaç yüz kişilik yerli halkın dili üzerine hararetli tartışmalar sürerken Amerikalı psikolog Steven Pinker ilginç bir tez attı ortaya. Pinker diyorki eğer Pirahalarda yan cümleler yok ise rekürsiyon, insan dilinin eşsizliliğini açıklayan bir kaynak olamaz. Ve bu durumda da evrensel gramerin bir parçası değildir.

O halde bu sorunun çözülmesi için Pirahaların da diğer yerli halklar gibi rekürsif düşünebildiklerinin kanıtlanması gerek. Fakat Everette göre Pirahalar bu yetiye sırf kültürleri izin vermediği için sahip değiller.

Ve ortada başka bir sorun daha var. Pirahaların dilini şimdilik Everettten başka hiç kimse bilmiyor. Dolayısıyla da dilbilimcinin tezini ne çürütmek ne de kanıtlamak mümkün.

Konu birçok dilbilimcinin, psikologun, etnografyacının ve diğer birçok bilim adamının ilgisini çekti. Bu yıl içinde birçok araştırmacının bölgeye gidip Piraha dilinin gizlerin incelemeleri bekleniyor. Tabii bunların arasında en başta Chomskynin çevresinden iki dilbilimci de bulunuyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Bak Dan... Sürekli İsa'dan bahsediyorsun. Bizse içkiden ve kadınlardan hoşlanıyoruz. Seni seviyoruz. Ama İsa'yı istemiyoruz. Artık İsa'dan söz etme. Olur mu?"

Hahahaha...Madem ki kadınlardan hoşlanıyorlar buranın ateistleri onlara Muhammed i anlatsınlar iki dakkada müslüman olurlar..İçki olayına biraz alevi-bektaşi yorumu işlem tamamdır..

Gerçi cümle Emre Aköz yorumu mu bilemiyorum ama.Birde şöyle bir cümle var:

Piraha dilinde sayı kavramı yok. Sayı sistemi sadece bir ve iki sayısının yerine geçen "hoi" (sözcük sonuna doğru kısık sesle okunduğunda bir, yüksek sesle okunduğunda iki anlamını alıyor) sayısı ve üç ya da çok için kullanılan baagi sayısından ibaret.

Zaten bunun için ateistler herhalde..4 ü 5 i falan öğrenebildiklerinde teist olmaları kaçınılmaz bu kabilenin..Bir de insan korktuğu, bilmediği doğa olaylarına tanrı vasfını yüklemiş geyiğini anlamsız kılıyor bu kabile :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zaten bunun için ateistler herhalde..4 ü 5 i falan öğrenebildiklerinde teist olmaları kaçınılmaz bu kabilenin..Bir de insan korktuğu, bilmediği doğa olaylarına tanrı vasfını yüklemiş geyiğini anlamsız kılıyor bu kabile :)

İlkel kabileleler, korktukları, baş edemedikleri doğa olayları karşısında şamanın uzmanlaştığı büyü kültürünü kullandılar.Bu güç Tanrı olarak ifade edilmiyor belki ama yabancı güçlere dair bir inanç var.

Dünyanın kendileri dışındaki güçler tarafından meydana getirildiğine,ilk yaratıldığı zamanki gibi durduğuna ve değişmediğine inanıyorlar.Tarih boyunca var olmuş ilkel kabilelerin ya da küçük toplulukların kültürel özelliği bu şekilde.

Sandığın gibi "geyik"falan değil :)

Piraha denilen topluluk insanları İsayı,Muhammedi bilemezler tabii.İnanmazlarda.

Ama eminim ki dünyanın varolmasına ilişkin çok farklı düşüncelere sahip değildirler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Geyik, geyik o..Freud uydurmuş, Mircea Eliade süslemiş, ateler de kullanıyor..Adamlar 3 e kadar sayabiliyormış ya..Ne dünyanın oluşumu, ne şamanı, ne gizli ruhu..Görsel deneyimlemedikleri şeyler onları ilgilendirmiyor ve hatta hakkında konuşmuyorlar bile..Geçmiş zaman yok..Ateistin esmeri yani adamlar..Amazon ateistleri. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Geyik, geyik o..Freud uydurmuş, Mircea Eliade süslemiş, ateler de kullanıyor..Adamlar 3 e kadar sayabiliyormış ya..Ne dünyanın oluşumu, ne şamanı, ne gizli ruhu..Görsel deneyimlemedikleri şeyler onları ilgilendirmiyor ve hatta hakkında konuşmuyorlar bile..Geçmiş zaman yok..Ateistin esmeri yani adamlar..Amazon ateistleri. :)

Ateistler de 3 e kadar saymayı bilmezler zaten,görsel deneyimlerle hiç ilgilenmezler falan..

Allah iyiliğini versin papadapulos :)

herşey bir yana kabile ve topluluk yaşamı bana hep ilginç gelmiştir.

Topluluk insanları arasında kurumsallaşan bir eşitsizlik falan kat'a yok.Sadece yaş ve cinsiyetten kaynaklanan liderlik söz konusu ki bu da sürekli değişebiliyor.Potlaç törenleri falan çok enteresan..

Bu kültürler pirahalar gibi afrika,brezilya ve yeni gine'nin bazı kıraç alanlarında halen daha varlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ateistler de 3 e kadar saymayı bilmezler zaten,görsel deneyimlerle hiç ilgilenmezler falan..

Allah iyiliğini versin papadapulos :)

herşey bir yana kabile ve topluluk yaşamı bana hep ilginç gelmiştir.

Topluluk insanları arasında kurumsallaşan bir eşitsizlik falan kat'a yok.Sadece yaş ve cinsiyetten kaynaklanan liderlik söz konusu ki bu da sürekli değişebiliyor.Potlaç törenleri falan çok enteresan..

Bu kültürler pirahalar gibi afrika,brezilya ve yeni gine'nin bazı kıraç alanlarında halen daha varlar.

Şimdi ilk başta insanımsılar saymayı(soyutlamayı) bilmiyormuş, o yüzden Tanrı yok..Bozguncumuşlar yani..Hani Bakara Süresinde diyorya, insan bozguncudur diye melekler, biz seni daha iyi tesbih ederiz falan..Sonra soyutlama yapamaya başlamışlar..Düşünmeye..İşte o zaman Tanrı ya inanmaya başlamışlar..Düşünebildikleri için..Sonra sayıların adeti artmış hatta sıfırı bile bulmuşlar, milyonlar, milyarlar...zilyonlar..E zaten zilyon hesap edilemeyen sayı demek bir nevi..Dünün mağara adamları sayı azlığından hesap edemediğinden ateist, şimdikiler ise sayı çokluğundan hesap edemediğinden..Garip bir döngü vesselam..

Ha bu muhabbetlerle ilgileniyorsan Wilhelm Schmidt in ilkel halklardaki insanların Yüce Varlıkla ilişkisi konu alan bir makale dolaşır internette..Ama internet efsanesi değil..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şimdi ilk başta insanımsılar saymayı(soyutlamayı) bilmiyormuş, o yüzden Tanrı yok..Bozguncumuşlar yani..Hani Bakara Süresinde diyorya, insan bozguncudur diye melekler, biz seni daha iyi tesbih ederiz falan..Sonra soyutlama yapamaya başlamışlar..Düşünmeye..İşte o zaman Tanrı ya inanmaya başlamışlar..Düşünebildikleri için..Sonra sayıların adeti artmış hatta sıfırı bile bulmuşlar, milyonlar, milyarlar...zilyonlar..E zaten zilyon hesap edilemeyen sayı demek bir nevi..Dünün mağara adamları sayı azlığından hesap edemediğinden ateist, şimdikiler ise sayı çokluğundan hesap edemediğinden..Garip bir döngü vesselam..

Ha bu muhabbetlerle ilgileniyorsan Wilhelm Schmidt in ilkel halklardaki insanların Yüce Varlıkla ilişkisi konu alan bir makale dolaşır internette..Ama internet efsanesi değil..

sen de esmer ateist misin bakiyim? :D

Benim bildiğim bu kabile ve küçük topluluk yaşamlarında,insanların doğa karşısındaki korkularını bi şekilde evcilleştirmeye yarayan büyü kültürünün oluşması ve bu kültürün bin yıllar boyunca evrilerek tek tanrılı dinlere kadar gelmiş olması.

Senin de çok iyi bildiğin gibi soyutlama yapmaya başlamaları da bakara suresi tefisrlerinden çok çok önceki zamanlarda oluyor. :)

Sabana geçiş dolayısıyla protein ve nişastalı yiyeceklerin tedarikleri ile..Hayatın maddi temellerindeki bütün değişiklikler "yazıyı"gerekli kılıyor.Hayata ilişkin bilgilerin,deneyimlerin biriktirilmesi çıplak bellekten çok daha etkin bir araçla tutulup,tasnif ediliyor.Yani daha soyut bilgiler üretiliyor.

Bahsettiğin makaleyi de merak ettim.Bulmaya çalışayım bakayım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 11 months later...

İşte gerçek ateist bir topluluk. Buradan çıkan sonuç şu ki; (Gerçek) ateistler ilkel varlıklardır.

GERÇEK BİR MÜSLÜMAN TOPLUM! O HALDE MÜSLÜMANLAR TECAVÜZCÜ VARLIKLARDIR?

1315639920_61_tecavuz.jpg

Adana'da öz kızını kanepeye bağlayıp tecavüz ettiği, o günlerde 5 yaşında olan üvey kızını da döverek öldürüp cesedini tespih makinesinde parçalayarak diğer kızlarına çöpe attırdığı iddia ediliyor.

http://www.haber365.com/Haber/Oz_Kizina_Tecavuz_Etti/

tarihinde Vision tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 9 months later...
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...