Jump to content

Yaşlanma Nedir?


Recommended Posts

  • İleti 175
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Yaşlanmanın biyolojik nedeni olarak bildiğim, zamanla işlene işlene dna larımızın boyları kısalıyor, yıpranıyor ve yaşlanıyoruz. Ancak tam emin değilim, biyoloji bilgim iyi değildir. Protein ile de bir bağlantısı vardı ama tam anımsayamıyorum nasıl olduğunu. Yaşlanmaya entropi perspektifinden bakarsan değil, demirde paslanır. Canlılar olarak zaten tek yaşayan şeyleriz, neye göre uzun yaşıyor olabiliriz ki? İnsan olarak derseniz bi kaplumbağanın 3 de 4 de biri kadar falan yaşayabiliyoruz. Geç yaşlananan kişiler (ciddi anlamda, estetik olarak değil) muhtemelen hayat boyu stersten daha uzak durmuş, sağlıklı yaşamış kimselerdir. Geç yaşlanmaya sebep olan bu etmenler ömrü de uzatır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ömrü olan her şey eskimek zorundadır. Bu canlının ya da nesnenin yapısına göre değişkenlik gösteriyor. Mevcut koşullara göre ömür süresi uzayıp kısabiliyor. Uzun yaşamı değerlendirirken neyi baz almamız gerektiği de önemli. Eğer konu genel olarak canlılar için düşünülürse insan türünden çok daha fazla yaşayanlar olduğu gibi az yaşayanlarda var.

Konuya sadece insan türü için bakarsak uzun ömürlü olmak mı iyidir yoksa beynin zinde, fonksiyonlarının düzgün çalışması mı? 80 yaşında olupta beyni zehir gibi çalışan insanlar varken öte yandan 60 yaşında olup beyni normal fonksiyonlarını yitirmiş de olabilir. Yaşlılık için geçerli yaş şu yaştır diyemeyiz. Yaşlılık beyin fonksiyonlarının yitirilmeye başlanmasıyla da ilişkilendirilebilir. Tabi bu bir bakış açısıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaşlanmanın biyolojik nedeni olarak bildiğim, zamanla işlene işlene dna larımızın boyları kısalıyor, yıpranıyor ve yaşlanıyoruz. Ancak tam emin değilim, biyoloji bilgim iyi değildir. Protein ile de bir bağlantısı vardı ama tam anımsayamıyorum nasıl olduğunu. Yaşlanmaya entropi perspektifinden bakarsan değil, demirde paslanır. Canlılar olarak zaten tek yaşayan şeyleriz, neye göre uzun yaşıyor olabiliriz ki? İnsan olarak derseniz bi kaplumbağanın 3 de 4 de biri kadar falan yaşayabiliyoruz. Geç yaşlananan kişiler (ciddi anlamda, estetik olarak değil) muhtemelen hayat boyu stersten daha uzak durmuş, sağlıklı yaşamış kimselerdir. Geç yaşlanmaya sebep olan bu etmenler ömrü de uzatır.

entropi ile alakalı olduğu kesin..bizler çok boyutlu varlıklarız..sanırım zaman ve mekan yanılgımız yüzünden bunu kavrayamıyoruz...yaşlandığımızı sanıyoruz..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zamanla hücre zarlarının geçirgenliği azalıyor. Dolayısıyla hücre beslenmesi, metabolizması bozuluyor. Hücre görevlerini yerine getiremiyor.

Organ yetersizlikleri ortaya çıkıyor. Yetmezlik bir noktadan sonra ölüm ile sonlanıyor.

Ömrü uzatmak için hücre zarı geçirgenliğindeki azalmayı ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.

Ayrıca yetmezliğe giren organ ve dokuların değiştirilmesi, yerine yenilerinin konulması da ömrü uzatır.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Canlı vücudu evrenin her yerinde mevcut elementlerden oluşmuştur.

Canlıda büyü, sihir, ilahi nitelikler yoktur.

Bütün canlılar Big Bang sırasında ve daha sonraları yıldızların merkezinde yer alan fırınlarda sentez edilen elementlerden oluşmuştur.

O halde bir madde (otomobil, buzdolabı, uçak vs) nasıl yaşlanıyorsa, canlılar da öyle yaşlanmak zorundadırlar.

Buna rağmen arada farklar vardır.

O farklar nelerdir? Ve neden vardırlar?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben yaşlanmayı ciddiye almamız gerektiğini düşünüyorum. O nedenden Pilgrim kardeşimizin iletisini sildim.

NOİR yaşlanmanın entropi ile ilgili olduğunu öne sürüyor.

Gerçekten bu konuda ortaya atılan son kuramlara göre entropi yaşlanmadan sorumludur.

Bunun çeşitli nedenleri var.

Herşeyden önce canlı vücudu cansız elementlerden oluşmuştur.

Ayrıca canlılarda mevcut metabolizma enerji dönüşümleri olarak da tanımlanabilir.

Enerji dönüşümleri sırasında bir kısım enerjinin kullanılabilirliği azalır.

Bu entropi olarak bilinir. Bunun için düzensizlik, rastgelelik gibi terimler de kullanılmaktadır.

Ama en doğru tanım enerjinin kullanılabilirliğinin azalmasıdır.

Evrende mevcut her şey yaşlanır. Evrenin kendisi de yaşlanmaktadır.

Bu bağlamda canlılar bir istisna oluşturmazlar.

Buna rağmen evrende yalnız canlılar yaşlanmaya karşı gelen bir dirence sahiptirler. Yaşlanmak istemezler ve bunu bir takım kimyasal tepkileşmelerle manifest ederler.

Canlı ve cansız maddelerin yaşlanma süreçleri arasındaki farkların nedeni budur.

Cansız varlıklar doğanın yaşlanma sürecine boyun eğerler ve itirazsız yaşlanırlar.

Canlı varlıklar ise yaşlanmaktan nefret ederler ve evrenin bu yasasına karşı gelmeye çalışırlar.

Tabii bunda başarılı olamadıklarını biliyoruz. Çünkü her canlı yaşlanır ve sonunda ölür.

Aslında direnmelerine rağmen canlılar cansızlardan daha çabuk yaşlanırlar.

Çünkü canlılarda enerji dönüşümleri çok daha hızlıdır. Enerji dönüşümleri ne kadar hızlı ise, entropi de o kadar çok olmak zorundadır.

Çünkü entropi enerjinin kullanılabilirliğinin azalması demektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yakın zamanlara kadar yaşlanma ile ilgili teorilerin arasında entropinin yer almamasını ve yaşlanmadan entropinin sorumlu tutulmamasını ben bilimsel bir ihmal olarak düşünüyorum.

Entropi teorisine yer verilmemesinin nedeni yaşlanmanın yalnız canlılarla ilgili bir süreç olduğunun sanılmasıdır.

Cansız maddenin de yaşlanabileceğini doktorlar ve biyologlar nedense dikkate almamışlardır.

Ayrıca canlının yalnız cansız maddelerden oluşmuş olduğu gerçeği de ihmal edilmekte, yaşamın doğası ve tanımı konusunda yanlış yorumlar yapılmakta ve yanlış sonuçlara varılmaktadır.

Yaşam nedir?

Bir kaynağa göre yaşamı ne olduğu ile değil, yaptıkları ile tanımlamak gerekmektedir.

Life is defined by what it does, not by what it is.

Canlıyı oluşturan elementlerin davranışları canlıyı cansızdan ayırır.

Ama o davranışlar canlılarda elementlerin davranış repertuvarında yeni bir niş oluşturmazlar.

Canlıda ve cansızda aynı elementler aynı davranışları sergilerler.

Canlılardaki davranışların daha kompleks olması onların yalnız canlılara özgün olduğu anlamına gelmez.

Canlı ve cansız varlıkları oluşturan maddelerin davranışlarını öğelerine ayırıp basite indirirsek, aralarında en ufak bir farkın bile olmadığını gözlemleriz.

Yaşlanma sürecini araştırırken madde ile ilgili bu gerçekleri ihmal etmemeliyiz.

Canlılar temel olarak cansız maddeden oluşmuşlardır.

Canlı ve cansız varlıklarda madde aynı fizik yasalarına tabidir.

İhmal edilmemesi gereken bir diğer husus da, yaşamın temelde enerji dönüşümlerinden ibaret olduğudur.

Bu da yaşamın termodinamik kanunlara uyması ve yaşamla ilgili süreçlerin-ki yaşlanma da onlardan biridir, o kanunlarla açıklanması demektir.

Yaşlanma ile entropi arasında entrikalı bir ilişki vardır.

Bu başlık altında o ilişkilerin doğasına değineceğiz.

Ama çok daha önemli olarak, şimdiye kadar ortaya atılan diğer bütün teorilerin yaşlanma nedeni değil, sonucu olduğu görüşünü savunacağız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaşlılığın nedenlerini bilimsel literatürde araştırırsanız, konunun bereketi karşısında şaşkına dönebilirsiniz.

Bu konuda o kadar çok teori vardır ki önceleri, birinden birinin doğru olma şansının yüksek olduğunu düşünmekten kendinizi alamazsınız.

Ama hiçbiri tek başına yaşlılıkta karşılaşılan değişikliklerin tümünü açıklayamamaktadır.

Birkaçının birlikte yaşlılık nedeni olabileceğini düşünürsünüz ama, yaşlılıktan hangilerinin ve nasıl bir araya gelerek sorumlu olacağını bulmanız mümkün olamaz ve sonunda onlarla iştigal etmenin abesle iştigal etmek olduğunu farkedersiniz.

Tümünü hogwash ilan ettikten sonra, soruna çok farklı bir açıdan bakmanız gerektiğini reelize edersiniz.

İşte o bakış açısı entropidir.

Entropi teorisi aklınıza yatar. Çünkü bu teori ile yaşlılıktan sorumlu olduğu söylenen değişikliklerin, ne kadar farklı olurlarsa olsunlar tümünü, kolaylıkla açıklayabilirsiniz.

Entropi hemen her teorinin nedenidir.

O halde başka teorilere gereksinim yoktur.

Bu konuda ortaya atılan teorilerin hepsi neden değil, sonuçdur.

Entropik değişiklikler onlardan sorumludur.

Asıl yaşlılık nedeni entropinin kendisidir.

Başka neden aramaya gerek yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Canlı varlığını etkili ve düzenli bir homoestazise borçludur.

Homeostazis (homeostasis) canlının kendi iç ortamını belli sınırlar içinde kontrol altında tutmasıdır.

Bunu çeşitli mekanizmalarla başarır. Onların en önemlisi geri tepmeli döngülerdir. Dışardaki koşullar ne olursa olsun canlı kendi iç ortamını belli sınırlar içinde tutmaya çalışır.

Dış koşullar değişirse iç ortamın bu değişikliğe uygun tepkiler göstermesi sağlanır. Homeostazis canlılığın devamı için belli sınırlar içinde tutulur. Örneğin kan şekeri, kan ph'sı, kalsyum ve oksijen miktarı vs oldukça dar sınırlar içinde tutulur. Onların bu sınırlar dışına çıkması yaşamı tehdit eder.

Nonlinear thermodynamic madde ve enerjinin davranışlarını zaman çerçevesinde inceleyen bir bilim dalıdır.

Zaman oku entropiye gideceği yönü gösterir.

Canlı ve cansızlarda biriken enerji dağılma eğilimi gösterir. Bu bir doğa yasasıdır.

Bu dağılım rastgele olup hızla gerçekleşir.

Canlılarda enerjinin bu dağılımını önleyen ve bir düzen içinde gerçekleşmesini sağlayan sistemler gelişmiştir.

Buna biz biyolojik metabolizma diyoruz.

Canlı vücudunda yer alan bazı moleküller dışardan alınan moleküllerle yer değiştirir ve canlı bu sırada açığa çıkan enerjiyi kendi yararına kullanarak varlığını sürdürür.

Başka bir deyişle biyolojik metabolizma aracılığı ile uyumlu bir hale getirilen enerji, entropide karşılaşılan enerji dağılımını geciktirir.

Homeostazis enerji ile çok sıkı ilişkileri olan bir süreçtir.

Homeostazisin etkili ve düzenli olabilmesi için belli miktarda enerjiye gereksinim vardır.

Enerjilerin azalması ve mevcut enerjinin optimum düzeyde (iyi ve etkili) kullanılamaması durumunda homeostatik kontrol bundan olumsuz olarak etkilenir ve yaşlanma süreci başlar.

Normal ve etkili homoestatik kontroldan düzenli bir enerji akımı sorumludur.

Enerji azlığı homeostatik kontrolu etkisiz kılarken, enerji fazlalığı homoestatik kontrol mekanizmalarına aşırı yük yükleyebilir.

Yani canlılık için ne az ne de çok enerji yararlıdır. Her ikisi de canlının homeostazisini denetlemesini olumsuz etkileyecektir.

Biyolojik yaşlanma ile ilgili çağdaş teorilerin hepsindeki ortak payda moleküler yapıların değişikliğe uğraması ve bundan işlevlerin olumsuz olarak etkilenmesidir.

Bu değişiklikler entropi sonucu ortaya çıkarlar.

Entropide engellenmeyen konzantre enerji dağılma eğilimine sahiptir.

Yani bir yerde biriken enerji etrafa dağılacaktır. Bu bir fizik yasasıdır.

Bu bağlamda sistemin açık veya kapalı olmasının büyük bir önemi yoktur.

Moleküller entropik değişikliklere kimyasal bağların göreli kuvveti ile karşı gelir ve direnirler.

Kimyasal bağların yıkılmalarının önlenmesi yaşamın devamı için önemli ve gerekli olan koşulların başında gelir.

Evrim, doğal seçilim mekanizması ile moleküllerin, canlının çoğalma olgunluğuna ulaşacak döneme kadar enerji dengelerinin düzgün bir şekilde devam etmesini sağlamıştır.

Çoğalma döneminden sonra enerji durumları artık canlıların yaşaması için gerekli düzeni idame ettirmede gerekliliklerini yitirmektedir.

Enerji dağılımı biyolojik moleküllerin işlevlerinin bozulmasından ve artık eskisi kadar etkili olamamalarından sorumludur.

Yaşlanma moleküler düzeyde gerçekleşen bir süreçtir.

Yaşlanmanın gen düzeyinde olmadığını biliyoruz. Çünkü yaşlanma sürecinde çok sayıda genin şifrelediği molekküler rastgele işlevsiz hale gelirler.

Bundan canlının birkaç değil, çok sayıda geninin sorumlu olması gerekir ki, böyle bir gözlem yapılmamıştır.

Yaşlanmanın genetik bazı olduğu iddiası yanlıştır. Öyle bir gen ve genler yoktur. Yaşlılığı uzun yaşama ile karıştırmamak gerekmektedir.

Uzun yaşamak ayrı bir kavramdır ve nedeni genetik olabilir. Uzun yaşamada yaşlılığı önleyen sistemler daha etkindir.

Uzun yaşayanlarda da yaşlılık aynı şekilde devam eder ama, onu önleyen sistemler ömrü uzatır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aslında canlıların çoğalma dönemi öncesinde de enerji dağılımını önlemek mümkün değildir.

Ama o dönem için tamir etmek ve bozulanları parçalayıp onların yerinde yeni moleküller sentez etmek gibi, bazı önlemler alınmıştır.

Bu tamir ve yenileme süreci canlı ve cansız varlıkların yaşlanmasında karşılaşılan önemli bir farktır.

Molekülerde gerçekleşen işlevsel bozukluklar, onların etkinliklerini kaybetmesine neden olarak, yaşlanmayı başlatırlar ve zamanla hızlandırırlar.

Bu bozukluklar yaşlanmanın nedeni olarak düşünülmüştür.

Aslında onlar neden olmayıp sonuçturlar. Moleküler işlevsel bozukluklardan entropi sorumludur.

Enerji dönüşümleri ile ilgili bir süreç olan canlılıkta entropinin varlığı kaçınılmazdır.

Bu entropi canlıları nasıl etkilemektedir?

Entropi canılarda enerjinin kullanılabilirliğini azaltarak etkili olmaktadır.

Bu da moleküler işlevlerin zamanla bozulması demektir.

Enerjinin kullanılabilirliğinin azalması sonucu artıklar etkili bir şekilde vücuttan atılamamakta ve canlıda birikmektedir.

Yaşlılık hakkında ortaya atılan teorilerin hepsi aslında bu paradigmanın sonucu ortaya çıkan kusurlardır.

Dolayısıyla hepsi de neden değil, sonuçtur.

Aslında bazılarının birbirleri ile çelişiyor görünmesine rağmen, bu teorilerin hepsi için gerçektir diyebiliriz. Çünkü onlar canlılarda gözlenmektedirler.

Bu teorilerin çoğu, aralarında çelişki de olsa, entropiye bağlı olduklarından, temeli entropiye dayanan yaşlanmaya ışık tutabilmektedirler.

Çünkü hepsi yaşlanmanın değil, yaşlanma ile sonlanan bozuklukların nedenidirler.

Temel neden entropidir. Entropi onlar aracılığı ile yaşlanmaya neden olmaktadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaşlanma ile ilgili çok sayıda araştırma ve teori vardır.

Onların hiçbirinde yaşlanmanın nedeni açık ve net bir şekilde dile getirlememiştir.

Hepsinde de yaşlanmanın nedenin bilinmediği vurgulanır.

Bu aptalca bir sonuçtur. Aptalcadır, çünkü bu konuda yapılan araştırmaların hepsinde canlı yaşamının cansızlığın devamı olduğu paradigması işlenmez. İhmal edilir.

Bilim için bu utanç verici bir durumdur.

Oysa yaşlılığın nedeninin entropi olduğu en azından 1986 yılından beri bilinmektedir.

Ama bilim adamlarının, özellikle doktorların ve biyologların tutucu olması bu konuda ilerlemeyi önlemiştir.

Günümüzde bile yaşlılığı entropi ile açıklayan teorilere karşı bir direnç vardır.

Ama entropi teorisinin bu direnci kolaylıkla kıracağından eminim.

Yaşlılığın entropi teorisi yayılacak ve yaşlılığın açıklamasına ışık tutacaktır.

Aşağıdaki adrese bakarsanız, yaşlılığın çok sayıda nedeni olduğu iddiasına rağmen, hiçbirinin kanıtlanamadığını görür ve yaşlılık nedeninin bilinmediği iddiası ile karşılaşırsınız.

http://en.wikipedia.org/wiki/Ageing

Çok sayıda nedenin olması bir açıklama olamaz. Çok sayıda kanıtlanmamış iddia, birşeyin kanıtı olacaksa, bu konuda geçerli ve değerli bir iddianın olmadığının kanıtıdır.

Yaşlılığın nedeninin bilinmemesinin nedeni, bu konuda ortaya atılan iddiaların yetersizliğidir.

Entropinin bu nedenler arasında olmaması bilim açısından büyük bir eksikliktir.

Aslında yaşlılık konusunda ortaya atılan teorilerin hepsi neden değil, sonuçtur.

Onların hepsinin nedeni entropidir.

Peki bu bağlamda entropi nedir?

Yaşlılık nedeni neden yalnız entropidir?

Başka nedenler neden yoktur? Olmalı mıdır?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hocam cansızların yaşlanmasını aslında eskimek olarak nitelendirdiğimiz için karışıklık olabilir mi? ölüler mezara, eskiler hurdacıya..

Ayrıca insan cansız malzemeden oluşuyor öldükten sonra sadece kemik et olarak kalıyorsun bunlar cansız ve o cansızlarda eskimeye başlıyor..herşeyin canlı olduğuna dair fikirlerde var..yoksa neden eskisin ki ?

Birde yukarıda cansızlar direnmez daha geç yaşlanır dediniz ya bazı insanlarda eşya gibi olduğu için hertürlü kötü alışkanlık olmasına rağmen uzun yaşıyorlar eşyadan farkları yok hocam :)

http://tr.wikipedia.org/wiki/Entropi saçmalamamak için burayı biraz okumaya çalıştım ama nafile sadece kelime anlamını öğrendim entropinin kelimelere yansıtacak bir bilgi edinemedim..

Hocam bu arada kusura bakmayın sizin bilimsel yazılarınız karşısında kayda değer bir bilgi paylaşamadım ancak malum kimse yazmaz ise sadece kendi kendinize yazmak durumunda kalabilirsiniz.:) sonuçta çocukluktan beri canlılar doğar ve ölürlerle büyüdüğümüz için sonuç ortada bilimsel tartışma karılımcısı daha az.

son olarak bir bilimadamı evrendeki herşeyin başka bir canlı varlığa yada tasarıma bağlı hücreler vb olduğunu ileri sürmüştü, saçma geldi ama şimdi siz şuanda evrende yaşlanıyor deyince neden genel bir yaşlanma olmasın dedim ?..

tarihinde internettin_hoca tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaşlanmak bir hastalık mıdır? Yaşlanmanın nedeni zamanla biriken genetik düzensizlikler midir? Hastalık nedir?

Hastalığın tanımı için Encyclopedia Britannica’ya bir göz atalım.

Disease commonly is considered to be a departure from the normal physiological state of a living organism suffucient to produce overt signs, or symptoms.

Hastalık genel olarak canlı bir yaratığın yeterince açık işaret ve belirti verecek kadar normal fizyolojik durumundan uzaklaşması olarak kabul edilir.....

Hastalık nedeni canlının kendinde olabilir. Çogu kere bu hastalıkların nedeni bilinmez ve idiopatik, primer gibi terimlerle tanımlanırlar.

Bu nedenler genetik olabilirler veya olmayabilirler.

Hastalık nedeni dış etkenlere bağlı olabilir. Bakteriler, viruslar, parazitler, zehirler, radyasyon vs....

Üçüncü ve günümüzde giderek önem kazanan hastalık nedenini iatrogenic (iyatrojenik) dediğimiz ilaç ve diğer tedavilere bağlı olarak ortaya çıkan hastalıklar oluşturur.

İnsanlar için kabul edilen bu hastalık tanımı evrimsel açıdan yeterli değildir.

Canlılar var oldukca hastalıklar da var olacaklardır.

Çünkü hastalıklar, doğanın canlılara empoze ettiği baskılardır.

Onlar karşısında canlı bir adaptasyon yapacak ve doğa sağlam ve güçlü olanı seçecektir.

Bu bir doğa yasasıdır.

Evrimsel tıp görüş açısından hastalıkları şu şekilde tanımlayabiliriz:

Hastalıklar, temel olarak, doğanın canlılar üzerine baskı yapması sonucu ortaya çıkan adaptasyon (uyum) bozukluklarıdır. İç ve dış çevreye uyumda güçlük çeken canlı için hasta sıfatı kullanılır. Bu uyumsuzlukta suçu (nedeni), örnegin, bakterilerde aramak, klasik tıbbın hatalarından biridir. Kusur ne bakterilerdedir, ne de (canlıda veya) insandadır. Bakteri yaşamını sürdürmeye, insan (canlı) ise onu durdurmaya çalışacaktır. Bu arada bir denge oluşacaktır.

Yaşlanmak hasta olmaktan farklıdır.

Yaşlanmada doğal baskılar hastalıklarda olduğu gibi, seçici değildir. Evrenseldir.

Bütün canlılar hemen aynı şekilde yaşlanırlar.

Ayrıca yaşlananlar yalnız canlılar değillerdir.

Cansız maddeler de yaşlanırlar.

Bu durumda yaşlanmak için o bir hastalıktır diyemeyiz. Yaşlanmak evrensel bir fenomendir.

Genetik bozukluklar yaşlanmanın nedeni olabilirler mi?

Bu önemli bir sorundur.

Çünkü günümüze kadar ulaşan yaygın olan bir inanca göre yaşlılığın nedeni genetiktir.

Model sistemler üzerinde yapılan araştırmalarda bazı genlerin canlıların yaşlanmasından sorumlu oldukları ileri sürülmüştür. (Kenyon, C.: The plasticity of aging. insights from long lived mutants. Cell 120: 449, 2005).

Bu iddia gerçek yaşamda ne kadar doğrudu? Birkaç genin yaşlanmada karşılaşılan bütün değişikliklerden sorumlu olması mümkün olabilir mi? Olmamalıdır.

Çünkü yaşlanma son derece yaygın bir olgudur.

Mevcut bütün doku ve organlar yaşlanırlar.

Genetik bozuklukların yaşlanmaya neden oldukları iddiasının başında bazı genetik hastalıkların yaşlanmayı taklit etmeleri vardır.

Werner sendromunda hasta erken yaşlanıyor izlenimi uyandıran değişiklikler gösterir.

Bu hastalarda DNA bozukluğu vardır.

Progeria denen hastalıkda da hastalar yaşlılıkta karşılaşılan değişiklikleri gösterirler ve çoğu kere 10'lu yaşlarda kalp krizinden ölürler.

Ama progeria konnektif doku bozukluğuna bağlı bir hastalıktır.

Normal olarak yaşlanan canlılarda genetik bozukluklarla karşılaşılmaz.

DNA zedelenmeleri ve anomalileri yaşlılarda yaşlılık nedeni değillerdir.

Onlar ancak hastalık nedeni olabilirler.

Yaşlanmak bir hastalık değildir.

Yaşlılarda bazı hastalıklarla sık karşılaşılması yaşlılığın bir hastalık olarak nitelendirilmesi için yeterli bir neden değildir.

Çünkü o hastalıklar her yaşlananda görülmez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

her şey entropi'den ibaretse..

kalori sınırlaması yapmak ömrü uzatabilir mi.

batı'da dejeneratif denen hastalıklar en önemli ölüm nedeni.

bu hastalıkların ana nedeni de yaşlanma olarak gösterilir..

c vitamini veya aspirin gibi ilaçların yaşlanmadan doğan bu dejenerasyonu engellediğini duymuştum.

belki başka maddeler de vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

her şey entropi'den ibaretse..

kalori sınırlaması yapmak ömrü uzatabilir mi.

batı'da dejeneratif denen hastalıklar en önemli ölüm nedeni.

bu hastalıkların ana nedeni de yaşlanma olarak gösterilir..

c vitamini veya aspirin gibi ilaçların yaşlanmadan doğan bu dejenerasyonu engellediğini duymuştum.

belki başka maddeler de vardır.

Farelerde kalori kısıtlaması ömrü yüzde 50 uzatıyor.

İnsanlarda da uzatmaması için bir neden yok.

C vitamini ve aspirin veya herhangi bir ilaç yaşlanmayı önlemez ama ömrü uzatabilir.

Uzun yaşama ve yaşlanma farklı kavramlardır.

Dejeneratif hastalıkların bazılarının nedeni yaşlanmadır elbette.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Entropi termondinamiğin 2. kanunudur ama unutmayın ki fiziğin geçerlilik görmüş bir kanunu değildir. Entropi ile ilgili meseleler daha çok felsefik boyutlara kayıyor, yanısıra termondinamin bu kanununa aykırı olabilecek gelişmelerde yaşanmıştır.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Devridaim_makinesi

Birgün yüzlerce,binlerce belki de milyarlarca yaşayabilen insanı üretebiliriz. Ancak elimizdeki denklemlere göre birgün evrende canlılık son bulacak, ancak zamanın kendisi uzay gibi elegan bir kavram. Belki her an sonsuz varlığını koruyan foto karesi gibidir. Belki birgün geriye dönüp bakabiliriz (solucan delikleri ile). Entropiyi katı bir kural olarak kabul edebilecek elimizde bir denklem yok, tıpkı zamanın bu şekilde akması gerekliliği olmadığı gibi.

Bir şeyler orta perspektiften baktığımızde entropi, denklemler her şeyi açıklayabilir, ancak "şey"lerin en derinen indiğimizde daha elegan bir dünyaya giriyoruz, o yüzden "illahi her şey yaşlanmalıdır" yargısı bana çok katı geliyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaşlanmak yumurtanın sperm tarafından döllenmesi ile başlayan bir süreçtir.

Aslında kadınlarda yumurtalıktaki yumurtalar da yaşlanırlar. Çünkü onlar embryo döneminden beri değimeden durmaktadırlar.

Bu süre içinde az da olsa metabolik etkinlik gösterirler. Yani her gün yapılarına katılan atom ve moleküller, çevredeki atom ve moleküllerle yer değiştirir.

Metabolik aktivite gösteren her doku yaşlanmak zorundadır.

Metablik aktivite göstermeyen dokular ise ölürler. Varlıklarını sürdüremezler.

Canlı vücudunda metabolik olarak aktif olmayan doku ve organ yoktur.

En sağlam ve sert ve zamanla değişmediği izlenimi uyandıran kemik dokusu aslında metabolik olarak en aktif dokulardan biridir.

İnsan vücudunda deriyi kuşatan ince keratin tabakası dışında ölü doku yoktur.

Keratin tabakası yüzeye doğru çoğalırken ölen ve keratinize olan deri hücrelerinden oluşmuştur.

Canlılarda onun dışında ölü doku bulunmaz. Kıllar da canlı dokulardır, kornea da, gözün sklera tabakası da.

Her canlı doku zamanla yaşlanmak zorundadır.

Bu yaşlanmayı genlerin yozlaşması ile açıklmak yanlış olmaktan öte, çok da saçmadır.

Ama bu iddia hala yaşlanmanın açıklanması sürecine yaygın bir şekilde hükmetmektedir.

Canlıyı yalnız cansız maddeden oluşan bir varlık olarak düşünmeden yaşlanmak sürecini anlamak mümkün değildir.

Cansız varlıklar neden yaşlanıyorlarsa, canlılar da aynı nedenlerden yaşlanmaktadırlar.

Canlılık temel olarak enerji dönüşümlerinden ibaret olduğu için, canlılarda yaşlanmayı doğru yorumlamak için termodinamik kanunlarına kısa bir göz atmamız gerekmektedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaşlanma tek ve çok hücreli canlılarda ayrım yapmaz.

Hepsi aynı şekilde yaşlanır. Buna selüler(hücresel) yaşlanma diyebiliriz.

Zamanla hücrelerde moleküler zedelenmelere bağlı olarak işlevsel bozukluklar ortaya çıkmaya başlar.

Klasik tıp bunu dış etkilere bağlı olarak gelişen genetik ve moleküler bozukluklarla açıklar.

Bozukluğun kaynağının dış etkiler olduğu iddia edilir. Hiç kuşkusuz dış etkilerin yaşlanmada rolü ve önemi olabilir ama, bu iddia onların yaşlılığa neden olma mekanizması hakkında hiçbirşey söylemez. Dış etkilerden korunan hücreler de aynı şekilde yaşlanmaktadırlar. Zaten ister tek hücreli olsun ister çok hücreli, dış etkiler olmadan bir canlı varlığını sürdüremez. Enerjinin hücreye girmesi ve hücre tarafından kullanılması dış etkiler olarak nitelendirilir. Dışardan hücre içine biyolojik enerji girer ve bu enerjiyi kullanan canlı varlığını sürdürür. Daha sonra canlı bu enerji fazlasını daha az biyolojik enerji şeklinde çevreye atar. Yani canlılık temelde çevre ile enerji alış verişi yapmaktan başka birşey değildir.

Modern biyolojik yaşlanma teorilerinin hepsinin ortak paydası moleküler yapıların ve dolayısıyla işlevselliğin zamanla zedelenmesidir.

Bu değişiklik ve zedelenmeyi ve yaşlılıkla ilgili diğer sorunları doğru olarak açıklayan bir teori henüz yoktur.

En mantıklı teorilerden biri hücre çoğalmasının zamanla azalması ve belli sayıda çoğalmadan sonra durmasıdır.

Doku kültüründe üretilen insan fibroblastlarının (bağ dokusu hücrelerinin) belli bir çoğalma döngüsünden sonra artık çoğalmadıkları gözlemlenmiştir.

Artık çoğalmayan bu hücrelerin yaşlandığı söylenir. Ama bu yaşlanmanın mekanizması konusunda kesin bir konsensusa varılamamıştır.

Bir teoriye göre çoğalmakta olan kromozumların uçlarının her çoğalmada biraz daha kısalması ve zamanla daha kısalmalarının imkansızlığıdır.

Kromozomların uçlarına telomer denir. Zedelenen telomerler telomeraz denen bir enzimle tamir edilirler.

Hücrelerin normal olarak çoğalabilmeleri için telomerlerin belli bir uzunlukta olması gerekmektedir. Zamanla telomeraz enziminin etkinliği azalırsa telomerler tamir edilemezler ve hücreler artık çoğalamazlar. Bu da çok hücreli canlının yaşlanma süreci olarak kabul edilir. Zamanla zedelenen hücrelerin yerini alacak hücreler çoğalamayınca yaşlılık başlar.

Burada mekanizma telomeraz enziminin etkinliğinin azalmasıdır. Ama bu temel bir mekanizma değildir. Çünkü telomeraz enziminin neden azaldığı sorununun cevabı verilememektedir.

Ayrıca bu enzimin eksikliği tek yaşlanma nedeni değildir. Yaşlanmakta olan hücrelerde başka değişiklikler de olmaktadır ve onların telomeraz enzimindeki değişikliklerle hiç alakası yoktur.

Hücre çoğalması ile ilgili bir başka teoriye göre hücrelerin çoğalmasını inhibe eden moleküllerin sentezi yaşlılıkta artmaktadır. Ama neden artmaktadır sorunun cevabı yoktur.

Oldukça mantıklı gelen bir diğer teoriye göre hücrelerin içinde zamanla toksik radikaller birikmekte ve hücreyi zehirleyerek ölümüne neden olmaktadır.

Bundan oksijen sorumludur. Reaktif oksijen türleri açığa çıkmakta ve oksidatif fosforilazyon mekanizmasi ile proteinlerin, nükleik asitlerin ve yağların moleküler yapıları yozlaştırılmaktdır.

Bütün bu farklı hücresel zedelenme mekanizmaları yaşlanma nedeni midirler, yoksa başka nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan sonuçlar mıdır?

Bütün bunları açıklayan ve yaşlılıktan sorumlu farklı ortak bir mekanizma var olabilir mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...