Jump to content

Ölüm ötesi ve cehennem inancinin tarihçesi


Recommended Posts

Merhabalar,

Insanlar arasinda cehennem inanci nasil yerlesti ? Bu inancin kaynagi nedir ? Bu baslikta bu konuyla ilgili, yine adetim üzere kisa ve çabuk bir özet ile giris yapacagim. Konuya girmeden önce, iletileri okuyacagimi, ancak bu basligin cehennem var mi yok mu saçma tartismasindan çok, tarihsel olarak ele alinmasi amaciyla alakali açilmis oldugunun israrla altini çizmek isterim. Ve böyle çocuksu tartismalara girmem.

Insanlar neden ve niçin ölümden korkarlar, neden bir sonrasi olacagi gibi bir inanç yaygin ? Bu konuya önce psykiyatrik, antropolojik ve tibbi bir giris yapip, sonra tarih silsilesince nasil bu tür inançlar dogdu ve olgunlasti bunu islemeye gayret edecegim.

http://www.ateistfor...showtopic=56099

Beyin yapimizdan ötürü, ve onun isleyisinden kaynaklanan yan-etkiler sonucu, inanç sistemleri sosyo-antropolojik ve nöro-kognitif olarak dogup yayilmaktadir. Ön-insanlar ve ilkel insanlarda bu beyinsel yapinin eski dönemlerde, ve tas çaginda nasil çevrelerini algilayabilecekleri noktasinda kuvetli bilimsel kanaatler olusturmamizi sagliyor.

Bunu anlamak için bir hayali deneyim canlandiralim. Bir fareyi bir cam kafese kapatalim, içinde bir tekerlek sistemi yerlestirmis olalim. Fare tekerlegi bir tarafa çevirince, bir gizli mekanizmayla bir borudan farenin yiyebilecegi bir tene düssun... Fare gizli mekanizmayi bilmedigi ve anlayamayacagi için, tekerlegi hareket ettirmesinin dogrudan teneyi yarattigini zannedecektir. Zira her hareket ettirmesinde sasmadan bir tene düsüyor.

Ayni sekilde, belki 50 veya o civarda kelimelerle iletisim kuran ilkel insanlardaki çevrede olusan dogal afet, rüzgar veya beyni tokmaklayan günesi nasil algiladiklarini tehayyül edelim. Onlar için, hiç süphesiz, rüzgar bir görünmez "suurlu" varlik, ve afetler bir nevi ceza veya kizginlik olarak algilanacak. Maymunlarda gözlemlenen elleri gösterme iç-güdüsü bunun onlarda böyle algilandigini kanitlamaktadir.

Modern insan bundan 150.000 ila 200.000 yildan bu yana ölülerini belirli ritüellerle defnetmektedir. Onlari bazen yemek kaplari, bazen silahlariyla defnetmeleri, bu çok degerli esyalari birakmalarindan, onlarin tekrar uyanacagini inandiklarini göstermektedir. Muhtemelen düslerinde bazen ölüleri korkunç biçimde görmeleri nedeniyle, onlarin baska bir alemde yasadiklarini, veya gece gizlice döndükleri seklinde yorumlaniyordu ki, cesetlerin üstünü yogun tas tümülüsleriyle bastiriyorlardi, benzer tavirlar orta-çagda, hortlaklarin (vampirlerin) mezardan çikmamalari için kalplerine kazik çakilma, baslarinin kesilmesi ve derin gömülmelerini animsatmaktadir...

sepulture_grotte_enfants_grimaldi.jpg

Yazinin icat edilmesiyle birlikte, bu defnetme ritüellerinin semboliklerini isleyen resimler, ve parsömenler belirmektedir. bunlarin en çarpicilarindan birisi Eski Misirdaki " Ölüler kitabi ". Bunda ölüm sonrasi tarilma, bedene dönme ve hesba çekilme inançlari bunulmakta.

Tumulus-Delphes.jpg

Ayni zamanda, Mezopotamyadaki sumer medeniyetinde, bir yeralti dünya inanci var. Ve tanrilar insanlari orada kendileinin hizmetinde kullaniyorlar.

Asyada ise, tekrar tekrar bedenden bedene geçis (tenasuh, reenkarnasiyon) inanci, ve sonunda ruhun serbest olup kurtulmasi inanci görülmekte.

Tevratta eski Sumer inancina (yunan inancina da yakin) bir yeralti hayat inanci var. Bu islam öncesi araplardaki gezgin ruh inancini hatirlatmaktadir... Tanahin kalan kisimlarinda, zalimlerin Ge-Hinnom'a (filistinde bir çöp yeri) atilip cezalandirilacaklari, ve iyilerin sonsuza dek cennette yasayacaklari inanci beliriyor...

Krallar döneminde, bu cehennem tehtidi bir hayli kuvetleniyor, ve giderek insanlarin iyi davranmalari için cehennemin süresi uzatiliyor, ve iskenceler tarif edilmeye baslaniyor.

Tevratta, eski sumer'deki inançlara yakin inançlar yanisira, bir nevi tenasuh inanci da bulunuyor. Adem'in, Nuh'un, Idris'in ve Eli'nin hep ayni ruhun tekrar tekrar dünyaya gelmesi inanci yer aliyor böylece bazi midasimlerde. Kuranda Adem'in dünaya böyle dogarak geldigini animsatan ayetler, muhtemelen yahudi midraslelin yansimalaridir.

Kuranda Cehennem'e bir kaç isim verilmekte, ve içinde kalinacagi tehditi mevcut, ancak, yine bir ayette, yahudilikte bulunan Cehennemde zalimlerin sonunda kül olacaklari ve öyle kül olarak içinde kalacaklari inancini hatirlatan bir ayette söyle denilmektedir. (Hud suresi, 6) : " Cehenemde yer ve gök devam ettikçe kalacaklar, ancak Rabbin baska türlü dilerse müstesna ".

Bu ayeti ibn Teymiye ve ibn Rusd, Cehennem azabinin sonsuz sürmeyecegini gerektirdigi sekilde yorumlamislardir, ve " Tanri bos yere kelam etmez " diye savunmuslardir.

Yahudilige göre, Tevratin kurallarini sadece israililer tatbik etmeliler, ve diger insanlar tanriya inanip, Nuh kanunlari denen bazi kanunlari uygularlarsa cennete onlarla birlikte girecekler... Buna göre hahamlarin çogunca müslümanlar cennete gideceklerdir.

Hiristiyanliktaysa, hem yahudiler, hem müslümanlar cennete gideceklerdir. Ama rahiplerin çogu sadece kendi mezheplerinden olan hiristiyanlarin cennete girebileceklerini ifade edyorlar.

Islama göre sikr kosmayan her insan, sefaatle cehenemmeden çikacak. Ancak, bu konuda tamamen çeliskin bir sekilde sadece müslümanlarin bu sefaatten yararlanacaklari inanci baskin.

tarihinde Levia tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Eski Misirda, ölüm sonrasi tartilma, bedene dönme ve hesba çekilme inançlari bunulmakta. Bu kitabin diger ismi " karanliktan aydinliga çikis kitabi " adi, ilginç biçimde, ölüm ötesi inancinin ayri bir nörolojik kaynagi olan ölüme yakin deneyimleri siki biçimde animastiyor... Özellikle isiga dogru gidis, bu ayni anda islamdaki sirat köprüsünü hatirlatiyor, ki bu yahudilikten degil, perslerin çinvat köprüsünden alinmadir. Mecusiler, cehennemle cennet arasinda bir çinvat köprüsü kurulacagina inanirlarmis...

livre-des-morts-d-Ani.-Egypt-c-1275-BC.jpg

Muhtemelen, bu tür tabu ve inançlar, içtimai hayatin düzenlenmesi ve tabularin kuvetlenmesi gibi sosyo antropolojik nedenlerle insanlar arasinda evrim sürecinde derin bir sekilde nöro-psysik ve nöro-kognitif olarak yerlesmislerdir. Bu kadar entelektüel devrimler ve teknolojik ilerlemelere ragmen, bu inançlarin insanlarin beyinlerinde XXI. asirda halen mebcudiyetini devam ettirmesi, bunun çok uzun bir evrim süreciyle beynin isleyisine göre çok derin bir biçimde yerlesmis olmasindandir. Suphesiz, bu tür inançlar, eski insanlarda çok hayati idiler...

tarihinde Levia tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

yani insanların beyinlerinin dine inanacak şekilde evrimleştiği ve bu sürecin bugünde devam ettiğinimi söylüyorsunuz. o zaman hayatını dini kurallara göre yaşamayan milyarlarca insan , laik devlet yapıları ve yönetimler bunlar ne olacak?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kulturel evrim ile nöro-kognitif evrim ayni hizla gelismemis. Kulturel ve felsefi, siyasi evrimler çok hizli biçimde gelismisler... Ve beyinsel, nöro-kognitif evrim geride kalmistir. Bir çok tutumumuz, tamamen geçmisteki hayati tepkilerin iç-gudusel devamidir.

Örnegin, kizinca veya korkunca tuylerin urpermesi. Eskiden, tuylu iken, bu cisimce daha iri, daha buyuk gösterirmis, ve saldirgani saldirmadan vaz geçirebilirmis.

6-1554.JPG

Veya kizinca kamburlasip, gözlerin iyice ayrilmasi, ve dislerin sikilmasi...

400_F_34841089_pSCljdYW3gENitlcIX51YCmQeKcSM9j1.jpg

Biz çoktan beri isirmiyoruz, ve insanlari yemiyoruz... Bu da nöro-kognitif bir artefakt. Gözlerin ayrilmasi, daha iyi görmemizi, ve daha urkutucu olmamizi saglarmis, ve disler, karsidakini yiyecegimiz ile tehdit etmektir. Bir çok dilde, bilinç-alti : " Seni yerim " diye tehdit edilmektedir. :D

Ayni sekilde, inançlar, beynin derin isleyis mekanalarizmalariyla yerlesik olan çok derin bir nöro-kognitif yapinin yan-etkileridir. Yukarda tabularin yerlesimiyle ilgili bagladigim linkde konu uzerinde az daha uzunca durdum...

tarihinde Levia tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İnanmak beynin zarar-yarar,doğru-yanlış,iyi-kötü gibi ayrımları canlılık açısından sergilemesi ve onu seçip kabul etme sürecidir dersek doğru olur mu?.

Yani inanmanın temeli inançlar değil ilk bilinmeyen dış dünyanın farkedildiği süreçte canlılığını devam ettirmekte beynin mekanizmalarının bu ayrımları yaparak seçim yapması ve bilgiyi işlemesi sonucu kabul etme, sahiplenmesi verdiği cevapları diyebilir miyiz?

İlk tanımlamada farkındalık sürecinde evrimin örneğin dala dokunup varlığından elde ettiği bilgiyle onu soyutta (beyinde)farkedip onun var olduğu gerçeğine inanmak ve kabul etme, sonraki süreçte nasılını bilmediği olaylar karşısında gözlem yolu ile bir nedene bağlayıp(yıldırım örneğin gibi) onun sonuç olduğundan hareketle bilinmeyeni bilinir hale getirme sürecinde cevaplayıp, yıldırım atan varlık hayal etme, ve kabul etme, doğru olarak bu cevabı sahiplenme inançlara dönüşme sürecidir beyinde, doğru anlamışmıyım?.

Bununda genlere işlemesi inanma eğilimini artırıyor ve inancın kaynağının doğal bir evrimsel süreçte beyin ve işleviyle devam ettiğini anlıyorum. Yada böyle anlıyorum.

Gayet mantıklı açıklanmış bir süreç.

Sevgi saygımla...

tarihinde e-teist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Aynen. Bu nöro-kognitif yapi, tabularin olusumuyla ilgili attigim baslikta da isledigim uzere, ayni anda bilimlerin gelismesine de, inanç ve tabularin yerlesmesine de yol açmaktadir. Beyin surekli, en mantikli ve sade açiklamayi uyarliyor... Bir seyi açiklayamamak insanlar için kabul edilemiyor. Mesela bir bilimsel model veya teori, bir çok tutarsizlik da yaratsa, daha iyisi gelistirilmedikce asla terkedilmez... Bu bakima, teoriler ve modeller, tipki eski çaglardaki inanç ve mitler gibi uyarlanmaktalar. Oysa, deneyim ve yanlislanabilirlik esas alinarak...

Örnegin, eskiler dunyanin bir ökuzun boynozlari ucunda asili olduguna inanirlarmis. Veya bir hortumla bir tanrinin yeryuzune cezalandirmak için indigine... Bu inançlar, bu olaylara " en makul " bir cevap uyarlama mekanizmasinin yan etkileridir. Gazzaniga, bu baglamda, tek tanri inancinin, Eski Misirda henoteizm, eski Yunanda, hint inancinda dogmasinin da, bir butunleyici açiklama arayisinin bir nöro-kognitif yan-etkisi olarak açiklamada.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu kainatı ve bizi yaratan zat, gözümüzün önünde hem bizim, hem de diğer canlıların her ihtiyacını karşılıyor, veriyor..Mesela, doğduğumuz anda bize süt lazım..o sütü bize gönderiyor.Yaşamamıza lazım olan bütün aletleri ve o aletlere lazım olan şeyleri en ufak ayrıntısına kadar karşılıyor..Küçücük bir sineğin bile yaşamasına lazım olan bütün ihtiyaçları veriyor..Böyle en küçük ve ehemmiyetsiz ve en teferruattaki ihtiyaçlarımızı veren ve hatta bir küçük sineğin bile her ihtiyacının karşılayan bir zatın, insanların cennet ve ebediyet gibi ihtiyaçlarını karşılamaması ve onların bu isteklerini reddetmesi akıldan uzaktır.

Evet, doğduğumuz anda en muhtaç olduğumuz bir sütü bize ikram ederek ve bir baharı cennet gibi süsleyerek ve ağaçların elleri olan dallarına bizim hoşumuza giden her çeşit meyveyi bize ihsan ederek ve zehirli bir sineğin eliyle en tatlı ve şifalı balı yedirerek ve bir avuç kadar küçücük çekirdekciklerde binlerce kilo yemeği bizim için saklayarak şefkat ve merhametini ve biz insanları sevdiğini gösteren bir zat, bu şefkat ettiği ve sevdiği mü'min insanları yok etmez..Tam tersine onları daha parlak merhametlere ve nimetlere mazhar etmek için, bu dünya hayatından terhis eder..Yani, Allahın bize karşı şefkat ve merhameti gösteriyor ki, cennetin olmaması akıldan çok uzaktır.

Ayrıca, Allah gözümüzün önünde herşeye akılları hayrette bırakan hikmetler ve ölçüler koyarak, kendinin hikmet ve adalet sahibi olduğunu bize gösteriyor..Çünkü, bir sinek kanadından, güneşlere ve vücudumuzdaki her bir alet ve makineden yağmurlara kadar herşey, faydalar ve gayeler gözetilerek ve çok hassas ölçülerle yapılıyor..Herşeyi hikmet ve ölçü ile yapan bir zat, ahireti getirmemek gibi bir hikmetsizliğe ve adaletsizliğe izin vermez..Çünkü, bir sineğin kanadını bile hikmet ve ölçüden hariç bırakmayan bir zat, zalimin ceza, mazlumun da mükafat görmemesi gibi bir hikmetsizlik ve adaletsizliğe müsaade etmez.

Ayrıca, Allah sonsuz zengin ve şefkat sahibi ve hem sonsuz zengindir..Yani, bitmez tükenmez hazineleri vardır..Böyle bir zat, sevdiği ve şefkat ettiği kimselere verdiği ziyafeti ve seyrangahları kesmez..Çünkü, buna bir sebep yoktur..Öyle ise, Allahın sonsuz kudreti ve şefkati ebedi bir cenneti gerektirir.

Bunun gibi ahiretin varlığının kainat kadar büyük akli ve mantıki delilleri var..Bu kadar kesin ve şüphesiz deliller varken, ahireti inkar ederek, nihayetsiz ahmak ve cahil ve nankör olamam..Çünkü, ahireti inkar etmek, kainatı inkar etmek kadar akıldan uzaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

tarih boyunca cennet cehennem inancının olması

hemen her kavime Cenabı Hakkı ın peygamberleri vasıtasıyla ilahi kelamı bildirmesiyle alaklıdır

tüm kutsal kitaplarda bu konu yani ahiret ve cennet cehennem varolmasının nedeni budur

kulağı tersten göstermek kabilinden bir nevi uydurmasyon nörokognitif gelişim sebep değil sonuçtur

sonuca takılmak ve bu böyle olduysa bundan dolayı olmuştur demek

spekülatif isbatsız sallamaktan ibarettir

Link to post
Sitelerde Paylaş

Cehennemi görmus kadar emin yaziyorsun. Ben akil yoluyla ve bilim aydinliginda bir arastirma paylastim. Cehennemi sopa olarak insanlarin terbiye edilmesi için bolca kullanan zihniyet nasil böyle bir yaklasimi kabullenir ? Görunen sen muslumansin, pek iyi, ya cehennem yoksa, sen yine de musluman olurmuydun ? Oysa onu görmedin ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Anladigim kadar "inanmak" iki bilinir arasindaki bilinmezligi beyine anlayabilecegi sekilde uydurmak

diyebilirmiyiz?

Eski zamanda bir tanrinin simsek cakmasini anlasilabilir hale getirmesi gibi,

Gecmis zamanda insanlar bilmedikleri olaylari din/tanri olarak aciklamaya calisirlar, doga afetlerini birer ceza olarak görürler.

Sonralari bu cezalandirma ölümden sonrada devam eder/baslar.

Cehennem, bir kültürden diger kültüre kopyelenerek ve yeni kültürdende bir seyler karisarak evrimler gecirir.

Çinvat Köprüsünden Sirat Köprüsü oldugu gibi. http://tr.wikipedia.org/wiki/Çinvat_Köprüsü

Eski müslümanlar fiziksel olarak cezalandiralacagini düsünürken artik daha cok ruhsal bir cezalandirmadan bahsedenlerde var oldugu gibi,

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aynen. Zaten peygamber veya samanlar, manevi önderler de etten kemikten basit bildigimiz insanlardir. Ve içlerinden geçen bazi inançlara bazen kuvetle baglanip, olagan-ustu guçler tarafindan özel bir görevle yukumlendiklerine inanabilirler. Bu cehennem iddiasinin bu kadar etkili olmasi, insanlarin dogal olarak suphe uzerine de olsa, kendilerini riske atmama iç-gudusunu tetiklemesinden kaynaklanmaktadir. Sonsuz azab dusuncesi, bir çok supheye dusen insanlarda bu yuzden bu iddiaya inanma etkisi olusturmakta. Bu korkunun bu kadar kulturler uzerinde etkisinin böylece onbinyillarca devam etmesi bu nedenledir. Çunku insan beynine bir virus gibi kuvvetle yerlesiyor, ve onu derinden etkiliyor.

tarihinde Levia tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Eski Dogu Almanyada bir cok tanidiklarim var, cogu ateist. %100 ateist. Hatta burda yazanlardan daha ateist.

Onlar icin ne tanri bir söz konusu nede din. Üzerinde konusulmaya deger bir konu bile degil!

2-3 nesilde Din kavrami tamamen silinmis!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aslinda din konusunun açilmamasi bilinç-alti bir eziklik duygusu. Bu denenle, dini inançtan kopmak için, nesilden nesile siddetli hatta bazen mantiksiz veya bilinçsiz din dusmanligi gelisiyor. Daha sonralarda, ilgisizlik yerlesince, daha saglikli din ve inançlar konusunda rahatça konusabilen nesiller yerlesiyor. Nitekim hiristiyanlarda da ortalama uç nesilde siddetli din nefreti siddetle belirgin idi, ancak zaman zarfinda, bu nefret daha olgun ve mantikli bir red tercihine dönusmeye basladi... Ancak bundan sonraki nesillerden bazilari yeniden dinlere, daha çok ahlaki degerler nedeniyle (kendi deyimleriyle) islama girmeye basladilar ? Anlayacagin bu is zannedilenden çok daha zor çözulecek bir durum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
levia

Cehennemi görmus kadar emin yaziyorsun. Ben akil yoluyla ve bilim aydinliginda bir arastirma paylastim. Cehennemi sopa olarak insanlarin terbiye edilmesi için bolca kullanan zihniyet nasil böyle bir yaklasimi kabullenir ? Görunen sen muslumansin, pek iyi, ya cehennem yoksa, sen yine de musluman olurmuydun ? Oysa onu görmedin ?

yerin altındaki magma tabakası güneşin yapısı cehennemden haber veriyor

sorduğun için söyleyim cehennemden korkuyorum ama

Allahın cc beni sevmemesinden daha çok korkuyorum

ben eskiden beri şu sorulara cevap arıyorum

nerden geldin nereye gidiyorsun necisin?

bu sorulara İslam en güzel cevabı verdiği için müslümanım

akıl ve bilim yoluyla bu sorulara cevap bulabileceğini düşünüyorsan sana başarılar

ama bulamayacaksın

Link to post
Sitelerde Paylaş

yerin altındaki magma tabakası güneşin yapısı cehennemden haber veriyor

sorduğun için söyleyim cehennemden korkuyorum ama

Allahın cc beni sevmemesinden daha çok korkuyorum

ben eskiden beri şu sorulara cevap arıyorum

nerden geldin nereye gidiyorsun necisin?

bu sorulara İslam en güzel cevabı verdiği için müslümanım

akıl ve bilim yoluyla bu sorulara cevap bulabileceğini düşünüyorsan sana başarılar

ama bulamayacaksın

Insan basit ve kesin cevaplara daha meyillidir, bu daha az yorucu ve daha basit. Neden bir sey var, neden fizik kanunlari var kesin bir bilgim yok, ama evrenin olusumu tamamen dogal ve fiziki gerekçelerle açiklanmistir, evrim tamamen bu kanunlarin uzantisi ve bir kopukluk yok...

Cehennem olmasa, yine mi namaz kilacak, oruç tutacaktin yani ? Pek iyi neden ? Tanrinin senin ibadetlerine ihtiyaci mi var ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

insandaki adalet duygusu dünyadaki kötülüklerin ve iyiliklerin bir karşılığı olması gerektiğini hissettiriyor...

iyilerin iyi şeylerle kötülerin de cezalarıyla karşılaşmaları gerektiğini düşündürüyor...

ve bu karşılaşmaya ölüm bile mani olmamalı...

bu evreni hiç yoktan yaratabilen şey böle bir cezalandırma sürecini de ayarlayabilir...

Link to post
Sitelerde Paylaş

insandaki adalet duygusu dünyadaki kötülüklerin ve iyiliklerin bir karşılığı olması gerektiğini hissettiriyor...

iyilerin iyi şeylerle kötülerin de cezalarıyla karşılaşmaları gerektiğini düşündürüyor...

ve bu karşılaşmaya ölüm bile mani olmamalı...

bu evreni hiç yoktan yaratabilen şey böle bir cezalandırma sürecini de ayarlayabilir...

Tamam, böyle bir tanri varsa elbette cezalandirabilir, hatta hiç sebepsiz de, ama hangi suç böyle cezalandirilmayi gerektirebilir ? Adalet adina mi bir kisa ömürde islenen suçlar bu sekilde cezalandirilir ? tarihinde Levia tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...