Jump to content

Cennet ve cehennem


Recommended Posts

Bir deniz kabuklusu var. Kabuğunu kendisi üretmiyor, bulduğu boş kabuğa yerleşiyor. Böylece avcılardan korunuyor, rahat ediyor. Ancak zamanla irileşiyor ve kabuğa sığmamaya başlıyor. Sıkışıyor, daralıyor ama çıkamıyor çünkü kabuk değiştirirken avcılara açık hale gelecek. Fakat zaman geçtikçe, kabuk küçüle küçüle içindekine bir cehennem haline geliyor. Sonunda dayanamayan canlı, her şeyi göze alıp kabuğu değiştiriyor. Yeni kabuğunda yeniden cennette, geniş, ferah. Seviniyor. Fakat büyümeye devam etmektedir, ve bugün cenneti olan yeni kabuk, yarın aynı şekilde cehennemi olacaktır.

Bu öykü, tekamül sürecini anlatıyor. Her yeni fikir/gerçeklik bize cennet gibi gelir. Fakat zaman geçtikçe tekamül ederiz ve o gerçeklik, bize artık dar gelir, içine sığamaz, sıkışırız. Fakat değişmek de istemeyiz çünkü güvenli olanı bırakıp, bilinmezdeki riskleri göze alamaz, var gücümüzle değişime direniz. Değişmedikçe, o fikir darala darala cehennem haline gelir. Sonunda mecbur kalır, değişiriz. Değiştiğimiz yeni hal/fikir/gerçeklik, yeni cennetimizdir. Fakat tekamül devam etmektedir ve bugün cennetimiz olan yeni gerçeklik, yarın cehennemimiz olur.

İşte bu şekilde, cennet ve cehennem, mekanlar değil hallerdir. İkisi de bizimle birlikte hareket eder. Dün cehennemdeydik, bugün cenette. Aynı cennet, yarın cehennem olacak ki, ertesi günkü cennete yürüyelim. Tekamül yasası, bu şekilde işler.

Kuran'da cenneti ve cehennem, gelecekteki mekanlar değil, bugün içinde olduğumuz hallerdir. Her iç hesaplaşma, bir hesap (mahşer) günüdür. O hesap gününde eskimiş bir fikri bırakmamız, o fikrin kıyameti (yıkım, yokolma) olur. Eski kendimizle girdiğimiz bu mücadele, cihaddır. Cihadı kazandığımızdaki halimiz cennet, geciktirdiğimizdeki (kaybetme yok, tekamül hep işler) sıkıntımız, cehennemdir.

Kuran ve diğer mistik metinler, geleceği değil... sadece ve sadece "şimdi ve burada"ki halimizi anlatır, rehberlik eder. Çünkü "şimdi ve burada" dan başka bir şey yok. Gerisi sadece ilüzyon.

tarihinde ozkanates tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 130
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Evet Cennet ve cehennem yaşayan insanın düşüncelerinde oluşur oda halleridir.Ancak kabuk değiştirken avcılara yem olmakta bir realitedir.Bu sefer cehennemden kaçayım derken dahada derin bir cehenneme düşebilirsiniz.Yani tekamül ile ileri gideceğine yada sabit kalacağınıza geriyede dönebilirsiniz.

O yüzden Dimyata giderken eldeki bulgurdanda olmayın.Yaşamla asla kumar oynamayın.Bunun dışında Cehennemde cennetde bir haldir.Hal ise yaşayanlar için vardır.

Ben örneği şu şekilde düzelteceğim.Şayet avcılara yenmek riskiniz varsa kabuğunuzun aslında çok geniş olduğunu düşünün.O zaman kabukta genişler ve sizin için tekrar cennet olur.

Misalmi hadi kendimden vereyim:Askeri Hakimdim her ay belli bir maaşım rütbem mevkiiim vardı.Ama zamanla sıkıldım.Hukukun daha değişik branşlarında daha zor işler yapıp para kazanmak aynı zamandada İstanbul gibi güzel bir yerde kendi başıma buyruk hür olmak istedim.Bu düşünceler bana başta kazandığım Cenneti Cehenneme çevirdi.Ne yapıp yapıp Ordudan ayrıldım! Ve avukatlığa başladım! Ama kazın ayağı öyle sanıldığı gibi değildi! kısaca avcılara yem oldum.Para kazanamayınca eşimden ve evladımdanda oldum!Veee bütün çaşlışma ve emeklerime rağmen Avukatlıkta para kazanamadım!Cehennemin taaa dibine düştüm.Ha bu gün üç kuruş emekli maaşıyla SSK dan emekli olabildim ancak!Bu Nefsimin bana yapmış olduğu affedilmez bir GÜNAHTIR.Bu günlerde bazan Cennette olsamda(Çünkü zengin bir kadın alarak durumumu bir parça düzeltebildim:)Şimdi Kıbrısta Müstakil bir bahçeli evde hanımım sayesinde yaşıyorum.)Cehennemimse başımda demoklesin kılıcı gibi duruyor!Çünkü hür değilim. Bir Kılıbığım!!!Bu ne zamana kadar sürer? Sonsuzluğa intikalime kadar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Öyle ya Sayın Özkanateşin kendine mal ettiği düşüncelerin önceki sahipleri olan Muhittini Arabiler İbni Sinalar Bedrettinler Fuzililer Pir Sultan Abdallar Karacoğlanlar Hallacı Mansurlar Mısrii Niyaziler Edip Harabiler ve daha niceleri hep Din uydurup tüy diktiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tekamül, nefes almak gibi. Benim kontrolümde, istediğimde durdururum. Ancak bunu, belli bir süreden fazla uzatırsam, bir ızdırap gelir ve o ızdırap beni tekrar nefes almaya (tekamüle) iter. Israr edersem, nihayetinde bayılırım (ölürüm) ve nefes almam (tekamülüm), iradem dışında yeniden başlar.

Değişim yaptığınız için bir ızdırapla karşılaştığınızı düşünüyorsunuz. Oysa hedeflediğiniz değişimler (zengin olmak, İstanbul'da yaşamak, gezmek tozmak vb) gerçekleşseydi, bugün ızdırabınızın sadece adı farkı olacaktı. Çünkü ızdırabı evren yaratmaz, değişmeye direnen ruhların yaşadığı doğal süreçtir, zihnin ve bedenin koşulları ne olursa olsun.

Tekamülde ilerledikçe, hayatın zorluklarının, gerçekte bize birşeyler öğretmek için düzenlenmiş sahnelerden ibaret olduğunu görürüz. Artık o zorluklara direnmeyiz, onları kabul eder, kucaklarız. Bizde yarattıkları ızdaraba değil, bize öğrettiklerine odaklanırız. Oyun çocuğunun okuldaki bunalımlarından, üniversite çocuğunun öğrenmekteki zevkin gönüllülüğüne geçeriz.

O yüzden Sufi, derdi kalmayınca Rab'bine seslenir: "Beni unuttun mu yoksa?"

Hayatın her anı, keyiflerden, hazlardan ibaret.

Eğer aç, hasta değilsek, üşümüyorsak,

Evrenin bize gelmesine, bizden başka engel yok.

tarihinde ozkanates tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Tekamül, nefes almak gibi. Benim kontrolümde, istediğimde durdururum. Ancak bunu, belli bir süreden fazla uzatırsam, bir ızdırap gelir ve o ızdırap beni tekrar nefes almaya (tekamüle) iter. Israr edersem, nihayetinde bayılırım (ölürüm) ve nefes almam (tekamülüm), iradem dışında yeniden başlar.

Değişim yaptığınız için bir ızdırapla karşılaştığınızı düşünüyorsunuz. Oysa hedeflediğiniz değişimler (zengin olmak, İstanbul'da yaşamak, gezmek tozmak vb) gerçekleşseydi, bugün ızdırabınızın sadece adı farkı olacaktı. Çünkü ızdırabı evren yaratmaz, değişmeye direnen ruhların yaşadığı doğal süreçtir, zihnin ve bedenin koşulları ne olursa olsun.

Tekamülde ilerledikçe, hayatın zorluklarının, gerçekte bize birşeyler öğretmek için düzenlenmiş sahnelerden ibaret olduğunu görürüz. Artık o zorluklara direnmeyiz, onları kabul eder, kucaklarız. Bizde yarattıkları ızdaraba değil, bize öğrettiklerine odaklanırız. Oyun çocuğunun okuldaki bunalımlarından, üniversite çocuğunun öğrenmekteki zevkin gönüllülüğüne geçeriz.

O yüzden Sufi, derdi kalmayınca Rab'bine seslenir: "Beni unuttun mu yoksa?"

Hayatın her anı, keyiflerden, hazlardan ibaret.

Eğer aç, hasta değilsek, üşümüyorsak,

Evrenin bize gelmesine, bizden başka engel yok.

Çok güzeldi. Bu yazınız tasavvufu ezberlemediğinizin bir delilidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Öyle ya Sayın Özkanateşin kendine mal ettiği düşüncelerin önceki sahipleri olan Muhittini Arabiler İbni Sinalar Bedrettinler Fuzililer Pir Sultan Abdallar Karacoğlanlar Hallacı Mansurlar Mısrii Niyaziler Edip Harabiler ve daha niceleri hep Din uydurup tüy diktiler.

Aynı mantıkla şöyle söyleyen sünniye ne diyeceksin:

Öyle ya Muaviyeler,Ebu Hanifeler,İmam Gazaliler,İmam Şafiler,Said Nursiler hep din uydurup tüy diktiler.

O zaman bunların dini de gerçek senin mantığına göre ha?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hepimiz Allah'a döndürülünce ne olacak?Neden Allah bizi yaratıp sonra kendine döndürüyor?

Çünkü Bir tekamül ediyor: "Allah her an bir iş ve oluştadır".

Bunu, çokluktaki tekamül ile yapıyor: "Bir iş ve oluşu bitirir bitirmez, hiç yorulmadan, hemen yeni bir iş ve oluşa başlayın".

Kuran, ruha gaybdan (bilinmeyenden) pek az bilgi verildiğini belirtir.

Dönüşten sonrasına işaret eden bir ayeti ben henüz yakalamadım.

Ama, şunu söyleyebilirim ki, bir yere dönmüyoruz, zaten olduğumuz yerdeyiz.

Sonsuzluk, kendi içinde bazı bölgeleri, perdelerle bölmeliyor.

Perdenin içindeki kendisi, perdenin dışındaki kendisini bilemediği için,

Kendisinin ayrı bir varlık olduğu ilüzyonuna düşüyor.

Perdenin içindeki kendisi, kendi isteğiyle, bildiklerini unutunca,

Bunları "hatırlama" süreci, yani tekamül ortaya çıkıyor.

Gökte bir yerde zannettiği kendine dönmeye uğraşıp duruyor.

Aslında ne bir gök var, ne de dönülecek bir kendi.

Tekamülün tamamlanması, perdenin kalkmasından ibaret.

Perdenin içindeki görüyor ki kendinden, Bir/sonsuzluk'dan başkası yok.

Dönüşten sonrası için şu açıklama bana makul geldi:

Madem ki Bir tekamül edecek, ve bunu sadece çoklukta yapabilir

Kendine dönen "kendi"lerini tekrar perdeleyecek, zaman-uzaya geri fırlatacak.

Bu, denmiş, "Tanrı'nın kalp atışıdır".

Tekrar tekrar çöken ve patlayan evren model, de,

Fiziksel boyuttaki "Tanrı'nın kalp atışı"na benzetilebilir.

Benim fikrim buraya kadar, alternatiflere açığım.

"Dönüş" için kaynak, Sufism,

"Dönüşten sonrası" için kaynak "Tanrı ile Sohbet", Neale Donald Walsch

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aynı mantıkla şöyle söyleyen sünniye ne diyeceksin:

Öyle ya Muaviyeler,Ebu Hanifeler,İmam Gazaliler,İmam Şafiler,Said Nursiler hep din uydurup tüy diktiler.

O zaman bunların dini de gerçek senin mantığına göre ha?

Onlar din uydurmadı yazılanları aynen tekrar ettiler.Tıpkı bir papağan gibi.Bunların insanlığa sundukları sadece SUNNİ yapmacık vede RİYAKAR bir hayat.

tarihinde gerçekçi53 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Çünkü Bir tekamül ediyor: "Allah her an bir iş ve oluştadır".

Bunu, çokluktaki tekamül ile yapıyor: "Bir iş ve oluşu bitirir bitirmez, hiç yorulmadan, hemen yeni bir iş ve oluşa başlayın".

Kuran, ruha gaybdan (bilinmeyenden) pek az bilgi verildiğini belirtir.

Dönüşten sonrasına işaret eden bir ayeti ben henüz yakalamadım.

Ama, şunu söyleyebilirim ki, bir yere dönmüyoruz, zaten olduğumuz yerdeyiz.

Sonsuzluk, kendi içinde bazı bölgeleri, perdelerle bölmeliyor.

Perdenin içindeki kendisi, perdenin dışındaki kendisini bilemediği için,

Kendisinin ayrı bir varlık olduğu ilüzyonuna düşüyor.

Perdenin içindeki kendisi, kendi isteğiyle, bildiklerini unutunca,

Bunları "hatırlama" süreci, yani tekamül ortaya çıkıyor.

Gökte bir yerde zannettiği kendine dönmeye uğraşıp duruyor.

Aslında ne bir gök var, ne de dönülecek bir kendi.

Tekamülün tamamlanması, perdenin kalkmasından ibaret.

Perdenin içindeki görüyor ki kendinden, Bir/sonsuzluk'dan başkası yok.

Dönüşten sonrası için şu açıklama bana makul geldi:

Madem ki Bir tekamül edecek, ve bunu sadece çoklukta yapabilir

Kendine dönen "kendi"lerini tekrar perdeleyecek, zaman-uzaya geri fırlatacak.

Bu, denmiş, "Tanrı'nın kalp atışıdır".

Tekrar tekrar çöken ve patlayan evren model, de,

Fiziksel boyuttaki "Tanrı'nın kalp atışı"na benzetilebilir.

Benim fikrim buraya kadar, alternatiflere açığım.

"Dönüş" için kaynak, Sufism,

"Dönüşten sonrası" için kaynak "Tanrı ile Sohbet", Neale Donald Walsch

Tanrı kesrettedir.Buna bende katılıyorum.O zaman Kesretin haricinde bir Tanrı olamaz.Kesretin haricinde Tanrı olmadığı içinde Toplumlara peygamber yollanmaz.Peygamberler ancak Tanrının kesretinin içinde oluşabilirler.O zaman onlara beşer denmez Mefhum denir.Tanrının birliği ancak kesretin sona ermesiyle oluşurki buda Beşeriyetin sonu ile olabilir. Bütün genler birleşir.Ortaya ne çıkar ? kestiremiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...